(Behcet Kemal Cağlar) dan: BEZÎNCAN
Çağlar (B. Kemal)
Günaltay Kabinesinin tenkidi
a m- M illetvekilliğin den i s t i f a s ı 24.1.1949
Siyasi hayatta şimdiye kadar e t liy e sütlüye karışmadan kendi köşesinde Atatürkün kurduğu ta rih cemiyetinde, memlekete ve davaya hizmet eden sayın GKialtay'ın büyük b ir hüsnüniyetle kurduğu kabinenin
programını dinlemiş bulunuyoruz.
Ben kendi naçiz şahsım adına derhal söyliyeyim k i/ t e ş r i i hayata az çok a k ıl erdirebildiğim , memleketi İ lç e İlçe gezip incelemeğe ve m ille tle haşır n eşir olmaya başladığım 9-10 yıldanberi v a zife başına gelen bütün Başbakanların, birbirinden fa rk sız aynı güzel niyet ve samimiyetle aynı hizmet aşkile dolu olduklarını, beyannamelerinden, i lk nutuklarından i lk ta v ır ve hareketlerinden daima te s b it edebilmiş bulunuyorum. Ve bütün memleket, heıe i l k sıralarda, bunları sevip bağ
rına basmağa, hizm etlerinin v erim in i,n iyetlerin in gerçekleşmesini beklemeğe koyuluyor. Fakat, Cumhuriyet Halk ra r t is i son Kurultayının
açık oturumlarında da belirtm iş olduğum veçh ile bu y ılla rd a k i hükümet le r , birbirinden ta lih s iz ve b aşarısız olarak göçüp g id iy o r la r . Toprak bütünlüğüne bütün v a r lığ ile b a ğ lı efendi ve hür yaşamayı ik in c i ta b ia tı edinmiş Türk m ille tile onun bağrından kopup sın ırla rd a kaleleşen em sa lsiz ordusunun sayesinde, İnönünün h a rici siyasetim izi dürbin b ir aünya görüşile idare ve sevk edebilmesi yanında çoğu elimizde olmayan h a rici am illerince t e s i r i l e , h a rici siyasetim iz müstesna,hiç b ir esas l ı ekonomik başarı gösterememiş bu Hükümetler, dünyanın g e liş ip karış ması karşısında, gereken te d b ir le r i ne is a b e t li ne de zamanında alamaae mak mevkiine düşmüşlerdir. İş vaidle b itse ben kendi hesabıma bu^şimdi dinlediğim iz programdan ve izahlardan daha v a id li daha (cümle derde de va) programların in a n d ırıcı b ir üslupla, tatmin ediûi açıklamalarla
ortaya konmuş olduğunu pek alâ hatırlıyorum . Ve o sıralarda duyduğum f e r a h lığ ıf beslediğim umudu şimdi acı a cı gülümsiyerek hatırlıyorum .
Artık her güzel n iy ete, bütün in a n ım ın -, birden b ire bağlanıp o hüsnü niyet uğruna sönük ve t e s ir s iz de olsa , sözüm ve yazım , talakatım ve hitabetim ne varsa harcayıp da sonradan halkla beraber e l i bolünde suyu çekilmiş değirmen g ib i kalıvermeme imkân yok. Artık hakkile reybiyim. Artık b ir i b ir i ardı sıra i f l â s eden hu&üniyetler serisin e körü körüne inanmı yorum.
Evvelki Hükümetlerin ele a ld ık la r ı davalar isa b e tsiz mi i d i ? Memleketin ve M illetin he£nna değilmi di ? Meselâ toprak davası: Büyük b ir çoğunluğu topraktan geçinen bu halkın a lın te r in i döktüğü topra ğın b ir parçasına mutlaka sahip olması, nimetinden hep b ir lik t e faydala nacağı ve uğurunda hep b ir lik t e kan dökeceği vatan olarak toprağı görmesi: ne göz kam aştırıcı, ne gögüs kabartıcı b ir dava. Meselâ, orman davası,
şimdi gel be mahzun yaylaların ortasında kurulmuş şeh irlere kadar in d iğin i çok y a ş lıla rın a n la ttık la rı ormanları, yeniden şenlendirmek, genişletmek ve memleketin iklim i i l e yaşayış ş a rtla rın ı düzenlemek: ne ze v k li, ne ş i i r
l i , ne hayati b ir dâva. Meselâ i l k ta h s il davası, sa yısız medeniyetlere beşik ve pota olmuş bu yurtta dünya görüşü ve iç s e z iş i emsalsiz kürk hal kın ı taassupla cfh a letin karanlığından müsbet b ilg in in a y ı l ı ğ ı n a çıkarmak^ tasavvuru i l e insanı sevinçten ç ıld ır ta b ile c e k b ir kutsal dâva. Halbuki iş te bütün bu bü^ük davalar ya ele alınmalarının s ı r a s ı z l ı ğ ı , ya tatbik lerin in aksaklığı, ya havale edilen elemanlarının b e c e r ik s iz liğ i, yaumumı efkârın bunlar iç in i y i hazırlanamayışı yüzünden bugün, güdük ve mahzun , şaşırmış ve aksak, ortada bocalamaktadır. Demek k i: memleketin gerçek leri ni iy ic e bilmeden, ik tisa d i fa k tö rle ri iy ic e hesaba katmadan, m illetin
çalışma ve inanma şevkini kendimize ortak ve önder edinemeden işe b a şlıy o ruz; i l k aksaklıkta azmimiz s a r s ılıy o r ve ta rizlerim iz b a ş lıy o r.
M illi mücadele y ılla rın d a dünyaya parmak ıs ır ta n y ılm a zlığ ı mıza, yorulmazlığımıza rağmen, iş te bugün, günde vasati üç saatten fazla çalışmayan b ir gevşek ve mütevekkil v a rlık g ib i görünmek halinden kurtu- lamıyoruz .
Mesela, Orman davasına başlamanın doğru yolu daha ortada f o l yok yumurta yokken i lk defa merkezde on milyon l i r a l ı k b ir bina yap mak mı olm alıdır ? Nerede toprağa kavuştuğu iç in bayram eden s e v g ili renç- bere lâzım a lâ t, yeter kredi ve gerçek imkân? nerede yirmi haneli köyde köylünün ik i ayağını b ir papuca koydurarak yaptırılm ış yüz yirmi öğrenci lik okul binasına b ir ik i öğretmen?
Nerede, şahısların y a p tırd ığ ı b ir ev, on bin lira ya mal olunken, aynı mjıhitte, aynı şa rtla rla hem de seri halinde aynı inşaat resmi müesseselere havale ed ilin ce on beş bin 20 bin lira y a ancak çıkma sının hikmeti üzerinde ıs r a r la durup, bunu giderecek zihniyet? Niçin yeni
Erzincan on senedir halâ kurulamamış ve halk halâ tahta barakalarda üst üste sıkışmış dururken^yeni şehre ayrılm ış arsalar boşluğu ortasına b ir heykel dikilm esini hoş görmek iç in bunu önlemek? Ne zamana kadar fa k ir halkı bağrına taş basan İstanbul'da mermerler içinde b ir radyo sarayı? Ankarada'ki radyo te sisa t ve kadrosunu kâfi görmeyip İstanbul'a da hazır lanış ve sonra b ir kaç it ir a z üzerine bu sefer Ankarada'ki lüzumlu t e s is lerden ve kadrolardan da vaz geçiş?
Ne zamana kadar, başı açık y alın ayak kalsa b ile ruhunda ki hâzinelerle, görgüsündeki d erin lik le dünyayı imrendiren Türk halkının hizmetindeki halk adamları g ib i d e ğ il de, başka, re fa h lı ve konforlu b ir diyardan lü tfen gelmiş ıs la h a tç ıla r gibi davranmak?
Bunlar bütçe d a r lığ ı, para im kânsızlığı i l e g e ç i ş t i r i l e rek, mazeret bulunacak şeyler d e ğ il, doğrudan doğruya isra fla r* zihniyet te is a b e t s iz lik , gevşeklik . . .
Ya ekonomik işlerd ek i y ı l l a r süren bocalamalar, değişmeleı k a ra rsızlık la r: aldığımız herhangi b ir tedbirin mahzurlarına katlandıktan sonra i y i l i ğ i ve faydası başlıyacakken ondan vaz g e çiş . Çünkü isabetine baştan vukuf ve selâhiyetle tam inanamayış.
Durup duruken vesika, on gün sonra vesikadan vaz g e çiş, 20 gün sonra tekrar vesika . . . Hadiseleri önceden tahmin ederek ona gö re hazırlamak yerine, hadiselerin arkasından sürüklenmek, geleceğin dert lerine gözü kapalı, ancak günün d e r tle r i içinde bocalamak. Böyle şa şır t ı c ı , itimat selb ed ici bocalamalar yüzünden m illetin mali takati kadar güvenini ve sevgisin i de araya verdiğim izi i t i r a f m ecburiyetindeyiz. (Bü tün bunlar geçmişlere a it geç kalmış te n k itle r) d e n e b ilir, fakat umumi kanavayı böyle çizmeden, bugün durumun muhasebesini amiyane ve a cele de olsa böyle yapmadan,Düğünün* zaruretlerine n a s ıl in tik a l edebilirim ? (Eh, iş t e , bu ve buna benzer d e r tle r i kavramış ve ş if a s ın ı, bulmağa azmetmiş, b ir kabine ve onun azimli programı; genç ve en erjik V e k ille r i, bekle) diyenler bulunabilir. Fakat bu kaçıncı b e k le y iş t ir . Bu kaçıncı e l i boş k a lış t ır . Artık karınca kararınca, en iyim serin iz, en taşkın mü- dafaacınız, ben dahi inanımı kaybetmiş bulunuyorum! Türk m illetin in büyük yarınına inanımı mı? lîaşâ; Türk m illetin in emsalsiz k abiliyetin e ve Dev le t kurma tabiatına güvenini mi? Hâşâ. Fakat, darılmayın bana, gücenme yin bana, i y i adamda, kötü lâ f cuırmaz, bu hükümetleri kurup tutmak im kânını hala elinde bulunduran Parti adamlarına itimadımı kaybetmiş bu lunuyorum. Nasıl kaybetmiyeyim k i; bu kabinenin ü yeleri de, onlar tara fından b ir araya g e tir ilm iş t ir . Eski kabinenin büyük b ir çoğunluğunu te ş k il ederek şimdi geriye istemekte oldukları bütçeyi, geriye alacakların ı söy led ik leri vergi ta s a r ıla r ın ı, daha b ir kaç gün önce ı s r a r lı tenkit le r karşısında, Meclis Komisyonlarında, b ilg ile r in in bütün ih a ta sı,
talakatların ın bütün samimiyet ile , uzun uzun, tekrar tekrar müdafaa eden aynı kim selerdir. İki gece içinde hangi raobani ilhamla, n a s ıl a y ıld ıla r , ne çabuk f i k i r ve kanaat d e ğ iş tir d ile r , şaşıyorum. Bu mucizeyi beyannamede hiç de izah edilmemiş görüyorum/ve bu kabil e l çabukluğu bu mucizelere inan mıyorum. (Bu arada hemen söylemeliyim k i, öteki kabinelerden cesaretçe üs tün davranarak b ilya i l e rey istem eleri güzel b ir j e s t i r j itim at kazanır, ç a lış ır la r s a , ilerd ek i bocabalarından sonra da güven oyu isterken aynı ce saretle devam edebilm elerini d ile r im ).
Yeni kabine programında en parlak cümleler, demokrasi g e liş mesine b a ğ lılığ ın ifa d esi iç in ayrılmış bulunuyor. Hemen naçiz kanaatimi kesin olarak kaydedeyim: Demokrasiyi garpli zihniyetin b ir mükemmel metodu olarak tatbik edebilmek iç in i l k yapılacak şey, h iç b ir vatandaşta şüphe bırakmıyacak şekilde seçim emniyetini perkiştirmek, sonra da, i h t i l â l hava sında hazırlanıp tek parti zih n iy etile işlenen ana yasayı değiştirm ektir. İşte bu kadardır olhikâyet, bakisi düruğu bînihayet. 0 halde Hükümet, sa- rahatla ifade samimiyet ve cesaretini göstermeliydi k i, kendisi b ir in tik a l kabinesidir. İfiimkün olan kısa zaman zarfında seçim kanununu yeniden ısla h azmindedir. Ve in tihabı yenilemenin imkanlarını h a z ırlıy a ca k tır. Çünkü
ana yasayı değiştirmek, İlmî seviyesi ne olursa olsun, b ir in c i Büyük M illet Meclisi g ib i Ş eflerle kurucuların tazyik ve tesirinden azade, yalnız halka, h is s i selime dayanacak yeni b ir Meclisin hakkıdır.
Programın İk tisa d î meselelere temas eden kısmı da bende şu düşünceleri uyandırmıştır: İkin ci Cihan harbi, Avrupada yep yeni b ir ekonomik durum yaratm ıştır. Avrupa, artık doğusundaki memleketlerin k ifa y etsiz kaynaklarından başka yeni kaynaklara muhtaçtır. Türkiyenin z ir a î
mahsulleri ve ham maddeleri iç in b ir hazır pazardır. Türkiye g ib i geniş b ir potansiyeli olan memleket bu f ı r s a t ı kaçırmıyarak ta b ii kaynaklarını maden ve ziraat is t ih s a lle r in i g e liş tir m e lid ir . Bu maksatla çok iy i teş k ilâtlan d ırılm ış is tih s a lâ tın b esliyeceği b ir ihracat t ic a r e t i kurmak durumundadır. Bunun iç in ik i ana şart lâzım dır: l~A na sermaye temini» 2«_Yep yeni b ir zih n iyet. Ana sermaye sağlanmışken bunun yanı başına o mem lek eti b i l i r ve g a r p liliğ i kavrar yeni zih n iy eti de getirmek lâzım. Bu ana sermayenin daha gönüllü ve çabuk gelmesi de yine bu zihniyetin adeta e lle tutulup gözle görülür şekilde doğup belirmesine b a ğ lıd ır . Bu zihniyet bü tün m illetin var kuvvetile katışacağı b ir hamle i l e olu r. Yeni hamleler iç in kuvvetimizi tazelem eliyiz. Bu rehavetten silkinmek kabine değiştirmek le olmaz. Bu bakımdan da yeni b ir seçime gitmemiz gerekiyor.
M illetv ek illiğim zamanında,ben»de bu kadar inkisar uyandı ran b ir Hükümet değişmesi hatırlamıyorum. İnkisarımın bu kadar kesin ve h ırçın ifade e d i l i ş i saflarım ız içinde kendilerin ümit bağladığım kıymet le rin de böyle y e rsiz , ta k v iy esiz, vuzuhsuz harcanmaya yönelm elerini gör mektir.
M illî B irlik , M illî Müdafaa, Vatan, M i l l e t ... g ib i büyük s ö z le r i karınca kararınca i y i kullananlardan b ir i de benim. Fakat artık bunlar bizim b a şa rısızlık la rım ızı ört bas etmeğe kâfi gelmiyor!
Diyen bulunabilir k i: (Peki neden böyle savunmalarda, bu tabiyede bugüne değin bu kadar ısra r edenlerden b i r i s i ? ) cevabım şöyle olacak tır: Bir gün g elip düzeleceğini ummuş olduğum aksaklıklara rağmen Halk Partisinin programındaki ana fik r in , i l e r i prensiplerin kurtarıcı
olduğuna iman ediyorum. Bu imanın, iş te kendimin de sayıp döktüğüm aksak lık la ra müdir unsura olan itim atsızlığım a rağmen salabetin i muiıaîaza edi yor. Çünkü bütün dünya değerlerinin hercümerc olduğu bu devirde yeni k ı mıldanmalar ve olu şlar ortasında, yeni mütefekkirlerin ağzından öğrendiğim ve kendi sezişim le b ild iğ im ,b el bağladığım b ir gerçek varsa o da bütün bu badireler içinde b ir m illetin ancak M illiy e tç i, Halkçı, Layık, D ev letçi,
Cumhuriyetçi ve în k ilâpcı olarak ayakta k a la b ile ce ğ id ir. İşte Cumhuriyet Halk Partisi bu kurtarıcı prensiplerin p a r tis id ir diye onu eliıîden g e ld iğ i kadar savunmak borcum, zevkim ve şevkimdir. Karşıdaki p a r tile r i bu pren siplerden a y r ılıp geriye gid iyor diye taassup k ır ın tıla r ın ın t e s ir i l e bu prensiplerin k u r ta r ıc ılığ ın ı henüz kavramamış k ü tlelerin gözüne girmek iç in yeni şeyler vaad ediyor diye hasım sayıyordum. Fakat şimdi görüyo rum k iybu Kabinenin teşekkül ta r z ı açıkça gösteriyor k i, bu k u rtarıcı prensiplere Cumhuriyet Halk Partisinin midir unsurları da a rtık tam ma- n asile riayet etmez b ir hale g e ld ile r . (İş te Layık zihniyette ne güzel ve vazıh b ir ısra r var, programdan daha ne is t e r s in ? ) diyenler b u lu n abilirj
onlara karşı derim k i: meselâ n için M illy e tcilik te , n için H alkçılıkta, n için Cumhuriyetçilikte böyle sarih ve kesin ıs r a r la * beyannamede yer
almamıştır da, lâ y ık lıy a yer a y r ılm ış tı^ demek k i, bunun üzerinde oynan mış olduğuna, memleket münevverliğince şüpheler uyanmış bulunduğuna b iz
zat kabine de kanidir. Kabine, partisinin prensiplerine sarılmak iç in kendi arasında şüpheye düşmeseydi öteki prensipler g ib i bunu da mahfuz sayarak meskût geçerdi. Yoksa teminat v erilecek şeymi yok?
Ona bakarsanız, M illiy e tç ilik te b ile teminat vermek gere kiyor. Yoksa, b ir zamanların siy a seti ica b ı ve Turancı adı verilen mu hayyel b ir te ş k ilâ tın memleketi ele g eçireceği vehmi yüzünden yapılan n eşriya tın , teth işin ve sin d irişin b ir çok h araretli ve h a lis M illiy e t
ç i l e r i k ırd ığ ın ı, telk in saflarından çek tiğin i unutuyor muyuz? Bu arada hür f ik ir le r in i serbestçe söyliyen insanları hemen y e ş illik le k ı z ı l l ı k l a damgalamak dar görüşünün de y e r s iz liğ in i belirtm eliyim . D e v le tçilik te de teminat lazım: Daha geçenlerde büyük b ir çoğunluğu Ticaret Odalarına Halk Partisinin namzeti olarak geçmiş te ş k ilâ tta çoğu f i i l i vazifede bulunan kimseler b ir araya gelerek yap tıkları kongrede D e v le tç ilik prensibini d i d i , didik e t t i l e r . Orada ana f i k r i ^ eden gen i5 ve inandrrrer
\r-b ir \r-b ilg i ve heyecan sahi\r-bi tek Parti unsuruna rastlamadık. Ü stelik o zevatın hiç b ir i Parti te ş k ilâ tın ın ihtarına b ile uğramadılar. H alk çılık ta da teminat lâzım: Çünkü, müdir unsurum halk fa k ir liğ in e ve sadeliğine uymayı h iç akla getirmeden lükse düşkünlüğü, memurları koruyacağız zannile
onlar üzerinde b ile gülünç t e s ir le r bırakacak şekilde arada b ir ucuz f i a t - l ı şeker veya bez vermek g ib i z a v a llıca t e d b ir le r le , halkın bulduğu ta b ir i kullanayım, memuru öz ev lâ t, halkı üvey evlât sayan b ir s ın ıf yaratma be c e r ik s iz liğ i, (M illetçe hep beraber, dar g e l i r l i l e r başta, sık ın tıy a kat lanarak i y i günleri bekliyoruz) nakaratını yaparken,birden M ille tv e k ili ödenek ve yollu k la rın a zam yapıp im tiy a zlı b ir s ı n ı f türetmiş görünmek z a a fı, h a lk ç ılık prensibini zedeleyip duran h a d ise le rd ir. Bu pren sipleri ana yasaya koyup mahfuz saymakla d e ğ il, gerçekten ta tb ik edip halka s i l dirmekle ik tid a r ı ve ek seriyeti kaybetmek bahasına da olsa bunlar üzerinde ısra r etmekle muhafaza e d e b ilir iz . Amentü’ yü k ı l ı ç zoru i l e söyletmekten ne çıkar? Halbuki i ş t e , bilhassa bu son ik i y ıld a , halkın b ir kısmını şuur a l t ı temayülleriNden, ik tis a d i re fa h s ız lık sebebile düştüğü tevekkül ve öteki dünyaya bağlanmak hevesinden yakalamak gay retile Iâyıklıktan feda kârlıkta bulunuluyor. Büyük ş e h irle r parası b ol ve ağzı lâ f yapar kimse le r in lib e r a lis t c e temayüllerini okşar görünerek yine el altından Devlet ç i l i ğ i en dolaşık ta tb ik a tile yürütmeyi varidat sağlamak iç in çare sayarak D evieyçilik ten de ta v iz le r v e r iliy o r . 0 halde hiç b ir ih tir a s ve menfaat
gözetmeksizin, prensiplerine inanarak b ir siy a si teşekküle girmiş adamın bunca b a ş a r ıs ız lık la r ın yükünü omuzunda taşımak pahasına, yeni b ir kabine değişmesinden sonra da aynı g evşek liği ve kompromiyi görünce bu prensj^Ler uğuruna mücadele iç in seçeceği sâ f, o partinin müdir unsurları s a fı d e ğ il d ir . Bu prensipler uğuruna a rtık ona sadık kalmadığını gördüğü saflardan ayrılarak kanunların verd iğ i başka haklara dayanıp mücadele etmek gereki y or. A1a ley i içinden fethetmek iç in Kurultaydan bugüne kadar bütün imkân la r ı kullandım ve kapalı kutu fa a liy e tin in fa y d a s ız lığ m ı e s e fle gördüm. Bu kürsüden bütün memleket aydınlarını gündelik kaygıların, mütelevvin siy a setlerin üAtüne çıkmaya,Atatürkün yaşadığı günlerde de ta tb ik a tı ken dilerin de tatmin e d ic i görülmese b ile bu memleket iç in k u rtarıcı olduğu
muhakkak olan Atatürk pren siplerin i kanun dairesinde yılmadan, yorulma dan, şuurla, sa b ırla savunmaya çalışıyorum ) Bu mücadelenin en i y i y e rle rin den b irin in bu kürsü olsuğunu bilmez değilim . Pakat, saflarından a y r ılıp külfetlerinden sıy rıld ığ ım b ir kütlenin nimetlerinden faydalanmakta devam etmeğe benim vicdanım ve ahlâkım müsait d e ğ ild ir ! Cumhuriyet Halk Parti sinin namzedi olmak sayesinde kazandığım M illetv ek illiğin d en i s t i f a kâğı dımı iş te şim li R eisliğe veriyorum. (Sağdan, bravo s e s le r i, a lk ış la r ) bu kadro içinde, gücümün is t e d iğ i kadar faydalı olamadığım büyük Türk M ille tinden ve cefakeş Erzincan halkından alenen özür d ilerim . (Sağdan a lk ış la r) .
^¿0
j
\%
Taha Toros Arşivi