• Sonuç bulunamadı

Bütün dünyada matematiğe katkılarıyla tanınan bilim adamımız Cahit Arf:Bilim + tutku = Arf farkı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bütün dünyada matematiğe katkılarıyla tanınan bilim adamımız Cahit Arf:Bilim + tutku = Arf farkı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7% <a

umhuriycı Matbaacılık u* Gazetecilik I urk Anonim Şirketi adına Dı> Haberler; Ergun Balcı, I konomi: rengi« Turhan, Kültür; C elal IJMer, Spor Danışmanı Abdıılkadir

iti # Genel Yayın M üdürü: Hanan Cemal, Müessese Muduru: Kinine Yucelnıatt, Düzeltme: Refik l>urha>, Araştırma: Şahin Alpa), ly Sendika: Şükran Ketemi, Yurt Haberleri: Ya/ı İşleri M üdürü: Okay Gönensin, # Haber Merkezi M üdürü: Necdet Ikoftan. Dizi Yazılar: Kerem Çalışkan, # Koordinatör: Ahmet Korutsun, # Mali İşlet Krol Krkut. yer. Sayta Düzeni Yönetmeni Ali Aear, # Temsilciler: ANKARA: # Muhasebe: Huleııi Yener # Uııı^c-Planlama: Sevgi Osınanbeşeoftiu # Reklam: Ayşe lorun, # I k Yayın­

ın. İZMİR: Hikmet C'elinkaya, ADANA Celal Başlangıv. lar: Hülya Akyol # İdare: Hüseyin Gürer, • İşletme: Önder Çelik, # Bilgi işlem Nail inal.

Basan n Yayan: ( uınhuriyeı Matbaacılık ve

34334 hı. PK: 246-İManbul. Tel: 512 05 0

B ü ro la r Ankara: Ziya üokalp Blv. İnkılap 5 133 05 65 • l*mir H. Ziya Blv. 1352 S.2 # Adana: Inönu Cad. 119 S. No: I Kaı I, T

M: 25 EYLÜL. 1989 İmsak 4.22 Güneş 5.47 öğle 12.01 İkindi 15.23 Akşam 18.04 Yatsı 19.25

Bütün dünyada matematiğe katkılarıyla tanınan bilim adamımız Cahit A r f

Bilim+ Tııtkıı =Arf farkı

t

C ah it A rf:

TÜBİTAK işlevini

yitirdi. Kuruma

bilimle ilgisi

olmayanlar alınıyor.

YÖK ise üniversiteleri

yüksekokula

dönüştürdü. Batı

teknolojisinin transferi

ile yetinmek bizi

dışarıya sıkı sıkıya

bağlar. Dış endüstri

ile rekabet edemeyiz.

ALPAY KABACAH

Türkiye’nin yüzünü ağartan bi­ lim adamlarımızdan. Kimi cebir ve geometri problemleri, bütün dünyada onun adıyla anılan

"Hasse-Arf Teoremi”ne, “Arf De­ ğişmezi”, “Arf Halkaları”, “Arf Kopuşları” gibi kavram ve terim­ lere başvurularak çözülebiliyor. Matematik dünyası onu, çalışma­ larım yalnız kuramsal matematik­ le sınırlamayıp, matematik çö­ zümlerin mekanik problemlerine uygulanmasının en iyi örnekleri­ ni veren ve genç bir matematik ku­ şağının yetişmesine katkıda bulu­ nan çok değerli bir bilim adamı olarak tanıyor.

Ya kendisi n asıl yetişti

“ 1940’lara kadar matematikçi de­ nince akla topçu subaylarının geldiği” bu ülkede?

İstanbul’un işgalini yaşadı ço­ cukluğunda. Bir yıl Kastamonu! da, bir yıl Adana’da öğrenim gör­ dü. Daha ilkokulda, cetvel ve per­ gel yardımıyla ay-yıldız çizmeye uğraşıyor; sıra daireyi pergelle beşe bölerek yıldızı çizmeye geldiğinde zorlanıyordu. Sonradan bunu da öğrendi. Ve bu konu onu, bilim yaşamı boyunca üzerinde çalışa­ cağı önemli bir cebir problemine kadar götürdü...

Arf -t- “ Genç kuşak yüzeyselleşiyor” (Fotoğraf: Uğur Günyüz)

PORTRE /

Ord. Prof. Dr. CAHİT ARF

Dünya m atem atikçisi

1910’da Selanik’te doğdu. İzmir ve Paris St. Louis liselerinde, Ecole Normale Superieure’de öğrenim gördü. Galatasaray Lisesi’nde bir yıl matematik öğretmenliği yaptıktan sonra 1933 üniversite reformu sırasında ttJ Fen Fakültesi doçent adaylığına getirildi. Doktorasını Göttingen Üniversitesinde tamamladı. O rada ünlü Alman matematikçisi Hasse ile “ Hasse-Arf Teoremi”ni ortaya koydular. Fen Fakültesindeki görevine dönünce, 1943’te profesörlüğe, 1955’te ordinaryüs profesörlüğe yükseltildi. 1963’te emekliye ayrıldı. Bir yıl kadar Robert Kolej’de ders verdi. ABD’de Princeton Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde ve California Üniversitesi’nde çalıştı. Daha sonra ODTÜ Matematik Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı (1967-80). İnönü A rm ağanina (1948), TÜBİTAK Bilim ö d ü lü ’ne (1974), ITÜ ’nün (1980), Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin (1980) ve ODTÜ’nün (1981) onur doktoralarına değer görülen Cahit A rfm ortaya attığı matematik kuram ve terimleri, bütün dünyada onun adıyla tanınıyor: “Arf Değişmezi”, “Arf Halkaları”, “Arf

Kapanışları”.

1922’de İzmir Yunanlılardan ge­ ri alınınca, babası Adana’dan İz­ mir PTT Başmüdürlüğü’ne atan­ dı. Ama İzmir’e giren komutan! başka birini getirmişti aynı göre­ ve. Babası hakkını arar, aile geçim sıkıntısı çekerken, o da öğrenimi­ ni İzmir Lisesi’nde sürdürüyordu. Lisenin müdürü ve öğretmenleri, bu çok yetenekli öğrencinin yurt dışına gönderilmesini salık verdi­ ler. özel bir şirkette iş bulan ba­ basının sağladığı kıt olanaklarla, 14-15 yaşlarında Fransa’ya gitti.

Fransızlar, “luc de Titre” sözü­ nü aptal, inatçı anlamında kulla­ nıyorlardı. Bunu öğrendiği zaman çok incindi. Fransızcayı biraz iler­ lettikten sonra, sınıftaki ilk yazılı yoklamanın ardından öğretmen, sınıfa dönüp de “Utanmadınız

mı? Türk’ün kâğıdı hepinizinkin- den iyi!” deyince, “luc de liırc” sözünü anımsadı ve içi cız etti...

Kurtuluş Savaşı yıllarında “Va­

tan - m illet - Sakarya duygusallığı” içerisinde yetişmiş­ ti. Bir yanda duygusallık, bir yan­

da sefalet, ıstırap... “Bağlı oldu­

ğum toplumla ilgili duygusallık, yavaş yavaş kendine göre bir lojik buldu” diyor. “Bunun temelinde

de bir insanın çevresindeki insan­ lar kümesine bağlılığı vardı. Bu, son otuz yıldan beri bütün insan­ lara bağlılığa, hümanizme dönüş­ tü.”

“ Üniversite Reformu”nun ger­ çekleştirildiği 1933’ten, YÖK’ün üniversiteleri “yüksek ortaokul” a dönüştürmesine (bugünkü üni­ versiteleri böyle niteliyor) kadar geçen yarım yüzyıl boyunca Türkiye’nin bilim yaşamı içerisin­ de yerini alan Cahit Arf, bilim alanındaki gelişmeler üzerine gö­ rüş açıklarken 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar gidiyor:

“Gerçek anlamda bilim, bu dö­ nemde ilgi çekmeye başlamış. An­ cak, verilen kararlarda da yapıl­ mak istenen işlerde de çok yüzey­ sel bir anlayış egemen. Örneğin kı­ lık değiştirilmiş, bu Batılılaşmak anlamına gelmiş (buna ‘Redingot medeniyeti’ diyorum). Oysa Batı­

lılaşma, kimi inançlar ve duygu­ lar yerine sebep sonuç ilişkilerini egemen kılmaktır, bir akıl kullan­ ma işidir. Daha sonra Darülfünun kurulmuş, orduda bir takım yeni­ leşmelere gidilmiş. O aşamada da Batının bilgilerini bellemekten öteye geçilememiş. Bilimsel an­ lamda öğrenim, kişinin kendi bey­ nini geliştirmesi demektir. Bunu da öğrenerek değil, keşfederek ge­ liştirir. Bilinen şeyler bile bir çe­ şit keşfedilir. 1933’te yapılan Üni­ versite Reformu’nun sonucunda, bu bir ölçüde anlaşıldı.”

Cahit Arf, bundan sonraki ge­ lişmeleri kendi alanı çerçevesinde ele alıyor:

1950’de çok partili rejime geçil­ diğinde, matematikle uğraşanların sayısı 2-3’ten 10-15’e yükselmiştir; matematik denince akla topçu su­ bayları gelmiyordur artık. O, De­ mokrat Parti’nin iktidara gelişini demokrasinin kuı alması yönün­ den önemli bir aşama olarak de­ ğerlendirir ve sevinçle karşılar. Ancak, çok geçmeden DP ileri ge­

lenlerince öğretim üyelerinin “ka­

ra cübbeliler” olarak nitelenmesini ve araştırma olanağım sürdürecek geçim düzeyinden yoksun bırakıl­ malarım hoş görmez.

“Arkadaşların bir kısmı yan iş­ ler bulmaya çalıştılar. Bu, araştır- macdık yönünden, verimlerini dü­ şürüyordu. Kendi alanlarından uzaklaşmalarına yol açmayacak, bir nevi onun devamı olacak yan işler sağlanmalıydı.” Bu amaçla Ankara’ya gider; uygulamalı ma­ tematik alanında çalışmadığı hal­ de, Milli Savunma Bakanlığı’nda oluşturulan ve Türkiye’de ilk kez yöneylem araştırması yapan AR- GE adlı grupla ilişki kurar. 27 Mayıs 1960 harekâtından çok kı­ sa bir süre sonra da, 147 öğretim üyesinin görevlerinden uzaklaştı­ rılmasını protesto amacıyla, AR- GE’deki işini bırakır...

Çok geçmeden, Türkiye bilim­ sel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yasasını hazırlamak­ ta olan kurula katılması istenir:

“ 147’Ier arasına aiınmış olan K a­ tip Berker’e ve öteki arkadaşlara danıştım. Katılmamı uygun bul­ dular. Yasa hazırlanırken, TÜBİ­ TAK’ın bir genel müdürlük hali­ ne gelmemesi, politikacıların ya da çıraklarının buyruğuna girme­ mesi için gereken hükümlerin ko­ nulması yolunda çaba harcadım.”

Bilim dışı

Uzun süre TÜBİTAK’ın Bilim Kurulu başkanlığında bulunan Cahit Arf, 20 yıl kadar önemli gö­ revler yapan bu kuruluşun 12 Ey- lül’den sonra işlevini yitirdiği gö­ rüşünde: “Bilim kurulu üyeleri iki

yıl için seçiliyor, görev süreleri bir­ kaç dönem uzatılabiliyordu. Yeni üyeleri aynı kurul seçiyordu. Hü­ kümet sadece atamalarını yapı­ yordu. Önce Bilim Kurulu kaldı­ rıldı. Böylece korktuğuma uğra­ dım. Bilimsel kimliği olmayan zat­ lar hükümetçe işin başına getiril­ di, onlar da bilimle ilgisi bulun­ mayan kimseleri kuruma alıyor.”

Gelelim üniversitelere... Cahit A rPa göre “YÖK, çok esaslı bir

hata. YÖK’ü kuranların, bilimin ne demek olduğundan haberleri yok. Meslek okulu açmak, teknis­ yen yetiştirmek istiyorlar. Üniver­ site hocasının bilim yaratmaya uğ­ raşması gerekir, bilime bu yolla egemen olabilir. Aynca, bilim adamı olabilmek için tutku gere­ kir.” Bilim tutkusunun bir örne­ ğini de veriyor: “Biyologdu. A s­

kerde talim yaptırıyorlar: Dur, koş, kalk! Bir kalk emrinde kalk­ mıyor, yattığı yerde öylece kalıyor. Subay, başına gelip niçin kalkma­ dığını soruyor. Meğer bir böcek görmüş, onu inceliyormuş. İşte gerçek tutku budur!”

Yüzeysellik___________

Bilim alamndaki bu olumsuz gelişmelerin toplum ve kültür ya­ şamı üzerindeki etkilerine kısaca bakarsak... “Bugün” diyor Cahit Arf, “yöneticiler, en kısa yoldan

teknolojik gelişme sağlanmasını, bunun için Batı teknolojisinin transfer edilmesini istiyorlar. ‘Bi­ limsel araştırma için vaktimiz yok, en k estirm e yol B atıd an öğrenmektir’ görüşündeler. Bu anlayışla TÜBİTAK’ın Gebze’de­ ki Temel Bilimler Araştırma Mer­ kezi kapatıldı. Yine bu anlayışla, üniversiteler doğru dürüst işliyor mu diye değil, kaç kişinin diplo­ ma aldığına bakılıyor, başarı bu­ nunla ölçülüyor. Kanımca çok yanlış... Bu, bizi doğrudan doğru­ ya sıkıca dışarıya bağlar ve hiçbir dış endüstriyle rekabet edemeyiz. Genç insanlarımız da bu yöne iti­ lerek yüzeysel yaratıklar haline ge­ tiriliyorlar. Hatta bu yüzeysellik, üreticilik niteliğinin oluşmamasın­ dan ya da zayıf kalmasından öte­ de, insanlarımızın, özellikle genç­ lerimizin günlük hayatlarım da et­ kiliyor. Örneğin gençlerimiz, eğ­ lenmeyi tepinmek ve bir nevi mü­ zik dedikleri bir gürültü yapmak şeklinde anlıyorlar.”

Dinin Türkiye gibi ülkelerde bi­ limsel ve toplumsal gelişmeyi en­ gellediğine inanan Cahit Arf, po­ litikanın bilime etkilerine değinir­ ken şu noktayı özellikle vur­ guluyor:

“Politik hayatı gazetelerden iz­ liyoruz. Normal zamanlarda bir gazeteye 15-20 dakika bakardım. Şimdi saatlerce gazete okuyorum. Buna ihtiyaç duyuyorum, çünkü her yerde karşıma yolsuzluklar çı­ kıyor. Bu yüzden de, kendi işim üzerinde uğraşacak yerde böyle şeylerle dağılıyorum. Bu, bütün meslektaşlarım arasında görülü­ yor.”

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat bir bilim adamının böyle alkış için iş yapması iyi bir şey değil...”.. Derken Robert Kolej’de öğretmenlik; Princeton, California

Burada tanım- ladı˘ gımızın bir do˘ gal sayı (daha do˘ grusu bir do˘ gal sayı kodu) yerine bir do˘ gal sayı alıp gene bir do˘ gal sayı ¨ ureten bir fonksiyonun kodu

C ¸ ¨ oz¨ um: P’den ba¸slayıp `’ye dokunan ve Q’da biten bir ρ yolu alalım ve bu yolun `’ye dokundu˘ gu noktaya X diyelim.. Elbette ρ 0 2 yolu X’ten Q’nun `’ye g¨

Di˘ ger yandan e˘ ger ¨ u¸ c disk yeterli olsaydı karenin en az iki k¨ o¸sesi aynı diskin i¸ cine d¨ u¸smek zorunda kalırdı.. Ama bir a¸ cık birim disk aralarındaki mesafe

Üçgenin merkezi ve üç köflesi, aralar›ndaki mesafe en az √3/3 olan dört nokta oldu¤undan, üçgeni kap- lamak için en az dört daireye ihtiyaç vard›r. Yani ƒ ve

Varsay›mdan, 8’inci sorudan ve 9b’den dolay› CD do¤rusunun l do¤ru- suna eflit oldu¤unu, yani P noktas›ndan geçti¤ini biliyoruz.. AB ve CD do¤rular›n›n

Cahit Arf: Exploring His Scientific Influence Using Social Network Analysis, Author Co-citationA. Maps and Single Publication

«Bir Anadolu çocuğu olan Eftim I, Kurtuluş Sa­ vaşımızda Keskin Metropolit vekiliyken bir bil­ diri yayınlayarak, Türkiyeyi bölmek isteyen yabancı ülkelerle