• Sonuç bulunamadı

Adalet Ağaoğlu Orhan Kemal ile 'Bir düğün Gecesi'ni anlattı:Ağaoğlu:Orhan Kemal insana ve insan onuruna güven duymuştur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adalet Ağaoğlu Orhan Kemal ile 'Bir düğün Gecesi'ni anlattı:Ağaoğlu:Orhan Kemal insana ve insan onuruna güven duymuştur"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t

-

1. ¡ ^ S c

ADALET AĞAOĞLU ORHAN KEMAL ÎLE ‘rBİR DÜĞÜN GECESİ,, NÎ ANLATTI

• ______

l

___________________________________ -nv w

\ c %

Orhan Kemal Roman

Arma-ğam’m «Bir Düğün Gecesi»

adlı romanıyla kazanan Ada­

let Ağaoğlu bu kitabıyla da­

ha önce de Sedat Simavi Vak­

fı Edebiyat Ödülü’ne ve Ma­

daralı Roman Ödülü’ne de­

ğer görülmüştü. Yazar, Cum-

huriyet’in sorularını yanıtlı­

yor.

Ağaoğlu:

Orhan

Kemal

insana ve

insan

Orhan Kemal. ölümünün 10. yılında düzenlenen törenle anılacak. 2 haziran’dc yapılacak törende Adalet Ağaoğlu ve Orhan Kemal üzerine konuşulacak. Ayrıca Orhan Kemal'in karısı ile oğlu da Bulgaristan'da yapılacak törende bulunmak üzere Sofya’ya hareket edecekler.

onuruna güven duymuştur,,

• Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazan­ dınız. ilk sorumuz da Orhan Kemal üstüne ol­ sun. Orhan Kemal gerçekçiliği ne tür bir ger­ çekçiliktir? Ölümünün 10. Yılında, usta hikâyecl ve romancımızın sizce edebiyatımızdaki en be­ lirgin nitelikleri nelerdir?

— Şu kısa soruşturmada ben, Hkln, kalemi­ ni, ele aldığı kişileri, olguları, düzenin girdisini çıktısını tanıyorak, ezilen insandan yana kullan­ mış Orhan Kemal'i saygıyla andığımı belirtmek İsterim. Orhan Kemal yazarlığının bende bırak­ tığı derin İz, onun, İlgi çemberi İçine aldığı ki­ şilere bakışının toplumsal gerçekçi bir bakış oldu­ ğu noktasında odaklanmaktadır. Şimdi. Orhan Kemal, toplumsal gerçekçi bir yazarımızdır, der­ ken. biliyorum ki bunun da açıklanması

gereke-Doğan HIZLAN

cek. Orhan Kemal, İnsana toplumsal bir varlık olarak eğilir, onu kendi tarihsel ve toplumsal ko­ numu, kendi koşulları İçinde anlar, tanır ve ta­ nıtmaya çalışır derken, bu da daha pek çok te­ mel ve yan açıklamaları gerektirecek. Yine bu kısa soruşturmada, kolayına söylenlveren herşey gibi, pek bir şey söylememiş olmaktan çekiniyo­ rum. Ancak, şunun altını kalınca çizebilirim: Or­ han Kemal'in toplumsal gerçekçiliği, yazarın ken­ di gerçeğini toplumun ve başkalarının gerçeği sayan, onların yerine koyan gerçekçilik anlayı­ şına uymaz. Ele aldığı sınıfın ve konumların in­ sanları, yazarın kafasındaki kurmaca bir ger­

çekle değil, yaklaşılablldlğl oranda kendi ger* çektikleriyle vardırlar. Elbet, bunu yaparken ya­ zarın da bir kendi gerçeği vardır. Biz, Orhan Kemal'in kendi gerçeğini de bu doku İçinde, alt­ tan alta sezeriz. Biliriz ki, Orhan Kemal, olayla­ rı ve kişileri onların kendi gerçeklikleriyle anlat­ maya çalışırken, hep bulunduğu yerin farkına vardırılmayanlardan yanadır. Bu yandaşlıkta ül- küselllştlrme yoktur. Burada Gorki'ye çok yakın durur. Duygulanımlarında İse zaman zaman C«- hov'varl İzler buluruz. Orhan Kemal’in, roman, hikâye kişilerine sevgisi, onları İçten tanıyıp an­ lamasından kaynaklanır. Yani, soyut bir insan- sevicllikten uzaktır Orhan Kemçl. Hikâyelerin­ den birinde, ipllkhâne masuracılârından Ali,

cı-ORHAN KEMAL’SİZ ON YIL...

Nuriye ÖĞÜTÇÜ

O

n yılın sonunda düşündüğümde, geçenin sadece zaman olduğunu değişmeyen tek şeyin anılar ve eserlerine karşı duydu­ ğum sonsuz saygıdır diyebilirim. Duydu­ ğum bu saygı doğal olarak önce ailem sonra ki­ tapları ve onları okuyan işçi * köylü emekçi hal- kımdı.

Herşeyden önce İlk tanışmamızı ve beni İs­ temesini hlc bir zaman unutamıyacağım. Onunla ilk kez fabrika kapısında karşılaştım, o zaman yaşım onbeştl. O ilk karşılaşmadan sonra da gi­ derek daha sık beni görmeye geldi. Orhan orada muhasebe memuru olarak çalışıyordu, Birkaç ay sonra do arkadaşlarıyla gelip babamdan bem İs­ tedi. Babam da —cok etkili konuşmuş olacak ki— beni verdi. Bir yıl sonra do evlendik.

Şimdi yıllar sonra o günü hâlâ taptaze ola­ rak düşünüyorum. O kadar sıkıntı içinde, yaşam kavgasına atılmamız: hiçbir zaman ödün verme’ den bunu başarmış olmamız, bizler için bir onur vesilesidir.

öyle bir oluşum İçindeydik kİ. etrafımızdaki dost kişilerin gereğinde, bilinçsizce iftiraları, kö­ tülemeleri İle karşı karşıya kalıyorduk. En güven­ diği yayınevleri kitaplarını ucuza düşürüyor, gaze­ te sahipleri çok az fiyata Orhan’ın romanını ka­ pattıkları İçin gülümsüyorlardı. Filimciler bonolar­ la İşi geçiştiriyorlardı. Ve işte bunca sıkıntı ¡cin­ de —cok İyi anımsarım bazen akşam yiyecek birşey bile bulamazdık— . yaşamımız geçti. Hiç­ bir zaman da bu sıkıntılardan dolayı düşüncesi­ ne, sevdiği emekçi halkına ihanet etmedi. Her za­ man onurlu yaşadı. Ailesi olarak da bunu devam ettirmek benim ve çocuklarımın bir ödevidir.

Gecen on yılın değerlendirmesini yapacak olursam, görürüz ki: halkın bilinçlendiği ve birçok

DEVEKUŞU KABARE

i TİYATROSU

GÖLCÜK’TE

İLGİ TOPLADI

GÖLCÜK (Cumhuriyet) — Devekuşu Kaba­ re Tiyatrosunun sahnelediği oyun Gölcük te il­ giyle karşılanmıştır.

Devekuşu Kabare Tiyatrosu Zeki Alasya. Me­ tin Akpınor tiyatrosu «Reklâmlar» adlı yapıtlarını geçtiğimiz günlerde Gölcükte sahnetemlştir. Gar­ nizon Sinemasında oynanan oyun büyük ilgi gör- müştür.

«Çatıdaki Çatlak»

Trabzon’da sahnelenecek

TRABZON — Devlet Tiyatroları Sanatçıları Adalet Ağaoğlu’nun «Çatıdaki Çatlak» adlı oyu­ nunu, 4— 5 haziran tarihleri orasında Trabzon'da sahneleyeceklerdir.

Anadolu turnesinde bulunan Devfet Tiyatro­ su sanatçılarının Trabzon Atatürk Kültür Merke­ zinde sahneleyecekleri «Çatıdaki Çatlak» adlı ti­ yatro oyununun biletleri, öğrencilere 25 liradan öteki seyircilere İse 50 liradan satılacaktır.

değerlerine sahip çıktığıdır. Orhan’ın bir sözünü hiç unutmam: «Bir lakım gizli eller İşlerimi bo­ zuyor,» derdi. Bu gecen zaman sonunda da yine bir takım ellerin engellemeleri ile karşı karşıya kalıyorum. Ama her seferinde anısına sahip çı­ kan, düşüncesine saygı gösteren geniş kitlelerin yanımda olduğunu düşündüğümde mutlu oluyo­ rum. Çünkü Orhan onların daha iyi bir gelecekle­ ri olması için savaşım verdi. Onu engellemek İçin kitaplarını sattırmadılar, sıkıntılı günler geçirttiler.

sabahları gelip cezaevlerine götürdüler. Ama o

daima milyonların yanındaydı; düşüncesi, sevgi­ si ve tüm yüreğiyle.

On yıl evvel onu yitirdiğimde sanki İçimden bir parça da yitip gitmişti. Dile kolay, tam otuz iki yıllık beraberlik bir anda yok olmuştu. Bir da­ ha dönmeyeceğini bile bile yine de her kapı ça­ lmışında karşıma dikilecek sanıyordum. Kapı çal­ masından bile onu rahatça tanıyabilirdim. Öyle ki kapı tokmağı hafif çalındığında, tamam işler yi­ ne kötü, parasız üstelik de sinirli diye düşünür, ailecek hepimiz onun biraz sakinleşip kendine geleceği ve olanları anlatacağı ana kadar ağzımı­ zı açmazdık. Ne zaman ki çocukları ile bir ara­ da oturur, işte o zaman neşelenir ve dünya vız gelirdi.

Odasına her girdiğinde, sağda kütüphanenin üzerinde ters çevrili duran kallavi fincan gözüme takılır. En büyük zevklerinden biri günlük yorucu çalışmalarının sonunda seslenip kahve istemesiy­ di. Hemen köpüklü bir kahve yapıp da verdim ml yorgunluğu bir anda mutluluğa dönüşürdü. Bir kahvenin oluşturduğu mutluluk, tüm insanlar icm onların daha iyi yaşamlara kavuşmaları için ömür boyu yaptığı çalışmalar, bitmek tükenmek bilme­ yen çalışmalar 10 yıl önce sıcak bir haziran gü­ nü noktalandı. Arkasında Murtaza'ları, Bereket­ li Topraklar'ı, 72.ci Koğuşlar'ı ve daha nicelerini

dimdik ve yaşam dolu olarak bırakarak. Ölüm bir sondur, ama geride kalanlar daha yıllarca insanlara bir ışık olacaksa gecen on yıl içinde bence Orhan Kemal ölmedi, yaşıyor ve yıl­ larca da yaşıyacaktır. Onun sanat anlayışını ve amacını açıklayan şu cümleyle konuşmamı biti­

riyorum: «Sanatımın amacı, insanlığın, insanlık tarafından, insanlık ¡cin yönetilme çabası adına sanat.»

IİİIİİ1 Iİİ

J i a i

< V.' |

LtJÁ l

ALTIN ÖRFE MÜZİK FESTİVALİ

4-7 HAZİRANDA YAPILIYOR

Her ytl Bulgaristan'ın Slancev Briag kentinde düzenlenmekte olan Uluslararası Altın Örfe Hafif Müzik Festivali bu yıl 4— 7 haziran günleri yapılıyor. Barış Manco'nun ülkemizi temsil edeceği bu yılkl festivalin yönetim ve düzenlemesinde birtakım deği­ şiklikler yeralmıştır. Bildirildiğine göre, 31 sanatçının aday olduğu şarkı yarışmasında Bulgaristan’ı temsil etmek üzere 7 şarkıcı seçilmiştir. Başvuran 72 besteciden de ya­

pıtlarının festival ¡cin bestelenme koşulu aranmamıştır. Yapılan yeni düzenleme ge­ reği, bestelerin sayısı önce 12’ye indirilecek ve bunlar festivalin İlk İki gecesi seslendiri­ lecektir. içlerinden 6’sı ücüncü geceye ka­ lacak ve ödüller bu son 6 yapıt arasında dağılacaktır. Altın Orfe'ye bu yıl 30'u aşkın ülke katılacağını bildirmiştir. Fotoğrafta ge­ cen yılkl Altın Örfe Festivalinde yeralon sanatçılardan bir grup görülüyor.

İstanbul Devlet

Konservatuarının

şenliği başarılı geçti

İstanbul Devlet Konservotuarinın düzenlediği müzik şenliği başarıyla sonuçlandı. Şenlikte öğ­ rencilerin çalışmoları sergilenirken öğrenci or­ kestrasının konseri de büyük İlgi denedi,

özellikle öğrenci orkestrasının yönetimi ve potçolon değerlendirmedeki özenleri cok beğe­ nildi.

«S lızlığından, (ersizliğinden İş göremez. Masuroc» lıkton çıkarılır, kendisine mahalle bekçiliği verM Hr. Ali, bekçi üniformasını giyer giymez, fabrl« kadakl dünkü arkadaşlarına calim atmaya baş* ¡ar. Ötekiler de bu çalıma tutulurlar. Birbirleri­ nin yanında, birbirlerine yandaş olması gereken bu İnsanlar arasına, onları birbirine düşüren bir şey girmektedir, isterseniz buna, burada yine bir zorunlulukla, toptan, düzen diyelim. O kişile­ rin bu düzendeki tarihleri diyelim, işte Orhan Ke­ mal. konumları bu olan o kişiler aracılığıyla oku­ runa, araya giren o şeyi düşündürür, «Kanlı Topraklarda. Semih Efendi İle Yaşariın birbirle­ rine düşüşü kendiliğinden olmamıştır.

Olup bitenler nereye varırsa varsın, Orhon Kemal yazarlığını belirleyen en açık niteliklerden biri de, onun insana ve insan onuruna duyduğu güvendir. Her yüzüne tükürülen «elhamdülillah» deyip geçmez. Düzen, dayancasız İnsanı ne den­ li ufalarsa ufalasın, onlar ne denli kişilik aşın­ masına uğramış olurlarsa olsunlar, bir >«rde İn­ san onuru şahlanır. Yoksa, insana insan diye­ mezdik. Orhan Kemal, bu inançla yazmıştır. İn­ sanın akla kara karışımının grisinde, bu griliğin özünde insanın İnsan olma niteliği barınır: Aşk. onur, dayanışına, insanın özündeki bu nitelikleri de tek tek kendi içsel gerçekleriyle yansıtmaya çalışır Orhan Kemal. Cemile, beğendiği adamla evlenecektir. Necati, olmaz görüneni olur yap­ mıştır, arra o ortamda, o ayrıksı odalarda ne hüzünlü bir aşk, ne kuşkulu bir birleşmedir bu. «Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine..» Toplumsal gerçekçi olduğunu savlayan pek çok yazarda tanık olabildiğimiz bu kolav çözüm, Orhan Kemal’de yoktur işte. Sergilediği koşul­ larda, okurun düşüncesi, istemi dışında da ol­ sa, asıl her şeyin şimdi, bu birleşme ile başla­ dığına takılı kalmalıdır. Öyle de olur.

Orhan Kemal ><ızarlığı üstüne söyleyebile­ ceklerim kuşkusuz bu kadar değil. Zamanımızın toplumsal gerçekçiliğinin, Gorkl’den bu yana, anlotım olanakları olarak da uzun yollar atdığtnı biliyoruz.

• «Bir Düğün Gecesi», üçüncü ödülüne de vardı. Değişik secici kurullardan gelen bu ödül­ lendirmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha açıkçası, bu romanınız, toplumumuzun hangt or­ tak bileşkesini buldu ki, bunca ödülü kazandı?

— Bunu, her üc değerlendirmede de, oyu­ nu «Bir Düğün Gecesisnden yana kullanmış se­ cici kurulları üyelerine sormak daha doğru olmaz mı? Secici kurulları üyeleri herhalde gerekçeli raporlarını açıklayacaklardır. Açıklanırsa, ben de daha İyi aydınlanırım. Hem de, izleyici katında benim burda söyleyeceklerimden daha İnandırı­ cı bir sonuç sağlanır. Benim bu konuda söyle­ yebileceklerim ancak bazı tahminlere dayalı ka­ lacaktır. İlkin, «Bir Düğün Gecesisnin, bu ödül­ lere değer görülmezden önce de okur ve eleş­ tirmenler katında, olabileceği kadar yankılanma­ sının nedeninin irdelenmesi gerekir belki. Roma­ nın okuru, düşünüp de söyleyemediklerinin, is­ teyip de dile getiremediklerinin, sezip de bilin­ cine alamadıklarının, sancılarının, içine attıkları­ nın bu romanda dile getirildiğini algılamış olabi­ lir. Bunun yanısıra, anlatım olarak edebiyatımız­ da bir değişimi özlüyor da olabilir.

Secici Kurullarda aynı yönde değerlendirme­ ye gelince: Durumu uzaktan İzleyenlere, cok ya­ kından İzleyip de bilmiyor görünenlere şunu açık lamakta yarar var sanıyorum: Doğru, her üç ödül de, taşıdıkları adlarla içlerinde değişik tutumları, eğilimleri barındırıyor. Ama dikkat edilirse, seçici kurullar üyeleri, çoğunluğu ile edebiyat anlayış­ ları. İnsanımıza bakışları, dünya görüşleriyle bir­ birlerine yakın edebiyat kişileri. Anlayışları, be­ ğenileri farklı üyelerden olumlu yönde oy kullan­ mış olanlar varsa, ola ki bu da, oy çoğunluğu­ na uyma zorunluluğundan doğmuştur. Sonra canım, o düğün gecelerinde, o tümgenerallerle bu İşadamları pek ml huzur İçindeydiler? Bu or­ tamda, şu çarpık kapttalistleşmede herşeyln ege­ menlerin elinde olduğunu sanmak yanlış.

• Anlattığınız siyasal dönemi romanlaştırır­ ken ya da romana aktarırken hangi özellikleri göz önünde bulundurdunuz?

— Açıkçası ben, «Bir Düğün Gecesl»nde si­ yasal bir dönemi, diyelim 12 Martı, başlangıç ve bitiş günleri, tarihleri belirli bir zaman parçası olarak romana aktarmayı amaçlamadım. Ele aldı­ ğım kişilerin tarihleri ve toplumsal konumları nedeniyle o siyasal dönem romanın içine aktı. Hanımların boyunlarındaki altın zincirler gibi, ye­

rini aldı. Bana kalsa, ben o Anadolu Kulübü’n- deki düğünü, rozetini takmadan anlatmak ister­ dim. Ama bu da romanın kendi gerçeği işte. Ele aldığım kişilerin kendi tarihsel gerçeği. Ben ne yapabilirdim ki? Bu insanlar varsa, 12 Mart gibi siyasal bir dönem olacaktı, 12 Mart olduğuna göre de, bu insanlar böyle olacaktı. Taşra bur­

juvazisinin toplumumuzdaki tarihine, bugünkü etkinlik derecesine de bakmak gerekirdi. Herkes gözünü en iri görünene, büyük toprak ağalarıyla Osmanlı artığı aydınlara çeviriyor, ama Türkiye genelini belirleyen koca bir taşra, kasaba ve ara sınıf unutuluyor.

Üc devrimci avukatımız vardır diye, bütün avukatlar devrimci ilân »dilmek İsteniyor. Ben bey nimde hic sansür hücresi biriktlrmemeye çalışı­ yorum. Yazarlığa sıvanırken, insan ilkin kendisiy­ le uğraşmalı.

Düşündüklerimizi romanlaştırmak. Bu başlt- başına bir konu ve bizim için osıl konu. Kısa sürelerin, bir anlık çakışların, romanın da yaşa­ mın da içsel gerçeğine cok yakın düştüğünü, o yoğunlukta algı alanının cok geniş olduğunu gö­ rüyorum. Bu da kendi yazınsallığını gerektiriyor. • İleriye dönük çalışmalarınız ve tasarıla­ rınız?

— Son romanıma, «Bir Düğün Gecesl»nin hemen ardından başlamıştım. Geçen güz, bitirdi­ ğimi sandım. Üc ay beklettim, yeniden okudum, beğenemedim. Üşenmedim, yeniden yazdım. YAZ SONU oldu. Anadolu Kulübü, cok dumanlı, cok boğucu, pek kusturucu idi. Ayrıca yürek kanotıcı idi de. Bir gömülme törenini yazacakken ansızın acıkhavaya attım kendimi. Doğada, deniz kıyısın­ da bir özlem romanı yazacaktım, ama yazarın Lermontov’dan en başa döktürdüğü gibi: özlemi fırtınadır / Bulursa dinginliği / Bulur ancak / Kasırganın koynunda.

Böylece. bitmez tükenmez tasarılar. Ansam neye yarar? Gerçekleştirebilmen ki...

Bir Türk ressamının

çizdiği pul, BM’nin 35.

yıldönümü nedeniyle

kullanılacak

NEW YORK (a.a.) — BM’nln kuruluşunun 35. yıldönümü nedeniyle hazırlanan pullar arasın­ da bir Türk ressamının çizdiği pul da yer almak­ tadır.

Cemalettin Mutver tarafından yıldönümü anı sına hazırlanan pulda, Dünya uluslarının bayrak­ larından oluşan 35 sayısı görülmektedir.

26x36 milimetre boyutundaki pullar, 15 sent ve 0.70 İsviçre frangı değerindedir.

15 sentlik pullardan 1.900.000 tane, 0.70 frank lık pullardan da 1.600000 tane basılmıştır.

Ayrıca, BM üyesi ülkelerin bayraklarından ha­ zırlanan ayrı bir dizi hazırlanmıştır.

Dörtlü bloklar halinde cıkacak bu dizilerden birinde Fiji. Lüksemburg, Türkiye ve Vietnam bay­ rakları bir arada bulunmaktadır.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Eğer bu düşünceyi tersten değerlendirirsek, 3,8 milyar yıl boyunca yeryüzünde birbirinden farklı 650 milyon ile 1,3 milyar arasında canlı türü yaşamış ve yok olmuş..

Sonuç olarak bu çalışmada olay yerinden alınan hastaların yanında ilimizde hastaneler arası nakilde 112 acil ambulans kullanımının sık olduğu, hastanemizin şehir içi

İslam dinine ve Müslümanlara yönelik nefret söylemlerinin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi ise İslamofobiyi körüklemekte ve oryantalist

Atatürk her hareketi, her'davra- nışiyle Türk milletini aksettiren mu azzam bir ruh portresidir. Fakat kendisinin sık sık tekrarlamaktan gerj kalmadığı bir

Ayrıca yapılan deneylerde zaten kolayca tepkimeye girme özelliğine sahip zehirli oksijen bileşikleri üretilmesine sebep olarak mikroplara etki ettiği

ilk izlenim: Çok topal, çok kör, çok gözlüklü, çok uzun, çok çirkin bir adam (?) Tek oğlu Çetin’in ortaokula başladığı sınıfı almak istemiş lisenin

Bu çalışmada da yerel vergi bilincini belirleyen faktörler olarak; adalet ve eşitlik, din ve ah- lak, katılımcılık ve yerelleşme, kültür, idareye bakış ve siyasi anlayış

Ancak, basta “ prens” ve “ prenseslerin” gönlünce koşuşturmaları, RENK CÜMBÜŞÜ-Yaklaşık 100 çocuğun tedavi gördüğü “ Saray Hastane” mimari özelliklerini