• Sonuç bulunamadı

Türk Dil Kurmu Tarafından Yayınlanan Türkçe Sözlükzün 9 ve 10. Baskılarındaki Alıntı Kelimelerin Karşılaştırılarak İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Dil Kurmu Tarafından Yayınlanan Türkçe Sözlükzün 9 ve 10. Baskılarındaki Alıntı Kelimelerin Karşılaştırılarak İncelenmesi"

Copied!
231
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

TÜRK DİL KURUMU TARAFINDAN YAYINLANAN TÜRKÇE

SÖZLÜK’ÜN 9 ve 10. BASKILARINDAKİ ALINTI KELİMELERİN

KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

Mustafa Ergül

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TÜRKÇE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

TELİF HAKKI HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ……( ….. ) ay sonra tezden fotokopi çekilebilr.

YAZARIN Adı : Mustafa Soyadı : ERGÜL Bölümü : Türkçe Öğretmenliği Ġmza : Teslim tarihi : TEZİN

Türkçe Adı : Türk Dil Kurmu Tarafından Yayınlanan Türkçe Sözlük‟ün 9 ve 10. Baskılarındaki Alıntı Kelimelerin KarĢılaĢtırılarak Ġncelenmesi

Ġngilizce Adı : Comparison and analysis of loanwords in the 9th

and 10th editionsof the turkish language institute‟s dictionary.

(4)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Mustafa ERGÜL Ġmza :

(5)
(6)

TÜRK DİL KURUMU TARAFINDAN YAYINLANAN TÜRKÇE

SÖZLÜK’ÜN 9 ve 10. BASKILARINDAKİ ALINTI KELİMELERİN

KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

( Yüksek Lisans Tezi )

Mustafa Ergül

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Temmuz, 2018

ÖZ

Bu çalıĢmada 1988-2009 yılları arasındaki zaman diliminde Türkçe Sözlük'ün 9. Basımındaki alıntı söz varlığına 10. Basımıyla eklenen alıntı söz varlığı yüzeysel yapı ve derin yapı yönüyle incelenmiĢ kavram oluĢturmaya esas etkileri betimlenmeye çalıĢılarak dilin, dolayısıyla toplumun geliĢimi ve değiĢimine iliĢkin bir görüĢ açısı(perspektif) oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır. ÇalıĢmada “Dil ünlü(vokal)‟nün alofonudur ve “kavram zihindeki cümledir” anlayıĢı temelinde alıntı kavramların “dil”e yerleĢmesinde etkili unsur olan ses değiĢiklikleri kalımlık-incelik uyumu yönüyle ele alınmıĢ, Türkiye Türkçesinde kelimelerdeki kalınlık-incelik uyumu ile alıntı kelimelerdeki kalınlık-incelik uyumu kaĢılaĢtırılmıĢtır. Kalınlık-incelik uyumunun kavram üretimine etkisi sayısal verilerle incelenmiĢtir. Sesin alofonlarıyla oluĢturulan biçimbirimler (anlamlı ses birlikleri) aracılığıyla üretimsel gramerde sonsuz sayıda cümle üretimi aynı zamanda kavram üretimi anlamına gelmektedir. Fonem teorisiyle ortaya konan anlam değiĢtiren “parçalı sesbirimler”, “parçalarüstü sesbirimler”, dönüĢüm kuralları(ekleme, çıkartma, değiĢtirme, düzenleme, birleĢtirme) ve konuĢmadaki beden dili ile oluĢturulan kavramlar, dildeki kavram sayısının ölçütü olarak alınmıĢtır. ÇalıĢmada “nitel araĢtıma” yöntemiyle doküman analizi yapılmıĢ, araĢtırma evrenini Türk Dil Kurmu‟nun 9. Basım Türkçe Sözlük‟e 10. basımla eklenen alıntı kavramlar oluĢturmuĢtur. Verilerin analizinde betimleme, analiz, yorumlama yaklaĢımı doğrultusunda alıntı söz varlığı yüzeysel ve derin yapı yönüyle incelenmiĢ sayısal, yapısal ve içerik olarak analiz edilmiĢtir. SayısallaĢtırmada “yüzde

(7)

dağılımı” yöntemi uygulanmıĢ, varsayımlar X2 tekniği ile ( teori ile gerçek arasındaki uyum iyiliği) sınanmıĢtır. Ölçme ve değerlendirmede Türkiye Türkçesindeki bütün Türkçe kelimelerde kalınlık- incelik uyumunun var olduğu var sayılmıĢ, alıntı kavramlar bu ölçüte göre analiz edilmiĢtir. Alıntı kavramlardan kavram üretimi, basit yapılı bir alıntı kavramdan türetme, birleĢtirme, anlam yükleme yoluyla elde edilen kavramların çekirdek sözlüğünü basit yapılı alıntı kavramların oluĢturması varsayımına dayanmaktadır. Alıntı basit yapılı kavramların tamamının kalınlık-incelik uyumu temelinde Türkçe Sözlükteki % 100‟lük değeri ölçüt olarak alınmaktadır. Aynı durum basit yapılı kavramların kalınlık-incelik uyumu temelinde Türkçenin fonetiğine uyum süreleri, uyum hızı olarak alınmaktadır. Türkçe Sözlükteki toplam kavram sayısı temelinde kalımlık-incelik uyumu olan kavramlarla kalınlık-incelik uyumu olmayan kavramlara oranla % 1 oranında daha fazla kavram üretilmiĢtir. Kalınlık-incelik uyumunun kavram üretimine katkısı 1000 yılda bugünkü Türkçe Sözlüğün tamamındaki söz varlığı sayısıyla eĢdeğerdedir. Bir alıntı kavramın kalınlık- incelik uyumu temelinde dile yerleĢme süresi 34 yılı bulabilmektedir.

Anahtar kelimeler: Fonem, biçimbirim veya biçimbirimi, kavram, alıntı kavramlar,

kalnlık-incelik uyumu

Sayfa Adedi : 230

(8)

COMPARISON AND ANALYSIS OF LOANWORDS IN THE 9

th

and

10

th

EDITIONS OF THE TURKISH LANGUAGE INSTITUTE’S

DICTIONARY

(Master’s Thesis)

Mustafa Ergül

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

July, 2018

ABSTRACT

This work is an attempt to develop a perspective on development and change in a language, and thus in a society, through the analysis of the loanwords added to those already present 9th edition of the Turkish dictionary for the 10th in the years 1988-2009 in terms of surface and deep structure and description of their influence on conceptualization. The research was carried out in accordance with the principles “Language is an allophone of the vowel” and “concepts are cognitive sentences,” and accordingly phonetic changes, which are an effective element in loaned concepts taking root in a language, have been analyzed specifically with regards to front-back vowel harmony and compared with the harmony in Turkish words. The effect of front-back harmony on the production of concepts was analyzed with quantitative measures. In generative grammar, infinite sentences created with morphemes (meaningful sound units) made up of allophones result in the production of concepts. Concepts created with segmentals and supra-segmentals posited by the phoneme theory, transformation rules (agglutination, dropping, changes, composition, integration) and body language are considered to be the measure of the number of concepts in the language. Documents were analyzed with the “qualitative research” method, the research space being comprised of loaned concepts added in the 10th edition of the Turkish Language Institute‟s Turkish dictionary to those already present in the 9th.An approach based on description, analysis and interpretation was adopted in analyzing the data, the loanwords were analyzed in terms of surface and deep structure,

(9)

and analyzed quantitatively, structurally and in terms of their content. A “percentage distribution” was applied in quantification, and hypotheses were tested with the X2 technique (convergence of theory and practice). Survey and interpretation were carried out with the assumption that all words in Turkish follow front-back vowel harmony, and loaned concepts were analyzed accordingly. Production of concepts from loaned concepts is based on the assumption that concepts derived from loaned concepts with a simple structure through derivation, compounding and attribution of meaning have a core lexicon of loaned concepts with a simple structure. All of these basic-structured loaned concepts are contrasted with the 100% conformity of the Turkish Dictionary with front-back harmony. The same criteria is used in analyzing these loaned concepts with simple structues in terms of their speed of phonetic adaptation to Turkish. In terms of the total concepts in the Turkish Dictionary, concepts with front-back harmony have produced 1% more concepts than concepts without the same harmony. The contribution of front-back harmony to concept production over a thousand years is equivalent to the entirety of the Turkish dictionary today. It can take up to 34 years for a loaned concept to adapt to the language in terms of front-back harmony.

Keywords : Phoneme, morpheme, concept, selected concepts, front-back vowel harmony

Number of Pages :230

(10)

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ...iii

ÖZ ... iv

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ...viii

TABLOLAR LİSTESİ ... x

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xi

BÖLÜM 1 ... 1

GİRİŞ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4.Araştırma Soruları ... 5 1.5.Sınırlılıklar ... 5 1.6.Varsayımlar ... 5 1.7. Tanımlar ... 6

BÖLÜM 2 ... 9

YÖNTEM... 9

(11)

2.1Araştırma Yöntemi ... 9 2.2.Evren ve Örneklem ... 9 2.3.Verilerin Toplanması ... 9 2.4.Verilerin Analizi ... 9

BÖLÜM 3 ... 11

BULGULAR ve YORUM ... 11

BÖLÜM 4 ... 25

SONUÇ VE TARTIŞMA ... 25

KAYNAKLAR ... 28

EKLER ... 29

Ek-1. Basit, Türemiş ve Birleşik Yapılı Alıntı Kelimeler ... 30

EK 2. Kalınlık-İncelik Uyumuna Uygun Basit, Türemiş, Birleşik Kelimeler ve Kelime Grupları ... 151

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Basit Yapılı Alıntı Kelimelerde Kalınlık-İncelik Uyumu ... 11

Tablo 2. Türemiş Yapılı Alıntı Kelimelerde Kalınlık-İncelik Uyumu ... 12

Tablo 3. Birleşik Yapılı Alıntı Kelime Gruplarında Kalınlık- İncelik Uyumu ... 12

Tablo 4. Bütün Alıntı Kavramlarında Kalınlık-İncelik Uyumu ... 12

Tablo 5. Basit Yapılı Alıntı Kelimelerin Dillere Dağılımı ... 14

Tablo 6. Kalınlık-İncelik Uymuna Uygun Alıntı Birleşik Yapılı Kelime Gruplarının Dillere Dağılımı ... 15

(13)

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

Alm. Almanca

Ar. Arapça

Brz. Brezilya Dili

Cer.Dili Cermen Dili

Çin. Çince

Erm. Ermenice

Esk. Eskimo Dili

Far. Farsça Finl. Finlandiya Dili

Fr. Fransızca Hint. Hintçe Ġng. Ġngilizce Ġt. Ġtalyanca Jap. Japonca Lat. Latince Norv. Norveçce Port. Portekizce Rum. Rumca Rus. Rusça Sansk. Sanskritçe

(14)

Sl. Slavca

Yun. Yunanca

T. Türkçe

(15)

BÖLÜM 1

GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

Toplumun bireyleri arasındaki anlaĢma ve iletiĢim aracı olan “dil”in temel iĢlevi iletiĢimi yetkin düzeyde kusursuz sağlamasıdır. Bu durum dilin anlatım yeteneğiyle doğru orantılıdır. Anlatım yeteneği dilde ihtiyaç duyulan nesne ve kavramları karĢılayan “gösteren”lerin yeterliliğiyle mümkün olur. Bir diğer anlatımla dilin söz dağarının yeterliliği veya zenginliği anlatımın istenen düzeyde sağlanmasında baĢlıca etkendir. ĠletiĢimin kusursuz sağlanması ise söz dağarının yeterliliğinin yanında dil gösterenleri üzerinde toplumun bireylerinin örtük mutabakatının derecesi veya yetkinliği öne çıkmaktadır.

Onan ( 2009, s. 89) çalıĢmasında;

…Bir dilin anlamsal özellikleri kelime hazinesi vasıtasıyla o dili kullanan bireylere yansır. Bütün bireylerde homojen bir özellik göstermez.Bireyin yaĢamına ve mesleğine göre derinlik, geniĢlik ve ağırlık kazanır:(GöğüĢ,1978:360). Bu üç temel unsurun geliĢmiĢlik derecesi okuma, dinleme, konuĢma ve yazma becerilerinin sınırlarını belirler.

görüĢünü ifade etmektedir. Bu anlayıĢ, Türkçe Sözlük temelinde nesne ve kavramları karĢılayan kelime ve kelime gruplarını sınıflandırmada ölçek olarak alınabilir. Bunları; 1.Yazılı veya sözlü anlatıma esas olan “derinlik” 2.Kelime veya kelime gruplarının sayılarından oluĢan “geniĢlik”,

3.Kelime veya kelime gruplarının dilde kullanılma sıklığı “ağırlık” Ģeklinde sıralayabiliriz Sözlük dağarını oluĢturan kavramları ise;

1.Yalın (basit) yapılı kelimeler,

2.BirleĢik ve ayrıĢık yapılı kelime ve kelime grupları,

3.Yalın kelimelerle “kaynaĢık”, “bitiĢik” ve “ayrıĢık” yapılı kelime gruplarına eklenen Türkçenin yapım ekleri veya yapım ekleri görevindeki çekim ekleriyle yeni kavram oluĢturan kelime ve kelime grupları,

(16)

4.Herhangi bir kelime veya kelime grubuna yüklenen anlam veya anlamlar olarak sıralayabiliriz.

Sözlükteki kavram sayısı, yalın kelimelerle, türetme, birleĢtirme ve anlam yükleme yoluyla elde edilen kavramların toplamına eĢittir.

Türkçe Sözlüğün yazılı veya sözlü anlatıma esas olan derinlik ile ilgili kavram üretme ekleme, çıkartma, değiĢtirme, düzenleme, birleĢtirme, parçalarüstü ses birimler (vurgu, ton, ezgi, incelik, kalınlık, uzunluk, kısalık) ve beden diliyle sağlanmaktadır. Bunlardan parçalarüstü sesbirimlerin bazıları hem yazma hem konuĢmayla ilgiliyken beden dili salt konuĢma diliyle ilgilidir.

Banguoğlu (1990, s. 154) çalıĢmasında;

Bir dilin kelime dağarcığı nasıl milli sermaye sayılıyorsa o dilde kelime yapımı da milli üretim sayılır. Zamanın getirdiği buluĢlar, dinler, fikir akımları dilde yeni kavramları karĢılamayı gerektirir. Tabii olarak her milli dil bu iĢi kendi yapısından kelimeler yaratarak baĢarmak eğilimindedir. Buna kelime yaratmak(néologisme) deriz.

belirttiği görüĢüyle kavram üretimine ve alıntı kavramlara Türkçe karĢılıklar üretme gereğine vurgu yapmaktadır.

Alıntı kavramlar, kelime tabanı (gövdesi) olarak dilde iĢlev üstlenirler. Dolaylı olarak herhangi bir dildeki gösterenlerden farkları yoktur. Dilin eylem tasviri özelliğinden hareketle Türkçenin de içinde yer aldığı bütün dillerin öğretiminde örnek oluĢturabilirler. Türkçenin gramerinden yola çıkılarak ünlem edatları, ön çekim edatları dıĢındaki bütün kelimeler yüklem olabilmektedir. Önce seçilen eylemin belirtenleri (tamlayanları) bulunarak belirtilen (tamlanan) durumundaki yüklem veya yüklem grubu “i” fiilinin belirteni (tamlayanı) görevindedir. Bütün cümleler isim cümlesi türünde düzenlenmektedir.

Alıntı kavramların yerine Türkçe karĢılıkların üretilmesi kavram üretimine etkisi yadsınamaz. Durgun donuk olan bir kelimeyle kök anlam temelinde eklerle çekimli duruma gelen bir kavramın kavram oluĢturmaya katkısı aynı değildir. Bu durum kavram oluĢturma yönüyle Türkçe Sözlüğün hem yazılı hem sözlü anlatımına esas “derinlik” ve kavram sayısına esas “geniĢlik” ile ilgilidir. Alıntı kavramların yerine üretilen Türkçe karĢılıklar, hem türetme hem anlam yükleme yönüyle kavram üretimine olumlu katkı sağlar. Türkçede kök anlamla iliĢkili ekler veya anlamlı ses birliklerinin (kelimelerin) okuma ve anlama hızına olumlu katkı sağlamaktadır. Kelime veya kelime grupları üzerinde göz sıçramaları daha çabuk olmaktadır. Bu biliĢin gerçekleĢmesi anlamlı sıralı bütünlükten geçer.

(17)

Kavram, zihindeki cümledir. Aksan (1990, s. 159) çalıĢmasında; “Sözcükle nesne arasında doğrudan bir iliĢki yoktur. Buna karĢılık sözcükle düĢünce ya da kavram arasında ayrıca kavramla nesne arasında bağlantı vardır.” ifadesiyle her dilde adlandırmanın farklı simgelerle (fonemlerle) yapıldığını ancak sözcükle düĢünce ve kavramla nesne arasındaki bağlantı vurgusuyla adlandırmada sözcüğün hem gösteren hem gösterilen temelinde nedenli olabileceğini belirtmektedir.

“Varlık bilimine göre bütün varlıkların dıĢtan içe doğru bir derinliği vardır. Dilin de bir derinliği vardır. Bu derinlik somuttan soyuta doğrudur. KonuĢuyorsam “ses tabakası” yazıyorsam “görüntü”dür. Görüntü ile ses tabakası birleĢip “dıĢ anlam” tabakasını oluĢturur. Buna sözcüğün sözlük karĢılığı olan “sözlük anlamı” diyoruz. “iç anlam tabakası” ise sözcüğün zihindeki karĢılığı olan “düĢünce” dir. Ġngarden‟den aktaran Yalçın (2009).

Burada kavramın öznelliğine vurgu yapılmakta dolayısıyla sözcüğün sözlük anlamı dıĢındaki iç anlam tabakası alıntı sözcüklerde bağlamdaki anlam özelliğiyle sınırlı kalmaktadır. Ġç anlamın psikolojik, sosyal ve kültürel boyutu vardır. Psikolojik boyutunda kiĢinin nesne ve kavramlara iliĢkin öznel anlam yapılandırması vardır. Sosyal ve kültürel boyutunda ise iç anlamın ortak etkileĢim ve kültürden bağımsız oluĢamayacağı gerçeği vardır.

Bu anlayıĢ ve yapılan çalıĢmalar doğrultusunda Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan Türkçe Sözlüğün 9 ve 10. Baskılarındaki alıntı kelime ve kelime grupları yüzeysel ve derin yapı yönüyle kavram geliĢtirmeye etkilerinin ne olduğu sorusundan hareketle bu bu durumun betimlenmesi (tasvir edilmesi) yapılmaya çalıĢılmıĢtır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bir dilin söz varlığının zenginliği, o dili kullanan bireylerin dolayısıyla toplumun bilimde, kültürde, sanatta, sosyal geliĢmiĢlik ve ekonomik refahta, eğitimde ve kiĢiler arası iliĢkilerde baĢarı göstergesinin yansımasıdır. Zira dil bir kültür taĢıyıcısı, aynı zamanda aktarıcısıdır. Dilin düĢüncenin aynası olması özelliği bu görüĢü kuvvetlendirir. Sözcükler arasındaki anlam ve benzer anlam farklılıkları sözcüklerin karĢıladıkları nesnelerin ve kavramların çokluğuna iĢaret eder niteliktedir. Toplumdaki iĢ bölümünün çeĢitliliği, uzmanlık alanlarının çokluğu, halen ekonomik getiri sağlayan meslek sayılarının seyrettiği rakamlar da dolaylı olarak söz varlığının zenginliği ile iliĢkilendirilebilir.

Türkçeye yeni giren alıntı sözcük ve kavramlara yetkili kurul ve uzmanların önerdiği Türkçe karĢılıklar, alıntı sözcüğün veya sözcük grubunun yapı, anlam, sözdizimi yönünden Türkçede

(18)

karĢılık bulması önemlidir. Eğitimle, kitle iletiĢim araçlarıyla toplumda dil bilincini, dil sevgisini, Türkçenin dil kurlarına uygun kullanımını sağlama yönündeki çalıĢmalar önemlidir. Bu doğrultudaki bu çalıĢmayla Türkçenin eğitimi ve öğretimiyle uğraĢanlara, Türkçeye ilgi duyanlara, Türkçenin dil kurallarına uygun kullanımına önem verenlere ve dil-toplum geliĢim ve eğilimine iliĢkin bir görüĢ açısı (perspektif) oluĢturmak bu çalıĢmanın amacını oluĢturur.

1.3. Araştırmanın Önemi

Alıntı kelime ve kelime grupları yapı yönüyle kelime tabanı olarak dilde iĢlev üstlendiklerini belirtmiĢtik. KarĢılaĢtırmalı teriminden, Türkçe bir kelime veya kelime grubunun yeni kavramlar oluĢturmaya esas etkisi ile alıntı kavramların kavram oluĢturmaya etkisi vurgulanmaktadır.

“KarĢılaĢtırmalı kavramı, XIX. yüzyıl KarĢılaĢtırmalı Lengüstiğinin daha sonraları Saussur‟un

“dil bir sistemdir” sözü ile özetlenen ve Modern Lengüstik denilen Yapısal Lengüstiğin “zaman eksenleri düzleminde (eĢ-zamanlılık, art-zamanlılık, yapısal-tarihsel)” BaĢkan (1967, s. 67) alıntı kavramların incelenmesi, Türkçenin etimoloji sözlüğünün planlanması ve uygulama süreçlerine iliĢkin kapsamlı bir anlam ifade eder. SınırlandırılmıĢ bu çalıĢma sözü edilen süreçlere ön fikir niteliğinde katkı sağlayabilir.

Kelime ve kelime gruplarının anlam boyutları sosyal etkileĢim ve zamana bağlı olarak oluĢmaktadır. Dolayısıyla alıntı kavramların da anlam boyutlarının oluĢumu bu ilke doğrultusunda gerçekleĢmektedir. Dile yerleĢmeleri ve kalıcılıklarında Türkçenin fonetiğine uyumları etkili olmaktadır. Alıntı olduğu dilin gramer ve fonetik yapısından az ya da çok ayrılıp farklı ses özellikleriyle dile yerleĢmeleri Gökalp‟in ifade ettiği TürkçeleĢmiĢ Türkçe anlayıĢıyla uyuĢmaktadır.

BaĢkan (1967, s. 3) çalıĢmasında dilin doğal geliĢimine vurgu yaparak “dil hakkında gözlemlerde bulunmak, ölçü olarak dilin kullanımını örnek almanın gerekllilğini, çok sayıda insanın yaptığı bir dil aykırılığının artık artık bir dil yanlıĢı olmaktan çıkıp bir dil kuralı niteliği kazandığını, dilin tarihsel geliĢimine ve değiĢimine vurgu yaparak bir önceki devrenin yanlıĢlarının bugünün kuralları olduğunu, bugünün yanlıĢları da yarınki dil kullanılıĢının kuralları olabileceğini” söylemektedir.

Alıntı kavramların dilin kullanım alanlarında (günlük konuĢma dili, bilim dili, sanat dili) yaygın kullanımı oluĢtuktan sonra alıntı kavrama üretilen Türkçe karĢılığın dile yerleĢmesini

(19)

zorlaĢtırmaktadır. Çünkü ses anlamı anlam sesi çağrıĢtırmaktadır. Vokal (ünlü) veya vokallerin alofonlarıyla oluĢturulan anlamlı ses veya ses birliklerinde vokal önemli bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Kavramın varlıklara iliĢkin zihindeki tasarımının yanında ikinci anlam boyutu nesne ve kavramlarla ilgili genelleme ve soyutlama aracı oluĢudur. Bu durum temel dil becerileri açısından Türkçe Sözlüğün konuĢma ve yazma temelinde “derinlik” ile ilgili alıntı kavramlarla düĢünme sorununu gündeme taĢımaktadır.

Bu çalıĢma, alıntı kavramların dile yerleĢme süreçleri ile kavram üretimi arasındaki bağıntı konusunda bir çalıĢmanın yapılmamıĢ olması yönüyle önemlidir.

1.4.Araştırma Soruları

1. Alıntı kavramlarda kalınlık-incelik uyumuyla kavram sayısı arasında bağlantı var mıdır? 2. Alıntı birleĢik yapılı kavramların kavram sayısı oluĢturmaya esas kalınlık-incelik uymuyla alıntı basit yapılı kavramların dillere dağılımı arasında bir bağlantı var mıdır?

3. Alıntı kelime ve kelime gruplarına birinci anlamları dıĢında yüklenen anlamların kalınlık-incelik uyumuyla kavram sayısı arasında bir bağlantı var mıdır?

1.5.Sınırlılıklar

AraĢtırma dokuzuncu basım Türkçe Sözlük‟e onuncu basımla eklenen alıntı kelime ve kelime gruplarıyla sınırlıdır. Tez, bu söz varlığındaki alıntı sözcük ve sözcük gruplarını, türetmede görev alan biçimbirimlerini sözcük türetme, kavram oluĢturma yönüyle inceler, sayısal verilerle dilin dolayısıyla toplumun geliĢim eğilimine iliĢkin bir görüĢ açısı oluĢturmakla sınırlıdır.

1.6.Varsayımlar

1.Türk Dil Kurumu dokuzuncu basım Türkçe Sözlük‟e onuncu basımla eklenen alıntı sözcük ve sözcük grupları yapı, anlam ve sözdizimi yönünden incelenmemiĢtir.

2.Örneklem olarak seçilen dokuzuncu ve onuncu basım Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüklerindeki alıntı sözcük ve sözcük grupları araĢtırma evrenini oluĢturmaktadır.

(20)

3.Dil düĢüncenin aynasıdır. Sözcüklerle düĢünür; sözcüklerle düĢüncelerimizi ifade ederiz. Fakat yine aynı sözcüklerle düĢüncelerimizi sınırlandırırız. Bunlardan birincisi belirli bir topluma ait milli dile, ikincisi kendi dıĢındaki diğer dillere iĢaret eder.

4.Dil aracılığıyla dıĢımızdaki çevreyi anlar ve anlamlandırırız.

5.Sözcüklerin anlam boyutlarıyla ilgili mutabakatın derecesi bildiriĢimin istenen düzeyde gerçekleĢtirilmesinde etkilidir.

6.BiliĢsel algının oluĢumunda anlamlı sıralı bütün(kompozisyon) önemlidir. Bu sıra sözcüğü simgeleyen ses veya seslerle baĢlar, sözcük, cümle, paragraf, metin ve metinler arasılıkla devam eder.

7.Dil hayatın kendisidir. Bu düĢünce dil ögelerinden cümlede somutlandırılabilir.

8.Dil “ünlü (vokal)”nün alofonudur.

1.7. Tanımlar

Dil: Ġnsanlar arasında anlaĢmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde geliĢen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıĢ bir gizli anlaĢmalar sistemi, seslerden örülmüĢ içtimai bir müessesedir Ergin (1977, s.1).

Dil: DüĢünce duygu ve isteklerin bir toplunda ses ve anlam yönünden ortak ögeler ve kurallardan yararlanılarak baĢkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü çok geliĢmiĢ bir dizgedir Aksan (1990, s. 55).

Kelime: Manası veya gramer vazifesi bulunan ve tek baĢına kullanılan ses veya ses topluluğudur Ergin (1977, s. 97).

Kavram: Bir nesnenin veya düĢüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı (TDK sözlüğü). Kavram (I): Dünyadaki nesnelerin, biçimlerin, olgu, durum ve devinimlerin dilde anlatım buluĢudur (Aksan, 1990, s.153).

Kavram (II): Dünyadaki nesnelerin ortak niteliklerine dayanan; dile özgü bir genelleme, bir soyutlamadır (Aksan, 1990, s.153).

Gövde: Ġsim ve fiil köklerinden yapım ekiyle türetilmiĢ kelime (TDK sözlüğü).

(21)

Ek: Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan Ģekil verici ses veya sesler, lahika (TDK sözlüğü).

Yapım eki: Kelime kök veya gövdesine getirilerek kelimenin yeni bir anlam kazanmasını sağlayan ek (TDK sözlüğü).

Çekim ekleri: Fiil, isim kök veya gövdelerine gelerek bağlı oldukları kelime gruplarına göre kelimeler arasında durum(hâl), iyelik, çokluk, zaman, kiĢi iliĢkisi kuran birimler (TDK sözlüğü).

Yapı bilgisi: Kelimelerin yapısını, türetme yollarını ve çekim biçimlerini içeren bilgi, Ģekil bilgisi, morfoloji (TDK sözlüğü).

Anlam: Bir kelimeden, bir sözden, bir davranıĢ veya olgudan anlaĢılan Ģey, bunların hatırlattığı düĢünce veya nesne, mana, fehva, valor (TDK sözlüğü).

Terim: Bir bilim. sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karĢılayan kelime, ıstılah (TDK sözlüğü).

Cümle: Bir yargıyı bildirmek için tek baĢına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi, tümce (TDK sözlüğü).

Sözlük: Bir dilin bütün veya belirli bir çağda kullanılmıĢ kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan, baĢka dillerdeki karĢılıklarını veren eser, lügat (TDK sözlüğü).

Sözlük Bilimi: Bir dilin ya da karĢılaĢtırmalı olarak çeĢitli dillerin söz varlığını sözlük biçiminde ortaya koymaya yönelen, bu amaçla yöntemler koyarak uygulama yollarını gösteren bir dilbilim dalıdır (Aksan,1990, s. 71).

(22)
(23)

BÖLÜM 2

YÖNTEM

2.1. Araştırma Yöntemi

Nitel araĢtırma; gözlem görüĢme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araĢtırma (Yıldırım ve ġimĢek, 2004, s. 35).

Bu araĢtırmayla Türk Dil Kurumunun 9.basım Türkçe Sözlük‟e 10.basımıyla eklenen alıntı sözcük ve sözcük gruplarının yüzeysel ve derin yapı yönünden incelenmesi suretiyle dilin dolayısıyla toplumun geliĢim ve değiĢimi ile dilin söz varlığı arasındaki iliĢki betimlenmeye çalıĢılmıĢtır.

2.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırma evrenini, Türk Dil Kurumunun 9. Basım Türkçe Sözlük‟e 10. Basımla eklenen alıntı söz varlığı oluĢturmuĢtur.

2.3. Verilerin Toplanması

AraĢtırmada veriler doküman incelemesiyle toplanmıĢ; Türk Dil Kurumu sözlükleri dokümanın kaynağını oluĢturmuĢtur.

2.4. Verilerin Analizi

Verilerin analizinde “betimleme”, “analiz”, “yorumlama” (Yıldırım ve ġimĢek, 2004, s. 170) yaklaĢımı doğrultusunda kaynak dokümanın taranmasıyla elde edilen alıntı söz varlığı araĢtırma problemine esas soruların cevapları doğrultusunda yüzeysel ve derin yapı yönüyle incelenmiĢ sayısal, yapısal, içerik olarak analiz edilmiĢtir. Betimleme ile araĢtırmada araĢtırma problemine iliĢkin veriler (1988-2009) yılları arasında

(24)

Türkçe Sözlük‟e eklenen alıntı söz varlığı) tespit edilmiĢtir. Analiz birimi kelime veya kelime grubudur.

SayısallaĢtırmada “yüzde dağılımı” yöntemi uygulanmıĢ, varsayımlar x2

tekniği (teori ile gerçek arasındaki uyum iyiliği (Ġçli,1987, s.158) ile test edilmiĢtir.

Yorumlamada, sayısal verilerle incelenen alıntı söz varlığıyla dilin, dolayısıyla toplumun geliĢimi ve değiĢimi arasındaki ilgiye iliĢkin bir görüĢ açısı(perspektif) oluĢturulmuĢtur.

(25)

BÖLÜM 3

BULGULAR ve YORUM

AraĢtırmanın 1.alt probleminde “alıntı kavramlarda kalınlık-incelik uyumuyla kavram sayısı arasında bağlantı var mıdır?” sorusuna cevap aranmıĢtır.

Alıntı kavramlarda kalınlık-incelik uyumuyla kavram sayısı arasındaki bağlantı için ki-kare testi:

Ki-kare (kay-kare)=246

Sd =4

P =.000

Ki-kare testi sonuçlarına göre “basit”, 2 “türemiĢ”, 2 “birleĢik”, 2 puanlık artıĢla Türkçe Sözlüğün tamamındaki kavram sayısı temelinde % 1‟lik bir artıĢı oluĢturmaktadır (X (4) = 246, p > 5 ).

Basit yapılı alıntı kavramlarda kalınlık-incelik uyumu Tablo 1‟de, türemiĢ yapılı alıntı kavramlarda incelik uyumu Tablo 2‟de, birleĢik yapılı alıntı kavramlarda kalınlık-incelik uyumu Tablo 3‟te, bütün alıntı kavramlarda kalınlık-kalınlık-incelik uyumu Tablo 4‟te gösterilmiĢtir.

Tablo 1.

Basit Yapılı Alıntı Kelimelerde Kalınlık-İncelik Uyumu

Sıra No: Kalınlık-Ġncelik

Uyumu

Kelime Sayısı: %

1 Uygun 455 29

2 Uygun Değil 1091 71

Toplam Kelime Sayısı: 1546 100

(26)

Tablo 2.

Türemiş Yapılı Alıntı Kelimelerde Kalınlık-İncelik Uyumu

Sıra No: Kalınlık-Ġncelik

Uyumu

Kelime Sayısı: %

1 Uygun 1178 52

2 Uygun Değil 1076 48 Toplam Kelime Sayısı: 2254 100

Tablo 3.

Birleşik Yapılı Alıntı Kelime Gruplarında Kalınlık- İncelik Uyumu

Sıra No: Kalınlık-Ġncelik

Uyumu

Kelime Sayısı: %

1 Uygun 64 53

2 Uygun Değil 57 47

Toplam Kelime Sayısı: 121 121

Tablo 4.

Bütün Alıntı Kavramlarında Kalınlık-İncelik Uyumu

Sıra No: Kalınlık-Ġncelik

Uyumu

Kelime Sayısı: %

1 Uygun 1697 43

2 Uygun Değil 2224 57

Toplam Kelime Sayısı: 3921 100

Tablolar oranları değerlendirildiğinde kalınlık-incelik uyumu olan “gösteren”lerle türemiĢ ve birleĢik yapılı kavramlarda daha çok kavram üretildiği anlaĢılmaktadır. Bu sonuç, kavram geliĢtiren yapım ekleri ve yapım eki görevindeki çekim eklerinin alıntı kavramların kelime tabanlarıyla bağlantısını, bir diğer açılımla Türkçede kavram türeten eklerin kelime kök ve gövdeleriyle iliĢkisini göstermektedir. Kelime kök ve gövdelerindeki ses uyumu ve müzikalite, farklı kavramların oluĢturulmasında etkili olduğu söylenebilir. Sözlü (Ģifahi) ilk edebi verimlerin manzum olması, bir rastlantıdan çok, bellekte kalıcılığın sağlanması yönüyle bir ihtiyacı karĢılar nitelikte olduğunu düĢündürmektedir. Yine aynı sözcük sayısındaki bir düzyazı ile bir manzum yazının bellekte kalıcılığı farklıdır. Manzum yazının düzyazıya oranla bellekte kalıcılığı daha yüksek düzeydedir (Onan, 2009, s. 85) çalıĢmasında;

(27)

“ünlü uyumu kuralının Türkçede hece, ek ve kök arasında kök ünlüsü esas alınarak sürekli yinelenen fonetik iliĢkiler ağı olduğunu, algı yoluyla gelen seslerin beyinde fonemlere dönüĢtükten sonra kümelenme aĢamasında ünlü uyumu kurallarının etkili olduğunun düĢünüldüğünü, refleksif bellekte depolanan ana dilinin örtük dilbilgisi kodları ve ünlü uyumu sistemi ile sözcük ve sözcük öbeği düzeyinde daha hızlı bir Ģekilde yapılandığını, Türkçede ses uyumu kurallarının kelimelerin kulağa hoĢ gelmesini sağladığını, dolayısıyla bu dilin anlaĢılma seviyesini artırdığını, ses uyumunun sadece kelimelerin fonetik yapılarını değil, kelimeye eklenen eklerin alomorflarını da kontrol ettiğini, Türkçede çeĢitli varyasyonları olan bir ekin bir Ģeklinin bilinmesiyle ses uyumu bilgisi sayesinde bu ekin diğer biçimlerinin de tanınabildiğini” belirtmektedir.

Kalınlık- incelik uyumu kuralıyla basit yapılı alıntı kelimeler yapım eki veya yapım eki görevindeki çekim eklerini alarak farklı kavramlar oluĢturmaktadır. Tını halindeki sesin dalgalar halinde yayılması gerek kelime üretimi gerekse kelime grubu oluĢturma düzeyinde kavram geliĢtirmeye olumlu katkısı olduğu söylenebilir.

AraĢtırmanın 2. alt probleminde “alıntı birleĢik yapılı kavramların kavram sayısı oluĢturmaya esas kalınlık-incelik uyumuyla kalınlık-incelik uymuna uygun basit yapılı kavramların dillere dağılımı arasında bir bağlantı var mıdır?” sorusuna cevap aranmıĢtır. BirleĢik yapılı kavramlar, iki ya da daha çok basit yapıdaki kelimenin yan yana gelerek eksiz veya aldıkları iĢletme ve yapım ekleriyle oluĢturdukları kelime gruplarıdır. Kavramı zihindeki cümle anlayıĢıyla değerlendirmede sözdizimi yönüyle bir cümle, veya cümlede tek bir kelime hükmünde görev üstlenen tek kavramı karĢılayan kelime grubudur. Bir diğer ifadeyle basit yapıdaki bir kelimenin bağlamda kullanılmasıdır. Kavram sayısı açısından bağlamdaki kullanımına göre karĢıladığı anlam ile birleĢiği oluĢturan kelimelerden son kelimenin aldığı yapım ekleri veya yapım eki görevindeki çekim ekleri sayısıyla doğru orantılıdır. Dolayısıyla birleĢik yapılı kavramlarda son kelimedeki kalınlık-incelik uyumu öne çıkmaktadır. Bir birleĢik yapılı kelime grubunun bütün ögeleri alıntı kelimelerden oluĢuyorsa “yabancı öge”, birleĢiği oluĢturan kelimelerden biri Türkçe ise “karma öge”dir. Kavramlar kelime grubunun uzunluğuna göre değil, esas öge(asas unsur-yardımcı unsur, tamlanan unsur- tamlayan unsur, belirtilen unsur-belirten unsur), yardımcı öge olmak üzere ikili ayrıĢtırmaya tabi tutulurlar. Türkçenin sözdiziminde esas öge sonda, yardımcı öge baĢta bulunur. Uzunluğu ne olursa olsun bütün cümleler temelde esas öge ile yardımcı ögeden oluĢur.

Basit yapılı kelimelerin dillere dağılımı Tablo 5, birleĢik yapılı kelime gruplarının dillere dağılımı Tablo 6‟da gösterilmiĢtir.

(28)

Tablo 5.

Basit Yapılı Alıntı Kelimelerin Dillere Dağılımı

Sıra No: Dil Adı: Basit Kelime Sayısı:

1 Fr. 743 2 Ar. 431 3 Ġng. 151 4 Far. 113 5 Ġt. 38 6 Alm. 17 7 Yun. 13 8 Lat. 08 9 Erm. 06 10 Rus. 05 11 Hint. 03 12 Jap. 03 13 Sl. 03 14 Norv. 02 15 Rum 02 16 Sansk. 02 17 Brz. 01 18 Çin. 01 19 Esk. 01 20 Finl. 01 21 Cer.Dili 01 22 Port. 01

(29)

Tablo 6.

Kalınlık-İncelik Uymuna Uygun Alıntı Birleşik Yapılı Kelime Gruplarının Dillere Dağılımı

Sıra No: Dillerin adları: Kavram sayısı:

1 Ar. + Ar. 11 2 T. + Ar. 05 3 Ar. + Far. 04 4 Far. + Ar. 04 5 T. + Far. 04 6 Ar + T. 03 7 Fr. + Fr. 03 8 Fr. + Ar. 03 9 Fr. + T. 03 10 Fr. + Far. 03 11 T + Fr.. 03 12 Ġng. + Fr. 02 13 Far. + T. 02 14 Ar. + Fr. 02 15 Ġng. + Yun. 02 16 Alm. + Alm. 01 17 Far. + Far. 01 18 Ġng. + Ġng. 01 19 Ġt.+Ar. 01 20 Ġt.+Far. 01 21 Fr. + Ġng. 01 22 Yun. + Yun 01 23 Ġng. + T. 01 24 Tib. + Tib. 01 25 Fr. + Yun 01

Toplam Kelime Grubu Sayısı: 64

Kalınlık-Ġncelik Uyumuna Uygun Alıntı BirleĢik Yapılı Kavramların Kavram oluĢturmaya Esas Dillere Dağlımı ile Kalınlık-Ġncelik Uyumuna Uygun Alınttı Basit Yapılı Kavramların Dillere Dağılımı Arasındaki Bağıntı için Ki-Kare Testi:

Kay-Kare=246 Sd = 4

P = .000

Tablo 6‟da Ki-kare testi sonucuna göre Türkçe Sözlükteki kavram sayısı temelinde 2 puanlık artıĢla % 1‟lik bir artıĢ sağlanmaktadır ( X (4) = 246, p >5 ).

Bu artıĢ, birinci ögesi Türkçe kelimelerle birleĢen “ayrıĢık” yazımlı “karma öge”lerden oluĢmaktadır.

(30)

Aksan (1990, s. 31-32) çalıĢmasında;

dildeki yabancı sözcüklere değinerek “toplumlar arasındaki kültür, ticaret ve siyaset iliĢkilerinin en çok toplumların sözvarlıkları üzerinde etkili olduğunu, iliĢkide bulunulan ulusun dilinden somut ve soyut kavramları yansıtan sözcükler alındığını, o uluslara da sözcükler verdiğini, Türkçenin ünlü ve ünsüz uyumları yabancı dillerden alınma ögelerin söyleniĢine etkili olduğunu belirterek örneklendirmede Farsça / haste (هتسخ)nin hasta‟ya, Arapça / ka:lib / (بلاق)in / kalıb‟a, Arapça / mumkin / (نكمم) / mümkün‟e döndüğünü” belirtmektedir.

Karma ögelerde özellikle Arapça ve Farsça alıntıların dilde sık kullanılan yardımcı eylemlerle kullanılmıĢ olması bu kelimelerin de dilimizdeki kullanım sıklığına iĢaret etmektedir.

Pierce‟den aktaran Aksan (1990, s.23)‟ın “sıklık”la ilgili inceleme sonuçlarını verdiği yazısında, yardımcı eylemlerin sıklığı görülmektedir.

Tablo 7.

Konuşulan ve Yazılan Türkçede Sıklık Sayımları

KonuĢulan Türkçe Yazılan Türkçe

demek 8742 Bir 5589 bir 4673 bu 2170 bu 3278 olmak 2053 o 3203 etmek 1944 ben 2764 ve 1736 ne 2674 demek 946 olmak 2625 o 856 gelmek 2372 ne 685

13 Joe E. Pıerce, A.statistical Study of Grammarand Lexiloun in Turkish and Sahaptin (Klikitat): Ġntenational Journal of American Linguistion 29/2(1963), 96-103 adlı çalıĢmasında daha once yayınlanan iki incelemeside geçen sayımları aktarmaktadır. Bu iki inceleme Ģunları taĢıyor: A Frequency Count of Tukische Affises: Anthropological Linguistics 3/9 (1961), 31-42 Frequencies of Occurrence of Affixes in Written Turkish Anthropological Linguistics 4/6 (1962), 30/41.

Buna göre Ġslam kültürü ve medeniyetiyle etkileĢim halinde olan Türk milletinin dilinde, özellikle uzun Osmanlıca döneminde gerek günlük yaĢantısı gerekse kültürel normların etkisiyle, Arapça ve Farsça kelimelerin çokluğu görülmektedir.

(31)

BirleĢik kelimelerde yapım ekleri ve yapım eki görevindeki çekim ekleri ikinci kelimenin son ekine uyarak farklı kavram oluĢturmuĢlardır. Bir diğer ifadeyle basit yapılı bir kelimenin yapım eki veya yapım eki görevindeki bir çekim ekini alarak farklı bir kavram oluĢturmasıyla koĢutluk göstermektedir. Yeni kavramı oluĢturan ekin hece ünlüsünü esas aldığını dolayısıyla kavram geliĢtirme açısından son ünlünün Türkçe bir kelimenin kök ünlüsü görevinde iĢlev üstlendiğini söylemek mümkündür.

BirleĢik yapılı kavramları yüzeysel yapı ve derin yapı yönüyle değerlendirmede; “kaynaĢık birleĢik yapılı” kavramlar, “bitiĢik birleĢik yapılı” kavramlar, “ayrıĢık birleĢik yapılı” kavramlar olarak bir sınıflama yapmak mümkündür.

KaynaĢık birleĢik yapılı kavramlar, birleĢiği meydana getiren iki sözcüğün tek gösterenle yazılarak kendisini oluĢturan sözcüklerin anlamlarını çağrıĢtırmayan, tamamen farklı bir anlamı karĢılayan kelime veya kelime grubudur. Emecan (1998, s. 51) çalıĢmasında Vecihe Hatipoğlu‟nun,

“bileĢiğin sözdiziminin ürünü olduğunu, iki yada daha çok sayıda sözcük arasında beliren sözdizimi kalıplaĢması ve anlam kaynaĢmalarının bu ögeleri ortaya çıkaran en önemli etken olduğunu, bileĢik sözcüklerin, anlam kayması, sözcük türleri kayması, ses kaynaĢması yoluyla oluĢtuğunu, anlam kayması olayının her bileĢik için aynı olmadığını, kimi örneklerde birinci sözcüğün, kimi örneklerde ikinci sözcüğün az sayıda da olsa her iki sözcüğün anlam kaymasına uğraması biçiminde oluĢtuğunu” ifade ettiğini belirtir.

Burada önemli olanın kalıplaĢma olması, kaynaĢık birleĢik yapılı kavaramı oluĢturan sözcüklerin anlamları üzerinde bir çağrıĢımın oluĢmamasıdır.

BitiĢik birleĢik yapılı kavramlar, tek gösterenle yazılan, birleĢiği oluĢturan kelimelerin sözlük anlamlarını da çağrıĢtıran fakat farklı bir kavramı karĢılayan kelime grubudur. AyrıĢık birleĢik yapılı kavramlar, iki ya da daha çok gösterenle yazılan birleĢiği oluĢturan gösterenlerin anlamlarıyla oluĢan fakat farklı bir kavramı karĢılayan kelime gruplarıdır.

AyrıĢık birleĢik yapılı kavramlarda kavram sayısı açısından yapım ekleri ve yapım eki görevindeki çekim ekleriyle farklı kavram oluĢturma, kaynaĢık ve bitiĢik yapılı kavramlara göre daha zor olmaktadır. Bunun nedeni ya anlam yönüyle yadırganan alıĢık olunmayan bağdaĢtırmaların oluĢması, ya da ses (fonetik) yönüyle oluĢan söyleyiĢ güçlükleridir. Alıntı kavramlara karĢılık üretilirken imkânlar ölçüsünde tek gösterenle üretilen karĢılıklar olması üretilen sözcüğün çekimli hale gelmesini sağlayacak yapım ekleri ve yapım eki görevindeki çekim ekleriyle farklı kavramlar oluĢmasına zemin sağlayacaktır. Bir anlamda farklı kavram oluĢturmada “gösteren”i özgürleĢtirecektir. Bu durumda ayrıĢık kelime gruplarında kavram geliĢtirme, az da olsa alabileceği yapım eki ve yapım eki görevindeki

(32)

çekim ekleri ve kelime gruplarının bağlamda kullanımıyla oluĢacak farklı kavramlarla sınırlı kalacaktır.

Adlandırmada bir göstereni oluĢturan iĢaretlerle birkaç gösterenden oluĢmuĢ bir kavramı oluĢturan iĢaretler arasında bir fark yoktur. Fark, seslerin çokluğuyla azlığındadır. Seslendirmede iĢaretlerin diziliĢiyle ilgili oluĢan ses dalgaları çok iĢaretten oluĢan kavramlarda söyleyiĢ güçlüğü oluĢturmakta; parçalarüstü ses birimlerin (vurgu, tonlama, ezgi, uzunluk, kısalık) de etkisiyle eklerle yeni kavram oluĢturmasına olumsuz zemin hazırlamaktadır.

BaĢkan (1967, s. 62) çalıĢmasında;

“XX. Yüzyılın ilk yarısında geliĢmiĢ olan Yapısal Lengüstiğin, “Saussure‟ün “dil bir sistemdir” sözüyle özetlenebileceğini, Saussure‟un Lengüstik dalını Genel Psikoloji bilimi içinde gördüğünü, Genel Psikolojinin bir parçasının da toplum konusunu ele alan Toplumsal Psikoloji olduğunu” yazar. Aynı eserinde BaĢkan, Saussure‟un “bir toplum içerisinde kullanılan çeĢitli iĢaret sistemlerine “Semiyoloji” veya “ĠĢaret Bilimi” adını verdiğini iĢretlerin tek baĢına özelliklerini sıralarken “raslantılılık” ilkesiyle ilgili olarak; “eğer bir kavram veya iĢaretlenen ile bunun ses dizisi veya iĢaretleyeni arasında kesin ve belirli bir bağ olsaydı o zaman belli nesneler ve kavramlar her dilde aynı ses dizileri ile yansıtılması gerektiğini” Saussure‟un görüĢlerine dayanarak anlatmaktadır. Aynı eserinde BaĢkan, Saussure‟e göre iĢaretlerin özellikleri sıralanırken “sıralılık” ilkesiyle ilgili olarak “bir kutunun eni, boyu ve yüksekliği ile, kutunun maddesi ve rengi aynı anda gözle görülebildiğini, oysa kulağa gelen iĢaretler “barıĢ + sever + bir + millet + olarak + …” örneğindeki gibi bir dizi halinde sıralandığını, eğer bir anda birkaç iĢaret birden söylenseydi ses dalgalarının birbirlerine karıĢacağını dolayısıyla anlaĢma olamayacağını belirtir.

Buradaki örnekte kavrama indirgenmiĢ bir cümle görmekteyiz. “Millet” kavramının belirtenleri “barıĢsever”, “bir” ve “olarak” gösterenleridir. Emecan (1998, s. 28) çalıĢmasında;

“dilsel göstergelerin Saussure göre temelde nedensiz olduğunu, bilginin, ses benzeĢmelerinin ve yansımaların varlığını kabul ettiğini, Saussure den sonraki dilbilimcilerin (C. Bally) göstergenin, hem gösteren, hem gösterilen düzleminde bazen de ikisi birlikte olmak üzere nedenli olabileceğini, St. Ulman‟ın ise, bir sözcüğün sessel, biçimsel ve anlamsal olarak nedenli olabileceğini benimsediğini” yazmaktadır.

Lengüstik dalını Genel Psikolojinin içinde gören Saussure, aynı zamanda “kavram”ın genelgeçerliliğini vurgulamaktadır. Bir kavramın kültürlerüstü kabül gören anlamı örnek verilebilir. (bilimsel alandaki terim anlamlı kelimeler, dil soyutlamalarıyla oluĢturulan normlar, düz, somut ( kavramın ölçünlü dildeki anlamı veya kültürlerüstü kabul gören anlamına vurgu yapar.), nesnel anlatımlarla ifade edilen kavramlar vb.). Genel Psikolojinin bir parçası olan Toplumsal Psikoloji (Sosyal Psikoloji) kavramın kültürel boyutunu oluĢturur. Bunlardan Toplumsal Psikoloji milli dil (bir toplumda konuĢulan yazılan dil)‟i, Genel Psikoloji ise kendisinin de içinde yer aldığı bütün dilleri kapsar.

(33)

Kelime ve kelime grubu olarak alıntı ögelerin yüzeysel ve derin yapı yönüyle dildeki değerlendirilmesi, iĢaretlerin ve gösterenlerin nedensizliğine dayanmaktadır.

Glosematik‟çiler adı ile tanınan Kopenhag okulunun dilcileri Saussure‟un Ģu iki sözünü birleĢtirmiĢ görünmektedirler. Birincisi “Dil, iĢaretlerden kurulu bir sistemdir”; ikincisi “Dil bir öz değil, bir biçimdir”. Yeni bir dil teorisi ortaya atmak amacı ile, bütün lengüistik terimlerini bir kenara iten Glosematikçiler, Saussure‟ün “iĢaretlenen” ve “iĢaretleyen” terimlerini bu kere düĢünüm ve anlatım olarak yeniden isimlendirmiĢlerdir. Glosematikçilere göre, hem “düĢünüm”‟de hem de “anlatım”‟da ayrı ayrı “öz” ve “biçim” bulunduğu için ortaya Ģöyle bir tablo çıkmaktadır. Örnek: Öz Dil ĠĢareti Öz D A ü n Ģ l ü a n t ü ı m m Biçim Biçim

Dil iĢaretinin özler kısmı birer ham madde yığınıdır. DüĢünüm yanındaki özde “ abla, yeğen, dede, amca, torun, kardeĢ, nine” gibi anlamlar; anlatım yanındaki özde ise /l.k.o.u./ gibi sesler karıĢık bir Ģekilde bulunmaktadır. Buna karĢılık biçimler kısmı, özlerdeki malzemenin düzenlenmiĢ Ģekilleridir. DüĢünüm yanındaki biçimde, anlamlar belli bir sistem meydana getirir.

Örnek:

dede nine

baba hala amca

anne dayı teyze

çocuk kardeĢ karı

yeğen oğul kız

Anlatım yanındaki biçimde ise / l.k.u.o / gibi sesler belli anlamdaki kelimeler olarak ortaya çıkar Örnek:

/ /o.k.u.l. //o.l.u.k. // k.o.l.u. /

Ham ses maddesinin her karıĢımında bir biçim ortaya çıkmayacağı, / u.l.o.k. / ve / l.u.k.o. / gibi Ģekillerin bir anlam taĢımamasından belli olmaktadır. Saussure(…), dilin (…) esasında biçimlerden meydana geldiğini söylerken dildeki bu düzenleme ve sistemleĢtirme özelliğini belirtmiĢ olsa gerek. Dilin bu sistem yönünü ortaya çıkarmaya çalıĢan Glosematikçi görüĢ, isminden de anlaĢılacağı gibi matematik bir renk göstermektedir. Grekçedeki “glossa” (dil) kelimesi ile, “matematik”teki “atik” ekinden meydana gelen Glosematik terimi gerçekten dili bir matematik sistemi sayan bir görüĢü yansıtmaktadır (Özcan, 1967, s. 71-73).

Bu görüĢ dil iĢaretlerinin ve gösterenlerinin nedensizliğini vurgulamakta; “dil”,i “biçim”e indirgeyerek bütün dilleri kapsayan genel bir dil anlayıĢı ortaya koymaktadır.

(34)

AraĢtırmanın 3. Alt probleminde “kavram oluĢturma yönüyle dilin bütün kullanım alanlarında (günlük konuĢma dili, bilimsel dil, sanat dili) kelime ve kelime gruplarına yüklenen anlamların Türkiye Türkçesindeki kalınlık-incelik uyumuyla bir bağlantısı var mıdır?” sorusuna cevap aranmıĢtır.

Türk Dil Kurumu yayını Türkçe Sözlük‟ün 9. Baskısının sunuĢunda “Türkçe Sözlükte 63.818 made baĢı 13.589 madde içi olmak üzere toplam 77.407 söz bulunduğu, söz, terim, deyim ve ek anlamdan oluĢan 104.481 sözvarlığına sahip olduğu” belirtilmektedir.

Türkçe Sözlüğün ilk basımı olan 1945 yılından 9.basımı olan 2009 yılına kadar 63 yıl geçmiĢtir. AraĢtırma evrenini oluĢturan 1988-2009 yılları arası 3921 alıntı kavram, geçen sürenin 1/3‟üne karĢı gelmektedir. Bir diğer ifadeyle toplam alıntı kavramlar, süre oranının karesiyle doğru orantılıdır.

Türkçe Sözlüğün tamamında 13.589 madde içi kavram bulunmaktadır. Bu kavramların 1/3‟ü AraĢtırma evrenini oluĢturan 3921 alıntı kavramla eĢdeğerdedir. Türkçe Sözlüğün tamamındaki kavram sayısı ile eĢitlik değeri sözlük anlamı dıĢında yüklenen 158 anlamın üç katı değeri olan 474 kavramdır.

Kavram OluĢturma Yönüyle Dilin Bütün Kullanım Alanlarında Kelime ve Kelime Gruplarına Yüklenen Anlamların Türkiye Türkçesindeki Kalınlık-Ġncelik Uyumuyla

Bağlantısı Ġçin Ki-kare (Kay-Kare) Testi:

Ki-Kare(Kay-Kare)=246 Sd. = 4 P = .000.

Ki-kare testi sonucuna göre Türkçe Sözlüğün tamamındaki sözvarlığına gore 2 puanlık artıĢla % 1‟lik bir artıĢı simgelemektedir (4 (X) = 246, p >5 ).

Alıntı kavramlar, kelime tabanı olarak “basit yapılı” kavramlar sınıfında değerlendirilmektedir. Basit yapılı kavramdan kavram üretme, kavrama eklenen yapım eki veya yapım eki görevindeki çekim ekleri, kelime birleĢmeleri, kavrama yüklenen 1.anlamı veya sözlük anlamı dıĢındaki anlamları yoluyla gerçekleĢmektedir. Dolayısıyla “basit yapılı” kavram kelimenin birinci, bir diğer ifadeyle konuluĢ anlamını, türemiĢ ve birleĢik yapılı kavramlar ile kelime veya kelime grubuna yüklenen diğer anlamlar, kelime veya kelime grubunun “konuluĢ anlamı”nın dıĢındaki anlamlarını kavram sayısı yönüyle simgelemektedir.

(35)

Sözlüklerdeki kavram sayısı yönüyle kavram oluĢturulması, basit yapılı alıntı kavramdan türetme, birleĢtirme veya kavrama anlam yükleme yoluyla olmaktadır. Buna göre basit yapılı alıntı kavramların %100‟lük kalınlık-incelik uyumuyla dile yerleĢmesi aynı zamanda bir basit yapılı alıntı kavramın dile yerleĢme süresini belirlemektedir. Bu süre 34 yılı balabilmektedir.

BaĢkan (1967,s.74), çalıĢmasında

“Prag Okulu dilcilerinin Saussure‟un “dilde ayrılıklardan baĢka bir Ģey yoktur” sözünden esinlenerek ayrılığın önce belli bir karĢıtlıktan sonra olduğunu, Prag Okulu‟nun önde gelen dilcisi Trubetzkoy‟un “görevselcilik” anlayıĢını “fonetik” veya “sesbilimi” alanında uyguladığını, böylelikle ortaya “görevsel yönden sesbilimi” anlamına gelen “fonoloji” terimi ve dalı çıktığını, bu yeni görüĢün XX. Yüzyılın ilk yarısında geliĢtirilmiĢ “fonem teorisi” adı ile tanındığını” belirtmektedir.

Aksan (1990), çalıĢmasında örneklendirmelerle;

“Görevsel Sesbilim (fonoloji)‟in insan dilinin seslerini çeĢitli fiziksel nitelikleriyle değil, yalnızca dil dediğimiz dizge içinde yüklendikleri görevler açısından ele aldığını bu seslerin görev ve sıralanıĢıyla ilgilendiğini (Aksan,1990, s.62);günümüz dilcilerinden Martinet de dilin seslerini dilin “langue” diye adlandırılan toplumsal yönüyle iliĢkili, bağımlı olarak incelediğini (Aksan, 1990, s.74) sesbirimlerin çözümlenmesinde bunların görevsel sesbilim açısından önemli ögelerine “ayırıcı özellikler” adı verildiğini (Aksan, 1990, s. 64) Prag Okulunca sesbirimlerin (fonemlerin) kuyu, kuzu, kutu, yel, sel, kel örneklerinde olduğu gibi “anlam ayırıcı öge” olarak benimsendiğini (Aksan,1990, s. 63-64) kapanma sesleri olan /t/ ve /d/‟ nin arasındaki ayırımın /t/‟nin ötümsüz /d/‟nin ötümlü olduğu, ancak bu özelliğin bu sesler dıĢında “atım” ve “adım” sözcüklerinde etkili olmakta olduğunu; ötümsüzlük ve ötümlülüğün ünsüzlerde, düzlük-yuvarlaklığın da tay ve toy örneğinde olduğu gibi ünlülerde ayırıcı özellik olduğunu, görevsel sesbilimde aynı durumda olup da tek bir sesin değiĢmesiyle birbirinden ayrılan iki biçimbirim ya da iki sözcüğe “en küçük çiftler” adı verildiğini, bal ve bol, kaz ve kas, as ve az gibi örneklerde ayırıcı özelliği sağlayan sesbirimin uzunluk kısalık olduğunu, yabancı kaynaklı alem „evren‟ ve alem „bayrak‟, ile adet „gelenek‟ ve adet „sayı‟ gibi önseslerinin uzunluk bakımından ayrımları nedeniyle bugünkü Türkiye Türkçesinde en küçük çift oluĢturduklarını, yazımları baĢka da olsa yalı ve yağlı (/yalı/ ve /ya:lı/), iri ve iğri (/iri/ ve /i:ri/) sözcükleri en küçük çift sayılabildiğini, /r/ sesinin dünya dillerinde diĢeti, diĢ, küçükdil, gırtlak, dudak, burun, dilsırtı /r/si gibi değiĢik çıkıĢ yerleri olan ollofonları olduğunu, herhangi bir dilde bunlardan ikisi birlikte bulunursa bu iki tür /r/nin bir ses sınıfı olarak görüldüğünü, değiĢik sesleriyle birlikte /r/ soyut bir kavram olarak ortaya çıktığını (Aksan,1990, s.64, 65) sesbirimin gerek TRUBETZKOY gerekse ondan sonraki dilbilimcilerce bir görev ögesi olarak benimsendiğini, sesbirimin “anlam ayırt edici birim” biçiminde tanımlanabileceğini (Aksan, 1990, s.67), “biçimsel sesbirimin ise, “aynı biçimbirim içinde, belli koĢullara ve çevrelere göre değiĢen sesbirimlere dayanan soyut bir birim” olarak tanımlanabileceğini (Aksan,1990, s.81), yapısal dilbilimin görevsel sesbilim alanındaki çalıĢmalarında uygulanan Taksonomik yöntemde ele alınan birimlerin parçalarına ayırma ve öbekleme(gruplama) iĢlemleriyle incelendiğini, insan zihninin çalıĢma biçiminin ve cümleler üretiĢinin aydınlatılmasına yönelen üretimsel dilbilim çalıĢmalarında görevsel sesbilimin önemli bir yer tuttuğunu, bu akımın üretimsel dilbilim yönteminin bir bölümünü oluĢturduğunu, insan zihnindeki bir derin yapının yani iletilecek bir bildirideki temel düĢüncenin yüzeysel yapıya dönüĢmesi sırasında geçerli olan ses kuralları koymaya çalıĢtığını, üretimsel dilbilim alanının yanı sıra Ġngiliz dilbilgini J.R.FIRTH ve arkadaĢlarının görevsel sesbilim kuramı oluĢturduklarını, parçalarüstü sesbirimlere bildiriĢmede bunların rolüne önem veren bu görevsel sesbilimde anlam ve herhangi bir birimin, kullanıldığı yere göre taĢıdığı özelliklerin değer taĢıdığını, parçalarüstü sesbirimlerin (vurgu, ton, ezgi, uzunluk, kısalık) anlam ayırt edici ögeler olarak kabul edildiğini”(Aksan,1990, s.75,76) belirtmektedir.

(36)

Bütün bu çalıĢmaları dikkate alarak Türkçede anlam ayırt edici fonemlerin kalınlık-incelik uyumu temelinde oluĢtuğu söylenebilir.

Türkçedeki 29 fonemin 8‟i ünlü (vokal) 21‟i ünsüz (konsonant) dır. Ünsüzlerin de bir sesi vardır. Ancak ünsüzler (konsonantlar) ünlü(vokal) yardımıyla söylenilebilmektedir. Bir diğer ifadeyle kalın ya da ince ünlü (vokal) önce gelmekte sonra ünsüz çıkıĢ noktasına (çift dudak, diĢ-dudak, diĢeti, diĢeti-damak, damak, yumuĢak damak, gırtlak) göre söylenebilmektedir. Buna göre ünsüzler (konsonantlar), ünlüler (vokaller) in alofonlarıdır. Özetle ifade etmek gerekirse Türkçede anlam ayırt edici fonemler, ünlülerde kalınlık- incelik uyumu temelinde düzlük-yuvarlaklık, darlık-geniĢlik, ünsüzlerde ise ünlü yardımıyla oluĢan çıkıĢ noktaları ve parçalarüstü (vurgu, ton, ezgi, uzunluk-kısalık) sesbirimlere göre anlam değiĢtirmektedir.

Alıntı kavramların çekirdek sözlüğünü oluĢturan basit yapılı alıntı kavramlarda gerek tesadüfen gerekse zaman içinde kalınlık-incelik uyumu temelinde Türkçenin ses dizgesine uyarak dile yerleĢen alıntıların kavram oluĢturmada Türkçe kelimelerden bir farklarının olmadığı söylenebilir.

Kavram oluĢturmada ses anlamı anlam sesi çağrıĢtırmaktadır. Ses anlam kaynaĢması zamanla, gösterenin kulanım sıklığına göre oluĢmaktadır. Buna göre alıntı kavramlara Türkçe karĢılık üretilirken bu hususun özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Alıntı kavramın dilin kullanım alanlarında duyulmadan yazılmadan veya fazla duyulmadan fazla yazılmadan Türkçe karĢılıkların üretilmesi, üretilen Türkçe kavramın dile yerleĢmesini kolaylaĢtıracaktır. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği çağımızda bilim meslek ve sanat dillerindeki yeni kavramlar takip ve taramayla önceden tespit edilmeli, kavram dilin kullanım alanlarında Ģöhret bulmadan yeni Türkçe karĢılıkların üretilmesini ve kullanıma sunulmasını gerektirmektedir.

Türkçe karĢılıklar üretilirken düĢünceyi geliĢtirme yollarından tanımlama, neden-sonuç gösterme ve örneklemeden yararlanılmalıdır. Kavramın olanaklar ölçüsünde tek gösterenle oluĢturulması önceden de belirtildiği gibi yeni kavramların üretilmesine zemin hazırlayacaktır. DüĢünceyi geliĢtirme yollarından tanımlama, gösterenin karĢıladığı kavramın bütün özelliklerini kapsaması, kendi özelliklerinin dıĢında olan özelliklere kapalı olması anlamına gelmektedir. Gösterenin sözlük anlamı belirlenirken örneğin odunsu bitkilerin ürünlerine meyve, otsu, fide durumunda olan bitkilerin ürünlerine sebze denilmesi gibi özelliklerin dikkate alınmasını gerektirmektedir. Bir diğer ifadeyle

(37)

gösterenin anlam boyutlarının sınırının belirlenmesi, anlam yönüyle benzer gösterenlerden farkının ortaya konabilmesi anlamına gelmektedir. Neden-sonuç iliĢkisinde ise ses anlam kaynaĢması; örneğin “göz” gösterenine eklenen –lük, -çü, -lük eklerinin göz göstereni ve sırasıyla eklenen eklerin birbiriyle olan anlam iliĢkisi anlaĢılmalıdır. Bir diğer anlatımla gösterenin yüzeysel yapısıyla derin yapısının alıĢtırılması veya kaynaĢtırılmasıdır. DüĢünceyi geliĢtirme yollarından örnekleme, gösterenin Türkçenin iĢlek yapım ekleriyle veya yapım eki görevindeki çekim ekleriyle söyleyiĢ güçlüğü ve alıĢık olunmayan bağdaĢtırmalar oluĢmadan kullanılabilmesi anlamını taĢımaktadır. Örnekleme özellikle önem taĢımaktadır.

Dil bir eylem tasviridir. YaĢadığımız çevrede kendimizin de içinde yer aldığı bütün varlık hareket halindedir. “dil”le adlandırdığımız varlığın hareketini tasvir ederiz. “i”mek fiili genel hareketi karĢılamaktadır. KonuĢmada, yazmada genel hareketten seçtiğimiz hareketi tasvir etmekteyiz. Bir diğer anlatımla genel hareketin anlamını tasvir ettiğimiz hareketle sınırlarız. Bu anlamda eylemler (filler) varlığın (somut veya soyut nesnenin) durumunun adıdır. Bu görüĢte fiil cümleleri de isim cümlesine indirgenmekte anlatımda tek cümle türü olarak isim cümlesi ortaya çıkmaktadır. Cümle esas öge ile yardımcı ögeden oluĢmaktadır. Bir diğer ifadeyle cümle kavrama indirgenmektedir. Bu anlamda kavram dıĢavuruma hazır zihindeki cümledir. KonuĢmada veya yazmada cümledir, paragraftır, metindir, literatürdür. Anlatımın temel düĢüncesi; özüdür.

Basit yapılı alıntı kavramlar kelime tabanı olarak donuk gösterenlerdir. Parçalarına ayrılamamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir dildeki gösterenlerden farkları yoktur.

Dilin kavram temelinde incelenmesi dil öğretiminde bazı kolaylıkları da sağlamaktadır. Aksan (1990, s. 22) “Dil öğretiminde dildeki ögelerin sıklıklarının bilinmesi gerektiğini, kimi bilginlerin sıklık sayımlarıyla elde edilen 1000 sözcükle normal metinlerin %80‟ninden fazlasının anlaĢılabildiğini” belirtmektedir. Demek ki sıklık sayımlarıyla elde edilecek 1250 sözcükle bir dilin öğretimi yapılabilmektedir. Burada sıklık sayımları, dil öğretiminin ilgili olduğu alan doğrultusunda dilin kullanım alanları dikkate alınarak yapılmasını gerektirmektedir. Kavram temelindeki cümlede cümle dıĢı ögelerden ünlem edatları ile ön çekim edatları dıĢındaki bütün kelime veya kelime grubu yüklem olabilmekte dolayısıyla cümle olabilmektedir. “i” fiiliyle yüklem durumunda olan kavramın belirtenleri (kiĢi, yer, yön, zaman, mekan, nitelik ve nicelik) daha sonradan yüklem durumundaki kavrama eklenebilmektedir.

(38)

Öğrencilerin öğrenim düzeyleri dikkate alınarak uzmanlarınca hazırlanacak bir kitapçık, öğretimi yapılan dilde öğrencilere rehber kitapçık olarak hizmet verebilir. Örneğin 1250 kelime için bir cümlenin ortalama 5 kelimeden oluĢması durumunda kitapçıktaki kelime sayısı 6250 kelimeden oluĢur. Bir kitap sayfasının 190 kelimeden oluĢması varsayımıyla yaklaĢık 33(32,8) sayfalık bir kitap oluĢur. Kavramın belirtenleri esnekliğiyle sayfalar çoğaltılabilir veya azaltılabilir.

(39)

BÖLÜM 4

SONUÇ VE TARTIŞMA

Dil ünlü (vokal)‟nün alofonur. “Dil geliĢimi zihinsel geliĢmle koĢutluk göstermektedir. Chomsky‟e göre dil, doğuĢtan getirilen bir nitelik tir.” (Chomsky‟den aktaran Bacanlı, 2009, s. 72-73) Chomsky‟nin dönüĢümesel-üretimsel gramerinde dilin sonsuz sayıda cümle üretme yeteneği vardır. BaĢkan, “her dilde sonsuz sayıda ve birbirlerinden çok ince farklarla ayrılmıĢ sesler bulunmakta olduğunu, bu alofonların üzerinde olan birçok alofonları içine alan daha büyük bir birlik olan fonemin anlam ayırd edici öge olduğunu, vokal ve konson fonemlerinnin tek tek parçalar halinde oldukları için “parçalı fonemler”; uzunluk, vurgu ton kavĢak gibi fonemlere seslerden daha geniĢ birlikler oldukları için “parçalarüstü fonemler” veya “ses özellikleri (BaĢkan, 1967, s. 74-78)” denildiğini” belirtmektedir. Böylece ünlü(vokal)‟nün olofonu olan ünsüz (konsonat)‟lerle oluĢturulan anlamlı ses birlikleri öne çıkmaktadır. Bu durum dillerde sonsuz sayıdaki seslerle oluĢturulan anlamlı ses birlikleri ile sonsuz sayıda cümle üretimi düĢüncesi desteklenmektedir. Dolayısıyla üretimsel dilbilimin önemli bir bölümünü oluĢturan görevsel sesbilimi öne çıkmaktadır. Fonem teorisi kapsamında Prag Okulu dilcilerinden Trubetzkoy‟un görevsellik anlayıĢını fonetik veya sesbilimi alanında uygulanıĢını göstermek gerekirse;

“Fonem (sesbirim): Sesbirimin herhangi bir dildeki iĢlevi (soyut); fonetik ( sesbilim), sesbirimin belli bir toplumun dilinde iĢlevi (somut); fonoloji (sesbilimi)” Ģeklinde ifade edilebilir.

Aynı Ģekilde biçmbirmin uygulanıĢını göstermek gerekirse; “Morfem (biçimbirim): Biçimbirimin herhangi bir dildeki iĢlevi (soyut); morfem (biçimbilim), biçimbirimin belli bir toplumun dilindeki iĢlevi (somut); morfoloji (biçimbilimi)” olarak ifade edilebilir.

(40)

Dil düĢüncenin yansıtıcısıdır. “Belki de düĢüncenin kendisi dil tarafından belirlenmektedir. Dünyayı dilsel kategorilerle kavrar ve düĢnürüz. DüĢünme genellikle sessiz bir monolog biçimindedir” (Hoog ve Vaughan, 2007, s. 618). Bu görüĢ akla yatkın olmakla birlikte aynı yazarlar bu görüĢün Ģimdilerde uç görüĢ olarak değerlendirildiğini belirtmektedirler. Yine aynı yazarlar bir dilde söz dağarının yeterliliğine veya zenginliğine vurgu yaparak; “Dil düĢünceyi belirlemese de kuĢkusuz onu sınırlar. Böylece bir Ģey hakkında düĢünmek baĢka Ģeyler hakkında düĢünmekten daha kolay hale gelir. Bir Ģeyi karĢılayacak yalın bir sözcük yoksa onun hakkında düĢünmek çok daha güçtür (Hoog ve Vaughan, 2007, s. 618)” demektedirler.

DüĢünme etkinliklerinin ifade alanı “dil”dir. Hem düĢüncenin kendisi hem düĢünme etkinliği sonunda varılan yargı, anlam ve anlatımını dilde bulmaktadır. Bu nedenle anlamlı ses veya ses birliklerinin önemi öne çıkmaktadır. Bir diğer ifadeyle kavram hem soyutlama ve genelleme aracı hem de dil iĢaretleriyle anlatım aracıdır.

Alıntı kavramlar dilde kelime tabanı olarak iĢlev üstlenirler. Anlam boyutları konuluĢ veya sözlük anlamıyla sınırlıdır. Kelime kök veya tabanlarında ses-anlam veya anlam-ses iliĢkisi aranamamaktadır. Soyutlama ve genelleme ile yeni kavram oluĢturmaya katkıları sınırlıdır. Buna göre temel dil becerileri açısından yabancı dilde eğitim-öğretim Türkçe eğitim öğretime tercih edilmemelidir. Zira eğitim öğretim kültürden soyutlanamaz. Bir diğer anlatımla bir dili bilmek o dili konuĢan toplumun kültürünü bilmek anlamına gelmektedir. Alıntı kavramlar dilin kullanım alanlarında (konuĢma dili, bilim dili, sanat dili) ses anlam kaynaĢması olmadan bu kavramlara Türkçe karĢılıkların üretilmesi, baĢta eğitim-öğretim olmak üzere ders kitapları, basın yayın ve kitle iltiĢm araçları ve yazıĢma dili aracılğıyla üretilen Türkçe karĢılıkların ses anlam kaynaĢmalarının sağlanması, dolayısıyla dile yerleĢmeleri gerekmektedir.

BildiriĢimin istenen düzeyde gerçekleĢmesi dil gösterenleri üzerinde anlam yönüyle toplumsal mutabakatın gereğini vurgulamıĢtık. Kelimeler canlı varlıklardır. Toplumun ihtiyaç ve değiĢimi doğrultusunda doğarlar. Kavram boyutları ise sosyal etkileĢim ve zamana bağlı olarak oluĢmaktadır. Bu nedenle zaman ve kültürel etkileĢim sonucunda ses anlam kaynaĢması olan alıntılara üretilen karĢılıklar ses anlam kaynaĢması ile oluĢan anlam boyutlarını karĢılmıyorsa üretilen Türkçe karĢılık kavramın yerine alıntı kavramın kullanılması bildiriĢimin istenen düzeyde sağlanması açısından önemlidir. Bir diğer ifadeyle kavramın Türkçe karĢılığı varsa Türkçe karĢılığının kullanılması gereklidir.

(41)

Üretilen Türkçe karĢılık, bağlamda bildiriĢimin gerekli ve istenen düzeyde oluĢmasını sağlamıyorsa her iki üslübun bir arada kullanılması gerektir. Üretilen Türkçe karĢılığın, Türkçenin iĢlek ekleriyle kullanılabilmesi önemlidir.

(42)

KAYNAKLAR

Aksan D. (1990). Ana çizgileryle dilbilim. Ankara: Türk Tarih Kurumu. Bacanlı H. (2009). Eğitim psikolojisi. Ankara: Asal.

Banguoğlu T. (1990). Türkçenin Grameri. Ankara: Türk Tarih Kurumu. BaĢkan Ö. (1967) Lengüstik metodu. Ġstanbul: Çağlayan.

Emecan N. (1988). 1960’tan günümüze Türkçe. Ġstanbul: Yapı Kredi . Ergin M. (1977). Türk dil bilgisi. Ġstanbul.

Ġçli T. (1987). Sosyal bilimlerde istatistik. Ankara: Hacettpe Üniversitesi Fen Fakültesi.

Onan B.(2009). Türkçe dil yapılarının ana dili öğretimindeki iĢlevleriyle ilgili bazı tespitler. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. 09 (4), 89.

Türk Dil Kurumu (2009). Türkçe sözlük. Ankara:TDK.

Vaughan, G. M. Hogg, M. A. (2007). Sosyal psikoloji ( Ġ. Yıldız, Çev.). Ġstanbul: Ütopya.

Yalçın A. (2009). Ontoloji. [Ders notları] Ankara:Gazi Eğitim Fakültesi.

(43)
(44)

Ek-1. Basit, Türemiş ve Birleşik Yapılı Alıntı Kelimeler

Basit Yapılı Alıntı Kelimeler

1. ab Far. 2. abd Ar. 3. abdiaciz Ar. 4. abıkevser Far. 5. abiye Fr. 6. absorbe Fr. 7. abstraksiyonizm Fr. 8. absürt Fr. 9. ace Ġng. 10. acube Ar. 11. adedî Ar. 12. adem Ar. 13. ademiyet Ar. 14. aerobik Fr. 15. aeroloji Fr. 16. aerolojik Fr. 17. agnozi Yun 18. ağraz Ar. 19. agrega Fr. 20. agresif Fr. 21. agronomi Fr. 22. ağuĢ Far. 23. ahcar Ar. 24. ahlaken Ar. 25. ahlakıyat Ar. 26. ahlatıerbaa Ar. 27. ajitasyon Fr. 28. ajitatör Fr. 29. ajite Fr. 30. akabe Ar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırma sonucunda Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğrencilerinin 'gurme' kavramı ile ilgili temel bir altyapıya sahip oldukları söylenebilir..

Many of today's innovative writers, such as Sukenick, Federman, and Bernstein, point out, give priority to, the mapping of consciousness--no longer understood as the

We get our best results (73.5% IG-to-IG link ac- curacy) using a model where IGs are used as units for parsing and we use as contexts, word final IGs of the words before and after

As a result of the analysis, it was seen that the person - organization fit significantly and negatively affected the dimensions of cognitive cynicism and

Seyahat ve Turizm (T&T) Rekabet Edebilirlik Endeksi’nde yer alan 4 alt endeks(Çevresel Faktörler, Turizm & Seyahat Politikası ve Etkinleştirme, Altyapı, Doğal ve

Daha önce 2007 yýlýnda yayýmladýðý iki ciltlik Kürt Þiiri Antolojisi’yle Kürt edebiyatý araþtýrmalarýna önemli bir katkýda bulunmuþ olan Ergül’e, yeni

Yapılan çalışmada, içten yanmalı motorlarda kullanılan çatı tip yanma odasına sahip bir silindir ile konvansiyonel yanma odasına sahip bir silindir

Retrospektif olarak yapılan bu çalışmada hastaların dosyalarındaki bilgilerden yararlanılarak hastaların cinsiyet dağılımı, hastalığın başlangıç yaşı ve