¿ünden, Bugünden:
Evde, alla, avraliaki ağar
Eskilerce üç şeyde uğurluluk ve ya uğursuzluk mücerrepti. Evde, atta, avratta. Yalnız atalardan kal ma söz değil, hakkında hadîs bulun duğumu da söylerler, buna can ve yürekten iman ederler, uğursuzluğu önliyecek tedbirlere baş vururlardı.
Meselâ, talihin güler yüz göster- mesile kese biraz yükünü almış. Ba badan kalan köhne ev gözden düş tüğü sebeple bir münasibi alına cak, yahut yaptırılacak. Dairenin yolu uzak geldiği için gidip gelme ğe, ırada da gezintiye mahsus bir bin-.k beygiri, yahut küçük bir araba ile tek at tedarik edilecek. Mürüv vet görelim diye mahtum evlendi rilecek. Halde vefat ettiğinden, et medi ise eskidiğinden, (küllü cedi. dü lezze, küllü atikü lâhazze) de nerek bir İkincisi, üçüncüsü veya dördüncüsü yerine konacak (ma lûm a, birincisine ayak pabucu, İkin cisine bel kuşağı, üçüncüsüne baş tacı, dördüncüsüne gönül ilâcı) de nirdi.
Bu akla gelenlere kolları sıvama dan, ev alınır veya yaptırılırken pe yinin verilmesi, temelinin atılması eşref saate raslatılır, beygir seçilir ken alnının akıtmasına, sağrısının düşük olmamasına, sekilerinin (ya ni ayaklarındaki beyazların) dör dünde de bulunmamasına ikkat edi lir; kıza, hatuna söz kesilmede, su- îehadan bir kimse istehareye yatırı lırdı. Böylece yevmsizliği sigorta edecek hususlardan geri kalınmaz, yine de encamın çapan oğlu çıkma sına mâni olunamazdı.
Bizim çocukluğumuzda yaş yaşa mış, gün görmüş erkekler ve kadın lar, evde, atta, avrattaki uğursuz luklara dair boyuna çene işletirler, Örnekler sayıp dökerlerdi. Kulağım da kalanları yazacağım:
Saraçhanebaşmda, evimizin civa nda, 35-40 odalı bir berhane vardı. Sahibi Nusret efendi, Sultan Mecit zamanında (menasıbı divaniye) as habından, yüksek rütbeli bir zatmış. Konağı yaptırıp içine taşınmış. Bir iki ay geçer geçmez yallah öbür dünyaya. Arkasından karısı, baldızı;
leri üzerine arabacıyı yakalayıp Üs küdar mutasarrıflığına götürüyorlar. Paşakapısmda aylarca muhakeme muhakeme. Uzatmıyalım, arabacı beraet kazanıp mahpesten salıverili yor.
Bu vaka üzerine, Ziverbey yoku-j şuadaki ölüm geçidinin iki yanma : trenin geçme vakitlerinde, kapana- cak parmaklıklar konmuş.
ikinci Abdülhamid’in kız kardeşi Cemile Sultanın Feneryolundaki kasrı da uğuTsuzlardad sayılırda. Kurulurken, başağa fücceten ölmüş, ırgatbaşı iskeleden tekerlenip pa ramparça olmuş. Tamamlanıp içine yerleşir yerleşmez Sultanın büyük kızı Fethiye banım sultan kısa bir hastalık neticesinde, ardından 14 yaşındaki üçüncü kızı Fatma hanım sultan iki üç günün içinde ahrete gitmişler. Ağabeyleri Sakıp bey da hi bir kriz geçirirken, gözlerini aç- mamacasma yumuvermiş.
Satılığa çıkarılan bu kasrı eski kumandanlardan, (selâmlık resmine memur), Müşür Ahmet Eyüp paşa satın alıyor. Bir cuma. Yıldızdaki Vazifesinden dönmüş. Akşam güzel güze] yemeğini yeyip uyumağa, ya tak odasına girmiş. Ertesi sabah bir de baksınlar ki ebedî uykusunda.
Paşanın 17, 18 indeki ikinci kızı küçüklükten beri boş böğür sancısı çekenlerdendi. Getirilen hekim, san cıyan yere sürülmek üzere bir ruh veriyor. Taze, ilâcı sürüp yatıyor. (Rahatladı, daldı) sanılırken diyarı ukhada. Ruhla yamyaş bezi göğsün de unutmuşmuş, ruhta da çok mik tarda kloroform varmış meğerse.
Şu son vaka hepsini tamamlar: Eyüp paşanın oğlu, damadı şehri- yari Fuat beyin o köşkte doğup bü yüyen kızı. Nice şehrindelerken, 16-
1 7 çağlarında, yıkanmak için ban yo odasına girip kapıyı sürmeliyor. Çıkmaz da çıkmaz. Zorla kilidi sö küyorlar. Ne görsünler? Kömür ke silmemiş mi? Delinen havagazı bo rusundan sızan gazlar alev alıp za vallıyı o hale getirmiş.
daha arkasından büyük kızı. Birçok !
rey tin ekmek yerle.r; hava kararın ca yatsıya kadar idare fitilinin ışı ğında karşı karşıya pineklerierdi. (Bu içler acısı hallere sebep, kona ğın uğursuzluğu) denirdi.
-Kızıltoprakta (H ) beyin köşkü de onculaym.
Bu bey, Babıâli ricalinden, rüt beli, mevkili bir adammış. Köşkün meymenetsizliği, sahibini, durup du rurken, zamane hünkârının gözün den düşürmek, dertli etmekle kalsa ne âlâ. Bundan 60 sene önce, kira ile tutanların bile canını yaktığını, türlü türlü acılara, elemlere uğrattı ğım söyliye söyliye bitiremezlerdi. İlk kiracı, bahriye feriklerinden, Çinçon Haşan paşa, içine adımını atar atmaz, pek sevdikleri şipşirin, köskörps Habeş halayık, mangal yakarken, eteği tutuşuverip cayır ca yır yanmış.
Hasan paşada« sonra kiralıyan kib ar ve hatırlı bir bey, oraya taşın mış. Civan yaşta, sapasağlam kızı yoktan yere hastalanarak gürleyip gitmiş. Daha ardından, eski ahbap lardan bir zat, — evi« netamelili ğinden biç haberi yok — bir yaz ki ralıyor. Arası çok geçmeden köprü de, Kadıköyünün (4 ) numaralı ton tonuna bineceği esnada _ iskelenin aşağı kaymasile denize yuvarlanmaz mı? O aralık, bir buçuk yaşındaki
Bur topu gibi masumu da cennetine pervaz etmez mi?
Dahası var:
— Aman, başımıza bir felâket daha gelmede« bu evden kaçalım! diye fellik fellik başka yer ararken, bir gün zatı şerif daireden dönüyor- muş. Kadıköyüne çıkmış, faytoniyle evine geliyor. Ziverbey yokuşunu« alt başında, tam tren yolundan ge çeceği sırada, beriden apansızın bir şeytan arabası, yani çarkı elle hare-> ket ettirilen amele vagonu çıkıveri- yor. O anda devrilmesile ameleden biri derhal öbür dünyaya, bir İkin cisi de yaralar, bereler içinde. Ame leler kazma, kürekleri kaparak fay tonun etrafını kuşatıyorlar, arabacı yı alaşağı ediyorlar. Yaygaralar yağm ada:
Ata gelelim: Dillerdeki baş pe-’ şu kimselerdi:
P P3?3, şehremininin damadı, Cemile sultanın damadı.
•un A.'op paşaya teveccühü şa..a.<a sini gös ermek için na>' de bir binek atı ihsan ediyor; yaverlerinden biri- le paşanın Kuruçeşmedeki yalışına gönderiyor.
Bendei sadık memnun, minnet-1
tar. Duaların çeşidini, hâkipayi hü i mayuna yüz göz sürdüğünü tekraT- |
layıp dururken, beygire binmeğe he. j vesl eniyor.
— Taydır, haşarıcadır; yabancıyı belki yadırgar. Biraz alışsa malışsa! diyorlarsa da kararı karar.
Şurayı unutmıyalım: Ömründe, değil ata, eşeğe bile binmemiş. Şiş ko gövdesini beysa bocalarla eğere j oturtuyorlar. Yalının korusunda do- j laşırken küheylânda birdenbire şah- > lanma. Agop paşa tepetaklak yere; başı beyni dört bölük.
Şehremini Mazhar paşanı« dama dı Kemal bey, doktor Basri beyin oğlu, Haseki hastanesi operatörü Ahmet Nurettin beyin düğününe da vetli. Kaynatasının ona yeni aldığı yağız kadanaları kupaya koşturu yor. Aksarayda, Sorguççu sokağın daki evde yapılan kına gecesine gi diyor.
Gece yarısına kadar içki, ahenk, eğlenti. Geç vakit Beşiktaştaki ko nağa dönerken Eminönüne geliyor lar. Köprü açıkmış. Bekçilerden ses lenen meslenen oluyorsa da kim far kında? Arabacı da fitil. Kadanalar, kupa araba, içindeki burma bıyıklı haydi denizin dibine. Gidiş o gidiş.
Cemil sultanın damadı gayet ya kışıklı, nazik delikanlılardan Hayri j paşa at meraklısı. Macaristandan bakla kırı atlan henüz getirtmiş. Ra mazanın 15 inci günü, Topkapı sa rayından çıkışta, Şebzadebaşmdaki piyasaya katılıyor. Beyazıtta, Seras ker kapısının önünden tornistan ederken, seyyar Eyüp oyuncakçısı nın koca karı zırıltısından ürken hayvanlar arabayı yıldmm hıziyle Mercan yokuşuna doğru uçurmağa başlıyorlar. Delikanlı can hevliyle kendini faytondan dışarı atar atmaz, kaldırıma tos vurup o anda Tuhunu teslim etmez mi?
— Bu heriften öcümüzü alacağız! Kendisi de büyük tehlike atlat- mış, mucize kabilinden ölümden kuriu'nıuş. ? ışkın, perişan haldeki zatı şerifin:
V amin suçu yok, siz gelip ç.._, ın, devrildiniz! gibi
söz-Avratta uğursuzluklara misal mi istersiniz? Bu meyanda isim, cisim saysak hoş kaçmıyacak^ saymayıp kapalı geçsek tadı kalmıyacak. iyisi mi susalım ve lâfı burada keselim.
Sermet Muhtar Ahu j
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi