• Sonuç bulunamadı

İlk kuruluşundan bu yana Mülkiye Mektebi'nin tarihine bir bakış

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlk kuruluşundan bu yana Mülkiye Mektebi'nin tarihine bir bakış"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İlk kuruluşundan bu yana 2

Mülkiye MaktBhi’njn

tarihine bir bakış

1 9 1 8 -1 9 yıllarının acı hatıraları - O tarihlerde Mülkiye’den çıkanla­ rın kaçı sağ - Heyecanlı bir toplantı.

MUSTAFA NURİ ANIL

V

ENİ açılan mülkiye, Osmanlı Dev- * letini temelinden sarsacak buna­ lımların başlamak üzere olduğu bir sı­ rada derslerine başlıyordu. (5.11.1918). Bir avuç genç, Yıldız Sarayı eklerinin bulunduğu tepeden müttefik devletlerin donanmasının İstanbul limanına girişi­ ni büyük acılar içinde seyrettik. İngiliz gemilerinin güçlü topları Dolmabahçe Sarayına dönüktü. Harp sırasında, Türk gençliği göğsünü siper ederek ve üstün güçteki gemilerini engelleye­ rek düşmanı Boğazlardan geçirtmemiş- ti. Şimdi, şuna bakın ki aynı düşman, Mondros Mütarekesinin hükümlerini ih­ lâl ederek Boğaz’dan geçirdiği gemile­ rini, sahte bir kahramanlık tasarlaya­ rak, İstanbul’un önüne yerleştiriyordu. Türk, dört yıl ve bir gün (29.10.914 - 38.10.918) yüksek bir savaş gücü gös­ tererek düşmanı, üstün kuvvetlerine rağmen ana yurdun dışında tutmayı başarmış, ancak müttefiklerinin bozgu­ na uğraması üzerine mütarekeye talip olmuştu.

Galip devletlerin İstanbul’a yerleş­ mesi, büyük zafere kadar devam ede­ cek birçok üzüntülerin başlangıcı ol­ muştur.

Zafer sarhoşu bu kuvvetler, halka eziyet, işkence ediyor, her yana zulüm saçıyordu.

Kendini bilmeyen bazı azınlıklar, ye­ nenlerin koruyuculuğuna güvenerek türlü taşkınlık ve şımarıklık örnekleri veriyordu.

Türk halkının bir kısmı ortadan kay­ bolan İttihatçılar aleyhinde ateş püskü­ rüyor lardı. Particilik alıp yürümüş, herkes bir mevki kapmak hevesine düş­ müştü.

Zayıf iradeli Padişah VI. Mehmet Vahidettin, kendi ikbalini düşünerek galiplerin memleket aleyhindeki talep­ lerine boyun eğiyordu. Bu bunalım içinde, Yıldız tepesinde unutuluverilmiş durumda olan bir avuç genç, içlerin­ den kürsüye çıkanların ateşli demeçle­ rini nemli gözlerle dinliyor, acılar için­ de kıvranıyordu.

Bir zaman sonra, sınırlı kalan dert­ leşmeyi yaymak ihtiyacını duyan bu gençler, üniversiteli gençlikle ilişki ku­ ruyor, Beyazıt’ta bir konakta, Türk Ocağındaki toplantılara da katılıyordu. Ocak Başkanı Hamdullah Suphi Tanrı- över’in coşturucu nutuklarını dinlemek­ le bir dereceye kadar üzüntü ve acıla­ rımız hafifliyordu.

Bu suretle yarı ders dinlemek yarı heyecanlı toplantılara katılmakla ge­ çen ilk ders yılımızda iki önemli ola­ yın heyecanıyla karşı karşıya geldik.

1 — İstanbul Hükümeti, sırf şımarık azınlıklara hoş görünmek için Boğazlı- yan kazasının eski kaymakamı Mehmet Kemal’i (1908 çıkışlı) astırmak suretiy­ le cinayet işleyecek kadar alçalıyordu. Bu cinayet, VI. Mehmet Vahidettin, KARIŞIK GÜNLER

(2)

Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Başbakan Damat Ferit Paşa, İçişleri Bakam Mehmet Ali, Adliye Müsteşarı Sait Mol­ la ve Harp Divanı Başkanı Nazım Pa­ şanın iştirakiyle gerçekleşmişti. Kemâl, harp içinde ordumuzu arkadan vurma­ ya yeltenen Ermeni çetelerinin harp sahasından uzaklaştırılması emrini ye­ rine getirmekten suçlanıyordu.

2 — 15.5.1919’da, Yunanlı vahşet sü­ rülerinin, Paris Konferansı kararıyle İzmir’e ayak basmasıdır ki, zaten et­ kisi altında bulunduğumuz karamsar­ lık havasını büsbütün arttırıyordu. Türk Ocağında yaptığımız müşterek toplantıda, bir miting yapılarak, hak­ sız ve azgın saldırının protesto edilme­ si kararlaştırıldı.

HEYECANLI TOPLANTI

Kararlaştırılan gün ve saatte Sultan­ ahmet Meydanı genç ve ihtiyar binler­ ce İstanbullu tarafından kısa bir za­ manda doluverdi. Mütevazi bir kürsü­ ye çıkan, başörtülü bir bayan, Halide Edip Adıvar konuşmaya başladı. Ne­ ler söyledi de bizleri bu kadar coş­ turdu, gözyaşlarına boğdu, şimdi pek hatırlamıyorum. Zaten bu nutuk kurta­ rılmış bir vatana kavuşanlara hitap et­ miyor, umudunu yitirmeye yüz tutmuş bir millete haykırıyor, bir gün kurtulu­ şa kavuşmayı vaat eden bize metanet önerisinde bulunan bir nitelik taşıyor­ du. On dördüncü padişahın armağanı olan camiin on dört şerefesinden veri­ len selâlar toplantıya bir haşmet, va­ kar ve inanç aşılıyordu.

Protesto kararı alarak dağılan toplu­ luk, Türk Milletine has olan asil bir vakarla, hiç bir taşkınlığa girişmeden kısa bir zamanda çeşitli yönlere sapa­ rak ortadan kayboluverdi.

İKİNCİ DERS YILININ ÖĞRENCİLERİ

1919 yılının tatil aylarında okula alı­

nacak yeni öğrenciler, sınavla seçildi. 1919-1920 ders yılının başında tanıştığı­ mız yeni arkadaşlar şunlardır:

Ahmet İhsan Ünal, Rauf Cavit Kmay, Ahmet Fahrettin Önal, Abdullah Dilâ- ver Argun, Hüseyin Avni Sakman, Ha­ şan Hüseyin Sapmallı, Mustafa Arif Şakir, Emin Sait Ersan, Mehmet Zeki Siderman, Mahmut Muzaffer Akalın, Ali Namık Erciyas, Ali Nihat Şenman, Ömer Besim Tugay, Abdülkadir Zeki Gözen, Ahmet Numan Erdem, İsmail Hulki Alisbah, Hatif Suphi Atkay, Ha­ şan Tahsin Kayaalp, Hamit Tahsin Pekcan, Mehmet Şerif Eper, Süleyman Sâkıp Kınoğlu.

Bu arkadaşların okula katılmalarıy- le (51) kişilik bir topluluk oluşuyordu.

İKİ YIL SÜREN HUZURSUZLUK Ekim 1919’da ikinci yılımıza başlar­ ken memleketi etkileyen siyasal ve as­ keri durum elverişsiz koşullar içinue vehametini artırmıştı.

Bu arada bir harp gemisine binen Damat Ferit ve Tevfik Paşalarla Fi­ lozof Rıza Tevfik, Paris Sulh Konfe­ ransının kendi kendine hazırladığı Sevr Muahedesini Padişah namına imzala­ yıp dönmüşlerdi. Bu belge ile Türk’ün varlığına son veriliyordu.

İkinci olay, Mustafa Kemal Paşanın görevinden ve askerlikten istifası üze­ rine İstanbul hükümetöoce ulama mah­ kûm edilmesi ve yakalanarak İstan­ bul’a gönderilmesinin emredilmesidir. Bunlar, memleketini sevenler ve milli mücadeleye bağlı olanların üzüntüsünü artıran şanssızlıklardı. İş bununla kal­ mıyor, İstanbul’da türeyen gazeteler, Mustafa Kemal’e ateş püskürüyor, Kurtuluş Harekâtını Halifeye karşı bir isyan niteliğinde gösteriyor ve böyle­ likle halkı zehirlemeye çalışıyordu.

İkinci yılımızın başında karşımıza çı­ kan bu dürüm, bir yıl önce milli

(3)

larda birleşik davranışta olan bizleri iki kampa ayırıverdi.

İki yıl kadar devam eden bu huzur­ suzluk, diplomalarımızı alarak okuldan ayırılmamız üzerine 14 ay geçtikten sonra Türk milletinin yüzünü güldüren zafer güneşinin karşısında eriyecekti.

YENİ ARKADAŞLARIMIZ

Üçüncü sınıfa başlarken karşılaştığı­ mız yeni arkadaşlar şunlardır:

Rauf Seymen, Münir Tamer, Sabit Şevki Şeren .İsmail Hakkı Ülkmen, Mehmet Ali Ziya Oran, Mehmet Hulusi Aykent, Hakkı Kâmil Beşe, Mehmet Fevzi Darcan, Ahmet Mitat Dülge, Ce­ mal Ziya Ardal, Abdullah Âli Hemen, Abdurrahim Talat Tokuz, Abdullah Galip Kadri Kmoğlu, Osman Atıf, Feh­ mi Ödül, Şevket Adalan, Sait Rıza Sevsay.

Bu arkadaşlarla, okulda temasımız az oldu. Bununla beraber, bizim iki yıl­ lık üzüntümüzü onlarla bir yıl boyun­ ca paylaştık.

NASIL VAKİT GEÇİRİYORDUK? Dersimiz olmadığı, İttihatçılık, İti­ laf cılıkla Milliyetçilik kavgasına tu­ tuşmadığımız boş zamanlarımızı değer­ lendirmek hususundaki olanaklarımız sınırlıydı. Can sıkıntısı, neşesizlik, ya­ kamızı hiç tur 'u.nazdı.

1 — Akşam yemeklerinden sonra, Etem Paşa konağının set set yükselen bahçesinde saklambaç oynamayı âdet edinmiştik.

Bir saat süren bu oyunun akışına kendimizi kaptırdığımız zaman biraz gülerek ferahladığımız olurdu.

2 — Tatillerde altı kol iskambil oy­ namak da, vakit geçirmek için bir ça­ reydi.

3 — Tiyatro, sinema gibi hoş ve ya-

80

rarlı vakit geçirme olanağından mah­ rumduk. Bu arada, konusu bir çiftlik­ te geçen bir piyes yazmış olan Haşim İşcan başrolü üzerine alarak bir tem­ sil hazırladı. Bana kâhya rolünü ver­ mişti. Yemek masalarını yan yana ge­ tirerek ve yatak çarşaflarını birbirine ekleyerek bir sahne yapıvermiştik. İda­ recilerle hocalarımız bıi temsilde bu­ lundular. Haşim İşcan ayrıca Şehzade- başı’nda Ferah tiyatrosunda Çocuk Esirgeme Kurumu yararına M olier’in Pinti piyesini de temsil etti. Bana süf- lör ve grubun idare memurluğu göre­ vini vermişti. Kurum yeteri kadar bilet satmayı becerememiş ve bizim bu iş­ teki giderlerimiz karşılanmamıştı.

4 — Çıkardığımız bir dergide yazı yazmak, yazılan yazıları okumak da bi­ ze hoş vakit geçirten bir uğraştı.

İLK ÜÇ YILDA YETİŞENLER

Yeni miilkiyenin ilk üç sınıfından ye­ tişenlerin öğrenimi, anlattığımız neden­ lerden ötürü zayıf olmakla beraber, in­ tisap ettikleri mesleklerde kendi kendi­ lerini yetiştirmeyi bilmişlerdir. Cumhu­ riyetin ilk yıllarında önemli mevkilere geçmişler ve her sahada değerli hiz­ metlerini sunmuşlardır. İçlerinden Ba­ kan, Milletvekili, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Müsteşar, Büyükelçi, Vali, Profesör, Özerk Kurum Genel Müdürü olanlar çoktur. Ticaret ve sa nayi alanlarında başarılı olanlar da ol­ muştur. Basılı yapıtlarda imzalarına rastlananlarımız vardır. 51 kişi olan mezunlardan bugün hayatta olanlar ancak 20 kişi kadardır. Bunlardan ne kadarının bir işle meşgul olduğunu tesbit edemedim. Hayatta olmayan ar­ kadaşlara ve bizi yetiştirmek için elle­ rinden geleni esirgemeyen hocalarımı­ za rahmet, henüz hayatta olanlara da sağlıklı ve rahat yaşantı dilerim.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

To prevent such a complication, bilateral radical neck dissection should be performed sequentially, but in the literature there is a case in which surgical PION is seen although

Mu ko za ile iliş ki li len fo id do ku nun eks tra no dal mar ji nal zo ne B hüc re li len fo ma sı ve Kütt ner tü mö rü - nün iki sin de de len fo id fol li kül olu şu mu gö

Kendi kendine sorun yaratma meraklısı olan hükümetimiz, şimdi koalisyon içinde yeni bir gerilim, yeni bir tartışma yaratmanın yolu­ nu buldu.. Nâzım Hikmet'e Türk

Türkiye Bilim ve Teknoloji Merkezleri Konferansı (TÜBİTEM 2019) Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve TÜBİTAK işbirliği ile 11-12 Eylül 2019 tarihlerinde Kayseri Kadir Has

45 5.HPV pozitiflik oranı ile hastaların medeni durumu ve ilk cinsel ilişki yaşı arasında istatiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilmiş; buna göre dul veya bekar

[r]

Klinik ortamda öğrenci hemşirelerin klinik eğitimine destek veren rehber hemşireler öğrencilerin bu amaca ulaşmasını sağlamak için; uygulama ortamına gelmeden

kunun üzerinde ortaya çıkacak ve gece yarısına yakın saatlerde güneybatı ufkundan batacak. Dünya’dan uzaklaşmaya devam eden Mars’ın parlaklığı her geçen