H
epimizce yerleşmiş, kökleşmiş bir sevgi vardır. Vatan sevgisi... Zaman zaman bar zı olaylar bu sevgiyi, kabaran bir ırmağın ya tağına sığamayışı gibi içimize sığamıyacak ka dar coşturur. İşte Namık Kem al’den sonra ge len ikinci gerçek vatan şairi sayabileceğimiz Fikret, İstibdat idaresinin yersiz baskılarının zaman zaman coşturduğu duygularını teren nüm eden ve vatanı içinde bu’unduğu durum dan kurtarma çarelerini arayan bir şairimiz dir. (B u sonra geliş sadece yaşadığı tarih ba kımındandır. Vatana olan bağlılığının Kem al’ den aşağı olduğunu göstermez.Fikret’te vatan şiirlerine 1896-97 Türk-Yu- nan savaşından sonra rastlanır. Bu savaşın Türk ordusunun üstünlüğü Ue sonuçlanması üzerine yazılan vatan ve zafer yazılarına o da «Yenişehir Gazilerine» ve « İk i Bayram » adlı şiirleri ile katılmıştır. Bunları «Hasan’ın Gaza sı, K ılıç Asker Geçerken...» gibi şiirieri takibe- der. Bunlar vatan ve kahramanlık duygularını besleyen şiirleridir. Ancak, zafer sevinci uzun sürmemiş, Abdülhamit idaresinin yersiz bas kısı bütün aydınlar gibi şairde de bu idareye karşı şuurlu bir düşmanlık hissi uyandırmış tır. M illetin en büyük izdırabı egemenliğine sahip olamamak olduğu için, bu devirde va tanseverlik sadece bu izdırabı ortadan kaldır mak ve Abdülhamitle mücadele etmekten iba ret görülür. Bu anlayış geniş anlamda vatan severlikle uzlaşmamakla beraber, ona varıl ması için atılan ilk adım sayılabilir.
Şiirlerinde değişik vatan im ajları görülür. Meselâ: Ferda şiirinde olduğu gibi, bazan gü zel bir kız
şu gördüğün Zümrüt bakışlı, inci şetaretti kızcağız Kim dir, bilir misin? Vatanın.
bazan vakarlı bir alın, bir mezardır. İstermisin, şu ak sakalın pâk ü muhteşem Pişânî-i vakaaıına. bir kirli el demem. Hattâ yabancı bir el uzansın? Şu makberi, Razı olur musun, taşa tutsun şu serseri? Elbet hayır; o makber, o pîşânl-i vakur Kud-si birer misâl-i vatandır...
mısraları bunun açık bir ifadesidir. Bazan da Halûk’un Vedaı şiirinde olduğu gibi ulu birçı nardır. Fakat çoğunlukla muzdarip bir anne
*77
rroi,
K F İ K R E T ’ DE
•
Olcay
dir. Y in e Halûk’un Vedaı ve Rübab’m Cevabı şiirlernde bu yoksul, bakımsız ve acılı anne sembolü çok daha belirlidir.
Bak ağlıyor vatan yine, bak anne ağlıyor! Bağrım! diyor vatan acıyın, bin yılan dişi Bağrımda saplı. Karhaların en muharrişi Yorgun ciğerlerimde, medit öksürüklerim, Hummalarımla ben yine sinemde beslerim, Besler ve saklarım sizi sinemde bî-fütûr, Lâkin biraz nefes bana, bir parçacık huzur!
... öksüzüm, Bedbahtım, işte kimseciğin hayrı yok bana; Ben bir zavallıyım !...
Kendisi her zaman bu annenin izdırapları nı benimsemiş, herkesi onun yardımına çağır mıştır. M illet Şarkısı şiirinin aşağıdaki mıs raları bu çırpınışın bir ifadesidir.
Gel Kardeşim, annen sana muhtaç; ona koşmak... K o;m ak ona, kurtarmak o bıkahtı vazifen. Karsında göğüs bağır açık, ölgün yatıyor bak; Onsuz yasamaktansa beraber ölüş ehven.
Her an o güzel sineyi hançerliyor eller; İmdadına koşmazsak eğer mahvı mukarrer. Şair’in,
Sarmış yine âfâkmi bir dûd-ı muaanid, Bir zulmet-i beyza ki pey-a-pey mütezayîd
mısralarıyla başlayan ve istibdadı gittikçe ko yulaşan bir sise benzeten «S is » şiiri Ue onu takibeden «M a z i-A tî, B ir Lâhza-i Taahhur» gibi şiirleri, II. Meşrutiyet’in ilânına kadar el den ele dolaşır. İstibdadın koyuluğuna rağmen şair hiçbir zaman vatan’ın kurtulacağı ümidini kaybetmemiştir. «Sabah Olursa» şiirinin,
Evet sabah olacaktır, geceler tulü-u haşre kadar sürmez Akıbet, bu sema, bu mâi gök size bir gün acır melûl
olma mısralarında da görüldüğü gibi bu ümidini gençlere de aşılamaya çalışır. Kendi neslinden olanların kendi menfaatlerini düşünerek vata nı kurtarma çabasına pek aldırmayışları kar şısında yalnız kaldığını gören şair, gelecekte memleketi ellerine aacak olan gençleri gerçek bir vatan sevgisiyle yetiştirebilmek amacıyla çırpınmıştır.
Gençler, bütün timİd-i vatan şimdi «izdedir; H er şey vatan da tisin , her şeref «hetn!
V A T A N S E V G İ S İ
ÖNERTOY
•
mısralariyla genlçere seslenirken yüreğinin bü tün samimiyetiyle konuştuğu muhakkaktır.
Derinleşmiş b ir vatan sevgisine sahip olan Fikret, sadece vatanın izdıraplarım yansıtmak la kalmamış, onu kurtarma çarelerini de ara yıp bulmuş ve çevresine duyurmuştur. Bütün izdıraplarm geriliğimizden, cahilliğimizden gel diğine inanarak, ilerliyebilmek için önce bu geriliğin varlığını kabul etmek gerektiğin be lirtmiş, gerçeği bütün acılığıyla m illet önünde konuşmaktan çekinmemiştir.
Medenî ülkelerle yaşadığı cemiyetin mede niyet seviyesi arasındaki büyük farkı gören Fikret, cemiyetimizi batı cemiyetleri seviyesi ne yükseltmek gerektiğine inanmıştı.
Batıya yönelişimiz, Fikret’in yaşadığı dev re kadar, teknik, askerlik, bilim, edebiyat, hu kuk... gibi alanlarda, türlü gelişmeler göster mekle beraber, medeniyet unsuru olarak ba tıdan neyi alacağımızı bilemeyişimiz sosyal ya şayışta aksaklıklar meydana getirmiştir. Batı lılaşma hareketi, sadece günlük yaşayışımızda onlan taklitten ileri geçmemiştir. Halbuki, ba tı medeniyetinin kuruluş ve işleyişindeki esas 'arı kavramak ve bu esasları memlekete sokup bünyesine sindirmek gerekiyordu.
İşte Fikret bu gerçek batılılaşma anlayışı na sahipti. Bunu Viyana’da bulunan bir arka daşına gönderdiği mektubun aşağıdaki satır ları açıkça gösteriyor.
«M edeniyet nedir, neyin özüdür, nasıl vücu da gelmiş ve geliyor. Olgunlaşmasına etki eden nedir? Bunları göstermek için, çocuk, aile, mağaza, bahçe, mektep, müze, tiyatro, konser, hastane, fakülte, hülâsa yaşadığın ye rin hangi köşesinde, medenileştirici ve terbiye edici bir özelliğe sahip her ne varsa hepsinden bahseden makale ve mektuplarını bekliyece ğiz.» (x )
Bu sistemli medenileşmeye ulaşabilmek için millete medenileşmenin zorunluğunu ke sin olarak anlatmak gerekiyordu.
Asrın, unutma, hârikalar asr-ı feyzidir; Her yıldırım da bir gece, bir gölge devrilir. Bir ufk-ı i ’til&açılır, yükselir hayat; Tükseimiyen düşer, ya terakki, ya inhitat!
(FtaSA)
Aynı zamanda kültür seviyesini de yükselt mek lâzımdı. B ir K ız Mektebi için şiirinin aşağıdaki mısraları,
OsmanlIlar, tekâmül-i â'sâra ecnebi Kalmak sukuta doğru e rim e k tir; i'tllâ İrfansız olmuyor.
ve şiirin başına yazdığı «K ızlarım okutmayan m illet oğullarım manevî öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir; hüsranına ağlasın» cümlesi bu düşüncesini açıklayan sözlerindendir.
Bu çetin işin başan'abılmesi ise ancak, kuvvetli bir ödev ve sorunluluk duygusu üe didinip yorularak hizmet şeklinde gerçeklere- bilirdi. Mini mini vatan çocuklarına bile yurt sevgisinden bu şekilde bahsediyordu.
Vatan için çeker emek Herkes; bu borcu herkesin. Vatan demek ninen demek, Sen nineni sevmez misin?
Küçük asker, küçük asker! Vatan senden şefkat ister.
Vata-nı için çırpınan Fikret, bu yurdu her zaman için hizmet edilmeye ve sevilmeye de ğer buluyordu. Bulmamak nasıl kabildi ki, bu mübarek toprak dünyanın en güzel, en eşi bu lunmaz yeri idi.
Toprağın cevher, suyun kevser, baharın bl-hazan:, İşte dünya; bir eşin, bir benzerin yoktur, İnan. ( x ) Mektup sadeleştirilmiştir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi