TAMBURİ CEMİL MERHUM
B
İR gün evvel bestekâr ve tanınmış musikişinas merhum Subhi Ziya özbekkan hakkında bir yazı neşrettikten bir gün sonra, büyük üstad Tanburî Cemil Bey merhum hak kında bir yazı daha yazmak, her ne kadar gazetecilik vasıfları- : j na aykırı gelirse de, bahis mevzuu olan şahsiyetin ehemmiyeti muharrire bu naçizane tavassutu hoş gördürür fikrindeyim, zi ra, Tanburî Cemil merhum, son asır Türk musikisinin ancak Dede’lerle, Seyyid Nuh’larla, Hafız P ostlarla mukayese edile bilecek bir «dehâ» dır.Biz üç gündenberidir Tanburî Cemil merhumun ölüm yıl- j dönümü münasebetiyle, radyoda yapılması icabcden anma tö renini bekliyorduk.
Radyonun bütün müracaat bürolarını aradık, taradık, kim senin haberi olmadığını öğrendik.
Nihayet aziz dostum doktor Nevzad Atlığ’a telefon ederek, neşriyatın Salı günü akşamı olacağını öğrenmiş bulunduk.
Cemil Beyin hâtırası umduğum ve beklediğim gibi olma dı, bu büyük adamın hayatını pek etraflı surette toplayan ve hazırlayan Niyazi Sayın’m himmet ve gayreti de yerini bula madı.
Bâki Süha Edipoğlu, Cemil Beyin musiki ve hayat hüvi yetini söyleyemedi, bütün anlatmak istedikleri, merhumun tak simleri içinde boğuldu.
Halbuki, Cemil Bey çapında adamlar, kendilerini ancak sazlarıyla, eserleriyle anlatırlar ve biz de Cemil Beyi, dinle mek isterdik.
Cemil Beyin evvelâ anma töreni olarak bir tanbur taksimi He başlandı, onu müteakiben bir kemençe taksimi dinledik, bunların icrası hakkında söz söylemek ne haddimize, fakat şu _ var ki doyamadık.
Nitekim kemençe taksimi de beni aç bıraktı.
Bu taksimlerden soııra Hafız Osman merhumla bir taııbur taksimi dinledik.
Hafız Osman, İstanbul'un en gür sesli hanendelerinden bi ridir, Tanburî Cemil’le değil, ayrıca vefatı yâd edilecek bir kıymettir.
Hafız Osman meyân içinde meyân basaıı bir hârika sestir, eski Boğaziçi mehtabiyelerindc, oııuıı bulunduğu sazın etrafı hasır döşenmiş gibi sandallarla dolardı, fakat burada neden Cemil Beyle birlikte alınmış bir plâğın çalınmasına lüzum gö rüldü?
Hafız Osman sazende değil, hanendedir, mahareti savtîdir, nitekim bu gazelinde de, harikulade incelikler yapmış ve bir insan sesinden beklenilen bütün hârikaları göstermiştir, anıma ne lüzum vardı?
Koskoca Cemil merhum, ömürnamesi, taksimleri ve yarıda kalan Şataraban saz semaisi, Hafız Osman’ın gazeli ile 25 da kikada, «oldu da bitti maşallah».
Cemil merhumun, bizim Türk musikisindeki, her bölüm hakkında, ayrı bir üslûbu, tarzı vardı.
Peşrevleri, şarkıları, saz semaîleri hep ayrı ayrı kısımlara bölünmüştür.
Bir ölüm hâtırası yâd edilirken, bütün bunların, ayrı ayrı hatırlatılmaları icabederdi.
Cemil Beyin yaptığı bir peşrevle, Tatyos Efendinin beste leri peşrev arasında fark vardır, erbabı bu iki eserin kime ait olduğunu sormadan anlar.
Cemil Beyde de, bestelediği güzel şarkıları dinlemek ister dik. Fakat «Felek yâr olmadı, balıt-ı-siyaha».
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi