S u lta n M e c it
Küçük yaşmdanberi sarayda ter
biye edilen Bezmiâlem, ilk genç kız
lık yıllarında ikinci Mahmud’un ik
balleri sırasına girmiş ve 1823 te
Şehzade Abdiılmeeid’i dünyaya ge
tirmişti.
Bezmiâlem Kadınefendi, OsmanlI
sarayında bir şehzade ve
bilhassa
bir veliaht validesi olarak büyük bir
itibara sahibolmuş, ikinci Mahmut,
tahtına vâris bir şehzade
doğuran
kadınına birçok hediyelerde, ihsan
larda bulunmuştu.
1839 yılında İkinci Mahmud’un ö-
lümü üzerine Abdülmecit padişah o-
lunca
Bezmiâlem
Kadınefendi de
“ valide sultanlık” pâyesine yükselmiş
ve genç oğlunun saltanat işlerinde
bir yardımcısı olmuştu.
Genç bir Gürcü güzeli olan yeni
valide sultan, iyilikten ve hayır yap
maktan zevk
duyuyor,
zevcinden
kendisine kalmış büyük
servetini
★
Oğlu kadar hayrı, hasenatı da sever di. Genç padişahı devlet işlerinde ikaz öder, fakat, ona güzel eariyeler ve
randevular temininden do geri kalm azdı.
★
Yazan : H alûk Y . Şehsuvaroğlu
hastahane, mektep, cami gibi hayır
lı işlere sarfediyordu. Hastahanesiy-
le mektebi,
devrinde, imparatorlu
ğun en ileri iki müessesesi halinde
bulunuyordu.
O tarihlerde
îstanbulda yaşıyan
bir Ingiliz amirali valide sultanın bu
eserlerinden sitayişle bahsetmekte
ve şunları yazmaktadır: “ Valide sul
tan aşağı sınıftan olsun, yukarı sı
nıftan olsun kadınların dâvasını da
ima müdafaa ederdi, iki cami, bir
de bütün yoksul Müslümanlara mah
sus olmak üzere hastahane yapmış
tır ki, Osmanlı
imparatorluğunda
gerçekten hastahane denilmiye lâyık
tek müessesedir..”
Gene amiral: “ Valide sultanın oğ
lu üzerindeki tesirini oğlunun ve dev
letin iyiliğine kullandığını” da kay
detmektedir.
ikinci Mahmud’un ölümünden son
ra on beş sene yaşıyan ve henüz kırk
altı yaşında hayata gözlerini yuman
valide sultan, saraya ait, devlet işle
rine ait birçok hususlarda oğlu ile
mektuplaşmış, oğluna zaman zaman
bâzı nasihatlerde bulunmaktan geri
kalmamıştır.
Valide sultanın,
Topkapı sarayı
arşivinde mevcut mektuplarında; bo
zuk bir imlâ ile bazan devlet işleri
hakkında faaliyetlerde bulunduğu,
bazan da saray dedikodularını oğlu
na büyük bir ehemmiyetle nakleyle-
diği görülmektedir.
Valide sultan, devlet işleri hakkın
da kendi emniyet ettiği şahıslardan
2098
ikinci yansında Neyzen Mehmet Çelebi. Kemani ah yelebi, nanende rceeep Çeleni, ve kuklacı meşhur Usturacı Mehmet şahıs larına itimadolunan ve bunlan yetiştiren kimselerdendi.
Carıyeıerm başı, valde ■ sultan dairesi mensuplarından olan kâhya kadmdı. Amir lik alâmeti olarak elinde gümüş kaplı bir değnek taşırdı. Hünkâr dairesindeki muh telif eşyayı mühürlemek için yanında mühri numayun vardı. Padişah kadınları bile kendisine riayet ederlerdi. Muavini hazinedar ustaydı.
Padişahın canı, cariyelerden biriyle eğ lenmek istediği zaman kızların dairesine gidip onları sıra halinde gördüğü ve han gisini beğenirse önüne bir mendil attığı hakkmdaki meşhur rivayet doğru değildir. Böyle bir istek vukuunda, hükümdar esa sen şahsen tanıdığı cariyelerden kimi is terse kızlarağasma haber yollayıp bildirir di. Öbür cariyeler hemen onu tebrik ede rek hamama götürüp yıkarlar, güzel koku lar sürerler, gayet zarif şekilde giydirilip süslerlerdi. Padişah bu sırada kıza bir he diye gönderir, bunun üzerine arkadaşları onu çalgı ve şarkılarla hünkârın yatak
o-dasma götürürlerdi. Hükümdarın dairesine yaklaşıldığı zaman bir haremağası, keyfi yeti nauer vererek padişahtan kızın içeri girmesi için ayrıca müsaade alırdı.
Odaya giren kız, koşarak padişahın a- yaklarım öpmek üzere atılırdı. Hükümda rın mahremiyetine girdikten sonra kâhya kadına teslim olunur ve tekrar ayni mera simle hamama götürülürdü. Bu merasimin sonunda cariye “ ikbal” derecesine yüksel miş olurdu.
*
Sarayda bir de padişahla sihri bağı bu lunan kadınlar, yani hükümdarların anne leri, kızkardeşleri veya kızları vardı. Va lide sultanlar harem dairesinin mutlak hâkim ve âmiri idiler. Herkes kendilerine hürmet ve itaate mecbur bulunurdu. Yal nız Deli İbrahim, hasekilerimi annesi Kö sem Sultandan üstün tutmuştu. Valide sul tanların çoğu, devlet işlerinde bile na fiz olurlardı. Padişahların hemşireleri ve kızları ise ekseriya genç yaşta evlendiri lirler, onun için sarayda fazla kalmazlar dı. Maamafih, sarayda bulunanların ayrı daireleri olurdu ve sultan diye anılırlardı.
(Arkası 2164 üncü sayfada)
R ik o 'n u n ta r ih in d e n a ld ığ ım ız b u resim de s a r a y d a k a d ın la rın e ğ le n c e s in i pek h a y a li ve m üha-lâ g a lı o la ra k g ö s te r m e k te d ir
t
B ey ile, L on dra s e fa r e tin d e R eşit P a şa ’ nın y e rine b ıra k ılm a k ü zere B erlin s e fir i s a b ık ı R ıfa t P a ş a ’ nın r e fa k a ti â s ıfa n e le r in d e b u lu n m a sın ı e l zem g ö r ü rü m .
M ü teh a s sıs o la ra k d a , bu n da n e v v e l V e rsa y - da b iz e te v d i e d ilm iş ola n m ua h ede p r o je s in in te tk ik iy le buna m u kta zi ce v a p la r ın em ri tah ri - rin d e ib ra zı d ira y e t ve e h liy e t e y le m iş ve hu - d u tla rım ız ın a h v a li t a b iiy e ve c o ğ r a fy a ve ır- k ıy e s i ve m e m le k e tim i zin a h va li s iy a s iy e ve a s k e riy e , m a liy e , h u k u k iye ve n a fıa sı h a k k ın d a m a lûm atı n a z a riy e v e a m e liy e ! m ü k em m eley i haiz b ir a sk e r î m ü te h a ss ıs, b ir m a liy e, b ir um urı h u k u k iy e ve b ir n a fıa m ü te- h a s s ıs la r iy le b ir evra k m em u ru v e iki d a k t ilo g ra fta n m ü rek k ep k ü çü k b ir h e y e t b u ! u n - m ası m a k sa d a tam a m en k â fid ir , k a n a a tin d e y im . G erek Y u n a n ista n m a- h a filin in g e r e k s e Istan - bul p a tr ik h a n e sin in t c - ş e b b ü s a tı m a lû m es in c k a rşı m ü e s sir b ir su rette m u k a b e le d e b u lunm ak ü zere a sk e r i m üteha s> ı -
sın m ü ta rek en in b id a y e tin d e n b e r i T ra k y a ’ da, İz m ir’ de, B ursa , İzm it v e K a ra m ü rsel h a v a lisin d e Y u n a n lıla r ta r a fın d a n irtik â p olu n a n fe c a y iin b ü tün t a fs ilâ t ın a v â k ıf o lm a s ı elzem o ld u ğ u g ib i, alelû m u m m ü te h a ss ısla rın A n a d o lu ’ nun son v a z iy e t ve m a ta lib a tı a rz iy e s i h a k k ın d a m alû m a tı k â fiy e s a h ib i o lm a la rı pek fa y d a lıd ır .
T e k lifim i itm am iç in , m a liy e m ü te h a s s ıs lığ ın a e ly e v m P a ris ’ te b uluna n m a liy e h e y e ti t e f t i ş iy e m ü dü rü K âzım B ey, n a fıa m ü te h a s s ıs lığ ın a e l yev m İsta n b u l’ da bulu n a n s a b ık n a fıa m ü s te ş a rı M u htar B ey, um urı a s k e r iy e m ü t e h a s s ıs lığ ın a e ly e v m s e r y a v e r o lu p e v v e lc e m a iy e ti s â m ile rin - de P a r is ’ te b u lu n m u ş o - lan e rk â n ıh a r b iy e k a y - m ak am ı K adri B ey v e um urı h u k u k iy e m üte - h a s s ıs lığ ın a d?_ t a r a fı s â m ile rin d e n b ir m ü n a s i bi in tih a p o lu n u rsa p e k m u v a fık o la c a ğ ı z a n n ın » d a y ım .
H em en C enabı Hak zatı sâ m ii s a d a r e t p e n a - h ile rin i t e v fik a tı s ü b h a - n iy e sin e m a zh a r b u y u r sun âm in .
2 1 ce m a z iy e le v v e l 1 3 3 9 ” '
Bu mektupta ifade düzgün, imlâ pek na dir hatalı ve vatan sevgi ve endişeleri pek açık şekilde belli. Fakat aynı zamanda bir gösteriş edası da yok değil ve bilhassa icrayı ' hükümet et - mek, iş başında bu - lunmak ihtirası o ka dar kuvvetli ki, öm ründe yarım saat bir devlet işi görmemiş olan şehzade, altmış senedir devlet hizme tinde bulunan sadrazama sade tahminlerde bulunmuyor, sade arzular izhar etmiyor da devlet idaresinin en teknik cihetlerine de karışıp daktiloların miktarı hakkında bile kendisini tenvire kalkıyor!..
A b d iıim e c id ’ in k e n d is in e m ek tu p y a z d ığ ı S adra za m T e v fik P aşa
★ ★ ★
S a r a y k a d ı n l a r ı
(Baş tarafı 2161 inci sayfada) Hükümdarlar vefat edince valideleriyle henüz evlenmemiş kızları ve kadınlarından çocuksuz veya kız çocuklu olanları eski saraya gönderilirlerdi. Erkek cocuğu olan haseki sultanların, eğer yeni padişah çocuk ları katletmemiş ise, sarayda kalmak ve eski mevkilerini muhafaza etmek hakla rıydı. Diğer hasekiler ise ekseriya devlet ricalinden biriyle evlenmiye icbar olunur lardı. Bunun gibi, herhangi bir hali veya tavrı beğenilmiyen cariyeler de, hattâ, pa dişahın mahremiyetine girmiş dahi olsa lar, saraydan çıkartılıp mevki sahibi bir zata verilirlerdi. Acemilerden birisi büyü cek bir kabahat işlerse, ekseriya el altın dan esir pazarına gönderilip sattırılırdı.
İkbal derecesine ermiş cariyelerden, her hangi bir sebep dolayısiyle saraydan çıkar tılıp başkasiyle evlendirilenlerin sonradan evvelce hükümdardan gebe bulundukları anlaşılsa bile doğurdukları çocuklar res men padişah çocuğu olarak tanınmazdı. Birinci Mahmut zamanında iki kere sadra zam olan Hekimoğlu Ali Paşanın bu hü kümdarla ve askerî mektepler müfettişi Zülüflü İsmail Paşanın İkinci Abdülhamıt- le bu şekilde kardeş olduğu söylenir. Abdül- hamid’in İsmail Paşaya itibarı ve onu bu yüzden saraydan ayırmayışı malûmdur. Bi rinci Mahmud’un da. Hekimoğlu Ali Pa şaya, huzuruna girdikçe, kıyam ettiği ve bir keresinde ağzından:“ Buyurun birader:'" sözünü kaçırdığı meşhur rivayetlerdendir.