• Sonuç bulunamadı

Vefa ailesi, tarihi dükkanda yüzyıldır aynı tadı üretiyor:Bozada üçüncü kuşak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vefa ailesi, tarihi dükkanda yüzyıldır aynı tadı üretiyor:Bozada üçüncü kuşak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- T T - S o a - ^ b

Mustafa Vefa, Vefa Bozası’nın yüzyılı aşkın süredir aynı lezzeti korumasının sırrını şöyle anlatıyor: “ Sürekli işin başındayız. De­ demiz, babamıza, babamız da bize boza yapımını öğretti.

S A K A L L I L A R İÇİN Ö Z E L B A R D A K

75 yıl önce Vefa Bozacısı'nda kullanılan bardaklar bugün, büro­ daki kasada saklanıyor. Sakal ve bıyığı olanların, sakal ve bıyık­ larına bulaştırmadan boza içmeleri için yapılan özel bardak

Vefa ailesi, tarihi dükkânda yüzyıldır aynı tadı üretiyor

İrmik, bire bir ölçü suyla karıştırılarak pişiriliyor ve boza hamuru elde ediliyor. Daha sonra, elekler­ den geçiriliyor, süzülüyor, pişme sırasında kaybettiği su ilave ediliyor. Vefa Bozası'nın bardağımıza gelmeden önce geçirdiği ilk aşamalar bunlar... "Amacımız, yüzyıllık lezzetimizi korumak" diyen Mustafa Vefa, dededen kalma yöntemlerini değiştirmediklerini söylüyor...

Hacı Sadık Bey’in

109 yıl önce

Üs küp’ten getirdiği

mırmırık, şimdi

Süleymaniye ve

Eminönü’nde

torunları tarafından

İstanbullunun ağız

tadına uygun

kıvamda, boza

olarak satılıyor

NALAN KARSAN BUNDAN tam 109 yıl önce Üsküp’ün Prizren kasaba­ sından kalkıp, İstanbul’a gelen Hacı Sadık Bey, çocuklarının, torunla­ rının hatta onların çocuklarının ka­ derini çizdiğini bilmiyordu. Bildiği tek şey, artık yaşamın iyice güçleş­ tiği, doğduğu topraklardan kilomet­ relerce uzakta çalışmak, oraların ünlü içkisi ‘ ‘mırmınk” ı İstanbullu­ ların ağız tadına uydurarak üretti­ ği bozayı satıp, çoluk çocuğunun geçimini sağlamaktı.

Hacı Sadık Bey, bu amaçla ön­ ce sokak aralarında dolaşıp boza satmaya başladı. Süleymaniye’ de kı­ sa zamanda öylesine tanındı ve se­ vildi ki, çevrede bulunan konakların arasında küçük bir dükkân açU. İş­ te, tarihi yüz yılı geride bırakan ün­ lü “ Vefa Bozacısı” böylece doğmuş oldu.

MIRMIRIKTAN BOZAYA Bugün, ilk dükkânın 100 metre uzağındaki tarihi yapıda tüm İstan­ bul’un tanıdığı Vefa Bozası’ nı, Hacı Sadık Bey’in torunları satıyor.

En büyük torunu Mustafa Ve­ fa, “ Kendi oğlumla birlikte bu işi yürütecek 6 genç yetişiyor. Akıllan varsa, işin başına geçerler. Başka meslek seçmezler” diyor.

Vefa, mırmırıktan bozaya geçi­ şi şöyle anlatıyor:

“ Büyükbabam İstanbul’ a gel­ diğinde, bozacılığı Ermeniler yapı­ yormuş. Saltıklan boza, bugün bil­ diğimizden oldukça sulu ve ekşi mırmınkmış. Biz hâlâ büyükbaba­ mın ilk gün yaptığı bozanın ayne lezzette olanını sürdürmeye çalışı­ yoruz. O yüzden de sürekli işin ba­ şındayız.”

Robert Koleji bitirdikten sonra kardeşleri Vehbi ve Orhan Vefa ile birlikte inşaatçılık, plastikçilik gibi işler yaptıklarını söyleyen Mustafa Vefa, “ Bu işler daha kârhydı. Ama kazandığımız paranın haynnı gör­ medik. Sonunda baba mesleğinde karar kıldık" şeklinde konuşuyor.

Vefa, bu arada babası İsmail Hakkı Bey’in kendilerine örnek ol­ duğunu belirtiyor

1933’ te Hacı Sadık Bey’ in ölü­ müyle bozacı dükkâm, Edebiyat Fa­ kültesi mezunu ve güreşçi oğlu İsmail Hakkı Bey’e kalıyor. O gün­ ler, okumuş insanların genç Cum- huriyet’in Meclisi’ nde milletvekilliği yapmak için çağrıldığı günler. Bu okumuş gençlerin arasında İsmail Hakkı Bey de var. Ancak onun ter­ cihi, mebusluk değil, baba mesleği oluyor ve yine kendinden sonra ge­ len kuşaklara örnek bir davranış ser­ giliyor.

BİLGİSAYARA GEÇİŞ Mustafa Vefa, Vefa Kulübü’ nün kurucusu babasından ticaretin dışın­ da sporculuk özelliklerini de almış, bir İstanbul beyefendisi...

Vefa, büyükbabasından kalma eleklerin imalathanede, mermer ma­ salara, deri kaplı uzun sıraların kul­ lanıldığı dükkânında artık ne ağaç fıçılarda saklandığını ne de kristal bardaklarla müşteriye sunulduğunu anlatıyor ve “ Büyükbabam konak­ larda hoşafların mermer küplerde saklandığını görüp bozayı mermer küplerde saklamaya başlamış. Bi­ zim dönemimizde çelik kazanlara geçtik. Kristal bardakların yerini de sıradan cam bardaklar aldı” diyor.

Yakında muhasebe hesaplan için bilgisayann tarihi müessesenin ka­ pısından gireceğini belirten Vefa, de­ ğişmeyen alışkanlık, boza içilirken üstüne tarçın ekilmesini ve leblebi yenmesini şöyle açıklıyor:

“ Tarçın herhalde bozanın lez­ zetine en yakışan ve sağlıklı bir ba­ harat olduğundan kullanılıyordum Leblebi ise bütün kuruyemişler gi­ bi bozanın lezzetine yakışır. Fındık ve şamfıstık da öyle. Sanıyorum, onlar pahalı olduğundan leblebi ye­ mek alışkanlık olmuş.”

B O Z A N A S I L Y A P I L I R ?

Darı değirmende öğütülür. Unu, kepeği ve irmiği ayrılır. Elek­ ten geçirilir. İrmik, bire bir ölçü suyla pişirilerek hamur kıvamına gelince soğumaya bırakılır. Soğuk hamur eleklerden geçirilir. Kay­ narken kaybettiği su ilave edilir. Elde edilen bu malzemeye, şekersiz boza denir. Sıcak bir yerde mevsim ve ısı durumuna göre bir-iki günde bu boza mayalandırılır. Daha sonra şekerlenerek satışa hazır hale getirilir.

GÜNDE YARINI TON BOZA Yılın 5 ayı boza satışı yaptıkla­ rını, kalan dönemde de şıra ve sir­ ke sattıklarım belirten Mustafa Vefa, “ Ben yılda ancak 5-6 bardak bo­ za içerim. Her an içindeyim ya on­ dan olsa gerek" diyor.

Şekersiz boza diye tanımladığı şekliyle bozayı İstanbul’ un hemen her semtine sattıklarını söyleyen Ve­ fa, “ Toptan ve perakende günde yaklaşık 500 kilo satış yapıyoruz. Elbette mevsiminde” diyof.

Vefa Bozacısı’ mn Süleymaniye’ deki ve Eminönü’ ndeki dükkânla­ rında bir bardak bozanın fiyatı KDV dahil, 80 lira, kilosu ise 400 lira. Evde boza yapılabileceğine inanmadığını söyleyen Mustafa Ve­ fa, “ Bozayı biz dandan yaparız. Bunun dışında, pirinçten, mısırdan, irmikten ve buğdaydan da yapıla­ bilir ama bu lezzette ve görünüşte olmaz” şeklinde konuşuyor.

Şişeleme olanağı olmadığından ihraç edilemeyen bozanın en iyi ko­ runma yolu, oda sıcaklığında bulun­ durmak. Her geçen saat ve değişen iklim koşullan bu ünlü içeceğin lez­ zetini etkiliyor. Mustafa Vefa’ nın bütün dileği, Vefa Bozası’ nın tadı­ nın, çocuklan ve onlara çocukları döneminde de aynen sürmesi...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Din ve toplum ilişkilerinin belirleyici aktörü “dindar” karakteridir. Genel olarak “di- nine bağlı kimse” olarak tanımlanan dindar kavramı, bireyin din ile kurduğu

Mahremiyet sözcüğü; bireyin yalnız kalabildiği ve diğerleriyle hangi koşul altında ve ne oranda iletişime geçeceğine bizzat kendisinin karar verebil- diği kişisel

Daha sonra, Blackwell ve diğerleri (1977) tarafından bir Savonius rüzgar türbininin deneysel olarak belirlenmiş performans karakteristikleri kullanılarak nümerik

Kişilerin kent mekânlarını kullanım biçimleri, koşulları ve kamusal alan memnuniyet düzeyleri incelendiğinde, yaş grupları arasında büyük

Bir Türk generali olan nisxmlarxndan bxri sayesinde o zaman Almanların, o sxraiarda Sırbistan toprokleirını kasıp^ mavuran çete narplerini bastxramadxiclarx

Sıra bizim yemek yememize gelince oldukça değişik yemek çeşitlerinin bu­ lunduğu yemek listesinden başlangıç için, peynir sufle sebzeli, kurbağa ba­ cağı İnegöl

Yapılandırmacı yaklaşımla hazırlanan program, öğrencilerin yeni karşılaştığı bilgileri önceki bilgileriyle ilişkilendirerek öğrenmesini, böylece daha

Demirel'in Çankaya'ya çıkmasıyla birlikte boşalacak Başbakanlık ve DYP Genel Başkanlığı koltuğuna kimin yerleşeceği DYP Grubu için de SHP Grubu için de