16 ŞUBAT 2004 PAZARTESİ
~ b CUMHURİYET
RÖPORTAJ
avak genellikle sınır çe virmek, su kenannda toprağı tutmak için di kilen ve çabuk büyüyen bir ağaç türü ise de Di- vanü Lügati’t Türk’ten yola çıkınca
“kav” kökünden kavağın çevirmek,
kapamak, tutmak, engel olmak anla mında kullanıldığı görülüyor. Bura dan da Osmanlı ’da gümrükleme ve ka rantina için çevrilen bölgelere neden
“kavak” dendiği anlaşılıyor. İstanbul
Boğazı’nın Karadeniz çıkışındaki Anadolukavağı ile Rumelikavağı, Marmara çıkışında Harem sırtların da artık yerinde yeller esen Boğazka- vağı ve Haliç’teki Aynalıkavak adla rının, bu yerlerin gümrükleme ve ka rantina gibi belli hizmetler için ayrıl mış özel bölgeler olmasından geldi ğini anlatıyor.
Kavaklar, İstanbul Boğazı’mn baş ladığı ya da bittiği yer oluyor.
Çarpışan Kayalar
Anadolukavağı, İstanbul’un Ana dolu yakasından Karadeniz’e açıldı ğı yer. Genellikle hafta sonlan balık yemek için gidilen küçük bir balıkçı köyü. Az ötesi Anadolufeneri. Kırım Savaşı’nda Fransız ve İngiliz gemi lerinin yolunu bulabilme
si için 1855’te yapılan fe ner, Yon B um u’nun tepe sinde. Burnun bir yaranda ki kayalıklar Karadeniz’ in kayalıktan, öte yarandaki kayalıklar Boğaz’m kaya lıktan. Bu kayalıklar, m a sal dünyasındaki altın pos tun peşine düşen Argona- utlar’ı durdurmaya çalışan
“Synıplegadlar” yani
“Çarpışan Kayalardın par
çalan olmalı!
Anadolufeneri ile Ana dolukavağı arasındaki yol askerî. Fener’den Kavak’a gitmek için Beykoz’a dön mek ve yola Beykoz’dan devam etmek gerekiyor. Kavak yolu askeri bölge nin içinden geçiyor. As keri bölgenin dışmda ka lan ve orman ya da orman olması gereken doğanm, içten içe yağmalandığı ar tık gözle görülüyor. Bo ğaziçi’nin birkaç yüzyıl önceki doğallığı şimdilik küçük yapılanmalarla de liniyor; fazla değil 50 yıl
sonra buraları da yitirilmiş olacak. Köyün balıkçıları düne kadar kıhçba- lığı avlardı. Bugün lüfer ve palamu dun yolunu gözlüyorlar. Yarın istav rite razı olacaklar.
Anadolukavağı, İstanbul’un öteki ucu olmasına karşın İstanbul kadar es ki...
Eskiliği, Yoros Kalesi’nden belli. Kalenin, Bizans’m İstanbul’u La- tinlerden geri aldığı 1261’den sonra imparator VIII. Mihael Palaeologos tarafından yaptırıldığı sanılıyor... O halde İstanbul kadar eski olmamalı... Hayır, İstanbul kadar eski!
Uygun rüzgârlar
Yoros adının antik çağda tanrıların tanrısı Zeus’un sıfatlarından “uygun
rüzgârlar” anlamında “ ourios”tan
geldiği söyleniyor... Kalenin kuruldu ğu tepede hafiften bir rüzgâr esiyor. Püfür püfür. Hava açık. Kış güneşi bu lutların arasından süzülüp geliyor. Karşı kıyı Rumelikavağı. Bağırsan duyulacak kadar yakın. Sol tarafta ufiik çizgisinde Maslak tepelerinde ki gökdelenlerin silüeti yükseliyor. Rüzgâr bir an sertleşiyor. Bulutlar ha reketleniyor. Güneş bulutların arka sına çekiliyor. Karadeniz’e çıkmak
ta olan geminin dümen suyu köpür meye başlayan denizde kayboluyor.
Zeus'a adanmış bir mabed
Zeus’un “ourios” sıfatı tabii ki Yo ros Kalesi’ni İstanbul kadar eski yap maya yetmiyor.
İki silindir kulesiyle yükselmekte olan kalenin eskiliği taşlarından bel li oluyor.
Kırmızdan solmuş tuğlaların ara sındaki beyazdan grileşmiş taş blok lar, bu tepede antik çağdan bir mabe din varlığını kanıtlıyor.
Yoros Kalesi’nin, belki de Zeus’a adanmış bir mabedin taşlarından ya pıldığı gün gibi ortada duruyor.
Yoros Kalesi, 126 l ’den hemen son ra yapılmış olsa da bu tepenin tarihi en az 4. yüzyıla kadar iniyor.
Ne var ki bu tepe bir kaleye dönüş tükten sonra, Bizans’ın elinde fazla durmuyor. Osmanlı, 1305’te ŞileKa- lesi’yle birlikte Yoros’u alıyor. Fakat OsmanlI’da da fazla kalmıyor; 1348’de Şile’yle birlikte Cenevizliler’in eline geçiyor. 139l ’de I. Beyazıt Yoros’u, kumandanlarından Yahşi Bey de Şi le’yi alıyor. Beyazıt, Timur’a esir düştükten sonra ilginçtir Yoros Kale si düşmüyor. Beyazıt’m oğullarından
Çelebi Mehmet, kardeşi Musa ile sa
vaşmadan önce, 1414 gibi... Trak ya’ya geçmek için Bizans İmparato ru H. Manuel Paleologos’tan izin al dığında, Bursa’dan Yoros Kalesi’ne ge liyor ve Boğaz’ı buradan geçiyor.
Yoros’un yıkık surlan tepeden kı yıya dek uzanıyor. Boğaz’m bu ucun da askeri bölgede kalan ormanların gü vence altında olmasına karşın kale nin içinde kıyıya inen düzlüklerden birinde blok bolk lojmanların yapıl mış olması pek de güzel bir görüntü sergilemiyor.
Gemilere yakılan ateş
14. yüzyılın sonunda I. Beyazıt’m aldığı Yoros’u, 16. yüzyıl başında II.
Beyaat sıkı bir tamirden geçiriyor;
bir mescit yaptırıyor; kale dizdarı
Mehmet Ağa bir hamam inşa ettiri
yor.
Vakti zamanında Karadeniz’den Boğaz’a giren gemilere Rumeli tara fından yakılan ateş, yol gösteriyor. Kaptanların akimı karıştırmamak için Anadolukavağı’nda geceleri ateş ya kılması yasaklanıyor. Fakat bazen köylüler ateş yakıp gemilerin kaya lara vurmasına neden oluyor.
Neden mi?
Gemileri soymak için!
Bir ara Karadeniz’den kopup ge len Kazaklar, Boğaz’ m Rumeli yaka sını Yeniköy’e kadar yağmalıyor. Bu nun üzerine 1624’te Sultan IV. Mu
rat, Yoros’un altına Anadolukavağı kı
yısında bir kale daha yaptmyor. Ana dolu Kilidül’bahir Kalesi, sonradan yıkılıp gidiyor. Zaman içinde Yoros Kalesi’nin içinde bir de mahalle ku ruluyor. Tarihi kale, askerlerin yanı sı ra halkıyla da yaşıyor ama, 19. yüz yılda işlevini tamamlıyor ve boşaltı lıyor. O günden soma da yıkılmaya başlıyor; kendi kendine yıkımı bu güne dek sürüyor.
Kale boşaltılınca iki kulenin orta sındaki giriş kapısı, taşla örülüp ka patılmış. Kaleye bugün, surlardaki gediklerden giriliyor. İçerisi çayır çi men ve bira ve kola kutulan ve şarap şişeleri ve naylon torba çöplüğü. Ge len içmiş bırakmış. Giden yemiş bı rakmış.
Grekçe harfler
Cenevizliler bir kitabe bırakmış; kitabede kaleyi “Cenevizli Vincenzo Lercari’nin kutsal burun üzerinde ta
mir ettirdiği” yazıyormuş. Ama kita
be yok... Giriş kapısının iki yanında ki kulelerin duvarlarında ise birer mermer sembol duru yor. Yanm aym içinde uçla- n tomurcuklu haç var. Taşın dört köşesindeki Grekçe harf lerin anlamı henüz çözülebil miş değil. Bir başka mermer plakada haçı çevreleyen kı saltmaların ise “İesos Hris-
tos Zafer” anlamına geldiği
söyleniyor. Giriş kapısının arka yüzündeki kabartma nın dört köşesinde bulunan yine Grekçe B harflerinin
“Ey sahip, despot Mihael Pa- laeologos’a kurtarıcı ol” an
lamına geldiği varsayılıp böy- lece kalenin yapımı Bizans İmparatoru VIII. Mihael Pa laeologos’a mal ediliyor.
D enizden yaklaşık 120 metre kadar yüksekte, yük sekliği 20 metreyi bulan iki kulesi ile Yoros Kalesi, hâlâ keşfedilmeyi bekliyor.
Kaleyi keşfedenler şim dilik, gözden ırak yerlerde dolaşmayı yeğleyen sevgi liler ve B oğaz’a karşı en ucuz kafa çekme peşindeki ler oluyor.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
(F o to ğ ra fl a r: S E R K A N Y IL D IZ )