• Sonuç bulunamadı

Behçet Kemal Çağlardan:Günaltay kabinesinin tenkidi ve milletvekilliğinden istifası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Behçet Kemal Çağlardan:Günaltay kabinesinin tenkidi ve milletvekilliğinden istifası"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(Behcet Kemal Cağlar) dan: BEZÎNCAN

Çağlar (B. Kemal)

Günaltay Kabinesinin tenkidi

a m- M illetvekilliğin den i s t i f a s ı 24.1.1949

Siyasi hayatta şimdiye kadar e t liy e sütlüye karışmadan kendi köşesinde Atatürkün kurduğu ta rih cemiyetinde, memlekete ve davaya hizmet eden sayın GKialtay'ın büyük b ir hüsnüniyetle kurduğu kabinenin

programını dinlemiş bulunuyoruz.

Ben kendi naçiz şahsım adına derhal söyliyeyim k i/ t e ş r i i hayata az çok a k ıl erdirebildiğim , memleketi İ lç e İlçe gezip incelemeğe ve m ille tle haşır n eşir olmaya başladığım 9-10 yıldanberi v a zife başına gelen bütün Başbakanların, birbirinden fa rk sız aynı güzel niyet ve samimiyetle aynı hizmet aşkile dolu olduklarını, beyannamelerinden, i lk nutuklarından i lk ta v ır ve hareketlerinden daima te s b it edebilmiş bulunuyorum. Ve bütün memleket, heıe i l k sıralarda, bunları sevip bağ­

rına basmağa, hizm etlerinin v erim in i,n iyetlerin in gerçekleşmesini beklemeğe koyuluyor. Fakat, Cumhuriyet Halk ra r t is i son Kurultayının

açık oturumlarında da belirtm iş olduğum veçh ile bu y ılla rd a k i hükümet­ le r , birbirinden ta lih s iz ve b aşarısız olarak göçüp g id iy o r la r . Toprak bütünlüğüne bütün v a r lığ ile b a ğ lı efendi ve hür yaşamayı ik in c i ta b ia tı edinmiş Türk m ille tile onun bağrından kopup sın ırla rd a kaleleşen em­ sa lsiz ordusunun sayesinde, İnönünün h a rici siyasetim izi dürbin b ir aünya görüşile idare ve sevk edebilmesi yanında çoğu elimizde olmayan h a rici am illerince t e s i r i l e , h a rici siyasetim iz müstesna,hiç b ir esas­ l ı ekonomik başarı gösterememiş bu Hükümetler, dünyanın g e liş ip karış­ ması karşısında, gereken te d b ir le r i ne is a b e t li ne de zamanında alamaae mak mevkiine düşmüşlerdir. İş vaidle b itse ben kendi hesabıma bu^şimdi dinlediğim iz programdan ve izahlardan daha v a id li daha (cümle derde de­ va) programların in a n d ırıcı b ir üslupla, tatmin ediûi açıklamalarla

ortaya konmuş olduğunu pek alâ hatırlıyorum . Ve o sıralarda duyduğum f e r a h lığ ıf beslediğim umudu şimdi acı a cı gülümsiyerek hatırlıyorum .

(2)

Artık her güzel n iy ete, bütün in a n ım ın -, birden b ire bağlanıp o hüsnü­ niyet uğruna sönük ve t e s ir s iz de olsa , sözüm ve yazım , talakatım ve hitabetim ne varsa harcayıp da sonradan halkla beraber e l i bolünde suyu çekilmiş değirmen g ib i kalıvermeme imkân yok. Artık hakkile reybiyim. Artık b ir i b ir i ardı sıra i f l â s eden hu&üniyetler serisin e körü körüne inanmı­ yorum.

Evvelki Hükümetlerin ele a ld ık la r ı davalar isa b e tsiz mi i d i ? Memleketin ve M illetin he£nna değilmi di ? Meselâ toprak davası: Büyük b ir çoğunluğu topraktan geçinen bu halkın a lın te r in i döktüğü topra­ ğın b ir parçasına mutlaka sahip olması, nimetinden hep b ir lik t e faydala­ nacağı ve uğurunda hep b ir lik t e kan dökeceği vatan olarak toprağı görmesi: ne göz kam aştırıcı, ne gögüs kabartıcı b ir dava. Meselâ, orman davası,

şimdi gel be mahzun yaylaların ortasında kurulmuş şeh irlere kadar in d iğin i çok y a ş lıla rın a n la ttık la rı ormanları, yeniden şenlendirmek, genişletmek ve memleketin iklim i i l e yaşayış ş a rtla rın ı düzenlemek: ne ze v k li, ne ş i i r ­

l i , ne hayati b ir dâva. Meselâ i l k ta h s il davası, sa yısız medeniyetlere beşik ve pota olmuş bu yurtta dünya görüşü ve iç s e z iş i emsalsiz kürk hal­ kın ı taassupla cfh a letin karanlığından müsbet b ilg in in a y ı l ı ğ ı n a çıkarmak^ tasavvuru i l e insanı sevinçten ç ıld ır ta b ile c e k b ir kutsal dâva. Halbuki iş te bütün bu bü^ük davalar ya ele alınmalarının s ı r a s ı z l ı ğ ı , ya tatbik­ lerin in aksaklığı, ya havale edilen elemanlarının b e c e r ik s iz liğ i, yaumumı efkârın bunlar iç in i y i hazırlanamayışı yüzünden bugün, güdük ve mahzun , şaşırmış ve aksak, ortada bocalamaktadır. Demek k i: memleketin gerçek leri­ ni iy ic e bilmeden, ik tisa d i fa k tö rle ri iy ic e hesaba katmadan, m illetin

çalışma ve inanma şevkini kendimize ortak ve önder edinemeden işe b a şlıy o­ ruz; i l k aksaklıkta azmimiz s a r s ılıy o r ve ta rizlerim iz b a ş lıy o r.

M illi mücadele y ılla rın d a dünyaya parmak ıs ır ta n y ılm a zlığ ı­ mıza, yorulmazlığımıza rağmen, iş te bugün, günde vasati üç saatten fazla çalışmayan b ir gevşek ve mütevekkil v a rlık g ib i görünmek halinden kurtu- lamıyoruz .

Mesela, Orman davasına başlamanın doğru yolu daha ortada f o l yok yumurta yokken i lk defa merkezde on milyon l i r a l ı k b ir bina yap­ mak mı olm alıdır ? Nerede toprağa kavuştuğu iç in bayram eden s e v g ili renç- bere lâzım a lâ t, yeter kredi ve gerçek imkân? nerede yirmi haneli köyde köylünün ik i ayağını b ir papuca koydurarak yaptırılm ış yüz yirmi öğrenci­ lik okul binasına b ir ik i öğretmen?

Nerede, şahısların y a p tırd ığ ı b ir ev, on bin lira ya mal olunken, aynı mjıhitte, aynı şa rtla rla hem de seri halinde aynı inşaat resmi müesseselere havale ed ilin ce on beş bin 20 bin lira y a ancak çıkma­ sının hikmeti üzerinde ıs r a r la durup, bunu giderecek zihniyet? Niçin yeni

(3)

Erzincan on senedir halâ kurulamamış ve halk halâ tahta barakalarda üst üste sıkışmış dururken^yeni şehre ayrılm ış arsalar boşluğu ortasına b ir heykel dikilm esini hoş görmek iç in bunu önlemek? Ne zamana kadar fa k ir halkı bağrına taş basan İstanbul'da mermerler içinde b ir radyo sarayı? Ankarada'ki radyo te sisa t ve kadrosunu kâfi görmeyip İstanbul'a da hazır­ lanış ve sonra b ir kaç it ir a z üzerine bu sefer Ankarada'ki lüzumlu t e s is ­ lerden ve kadrolardan da vaz geçiş?

Ne zamana kadar, başı açık y alın ayak kalsa b ile ruhunda­ ki hâzinelerle, görgüsündeki d erin lik le dünyayı imrendiren Türk halkının hizmetindeki halk adamları g ib i d e ğ il de, başka, re fa h lı ve konforlu b ir diyardan lü tfen gelmiş ıs la h a tç ıla r gibi davranmak?

Bunlar bütçe d a r lığ ı, para im kânsızlığı i l e g e ç i ş t i r i l e ­ rek, mazeret bulunacak şeyler d e ğ il, doğrudan doğruya isra fla r* zihniyet­ te is a b e t s iz lik , gevşeklik . . .

Ya ekonomik işlerd ek i y ı l l a r süren bocalamalar, değişmeleı k a ra rsızlık la r: aldığımız herhangi b ir tedbirin mahzurlarına katlandıktan sonra i y i l i ğ i ve faydası başlıyacakken ondan vaz g e çiş . Çünkü isabetine baştan vukuf ve selâhiyetle tam inanamayış.

Durup duruken vesika, on gün sonra vesikadan vaz g e çiş, 20 gün sonra tekrar vesika . . . Hadiseleri önceden tahmin ederek ona gö­ re hazırlamak yerine, hadiselerin arkasından sürüklenmek, geleceğin dert­ lerine gözü kapalı, ancak günün d e r tle r i içinde bocalamak. Böyle şa şır­ t ı c ı , itimat selb ed ici bocalamalar yüzünden m illetin mali takati kadar güvenini ve sevgisin i de araya verdiğim izi i t i r a f m ecburiyetindeyiz. (Bü­ tün bunlar geçmişlere a it geç kalmış te n k itle r) d e n e b ilir, fakat umumi kanavayı böyle çizmeden, bugün durumun muhasebesini amiyane ve a cele de olsa böyle yapmadan,Düğünün* zaruretlerine n a s ıl in tik a l edebilirim ? (Eh, iş t e , bu ve buna benzer d e r tle r i kavramış ve ş if a s ın ı, bulmağa azmetmiş, b ir kabine ve onun azimli programı; genç ve en erjik V e k ille r i, bekle) diyenler bulunabilir. Fakat bu kaçıncı b e k le y iş t ir . Bu kaçıncı e l i boş k a lış t ır . Artık karınca kararınca, en iyim serin iz, en taşkın mü- dafaacınız, ben dahi inanımı kaybetmiş bulunuyorum! Türk m illetin in büyük yarınına inanımı mı? lîaşâ; Türk m illetin in emsalsiz k abiliyetin e ve Dev­ le t kurma tabiatına güvenini mi? Hâşâ. Fakat, darılmayın bana, gücenme­ yin bana, i y i adamda, kötü lâ f cuırmaz, bu hükümetleri kurup tutmak im­ kânını hala elinde bulunduran Parti adamlarına itimadımı kaybetmiş bu­ lunuyorum. Nasıl kaybetmiyeyim k i; bu kabinenin ü yeleri de, onlar tara­ fından b ir araya g e tir ilm iş t ir . Eski kabinenin büyük b ir çoğunluğunu te ş­ k il ederek şimdi geriye istemekte oldukları bütçeyi, geriye alacakların ı söy led ik leri vergi ta s a r ıla r ın ı, daha b ir kaç gün önce ı s r a r lı tenkit­ le r karşısında, Meclis Komisyonlarında, b ilg ile r in in bütün ih a ta sı,

(4)

talakatların ın bütün samimiyet ile , uzun uzun, tekrar tekrar müdafaa eden aynı kim selerdir. İki gece içinde hangi raobani ilhamla, n a s ıl a y ıld ıla r , ne çabuk f i k i r ve kanaat d e ğ iş tir d ile r , şaşıyorum. Bu mucizeyi beyannamede hiç de izah edilmemiş görüyorum/ve bu kabil e l çabukluğu bu mucizelere inan­ mıyorum. (Bu arada hemen söylemeliyim k i, öteki kabinelerden cesaretçe üs­ tün davranarak b ilya i l e rey istem eleri güzel b ir j e s t i r j itim at kazanır, ç a lış ır la r s a , ilerd ek i bocabalarından sonra da güven oyu isterken aynı ce­ saretle devam edebilm elerini d ile r im ).

Yeni kabine programında en parlak cümleler, demokrasi g e liş ­ mesine b a ğ lılığ ın ifa d esi iç in ayrılmış bulunuyor. Hemen naçiz kanaatimi kesin olarak kaydedeyim: Demokrasiyi garpli zihniyetin b ir mükemmel metodu olarak tatbik edebilmek iç in i l k yapılacak şey, h iç b ir vatandaşta şüphe bırakmıyacak şekilde seçim emniyetini perkiştirmek, sonra da, i h t i l â l hava­ sında hazırlanıp tek parti zih n iy etile işlenen ana yasayı değiştirm ektir. İşte bu kadardır olhikâyet, bakisi düruğu bînihayet. 0 halde Hükümet, sa- rahatla ifade samimiyet ve cesaretini göstermeliydi k i, kendisi b ir in tik a l kabinesidir. İfiimkün olan kısa zaman zarfında seçim kanununu yeniden ısla h azmindedir. Ve in tihabı yenilemenin imkanlarını h a z ırlıy a ca k tır. Çünkü

ana yasayı değiştirmek, İlmî seviyesi ne olursa olsun, b ir in c i Büyük M illet Meclisi g ib i Ş eflerle kurucuların tazyik ve tesirinden azade, yalnız halka, h is s i selime dayanacak yeni b ir Meclisin hakkıdır.

Programın İk tisa d î meselelere temas eden kısmı da bende şu düşünceleri uyandırmıştır: İkin ci Cihan harbi, Avrupada yep yeni b ir ekonomik durum yaratm ıştır. Avrupa, artık doğusundaki memleketlerin k ifa ­ y etsiz kaynaklarından başka yeni kaynaklara muhtaçtır. Türkiyenin z ir a î

mahsulleri ve ham maddeleri iç in b ir hazır pazardır. Türkiye g ib i geniş b ir potansiyeli olan memleket bu f ı r s a t ı kaçırmıyarak ta b ii kaynaklarını maden ve ziraat is t ih s a lle r in i g e liş tir m e lid ir . Bu maksatla çok iy i teş­ k ilâtlan d ırılm ış is tih s a lâ tın b esliyeceği b ir ihracat t ic a r e t i kurmak durumundadır. Bunun iç in ik i ana şart lâzım dır: l~A na sermaye temini» 2«_Yep yeni b ir zih n iyet. Ana sermaye sağlanmışken bunun yanı başına o mem­ lek eti b i l i r ve g a r p liliğ i kavrar yeni zih n iy eti de getirmek lâzım. Bu ana sermayenin daha gönüllü ve çabuk gelmesi de yine bu zihniyetin adeta e lle tutulup gözle görülür şekilde doğup belirmesine b a ğ lıd ır . Bu zihniyet bü­ tün m illetin var kuvvetile katışacağı b ir hamle i l e olu r. Yeni hamleler iç in kuvvetimizi tazelem eliyiz. Bu rehavetten silkinmek kabine değiştirmek­ le olmaz. Bu bakımdan da yeni b ir seçime gitmemiz gerekiyor.

M illetv ek illiğim zamanında,ben»de bu kadar inkisar uyandı­ ran b ir Hükümet değişmesi hatırlamıyorum. İnkisarımın bu kadar kesin ve h ırçın ifade e d i l i ş i saflarım ız içinde kendilerin ümit bağladığım kıymet­ le rin de böyle y e rsiz , ta k v iy esiz, vuzuhsuz harcanmaya yönelm elerini gör­ mektir.

(5)

M illî B irlik , M illî Müdafaa, Vatan, M i l l e t ... g ib i büyük s ö z le r i karınca kararınca i y i kullananlardan b ir i de benim. Fakat artık bunlar bizim b a şa rısızlık la rım ızı ört bas etmeğe kâfi gelmiyor!

Diyen bulunabilir k i: (Peki neden böyle savunmalarda, bu tabiyede bugüne değin bu kadar ısra r edenlerden b i r i s i ? ) cevabım şöyle olacak tır: Bir gün g elip düzeleceğini ummuş olduğum aksaklıklara rağmen Halk Partisinin programındaki ana fik r in , i l e r i prensiplerin kurtarıcı

olduğuna iman ediyorum. Bu imanın, iş te kendimin de sayıp döktüğüm aksak­ lık la ra müdir unsura olan itim atsızlığım a rağmen salabetin i muiıaîaza edi­ yor. Çünkü bütün dünya değerlerinin hercümerc olduğu bu devirde yeni k ı­ mıldanmalar ve olu şlar ortasında, yeni mütefekkirlerin ağzından öğrendiğim ve kendi sezişim le b ild iğ im ,b el bağladığım b ir gerçek varsa o da bütün bu badireler içinde b ir m illetin ancak M illiy e tç i, Halkçı, Layık, D ev letçi,

Cumhuriyetçi ve în k ilâpcı olarak ayakta k a la b ile ce ğ id ir. İşte Cumhuriyet Halk Partisi bu kurtarıcı prensiplerin p a r tis id ir diye onu eliıîden g e ld iğ i kadar savunmak borcum, zevkim ve şevkimdir. Karşıdaki p a r tile r i bu pren­ siplerden a y r ılıp geriye gid iyor diye taassup k ır ın tıla r ın ın t e s ir i l e bu prensiplerin k u r ta r ıc ılığ ın ı henüz kavramamış k ü tlelerin gözüne girmek iç in yeni şeyler vaad ediyor diye hasım sayıyordum. Fakat şimdi görüyo­ rum k iybu Kabinenin teşekkül ta r z ı açıkça gösteriyor k i, bu k u rtarıcı prensiplere Cumhuriyet Halk Partisinin midir unsurları da a rtık tam ma- n asile riayet etmez b ir hale g e ld ile r . (İş te Layık zihniyette ne güzel ve vazıh b ir ısra r var, programdan daha ne is t e r s in ? ) diyenler b u lu n abilirj

onlara karşı derim k i: meselâ n için M illy e tcilik te , n için H alkçılıkta, n için Cumhuriyetçilikte böyle sarih ve kesin ıs r a r la * beyannamede yer

almamıştır da, lâ y ık lıy a yer a y r ılm ış tı^ demek k i, bunun üzerinde oynan­ mış olduğuna, memleket münevverliğince şüpheler uyanmış bulunduğuna b iz ­

zat kabine de kanidir. Kabine, partisinin prensiplerine sarılmak iç in kendi arasında şüpheye düşmeseydi öteki prensipler g ib i bunu da mahfuz sayarak meskût geçerdi. Yoksa teminat v erilecek şeymi yok?

Ona bakarsanız, M illiy e tç ilik te b ile teminat vermek gere­ kiyor. Yoksa, b ir zamanların siy a seti ica b ı ve Turancı adı verilen mu­ hayyel b ir te ş k ilâ tın memleketi ele g eçireceği vehmi yüzünden yapılan n eşriya tın , teth işin ve sin d irişin b ir çok h araretli ve h a lis M illiy e t­

ç i l e r i k ırd ığ ın ı, telk in saflarından çek tiğin i unutuyor muyuz? Bu arada hür f ik ir le r in i serbestçe söyliyen insanları hemen y e ş illik le k ı z ı l l ı k l a damgalamak dar görüşünün de y e r s iz liğ in i belirtm eliyim . D e v le tçilik te de teminat lazım: Daha geçenlerde büyük b ir çoğunluğu Ticaret Odalarına Halk Partisinin namzeti olarak geçmiş te ş k ilâ tta çoğu f i i l i vazifede bulunan kimseler b ir araya gelerek yap tıkları kongrede D e v le tç ilik prensibini d i d i , didik e t t i l e r . Orada ana f i k r i ^ eden gen i5 ve inandrrrer

(6)

\r-b ir \r-b ilg i ve heyecan sahi\r-bi tek Parti unsuruna rastlamadık. Ü stelik o zevatın hiç b ir i Parti te ş k ilâ tın ın ihtarına b ile uğramadılar. H alk çılık ­ ta da teminat lâzım: Çünkü, müdir unsurum halk fa k ir liğ in e ve sadeliğine uymayı h iç akla getirmeden lükse düşkünlüğü, memurları koruyacağız zannile

onlar üzerinde b ile gülünç t e s ir le r bırakacak şekilde arada b ir ucuz f i a t - l ı şeker veya bez vermek g ib i z a v a llıca t e d b ir le r le , halkın bulduğu ta b ir i kullanayım, memuru öz ev lâ t, halkı üvey evlât sayan b ir s ın ıf yaratma be­ c e r ik s iz liğ i, (M illetçe hep beraber, dar g e l i r l i l e r başta, sık ın tıy a kat­ lanarak i y i günleri bekliyoruz) nakaratını yaparken,birden M ille tv e k ili ödenek ve yollu k la rın a zam yapıp im tiy a zlı b ir s ı n ı f türetmiş görünmek z a a fı, h a lk ç ılık prensibini zedeleyip duran h a d ise le rd ir. Bu pren sipleri ana yasaya koyup mahfuz saymakla d e ğ il, gerçekten ta tb ik edip halka s i l ­ dirmekle ik tid a r ı ve ek seriyeti kaybetmek bahasına da olsa bunlar üzerinde ısra r etmekle muhafaza e d e b ilir iz . Amentü’ yü k ı l ı ç zoru i l e söyletmekten ne çıkar? Halbuki i ş t e , bilhassa bu son ik i y ıld a , halkın b ir kısmını şuur a l t ı temayülleriNden, ik tis a d i re fa h s ız lık sebebile düştüğü tevekkül ve öteki dünyaya bağlanmak hevesinden yakalamak gay retile Iâyıklıktan feda­ kârlıkta bulunuluyor. Büyük ş e h irle r parası b ol ve ağzı lâ f yapar kimse­ le r in lib e r a lis t c e temayüllerini okşar görünerek yine el altından Devlet­ ç i l i ğ i en dolaşık ta tb ik a tile yürütmeyi varidat sağlamak iç in çare sayarak D evieyçilik ten de ta v iz le r v e r iliy o r . 0 halde hiç b ir ih tir a s ve menfaat

gözetmeksizin, prensiplerine inanarak b ir siy a si teşekküle girmiş adamın bunca b a ş a r ıs ız lık la r ın yükünü omuzunda taşımak pahasına, yeni b ir kabine değişmesinden sonra da aynı g evşek liği ve kompromiyi görünce bu prensj^Ler uğuruna mücadele iç in seçeceği sâ f, o partinin müdir unsurları s a fı d e ğ il­ d ir . Bu prensipler uğuruna a rtık ona sadık kalmadığını gördüğü saflardan ayrılarak kanunların verd iğ i başka haklara dayanıp mücadele etmek gereki­ y or. A1a ley i içinden fethetmek iç in Kurultaydan bugüne kadar bütün imkân­ la r ı kullandım ve kapalı kutu fa a liy e tin in fa y d a s ız lığ m ı e s e fle gördüm. Bu kürsüden bütün memleket aydınlarını gündelik kaygıların, mütelevvin siy a setlerin üAtüne çıkmaya,Atatürkün yaşadığı günlerde de ta tb ik a tı ken­ dilerin de tatmin e d ic i görülmese b ile bu memleket iç in k u rtarıcı olduğu

muhakkak olan Atatürk pren siplerin i kanun dairesinde yılmadan, yorulma­ dan, şuurla, sa b ırla savunmaya çalışıyorum ) Bu mücadelenin en i y i y e rle rin den b irin in bu kürsü olsuğunu bilmez değilim . Pakat, saflarından a y r ılıp külfetlerinden sıy rıld ığ ım b ir kütlenin nimetlerinden faydalanmakta devam etmeğe benim vicdanım ve ahlâkım müsait d e ğ ild ir ! Cumhuriyet Halk Parti­ sinin namzedi olmak sayesinde kazandığım M illetv ek illiğin d en i s t i f a kâğı­ dımı iş te şim li R eisliğe veriyorum. (Sağdan, bravo s e s le r i, a lk ış la r ) bu kadro içinde, gücümün is t e d iğ i kadar faydalı olamadığım büyük Türk M ille­ tinden ve cefakeş Erzincan halkından alenen özür d ilerim . (Sağdan a lk ış ­ la r) .

^¿0

j

\%

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

study reported the type of catheter was a risk factor which pointed to a low level of awareness among anesthesiology and reanimation specialists concer- ning the size

Bu çalışmamızda çevresel şartlardan olan hidrotermal ortamın, farklı fiber dizilimlerine sahip tek tesirli bindirme bağlantılı kompozit numunelerin hasar

Kendine verimli ve kısmen verimli çeşitlerde tozlayıcı kullanıldığında meyve tutumu daha yüksek olur, verim artar, meyve daha iri ve gösterişli olur, çekirdek

Olayların den-geler metaforu ile değil süreç metaforu ile değerlendirilmesi; değişken uluslararası dinamikle-re uygun değişken çok boyutlu uluslararası politika

• Hem Kosta Rika hem de Perulu sincap maymunlarında, birçok lemur türünde olduğu gibi, yetişkin dişiler neredeyse tüm yıl boyunca erkeklerin üzerinde baskındır ve

Nano teknoloji alan›ndaki geliflme- ler, içinde bulundu¤umuz ça¤›n yeni hedefini belirledi: Araflt›rmac›lar art›k daha küçük olan üzerinde, daha çok

Orada hem bir köy ikliminin hasat kokusu ile buram buram tüten esa­ tiri havasını, hem de büyük şehirle­ rin kusursuzluğa doğru yaptığı san’­ at

Türk Dil Kurumu’nun, sevgili dostum Behçet Kemal Çağlar için bir anma kitabı yayımlamaya karar vermesini yürekten bir sevinç ve saygıyla karşıladım.. Dil