• Sonuç bulunamadı

Boğaziçi iskelelerine dair bir kaside:İzzet Efendi'nin Sahilnamesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boğaziçi iskelelerine dair bir kaside:İzzet Efendi'nin Sahilnamesi"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A Ğ U STO S 1950

77bUlQb'L

S o ğ a z iç i isk e le le rin e d a ir bir kasid e

İzzet Efendi nin Sahilnamesi

Şu’aradan Fennî Efendi tarafından mesnevi

tarzında yazılmış pek meşhur bir Sahilnam e(l) vardır ki, bunda Boğaziçi iskelelerinin isimleri birer mazmun içinde ifade edilmektedir. Ön­ ce Ayvansarayî Hüseyin Efendi’nin Hadikat ül-cevami’ nam eserinde neşredilen ve bir defa da ayrı bir risale halinde basılan bu manzumeye benzer diğer bir şiir, izzet Efendi isminde bir şairin Seüm I I l’e takdim ettiği kasidedir, ve bu kaside de izzet Efendi’nin Divan’mda bulun­ maktadır. (2)

izzet Efendi’nin kim olduğu şimdiye ka­ dar bilinmediği gibi, edebî kıymeti olmamakla beraber sırf Boğaziçi’ni alâkadar ettiği için ehemmiyeti bulunan mezkûr manzume de taam- müm etmemiştir. Biz bu küçük yazımızda evvelâ kasidenin nazımı olup teracim kitaplarında adı­ na rastlamadığımız izzet Efendi’nin — Divan’- ında ki kayıtlardan çıkarabildiğimiz malûmata istinaden -— şahsiyetini belirtmeğe çalışacağız, ve sonra Sahilııame veya Iskelename diyebile­ ceğimiz kasideyi aynen nakledeceğiz.

Ondokuzuncu asrın sonlarına kadar yaşa­ yan izzet Efendinin Zaralı zade Mehmed Paşa’- ya mensup bir adam olduğunu, Paşa’mn Sivas valiliğine tayini münasebetiyle söylediği kasi­ dede bulunan şu:

Hidiv-i lûtf-perver Zararlı zade seha-pişe Cihan içre olup âlâ vü edııa menkabet-hânı Kudum-ı yümn-ı pakinden Sivas etti mübahatı Anı her demde mansur ede Hallâk-ı

cilıaıı-bani beyitlerinden, ve Sadnazam Koca Ragıp Paşa’ya takdim eylediği kasidedeki:

Câme selb etmez idi kimse zamanında anın Zaralı zade’nin etba’ı soyulmasa eğer . . . Penç hemyana yakın malim olundu garet Hak alimdir ki anın ekseri mevrus-i peder satırlarından anlıyoruz. Bu ikinci kasidenin di­ ğer beyitleri, m eselâ:

Hâk-i payine nisar etmeğe geldim şimdi Eyle İzzet kulunu halka be-gûş-i çaker m ısraları Zaralı zade’nin menkûbiyeti ve tenki­ li sıralarında şairin de fena bir vaziyete düştü­ ğünü, ve bundan kurtulmak için ilim ve irfan

erbabını himaye ile m a’ruf Ragıp Paşa’ya sığın­ dığını, ve belki de bu vesile ile İstanbul’a gel­ diğini gösteriyor.

izzet Efendi, az çok tahsil görmüş bir adam olduğunu, belde ve şair isimlerini, tıp ve musiki ıstılâhlarmı muhtevi kasideler tertip etmek su­ retiyle göstermeğe çalıştığı gibi, Sadnazam ivaz zade Halil Paşaya sunduğu bir manzumede, bir şairin ne gibi ilimler bilmesi icap ettiğini izah bahanesiyle kendisinin bütün bunlardan haber­

dar olduğunu anlatmak istemiştir, izzet Efendi­ nin Ragıp Paşaya müracaat ettiği sıralarda, tabir caiz ise, şairliğinin olgunluk çağında bu­ lunduğu anlaşılıyor. Zira, Paşa’ya verdiği kasi­ deler ile daha sonraki eserleri (meselâ 1172- 1212 arasmda yazılmış 70 kadar tarih, muhtelif zatlara sunulmuş müteaddit kasideler) muka­ yese ediürse aralannda büyük fark görülmez. izzet Efendinin İstanbul’da yaşadığı sene­ ler Mustafa III, Abdülhamid I ve Seüm III,ün saltanat devirlerine rastlar. Şair bu devirlerin ricaüne fukaralığından ve zaruretinden bahis şiirler takdim ettiği, ziamet veya tevüyet talep eylediği halde, kendisinin ne hizmette bulundu­ ğunu söylememiştir, izzet Efendinin Sadnazam Silâhdar Mehmed P aşaya(3) kasidesinde:

İstanbul — Ortaky camii La mosquee d’Ortakeuy â İstanbul

(2)

T

ü r k iye tur

İ

ng

ve

otomobil kurum u

Vesile-cu idim payine her dem sürmeğe ruyim Felek buldu vesile mâl-ü eşyamı verip bada Sipihrin ihtirakı ile yandı kevkeb-i bahtım Fezay-i asımanî erdi eşyama hem ira d a . . . Çıragan oldu gûya gülşen-i âlem çıraganla Çırağ-ı ruşenim olsun inayet kıl bu edna da Ziametle çirağ-ı hasın olsun nola asrında Benim gibi bulunmaz şanmı vassaf dünyada diyen şair, daha sonra Selim I I l’e, pek uzun bir şitaiyesinde, oldukça hezl-amiz bir ifade ile ha­ lini arzetmiş ve:

İbtida olduğumuz haneyi vasf eyleyeüm Keşti-i Nuh ile olmuştur esası bünyan Sakfımn şekli balık ağma benzer gûya Burc-i Hut-ı görürüm çarh-ı sevabit’de ayan Geçse bir gürbe eğer bir tarafından amn A ğ a r ol canibe manende-i keff-i Mizan Gerçi viranedir amma içinin şenliği var Cem’ olur cinn-ü şeyatin gece oynar çogân Hane ber-duş olalı tuttum icareyle anı Damladan her tarafı hali değüdir el’an V a sf ma Şah-ı cihan’ın bulurum bin beyti Bulamam kendime bir beyt olam anda iskân Köhne evkaf-ı düyuna mütevelli oldum Himmet-i Şah ile bir tevliyet olsa ihsan beyitleriyle Selim I I l’ün lütuf ve keremim rica etmiştir. Şairin ara sıra yazdığı teşekkürü

mu-tazammın kıt’alar ricalarının boşa gitmediğini, hükümdarların vakit vakit ihsanlarda bulun­ duğunu isbat ediyor.

izzet Efendi manzumelerinden büyük bir kısmım cüluslar, kılıç alayları, şehzade ve sul­ tan vilâdetleri ve düğün gibi vesilelerle yazmış­ tır. Alâkadar olduğu hadiselerin hükümdar ile münasebetine, ve yazdıklarını padişaha takdim imkânına malik bulunduğuna bakarsak kendi­ sinin Saray ile rabıtası olduğuna hükmedebiliriz. Bundan başka, üstündeki bir kayıttan Divan’m muharrem 1274’de Hazinedar ustalarından Maz- har Ağanın malı olduğu ve Hazine vekili Hay- rüddin Ağarım bir adamına teslim edildiğini öğ­ reniyoruz, ki bu da kitabın Saray mensuplarına aid olduğunu gösterir ve izzet Efendinin Ender­ un ile münasebetini te’yid eyler. Şairin 1212

(1 7 9 7 /1 7 9 8 ) de vefat ettiği Divan’m baş tarafın­ da bulunan şu kıt’adan anlaşılmaktadır:

Drigâ gitti dehrin öyle bir merd-i suhan-danı Felek bin yıl ki devvar eylese gelmez bu

dünyaya Çıkıp bir lafz Hatif söyledi fevti için tarih

cilA

u j '

J'

0 4 4 /• r »

1212

İstanbul — Boğaziçi İstanbul — Le Bosphore

(3)

AĞUSTOS 1950

5

izzet Efendinin Sahibıamesi, yukarda da

söylediğimiz gibi, Fennînin eserinden farklı ola­

rak, kaside şeklinde nazmedilmiş 65 beyitlik bir

manzumedir, ve bunun 49 beyti Galata’dan baş­

layarak evvelâ B oğaz’ın Rumeli, sonra Fener­

bahçe’ye kadar Anadolu sahillerindeki yerlerin

isimlerini ihtiva eder. Bu beyitler içinde 65 ka­

dar yer adı mevcuttur (Fennî’nin Sahilnamesi’-

nde de 63 beyitte 63 isme tesadüf ettiğimizi ha­

tırlatalım. Risale şeklindeki tabı’da ise beyit­

lerin sayısı 62 d ir). Her iki sahilnamede müşte­

rek yer isimleri bulunduğu gibi birbirinden ayrı

olanlar da göze çarpar.

Şairimizin daha önce Abdülhamid I’e sun­

duğu bir şita’iyede Sahilname’nin 6 beytini ufak

tefek farklarla mevcut buluyoruz. (4) Anlaşıldı­

ğına göre İzzet Efendi, Boğaziçi hakkında ev­

velâ küçük bir eserle işe başlamış, sonra Fennî

te’lifi ayarında bir manzume kaleme almak iste­

miştir.

Neşrettiğimiz Sahilname’nin edebî kıymete

malik bir eser olduğunu iddia edemeyiz.

Zira

izzet Efendi san’at itibariyle pek orta halli bir

zattır. Ancak Boğaziçini alâkalandıran tetkik­

lerde edebî değeri ne olursa olsun, bu kabil eser­

lerin de az çok işe yarayacağı inkâr edilemez.

Bizi, Sahilname’nin neşrine sevkeden amil de

işte bundan ibarettir.

K A S İD E D E R V A S F I İS K E L E -İ İS T A N B U L D E R SİT A Y İŞ İ S U L T A N SELİM H A N İskele vasfına biz de verelim ab ile tab Ola mahzuz Şehenşah-ı kerim iil-ensab Hazret-i zıll-i Huda bahr-i ata kân-ı seha A ’ni sultan Selim Han-ı hümayun-elkab Merkez-i saltanata gelmedi bir misli anın Zahir-ü batım irfan ile kııtb ül-aktab Yazsa ahlâk-ı hümayunun eğer Firdevsî Meth-i evsafma Şehname olurdu bir bab Matbah-ı devletine kâse-füruş Şah-ı Huten Çakeri olsa seza Rüstem-ii Sam-ii Sührab Görseler saltanatın cümlesi eyler tahsin Şah İskender-ii Cemşid-ü Feridun Darab Faris-ü tir-ü tüfeng atmada tiğde mahir V asf-ı şahanesini yazsam olur başka kitab Nola bir hayderi raht olsa nitak-ı Cevza Rahş-i ikbaline Hurşid ile Meh çifte rikâb H ak hatalardan emin eyleye her dem anı Ede a’dasuıa galip anı Rabb ül-erbab Ömrün efzun ede Sultan Selim’in Mevlâ Eşkıya zümresi devrinde olup hep nayab Sa’y eder alemin ıslâhına ol leyl-ü nehar

Adl-ü ihsanı ile oldu cihan revnak-yab Galata döndü heman tekye-i sufîyana Kalmadı katre-i mey saz ile söz çeng-ü rebab Fasikanın söyünüp şem’ari ikbali tamam Şimdi Mum-hane’de rindan bulamaz şu-le-i tab Kufl-i meyhanelere kurşun akıttı cümle Kapanıp Mahzen-i babı dökülüp bade-i nab Top-tolu sahil-i Top-lıane’de mahbub amma Söylese falye verir aşıkı na-şer’i cevab Salı-pazarı’na var uydura-gör pazarı Vasıta istemez ol şuh işini kendin yab Piste-lebler çoğ’imiş sahil-i Fmdıkh’da V a n p ol gözleri badam ile nuş et vişnab Kaba-taş olsa dayanmaz yüreği uşşakm Taşçı zade yine hicran ile eyler bitab Dolma-bağçe ne güzel oldu makarr-ı şahan Bir taraf sahn-ı çemen bir tarfı sahil-i ab Feyz-i ruhanîyi Hak verdi Bejşik-taş’a tamam Bahusus anda ola Padişeh-i âli-cenab Bir şeker-leb güzele geçdi yine uşşakı Kara-bali’de ne ballar yedi şeyh-i kezzab Ser-i a’dayı seza kat’a Kdıç-iskelesi N e güzel makta’adır eylemeğe darb-ı rikab Orta-köy’de bula-gör bir güzel muy-miyan Bir miyanci araya girmeye ver redd-i cevab A b-ı didem tüketip hep benim ol çeşm-i gazâl Bir Kuru-çeşme’ye döndü gözümüz kalmadı ab Arnavud-köyü’ne geldikte yanaştı dellâk Arnavud şerbetin içti ciğerin etti kebab Tıfl-ı dil gâlıi Bebek semtine ister seyri Mah-ı nisanda safadır gecelerde rnehtab Lâ’I-i dilber gibi giilnar-ı Hisar’a söz yok Bağ kirasın verelim mani olursa bevvab Bir teberdar güzeli Balta olup ayağıma Mirgûn’e komiyor eyleyelim zevka şitab Çıkarıp evc-i hüseynîye sadasın uşşak Var ise oldu Hasan-kalfa o şehnaza me’ab Kayalar’dan tutamazsan o kebg-reftarı Zahida bin yıl uçarsan sen eğer h«m-çü gurab Şimdi Şeytan-akmtısı’na düştü ağyar

Çıkmasın semt-ı necata heman olsun gark-ab Sara-gör sineye îstinye’de tenha yarı

Gece gündüz ne kadar olsa vücudun bi-tab Yeni-köy’de edemez rind olan eski adet Çalamaz kimse Kalender gibi nay ile rebab Tarab-efza ola-gör sahn-ı Tarabya’da müdam Gâhice seyre Büyük-vadi’ye de eyle şitab Kefeli-karyesi’ne var bağa yat leyl-ü nehar Bir Kırım tazesi bul işte sana kâfi cevab Sanyar içre sarıl bir sarışm mahbuba Sırma perçemle ruhu göstere altm gibi tab

(4)

6

T

ü r k iye tur

I

n g

ve

otomobil kurum u

t

V

İstanbul — itumelilıisar

Kara-ta^ altına girsin dileriz düşmen-i din Gece gündüz çekeler nar-ı cehennemde azab Yoksa başmda Fener’mi yanayor uşşakın Bir Değirmen’liğe düşmüş döneyor misl-i habab

Bi-edeb varsa rakıyb îskele-i Hünkâr’a Bir iki Tokat ile etmeli te’dib-ü itab Yab-köyi ne güzel cay-i ferahdır baksan Her Soğuk-su olamaz havz denınunda habab Beykoz’un Çeşme başı hayli müferrah yerdir Paşa-bağçesi Çubuklu o dahi başka hisab Aşıkm şimdi Kavak yeli eser başında Yelkovan gibi eder sahil-i deryada şitab Kavun-u karpuzu çok sahil-i İncirli’nin Hayli zen-dost yeridir azm edeyor şeyh ile şab Hele şahane makam sahil-i Sııltaniyye Ma’-i zemzem gibi anda akayor lüleden ab Kanlıca bir gözü cellad elinden feryad Gamzesi tiği edip bu dili her dem bi-tab Sahn-ı Körfez yeridir zümre-i zen-barelerin Gece gündüz dalayorlar suya misl-i mürg-ab Anadolu’yu dolaşsa yine olmaz kani’

Zahidin gûşuna cerr’eyleyecek dense cevab Şem’-i dil ruşen olur sahil-i Kandilli’de Varalım Göksu’ya anda edeüm âlem-i ab işi yoğ’ise dolaşsın Vaniköy’ün ağyar Ana hiç menzil olurmu ne kadar gezse kilâb Cism-i a ’dayi bize göstere Çengel’de Hûda Kuleler’de yiyeler kellelerin cümle kilâb Sanki Beyler-beyi’dir bendeleri Padişeh’in

Mir-i miran gibidir herbirinin re’yi savab Vakt-i nevruz olıcak mevsimi Istavroz’un M a’-i hayvana bedel Çambca’dan nuş ede ab Bir pilav pişse eğer sahili Kuzguncuk’da Bâl açıp misl-i zagan azm eder idi tullâb Zahide hoşça çera-gâh ökuz-limanı Gâh çemen üzre yatıp gâhice etsin pertab Üsküdar bağlan hayli saf alı amma Şemsi-paşa’yı makarr’etti güruh-ı ahbab Oldu güya Balaban şorba yemekden zahid Nuş eder bulsa A yazm a’da eğer var ise ab Salacak’dır yine gûş eyledi sufî ihsan Eylemiş sahil-i Ihsaniye’yi şimdi me’ab Tövbe et varma Harem-iskelesi canibine Saklasın herkesi na-mahrem olandan Tevvab Ehl-i irfana safa sahil-i Haydar-paşa Kadı-köyü’nde pişirsin kuzu lâhmiyle kebab Hak bu kim sahn-ı Fener-bağçesi cay-i ferah Eylemiş cay-i miilûk anı Huda-yi vehhab Ne kadar cay-i safası var ise bu Şehr’in Sa’d ede Şah-ı cihana anı Rabb ül-erbab Eyleye ömr-i tabiîyi Şeh’in ömrü güzer Devlet-ü şevketine olmaya hiç hadd-ü hisab İzzetâ yok bu kadar iskelelerde sana beyt Beyti sen hazret-i Sultan Selim medhine yap Bekleriz leyl-ü nehar iskele-i ihsanı

Feth olur lutf-ı Şehenşah ile elbet bir bab Şan-u şevket ile her semte edince teşrif Rehberin nusret-ü tevfik ede Rabb ül-erbab.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ba- tı’da ise yazarımız hakkında “Sait Faik veya Yaşama Hırsı” adlı bir makale yayımlayan Belçika Aka­ dem isinden Roger Bodart onun için “Çağdaş

“Hâtıbu leyl” ifadesi, hadis ıstılahı olarak rivâyet asrı olan hicrî ikinci asrın başından itibaren râvi hakkında kullanılan bir tenkit terimidir. Aşağıda bu

Kadın sünneti ile ilgili uygulamalar ülkeden ülkeye değişmektedir. Ancak genel ola- rak Afrika ve Ortadoğu’da içlerinde Gambiya ve Güney Afrika’nın da olduğu 26 ülkede

Tablo 4.26.’da görüleceği üzere, akademisyenlerin örgütsel yapının formalleşme boyutuna ilişkin algı düzeyleri ile örgütsel sosyalleşmeye ilişkin algı

The analytical approximate traveling wave solutions of time fractional Whitham–Broer– Kaup equations, time fractional coupled modified Boussinesq and time fractional approximate

Tablo 4.6.‟ya göre 36-72 aylık korunmaya muhtaç çocukların geliĢim alanları (biliĢsel geliĢim, dil, sosyal-duygusal, psikomotor, öz bakım becerileri) ile koruyucu ailenin

Kaynaştırmanın başarılı sürdürülmesi sınıf öğretmeninin, branş öğretmenlerinin, okul yönetiminin ve diğer okul çalışanlarının özel gereksinimli çocuklar

Son olarak İş Bankası Ya­ yınları “Bedri Rahmi Eren Eyüboğ- lu Aşk Mektuplarını üç cilt olarak okurları ile buluşturdu.«. Taha