Son Şeytıül M utam rin Burtan Felek öleli 11 yıl oldu. Onunla bir "gelenek" toprağa gömüldü. Halbuki bugün 80 i çoktan aşmış ve bala daktilo başında nöbet tutan gazeteciler var.
ASIRLIK BİR GELENEK UNUTULUYOR
Yaşayan ve üretmeye
devam eden en yaşlı
gazeteciye eskiden
“Şeyhül Muharririn” rütbesi
verilirdi. Bu rütbe son
I
olarak Burhan Felek’e
verilmişti. Burhan Felek
öldüğünden beri bu
makam boş kaldı. Kimseye
layık görülmeyen Şeyhül
Muharririnlik
unutulacak mı?
S
eyhül Muharririn, cism i gitmiş manası hatıra kalmış bir kelime. Kulağa yabancı, telaffuzu çetre- _ _ _ fil, kullanım dan kalkm ış, yeni Türkçe’de karşılığı olmayan bir keli me. “Yazarların en yaşlısı” demek. Es kilerde her mesleğin erbabı, cemaatla rının halen faal olan en yaşlı üyesini kendilerine “baş” seçerdi. Vezirlerin pirine Şeyhül Vüzera, bilginlerin en yaşlısına Şeyhül Ulema, hekimlerin en kıdem lisine Şeyhül Etibba, ediplerin başına Şeyhül Üdeba, gazetecilerin pi rine de Şeyhül Muharririn denirdi. Bir mesleğin piri seçilirken, aday hakkın da genel “kanaat, itimad ve ittifak” ta yin edici oluyordu. Yani seçimin yazılı şartı, tüzüğü filan yoktu.Seyhül Muharririnlik İÜ dü nü!
56 25 NISAN-2 MAYIS '93
f£L&K
Rahmetli Burhan Felek, genç meslektaş Abdi İpekçi ile Milliyette bulutlu. Ve ne yazık ki onun katline tanık oldu.
“Halen çalışan en yaşlı üstad” ma nasına da gelen bu sıfat, gazetecilik m esleğinde en son Burhan F elek ’in kartvizitinde yazıyordu. Aralıksız 60 yıl gazetecilik, 20 yıl da Cemiyeti başkan lığı yapan B urhan F elek , 28 Şubat 1975' te toplanan Gazeteciler Cemiyeti kongresinde, kendisinin müracaatıyla Şeyhül Muharririn seçilmişti. 60 yıl in sanları usandırm adan yazmak kolay olmasa gerek. Yıllar, kuşaklar, moda lar gelip geçiyor, siz kalıyorsunuz. Binlerce sadık okuru yıllarca her sa bah, “Bakalım Felek ne diyor” mera kıyla onun köşe yazılarını okudu. 0 - nun çekici, akıcı üslubu, apaçık mantı ğı, yaşamın içinden gelen sağduyusu ve İstanbul kibarı mizahı, başarısının sırrını oluşturuyordu.
Felek O rta Oyuncusu
Felek henüz hukuk öğrenimi sıra larından itibaren öne çıkmış biri. Ön cü, atak, elebaşı bir öğrenci. Gazeteci liğe foto muhabir olarak başlıyor, spor muhabirliğinde karar kılıyor. G ençli ğinde Orta Oyunu’na meraklı bir ama tör. Ünlü oyuncularla sahneye de çıkı yor. Bu detay önem li, çünkü d
öne-25 NISAN-2 MAYIS 93
minde Orta Oyunu horlanan, aşağıla nan bir seyirlik. Koskoca “Şurayı Dev let Reisi”nin çocuğu olan Felek, baba sının omuzlarına yıktığı itibarı riske so karak “Kavuklu, Pişekar” rollerine so yunması, onun bu sanatın aşığı oldu ğunu ispat ediyor. Felek iyi bir Orta Oyuncu olamadı ama Orta Oyunu he vesini de hiçbir zaman yitirmedi. Yazı larının mizahı bu kaynaktan besleni yordu.
Burhan Felek, gazeteciliğe “D o nanma” dergisinde başlamış, Tasviri-i Efkar’da spor fotom uhabiri olmuştu. Daha sonra Vatan, Millet, Yeni Ses, Tan, Cumhuriyet ve Milliyet gazetele rinde çalıştı. 1969’dan itibaren günlük fıkralarıyla Milliyet’in köşe yazarıydı. Gazeteciliği sırasında sporu ihmal et medi. Devrin ünlü futbol hakemiydi. Ali Sami Yen ve Yusuf Ziya Öniş ile “Türkiye İdman Cem iyeti İttifakını” kurmuş, Balkan Oyunları’nın tesisine önayak olmuştu. Ve nihayet yönetici, idareci bürokrasisinin zirvesi olan Milli Olimpiyat Komitesi Başkanlığına tır manmıştı.
O yıllar şöhret yapmış birçok gaze teci “tay in le” m illetvekili oluyordu.
Burkan Felek'e üniversiteler fahri unvanlar verdiler. Fransa'dan François Mitterrand imzalı Legion d'Honner nişanlan geldi. 0 vaktinde kıymeti bilinen bir gazeteci olarak şanslıydı. Şimdi ki gazeteciler vefasız. Hala aramızda olan ve çalışmalannı sürdüren çınar gibi yaşlı gazetecileri unuttular. Şeyhül Muharririnlik Felek'le toprağa gömüldü.
B u rh an F e le k de b u n lara ö z e n d i, CHP’den birçok kez aday oldu. Ancak milletvekili seçilemedi. Bıkıp usanma dan aday oluşu ve her defasmda kay bedişi mizah konusu olmuştu. Kendi
ne “Ededi Aday” diyordu. Seçim yenil gilerini tevekkülle kabulleniyor, kim seyi gücendirmeden gazeteciliğe de vam ediyordu. Politika hevesi onda hiçbir zaman ihtirasa dönüşmedi.
Uzun yıllar Cumhuriyet’te çalıştı. Doğan Nadi ile anlaşıyor ama Nadir Nadi ile sevişmiyordu. Nadir Nadi Ce- vat Fehmi Başkut’u kollarken, Doğan Nadi Felek’i el üstünde tutuyordu.
Do-NE DEDİLER...
On küsur yıldır Şeyhül Muharririn seçilemiyor. Bu makama uygun gaze teci mi yok? Yoksa asırlık bir gelenek mi unutuluyor? Yaşı çoktan 80’i dön düğü halde ve “ilk gün heyecanıyla" yazan gazetecilerin olduğu biliniyor. Rakım Ziyaoğlu (1906), Cemal Kutay (1909), Ziyad Ebüzziya (1911), Tahsin Öztin (1 9 1 2 ), Abbas Parmaksızoğlu (1916) ilk akla gelen isimler. Kimi ün lü gazetecilerden konu hakkında aldı ğımız görüşleri sunuyoruz.
RECEP BiLGİNER: Şeyhül Muharririn lik rütbesine layık gazeteciler tabii ki var. Bu konuyu ilk cemiyet toplantı sında gündeme getireceğim. Ziyad E- büzziya var, Tahsin Öztin var, Ahmet Kabaklı var. Nadir Nadimin Şeyhül Muharririn ilan edilmemesi hataydı.
VASFİYE Ö Z K O Ç A K
Şeyhül Muharri rin olm ak için en yaşlı ve hala çalışıyor olmak şartı var. Ayrıca b e y n e l m i l e l ş ö h re te sahip olmak da gere kir. M eslektaş ları arasında se vilen, gençlere yardım eden, yol gös teren ve tereddütsüz seçilen gazeteci ler bu rütbenin adayı olabilirler. Ziyad Ebüzziya böyle bir gazeteci. Gündeme getirilirse Şeyhül Muharririnliği’ni des teklerim.
ORHAN ERİNÇ: Bir meslek, ustaları nın var olmasıyla ve çok olmasıyla
meslek sayılır. Bir gazetecilik geleneği olarak Şeyhül Muharirinlik müessese- leştirilmeli. Bu konu umursanmıyor. Mahmud Sadık ve Burhan Felek Şey hül Muharririn olarak biliniyor. Oysa Asaf Borsacı (Konsolitçi Asaf) ve Emin Karakuş da Şeyhül Muharririn ilan e- dilmişlerdi.
EŞFAK
AYKAÇ: Bu rüt be, meslektaşlar arası bir kadirşi naslıktır. Eskile ri u n u tu rsak , g e le cek te k ay b olu ru z. Bu m akam a layık birçok gazeteci arkadaş var. Halen mesai arkadaşı ol m akla övündüğüm 1912 doğum lu
falı dostlarıydı. ğaıı Nadi’nin ölümü üzerine denge bo
zulunca, Babıali’de yıldızı yeni yeni parlayan Abdi tpekçi’nin davetiyle Mil- liyet’e geçti ve ölünceye kadar da bu gazetede çalıştı.
M ahmut Sadık Bey
Burhan Felek Şeyhül Muharririn unvanını, “Ne yaşlanmak ne de eski mek marifettir. Bu olsa olsa Allahın bir lütfü ve okuyucularımın bir iltifatıdır” tevazu ile kabullenmişti. Burhan Fe- lek’ten önce de Şeyhül Muharririnler vardı. Ancak onlar, bir kongrede oyla mayla seçilmiş “resmi” Şeyhül Muharri rinler değillerdi. Burhan Felek’ten ön ce bu makam Mahmut Sadık Bey’e ait ti. 1930 yılında ölen Mahmut Sadık, Meşnıtiyet döneminde parlamış, Cum huriyet dönemine yetişmiş bir fıkra ya zarıydı. Mizahi günlük yazılarını “Tak vimden Bir Yaprak” ismi altında Ab dullah Zühtü Bey’in Yeni Gazete'sinde neşrediyordu. Kültürlü bir adamdı. Mülkiye okumuş, Almanya’da ziraat öğrenimi görmüştü.
K onsolitçi Asaf Bey
1930 ile 1960 arası dönemin Şey hül Muharririni Asaf Borsacı veya öte ki adıyla Konsolitçi A saftı. 20 Ekim 1874 İstanbul doğumlu Konsolitçi Asaf Tahsin Öztin, her gün yazmayı sürdü ren bir gazeteci olarak Şeyhül Muhar- rinliği çoktan lıaketmiştir.
MİTHAT PERİN: Cemal Kutay olabi lir. Ancak o gazeteciden çok tarih a- raştırmacısı, dergici. Ziyad Ebüzziya olabilir. Hikmet Feridun Es de olabi lirdi ama unutuldu. Nadir Nadi’nin seçilmemesi isabetlidir. Çünkü o bir gazete patronuydu. Popüler bir yazar değildi. Asalak gazetecilerin tabulaş- tırdığı bir insandı. Ben jüride olsam oy vermezdim
OKTAY AKBAL: Şeyhül Muhar rirdik uydurma bir şey. Öyle bir mü essese yok. Burhan Felek için uydur dular, yakıştırma bir rütbe. Vaktiyle de Ahmed İhsan Bey’in çevresinden olan Mahmud Sadık için Şeyhül
Mu-Bey, 10 Eylül 196i günü, 87 yaşınday ken sefalet içinde öldü. Mutlakiyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerin de gazetecilik yapan Konsolitçi Asaf, Ahmet R asim ’in m esai arkadaşıydı. Ömrünün son ydlarında kör olduğu halde yazmaktan vazgeçmemişti. Bir kaç vefalı dostu aralarında para topla yarak ona bir mezar yaptırdılar. Mezar taşına da Şeyhül Muharririn yazdırdı lar. Onun hakkında ne yazık ki yazılı kaynak bulmak çok zor. Hakkı Tarık Us ve Münir Süleyman Çapanoğlu, 80 yıllık gazeteci Konsolitçi Asafın en ve-harririn demişlerdi. Böyle bir unvan gerekli mi değil mi? Kim seçecek? E- min değilim.
RIDVAN YELEKÇİ
Bir gazetecinin Şeyhül Muharri rin seçilebilm e si için aralıksız çalışıyor olması şartı vardır. Bu ö z e lliğ e sah ip b azı g a z e te ci arkad aşlarım ız var. Tahsin Öztin, Burhan Arpad, Zi yad Ebüzziya olabilir. Vaktiyle Nadir Nadi ve Hikmet Feridun Es de seçile bilirdi. Ancak onlar anık hayatta de ğil. Bu konuyu cemiyetin ilk toplantı sında tanışmaya açacağım.
E m i n K a r a k u ş v e N a d ir N a d i
Şeyhül Muharririnlik m akam ının “en yaşlı ve faal gazeteciye” verilmesi konusu, basın mensupları arasında da ima tanışmalara neden oldu. Kimileri ne göre Şeyhül Muharririn Ahmed Ra- sim, kim ilerine göre ise Emin Kara- kuş’tu. ikinci Basın Kurultayı’nda bir grup gazeteci, 1910 doğum lu Emin Karakuş’u Şeyhül Muharririn ilan edil mesi için dilekçe vermişti. Burhan Fe- lek’in “baş muharrirliği” de oy birliğiy le seçilm esin e karşın ço k tartışıldı. 1971 darbesinin suspus yaptığı bir or tamda, köşe yazarlarının en “uslusu” olan Burhan Felek’iıı seçilmesini çok gazeteci içine sindiremedi. Onlara gö re bu makam Burhan Felek için uydu rulmuş bir rütbeydi.
Burhan Felek 5 Kasım 1982 tari hinde öldü, Karacaahmed mezariığının Çiçekçi’ye bakan duvarı arkasına, Şey hül Muharririn mertebesiyle gömüldü. O gün bugündür bu unvan sahipsiz. Burhan Felek’in ardından baş yazarlığa aday gazeteci Nadir Nadi’ydi. Ancak G azeteciler Cemiyeti boşta kalan bu makamı Nadir Nadi’ye verecek dirayeti gösteremedi. En yaşlı faal gazeteci ol masına rağmen Nadir Nadi’nin “solcu luğunu” ve gazete patronluğunu öne sürerek Şeyhül Muharririn seçmediler.
F elek ’in ardından sahipsiz kalan Şeyhül Muharririnlik rütbesine layık gazeteciler yok değil. Ancak son yıllar da gazetecilerin m eslekten daha çok çalıştıkları gazeteleri (şirketleri) öne çı karmaları, politik tercihlerin basın ah lak ilkelerine baskm çıkması, nihayet koltuk sevdası, geçim gailesi ve gele cek korkusu mesleki dayanışmayı zaa fa uğrattı. Şimdilerde Şeyhül Muharri rin gibi “söylemesi bile zor” değerlere sahip çıkmak kimsenin derdi değil. E- ğer günün birinde “vefa” diye bir şe yin olduğu hatırlanırsa, titrek parmak larıyla hala daktilo başında yazı üreten “Şeyhül Muharririn adayları”, stajyer hevesiyle hatırlanmayı umuyorlar. Ga zeteciler Cemiyeti azrailden evvel dav ranmalı...
ÜMİT BAYAZOĞLU
5 9
Taha Toros Arşivi