. * U f
__
I
, B.
V V > V --,- V ) " ¿ , ..
Éf-'à^riv' ^Çjr.
'-$- '
PB:P bulutlu BÆulutlu Y:Yaqmurlu K:Kar S:Saânak
j£b j& V
f e
Dünya'da hava
| T a k v i m H ic r i 9 C. E V V E L 1423 R u m i:1 4 1 8 A m s t e r d a m 11/21 S1
imsak Güneş Öğle İkindi A kşam Yatsı B a ğ d a t 25/40 A İ s t a n b u l 3.47 5.42 13.18 17.13 20.41 22.25 B e r l i n 19/22 S L o n d r a 16/20 S A n k a r a 3.39 5.29 13.02 16.56 20.22 22.03 M o s k o v a 14/29 A İz m ir 4.10 5.56 13.25 17.15 20.41 22.18 P a r is 12/24 P B R o m a 18/28 S A d a n a 3.45 5.27 12.52 16.40 20.04 21.38"Metin Toker"
diye bir
müessese...
H A S A N PULUR
h . p u lu r @ m il liy e t .c o m .t rM
ETİN Toker de gitti... Behçet Necatigil’in ö- lümlere isyanı vardır:“Bıkmışım ölümlerden,
ölmeyin benden önce”
Yaşadıkça, yaşlandıkça bu isyanı hep tekrarlar olduk:
“Bıkmışım ölümlerden,
ölmeyin benden önce!”
★ ★ ★
METİN Toker’le hep kav ga ettik!!!
Yazıları için kavga ettik, 1 9 7 0 ’li yıllarda Ecevit için kavga ettik,
“1 2
M a r t”ta“Sağda ve Solda da
Vu-ruşunlar”
için kavga ettik,O GalatasaraylI, biz Fener bahçeli, hep kavga ettik!
A m a bu kavgalar öyle kavgalar ki, sonu dargınlıkla, küskünlükle değil, güle oyna ya, birbirimize laf dokundura dokundura,
“Bir daha ne
zaman buluşacağız”
diyebiten kavgalar...
★ ★ ★
1 9 7 0 ’li yıllar, C H P kaynı yor, taraflardan biri Metin To ker’in
“İsmet Paşa’yı etki
lediğini”
söylüyor...Sanıyorlar ki İsmet Paşa, dam adının sözünden çık maz. ..
Metin Toker’e sataşm ak i- çin iyi bir fırsat...
“GÜNÜN FIKRASI’nı
yazdık...
İngiliz Başbakanı
Churc-hill, bir akşam yemeğinde, çok önemli şeyler anlatırken sofrada bulunan m ünasebet siz damadı, durup durup lafa giriyormuş:
“ikinci Cihan
Sava-şı’nın en önemli adamı
kimdir?”
diye...Bir, üç, beş Churchill bak mış, damadıyla başedem eye- cek, dönmüş:
“Mussolini’ydü”
demiş. Dam at sormuş:“Neden?”
“Çünkü damadını as
tırdı!”
★ ★ ★SA BA H ilk telefon Metin Toker’den geldi:
“Ulan yine yapmışsın
numaranı!”
★ ★ ★
METİN Toker, dünyanın ö- nemli kişileriyle, hem de ilk defa konuşan bir gazeteciydi, Sovyet Başbakanı
Kosigin
de bunlardan biriydi. Görüşme den sonra, Sovyet mihman- darlan kendisine takılmışlar:“Yoldaş, seni
Kosi-gin’le de görüştürdük,
daha ne istiyorsun?”
Metin Toker’in ertesi sa bah Viyana’ya gitmesi lazım, am a uçakta yer yok, mih mandar başını sallamış:
“Olur!”
Metin T o ker bütün gün sormuş, durmuş:
“Yer buldun mu?”
“Olacak bir şeyler!”
M etin Toker, umudunu kesmiş yatmış, sabahın erken saatlerinde bir telefon:
“Uçağınızın kalkması
na yarım saat var!”
Metin Toker, havaalanına gidip uçağa binerken, bir A- m erikalı barbar bağırıyor- muş, m eğer adamın pasapor tunda bir pürüz çıkarmışlar, yerine Metin Toker’i bindir mişler...
★ ★ ★
METİN Toker,
“İnsan
her yerde insan!”
diye bunu anlatırdı...
Doğu ve Batı Avrupa’yı karşılaştırırken de şöyle derdi:
“Avrupa’nın sosyalist
ülkelerinde insanlar yaşı
yor. Mesutları var, bed
bahtları var, rahatları
var, rahatsızlan var, çok
kazananlan var, az kaza
nanları var, dilencileri
var, orospuları var, top
lum olarak, meseleleri,
dertleri, gayretleri var.”
Berlin’i ikiye bölen, “U -
tanç duvan”nın
batısına geçen Metin Toker orayı da şöyle anlatır:
“Mesutlar ve bedbaht
lar, rahatlar ve rahatsız
lar, çok kazananlar ve az
kazananlar, dilenciler ve
orospular, toplumun me
seleleri, dertleri ve gay
retleri var...
Çünkü Avrupa’nın Ba
tı demokrasilerinde de
insanlar yaşıyor.”
Metin
T o k e r ’in dünyagörüşünü bu satırlarda bulabi lirsiniz.
★ ★ ★
KIRK yıllık bir dostu, bir meslektaşı, arkadaşı, kimse alınmasın am a
“Metin To
ker”
diye bir“müesseseyi”
C u m a rte s i 20 Temmuz 2002
Şeytanın
gör
dediği
Eveeet,
,m
evet...
ÇETİN ALTAN
c .a lta n @ p riz m a .n e t.trE
veeet, evet... Metin Toker'i de yitirdik işte... Lisedeyken bizden2 - 3 yıl daha öndeydi. Nasıl ki, Abdi ipekçi yle Mümtaz Soysal da biz den 3 sınıf daha alttaydı.
Okuldaki lakabı Kuzu Metin’di... Arkadaşlarının ağzında Kuzu aşağı, Kuzu yukarı...
Yine bizim okulun hem eski öğren cilerinden, hem de öğretmenlerinden biri olan Cumhuriyet gazetesinin sahi bi Nadir Nadi, Metin’deki kalem yete neğini fark etmiş ve kendisine BabIa li’nin kapılannı açarak, imzalı yazıları nı yayımlamaya başlamıştı Cumhuri- yet’te.
Keşke torunları, Metin’in o ilk ya zılarını kitaplaştırıp, dedelerinin dağı nık kalmış yazı çalışmalanndan bir bu ket oluştursalar. Genç kuşaklardan merak edenler de görseler, bir kale min nerelerden nerelere gelmiş oldu ğunu...
Metin Toker, yazılanyla hedeflediği bir hayatı yaşadı.
Ve parantez kapandı; tüm dünya ya gelmişler için olduğu ve olacağı gibi...
★ ★ ★
7 0 ’inden sonra da sürdürüyorsan yaşamayı; yürekli durmak gerekiyor artık, ne yapacaksın...
Bana sorarsanız ihtiyarlık yavaş yavaş gelişmiyor; kişilere göre döne meç takvimi değişse de; bir anda çıkı- veriyor insanın karşısına. Bir yıl önce hızlıca çıktığın merdivenleri, aynı hızla çıkamaz oluyorsun; bir yıl önce saatte 1 5 0 km. hız yaptığın arabayı, kullan maya gitgide üşeniyor, sonunda da tümden vazgeçiyorsun kullanmaktan. Geceleri eve gecikme tefrikalan sey rekleşiyor. Merak ettiğin pek bir şey kalmıyor hayatta.
Ve zaman zaman aklın, son paran tez anına takılıyor; ya acılı ve uzun o- lursa, diye...
Neyse, boşverin... Bunlar bizim kusaöın ş^ ıp m biraz da ortak
kaygı-Arada sırada yazıya özenen genç lerle karşılaşıyorum. Beni afallatan or tak özellikleri, kendilerinden daha ön ceki dönemlerin ne yerel, ne evrensel kalemleriyle ilgilenmiş olmaları. Hele
yazı adamlannın yaşam öykü lerini hiç mi hiç merak etme mişler. ..
Edgar Allan P o e’nun bi yografisi de ilgilerini çekme miş, Orhan Kemal’inki de...
Sanki insanlığın yazı dün yası ilk kez onlarla başlıyor.
Hayatta edinmeyi amaçla dığın niteliği, senden önceki dönemlerde kazanmış olanlan merak etmediğin zaman; yük sek atlama yanşına donsuz girmiş olursun, yükselmeye çalıştıkça kıçın daha çok görünür...
★ ★ ★
Epey öğüt verdik... işte bir yaşlılık göstergesi daha... 5 yıl önce aklıma mı gelirdi gençlere öğüt vermek? Hat ta dalga geçer dururdum öğüt verme ye kalkanlarla:
- Sanki kendileri bir bok biliyorlar da, bir de başkalanna öğretmeye kal kıyorlar, diye...
★ ★ ★
Metin Toker’in yazıya ilk başladığı yaşlardaki, yeni kuşaktan bir genç; şimdi, son yüzyıllık gazeteleri taraya rak “Siyasetçi yalanlan" diye belgesel ve matrak bir derleme hazırlarsa...
Eminim ki, hem tüm dünya dilleri ne çevrilir; hem de kendisi çektiği giz li sıkıntılardan kurtulur...
Şimdiye dek dünyada da kimse, A- merika - Avrupa polisiye edebiyatının sinema tarihi üstündeki etkilerini ince lemedi...
Polisiye öykülerin özetlerini de içe ren böyle bir derleme yapılsa, kimhilir ne kadar ilgi görür, özellikle uzun uçak yolcuları arasında...
Üstünde çalışmaya değer, henüz bakir o kadar çok konu var ki...
Ancaaaak... ★ ★ ★ Ancaaaak...
Modern teknolojilerin üretimi sa yesinde, daha geniş kitlelerin olanak- lan arttıkça; eskiye oranla daha çok insan cep telefonu, televizyon, bulaşık makinesi, araba sahibi olmaya başla dıkça; beyinsel bahçelerle ilgili zevk kalitesinde de bir düşme olur...
Örneğin 1 milyar Hintli, transistor sayesinde müzik dinlemeye başlar a- ma, yeğlenen müzik pek Mozart, ya hut Vivaldi olmaz...
“Monizm”in, yani küreselleşmenin kaçınılmaz bir çelişkisidir bu... Gazoz, sandviç ve pop müziği ortaklığı; rafa kaldmr damıtılmış zevk ve lezzetleri...
★ ★ ★
evet... İlk gençliğimizin Kuzu Metin'i de kapattı son pcaTTıÜ" zi. Acı haberi öğrendiğim sırada, 13 yaşındaki en küçük torunum Tuğçe vardı karşımda. Yunus’un ünlü dizele ri döküldü dudaklarımdan; “Gelen gi deni görmez - iki kapılı handır bu”...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi