• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

>?hıfe b

A K Ş A M

Sonjredi _paditah (İkinciMahmut, Abdülmecit, Abdülftztz, Murat, Abdülhamit, Reşat, Vahideddin) devirlerinde

Y a z a n : S Ü L E Y M A N KANI - Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 132

Mithat paşanın ilk sadareti, malî

müşkülâta çare bulunamıyor!

Mithat paşa şurayı devlet riya­ setinde fıtreti muktezasmca fikri­ ni, reyini açık söylemekten çekin­ miyordu; Babıâlide ve sarayda duvarların kulağı olacağını, hem bu kulakların pek çabuk ve iyi işittiklerini hesaba katmıyor, söy­ lediği şeyler Âli paşaya mı, Fuat paşaya mı dokunacakmış, bura­ larını düşünmüyordu.

Fuat paşa rintmeşrepti; işittik­ leri için darılmaz, ilk tesadüfün­ de Mithat paşaya:

— Benim için böyle demişsin! Diye kapı yoldaşça ve lâübali- yane sorar, cevabını da alırdı.

Fakat Âli paşa içli idi. «Ebnayı* zaman» her şeyi derhal kendisine yetiştirmekte kusur etmiyorlardı! 0 da Mithat paşa aleyhinde söy­ lenmeğe başladı.

Vükelâ meclisi müzakerelerin­ de mübahaseler şekerrenk oldu. Nihayet Mithat paşa «Babıâli argacında bez dokuyamıyacağını» anladı. (Tam salâhiyetle Bağdada gitsem de iş görsem !) diye di­ dindi.

Âli paşaya karşı müstağniyane davranmakta olan Mithat paşa bir gün gene mecliste mutadını bozmı- yarak düşündüğünü açıkça söyler. Zaten gücenmiş olan Âli paşanın iğbirarı şiddetlenir. Ertesi meclis

sünü Âli paşa âmetçi Mahmut beyle reis paşaya:

isterlerse Bağdat valiliğini icra edeyim!

Haberini gönderir. Âmetçi bey Mithat paşaya sadaret müsteşarı­ nın odası önünde rasgelir; sadrıa- zamın emrini tebliğ eder, Mithat paşa bozulur. İstanbuldan aşırıl­ mak istenildiğini hisseder; izzeti nefsi rencide olur; müsteşarın odasına girer!

Mithat paşa valiliğe gönderil­ mekten ziyade işin tebliği seklin­ den müteessir olmuş bulunduğu için müsteşar tarafından kendisine bazı teselli sözleri söylenir; Mah­ mut bey sadrıazama muvafakat cevabını götürür.

İkbal meydanında üzengi

parlatma!

Mithat paşa ilk defa sadarete tayininde (25 cemaziyülevvel 1289 - 16 şaban 1289) bir sabah takımları mükellef ve sırma işle­ meli bir kır ata biner; Topkapı sarayının sahil canibinden, önün­ de ve arkasında çavuşlar ve ha- | demesi olduğu halde, hırkaişerif dairesine doğru ilerler; bunu uzak­ tan gören saray bekçileri:

— Padişah teşrif ediyor!

Zannına düşerler. Saray içinde padişahtan başka kimse at üstün­ de gidemezdi.

Sadrıazamın böyle lâübaliyane hareketi sarayca dedikoduyu badi oldu.

1 Mithat paşa düşünememişti ki her yerde at oynatılmaz! İkbal fcneydamnda pek ileriye dizgin bı­ rakanlara karşı üzengi parlatan­ lar da çok olur!

Bu hadiseden çok geçmeden Mithat paşa azlolunmuştur.

Bir istifaname

JMithat paşa bulunduğu şurayı

devlet riyasetinden 29 şevval 1292 tarihinde istifa eylemişti.

İstifanamesinin meali şudur: Şimdiye kadar liyakatsizliğimle beraber nail olduğum mansıplar velinimet efendimizin mahzı sa­ daka ve ihsanıdır. Şimdiki me­ muriyetim de istihkakımın fev- kindedir; ancak hüsnü ifasına çalı­ şıyorum.

Her hal ve hareketimi rızayı âliye tevfik etmekten başka bir emel ve arzum yoktur; devletin büyük işleri için rey ve fikir ima­ line de iktidar sahibi değilim!

Devletin umumî ahvali hakkın­ da şu aralık münteşir olan ve âm­ menin efkârını celbeden nazari­ yat ile dehşetamiz rivayet ve hi­ kâyelerin teşrih ve müvazenesine zaten ve fikren kabiliyet ve ikti­ darım müsait değildir. Binaena­ leyh bu hususta da bir ş,ey deme­ ğe, bir söz karıştırmağa salâhiye­ tim yoktur.

Ömrümün büyük kısmı taşra memuriyetlerinde geçmiş, efkâ­ rım adi umura alışmıştır. Mazhar olduğum teshilâta ve müsaadelere müteşekkir olmakla beraber zâfi iktidar sevkile bilâihtiyar bir ku­ sur etmek havf ve ihtirazı kulla­ rınca en büyük telâş ve dehşeti mucip oluyor.

Memuriyetlerin yakını, uzağı,

büyüğü, küçüğü de hizmettir. Sa­

dık bendeler nazarında hepsi mü­ savidir. Bahusus bu kulları için velinimete en küçük hizmet en büyük şeref ve meziyettir.

Lütfen ve ihsanen kemterlerinin halindeki acze merhameten me­ muriyetimin Bursa, Konya, Halep gibi bir mahalle yahut bunlara muadil veya daha hafif ve küçük diğer bir hizmete tahvil buyurul- masını teeddüp ve iptihal ile rica için merhamet ve şefkati padişa- hilerine iltica eylerim.)

Mithat paşanın padişahı tazyiki!

Mahmut Nedim paşa sadaretin­ de dedikodulara kendisinin de karıştırılmasından Abdülâziz te­ lâş ediyordu ve bunda haksız de­ ğildi. Çünkü bu sadaret idi ki ken­ disini halk nazarında mat’un ey­ lemişti!

Bir gün valide sultan kızlarağası Cevher ağayı Mithat paşaya gön­ derdi. Efkârdaki galeyanın nasıl teskin edilebileceği hakkında re­ yini sordu.

Mithat paşa da ıslahata dair bir lâyiha verdi; ıslahat yapıl­ mazsa halin vehamet ve neda­ meti intaç edeceğine ima ve işa­ ret etti.

Bu lâyiha Abdülâzizin fikir ve mizacına uymadığından hükümsüz kaldı. (1 )

Diğer bir defa Mithat paşa sad- rıazam Mütercim Mehmet Rüştü paşaya şu mealde bir mektup gön­ dermiştir:

(Bugün gene padişah huzurun­ da devlet ve milletin selâmet ve saadetine medetres olacak yeni ve muntazam ıslahat icrası için mütevali istirhamlarda bulundum. Bir müddet tefekkür ve

teemmül-(1) Mithat paşa,

den sonra ahvalin müşkülâtını iti­ raf ve ıslahatın icrası lüzumunu tastik ile kabahati Mahmut Nedim paşaya atfettiler.

Bir defa da tarafı sadaretpe- ilahilerinden valide sultan haz­ retlerine lâzım gelen nasihatler ifâ edilecek ve taahhüt altına »la alı­ nacak olursa tebdili hareket et­ mek hayırlı olur.

Zatı hazreti padişahiye olan şu maruzatı âcizanem Hüseyin Avni paşa hazretlerinden mektum kal­ mak icap edeceği (2 ) cihetle ona göre hareket etmek reyi fahima- nelerine menuttur.)

Maif tedbir

Hazînenin ihtiyacı arttıkça ar­ tıyordu. Karşılıksız kaimelerin tezyidi yüzünden altınla kaime arasındaki fark iki yüz kuruşa varmıştı.

Yüz bin altın tedariki için Ga­ lata sarraflarına bir milyon liralık kaime rehin edilmek, ağır faizler ödenmek mecburiyeti göründü.

Mithat paşa sadarete geçince Fransa ve İngiltere ahalisinin te­ veccühlerini celbe medar olacağı­ nı memul ederek bu müzayeka ve zaruret halinde dilferibane bir ha­ reket göstermeği muvafık buldu.

Mahmut Nedim paşa sadaretin­ de yarı faizlerin kat’ ı hakkında it­ tihaz edilmiş kararın münfesih ol­ duğunu ilân etti. *

Fakat hazine evvelce vermeği taahhüt ettiği yarı faizleri bile te­ diyeye muktedir olamıyordu.

Böyle bir zamanda vermediği ve veremiyeceği borç faizlerinin ödenileceğine dair yapılan bu ilân Avrupada istihzadan başka bir tesir göstermedi. (3 )

Asî nasturîler müşkül vaziyette

Bağdattan bildirildiğine göre Suriye - Irak hududunda Nasturî­ ler tarafından abloka edilen Irak kuvvetleri yeni imdat kuvvetleri aldıklarından ablokayı yarmışlar ve Nasturî kuvvetlerini sıkıştır­ mışlardır.

Âsiler, çok müşkül bir vaziyete gelmiştir. Anbean Irak kuvvetle­ rine teslim olmaları bekleniyor.

(2)

f e z a n : S Ü LEY M A N KANI ~ Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika n o. 141

“Y a ben Bağdada gider, bunu tatbik

^

ederim yahut kendi gider.,,

Mithat paşazade  li Haydar beyefendiden şu mektubu aldım:

«Pedere ait bir, iki noktayı rek- tifiye etmek isterim:

1 — Mithat paşa ile Âli paşanın biribirlerini sevmedikleri ve Fuat paşa ile öyle olmadığı pek doğru* dur. Şu kadar ki Âli paşanın Mit­ hat paşa hakkında mektupçu ve­ ya sadaret müsteşarı ile ileri sür­ düğü teklifat hakikate makrun değildir.

Tabiat ve ahlâk itibarile pek nazik olan Âli paşa Mithat paşa­ nın İstanbuldan bir memuriyet ile uzaklaştırılmasını Sultan A zi­ zin hakemliğine bırakmıştır ve me­ seleyi bir emri vaki yapmıştır. Ce­ reyan eden hadise şu suretle icmal edilebilir:

Abdülâziz Bağdadın ıslahı için bir lâyiha ister; Âli paşa da Tuna- da icraatı olan Mithat paşanın böyle bir lâyiha hazırlamasını söyler; Mithat paşa lâyihayı yaza­ rak Ali paşaya verir; Âli paşa da huzuru şahaneye çıkarak lâyihayı okur; Abdülâziz bunun tatbiki için

kimin gönderilmesi lâzım gelece­ ğini sorar; Âli paşa da:

— Ya ben Bağdada gider, bunu tatbik ederim, yahut Mithat paşa kendi gider, der; Sultan Aziz maksadı anhyarak Mithat paşayı Bağdada tayin eyler.

Vakanın böyle olduğu Mithat paşanın Şakir paşaya ve İsmail Kemal beye olan tebligatı ile sa­ bittir.

Mithat paşa Âli paşadan o kadar nefret ederdi ki büyük kızını ev­ lendirdiği zaman Âli paşanın he­ diye olarak kendisine gönderdiği eski Venedik işi bir avizeyi ko­ nağında tutmıyarak çifliğe gön­ dermişti. Bu avizeyi sonra ben al­ mıştım; Cenevredcn hudut dışarı edildiğim zaman 10,000 franga sattım

Mithat paşa Bağdat valisi ve ordu kumandanı iken İbnürreşidi ve Küveyt şeyhi Mübareküssabahı devleti aliyeye raptettiği zaman Âli paşanın gönderdiği tebrikna- me Mithat paşa hatıratına münde- riçtir. Orada görülen samimiyetle Âli paşanın sonraki bigayrihak hücumları ibrete alınacak ahval­ dendir.

2 — Derç buyurduğunuz istifa­ nameyi derhatır etmiyorum. Yal­ nız Âbdülâzize pederin gönderdi­ ği bir istifanameyi eyrak arasın­ da buldum. Leffen takdim ediyo­ rum. Bahsettiğiniz istifaname bu olmasın. Müsvedde Mithat paşa yazısiîedir.

3 — İngiliz elçisi Sör Hanri EI- yotun Mithat paşa hakkında çek­ tiği müteaddit telgraflar arasın­ da zikrettiğiniz telgraf ta vardır. Fakat tercümesinde bir, iki hata bulunuyor. Bu telgraflar Britanya hükümetinin resmî evrakını nes-t reden ve mebusan meclisine irae olunan Mavi kitapta mevcuttur.»

Yazılarım hakkında iltifatların­ dan: dolayı AH Haydar Mithat be- ve teşekkürler ederim.

Âli paşa Mithat paşayı İsian- »ıldan uzaklaştırmak istiyordu. 41i Haydar beyi” sröre

Bağdat ıslahatı lâyihası iyi bir fırsat olmuş. Âli paşa bittabi ken­ disinin Bağdada gönderilmiyece- ğini takdir ediyordu.

Lütfedilip Mithat paşanın Şa­ kir paşaya ve İsmail Kemal beye tebligatı da gönderilirse mesele­ nin büsbütün tenvirine hizmet edilmiş olur. Bunların da bu sü­ tunlarda neşri tabiîdir. Memuriye­ tin tebliğ tarzını Mahmut Celâled- din paşadan naklen yazmıştım; İn­ giliz elçisinin telgrafını «Larevo- lution turque» tercümesinden ter­ cüme etmiştim.

Mithat paşanın şûrayı devlet riyasetinden istifanamesini de Memduh paşanın Miratı şüunatm- dan naklettim. Ali Haydar bey ta­ rafından sureti gönderilen vesika bu istifayı teyit eyliyor. İşte bunu da dercediyorum : >•

Ser kurena hafız Mehmet beyden Mithat paşaya

Arizai âsıfanelerinin takdimi halinde şayet buna sebep ne ol­ duğuna dair suali âli vukubulursa cevap tedariki müşkül görülmekle bu surette - burada bir kelime eksiktir - bais olduğu takdirde keyfiyetin izahan işarı babında.

Mithat paşadan hafız Mehmet beye

İstidayi çakiranem zatça ve şahısça hiç bir sebebe müstenit ^Şİraayıp büyük ve küçük arkadaş­

larımızın cümlesinden memnun ve müteşekkirim. Fakat mazereti âciz&nemin esbabı mücbiresi ar­ zuhali mezkûr ede dahi ima olun­ duğu veçhile ahvali umumiyemi- zin müşkülâtıdır. Yani umuru mâliyemizin çaresi bulunmayacak bir dereceye varmış, kavaidi mül- kiyemiz bilkülliye yolundan çık­ mış, idarei askeriye ise tarifi iktiza etmiyen bir heyete girmiş­ tir. Bunların sui tesirile memle­ ketin her cihetinde emniyet ve itimat muhtel oluyor; gayri müs- lim tabaa ötedenberi ümitvar ol­ dukları ecnebi himayet ve saha­ betine meyillerini izhar ediyorlar. Hasılı yirmi senelik seyyiat ve hatiatm derece, derece neticeleri bugün filen meydana çıkmak üze­ re esbab ve istidat hazırlanmıştır. Bunlarla uğraşılmak kâfi iken bir de politika muamelâtımız bo­ zularak hakkımızda umum dev­ letlerin nazariyatı değişmiştir; ta­ raf, taraf aleyhimize sui niyetler meydana konularak en dost olan devletlerin bile itimat ve itikadı tagayyur etmiştir.

Bu halin, rabbim göstermesin, devleti aliye hakkında akibeti ne derece vahim olduğunu dikkat ve iman nazarile mütalâa eden ve bundan iki, üç ay sonra ne ola­ cağını bugünden gören esdikayı padişahinin müteessir ve dilhun olmaması mümkün değildir.

Bu ahvale karşı lâzım olan tedabirin ittihaz ve icrasında zatı hazreti sadaretpenahinin azmi kavisi ümiîbahştır; bu bapta his- sei âcizaneme isabet eden mesai­ nin icrasında vücut bezletmekte ayni mefharet ve vazifei zimmet ve sadakattir. Ancak mezkûr ari- zada yazıldığı üzere ekser vakit­ leri*” taşra

«<se-mesile bu kadar karışık işlerin içine girmemiş, emsalini görmemiş olduğumdan efkâr ve iktidarı âcizanemle mütenasip ve mu­ vazin diğer bir memuriyet ihsan buyurulması ümidine mütevessilen velinimetin merhamet ve şefkatini istidaya mecburiyet halinde bu­ lundum. 2 şevval 1292

(Bu tezkere cümlelerindeki ra­ bıtalar ve atıflar kesilmiştir.)

Dost iğneleri!

Âli ve Fuat paşaların araları daima dostane gitmiştir.

Bu dostluğun fasılasız deva­ mında birinci derecede Fuat pa­ şanın Âli paşaya bir büyük bira­ der gibi hürmetle muamele etme­ sinin tesiri, ikinci derecede ara­ ları açılacak olsa kuvvetleri zafa mübeddel olacağının ve buni- dan ancak müşterek olan düşman­ larının istifade edebileceklerinin her ikisince de takdir edilmesi âmil olmuştur.

Bununla beraber gerek Âli pa­ şa, gerek Fuat paşa biribirlerini iğnelemekten hali kalmazlardı: Âli paşa Fuat paşayı sadaret ma­ kamının haysiyetini muhafazaya lâyıkile itina eylememekle tahtie ederdi. Fuat paşa da pek mah­ remlerine Âli paşa için şu yolda ifşaatta bulunurdu:*

— Birader paşa hazretleri ha- fayayı erbaa esbabındandır: Ma- sıyetleri gizlidir; kibri gizlidir; vücudu olmıyan bir şeye mahfi- yet ve samimiyet havası içinde insanı inandırıverir; iki kişinin arasını bozmak için en gizli yol­ lardan yürüyebilir; mükemmel bir diplomattır velhasıl!

İki mahallebici

Fuat paşanın cerbezesi karşı­ sında Âli paşanın nutuk kuvveti pek zayıf kalırdı. Fuat paşa bir defa şöyle bir mukayese yap­ mıştı:

— Âli paşa ile ikimiz mahalle­ bici olsaydık ben sulu, o sütlü mahallebi satsaydık, ben dilimin kuvvetile su mahallebimi çarça­ buk satardım! Âli paşa ise sütlü mahallebisinin tadından anlıya- cak ilk müşterisini hâlâ bekler, dururdu!

Mütercimin takdiri

Mütercim Rüştü paşaya men­ suplarından biri:

— Giritli Mustafa Naili paşa ile Kıbrısh Mehmet paşayı nasıl bulursunuz? diye sorar. Mütercim de:

— Kıbrıslı Giritliye nisbetle ağadan adamdır!

Cevabını verir,

Mütercim paşa Âli paşanın ada mı Vehbi molla için de ilmihalin âlimidir; amma âmili değildir! diye tarizde bulunurdu.

(3)

Sahİfe

8

- ki, ;

' A K Ş A M

A ■ ■ ■ WM

SARAY ve BABIALININ İÇYÜZÜ

Yazan; S U LEY M A N KÂNI Tercüme, İktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 28S

v »

Abdülhamit istibdada aleyhtar,

Mithat paşa ise taraftar!,

••••

Bu merasimin hitamından son­ ra hariciye nazırı Saffet paşa İs- tanbulda kalmış olan sefaret mas­

lahatgüzarlarına: (Padişah na-mma mühim bir tebliğde buluna­ cağı) beyanile tercümanlarını hâ­ riciyeye göndermelerini bildirdi.

Bir saat sonra tercümanlar ha­ riciye nezaretinin büyük kabul sa­ lonunda toplandılar. Saffet paşa salona girdi.

(Padişahın memleketin ne po­ litikasına, ne de idaresine! hiç bir

taallûku oîmıyan bazı sebepler­ den dolayı sadrıazam Mithat pa­ şayı bu sabah azil ile yerine Ethem paş.ayı nasbettiğini, Mithat paşa­ nın güneş batmadan evvel payi­ tahttan tebidile Avrupada kendi istediği bir yere isalı de padişahın iradSsi iktizasından olduğunu) so­ ğukkanlılıkla tebliğ etti. Tercü­ manlar da bu tebliği sükût ile din­ ledikten sonra çekilip gittiler.

O vakte kadar ahali gazeteler­ de resmî yalanlara alışmamıştı; halkın bir çoğu gazetelerin yaz­ dıklarına inandı; bir kaç gün bu­ nun lâkırdısile oyalanıldı. Fakat bu isnatların aslı olmadığını uzun müddet gizlemek mümkün olama­ dı. Ecnebi memleketlerdeki Os- manlı sefirlerine Mithat paşanın zatı şahaneye karşı muhalefet tav­ rı takındığı için bu akıbete uğra­ dığı bildirildi. Mithat paşanın hiyanetini isbat edecek tutulmuş evrak bulunmadığının anlaşılması üzerine halkta itirazlar çoğaldı. Gazetelerde (ibat mı, tebit m i?) yolunda tarizîi makaleler çıkmağa başladı.

Efkârı teskin için yeniden bir şey yapmak lâzım idi.

Mithat paşanın İzzeddin vapuru­ na irkâbmdan sonra askerle sarı­ lan Tavşantaşmdaki konağında taharriyat yapıldı* Fakat ehemmi­

yetli ve kendisine isnat edilen ta­ savvurları müspit evrak buluna­ madı.

Kanunu esasinin ilânından son­ ra en nazik bir zamanda Mithat paşanın sadaretten azlinden baş­ ka böyle memleket haricine tebidi sebeplerine halkın şiddetle merak etmemesi mümkün değildi.

Gazinoda gûya söylendiği yazı­ lan lâkırdılar resmen halka ilân olunsa bunun garabeti bittabi dik­ kati celbedecekti; buna mahal kal­ mamak üzere gazetelerle yapılan ilânlarda Mithat paşanın hıyane­ tine müteallik evrakı tutulduğu, azil ve nefyi bundan neşet ettiği gösterildi.

Küçük Sait paşanın meşrutiyet­ ten sonra Sabah gazetesinde neş­ rettiği bir mektupta beyan eyledi­ ğine göre Mütercim Rüştü paşa Mithat paşa hakkında daha ağır bir muahazenin ilânını bile tav­ siye etmiş.

Kanunu esasinin vazından hoş­ nut olmıyan bazıları ağızlarında bir vakittenberi Mithat paşanın maksadı kçndisi padişah olmak, yahut devleti cumhuriyet yapmak olduğu gibi sözler dolaştırıyorlardı.

Bu sözler de gazetelere geçiri- liyordu.

Mithat paşayı hiç çekemiyen Ali

Süavi efendi paşanın memleket­ ten ihracı üzerine Avrupaya (Mit­ hat paşa nefyolundu. İmparator­ luk kurtuldu) diye telgraflar çek­ ti. (D

Ancak bu gayri resmî propa­ ganda kâfi görülmedi..

Halkı teskin için gazetelerle şu mealde bir resmî ilân da neşro­ lundu:

(Padişahımız mücerret tebaala­ rının saadetlerini zamanın ihti­ yaçlarına muvafık surette temin buyurmak gibi adaletperverane bir niyetle ve arzuyu hümayunla- rile kanunu esasiyi vaz ve tesis ey­ lemişlerdir; bu kanun mukteza- sınca umum için hukukan müsa­ vat ihsan etmiş, istibdat usulünü meşveret kaidesine tahvile katî müsaadei şahanelerini ilân buyur­ muşlardır.

Bu madelet esasının ittihazı devlet ve tebaa için bir teceddüt âlemine girmenin mebdeidir. Bu yolda görülecek terakkiyatm bü­ yük ve küçük bütün memurlar ve tebaa tarafından gene kanunu esa­ sinin tayin eylediği hudut ve va­ zifeye riayetle istihsaline çalışıl­ ması farzolduğu halde sabık sad- rıazam Mithat paşa kanunu esa­ sinin hakikat ve mahiyetine mü- nafi bir hattı hareket ittihaz eyle­ mişti. Mithat paşanın padişahımı­ zın kendi hukuku hükümranilerin- ce imha buyurduğu istibdat usulü­ nün icraatta başka elden devam ve bekası rengini alacak muame­ leleri zuhura gelmeğe başlamıştı. Bu meslekten intifa muradın­ da bulunan bazı boş kafalıların padişahın zat ve hukuku, memle­ ketin asayişi aleyhinde gizli ve sa- hif tasavvurları, bunu teyit ede­ cek filî teşebbüsleri de işitilip gö­ rülmekte idi.

Mithat paşa bulunduğu mev­ ki Ve makam itibârile bunlara ma­ ni tedbirler ittihaz eyliyecek yer­ de imaz ve müsamaha ile mua­ mele eyliyordu.

Mithat paşanın bu hareketleri ve metruk istibdat usulünün diğer mana ile istimalini müeyyet hal­ leri sebebile hakkında kanunu esa­ sinin 113 üncü maddesinde muay­ yen tebit muamelesinin icrası ik­ tiza eylemiştir.

Şu muamele kanunu esasî hak­ kında padişahın tam ve kâmil hi­ mayesi asarı mahsusasmdan ve onun mukaddes haklan cümlesin- dendir.

Keyfiyeti aslü hakikati herkesin malûmu olmak ve bir takım yanlış manalar verilmemek için ilânına iptidar kılındı.)

Bu ilân ile Abdülhamit istibda­ dın mahisi, Mithat paşa ise mii- revvici oluyordu! Abdülhamit ka­ nunu esasiyi muhafaza ediyordu; Mithat paşa ise bu kanunu bozu­ yordu.

İlâna bakılınca roller tamamile berakis olmuştu!

Abdülhamit «Mithat paşanın efkârı umumiyesile» eğleniyordu! Padişahı hareketinde mazur gös­ termek için ortaya bazı rivayetler daha atıldı:

Gûya Mithat paşa Avrupa dev­ letlerine verilecek bir notada ga­ yet şiddetli bir lisan kullanmağa Saffet paşayı icbar etmiş; Saffet paşa Avrupayı daha ziyade kızdı­ racak zaman olmadığını söyliye- rek muvafakat etmemiş; ihtilâfın hallini hünkâra bırakmış; padişah ta hariciye nazırının fikrini tasvip etmiş; Mithat paşa Abdülhamidin hükümet işlerinde tecrübesizliğin­ den tutturarak yüzüne karşı ağ­ zından bir hakaret kelimesi sar- feylemiş; bunun üzerine Abdülha­ mit sadrıazamı hemen huzurundan çıkarmış; Mithat paşa bundan son­ ra Babıâliye uğramamış, evinde kapanıp kalmış; ziyaretine gelen ulemaya, ricale padişah aleyhin­

de hürmeti muhil sözler söylemiş. Artık sabrı tükenen Abdülhamit te nüfuz ve kudretini muhafazaya karar vermiş!

Bu yolda dönen rivayetlerin ar­ dı, arası alınmıyordu.

Bazıları Mithat paşanın Abdül­ hamit aleyhinde fena niyet besle­ diğini, gene Sultan Muradı tahta geçirmek istediğini söylüyorlardı.

Diğer bazılarına nazaran da: Abdülhamit hakkı olmadığı hal­ de para istemiş; Mithat paşa ver­ medikten başka vükelâ ve rical huzurunda hiddetle Abdülhamidin kanunu esasiyi kabulden sonra bu kanun ahkâmına riayette herkese nümune olması lâzım iken kanuna muhalif para istemesi muvafık ola- mıyacağını ve kanunu esasinin mukaddes tanılarak ahkâmına ilk evvel padişahın itaate mecbur ol­ duğunu söylemiş.

Halk arasında şöyle bir rivayet daha dönüyordu:

Mithat paşa bir kaç gün evvel Sırbistana teklif olunacak sulh şartlan hakkında kendisile hemfi­ kir olmadığı Saffet paşanın azlini hünkârdan istemiş, hünkâr da bu­ nu katiyen reddetmiş, Mithat pa­ şa evine çekilerek padişahı hal’ için tertibat yapmağa, asker ara­ sında taraftar bulmağa uğraşmış; işi zabıta haber alarak padişaha arzetmiş; o da sadrıazamı hemen azleylemiş.

Velhasıl Abdülhamidin Mithat paşaya karşı bu hareketi İslâm, hıristiyan ahali üzerinde muhtelif tesirler bırakmıştı. Herkes:

— Simdi ne olacak?

*

Diye biribirine soruşturuyordu. Hükümet te boş durmuyordu.

(Arkası var)

[1] ITadisatı tarihiye.

ihtiyat zabitan ve askerî

memurların yoklaması

Selimiye fırka askerlik daires: riyasetinden: İhtiyat zabitan ve askerî memurlarının yoklamaları; kanunu mahsusu mucibince 1 ha­ ziran 934 den itibaren başlana­ cağından alâkadaranın, askerî ve­ sikaları, nüfus hüviyet cüzdanı, hekim ve baytarların ihtisas vesi­ kaları ile birlikte mukim ve mu­ kayyet bulundukları askerlik şu­ belerine müracaat etmeleri ve bu müracaatı zamanında yapmıyan- lar haklarında kanunun 10 uncu maddesi ahkâmı tatbik olunacağı ilân olunur.

(4)

Sahife SK

« A K Ş A M

SARAY ve BABIÂLİ'NİN İÇYÜZÜ

Y azan : S U LEY M A N KANİ Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur

Tefrika No. 29

--- 1 • m u u umm m ı .... ■■ ■mı....ı rTTimriTiM n ... ...u t “

Mithat

paşaya sorulan sualler, Çadır

köşkünde bir mülâkat

''•>

Mithat paşa Abdülâzizin vefatı hakkında kendisine sorulan sual­ lere şu yolda cevap verdi:

— Hüseyin Avni paşa Abdülâ- ziz indinde memduh iken Mahmut Nedim paşanın iptidaki sadare­ tinde haksız nefyolunarak hakaret görmüştü. Sonra Mahmut Nedim paşanın ikinci sadaretile beraber seraskerliğe gelmiş ise de az vakit içinde Bursa valiliğile tebit olun­ muş, buna fevkalâde gücenmiş idi.

Abdülâziz buna ehemmiyet ver- miyerek geceleri orta oyunlarında vükelânın taklitlerini yaptırıp eğ­ lenmeğe devam ediyordu. Hüse­ yin Avni paşa kendi taklidinin da­ hi gayet kabih bir surette yapıldı­ ğını haber almasile gayız ve ada­ veti şiddetlenmişti.

[Bu ifadeyi Tarih mecmuasında yazan İbnülemin Mahmut Kemal bey taklit meselesinin sahih olup olmadığını Abdülâzizin mabeyin başkâtibi A tıf beye sual ederek «maatteessüf sahih» olduğu ceva­ bını aldığını dahi kaydetmektedir. Fenalıkların izalesi hakkındaki reyini sormak üzere Hamdi paşa valide sultan tarafından Mithat paşaya gönderilmişti. Bu mesele hakkında da ahiren Milliyet gaze­ tesinde (Yıldızdan ordu köşküne) başlığı altında neşredilen hatırat­ ta tafsilât vardır. Mithat paşa bu noktaya temas ile ifadesinde de­ vam edip diyor k i:]

— Hamdi paşaya olan ifadem­ de maksadım hal’ hadisesinin Hü­ seyin Avni paşanın tasavvurunda olduğunu ihtar idi. Galiba Hamdi paşa bunu söylememiş, yahut söy­ lemiş ise de anlatamamış olmalı­ dır ki bir eseri zuhur etmedi. Bun­ dan sonra hal* ve cülûs lâkırdıları herkesin diline düştü. Vükelâ ve ulemadan bunu bilmiyen ve mem­ nuniyet izhar etmiyen yoktu. O aralık Hüseyin Avni paşa sık, sık bize geliyor, bu işe lâzım olan ted­ birleri hazırladığını, Sultan Mura­ dın ve umum şehzadelerin dahi muvafakat ve rızalarını aldığını söylemiş, burası bir kere de Rüş­ tü paşadan da işitilmişti.

[Bu umum şehzadeler tâbiri Mithat paşanın hatırında yanlış kalmış olacak. Abdülâzizin şehza­ delerinden hiç birinin rızası ola- mıyacağı pek tabiîdir.]

Meclis günü Hüseyin paşa yanıma geldi; asker ve sair leva­ zımı tertip eylediğini söyledi. Ben: — Bu işte askerin kullanılması nizamı ihlâl eder, caiz değildir.

Sözile bıraktım. İş umumiyet kesbedip herkes buna muntazır bulunuyordu. Vükelâ ve ülemanın da ittifakı var ise de icrasına umu- man başlamak şüyuu müstelzim olacaktı.

Askerî ve bahriye takımları za­ ten Hüseyin Avni, Kayserili A h­ met ve Redif paşalar ile sairleri marifetile tertip olunmuştu. Vüke­ lâdan da benim, Rüştü paşanın ve Hayrullah efendinin bulunması kâfi göründü.

* Bir cumartesi günü verilen ka­ rarda çarşamba günü icrası tertip

edilmişti; sonra Hayrullah efendi ile Hüseyin Avni paşa müzakere ederek muayyen vakti değiştirdik­ lerini ve salı gecesine karar ver­ diklerini Hayrullah efendi gelip bana söyledi.

Abdülâzizin Topkapı sarayına nakline bahriye nazırı Kayserili Ahmet ve müşür Redif paşalar memur idi. Bir kusur var ise onla­ ra ait olmak lâzım gelir. Âli ko­ misyondan haberim yok. Sadrıâ- zam ile vükelâ yeni cülûsun mü­ him işlerile uğraşırken Abdülâziz yağmurdan ıslanmasın diye şem­ siye tedarik etmek, çamaşırını de­ ğiştirtmek, yemeğini pişirtmek gi­ bi hususat ve teferrüat ile nasıl meşgul olabilirlerdi? Fakat Abdü- lâzize karşı bu yolda muamele edilmesi için vükelânın bir kararı ve emirleri var ise tahkik ile mey­ dana çıkabilir? Benim kararımı­ zın böyle olacağına dair kimseye bir şey söylediğimin aslı, faslı yoktur.

Abdülâzizin vefatı herkesin bil­ diği veçhile kendi filî eseridir. Ka­ til lâkırdısını şimdi işitiyorum.

Vükelânın iki gece sarayda kalması Sultan Muradın cülûsü münasebetile hasıl olan tevahhu­ şundan dolayı kendisini temin

maksadına mebnidir.

Katil denilen adamların hiç biri vükelânın tanıdığı değildir. Bun­ lar sarayca dairenin emektarların­ dan intihap olunmuştur. Vakıa > ben bunların hal ve şanını ikinci mabeyinci Sait beyden sormuş isem de bunun sebebi şu idi: Bir gün evvel mabeyin hizmetine ah­ vali meçhul bir kaç kişi alındığı görülüp çıkartılmış idi. Bunların da o makule adamlardan olup ol­ madıklarını anlamak istemiştim. Mithat paşanın istintakı gece yarısına kadar devam etmişti.

Vapur Dolmabahçe sarayının önünde demir atınca iki yaver bir istimbotla gelerek Mithat paşayı aldılar. Karaya çıkınca araba ile Yıldız bahçesinde Çadır köşküne götürdüler. Mithat paşa burada muhafaza altında tutuldu.

Saray ahvaline vukufu olan bir zat bana şunu nakletti:

(Abdülhamit Mithat paşanın kendi hakkında ne düşündüğüne iyiden iyiye emin olmak istiyordu. Mabeyinci Ragıp beye lâzım gelen talimatı verdi.

Ragıp bey Çadır köşkünde Mit­ hat paşa ile hususî surette görüş­ meğe geldi. Abdülhamit arada ce­ reyan edecek sözleri bizzat dinli- yebilecek bir yerde duruyordu.

Ragıp bey Mithat paşaya hulûs ve ubudiyetini temin ettikten son­ ra hakkında ihtiyar olunan mua­ melenin yolsuzluğundan bahis açtı.

Abdülbamidin halinden, mua­ melesinden şikâyetler etti; sözle­ rini tedricen şiddetlendirdi. Mit­ hat paşa bu sözlerin bir düzen ola­ bileceğini hatıra getirmiyor, mü- tezallimane dertleşiyordu.

Ragıp bey hususî ve mahrem rengini verdiği bu mülakatta A b­ dülhamit aleyhinde serdettiği fi­

kir ve mütalealara gittikçe küşa- yiş verdi; nihayet:

İşte tahta getirdiğiniz adam böyle davranıyor! Nasıl oldu da böyle bir gaflet ihtiyar eylediniz!

Dedi. Mithat paşa efkâr ve his­ siyatını yoklamak kastile söylen­ miş olan bu sözlere karşı safiyetle: — Böyle bilseydik öyle bir hal- teder miydik?

Mukabelesinde bulundu. O da ateşlenmişti!

Abdülhamit aleyhinde bayii söylendi, durdu.

Abdülhamit te Mithat paşanın samimî hissiyatına bu suretle vâ­ kıf olunca onu izaleden başka ça­ re olamıyacağına hükmetti.]

İşitilme şeylerin tarihen kıymeti malûm ise de bir çok entrikalara sahne olacağına şüphe caiz olmı- yan bu davada bu yolda menku- lâta da yer ayırmak icap eder.

İstintak esnasında Ragıp bey Mithat paşaya (Nisbetiye) mese­ lesini) sordu. Mithat paşa bu me­ selenin ne olduğunu bilmediğini beyan edince müddeiumumi Ab- düllâtif bey izah etti:

(Sultan Muradın emri ve vüke­ lânın reyile Abdülhamit ve bira- i derlerinden dördü Nisbetiye köş- i

mahza bir suikast için tertip olun­ muştu. Fakat Sultan Abdülhamit karihasından bunu teferrüs eyle- mesile hepsi kurtuldu!)

Mithat paşa — Sultan Murat bi­ raderlerini taltif etmek, ve Sultan A ziz zamanında çektikleri tazyik­ lerin mükâfatını göstermek ister­ di. Böyle bir davet vukuundan ma­ lûmatım yoktur. Hattâ Nisbetiye kasrının nerede olduğunu bile bil­ mem. Bilfarz Sultan Murat tara­ fından öyle bir suikast tertibi sa­ hih olsa böyle bir işten ne menfa­ at hasıl olur? Bu eğer Sultan Mu­ rat saltanatının bakası için ise bi­ raderleri olsun, olmasın Sultan Murat saltanat tahtında nasibi ve kaderi ne ise o kadar kalır. Eğer kendisinden sonra saltanata varis kimse kalmasın hırs ve tamahına mebni ise davetlilerden başka da­ ha bir çok şehzadeler vardır. İki suretle de böyle bir mülâhaza va­ rit olamaz!

Bu mantıkî mukabele üzerine Ragıp bey başka bir noktaya at­ ladı:

— Maksat bundan ibaret değil­ di. Osmanîı hanedanının mahvı ile cumhuriyet tesis etmek fikri de mevcut idi!

Dedi. Bunun üzerine de Mithat paşa:

— O halde Sultan Murat ne olacaktı? Madem, ki bu daveti tertip ve emreden kendisi imiş, o da saltanatı terkedip cumhur reisi mi olacaktı? Bu ne kadar mütale- asız söylenmiş bir söz. Buraları niçin düşünülmüyor?

Bu hakikaten pek saçma bir sual olmuştu.

Bu bahis bırakılıp Çerkeş Ha­ şan meselesine intikal edildi.

(5)

Sahile

A K Ş A M

. " V

SARAY ve BABIAL1NIN İÇYÜZÜ

Y aza n : S U L EY M A N KANİ *■*- Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 306

Mi tat

paşa ve arkadaşları Taife gitmek

üzere

vapura bindiriliyorlar / /

Mithat paşa Çadır köşkünde iken ağzını aramak için bir çok adamlar gönderilmişti. Bir gün tüfekçi başı Tahir paşa da gel­ mişti, Bahis Abdülâzizin katli meselesi üzerine cereyan etti.

Mithat paşa bu meselenin sırf kendilerini idama mahkûm etmek için mahsusan tertip edilmiş oldu­ ğunu söyledikten sonra şu sözleri ilâve etti:

— Benim dünyada beşeriyet hasehile bir çok kusur ve hatala­ rım var amma en büyük iftihar sermayem sözümün ve özümün doğruluğudur. Beni vasıl olduğum mertebeye isal eden bir şey var ise o da bu istikamettir. Vatan ve devlet milletin hisseme düşen hizmetini yapmak için hal ve isti- taat’ ir.ın derecesine göre kırk beş sene mütemadiyen çalıştım. He­ vesimi aldım. İyi ve fena ne yap­ tırma meydandadır. Dünyada emelim kalmadı. Altmış yaşına geldim. Benim için hayat ve me­ mat müsavi iken şimdi şu ihtiyar­ lıkta âlemde misli görülmiyen böyle vahşiyane ve gaddarane muameleye uğradıktan sonra her şeyden istikrah ile ölümü temen­ ni ve tercih eyliyorum. Şu saatte başka emelim yoktur. Çünkü öle­ cek ve dirilecek ben değilim! Bel­ ki şu gördüğünüz vücuttur; o da ziyade eskimiş, bana lüzumu kal­ mamıştır. Dünyada mazlum olan­ lar zalimden haklarını almak için padişaha müracaat ederler. Padi­ şahtan hakkını istiyenler için A l­ lahtan başka merci yoktur.

Süruri efendinin reisi olduğu mahkemenin dünyada istinafı ve mahalli temyizi yoksa ahiretîeki mahkemei kübra hepsine kâfidir. Orada Arnavut, Boşnak tüfekçi­ ler, Çerkeş gardiyanlar yoktur. Efendimiz ( Abdüîhamit) dahi oraya bizim gibi yalnız ve çıplak gelecektir. Orada hesabımız gö­ rülür. Eğer kendileri burasını iti­ kat ederlerse aleyhinde istinaf edeceğimiz davanın dahi nasıl ko­ lay ve çabuk görüleceğini anlar­ lar. Lâkin mutekit olduklarını zannetmem. Zira ahireti ve Alla­ hın adaletini mutekit ve muterif olan bir adamın bu derece şeylere cesaret etmiyeceği ve Allahtan ihtiraz eyliyeceği aşikârdır.

Tahir paşa bu sözleri Abdüîha- mide nakletti mi ve nasıl nakletti?

Bunların Abdüîhamit üzerinde tesiri ne oldu?

Ne olursa olsun Abdülhamidin Mithat paşaya kini, husumeti ve ondan korkusu devam ettiği bun­ dan sonraki hareketlerde meydan­ dadır.

1297 senesi ramazanının ikin­ ci günü - temmuzun yirmi sekizi - mahkûmlar İzzeddin vapuruna götürüldüler.

Menfileri mahallerine götürme­ ğe Çerkeş miralay Süleyman bey, Çerkeş Haşanın biraderi Osman bey, tüfekçi Arnavut Tahir ağa memur edilmişti

Vapurda yemek, temizlik, isti­ rahat hususunda paşalar hayli ta- jeibe uğradılar.

Vapur Cidde limanına yanaştı.

Mahkûmlar Mekke tarikile Taife nakledildiler.

Menfilerin muhafazası askerle Mekkeye gelmiş olan liva Necip paşaya tevdi olunmuştu.

Şerif Abdülmuttalip ile vali Saffet paşa Taifte bulunuyorlar­ dı. Şerif asker ve mızıka ile, bü­ yük üniformasını lâbis olduğu halde! menfileri konağının aylı­ sında istikbal etti. Mithat paşa Şerifin elini öptü. Diğerleri de ona imtisal ettiler.

Bundan sonra menfiler kışlaya nakledildiler.

Mahkûm paşaların ölümleri

Osmanlı - Rus harbinden sonra bir aralık Rauf paşa memuriyetle Rusyaya gidip gelmişti. Rusya imparatoru Rauf paşa vesatetile Abdülhamide kanunu esasiyi mahv ve iptal eylemesi, istiklâlini muhafaza eylemeğe çalışması yo­ lunda bir takım hayırhahane na­ sihatlerde bulunmuştu. Bu nasi­ hatler arasında bir mühimmi de Abdülâzizin hai’ ında ve katlinde bulunanların tedipleri idi.

Abdüîhamit, Abdülâzizin vefatı bir suikast ve katil rengine konu­ lacak olursa bu feci filin ikaı el­ bette Sultan Muradın ıradesile ve o vakit vükelâdan bulunanların malûmatile olması icap edeceği­ ni, bu madde hepsini halkın göz­ lerinde ithama kâfi geleceğini ta­ hayyül ve tasavvur etmiş, esrara mahrem olan mukarripleri de iki üç senedenberi bu efkârın ter­ vici için emareler ve deliller top­ lamakla iştigal eylemiştiler.

Rusîar bu işte kendi siyasetle­ rine muvafık büyük menfaat gö­ rüyorlardı. Onlarca Abdülâzizin katli meselesinde aranılan şey yal­ nız Sultan Muradın lekedar edil­ mesinden ibaret değildi. Rusyaca emellerine zıt ve muhalif olan vü­ kelânın da bununla itham edil­ mesi matlup idi. Katil tahakkuk ederse bu muhalif fırka mahvedi- lecekti; katlin musanna olduğu anlaşılırsa devletin terzili için ye­ ni bir vesile ortaya çıkmış bulu­ nacaktı.

Bunun için bu maddede Rusîar sarayı teşvik ve teşçiden hali de­ ğillerdi.

Rusya Çarmm tavsiyeleri bu düşüncelere müstenitti.

Abdülhamidin işine gelen bu si­ yasî tavsiyeler sarayca bu husus­ taki tasmimlere bir kat daha kuv­ vet vermişti.

Cevdet paşa bu işi başarmağı taahhüt etmiş; mahkeme Yıldız­ da padişahın kendi yanında, göl­ gesi altında teşekkül etmişti.

İşte şimdi netice alınmış bu­ lunuyordu.

Vakıa ihtiyar ve hasta Müter­ cim Rüştü paşaya ilişilememiş ise de onu da ölüm pençesine almıştı.

Abdüîhamit vükelâsına padişah hal’ ına iştirakin akibeti ne olabi­ leceği hakkında müessir bir ibret göstermişti.

Fakat iş bununla da bitmiyordu. Musanna bir davada haksız bir mahkûmiyete uğrattığı Mithat pa­ şa ya Avrupaya kaçmağa bir ferce bulursa...

Bu endişe Abdülhamidin bey­ nini kemiriyordu. Buna meydan vermemek için tedbir üstüne itti­ haz ettiği tedbirleri kâfi görmü­ yordu.

Şeyhülharem Haşan Hayrullah efendi bir sene evvel azledilerek Mekke emiri Abdülmuttalip tara­ fından Medineden Mekkeye celp ve ihtilâtten menolunmuştu. Yaz esnasında hükümet ile beraber Taife götürülerek kışlada bir dai­ rede ikame edilmişti; Mithat pa­ şa ile refikleri gelince liva Necip paşa Şerifin emri üzerine efendiyi diğer mahpusların yanında kalp hapishanesine nakletti. Fakat vali Saffet paşa Hayrullah efendinin hapsine bir emir olmadığından hapisten çıkarıp Mekkeye gö­ türdü.

Osman paşa kumandanlıkla Mekkeye gelince Hayrullah efen­ di tekrar binbaşı Bekir efendi ve- daatile Taif kalesine gönderildi. Nuri paşa daha yolda mecnun gibi o!muş.tu. Ondan bir zarar gele­ mezdi.

Fakat Mahmut ve Mithat paşa­ ların tehlikeleri izale edilmek ik­ tiza ederdi.

Abdüîhamit bunların muhafa­ zalarına çok itina eylemesini Şerif Abdülmuitalibe emretmişti.

İki defa Mekke emaretinde is­ yan ederek devlete gaile çıkarmış

olan Şerif Abdülmuttalip İstan- bulda izzet ve ikram görerek va­ kit geçmekte iken, yeniden ema^ rete nailiyet için padişaha hulûl çarelerini araştıra, araştıra niha­ yet bulmuştu.

Abdülâzizin haki maddesinden dolayı sarayca mültezem fikirlere vâkıf olunca bu yoldan hulûs ib­ razına, hal’ lâkırdısı açıldıkça bu­ nu icraya vasıta olanlar aleyhine söz söylemeğe başlıyarak nihayet Abdülhamidin teveccühüne ve emarete nail olmuştu.

(Arkası var)

Faik Sabrı

H A Y V â H L A E t

A E . S S M Î

Büyük kıtada 28 0 sabite - 3 5 0 resim ;

4 renkli lâvda ■ 8 metili harici tablo I Bu meraklı, eğlenceli kitabı okudunuz mu'

Fiyeti: Ileryerde 150

kuruştur.

Taşra için posta ücreti alınmaz. Tevzi ve satış merkezi yalnız:

A K Ş A M K i TA P H A Fİ E S İ

121, Ankara caddesi, İstanbul Fara yerine posta pulu da

gönderebilirsiniz.

tik mektepler talebesine miijde

Tarih derslerinizi kolayca ve herkesten daha iyi öğrenmek için alacağınız kitap:

Yardımca Tarih

Hulâsası

124 sahile - yalnız 1 0 kuruş

Posta ücreti 8 kuruş Satış merkezi:

A K Ş A M K ITA PH A N ESI

(6)

. Sahife S

U i'/'e*'*

A K, Ş A M

SARAY ve BABIÂLİHİN İÇYÜZÜ

Y a z a n : SU LEYM A N KÂNI Tercüme, iktibas hakki mahfuzdur Tefrika No. 307

Mithat ve Mahmut paşalar boğularak

nasıl öldürüldüler?

/

s

Mahkûmlara yapılacak her yeni eza ve cefanın Abdülhamidin te­ veccühünü artıracağı şüphesizdi. Binaenaleyh Mekke şerifi de bu yolda yapmadığını bırakmadı. Fa­ kat Abdülmuttalibin yeniden is­ yan edeceği şayiaları çıktı.

Valilik kumandan ferik Osman

paşaya tevcih olundu. Osman pa­ şa 1299 şevvali içinde Taifte A b­ dülmuttalibin konağını sardırdı. Şerif Abdülmuttalip efendi de Ta- if kalesinde bir daireye, burada bir kaç hafta kaldıktan sonra Mek- keye naklolundu.

Bundan sonra mahkûmlar ka­ hır ve mihnetin her nevine maruz kaldılar. Tesmim teşebbüsleri bile oldu.

Tekerrür eden bu tesmim ve su:1 ast teşebbüsleri mabeyinden verilmiş emirlere mi müstenit idi? Yoksa padişahın emellerini bilen gayretkeşlerin marifeti mi? Bunu vesikalarla tayin etmek kabil ol­ mamakla beraber padişahın şifa­ hi de olsa iradesi olmadan hiç kim­ senin böyle şeylere cüret edebile­ ceğini akıl kabul edemiyor.

Bu gibi teşebbüsler mahpusla­ rın müteyakkız davranmaları, yan­ larındaki adamlarının sadakat ve fedakârlığı yüzünden akim kalın­ ca Mithat ve Mahmut paşaların açıkça vücutlarının izalesi ciheti­ ne gidildi.

Bu iş miralay Mehmet Lûtfi beyle binbaşı Bekir efendiye gör­ dürüldü.

1301 senesi recebinin on ikinci - 1884 mayısının sekizinci - gecesi Mithat paşanın odasına dokuz ve Mahmut paşanın odasına on bir kişi hücum etti.

Mithat paşanın yanında yatan Namık paşazade Ali bey dışarıya çekildi.

Mithat paşa hiç bir mukabele­ de bulunmadan boğuldu.

Mahmut paşa ise mukavemet etti. Boynuna yağlı ve sabunlu bir ip takıldı; kolu sopa ile kırıldı. Vefatını tacil için daha başka i?- I kenceler de yapıldı. Mahmut pa­ şanın (Aman A lla h !) diye ettiği feryadü figanı kışlada ve civarın­ da işitmiyen kalmadı.

İki paşa bu suretle itlaf edildik­ ten sonra şiltelerine konularak kışla hastanesindeki gusül yerine götürüldüler. Fakat tabur imamı boğulduklarından dolayı gusülle- rinden imtina etti.

Geceleyin Taifin kale duvarı haricinde mezbaha kurbunda kaz­ dırılan mezarlarına götürüldüler; güneş doğmadan evvel kefensiz defnolundular. Mahmut paşa mağsele naklolunurken hareket eylediğinden vefat etmemiş deni­

lerek yere atılmış, tekrar boğazı sıkılmıştı.

Hayrullah efendi gürültüden uyandı. Mahmut paşanın feryat­ ları üzerine tevahhuş ederek oda­ sındaki eşyayı kapının arkasına yığdı. Oda önüne konulmuş olan nöbetçi:

— Efendi! Sen korkma! Sana bir şey yok!

Diye teselli etti. (Hayrullah (efendi H. 1316 senesine kadar Ta- 1

ifte kalarak orada vefat eyle­ miştir.)

Mabeyinci Fahri ljey de Mah­ mut paşanın feryadını duyunca odasından çıkmak istedi ise nö­ betçi süngüyü göğsüne dayadı. Fatın bey bu gece hissettiği kor­ kudan asabı bir raşeye tutuldu.

Miralay Mehmet Lûtfi beyle • binbaşı Bekir efendi Taifte bulu­

nan doktor Naşit efendiye Mithat paşanın şirpençe akabinde kası­ ğında çıkan hıyarcıktan, bir hafta sonra da Mahmut paşanın tifodan vefat ettiğine dair iki rapor tan­ zim ettirdiler. Kendilerinin yaz­ dıkları ariza ile o gece Mekkede Osman paşaya gönderdiler.

İstanbul gazeteleri Mithat pa­ şanın hıyarcıktan vefat eylediğini ilân eylediler.

Abdülhamidin Hicaz valisine im­ lâ tarikile yazdırdığı bir telgraf- namede damat Mahmut Celâled- din paşayı (Şişko Mahmut) diye yadettiğini İbnülemin Mahmut Ke­ mal bey Tarih Encümeni mecmua­ sındaki bir makalesinde not et­ miştir.

Mahmut paşa hakkmdaki ra­ porda da (midesindeki fesadın nezlei mideye tahavvül ve badehu hummayı tifoidi zuhur etmesin­ den müteessiren 1 mayıs 1300 de vefat eylediği) gösterilmiştir.

Mithat paşa tertip etmiş, oldu­ ğu vasiyetnamesinde kabrinin üs­ tüne yaldızlı taş konulmamasmı, adi mermer üzerine siyah yazı ile: (Gayreti müfritesine feda olan Mithat paşanın mezarıdır) sözle­ rinin yazılmasını vasiyet eylemişti. ı

Mithat paşa ölümünden sonra- j

ya ait bu emeline de nail olamadı. | Cinayetin vukuu Taifte, sonra Hicazın diğer cihetlerinde şayi ol- I ması üzerine Ciddedeki İngiliz, Fransız konsolosları hükümetle­ rine bu bapta raporlar gönderdiler.

Belediye iki paşaya birer kabir yaptırdı. Bu kabirler sonra Ah­ met Ratip paşanın Hicaz valiliği esnasında yıktırılmış, mezar ol­ duğu anlaşılmıyacak hale getiril­ miştir.

Şeyhülislâm Hayrullah efendi ailesine gönderdiği bir mektupta Mithat paşa için: (Ölümünü ve bu ölümün ne şerait altında vuku bul­ duğunu öğrenmiş olmalısınız. Mit­ hat paşa gazetelerin yazdığı gibi , muztarip olduğu hastalıktan irti- S hal etmiş değildir. Vakıa bir hıyarcık çıkarmış ise de bu ehem­

miyetli bir şey değildi. Hakikat budur ki ayni gecede ve ayni za­ manda Mithat ve damat Mahmut paşalar ihnak edilmişlerdir. Mit­ hat paşaya ait eşyanın yarısı ça­ lınmış., kalanı da İstanbula gönde­ rilmiştir) diye yazılmıştır.

Mithat paşa Taife nefyedilinci- ye kadar Hicazda telgraf yoktu. Abdülhamit menfilerin halinden vaktile haber alabilmek için (Se- vakin) den Ciddeye kadar bir kablo, Ciddeden Mekkeye kadar bir telgraf hattı temdit ettirmişti, j

Paşaların akibeti hakkında tel- ! grafla alacağı malûmat üzerine Abdülhamit inanmamış göründü.

Bunlar kaçmışlardır! Eğer !

vefat etmişler ise ne suretle hasta olmuşlardır? Hastalıkları ne ise memurlar, hekimler ve ağaları ta­ rafından bir mazbata tanzim olu­ narak mühürlensin ve mabeyine gönderilsin) emrini verdi. Böyle bir mazbata tanzim ve takdim olundu.

İngilizlerin Mithat paşayı kaçır­ mak tasmiminde olduklarına dair çıkan şayialar Abdülhamidi çok işgal eylemişti. Şerif Avnürrefik paşanın Mithat paşayı kaçırttığı şayiasını duyunca telâşından işin tahkiki için, Hacı Hüseyin bey - hademe feriki Hüseyin paşa - ile yaver Şakir beyi göndermişti. (1)

(Tabsarai İbret) ile (Mithat pa­ şanın son seneleri) eserlerinde ol­ duğu gibi Viktor Rerann (la révo­ lution turque) kitabında kaydedi­ len şu rivayeti de zikredecek isem de bunun sıhhatine dair bir mü­ eyyide göremediğimi de beyan eylemek mecburiyetindeyim:

(Abdülhamit günden güne art­ makta olan evhamının mağlûbu olarak Mithat paşanın vefatından katı surette emin olmak istedi.

Bir gün bir yaver Taife geldi. Mithat paşanın kabrini açtırdı. Başını vücudundan ayırdı.

Hicaz valisi Osman Nuri paşa­ nın hususî kâtibi sedef bir kutu içine konulmuş olan bu başı alıp İstanbula götürdü.

Süveyş kanalı geçilirken bir gû- na muayeneye tâbi tutulmamak üzere kutunun üstüne (zatı haz- reti şehriyariye mahsus Japonya mamulâtından fil dişi ve eşyayı nefise) yazılmıştı!

Mithat paşanın bir kısım eşya- sile birlikte bu kutu Sultan Hami­ de takdim olundu.)

Mithat paşa bir kanunu esas“ yaparak devleti aliyeyi bir Avru­ pa devleti haline ve kalıbına sok­ mak istemişti.

Sultan Abdülhamit Mithat pa­ şayı eskisi gibi bir «fermanı kaza

cereyan» çıkarmadan toprağa gömdüğü gibi kanunu esasisini de ortadan kaldırmağa muvaffak oldu.

Fakat bu kanun için ölümden sonra dirilme hadisesine mâni alamadı! (Arkası var)

(1) Mithat paşa: Tabsarai ibret ve mirât hayret.

Faik Sabrı

H â Y V A N U R

A L E M İ

Büyük kıtada 280 sahife - 350 resim

4 renkli lavha - 8 metin harici tablo

Bu meraklı, eğlenceli kitabı okudunuz mu? Taşra için posta

ücreti alınmaz. F'iyeti:

Heryerde 150

kuruştur.

Tevzi ve satış merkezi yalnız:

A K Ş A M K İ T A P H A N E S I

121, Ankara caddesi, İstanbul Para yerine posta pulu da

gönderebilirsiniz.

24 Haziran Pazar

Türk Maarif Cemiyetinin

(7)

Sah if« S, A K Ş A M ,

> A

SARAY ve BÂBIAUHIN İÇYÜZÜ

Y a za n : S U LEY M A N HÂNİ Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 313

Sait paşa cevap verdi: Biri şark

ulemasındandır, diğeri garp!

Şirvanîzadenin azlile serasker­ lik dahi uhdesinde olmak üzere sadrıâzanlı olan Hüseyin Avni pa­ şa askeri fenlerde mahir ise de mülkiye işlerinde malûmat sahibi değildi. Muktedir bir müsteşarı da bulunmadığı için Cevdet paşa şûrayi devlet riyaseti muavinliği­ me tayin olundu; Babıâlide dâhi­ liyeye ait islerin de mercii o oldu. Tebdili hava için Mısıra giden şû­ rayı devlet reisi Yusuf Kâmil pa­ şa İstanbula döndükten sonra da­ hi îyileşemediği için riyasetin un­ vanı onda, vazifeleri Cevdet pa­

şada kaldı. ,

Cevdet paşa bu işlerle, ve me­ celle ile uğraşırken memul hilâ­ fında şûrayi devlet muavinliği ilga ve kendisi Yanya valiliğine tayin edildi.

Hüseyin Avni paşa daima Cev­ det paşanın muavenetinden mem­ nuniyet göstermekte, bunu gıya­ bından da müteallikatma söyle­ mekte idi.

Cevdet paşa böyle bağteten İs- tanbuldan define kıyam edilme­ sinin sebebini iptida anlamadı. Sonra nasıl anladığını kendisi şöyle izah ediyor:

(Meğer Babıâlide bulunmam kendisince mültezem idise de Ab- dülâzizi hal’e karar vermişler; fa­ kire emniyeti olmadığına ve üç ayda «cinayeti» icra kendisince mukarrer bulunduğuna mebni be­ ni muvakkaten Yanyaya defet­ miş; iş görüldükten sonra gene İstanbula getirtecekmiş. Burasını Abdülâzizin hal’ inden sonra ken­ di lisanından işittim. Avni paşa­ nın ikbal sofrasında «kâselis» olan zaptiye nazırı Hüsnü paşa haneme kimler gelip gittiğini te­ cessüs için casuslar tayin etmiş. Bunlardan birisi vaktile benden iyilik görmüş olduğuna mebni ge­ lip bana haber verdi.

Taşraya gönderilmemek üzere teşebbüs manası verilmesin diye veda için Valide Sultan dairesi­ ne gitmedim; yalnız bir ve d ana­ nı e takdim ettim. Yanyaya azime­ tim günü Valide Sultan tarafın­ dan teşyi için harem ağaların­ dan Abdülgani ağa gönderildi. ^

Yanyaya memuriyetimin asıl sebebi kimsenin malûmu olmadı­ ğından halk arasında kimi Cev­ det paşa ile sadrıâzamm arası bo­ zulmuş, kimi Yusuf Kâmil paşa riyaset işlerinde müstakil kal­ mak üzere muavinliği lâğvettir­ miş te Cevdet paşa buna darıl­ mış yolunda şayialar çıkarıldı.)

Cevdet paşa evvelce vakanüvis Lûtfi efendiye yazdığı bir mek­ tupta şûrayi devlet reisi Yusuf Kâmil paşayı (Âli paşanın celisi medahene enisi) diye yadetmişti, Yanyada iken Yusuf Kâmil paşa mensuplarının havassmdan ve di­ vanı ahkâmı adliye âzasından Mahmut beyden kendisinde böy­ le bir iğbirar mevcut olup olma- dığ: hakkında bir mektup aldı. Bu mektuba yazdığı cevapta Yu­ suf Kâmil paşaya ihlâs ve ubudi­ yeti pek eski olduğunu, şimdiye ¡kadar kendisinden daima lûtüf ve İltifat gördüğünü beyan ile gü­

cenmemiş olduğuna dair teminat verdi.

Mahmut Nedim paşanın ikinci sadaretinde Cevdet paşaya adliye nezareti tevcih olundu.

Abdülâzizin haPi, Sultan Mu­ radın iclâsı ve haPi gibi az za­ manda biribirini velyeden vaka­ larda Cevdet paşa gemisini selâ­ met kıyılarında yüzdüre yüzdüre Abdülhamit saltanatına irişti. Fa­ kat Abdülâzizin katli davasında Abdülhamit siyasetine ayak uy­ durarak adliye nazırı iken polis memurluğu ve müstantik gibi pek faal bir rol deruhde etmek sure- tile idari bir dalâlete düştü.

Cevdet paşanın kazasker Cev­ det efendi iken iki defa meşihat makamına geçmesi ihtimali hâsıl olmuşken kendisinden hoşlanmı- yanlar ve bu derece yükselmesini istemiyenler mâni olmuşlardı.

Abdülhamit saltanatında bir defa az daha sadrıâzam da ola­ caktı:

Mithat paşa ibat edildiği, va­ kit Sultan Hamit Küçük Sait pa­ şaya:

— Cevdet paşa ile Ethem pa­ şayı sadaret için saraya davet et­ tim. Hangisi münasiptir?

Diye sual etmişti. Sait paşa ise böyle bir mesuliyeti üstüne almak istemiyerek:

— Efendimiz, birisi şark ule­ masından, diğeri garp ulemasın- dandır, cevabını vermişti. • Ethem paşa Cevdet paşadan evvel saraya gelmiş bulunduğu gi­ bi Avrupa karşısında siyasî vazi­ yetin de vahim olduğu o günlerde Abdülhamit garp âliminin sada­ ret makamında bulunmasını ter­ cih eylemişti. Bu sebepledir ki ge­ ne şark ulemasından Şirvanîza- deyi sadareti kabul ettiği için ö kadar tahtie eden vakanüvis Cev­ det efendiyi Osmanlı tarihi sad- rıâzamlar meyanında kaydede­ medi! i

Alçak gönüllüdürler!

efendi sıla vesilesile tahkike gön­ derilir. Tahkik memuru avdetin­ de Saffet paşanın istizahına kar-sı:.

— Bir mecidiyeye kadar irti­ kâp ediyor!

Haberini verir. Saffet paşa da: r -— Alırlar, alırlar efendim! T ... paşa hazretleri alçak gönül­ lüdürler! der.

(Arkası var)

— Mutasarrıflıktan mütekait Mihran Boyacıyan efendi gönderdiği bir m ek­ tupta benim yazdığım gibi Mithat paşa­ nın itlafını 1 8 8 4 te göstermek yanlış ol­ duğundan bahis ile hülâsa ettiğim şu malûmatı veriyor:

( I 8 8 8 senesinde latanbuldan bir he­

yet Bernta gelerek Hicaza gitti. Y a ­

verlerden Osman bey isminde birisinin d e bu heyette dahil olduğunu hatırlıyo­ rum. Avdetinde Mithat paşa ve riife- kasmın faciası bu heyetin Jertibatile vu­ ku bulduğu kulaktan kulağa yayıldı.

Okuduğum ecnebi gazetelerinden d e

bunu anlamıştım. Tarihî bir hakikatin izharına medar olmak üzere elim vaka­ nın 1 8 8 4 te değil, 1 8 8 8 de vuku bul­ duğunu beyan ederim.)

Mithat paşa hicri 1 301 senesi recebi­

nin on ikisinde boğduruldu. Bu sene

muharreminin iptidası 18 8 3 senesi teşri­ nisanisinin ikisine tesadüf eyler; buna altı ay ilâve edilince vakanın 18 8 4 ni­ sanı içinde cereyan ettiği tahakkuk eder. Boyacıyan efendinin Baruttan 1 8 8 8 de Hicaza geçtiğini yazdığı heyet baş­ ka bir iş için gitmiş olacak. Bu m ek­ tuptan Mithat paşanın ölümü vukuun­ dan ancak dört sene sonra Beratta ku­ laktan kulağa şayi olduğu anlaşılıyor. Süleyman Kâni

Saffet paşa sadaretinde (3 ce- maziyülâhir 1295 » 9 zilhicce 1295) valisi T ... ' paşadan mürtekip diye şikâyet edilir. V i­

lâyet merkezi muteberanından olup İstanbulda bulunan H. H.

İlk mektepler talebesine müjde

Tarih derslerinizi kolayca ve herkesten daha İyi öğrenmek için alacağınız kitap;

Yardımcı Tarfh

Hulâsası

124 sahife - yalnız 1 0 kuruş

Tosta ücreti 8 kuruş Satış merkezi:

A K Ş A M K İT Â P H A N ES i

121, Ankara caddesi

Türk-Bulgar hudut komisyonu

Edirne 1 — Türk - Bulgar hu­ dut komisyonuna memur Bulgar heyeti askeriyesi bugün Edirneye gelmiş ve Türk heyeti askeriyesi tarafından karşılanmıştır.

* İki heyet âzası belediye daire­ sinde ilk içtimalarını yapmışlar ve Gazi kız yatı mektebinde şerefle­ rine verilen ziyafette hazır bu­ lunmuşlardır.

Elâzlz (Hususî) — Buraya altı saat mesafede bulunan Pirinççi köyü llkmektep talebelerinden bir gurup muallimleri Mustafa beyin nezareti altında buraya kadar yaya olarak gelmişlerdir. Talebeler burada bir gün kalmış ve şehrin muhtelif yerlerini, Halkevini gezmişlerdir. Pirinççi köyündeki mektep üç sınıflıdır. Bu sene bu mektepten 15 e yakın talebe mezun olmuştur. Gönderdiğim resimde bu sene Pirinççi köyü birinci mektebinin üçüncü sınıfından mezun olan talebelerden bir kısmini gösteriyor.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Meğer uzaktan sadece baş üstünde bir hotoz gibi görünen kale ta aşağı­ ya kadar bir mustatil çizerek uzanıp inmekte imiş, iki yüz elli metre yüksekliğindeki

Anemia of prematurity (39%, n=17), respiratory illness (24%, n=10), urinary tract (24%, n=10) infections are the most common reasons for rehospitalization in premature infants,

After Sultan Abdulaziz was remowed from the Çırağan Palace; and after Sultan Abdülhamit started to inhabit the Yıldız Palace and add new pavilions to it, the Malta Pavilion and

Ancak kişisel olarak kanım odur ki; günün koşulları içeri­ sinde uğraşılması, halledilmesi gereken bir sü­ rü sorun bizi beklerken bu hususun gündeme

Uluslararası yarışmada birinciliği İrlanda'yı temsil eden Fran Meehan ile Joanna Kavanagh İkilisi, &#34;M issing You” adlı şarkısıyla

Suriyeli sığınmacıların ve mültecilerin sorunlarının sadece ulusal ve uluslararası politikanın bir konusu olarak değerlendiriliyor oluşu, ülkelerin yabancı halklarla

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

Horner sendromuna yol açan çeşitli sinir paralizileri vagal schwannomlar ile servikal sempatiklerden köken alan schwannomların ayırıcı tanısında yardımcı olabilir, ancak