• Sonuç bulunamadı

Station Restaurant in its heyday

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Station Restaurant in its heyday"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT-S T A T I O N R E TT-S T A U R A N T I N I T TT-S H E Y D A Y

B İR Z A M A N L A R

ISLAM Ç U P İ * Photos İSA Ç ELİK

GAR L O K A N T A S I

Gar lokantası 195060 yıllarında, Sirkeci ve civarının kafası­ nın pencerelerini her türlü esnaflığa ve işe açmış kalabalığı ile, uğraşı gazetecilik v e her türlü kitap yazıcılığı ve çevir­ menlik olan bir elit kelim e kuyumcu­

su grubun uğrak yeri idi.

Gar lokantası, hem Sirkeci’ nin tüm banliyölere açık hinterlandı ile, hem g e c e n in ilerlem iş saatlerini Beyoğ- lu’nda söndürecekler, hem de vapur­ la karşı yakaya ge çecek ler için ideal bir alkole başlama yeri idi.

Osmanlı sarhoşluklarını hâlâ saklayan antikliği, yüksek tavanları v e gizem li m im arisi, m ü d a vim le rin in “full-al- k o l”e rağmen beyefend iliklerini ko­ ruma gustosu ve dünya tatlısı badana kafalı m üstecir Urfalı Razaman’ı ile Gar lokantası, anılan tarihte İstan­ bul’un en önem li dem istasyonların­ dan biri idi. Saat 10.30 1 1.00’e d oğ­ ru elleri yataktan kalkar kalkmaz tit­ re y e n a lk o lik le r d u b le ta ze le m e k için gelir, öğlen yemeklerini gümrük komisyoncuları oto satıcıları ve par­ çacılar eşliğin d e bir-iki kadeh rakı refakâtinde savarlar, akşam güneşi yüksek binların arkasına düşünce, Bab-ı Â li’nin ağır toplan ile kitapev- lerinin yazar ve çevirm enleri sökün ederdi.

Akşam Gazetesi’nde birlikte çalıştı­ ğım, iki rakı kadehini hergün tokuş­ tuğumuz Orhan M enem encioğlu ile, o tarihte müşterek bir masa kurmuş­ tuk, Gar’da... İlk tanıdığım ız edebi­ yat büyüğü, Akşam ın dış haberler müdürü Selahattin H ilav di o sıra­ lar...

H ilav, T ristian T ’Za ra’ dan, A n d re Bretton’dan, Sartre’dan gerçeküstü- cü Fransızca çeviriler yapar, masada vokta ve mevsim aksesuan ile birlik­ te, kitabın aslı ve T ürkçe’y e aktara­ cağı boş kağıtlar bulunurdu. Son derece dikkatli ve titiz çalışma­ sı, masanın bir yanına akademik bir kişilik kazandırırken, öteki yanı ile bize laf yetiştiren bir alaturka h oporlör olurdu.

Fethi Naci, Atilla Tokatlı, şair Edip Cansever ve ekibi başka bir masada, “Türkiye’de roman var mı yok mu?” tartışması­ na kafa açarlar, Edip Cansever ç ok sıkça, “sporun şairi” diye laf sallardı, bana..

In the 1950s and 1960s, the Station Restaurant at Sirkeci train station was the meeting place f o r journalists, writers, translators, and all those other elite jewellers o f the written word, who stood out from among the crowds dedicated to business and trade in Sirkeci and its environs.

As the m ain station f o r Istanbul's western hinterland o f suburbs, conve­ niently close to Beyoğlu on the other side o f the Golden Horn whose night­ clubs, theatres and cinemas offered a night out on the town, and just a step away fro m the ferryboat terminals f o r those whose homes were on the opposite shore o f the Bosphorus, Sirkeci was the perfect place f o r an early evening drink.

W ith its p e rv a s iv e m e m o ries o f Ottom an p e rio d tipplers, oldfash- ioned decor, high ceilings and archi­ tectural mystique, a clientele o f gen­ tlemen who remained so even after imbibing their f ill o f alcohol, and the g o o d n a tu re d p r o p r ie t o r U rfa lı Ram azan, whose h a ir seemed to have been whitewashed, the Station Restaurant was one o f Is ta n b u l’s fo re m o s t tipplin g stations at that time. Alcoholics whose hands began to shake the moment they got out o f bed would arrive around 10.30 or 11.00 f o r a double rakı, followed by customs agents, car dealers and spare parts merchants who tossed o ff a cou­ ple o f glasses o f rakı with their lunch. Then as the evening sun sank behind the ta ll o ffic e blocks, the heavy­ weights o f the Turkish press, writers and translators would make their appearance.

At that time I and Orhan Menemen­ cio ğ lu were w o rk in g tog eth er at Akşam newspaper, and every evening clinked two glasses o f rakı together at the same table in the Station Restau­ rant. The first literary pundit we had met was Selahattin Hilav, fo re ig n news editor o f Akşam. Hilav did translations o f French sur­ realist literature by Tristian T'Zara, Andre Bretton and Sartre, and his table would be equipped n ot only with vodka and the accessories o f the season, but also the book he was translating at the time, and empty paper on which

52

S K Y L I F E M A Y I S M A Y 1 9 9 6

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hatiboğlu, nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci ve edat tümlecini, tümleç olarak değerlendirir.. Vardar yönetiminde hazırlanan Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü'

Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Redife Koçak, DSİ’nin baraj işaatına devam etmesine göz yuman Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nı göreve çağırdı.. Koçak,

İngiliz Independent gazetesinde yayımlanan bir rapora göre, günümüzde yaygın biçimde kullanılan kimyasallar, insanlar dahil olmak üzere balıktan memelilere kadar

başlanan tesisler için bütün izinlerin alındığını iddia eden Cargill yönetimi izin sürecinin başbakanlık yüksek planlama kurulu tarafından verilen Orhangazi'de

Levent Tüzel, Danıştay kararına rağmen Munzur Vadisi'nde sürdürülen HES ve baraj inşaatlarıyla ilgili olarak çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın

Bir Greenpeace gönüllüsü olan Mevlüt Yaman da hem Tümur Danış ve Hediye Gündüz'e destek vermek, hem de Enerji Bakan ı Hilmi Güler'in nükleer enerji planlarına karşı

Sadece +{DAn} durum biçimbirimi yüklenen kaynak rolündeki zorunlu üyeler ve bunu yükleyen eylemler birtakım özellikler göstermektedir.. Ayrıca akmak, aksetmek, aralanmak,

Öyle ki Ayşen’in güzelliği karşısında günden güne büyülenen Ata Efendi, bir gün kızın giydiği bir elbisenin kendisinde bıraktığı izlenim sonucunda onu