• Sonuç bulunamadı

Büyük Ata'yı dün milletçe andık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük Ata'yı dün milletçe andık"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U. t i. f . ULUS M ÜESSESESİ Ç ankırı Caddesi A nkara t e l g r a f adres»; U L U S A n k a r a

Başyazarlık

Van İşleri Müdürlüğü Vazı İşleri Müdürlüğü Müessese Müdürlüğü Muhasebe, işletme Şet. liğl, Hân ve Abone işleri Xü<>4

1371 i 001 1062 1144

U

L

U

■ ■ ■

vim ÊF

a d i m i x

A N Di M I X DI R

Bugün 2 uci sayfamızda

P A Z A R K O N U Ş M A S I

Yazan: Falih Rıfkı ATÀY

Büyük

A t a ’y i

dün Milletçe andık

Millî Şefimiz ism et İnönü, m uvakkat kabre gelişlerinde, ihtiram kıtasını teftiş ediyorlar

Millî Şefinüz, Meclis, Hükümet. Parti ve Ordu erkâniyle birlikte muvakkat kabirde

Ya anlaşamazsanız?

Prof. Nihat ERİM

Müttefikler arasında nutuk

düellosu devam ediyor. Her biri

karşısındakinin

iyi niyetinden

şüphelenmektedir:

Molotof,

Sovyetlere karşı hazırlanmakta

olan bir “batı bloku,, ııdan şikâ­

yetçidir. Bevin boğazımızı sık­

mak istiyenler var diye feryat

etmekte ve Attlee “dünya işleri

hakkında, dehşetli atom kudre­

ti keşfinin ışığı altında kararla­

ra varmak,, maksadiyle Ameri­

ka’ya doğru uçmaktadır. Bu a-

rada dünya basınının küçük bir

kısmı iyimser ve fak at pek çoğu

kötümserdir.

Bütün bu olup bitenler içinde,

San

F rancisco K o n fera n sı

esri e -

tanda güvenlik meclisi hakkm-

daki esasları tespit eden komi­

tede geçen bir tartışm ayı ha­

tırladık: güvenlik meclisinde kav­

rarların nasıl bir çoklukla alına­

cağı işi görüşülüyor. Davetçi

devletler her hangi bir karara

varabilmek için beş büyüğün

oybirliğini esas tutalım diyor­

lar. Diğer devletler bu önerge

karşısında endişelidirler. Beşler­

den birinin kötü niyet sahibi ol­

ması Birleşmiş Mületler teşkilâ­

tım

yerinden kıpırdamamıya

mahkûm kılar diyorlar. Bu sıra­

da Yeni Zellanda’mn pek dik­

katli ve asıl Başbakanı Fraser

ayağa kalkıyor ve davetçilere

hitabederek: — Elimizi kolumu­

zu bağlıyan bir hüküm koyuyor

ve bizim de buna boyun eğme­

mizi istiyorsunuz... Bu kadar a-

ğır bir şartı öne sürmiye sizleri

hangi düşünceler şevketti... Bu­

nu lütfen anlatınız ki antlaşmı-

ya imzalarım koyacak olan biz-

ler memleketlerimize döndüğü­

müzde millete hesap verebile­

lim.

Sir Alexander Cadogan, mil­

letine has vekarı daha da artmış

olarak, dalgın ve düşünceli, bu

açık sorunun kolay olmıyan ce­

vabını vermek üzere doğrulu­

yor: — 1914 harbinden sonra

yapılan tecrübe iflâs etti. Barış

korunamadı, güvenlik yaratıla-

madı. Buna sebep bir yandan

mesuliyetin elliden ziyade dev­

let arasında parçalanmış

bu­

lunması, diğer yandan fiilen mü­

essir olabilecek birinci derecede

kuvvetli devletler arasında iyi

niyete dayanan gerçek bir an-

laşmıya varılamamış olmasıdır.

Bu dersten faydalanarak, mesu­

liyeti muayyen ve mahdut eller­

de topluyor ve yeni kurulu

belli başlı

devletlerin birlik

ve beraberliği

temeline da­

yandırmak istiyoruz. Yeni gü­

venlik sistemi nazari mantığın

bütün icaplarım belki tatmin

etmiyecektir. İtiraf edeyim ki

bu bir kusur ve vahim bir ku­

surdur. Lâkin buna karşılık Bir­

leşmiş Milletler teşkilâtı, ger­

çeklere, dünyanın bugünkü du­

rumuna daha uygundur. Barışı,

bu harpte en ağır yükü yüklen­

miş ve zaferin kazanılmasında

esaslı âmil olmuş

devletlerin

anlaşmaları sağlıyaeaktır. Sir

Alexander yerine henüz otur- j

muştu kî temsilciler arasından, I

jjfc So m S lineti Sat. H ntA «tttnımnâa j

H a z in ih tifa lle r yapıldı

İnönü, Muvakkat Kabre

giderek çiçek koydu

ANKARA H A L K İV İN D İ

k

İ TOPLANTI

Büyük kurtarıcı Ebedî Şefi­

miz A tatürk’ün yedinci ölüm yıl­

dönümü dün bütün

m em lek ette

hazin ihtifallerle anılmış ve 10

kasım bir yas günü olarak ge­

çirilmiştir.

H e r yerde B ayraklar yarıya çe­ kilm iş. halkevleri ile halkodalarında, P a rti m erkezlerinde, okullarda yap ı­ lan ih tifallerd e E b ed î Ş ef’in ölmez h âtırası en içten b ir duygu ile an ıl­ mış, O ’nun büyük eserlerin e karsı şükran ve b ağlılığım ız m illetçe bir kere daha teyidedilm istir.

İnönü, Ebedi Şef’in

muvakkat kabrinde

A tatü rk ’ün silâh ve iş arkadaşı Cum hurbaşkanım ız İsm et İnönü, ta ­ rihin en acı dakikası olan 9.05 te E tnografya M üzesine gelerek A ta­ tü rk ’ün m uvakkat kabrine b ir m e­ nekşe dem eti koym uştur. İnönü, m ü­ ze önünde b ir askerî k ıta ta ra fın d an selâm lanm ış, B üyük M illet M eclisi Başkanı A bdülhalik Rer.da. Başbakan Şükrü Saraçoğlu, B akanlar, P a rti G enel S ek reteri N afi A tuf Kansu, M üstak il G rup B aşkan V ekili Ali R âna T arh an , C .H .P. İd are K urulu üyeleri. M illet M eclisi ve P a rti Gru- pu başkan vekilleri, G enelkurm ay b i­ rinci ve ikinci başkanlar! ile ordu büyükleri ve A nkara Valisi ta ra fın ­ dan karşılanm ışlardır.

Cum hurbaşkanım ız, kendilerini karşılıyan zatlarla b irlik te A ta tü rk ’­ ün kabirleri önünde bir tazim vak­ fesinde. bulunm uşlardır.

S aat 9.05 geçe yurdun bütün halk­ evlerinde ve halkodalarında, halko- dası olm ıyan y erlerd e P arti m erkez­ lerinde anma to p la n tıları yapılm ış, A ta tü rk ’ün aziz h â tıra la rı anılm ış ve İn ö n ü ’nün beyannam esi okunm uştur.

Aynı dakikada b ütün o kullarda da b ire r to p la n tı ile anma tö re n le ri y apılm ıştır. Basın, dün çıkan sa y ıla ­ rında A tatü rk için sayfalar ayırm ış ve h âtırala rın ı ve fo toğraflarını neş- retm iştir.

Cum hurbaşkanım ızın, m uvakkat kabri ziyaretlerinden sonra k o rd ip ­ lom atiğin en kıdem lisi sıfatiy le Yu- .Sonu 4 ncü sa y fa 1 ııci sü tu n d a

! %

M

lialkevi’ııdeki toplantıdan, sonra muvakkat kabri ziyaret

İ i 't ü f

Bayraklar dün yarıya kadar çekilmişti

ü ç M ü tte fik

Arnavut

hükümetini

tanıyor

İngiltere, A m erika ve Sovyetler B irliği Şimdiki m u v ak k at A rn a v u t­ luk hüküm etini tan ım a ğ a k a r a r v er­ m işlerdir. Bu h u su stak i ta fs ilâ t üçüncü sayfam ızdadır.

Bir yalanlama

A n k ara, 10

a.a.

— A nadolu A jan­ sı T üi'k H üküm etinin M ü ttefik h ü ­ küm etlere b ir nota v e re re k A rn a v u t­ lu k ta E n v er Hoca hüküm etini ta n ı­ m am alarını istediğine d a ir yabancı b ir k ay n ak tan yanlış o la ra k T ürki­ ye radyosuna atfen v erilen haberi y alan lam ağ a mezundur.

Ç e k o s o v a k y a ’da

Amerikan

kıtaları da

çekiliyor

V âşington, 10 a.a. :—. Cum a günü Dışişleri B akan lığ ı sözcüsü, 1 k a ­ sını ta rih in d e Ç ekoslovakya’da b u lu ­ nan A m e rik a n k u v v etlerin in g e ri ç e ­ k ileceğ in i b ild irm iştir. Söz$ü, Sov­ y e t h ü k ü m e tin in de, aynı ta r ih te k u v v etlerin i ç e k m e k n iy e tin d e b u ­ lunduğundan A m e rik a n hük ü m etin i h a b e rd a r e ttiğ in i söylem iştir.

Sözcü, m ü tte fik le rin Çekoslovak­ y a ’d a bulunm asının, Ç ekoslovak - konom isi ve k a y n a k la rı üzerinde bir y ü k teşk il e ttiğ in i ve m e m lk e tin ekonomisi ve k a y n a k la rı üzerinde b ir ve etm iştir.

Attlee Vâşington da

Atom

bombası için

iris i» J ıa ş la d ı

Filistin, Boğazlar, Avrupa'nın

iaşesi ve petrol meselelerinin de

görüşüleceği söyleniyor

Vâşington, İÜ a.a. — İngiltere Başbakanı M. Attlee, saat

9.30 da Vaşington’a varmıştır. M. Attlee bu sabah Beyaz Sa­

ray’da M. Truman tarafından kbaul edilmiştir. İngiltere, Ame­

rika ve Kanada arasında atom bombası baklandaki müzakere­

lere M. Attlee’nin hava meydanına gelişinden iki saat sonra

Beyaz Saray’da başlandığı haber veriliyor.

N evyork H eraîd T rib u n e ’iin Va- şington m uhabirine göre,

konferan-Y e n i s ö y le n tile r

Mrl. Sislisi

halellerini

de seçmiş!

---

|

Ç e k ild iğ i ta k d ird e

y e rin e Idanov

g e le c e k m iş

Londra,

10 a.s.

—■ Daily Mail

ga»

zetesinin

Stokholm’deki

muhabiri

tarafından bildirildiğine göre, Lenin-

gı-at Sovyet Meclisi Başkanı

An­

ıl rey Alexandrovitch İdaııov, Mare­

şal Stalin’in hastalığı uzadığı tak­

dirde memleketin genel idaresini kon­

trol etmek üzere Moskova’ya gelmiş­

tir. Stalin’in halen Kafkaslarda ol­

duğu sanılmaktadır. Genel olarak

iyi haber alan mahfilleri zikreden

muhabirin ilâve ettiğine göre, tda-

ııov, Stalin tarafından Sovyet Şûra­

sına tevdi edilmiş bulunan mühürlil

bir mektupla şahsan onun halefi o-

larak gösterilmiştir. Muhabir

taf­

silât vererek şunları söylemektedir:

Demek ki Stalin, Rusya’da kon­

trolü eline alacak adamın şahsiyeti

hakkında gizli talim at bırakmakla,

Leııin tarafından konulan usulü ta-

kibetmişe benziyor. Şimdi bilinmesi

gereken şey şudur:

Stalin’in de arzusu, tıpkı Leııin

vasiyetnamesinin tatbikinde olduğu

g-ibi, aynı sadakatle yerine getirile­

cek midir,

getirilmiyecek midir?

Moskova’dan Stokholm’a Finlandiya

yoluyla gelen son haberlere göre,

generallerle siyasi şahsiyetler,

vatı-■jç Sonu 4 ncü sayfa 6 ncı sütunda

Ankara Halkevt’nde dün sabah yapılan ihtifalde

h a z ı r

bulunan lafdan bir görünüş

sın gündem inde bulunan m eseleler a- rasında T ü rk iy e ve B oğazlar m ese­ lesiyle R usya’nın A kdeniz’deki ta ­ savvurları karşısında iki hüküm e­ tin alacağı vaziyet, B irleşik A m eri­ ka’nın F ilistin m eselesine iştiraki, A vrupa’nın iaşesi ve dünya petrol m eseleleri de vardır.

t i n , İtaly a, A lm anya v e Balkan m eseleleriyle A m erika’nın İn g ilte re hüküm etine v ereceği d ö rt m ilyar do ­ la r ödünç m eselesi de m üzakere e dilecektir.

N evyork H erald T rib ü n m uhabi­ rinin bu h aberini tekzip veya tasdik etm ek m üm kün değilse de bu me.se lelerin hepsi esaslı ve kim senin giz- liyem iyeceği b ir m ü stac eliy e tte d ir.

V âşington, 10 a.a. — A m erika D ışişleri B akanlığı sözcüsü D ışişleri B akanları K onferansının yeniden a- çılması hususunda hiçb ir anlaşm a m evcut olm adığını söylem iştir.

Attlee’nin mitini etrafında

yorumlar

Londra, 10 a.a. — B ütün İngiliz lıasını, dün M, A ttlee’nin Birleşik A m erika’ya hareketinden evvel söy­ lediği n utku elverişli b ir şekilde k arşılam ak tad ır. İşçi P a rtisin in Or­ ganı D aily H erald, M. A ttlee’niıı in ­ hisarcı bir İngiliz - A m erikan an laş­ masını, yani Sovyet R usya’nın ih ti­ yaçlarını. ve duygularını bilmemez- ükten gelen b ir anlaşm ayı kabul et- miyeeeğmi belirtm ekte ve şöyle de­ m ektedir:

İşçi P a rtisi, R usya’nın iki h a r p a- rasıııda aldığı vaziyete k a rşı daim a

• g Sonu 5 İnci sayfa 5 inci sütunda

Boğazlar meselesi

A n B teklifleri

etrafımla yorumlar

Bir İngiliz gazetesine göre "Rusya'nın

bu fikre muhalif olduğu zannediliyor,,

L ondra, 10 a.a. — M ontreux a n t­

laşm asının ta d ili hakkm daki A m eri­ kan notasından bahseden B irm ing­ ham P o st gazetesi şunları yazm ak ta d ır :

“ 1920 denberi y ü rü rlü k te olan T ü rk - Rus an tlaşm alarının R uslar tarağından feshedilm esini emlise ile gören T iirkleri. bıı nota b ir d ere­

ceye k a d a r m ü sterih etm iştir. A m erikan tek lifin in M ontreux antlaşm asının ta d ilin i istem esi, b ir deniz dev leti olm ağı arzu eden R u s ­ ya’yı, T ü rk iy e’nin tam am lığm a h a ­ lel getirm eksizin b ir dereceye kadar tatm in etm ek içindir.

B irle şik A m erika’nın tek lifi, il­ gili d ev letlerle görüşm elerden sonra, B oğazların beynelm ilelleşm esine do ğ ru yeni te k lifle re yol açabilir.

Sonu S üncü Sa. 6 ncı sütununda

Falih R ıfkı A fa y 'ın

m

E

Yazlığa giden okurlarımı-

E

z,n Ankara’da toplannıala-

: t’im bekliyerek geciktirdi-

;

ğimîz Amerika notlarını

■1

E yarından itibaren

■ M

E

Y o lc u n u n D e fte r i

*

m

adı altında neşretmeğe

(2)

PAZAR KO NULM ASI

Masamın üstünde bulduğum kitap-Bir özden hürriyetçi ne

Malin ne vakit satılmış ? Nasıl oyunlara gelebiliriz ? ■ “ Ahmak

ıslatanHalk, her $yrieu önce!

İ D AHA çıktığı zaman irerık-

l l s çe gazetelerde- methini

duydumsa da, bir türlü elde

edememiştim. Geçen gün Türk-

. çesi kendiliğinden masamın

üstüne geldi:

eser, meşhur

Paris-soir gazetesinin müdürü

Pierre

Lazareff’indir. “Ak­

şam” ın değerli muharriri Şev­

ket Kado tercümesine “Fran­

sa’da basın rezaletleri, yahut,

Fransa’yı çökerten dördüncü

kuvvet” adını koymuştur.

Harpten önceki Fransız de­

mokrasisinin en süı-ümlü ga­

zetesini çıkaran ve Almanlar

Paris’e

yaklaştıkları

va -

kit şehri, sonra Fransa’yı bı­

rakarak, Amerika’da vatanı

için savaşan Pierre Lazareff'iıı

özden bir hürriyetçi olduğuna

kimse şüphe edemez. Kitabının

başlangıcında: “Suykastçilerin

(yani dışardan veya içerden

Fransa’yı düşürmek istiyenle-

rin) kullandıkları başlıca silâ­

hın gazeteler olduğunu, çünkü

egemen bir millet, eğer doğru

haber almazsa,

egemenliğini

serbestçe” işletemiyeceğini ve

biraz aşağıda: “Fransa’da ko­

münist partisinin oynadığı rolü

sükûtla geçiştiremiyeceği gibi,

komintern’in yaptığı

manev­

raların akislerini de gizliyemi-

yeceğini, partilerinin menfaat­

lerimi memleketlerinin menfa­

atleri üstünde tutan komünist­

lerin

bulunduğunu”

söyler.

46 neı sayfada “Fransa’nın en

büyük gazetelerinden biri, Le

Matin’in çoktaııberi” nazi Al-

manyasınm emri altında bu­

lunduğunu hikâye eder. Nite­

kim Almanlar Paris’e doğrul-

duklan sırada bütün gazeteler

ve muharrirleri taşraya taşı­

nırken, Le Matin kendi kadro­

sunu yerinden kımıldatmamış-

tır ve Alman ordusu şehre gir­

diği vakit ııaziler

hesabına

çıkmağa başlamıştır.

Bütün kitap,

baştan başa,

utandırıcı hikâyelerle dolu...

Dördüncü kuvvet, çok defa,

yalnız millet hizmetinde değil­

dir. Her türlü nüfuzları gaze­

te sütunlarına kolayca akta­

ran ilân şirketleri, nihayet,

her türlü anlaşmalara kayıt­

sızca yanaşan sahipler, yazanla

rın hürriyetlerini sımsıkı bağ­

lamıştır. Size kendimizden bir

misal söyliyeyim: bir gün Vi-

yanalı bir Yahudinin rezalet­

leri hakkındaki haberleri neş­

reden bir Türk gazetesine ilân-

cısı gelir ve şöyle der:

“—

Şüphesiz yazmakta serbestsi­

niz. Fakat bizim en iyi müşteri

lerimizden biri olduğu için, si­

ze ilân veremiyeceğimizi unut­

mayınız!” İlân gelirinin gaze­

teler için ne kadar hayati ol­

duğunu mesleğe yabancı olan­

lar bilmez.

Yalnız basınsız değil, hür

basmsız bir demokrasi hatıra

bile gelmez. Bununla beraber

basın kuvvetinin Fransa gibi

bir demokrasiyi çökertebilecek

bir soysuzluğa uğnyabileceği

de inkâr edilemez. Oyun o ka­

dar görünüşleri kurtararak

oynanır ki Le Matin’in Al­

ınanlara satılmış olduğunu Al­

man ordusu Paris’e girmez­

den önce okurlarının anlama -

sına imkân yoktur. Herkes

milletvekili olamaz: fakat her­

kes bir gazeteye yazabilir, ya­

hut, bir gazeteyi veya sahibi­

ni elde edebilir. Yalan, nefret

edilse de, okunur, iftira, al­

çakça bir şey olsa da, güzel

yazıldığı zaman hoşa gider.

Gazeteci geçmişte bir şey yap­

mışsa “aldanmıştır”.

Şimdi

bir şey söylüyorsa “ancak va­

tanının menfaatini düşünmek­

tedir.” Ne kadar vesika neşret-

seniz, okurların bir gazeteci

hakkındaki kanaatini kökün­

den değiştirebilirsiniz, fakat

yazdıklarına karşı merakı kö­

künden kaldıramazsınız. Şim­

di İstanbul’da yabancı

dilde

bir Türk gazetesi

vardır ki

sadece bu rejimi yıkmak için

çalışıyor. Yabancı

propagan­

da servislerinin elinde bir a-

letten başka bir şey olmadığı­

nı yazılarını değil, havadisleri­

ni bile görseniz inanırsınız.

Bunlar, gitgide, çoğalacaktır.

Belki de kimsenin itiraz ede-

miyeceği isim ve şahsiyetleri,

onlar işin içyüzünü anlayıneı-

ya kadir, maske olarak kul­

lanacaklardır.

B

ASIN üstünde hiçbir kon­

trol istemiyenler, bilhas­

sa

bu

gazetelerdir. Vazi­

fesini

bilen bir Türk ga­

zetecisine,

yalan,

iftira ve

tahriki

cezalandırmaktan,

gazete

gelir

kaynağı -

m denetlemekten, ecnebi pa­

rasını akıtan kanalları gözö-

nünde bulundurmaktan bahse­

derseniz* “— Pekâlâ bundan

daha

iyi ne

olabilir?” der.

Çünkü

d

* gazetesini

rejim ve

halk işlerinin ’doğru yürümesi- *

Yazan:

Falilı Rıfkı ATâY

T

ili sağlıyabrlecek tenkidlerden

başka bir maksada hizmet et­

tirmek dâvasında değildir. Fa­

kat gazeteciliği düpedüz tüc­

carlık sayanlar, yahut, herhan­

gi gizli bir menfaat emrine

vermiş olanlar vardır. Bunla­

ra ne kanun,

11

e de mahkeme

sözü hoş gelmez. Bunlar için

bir gazete çıkaranla, sokakta

dolaşan adam arasında her­

hangi bir fark aramak doğru

değildir. Halbuki biz bu farkı

bir hekim için, bir avukat için

asıyoruz. Halk sağlığı ile veya

halkın hukuku ile uğraşanla­

rın hususi vasıfları olmasını

istiyoruz. Hekim ve hasta, a-

vukat ve dâvaeı, hattâ bakkal

ve müşterisi kayıtsız bir ser­

bestlik içinde değildirler. Va­

tandaşın ve vatandaşlar top­

luluğunun hakları vardır. Bu

hakları Devlet savunacaktır.

Acaba gazeteler hepsinden da­

ha az “tesirli” şeyler midir?

Pierre Lazareff, basın denen

kuvvetin Fransa denen çok

eski bir demokrasiyi dahi çö­

kertebileceğim

yazmaktadır.

Halbuki ne hekimlerin, ne de,

doğrudan doğruya iktidarı ele

almadıkları zaman, avukatla­

rın vatan çökerttikleri görül­

memiştir. Onların zararları,

olsa olsa, birkaç hastaya veya

birkaç dâvacıya dokunur.

Bütün mesele şundadır: bir

yandan gazetelerin bu zararla­

rını öne sürerek memlekette

her türlü tenkid hürriyetlerini

onlardan kaldıranlar vardır.

Bir yandan tenkid hürriyetinin

faydasını öne sürerek dördün­

cü kuvveti yıpratıcı, dağıtıcı

ve nihayet çökertici kılanlar

vardır.

ikisinin ortası yok mudur?

Bunu bulmak zorundayız.

Cemiyet düyğüsunun, İnönü'­

nün o kadar yerinde söylediği

gibi, iyi veya kötü gazeteleri,

iyi veya kötü telkinleri birbi­

rinden ayırdetmek için en sağ­

lam dayanak olduğu şüphe

götürmez. Fakat kamu menfa­

atleri adına kanun savunuşu

olmadığı vakit, bunun da ye­

ter olmıyacağım, cemiyet duy­

gusundan mahrum olduğunu

iddia edemiyeceğimiz bir harp­

ten önceki Fransa’nın hali is­

pat eder. Bütün Fransa, alda-

tılabilmiştir. Bütün Fransa,

savunuşsuz bırakılabilmiştir.

1ÜRKIYÇ halkında söze

dayanma gücü, yirmi

0

-

tuz yıldanberi pek’çok artmış­

tır. 1010 da yazılışı ve söyleni­

şi isyan çıkarabilecek sözler,

şimdi, açıkça yazılabilir ve söy­

lenebilir. Fakat bu, Türk Mil­

letinin de, Fransızlar gibi, al-

datılamaz veya avlanamaz ol­

duğunu göstermez. .

Tiirk Milletine sorarsanız,

biç kimse, dünyâyı ve memle­

keti kendine istedikleri gibi

gösterenlerin, ciğerini

veya

midesini muayene eden hekim­

den daha serbest bırakılmasını

tavsiye etıııiyecektir. “Ahmak

ıslatan” yağmurunu hatırlar­

sınız: Millet Meclisine, hak

görünüründe bin bahane ile

alttan alta hücum, nihayet o-

nun gibi iliklere kadar işler.

Şahıslar hakkındaki körti kö­

rüne hücum ve iftiralar, niha­

yet, hakikatler gibi yer tutar.

Tenkid hürriyeti tadar, şahıs­

ların ve kurumlanıl masunlu-

ğu lâzımdır. Yalan söyliyeni,

iftira edeni, yıkıcı olanı, her

satırı üstünde derin derin dü­

şündürecek inancalar lâzım­

dır.

Biz, bütün tarihimizde hür­

riyet görmemiş, hürriyet ne­

dir bilmemiş bir milletiz. Hür­

riyet nedir bildikten sonra,

bir buçuk asırdanberi ona su­

samış, fakat ne zaman ağzı­

mızı dokundursak ciğeri yan­

mış bir milletiz. Bu memleket­

te halk egemenliği istiyoruz

demek, fikir ve tenkid hürri­

yeti istiyoruz, demektir. Söy­

lemek ve yazmak serbest ol-

mıyan bir memlekette,

halk

egemenliği olamaz. Biz, bun­

dan böyle sarsılmaz, ’ bir fikir

ve tenkid hürriyetinin kurul­

masını istiyoruz. Bunun eski

geçici rüyalara benzemesini

değil, sağlam gelenekler üstü­

ne kurulmasını istiyoruz. O-

nun için tenkid hürriyetine

“tahammül

edemivenlerle”,

'tenkid hürriyetini, vatan ha­

tırasına, kötüye kullananların

misallerinden ve uzun tecrü­

belerden faydalanılarak iyi bir

“basın ve yayın kanunu” nu

ilk şart saymaktayız. Bu ka­

nun hürriyetimizi artırdığı ka­

dar, bize vazife ve sorum duy­

gusunu da vermelidir.

Çünkü halk, bizim hakkı­

mızdan da önce gelir.

K e ç iö re n 'd e ev soyan

bir hırsız yakaland ı

K eçiören’de çeşitli evlerden elbi­ se ve eşya çalan D urm uş adında bir hırsız suçüstü y a k a la n a ra k adliyeye verilm iştir. D urm uş, geçenlerde R ı­ za K ıpçak adında bir adam ın evine girm ek için havanın k a ra rm a sın ı heklemiş, ov halkı a lt k a ta yem eğe indiği esnada, pencerenin dem ir p a r ­ m aklığını kaldırm ış, eve g irm iş el­ bise, y ağ m u rlu k , p alto ve eşya ça­ la ra k kaçm ıştır. D urm uş e rte si gün E tlik ’te H acıkadın deresinde çaldığı elbise ve p alto sırtın d a olduğu

hal-S a m s u n 'd a II G e n e l

K u ru lu toplan tısı

Samsun, ıo a,a. — İl Genel Ku­

rulu dün valimizin

başkanlığında

yaptığı toplantıda daimî komisyon

üyelerini seçerek çalışmalarına son

yermiştir. Genel Kurulun tasvibet-

tiği 1946 yılı bütçesi 1.570.500 lira­

dır. Bunun 547.069 lirası millî eği­

time, 243.069 lirası kaymakamlık ve

230.250 lirası sağlık ve sosyal yar­

dım işlerine ayrılmıştır.

de y a k a la n m ıştır. S anık İlle sorgusu y ap ıld ık ta n sonra te v k if edilm iştir.

11/11/194!)

Vatan gazetesinin

uydurma

haberler

servisinden

B u rs a ’nın ta n ın m ış tü tü n c ü le ri t a ­ ra fın d a n gazetem ize şu te lg ra f gön­ d erilm iştir:

B u rsa, 9 — Biz B u rsa tü tü n c ü ­ leri M ehm et S ab it T u tn a r ’ın başkan lığında A bdullah T ü te r, H a şa n Al- koç ve A hm et E k e r ’den Iııü re k k e p m eslek gurubu buğiin T ic a re t O da­ sında to p la n a ra k V a ta n gazetesinin 18 kasım ta rih li sa y ısın d a çıkan ve “B u rs a ’da key fi vergiler,, başlı, ğını ta şıy a n yazıyı derin b ir te e s ­ sü rle okuduk ve şu cihetleri b e lirt­ m eğe k a r a r verdik:

E vvelâ B u rsa ’da hiç b ir tü tü n c ü ­ nün böyle b ir m alû m atı V ata n »gaze­ tesine verm ediğine kaniiz. Ç ünkü bü tün tü tü n c ü le r b ir a ra d a ve ek sik ­ siz o la ra k bu bağışı b ü y ü k b ir is ­ tekle k endileri y ap m ışla rd ır. B inaen­ aleyh bu h ab e r B u rs a ’d a n verilm iş olm ayıp ta m am en V a ta n g azetesin in u ydurm ası ve h a y a l m a h su lü d ü r. E s ­ ki vali F azlı G üleç z a m a n ın d a bü­ tü n tü tü n c ü le rin aynı su re tle b aş­ ta bulunm uş o lm a la rı vali H aşim îşe a n zam an ın d a böyle b ir bağışın kendisi ta ra lın d a n te k lif edilm iş ol­ m adığını is b a ta k âfid ir. V alinin hiç bir ta leb i olm adan bu se fe r de böy­ le bir b a ğ ışta bulunduğum uzu, b u ­ nu n la d a m em leketin en büyük n o k ­ sa n ı olan b ir sa ğ lık m üessesesi y a ­ pılm asını istediğim izi b ild irir ve hal bundan ib a re tk e n g ü y a bu bağış i. çin a d e ta verg i ta rh e d ilir gibi biz­ den p a ra istenm iş ve h a t ta buııun tah sili İçin de v alinin te k e l id a re s i­ ne te b lig a tta bulunm uş olduğu h ak- k ın d a k i V a ta n g az etesin in yazısını şiddetle red d e d er ve bu n e ş riy a tın yanlış ve y a la n olduğunun a ç ık la n ­ m ası için bu yazım ızın sa y ın g az e. tenizde n eşrin i sa y g ıla rım ız la rica, ederiz.,, B u rs a T ic a re t Odası M eslek G urubu ad ın a M. S. Tııtnar

T o p ra k m a h s u b e n

v e rg is i 1 o cak 9 4 6 dan

itib a re n k a lk a c a k

1946 yılından itib aren k ald ırıl­ m asına k a r a r Verilen to p rak m ah­ sulleri vergisinin 1944 ve 1915 y u ­ la rı ta h a k k u k u n a d a şâm il olacağı­ nı sa n a n m ü stah siller olm uştur. V e­ rilen k a ra rd a n böyle an lıy a n la r a r a ­ sında ta h a k k u k etm iş vergi borçla­ rım ödem ekten çekinenler olm uş _ tur.

T o p ra k M ahsulleri V ergisinin kaldırılm ası h ak k ın d a M aliye B» . kan lığ m ca h n zırlan n ıa k ta olan t a ­ sa rıy a göre, şim diye k a d a r uygu- la n m a k ta olan T oprak M ahsulleri V ergisi K anunu, 1 ocak 1013 t a r i . hinden İtibaren k ald ırıla c a k ve bu ta rih te n so n ra id rak edilecek m a h . sulleıden yergi ah n m ıy ac ak tır.

1 ocak 1946 ta rih in d e n önce id ra k edilm iş olan m ahsuller, d ah a önce m ükellefiyet m evzuuna girdiği için ta h a k k u k e ttirilm iş olsun olmasın b u n la ra ait verg ilerin ta h silin e de­ v am olunacaktır;

Bu a ra d a ta h a k k u k e ttirilip de ta h sil zam anının 1 ocak 1946 t a r i ­ hinden so n rasın a s ira y e t etm ekte bulunm ası hasabiyle ta h sil olunm a­ m ış veya diğer h a rh a n g i bir sebep­ le tahsil edilm em iş olan 1945 ve d a ­ h a evvelki y ıllara a it hububat, b a k ­ liy a t ve zeytinlere a it vergilerle bu y ıllar m ahsullerinden olup vergileri sa tış sırasın d a ta h a k k u k e ttirile re k ta h sil edilmesi g ere k en afyon, pan­ c a r ve tü tü n lerle ih ra ç sırasın d a t a ­ hakkuk eden üzüm, incir, fındık, ve aııtepfıstığına ç ırlan m a sırasın d a alınm ası gereken p am u k lara a it v er­ gi m ükellefiyeti b a k i k a la c a k tır.

Piyango’da

kazananlar

2 0 0 . 0 0 0 lirayı K âm il

A kyü kse! ve A li

Iş ıkd em ir k a z a n d ıla r

Milli piyangonun 29 ekim olağ an ­ ü stü çekilişinde büyük ikram iye k a ­ zanan talihliler belli olm uştur. Bu çekilişin büyük ikram iy esi olan 200.000 lira A ydın’ın K arac asu ka - zasında Kâm il A k yüksel’e ve Bur- d u r’da şoför Ali Işık d e m ir’e çıkm ış­ tır. 50.000 lira lık İkram iyeyi E sk i­ şeh ir’de H av a O kulu erlerinden M ehmet M eletil ve M ehm et Demirci k azanm ışlardır.

10.000 lira k a z a n a n la r: Taşköprü Belediye K urulu üyelerinden Meh - m et T arhan, E sk işe h ir’de gedikli Ü stçavuş T u rg u t Özkul, F a tih ’te O kum uşadanı sokağı 22 num arada öğrenci N ecdet F erg an , A n k a ra C e ­ zaevinde çalışan f a k a t ism inin n eş­ rini istem iyen bir m em ur, E skişehir cer atelyesinde tesviyeci H aşan D ur, A n k a ra ’da fş B an k ası m em ur­ larından ism inin yayınlanm asını is - tem iyen b ir zat, A n k a ra P.T.T. m e­ m u rların d an b ir zat.

5.000 lira k a z an a n la r: D evlet D e­ m iryolları A n k ara g a rın d a kondok- to r M ustafa Bozyiğit, G aziantep’te Belediye H âli icvarında kahveci M ehm et y anında Halil H ayal, Sen dık lı’da Y unusça köyünde İ s a Yüce, B a fra d a tekel am elesinden H aşan A k k ü rt, Aydında G ülhisar köyün­ den M ustafa K örükçü, İsta n b u l’da Y enim ahallede K ayıkhane sokağın - da 20 n u m arad a şoför Recep Doğu- kan, B andırm a’da K ılınçali m ahal.e- sintle 145 n u m a ra d a am ele İsm ail özk u l, A n k a ra ’da H acıdoğan m a­ hallesinde Taşdöşem e sokağında se y y ar in şa at boyacısı A rtin A slan- gül, Ç ivril’de Ü çkuyu köyünden y a ­ pı u sta sı A bdullah K araca, İ s ta n ­ bul’da G edikpaşa’da T atlık u y u No. 13 te B ay an A ngeliki Sotrapos, İz­ m ir’de A n a fa rta la r 356 da Süleym an Bvidiker, İz m ir’de E nver B aki y a - nında Jozef A larof, Gebze K azası ö ze l İd are m em urları, B u rsa ’da Ve­ zir m ahallesi K ahveçıkm azı so k a­ ğında ham am cı A hm et E rm eğan, İsta n b u l’da K u rtu lu ş’ta E rgenekon caddesinde S aad et ap a rtm an ın d a orm an m ühendisi E k re m D ündar, A yancık’t a Z ira a t B ankası vezne­ darı F u a t U ğur.

Yeni Halk Opereti

Pazartesi günü

temsillere başlıyor

945 y az sezonu T aksim de Mete caddesinde (O p eret bahçesinde) de­ vam lı tem siller veren Yeni H alk O pereti H alkevi salo n u n d a tam kad- rosiylc «eri tem sillerin e önüm üzdeki p a z arte si günü 9 dan itib aren baş- lıyacaktır.

K adrosunun b aşın d a op eret âle­ m inin en belli başlı elem anlarından Celâl Servi, Ali S ü ru ri, L ü tfu llıh Servi ve kızı G ülriz S ervi olm ak üzere, N evzat Okçugll, N asibe O- nan, N erm in, M u h ta r T arlan , Tur g u t Boralıoğlu, Salih Tozm an ve T ü rk iy e’de büyük m u v a ffak iy etler k azan an kıym etli s a n a tk â r B ayan S em ra Alses b u lu n m ak tad ır. K uv­ vetli bîr o rk e s tra ve zengin rep e r - tu v ar, tem iz kostüm leriyle seçkin eserler oynıyacak olan Yeni H alk O peretine m u v a ffak iy etler dileriz.

Mersin’e bir İsveç gemisi

geldi

Mersin ıo a.a. — Bu harbin ba-

şıııdanberi ilk defa olarak limanımı­

za gelen İsveç bandıralı / Segoland

vapuru 2.000 ton küspe alarak dün

İsveç’e hareket etmiştir.

u

Üç şimşek

J i

Birbirleriyle mukayyet kafiye teşkil eden fakat kendilerini

pek az şeyle mukayyet sayan iki gazeteden iki hecelisi - biraz

bilmeceye benzedi ama, kusura bakmayın! - son başmakalelerin­

den birisinin üzerine şu başlığı* koymuştu: “Üç şimşek,,

İşim çok olduğu için sayfalan çevire çevire o uzun yazıyı o-

kumağa fırsat bulamadım.

Fakat başlığı görünce şöyle düşündüm:

— Acaba bu “üç şimşek”, “altıok,, sembolüne karşıt yeni bir

sembol müdür?

*

Bereket ki bunu biz kullanmıyoruz. Kullansaydık, o zaman

şöyle derlerdi:

— Şimşek yıldırımın görünüşüdür, yıldırım da Almanların

yaptıkları ve “Blitz Krieg,, dedikleri bir harbin adıdır. Şu halde

“şimşek,, kelimesini otuz altı punto ile dizdirip başmakalelerine

başlık yapanların faşistliğinden kim şüphelenebilir?

İlim - ilırı - kıylii kaal!

Haber gazetesinde her gün “Mısralardan ilhamlar,, alan ar­

kadaşın vezin yanlışı yapması firakli oluyor. Bununla beraber,

bu türlü yanlışları sadece yazarlara yüklemek de insafsızlık o-

lur. Nihayet bunu yazar, dizer ve düzeltir arasında bölüşmek

işin ortalama hal şeklidir.

Fakat onu söylemek istemiyorum. “Mısralardan ilhamlar*

alan arkadaşın mısraı şöyledir:

İlim bir kıylii kaal imiş aııcak

Fakat mısradaki ilk kelime, ilim şeklinde okunduğu takdir­

de kıylii kaal sayılamaz. O zaman vezin hapı yutar. Çünkü mıs­

raın doğrusu şudur:

İl m bir kıylii kaal imiş ancak

T. î.

İh ra ç e d ile c e k iç

{in d ik le r için alınan

k a ra rla r

T ic aret B akanlığı sağ lam iç fın ­ d ıkların 50 kiloluk çuvallarla da ih rac ın a m üsaade etm iştir. Istiyen- ler eskiden olduğu gibi 80 kiloluk çuvallarla da mal gönderebilecekle1- dir. 50 kiloluk çu v a lla rla sa ğ la m iç fındık ih raç edilirken bu’ çuvalların üzerine içindeki fındığın nevilerini gösterm ek için vurulm ası mecburi olan resm i m a rk a ve işa re tle r üçte bir nlsbetinde k üçültülerek vurul ı - bilecektir. 25 k asım dan so n ra sevk olunacak özürlü iç fın d ık lar 50 k i­ lo yerine yalnız 6.5 kiloluk çuvallarla gönderilebilecektir.

KÜÇÜK HABERLER

+ E sk i R eyhanlı k ay m ak a m ı Zeki T unca Ezine'ye, sk i B ucak k a y m a ­ kam ı H üsnü G ider Besni k aym akam lığına yeniden ta y in edilm işlerdir.

ir İsta n b u l T eknik O kulunun ge­ çici y ö n e tm e liğ i M iiii E ğ it im B a k an ­ lığınca takdik edilm iştir.

ir İlkokul öğretm enlerinin 1932- 1942 akçalı y ılların d a Deniz:i İlin ­ den m esken, te çh iz at bedeli, m akam ü cre ti ile te rfi ve in tib ak ta n doğ­ m a istihkaklariyle, 1932 yılında D e­ nizli İlinden m esken bedeii a la c a k ­ larının ödenm esine başlanılm ıştır.

ir E rk e k sa n a t ve yapı e n s titü ­ leriyle erk e k orta sa n a t ve o rta y a ­ pı okullarının b it’rm e im tih an ların ­ da m u v a ffak o la m ıy a ıak diplom a alm ak h akkını kaybedenlere belge v erilecektir.

★ B asın ve Y ayın Genel M üdür­ lüğü yeniden iki basın ataşeliği aç­ m ağ a k a r a r v erm iştir.

ir

E m niyet Genel M üdürlüğü fo . to g ra f ve p a rm a k izleri için 45 ilde bulu n m ak ta olan fo to ğ ra f ve d a k ti­ loskopi şubesinin diğer önemli il­ lerde de k urulm asına k a r a r verm iş­ tir.

ir

M aliye B akanlığı s ta j görm ek üzere yabancı illere m aliye m ü fet­ tişleri yollam ağa k a r a r verm iştir.

Misis Fairfax, benim Mister Koches- ter’le evleneceğim ııaberlni evvelâ inannu- yacak katlar büyük bir hayretle karşıladı. Efendinin niyetinin ciddi olııp olmadığına

ne dereceye kadar emin bulunduğumu de­ falarla sordu. Beni böyle bir ihtimale kar­ şı ikaz etmek istedi ve çirkinliğime, ba­ sitliğime, parasızlığınla, ve benim Mister Rochester’in deııgi olmadığıma o kadar inatla işaret etti ki hemen hemen canım sıkılmak derecesine geldim. Fakat kendi­ me hâkim oldum ve kadıncağız da sonunda bu keyfiyeti kabul etmeğe mecbur kajdı.

Nihayet nişanlılık müddeti sona erdi. Nikâh günü geldi, eşyalarını toplanmıştı, küçük odanın duvarı boyunca kapanmış, kilitlenmiş, bağlanmış sandıklarım dizili duruyordu. Ertesi günü o saatte bir ara­ ba Londra yolunda beni değil, bir Jane •Rochester’i, henüz tanımadığını yeni bir şahsiyeti koştııra koştura taşıyacaktı. .

İçimde garip bir heyecan vardı. Fakat bu heyecan sadece hazırlıkların, ertesi gün yepyeni bir hayata başlamanın verdiği bir heyecan değildi. Kalbimdeki bu garip ve endişeli hissin bir üçüncü sebebi vardı. Anlamadığım, kavı-ıyamadığım bir hal vu­ kua gelmişti. Bir akşam evvel Mister Roc. hester birkaç mil ötedeki iki iiç çiftlkten mürekkep bir mülkünü ziyaret etmesi gerektiği için gitmiş ve elan gelmemişti. Şimdi karşılaştığım ve beni düşündüren muammayı gelip çözmesini Mister Roches- ter’den bekliyordum.

Rüzgâr gürliyerek esiyor, ağaçları sil­ keliyordu. Vaz Olmasına rağmen neşe ver­ mesi için kütüphanede, yaktırdığım ocağın yanına onun kolluğunu çektikten, masayı da bu koltuğun önüne sürdükten ve per­

deleri indirip her şeyi hazırladıktan «nu­ ra kendimi çok âsabi hissettiğimden bsh.

j l l III İlil III İlil l l l l l l l l l l l l ... i Sayı: 108 1111111111111111111111111111111111L.

i İA N E E Y R E

5 Yazan: (Currer Bell) Chaflotte Bronte Çevireu: Melek Erip Erbileıı i

olsa

ge-çeye, onu karşılamağa çıktım. Holün eski saati onu çalmıştı.

Rüzgârın süpürdüğü ve mehtabın ışık­ landırdığı yol bomboştu. Gözlerime bir damla yaş birikti. Kendimden utanıp he­ men sildim. “Ah bir gelse! Ah bir gelse!,, diye söyleniyordum. Ayın etrafında gittik­ çe bulutlar birlkiyorilu. Gecenin karanlığı büsbütün arttı. Yağmur haşlalı. Acaba bir kaza mı olmuştu. Saadetim bana o kadar olmıyacak bir şey gibi görünüyordu ki şimdi bunun artık sönüvereceği düşlinop. sine kaptırmaktan kendimi alamıyordum.

Hızlı hızlı yürüdüm. Bir çeyrek mil ka. dar gitmiştim ki bir nal sesi duydum. Mesrur’a binmiş olan Mister lîoehester göründü. Beni görünce ellerini uzatarak eğerin üzerinden eğildi:

— Vay! diye bağırdı. Besbelli bensiz olamıyorsunuz! Üzengiye basıp ellerinizi bana uzatınız, diyerek beni de atın üzeri­ ne aldı. Birlikle eve geldik. Mister Koches- ter benim böyle gece karanlığında kendisi­ ni karşılamağa gelmemin bir sebebi olup olmadığını merak ediyordu.

— Size hepsini sonra anlatırım, fakat korkarını ki bana güleceksiniz efendim

dedim.

Yemekten sonra ocağın ateşini karış­ tırarak canlandırdım. Efendimin dizlerinin

dibine çektiğim alçak bir iskemleye otur­ dum ve gördüğüm bir rüyayı andattım. Bu rüyada şato harabe haline geliyor, Mister Rochester beni tanımamazlıktan gelerek uzaklaşıp gidiyorlu. Efcndlnf:

— Söyliyeceklerinlz bıı kadar mı dedi. Bunda endişe etmeğe değer bir şey yok,

dedi.

— Hayır, Sir, daha bitirmedim, dedim. I)Un akşam burada yoktunnz. Karanlık bastığında, inllyen rüzgârı dinlemekten ürkerek yatmağa gittim. Lâkin bir müd­ det uyuyamadım, endişeli bir Asabiyet be­ ni bitkin bir hale getiriyordu. Bir aralık dalmışım. Uyandığımda gözlerimi bir ışık kamaştırdı, gündüz olmuş diye düşündüm. Fakat yanılmışım: bu ışık sadece bir imini aydınlığıydı. Odaya Sophie’nin girmiş bu­ lunduğunu sandım. Masanın üstüne birisi bir şamdan koymuştu. Yatmadan evvel içine gelin elbisemi ve duvağımı astığım büyük dolabın kapısı açık duruyordu. O. radan gelen bir hışırtı duydum “Sophie, ne yapıyorsunuz, orada?,, diye seslendim. Kimse cevap vermedi: fakat dolaptan bi. risl çıktı ışığı eline alarak kaldırdı ve ası­ lı luran elbiseleri gözden geçirdi. Ben tek­ rar: “Sophie! Sophie!,, diye bağırdım. O» d adak! insan gene «es çıkarmadı. Yatakta doğruldum, ileriya doğra eğildim; evvelâ

hayret ettim, sonra şaşırdım; ve damar­ larımdaki kan buz, gibi ılondu. Mister Roc­ hester, bu insan Sophie değildi; Leah da değildi. Misis Fairfax da değildi; h attâ- bundan emindim ve hâlâ da eminim - su

garip kadın, Grace Poole dahi değildi. Efendim:

— Her halde bunlardan biri rekfci, diye sözümü kesti:

— Hayır, efendini. Sizi gayet ciddi du­ rak temin ederim ki bunların hiçbiri de­ ğildi; Önümde duran insan şimdiye kadar Thornfiekl şatosunda hiç gözüme ilşnıe- nışti.

— Tarif ediniz, Jane,

Bu bana, siyah gür saçları beîndein a .

şağıya sarkan, enine boyuna bir kadın gi­ bi göründü, üstündeki elbisenin bçimini pek bilemiyorum; beyaz ve dümdüz bir şeydi, ama gömlek miydi, çarşaf mıydı, kefen miydi, bilemiyorum.

— Yüzünü gördünüz nıll?

— Evvelâ göremedim. Fakat az, sonra duvağı asılı olduğu yerden aldı; kaldırdı, uzun uzun baktı. Sonra başına örterek ay­ naya döndii. O zaman yüzünü uzun ve loş

aynanın İçinde görebildim. — Nasıl bir ylizdii bu?

— Bana korkunç ve hortlakımsı gö­ ründü - ah Sir, ben şimdiye kadnr hiç böy­ le bir yüz görmemiştim! bu ruhsuz bir yüz­ dü . vahşi bir yiizdii. O gözlerin oyukla­ rında fıldır fıldır dönmesi, o hatların mo­ rarmış şişkinliğini unutabilsem!

— Hortlaklar unıumyetle saipsarı ,olıır. Bu mor bir yüzdü: dudakları şiş ve simsiyahtı; alili kırışıktı; kara kaşları kanlı gözlerin tlsfünde ayrık ve kalkıktı. Bu yünün bana neyi hatırlattığım siz« «öy- liyeyim mi ? (Sonu var)

OLAYLAR İSİMLER

Siilet - Alnınları

Ç ekler ta ra fın d a n sü rü len 3,3 m il­ yon A lm an b irin ci d ü n y a hatibin­ d en s o n ra b ir çok m ille tle ra ra s ı an ­ la ş m a z lık la ra sebep olan S udetler- dir. Bu A lm a n la r dil, ve gelen ek le­ rin e göı e kom şu A lm an ırk ın a m en­ su p tu r. O nikinci A sırd a yapılan b ü ­ yü k göçün sonunda bugünkü Çekos­ lo v a k y a ’nın kuzey sinini boyunca, .Bohemya orm anının e tek le rin e y e r­ leşm işlerdir,

S u d et A lm a n ları ken d i dil ve g e ­ le n ek le rin i m u h a fa za için d u rm a­ dan m ücadele etm işle r ve İçinde b u ­ lu n d u k la rı h a lk to p lu lu ğ u n a k a r ış ­ m a m ışlard ır. 19 u ncu a s ırd a g ittik ­ çe hız k a z a n a n Çek m illiy etçilik c e ­ re y a n ı k a rşıs ın d a S u d et-A lnıanları çe tin bit* siy a si boğuşm ıya g irişm iş­ lerd ir.

B irin ci d ü n y a h arb in d e n s o n ra M a sa ry k ’m im zaladığı P ittsb u ı g an - ia şm a siy le 28 ekim 1918 de Çekoslo­ v a k y a bağım sız bir devlet o la ra k 1- lâıı edilm işti. C u m hurbaşkanlığına seçilen M a sa ry k Ç eklere ve B ohem ­ ya i: la m kendi ken d ilerin i id a re h a k ­ kını tam m ış, f a k a t S u d etle ri so n ra ­ d a n geden göçm enler o la ra k k ab u l e tm iş tir. B ir a ra lık bağım sız b ir l* d a ıe k u rm a ğ a y elten e n S ad etler böylece h a y a l su k u tu n a uğram ışlar, ve S udet bölgesi yeni Ç ekoslovakya y a eklenm işi. Bu ilh a k 1919 m a rtın ­ d a k a n lı ç a rp ışm a la ra sebep olm uş­ tu. F a k a t bir a r a lık u n u tu la n S udet- le r H itle r ’in A lm a n y a ’da b aşa geç­ m esini f ır s a t b ile re k çok şiddetli b ir az lık m ücadelesine g irişm işle r ve li­ d e rle ri H en lein ’in y ardım iyle A v ru ­ p a ’yı k a n a boyam ayı g a y e edinm iş­ lerdi, N ih ay e t H itlen, F ranısa ve I n ­ g ilte re 'n in y u m u şak d av ra n ışın d a n f a y d a la n a ra k S u detleri 2 İ m ayıs 1938 de Ü çüncü R eich’a eklem iş­ ti.

H a y d a rp a ş a - K onya

â v e tre n le ri

Bize verilen malûmata göre, Dev­

let Demiryolları idaresi Haydarpa­

şa Konya hattı yolcu trenlerinin

izdihamım hafifletmek

maksadıyla

17. il . 945 tarihinden itibaren Hay­

darpaşa’dan cumartesi günleri Kon­

ya’dan salı günleri hareket

etmek

üzere

mevcutlara ilâveten

birer

teren daha işletmiye karar vermiş­

tir. (a.a.)

İzmit yakacak sıkıntısı

çekmiyecek

İzmit, (Özel) — Şehrimiz Orman

işletmesi, bu yıl vaktinde tedbir

al­

dığı için, geçen sene olduğu gibi

h al­

kımız odun ve kömür sıkımtısı çek-

miyecektir. Bol stok

yapılmış

ve

şehrin muhtelif yerlerinde satış bü­

roları açılmıştır.

r:

v * .

2 0 yıl evvelki

Hâkimiyet-i Milliye

YURT İÇİNDE

Aldığım ız m alû m ata göte 130 k azadaki nüfusun ta h riri­ ne faa liy etle devam olunm ak­ ta d ır. P ek y ak ın d a neticeler istih sal edilmiş b u lunacaktır. K onulan ta h s is a t Meclisçe k a ­ bul o lu n u rsa 342 senesinde 11- m ıım i ta h riri n ü fu sa b aşlan a­ ca k tır.

YURT DIŞINDA

R om a — İta ly a hüküm eti Zağı-ep ve Siyelano şeh irlerin ­ de Italy an K onsoloshanelerine ic ra edilen nüm ayişlerde ika olunan h a ş a ra tta n dolayı Y u ­ goslavya hüküm etinden tazm i­ n a t ta leb e tm iştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Hwang ve diğerlerinin (2015) Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Singapur, Japonya ve Güney Kore ülkelerinde liderlik stilleri ve performansa etkileri üzerine

özellikle hasta hakları kavramının ön plana çıkmasıyla beraber, hekimlerin de hekim haklarını vurgulama gayreti içine girdikleri gözlenmektedir... Hak arama yolları

Her neyse, yeni şeyler yapmak gereki­ yor; yeni koşulları hesaba katan yeni şeyler.... Film yapım ında düşüncelerim şu: Konuyu, senaryoyu onaylama­ mız halinde,

HPDÖ’nün faktör yapısını incelemek amacıyla yapılan faktör analizi sonucunda Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayı- sı 0.96 bulundu. Barlett küresellik testi sonucu p&lt;0.001

Sonuç olarak, sunduğumuz olguda olduğu gibi herpes zoster’in sakral dermatom ve genital bölge tutulumu şeklinde atipik lokalizasyon gösterebileceği ve herpes genitalis’le

Yoğun Bakım Üniteleri ve Ameliyathane Çalışanlarının Cep Telefonlarının Mikrobiyal Kontaminasyonunun Araştırılması Investigation of Microbial Contamination of Health

al Resistance and Infection Control, Clinical Microbiology and Infection, Critical Care Medicine, Infection Control and Hospital Epidemiology, Infection Disease &amp; Health,

Asıl ismi Mehmet Ziya olan Gökalp 1876 da doğdu, idadiyi bitirdikten sonra amcası Habib efendiden arapça ve farsça, kendi kendine de fransızca