• Sonuç bulunamadı

AİHM Kararı: Tavlı / Türkiye Davası (09.11.2006)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AİHM Kararı: Tavlı / Türkiye Davası (09.11.2006)"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ

KARARLARI

TAVLI / TÜRKİYE DAVASI (Başvuru No.11449/02)

Çev.: İsmail KAVAK*

Elif SOYKAN* KARAR STRASBOURG 9 Kasım 2006 KESİNLEŞME 09.02.2007

Bu nüsha Mahkeme Kurallarının 81. maddesi uyarınca 25 Ocak 2007 tarihinde düzenlenmiştir

Bu karar Sözleşme’nin 44/2. maddesinde düzenlenen koşullarda kesinleşecektir. Yazınsal düzeltmelere tabi tutulabilir.

* Av., İzmir Barosu, İzmir Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu üyeleri. (“İzmir

Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu (İBMİÇG)”, 2 Şubat 2009 tarihinden itibaren

İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Mesleki İngilizce” kursuna eğitmen ve öğ-renci olarak katılan Av. Serkan Cengiz, Av. Ata Sabri Atılgan, Av. İsmail Kavak, Av. Nuray Rüzgar, Av. Sevgi Sakarya, Av. Elçin Kurt, Av. Emine Çileli, Av. Erkul Erdem, Av. Zeynal Değirmenci ve Av. Elif Soykan tarafından kurulmuş olup, İz-mir Barosu tüzel kişiliğinden bağımsız, gönüllülük temelinde faaliyet gösteren bir çalışma grubudur. Çalışma Grubu tarafından ele alınmış olan Tavlı / Türkiye ka-rarı, yukarıda isimleri belirtilen arkadaşlarca yeniden gözden geçirilerek, yayına hazır hale getirilmiştir.)

(2)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(Üçüncü Daire), Tavlı’nın Tür­ kiye’ye karşı olan davasında,

Bay B. M. Zupancic (Başkan), hakimler,

Bay J. Hedigan, Bay R. Türmen, Bay C. Birsan,

Bayan A. Gyulumyan,

Bay David Thor Björgvinsson, Bayan I. Ziemele,

Daire Yazı İşleri Müdürü Mr. V. Berger’den oluşan heyet olarak, 19 Ekim 2006 tarihinde kapalı oturumda müzakerede bulunmuş olup, aynı tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir.

YARGILAMA(USUL)

1. Bu dava, Türk Vatandaşı olan Bay Kazım Tavlı (başvuran) tara-fından 1 Şubat 2002’de, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korun-masına Dair Sözleşmenin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca, Türkiye aleyhine yapmış olduğu başvurudan (no.11449/02) kaynaklanmakta-dır.

2. Başvuran Aksaray’da avukatlık yapan Bay I.Baykan tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (Hükümet) bu davada, Mahkeme önündeki yargılamanın takibi için bir ajan görevlendirmemiştir.

3. Mahkeme (3. Daire), 2 Mayıs 2005 tarihinde başvurunun Hü-kümete bildirilmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin 29/3 maddesi uyarınca, başvurunun esası ile kabul edilebilirliğinin birlikte incelenmesine karar vermiştir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

4. Başvuran 1962 yılında doğmuş ve Dortmund/Almanya’da ya-şamaktadır.

(3)

evlenmiştir. Başvuran, birkaç ay sonra çalışmak üzere Almanya’ya git-miştir.

6. Bayan A., 30 Temmuz 1981 tarihinde S. Adında bir çocuk do-ğurmuştur. Başvuran S.’nin doğumundan haberdar edildikten hemen sonra, 28 Eylül 1981 tarihinde, Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, babalığın reddi için bir dava açmıştır. 5 Ocak 1982 tarihinde, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü kan testi sonuçlarına dayanarak, baş-vuranın S.’nin biyolojik babası olmasının muhtemel olduğu sonucu-na varmıştır.

7. Mahkeme 1 Haziran 1982 tarihinde, Adli Tıp Enstitüsü’nün ra-poru ışığında ve başvuran ile bayan A.’nın evlenmeden önce birlikte yaşadıkları ve çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş bulunduğu ol-gularını göz önünde tutarak, başvuranın davasını reddetmiştir.

8. Söz konusu evlilik 6 Haziran 1989 tarihinde boşanma ile sona ermiştir. Mahkeme, sırasıyla, S.’nin bakımı ve bayan A. İçin başvura-nın 1.500.000. Türk lirası (TL) ve 2.500.000.TL nafaka ödemesine karar vermiştir.

9. 4 Mart 1997 tarihinde Almanya’da başvuranın S.’nin biyolojik babası olmadığını ortaya koyan bir DNA testi yapılmıştır.

10. Başvuran 10 Nisan 1997 tarihinde, DNA testinin bulguları-na dayabulguları-narak, babalığın reddi davası için Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, yargılamanın yenilenmesi talebiyle başvurmuştur. Mahkeme yeni bir DNA testi yapılmasına karar vermiştir.

11. Bu arada Bayan A., 30 Mayıs 1997 tarihinde, aynı mahkemede, başvuranın, S.’nin bakımı için ödemekle yükümlüğü olduğu nafaka-nın arttırılması istemli ayrı bir dava açmıştır. Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi, 26 Kasım 1997 tarihinde, söz konusu miktarın 10.000.000. TL’ye çıkarılmasına karar vermiştir. Yargıtay bu kararı, 11 Mayıs 1998 tarihinde onamıştır.

12. Adalet Bakanlığı, (Adli Tıp Kurumu) Biyoloji Bölümü’nde ya-pılan Adli DNA testi de, evvelki testin bulgularını doğrulamıştır.19 Ağustos 1998 tarihli rapor, başvuranın S.’nin biyolojik babası olmadı-ğı sonucuna varmıştır.

13. Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi, 20 Mayıs 1989 tarihinde, başvurucunun 1 Haziran 1982 tarihli kararın iptali ve yargılamanın

(4)

yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir. Mahkeme HUMK m. 445/1’i, yeni elde edilen delilin ilk yargılama sırasında mevcut olması ve mücbir sebep nedeniyle elde edilememiş olması gerektiği anlamına gelecek şekilde yorumlamıştır. Ancak, DNA testi mahkemenin nihai hükmünü vermesinden yıllar sonra yapılmıştır. Mahkeme, Yargıtay’ın 1969 yılında benzer bir davada nihai karardan yıllar sonra yapılan kan testine dayanılarak, davacının babalığın reddi davasının yargılaması-nın iadesi isteminin kabul edilemeyeceğine ilişkin kararına atıfta bu-lunmuştur.

14. Başvuran, 6 Temmuz 1999 tarihinde, mahkemenin bir dava-nın esasını, ilgili davadava-nın esasına girdikten sonra, usule ilişkin sebep-lerle davayı reddedemeyeceğini ileri sürerek, Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına karşı temyize başvurmuştur. Başvuran ay-rıca, 5 Ocak 1982 tarihli raporun sırf varsayımlara dayalı olduğunu, oysa 1997 ve 1998 yıllarında yapılan DNA testlerinin kendisinin S.’nin babası olmadığı biyolojik gerçeğini ortaya koyduğunu ileri sürmüştür.

15. Yargıtay, 1 Kasım 1999 tarihinde, ilk derece mahkemesinin ka-rarını S.’nin reşit olması ve menfaatlerinin annesiyle çatışması dolayı-sıyla, davanın tarafı olması gerekçesi ile bozmuştur.

16. Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki yargılama yeniden başlamıştır. S. davaya ikinci davalı olarak dahil edilmiş ve duruşma-dan da haberdar edilmiştir. Buna rağmen ne Mahkemede hazır bulun-muş ne de yazılı bir beyan sunbulun-muştur. Mahkeme, 28 Kasım 2000 tari-hinde daha önceki gerekçelerle, başvuranın yargılamanın yenilenmesi talebini reddetmiştir. Başvuran kararı temyiz etmiştir.

17. Yargıtay, 19 Nisan 2001 tarihinde ilk derece mahkemesinin ka-rarını onamıştır. Yargıtay kendi içtihatlarının ışığında, fennin gelişme-sinin, HUMK.445/1 de düzenlenen mücbir sebep olarak değerlendiri-lemeyeceğine karar vermiştir.

18.12 Ekim 2001 tarihinde başvuranın karar düzeltme talebi red-dedilmiştir.

II. İLGİLİ İÇ HUKUK

19. Yargılama zamanına ilişkin HUMK m. 445/1 aşağıdaki gibidir: “Katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlar hakkında

(5)

aşağı-daki sebeplere binaen iadei muhakeme talep olunabilir:

Muhakeme esnasında esbabı mücbireye veya lehine hükmolunan tarafın fiiline binaen elde edilemeyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından son-ra ele geçirilmiş olması”

20. Medeni Kanun’un (22 Kasım 2001 tarih, 4721 no.lu) ilgili hü-kümleri aşağıdaki gibidir:

Madde 285

“Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.”

Madde 286

“Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.”

Madde 287

“Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olma-dığını ispat etmek zorundadır.”

“Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evlili-ğin sona ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.”

Madde 289

“Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sıra-da başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlaya-rak bir yıl, her halde doğumdan başlayabaşlaya-rak beş yıl içinde açmak zorundadır.”

HUKUK

I. SÖZLEŞMENİN 8. MADDESİNİN İHLALİNE İLİŞKİN İDDİA

(6)

eşinden doğan çocuğun babası olmadığına dair bilimsel delile sahip olmasına rağmen, bu durumu mahkemeye tespit ettiremediğinden ya-kınmaktadır. Sözleşme’nin 8. maddesi aşağıdaki gibidir:

Madde 8

“1.Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı

gös-terilmesi

hakkına sahiptir.

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik,

kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçü-de ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.”

A. Kabul Edilebilirlik

22. Mahkeme, başvurunun Sözleşme’nin 35/3. maddesi çerçeve-sinde açık bir şekilde dayanaksız olmadığını belirtmektedir. Mahkeme ayrıca, başvurunun başkaca nedenlerle de kabul edilemez olmadığını belirtmektedir. Dolayısıyla başvurunun kabul edilebilir olduğuna ka-rar verilmesi gerekmektedir.

B. Esas

23. Hükümet yasal babalık karinesinin amacının genel olarak, ev-liliği, aileyi ve toplumsal istikrarı korumak olduğunu ileri sürmüştür. Hükümet aile ilişkilerinde yasal kesinliği sağlamak ve çocuğun men-faatlerini korumakta zorunluluk bulunduğunu savunmuştur. Hükü-met bundan dolayı, Yerel Mahkemenin işbu davada, şikayetini biyolo-jik gerçeğe dayandıran başvurucudan ziyade çocuğun ve ailenin men-faatini koruduğunu savunmuştur.

24. Başvuran, 5 Ocak 1982 tarihli raporun sonucunun, zamanın tek-nolojisiyle gerçekleştirilen yalnızca bir kan testi sonuçlarına dayanma-sı nedeniyle, sadece bir varsayım olarak değerlendirilebileceğini ileri

(7)

sürmüştür. Bununla beraber, hem Türkiye’de ve hem de Almanya’da gerçekleştirilen DNA testleri sonuçları, tartışılmaz bir biyolojik duru-mu yansıtmaktadır.

1.8. Maddenin Uygulanabilirliği

25. Mahkeme, evlilik birliği içerisinde doğan bir çocuğun babalı-ğının reddine ilişkin koca tarafından açılmış davaları daha önce de ele almıştır. Bahsi geçen davalarda, amacı hukuken mevcut olan aile bağ-larını sona erdirmek olan babalık davabağ-larının her halükarda babanın varsayılan (tartışmalı) çocukla ilişkilerinin tespitinin onun “özel ya-şamını” ilgilendireceği bulgusu nedeniyle başvurucunun “aile yaşa-mını” ilgilendirip ilgilendirmediği sorusu cevapsız bırakılmıştır (Yıl-dırım / Avusturya,no.34308/96,19 Ekim 1999, ve Rasmussen / Dani-marka, 28 Kasım 1984 tarihli karar, seri A no.87, p.13, &33).

26. İşbu davada başvurucu, biyolojik delile dayanarak, yargı yo-luyla babalık karinesini çürütmeyi amaçlamaktadır. Tüm bu yargıla-maların amacı, aynı zamanda kendisi adına kaydedilen, bayan A.’nın kızı ile yasal ilişkisinin tespit edilmesidir.

27. Dolayısıyla, davanın olguları, Sözleşmenin 8.maddesi sınırları içerisine girmektedir.

2. Genel İlkeler

28. Mahkeme, 8.maddenin temel amacının, bireyi kamu görevlile-rinin keyfi uygulamalarına karşı korumak olduğunu yineler. Ek ola-rak, özel ya da aile yaşamına etkin saygının sağlanmasının içinde ba-rındırdığı pozitif yükümlülükler de mevcut olabilir. Bu yükümlülük-ler, bireylerin kendi aralarındaki ilişkiler alanında dahi özel hayata saygının güvence altına alınmasını düzenleyen önlemlerin alınması-nı da ihtiva edebilir (bkz. Mikulic / Hırvatistan, no. 53176/99, &57, ECHR 2002­I).

29. Hal böyle olmakla birlikte, bu madde kapsamında düzenle-nen Devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasındaki sınırlar, ke-sin bir tanımlama yapmaya izin vermemektedir. Her şeye rağmen

(8)

uy-gulanabilir ilkeler benzerdir. Her iki bağlamda da dikkat bireyle top-lumun çatışan menfaatleri arasında bir bütün olarak kurulması zorun-lu olan adil bir dengeye verilmelidir. Her iki bağlamda da Devlet belli bir miktarda takdir hakkına sahiptir (bkz. Keegan / İrlanda,26 Mayıs 1994 tarihli karar, Seri A no.290,p.19, &49, ve Kron ve Diğerleri / Hol-landa,27 Ekim 1994 tarihli karar, Seri A no.297­C, p.56, &31).

30. Mahkeme görevinin, ulusal düzeyde babalık ihtilaflarını dü-zenlemekle görevli yerel makamların yerine geçmekten ziyade, bu yet-kililerin takdir yetkilerini kullanırken verdikleri kararları, Sözleşme uyarınca gözden geçirmek olduğunu yineler (bkz. Mikulic, yukarıda bahsedilen ve Hokkanen / Finlandiya, 23 Eylül 1994 tarihli karar, Seri A no. 299­A, p.20, &55). Mahkeme, bu nedenle, davalı devletin, başvu-ranın babalık davasının ele alınmasında, Sözleşme’nin 8. maddesin-den kaynaklanan pozitif yükümlülüklerine uygun davranıp davran-madığını inceleyecektir.

3.8. Maddeye Uygunluk

31. Mahkeme, başvuranın 1 Haziran 1982 tarihli kararın iptali ve yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair Yerel Mahkeme ka-rarının hukuka uygun olduğu konusunda taraflar arasında bir anlaş-mazlık bulunmadığını gözlemlemektedir. Gerçekten de başvuranın ta-lebi, Mahkemenin nihai kararını verdikten sonra elde edilen, yargıla-ma sırasında mücbir sebepten dolayı elde edilemeyen bir belge nede-niyle Mahkemenin yargılamanın yenilenmesine karar verebileceğini düzenleyen HUMK’nın 445. maddesine dayanmaktadır. Bununla be-raber, Yargıtay içtihatları, fennin (bilimin) gelişmesinin, yukarıda bah-sedilen madde kapsamında mücbir sebep olarak değerlendirilemeye-ceğini şart koşmaktadır. Buna karşın yerel mahkemenin 445. madde yorumu, DNA testinin yaygınlaşmasına kadar, babalığa ilişkin biyolo-jik gerçeği tespit ettiremeyen kişilere herhangi bir olanak vermemek-teydi.

32. Mahkeme daha önceden de, doğum kaydı yapıldığının öğre-nilmesinden itibaren bir yıldan fazla süre geçtikten sonra baba olama-yacağının farkına varan bir başvuranın, babalığı reddetmesinin engel-lenmesi olgusunun, ulaşılmak istenen yasal amaçlarla orantılı

(9)

olmadı-ğını olmadığına karar vermişti (Shofman / Rusya, no. 74826/01, &45, 24 Kasım 2005) Mahkeme, Mizzi / Malta kararında, başvuranın baba-lığı reddine asla izin verilmemesi olgusunun, hedeflenen yasal amaç-lara uygun olmadığını tespit etmiştir (no. 26111/02, &114, AİHM 2006­ ..). Ancak bu tespitler, başvuranın çocuğun kendisinden olmadığından şüphelenmediği ve ancak yalnızca bir dava açması için belirlenen ya-sal zamanaşımı süresi çoktan geçtikten sonra şüphelenmeye başladığı davalarda yapılmıştır.

33. Bununla beraber, işbu davada durum farklıdır. Başvuranın, daha baştan itibaren babalığı konusunda şüpheleri bulunduğu ve bun-dan dolayı Medeni Kanunun 289.maddesinde düzenlenen zaman sü-resi içerisinde ki, S.’nin doğumunu takiben iki aydan kısa bir sürede, babalığın reddi davasını açtığı görülmektedir. Buna karşın, başvuran Medeni Kanunun 287. maddesinde düzenlendiği şekilde S.’nin babası olmadığını ispatlama olanağından yoksun kalmıştır. Bu nedenle Mah-keme, çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş bulunduğu olgusuna dayanarak, başvurucunun baba olarak kabul edilmesine hükmetmiş-tir.

DNA testinin yaygınlaşmasıyla, başvurucu ve S. test yaptırmış ve başvurucunun S.’nin babası olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun-la beraber, testin doğruluğuna ilişkin hiçbir şüphe bulunmamasına rağmen, Mahkeme, başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebi-ni reddetmiştir. Mahkeme, yetalebi-niden yargılama yapılabilmesi için, yetalebi-ni elde edilen delilin yargılama sırasında mevcut olması ve mücbir se-bep dolayısıyla elde edilememiş olmasının zorunlu olduğu kanaatin-dedir. Mahkeme, hal böyle olmakla, bilimsel gelişmenin madde hük-mü kapsamında hük-mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceği sonucu-na varmıştır.

34. Mahkeme (AİHM), Hükümetin, başvuranın ilk babalığın red-di davasını açtığı tarih olan 1982 yılında DNA testi yaptırmanın tekno-lojik zorluğunu hesaba katmaksızın başvuranın yargılamanın yenilen-mesi talebinin reddedilyenilen-mesinin, demokratik toplum gereklerine neden uygun olduğu hususunda herhangi bir gerekçe sunmadığını gözlem-lemiştir. Mahkeme (AİHM) bunun yanı sıra, Hükümetin, yerel mah-kemelerin, başvurucudan ziyade çocuğun ve ailenin menfaatlerini ko-ruduğu savunmasını inandırıcı bulmamıştır. Özellikle de çocuğun

(10)

menfaatlerinin ne şekilde korunduğu ortaya konulamamıştır. Mahke-me (AİHM) başvurucunun bilimsel delillere göre kendisinden olma-yan bir çocuğun babalığını en azından reddetme hususunda meşru bir hakka sahip olduğu kadar çocuk S’nin de biyolojik babasının kimliği-ni bilmekte bir menfaati bulunduğunu belirmektedir.

35. Mahkeme(AİHM) içtihatlarına göre, hem kanıtlanmış gerçek-ler hem de tüm ilgiligerçek-lerin istemgerçek-leri göz önüne alınmaksızın, yasal bir karinenin biyolojik ve sosyal gerçekliğe üstün tutulduğu bu durum, Devlete bırakılan takdir marjı (hakkı) göz önüne alındığında dahi, özel ve aile yaşamına etkin bir saygının sağlanması yükümlülüğü ile bağ-daşmamaktadır (bkz. Kron, yukarıda bahsi geçen, &40).

36. Mahkeme (AİHM) bilimsel gelişmenin, HUMK m. 445/1. mad-desi kapsamında düzenlenen bir yargılamanın yenilenmesi sebebi ola-rak değerlendirilmemesinden dolayı, başvuranın babalığı reddetmesi-nin engellenmesi olgusunun, hedeflenen meşru amaçlarla orantılı ol-madığı kanaatindedir. AİHM ilaveten, aile ilişkilerinin hukuki kesinli-ğinin korunmasına ilişkin genel yarar ve başvuranın biyolojik delil ışı-ğında yasal babalık karinesini yeniden inceletme hakkı arasında adil bir denge kurulamadığını ifade etmektedir. (bkz. Mizzi, yukarıda bah-si geçen, &114, ve Shofman, yukarıda bahsedilen &45). AİHM, yerel mahkemelerin mevcut yasayı bilimsel gelişmelerin ve takip eden sos-yal yansımaların ışığı altında yorumlaması gerektiği görüşündedir.

37. Mahkeme, davalı kendine tanınan takdir marjına rağmen, dev-letin başvurucunun sözleşme gereği sahip olduğu özel yaşamına say-gının sağlanmasında başarısız olduğu sonucuna varmıştır.

38. Bundan dolayı bir Sözleşme madde 8 ihlali tespit edilmiştir. II. SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNCE YAPILAN BAŞVURU 39. Sözleşmenin 41. maddesi aşağıdaki gibidir:

Madde 41

“Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal

(11)

ihla-li ancak kısmen telafi edebiihla-liyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hak-kaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. “ 40. Başvuran maruz kaldığı zararın giderilmesini istemekte, ancak miktarı Mahkemenin takdirine bırakmaktadır.

41. Mahkeme, öncelikle, herhangi bir maddi zarar anlamında bir delil bulunmadığını belirtir. Diğer yandan, Mahkeme, başvurucunun devletin özel yaşama saygı gösterilmesi hakkına ilişkin pozitif yüküm-lülüğüne uymakta başarısız olmasının sonucu olarak özünde bir ma-nevi zarara maruz kaldığını kabul etmektedir. Mahkeme başvuranın maruz kaldığı manevi zararın yalnızca Sözleşme’nin ihlalinin tespi-tiyle tazmin edilemeyeceğini dikkate almaktadır. Adil bir temelde de-ğerlendirme yapılarak, başvurana 5.000.EURO –bu miktara işletilme-si muhtemel her türlü vergi eklenmek suretiyle­ ödenmeişletilme-sine karar ve-rilmiştir.

B. Masraf ve giderler

42. Başvuran bu başlık altında bir talepte bulunmamıştır. C.Gecikme faizi

43. Mahkeme, Avrupa Merkez Bankası’nın en yüksek kredi faiz oranına üç puan eklenmek suretiyle gecikme faizi işletilmesini uygun bulmuştur.

Bu nedenlerle, mahkeme oybirliği ile, 1. Başvurunun kabul edilebilir olduğuna,

2. Sözleşmenin 8.maddesinin ihlal edildiğinin tespitine,

3. (a) Davalı devletin, başvurana manevi tazminat olarak, kararın, Sözleşmenin 44/2 . maddesine uygun olarak kesinleşmesi tarihinden itibaren üç ay içerisinde 5.000.Euro (beşbin Euro)nun –işletilmesi muh-temel olan her türlü vergi ile birlikte ­ ödeme tarihindeki kurdan Yeni Türk Lirasına çevrilerek ödemesine,

(12)

(b) Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin geçmesinden itibaren öde-me tarihine kadar, yukarıdaki miktara Avrupa Merkez Bankasının en yüksek kredi faiz oranının üzerine üç puan ilave edilmek suretiyle ba-sit faiz işletilmesine,

karar vermiştir.

ngilizce hazırlanmış ve Mahkeme Kurallarının 77/2. maddesine uygun olarak yazılı bir şekilde 9 Kasım 2006 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Vincent Berger Bostjan M. ZUPANCIC Yazı İşleri Md. Başkan

Sözleşmenin 45/2. maddesi ve Mahkeme Kurallarının 74/2. mad-desi uyarınca, Bay Zupancic’in ayrık görüşü karara eklidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Mahkeme, Rize’de yapımı planlanan Melikom ve Uzundere-2 HES projeleri için çevre Bakanlığı’nın verdiği ’çED olumlu’ karar ının yürütmesini durdurdu.. Bu

Defalarca köylülerin üzerine jandarma ve polisi sald ırtan ve mahkeme kararı gelmeden inşaatı başlatmakta ısrar eden firma yetkilileri ise araçlar ın yakılmasıyla ilgili

başlanan tesisler için bütün izinlerin alındığını iddia eden Cargill yönetimi izin sürecinin başbakanlık yüksek planlama kurulu tarafından verilen Orhangazi'de

Daha sonra mobil santrallar çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan yönetmelik değişikliğiyle 'çED' olur raporu verilerek 1 Ağustos 2007'de tekrar faaliyete

Çevreciler ve hukukçular, hükümet üyelerinin söz konusu uygulamayla anayasay ı ihlal suçu işlediklerini belirterek Yargıtay Başsavcılığı ve Ankara

Mahkeme kararlarına rağmen hidroelektrik santrali inşaatlarının devam etmesine tepki gösteren Senoz Vadisi halkı, eylemlerine 22 Kas ım'da İstanbul, Altunizade'de

Coon Vadisi’nde sertifikal ı organik hayvan yetiştiriciliği yapan Jim Munsch "Bu kanun, çiftçilerin hayvanlarını beslemek amac ıyla genetik modifikasyon içermeyen yonca

TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, 24 Şubat 2009 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili verilen yargı kararlarına karşı idarenin