n' A
ua
X ^ Â ^ X
xaa
~
Afk&-TAKVİM
lerl * I AKERSON i GÜÇLÜ t AKTAR T GÜNER \ EREN Temsilcilikler a n k a r a ORHAN TOKATLI:Tel 119 14 00 ( 7 nalı Teleks 42 349 İZMİR; NURETTİN TEKİNDOR:
Tel 19 10 20 (3 hal) Teleks 52 326 ADANA: MUZAFFER BAL:
Tel 14 38 40/41 Teleks 62 762 GÜNEYDOĞU ANADOLU:
ERTUĞRUL PİRİNÇÇİOĞLU:
Diyarbakır. Tel 18 141 Teleks: 72 074 DOĞU ANADOLU: TURAN DURDAĞ:
Erzurum. Tel 15 191 Fax 15 296 KARADENİZ: İSMAİL BAŞARAN:
SAMSUN. Tel: 118 175 Teleks 82 003 ORTA ANADOLU: ŞEMSETTİN ÇETİNSÖZ
Kayseri, Tel 12 65 00 - 11 78 52. Fax 11 79 95
10 NİSAN 1991 ıÇARŞAMBA Vakit Güneş öğle Ikındı Akşam yatsı imsak vasatı 6.26 13.10 16.50 19.44 21.08 4.56
Hicri 1411 Ramazan 25 Rumi 1407 Mart 28
BUGUNKU HAVA DURUMU
A d a n a 2 6 ° a . P a r i s 1 2 ° ç b . A n k a r a 2 2 ° a . L o n d r a 1 3 ° ç b . D i y a r b a k ı r 2 0 ° a . F r a n k f u r t 1 4 ° p b . E r z u r u m 8 ° a z b . R o m a 2 3 ° y . ' İ s t a n b u l 1 5 ° p b . A t i n a 2 4 ° a . İ z m i r 2 4 ° a . A m s t e r d a m 1 4 ç b .
O LAYLAR
' b - . ' l '■H A S A N PULUR
Edebiyatçılar üzerine..
m
H
ABERİ okurken aklımıza hemen.Atilla Özkırımlı’nın yeni çıkan
---“ Hayatımıza Sevgisizliğe ve Yal
nızlığa Dairdir” adlı kitabındaki bir yazı sından birkaç satır geldi...
Neden mi?
önce bize, Özkırımlı’nın yazısına çağ rışım yaptıran haberi birözetleyelim de...
STANBUL Büyükşehir Beledi yesi Türk ve yabancı şairler ara sında bir “Şiir Forumu” düzenle miş, bunun Frenkçesi “ Poesium” muş,
sizin anlayacağınız, bunun Türkçesi de, 40 yıl önce pek moda olan şiir, ya da ede biyat matineleri...
Bu toplantıya 24 yeril, 24 de yabancı şair çağırılmış... işte kıyamet de bundan sonra kopmuş, çünkü davet edilen şair ler için “yaş sınırı” konmuş: 1915 ve 1944 arası doğumlu şairler... (Cumhuriyet / 6 Nisan 1991)
Hani sporda da “ya'ş gruplan” vardır ya, yıldızlar, gençler, üm itler gibi, bu da öyle...
Doğrusu haberi biz de okuyunca, ya dırgamadık değil, hatta şakasını bile yap tık, “ Niçin boy ve kilo şartı koymamış lar?!” diye...
Elbette belediyenin bu koşulu eleş tirilebilir, doğru bulmayanlar çıkabilir, hatta yaşı tutup davet edilse bile, katıl mayanlara da kimse bir şey diyemez...
Lâkin bu toplantıyı düzenleyenleri kü çümsemek için “ Belediye sanatçısı” de mek, “ Kumpanya bunlar” demek ya da
“Ben o Hilmi Yavuz’un ipiyle cennete bi le inmem” demenin gereği var mıdır?
|~w~]ŞTE haberde bunları okuyunca | aklımıza Atilla Özkırımlı’nın o
l—i - J satırları geldi; şöyle der “Sevgisiz lik Üzerine” başlıklı yazısında:
“Sevgisizlik egemendir biz edebiyat çılar arasında. Yalnız edebiyatçılar mı? Bütün sanatçılar demek gerekiyor aslın da. Birlik olanların, birlikte hareket eden lerin bile birbirlerini sevdiklerine inanmı yorum ben. Çıkarlarını seviyorlar, birbir lerini değil.
(... )
Sanat çevrelerinde sevilen, el üstün de tutulan biri mi olmak istiyorsunuz, olumsuz anlamda hiç kimseyi eleştirme yeceksiniz. Övücü, şakşakçı olacaksınız. Kimin için yazıyorsanız, kraldan çok kral cı kesileceksiniz. Bu bir tutarsızlıkmış, ne gam! Bugün Ahmet'e iyi diyorsanız, yarın Mehmet’e, Hüseyin’e de iyi diye ceksiniz nasılsa. Gerçi Mehmet Ahmet’i, Hüseyin Mehmet’i biti kadar sevmez ama kendisine iyi dediğiniz için onlara da iyi demiş olmanıza katlanır.
(...)
Sanat çevrelerinde sivrilmenin ikin ci yoluysa, binlerine yamanmaktır. Şu, ünlü klikler hikâyesi, ya da klanlar. Biri- lerini tutacak, birilerine veryansın ede ceksiniz kısacası. Tuttuğunuz o birileri de sizi tutacak böyiece. Veryansın etti ğiniz birileriyse sizinle uğraşacaklar. So nuçta olumlu ya da olumsuz, adı en çok geçen eleştirmenlerden biri olup çıka caksınız. Hele, arada bir kamp değiştirir seniz, değeriniz iyice artacaktır.”
Şimdi bunları, edebiyat dünyası dı şında birileri, mesela gazeteciler söyle yip yazsaydı, kıyametler kopardı, ama
herhalde, Atilla Özkırımlı’ya da “ Edebi yatçıyı, sanatçıyı ne tanır?” diyemezler.
L
AF edebiyattan, edebiyatçıdan açılmışken bir iki laf daha edelim. --- Bilirsiniz ekselans Ihsan SabriÇağlayangil, haftada bir gün, pazartesi leri “ Güneş” gazetesinde köşe yazıları yazar...
Geçen pazartesilerden birind e(1 Ni san 1991) “İlim ve Tecrübe”den söz eder ken, lafı romancı Abdülhak Şinasi Hisar’a getiriyordu:
“Vaktiyle Abdülhak Şinasi Hisar adın da muhterem bir zat vardı. Dışişleri’nde çalışırdı. Aynı zamanda yazardı. Acayip huyları vardı. Karpiç Lokantası’na devam ederdi. Pişmemiş şeyleri yemezdi. Mey veye, salataya elini sürmezdi. Şimdi her halde emekli olmuştur. Çoktan beri adı nı duymuyorum. Türkiye’nin uluslarara sı politikasını iyi bilirdi, selameti taraf sız yönetimde görürdü.”
Allah Allah, bizim bildiğimize göre Abdülhak Şinasi Hisar çoktan vefat et mişti, ekselans Çağlayangil ise rahmet liden “Çoktan beri adını duymuyorum”
diye söz ediyor...
Şükran Kurdakal’un “Şairler ve Yazar lar Sözlüğü” nü açtık, baktık, Abdülhak Şinasi Hişar’ı 1963'te kaybetmişiz...
Allah, İhsan Sabri Bey'e uzun ömür ler ihsan eylesin, ne demiş şair:
“ Herkes memnun ki yerinden, dönen yok seferinden...”
Herhalde ranmetli de yerinden mem nun ki, İhsan Sabri Bey’e bir haber yol layıp, “ Ben buralardayım!” dememiş!
B
- İR edebiyatçı lafı daha... Bakın okuyucu nelerle uğraşı- ---yor...Sayın şair Melih Cevdet Anday, 1 Mart 1991 tarihli Cumhuriyet’teki yazısın da Murat Ankara adındaki bir okuyucu suna cevap vermiş...
Okuyucusu Melih Cevdet Anday'a, Sultan Hamit'le Enver Paşa arasında ge çen bir olayı ve bunu yazan kitabı sor muş...
Olay şu:
“Sultan Hamit, bamya yedikten sonra üstüne su içen Enver Paşa’ya ‘Görgüsüz adam’ demiş...”
Murat Ankara bu olayı bir kitapta oku duğunu, ama adını unuttuğunu belirtip bilgi istemiş...
Sayın Melih Cevdet Anday da “ O ki tabı görmedim, söylentiyi de duymadım, bana kalırsa bu uydurmadır” cevabını vermiş...
işte bunun üzerine bir başka okuyu cu Bekir Sami Yelat devreye girmiş, M e lih Cevdet Anday’a bir mektup gönder miş, “Bu olay doğrudur, yalnız bamyanın üzerine su içtiği için, Enver Paşa’ya 'Gör güsüz adam’ diyen Sultan Hamit değil, Sultan Reşat’tır” deyip kaynak da gös termiş... Bu olay Sultan Reşat’ın başma- beyincisi Ali Fuat Türkgeldi’nin “Görüp İşittiklerim” adlı anılarının 268. sayfasın da varmış...
Bekir Sami Yelat, Sayın Melih Cevdet Anday'a yazdığı mektubun bir örneğini de “bilgi için” bize göndermiş...
O
HHH, çok şükür bugün açlıktan, sefaletten, savaştan, cinayetten, ---soygundan ve dahi Özal’dan söz etmeyen bir yazı yazdık...Yaşasın edebiyat ve dedikodusu!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi