• Sonuç bulunamadı

Musikimize ait vakalar, fıkralar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Musikimize ait vakalar, fıkralar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

it-’a z a r b u h ú e t i :

Musikîmize Ait Vak’alar, Fıkralar

(Bâç tarafı 3 öncüde)

Buna benzer nüktelerden sonra hükümdar, Evliyanın bir «yar safi) okumasını irade ediyor. Evliya, segah dan girişerek «m âye» ve !«bestenigâr» da seyir eyledikten sonzja, dördüncü Muradın, yeniçeriler taralından para­ lanan müsahibi Musa Çelebi hakkın­ da yaptığı şu «var safi» yi okuyor: Yola düşüp giden dilber,

Mevsim eğlendi gelmedi.1 Yoksa yolda yol mu şaştı? Mevsim eğlendi, gelmedi.

Evliya bununla dördüncü Murat giıbi taş yürekli bir adamı ağlatıyor ve «m âye» makamından bir «murab­ ba’ » ile bir de semaî okuyarak musi­ ki faslına nihayet veriyor!

Tanzimatta ve tanzim^ttan sonra­ ki devirlerde millî Türk musikisine büyük mevki verilmiştir. Mektepler, de talebeye Türk musikisi tedris edi­ lirdi. Bilhassa çok millî bir program­ la çalışan Darüşşafaka, Zek&i Dede merhum ve oğlu Ahmet efendi gibi üstadlar sayesinde büyük musikişi­ naslar yetiştirmiştir; Bu meyanda merhum Kâzım beyle Ahmet Rasimi zikredebiliriz. Piyasadaki çok kuvvet­ li sazlardan başka İstanbul semtleri­ nin çoğunda musiki toplulukları var­ dı. Bu cemiyetler kış geceleri topla­ nırlar ve en nadide fasılları geçerler­ di. Bundan başka bütün Boğaziçinin Anadolu ve Rumeli sahillerinde ince saz takımları bülbüllerle yarış eder­ ler; muhteşem yalılardan şakıyan gü­ zel sesli hanendeler Boğazın gümüş­ lü sathını zevk ve sanat menevişleri ile işlerlerdi.

Beylerbeyli Ziya bey, Bolahenk Nuri bey, A li R ıfat bey, Medenî efen­ di, Behlûl efendi giıbi üstadlar birbir­ lerine, yetiştirdikleri talebe ile reka­ bet ederlerdi. 1

Her tarafta millî Türk musikisine karşı teşvikler olurdu. Bugün şehrin malı olan Emirgândaki Hidiv İsmail paşa yalısı ve korusu sabahlara ka­ dar devam eden saz âlemleri ile inim inim inlerdi. Kocaman yalıdan oku­ nan gazele, Kanlıcadan mukabele edi­ lir; hanendeler okudukları gazelleri birbirlerine yazın sandalla gönderir­

lerdi. Her köyün, her semtin sazın­ da, sözünde bir takım hususiyetleri vardı. Meselâ Yeniköyde eski sadrâ­ zam Sayid Halim paşa ¡yalısı millî Türk musikisinin bir konservatuvari haline gelmişti.

Said Halim paşa sık sık tertip et­ tiği saz âlemlerinden başka müsaba­ kalar da yapıyor. Nuri beyleri, Hac! Kirâmi efendileri, Ziya, Rahmi, kanu­ nî Hacı A rif beyleri toplıyarak naza­ riyat ve ameliyat bakımından güç meseleler soruyor ve muvaffak olan­ lara iki yüz yahut üç yüz altınlık ikramiyeler Veriyordu. Bu müsaba­ kalara H afız İsmail, Hafız Aşir, Üs­ küdarlı Hüsamettin. Fuat, Hafız Os­ man gibi ses üstadları iştirak edi­ yorlardı. Meselâ bu meseleler şıi şe­ kilde ortaya konuluyordu:

«Okuyucu üstadlardan birinin gös tereeeği akorttan dugâh perdesinden girişecek. Uşşak, rast, mahur, acem âşiran, Hüseynî, sebft, ferahnâk, uç, muhayyer, süzinâk, hicaz, neva, se- gâh, uçara, hüzzam, şeddi arafbân, hicazkâr, hicazkârı kürdî, nehavendi kadîm, sultanı yegvh, ferahfeza, sü- zidil, süzidilşrâ, ilâh..» gibi makam­ larda dolaştıktan sonra yine ısmdıra ısındıra «dugâh» da karar verecek. Şu şartla ki karar verdiği zaman baş­ ladığı akort ile bitirdiği akort ara­ sında ufak bir ses farkı olmiyacak.

Yalının büyük salonu hıncahınç dolar. Mesele, büyük yazılarla yazı­ larak müsabakaya girecek olanların makamat seyrine riayet etmeleri için görebilecekleri bir yere konulur; ay­ ni zamanda salonun ortacındaki ko­ caman avizenin çıngılları arasındaki orta billura da, içinde üç yüz altın bulunan ipek kese açılır; birer birer üstadlar san’atm er meydanına çıkar­ lar. Bu büyük musikişinasların için­ de meşhur tanburî Cemil de daima bulunurdu.

O tanburî Cemil ki, bugün oğlu Mesut Cemil, radyoda Türk musiki­ sini çukurun başına yatırmış, gözle­ rini »bağlamış ve bir kulaktan bir ku­ lağa zebhetmek için hangi bıçağın daha keskin olduğunu seçmekle meş­ guldür!

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

La Porte etait passee dans la defensive, mais la Republique Polonaise avait elle - meme cesse de compter comme une puissance, "Le spectre de l'aneantissement menaçant depuis

6 Eylül günü akşamı Sem iner’- in yap ıld ığı Şehir Tiyatrosu’nda Resim ve Heykel M üzesi ve Sanat­ severler Derneği'nin işbirliği ile düzenlenen

►Türk öykü, tiyatro, gülmece edebiyatının say­ gın isimlerinden, gazetemiz köşe yazarı Hal­ dun Taner, yarın Teşvikiye cam ii nde kılınacak öğle namazından

Tzu-Hua WANG National Hsinchu University of Education Taiwan Assoc.. Wellington Didibhuku THWALA University of Johannesburg South Africa

Bu sebeple fotovoltaik kontrol hacmi içerisine 108 adet sık ve 54 adet seyrek dizilime sahip silindirik alüminyum ve bakır kanatçıklar yerleştirilmiş ve 3 farklı

dilimizdeki “müjde” kelimesinin tam karşılığıdır. Çoğulu da تﺎﻳﺮﺸﺑ gelir.. Bu kelime fiil olarak ailevi münasebet anlamında kullanılmıştır. 71 Allah,

Aradan yıllar geçti, Nadir Nadi’yi milletvekili, gazeteci, bir kültür adamı olarak Ankara'ya gelişlerinde, İstanbul'da çok gördüm, konuştum.. Bundan on üç yıl

1848 YILINDA TEKRAR AYA İRİNİ'DE AÇILAN ASKERİ MÜZE, BU DEFA DA YETERLİ İLGİYİ GÖRMEDİĞİ İÇİN KISA ZAMANDA ETKİNLİĞİNİ YİTİRMİŞ VE SERGİLERE