• Sonuç bulunamadı

Başlık: ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜRECİNDE ÖNE ÇIKAN BAZI HUSUSLARYazar(lar):ÖZDEMİR, MehmetCilt: 36 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000868 Yayın Tarihi: 1997 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜRECİNDE ÖNE ÇIKAN BAZI HUSUSLARYazar(lar):ÖZDEMİR, MehmetCilt: 36 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000868 Yayın Tarihi: 1997 PDF"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜREcİNDE

ÖNE ÇıKAN

BAZI HUSUSLAR*

,

Doç. Dr. Mehmet ÖWEMIR

. \

İşpanya'nınfethi, ilk dönem İslam fetihlerinin. son halkasını teşkil eder. Islam tarihinde Endülüsı adıyla yerini alan bu ülkede müslüman1a-nn siyasi varlığı 1492 senesine kadar tani 781 sene, bir diğer deyişle yak-laşık sekiz asır" sürdü. Tarihçilerinbüyük çoğunluğu, umftmiyetle, bu \ sekiz asn, .siyasi iktidan elinde bulunduran hanedan1an gÖz pnünde bu-lundurarakVaJ.iler (715~756), Endü1üs Emevileri (756-1031), .mü1ftkü't-tavınf (1031-1090), Murabıtlar~Muvahhidler (1090-1248) ve Nasriler (1238-1492) şeklinde beş döneme ayırmaktadıdar. Bazı tarihçiler ise, haklı olarak Murabıtlar'laMuvahhidler'i ayn dönemler olarak tasnif et- \ me~te, dolayısıyla da döhe~sayısı altıya çıkmaktadır.

Endülüs tarihi, adet ha1ini almişbu bölümlenmenin yanında, müslü-man hakimiyetinin gücü baı<ımından da tasnif edilebilir. Bu açıdan bakıl-dığında şu dört ana dönemle karşılaşmak mümkündÜr:

I- Üstünlük Dönemi.

II-. Savunma ve Yıpranma Dönemi III - Geı:ileme ve Yıkılış Dönemi IV! İmha Dönemi

1- Üstünlük Dönemİ: Bu dönem ~ndü1üs'ün fethiyle başlar.

Bilindi-.ği gibi 711 senesinde İspanya'ya giren Islam ordulan, üç sene zarfında bu \.

*

Bu makale Endülüs ..Müslümanlan Simpozyumu (Ankara 1992)'da sunulan

;'Endülüs'ün Yıkılış Süreci Uzerine Mülahazalar" isimli tebliğin gözden geçirilmiş

şeklidir. ' .

ı.

"Endülüs" (Ar.. el-Endellis) isminin. menşei konusunda farklı görüşler ileri

sürülmektedir. Mamafih, bu ismin Kuzey Afrika'ya geçişlerin<,ienönce İspanya'nın Eaeti-ca (B6tiEaeti-ca) bölgesinde hüküm süren Vandallar (V\lndalslVandalus)'ınkendilerine nisbetle bu bölgeye verdikleri -ya da verilen- "Vandalucia" adından neşet etmiş olabileceği, en fazla kabul gören görüştür. Bkz. E. L6vi-Provencal, Espana Musulmnna, Madrid 1987, lV, 45; A. Tahir Mekki, Dirasat Endelusiyye, Kahire 1980, s. 5-34. Bazı müslüman 'coğrafyacılara göre ise, "Endülüs" ismi, Nuh tufanından sonra İspanya'ya yerleşen "Ende-!iş" kavminden gelmekt~dir. Bkz. el-Bekii, el-Mesô!ik, Beyrut 1968, s.57-73;'elcHımyeri, er-Ravd, Kahire (?),s.lO. Ancak müslüman coğrafyacılann aktardığı bu bilgiyi tarihi gerçeklerle bağdaştırmak mümkün değildir.

(2)

234 MEHMET ÖZDEMİR

ülkenin fethini tamamlamış2, daha sonraki yıllarda Pteneleri aşarak Avru-pa'mn fethine koyulmuştur. Nitekim 732 senesine gelindiğinde, İspan-ya'dan ba~ka Güney Fransa'nınbüyük bir bölümü de İslam hakimiyetine girmiş ve müslümanlar bugünkü Paris'in 100 km. kadar

yakınınabulunu-yorlardı. . .

756 senesinde Endülüs Ernevı Devleti'nin kurulmas~, .Endülüs'ü Abbasller'e bağlı bir uç vilayet olmaktançıkarıp, siyasi gücü ve çatısı her geçen gün peKişen, X. yüzyılagelindiğınde bölgesınin en güçlüsü olan bir devlet konunıuna kavuşturdu. Bu yüzyılda III. Abdurrahman ve II. Hakem gibi Endü1üslü sultanların isimleri zikredildiğinde; onların sırf Endülüs müslümanlarımn halifeleri oldukları değil, kuzeydeki hristiyan İspanyol krallıklarınİn've Kuzey Afrika'daki bazı müslüman Berberiha-nedanların efendileri oldukları da çağnşım yaptınyordu. İşte bu güç ve . nüfUzdur ki, kendisini müslümanların birliğini temsil etmek üzere halife ilan eden IIL Abdurrahman'a, kendi sü1alesi dışında hiç kimsenin bu ün-vanı kullanmahak ve gücüne samp olmadığım söyleme cesaretini vei:miş-tP. Onun "hiç kimse" derkenkasdettiği, Abbasi ve Fatımi halifelerinden başkası değildi. Keza Endülüs Emevi Devleti'nin sahip olduğu yine bu aym güç ve nüfuz, Kuzey Afrika'yı Şiileştinnek için varım yoğunu harca-yan FanmIler'i Mısır'a SÜrnıÜş4;Bizans İmpanitorlannı, 'Almanya ve

2. Endülüs fatihleri Musa b. Nusayr ve Tarık b. Ziyad, 714 senesinde Şam'a dönerken Endülüs'de fethedilmemiş topraklar olarak sadece doğudaki Tudmir ile Kuzey-deki dağlık Asturias bölgeleri kalmıştı. Musa'nın yerine Endülüs'ün idaresini üstlenen' oğlu Abdulaziz'in ilk işi, Tudmir'i zaptetınek oldu (714-5). BilahereAnbese b. Süheym el-Kelbi'nin valiliği sırasında (102"107/721-725) Asturias bölgesinin fethi için teşebbüste bulunulmuş" ancak bölgenin çok kayalık olması ve fazla bir nüfus barındırmaması gibi sebeplerle bu teşebbüse .son verilmiştir. Bir rlvayete göre, müslümanlar burasını kuşatma altına aldıklarında üç yüz hristiyan bulunuyordu. Bilahere bunların sayısı otuzu erkek ve onu kadın olmak üzere kırk kişiye düştü. Bunun üzeıine müslümanlar: "Hepisi otuz erkek, Artık bunlar bize zarar veremezler" diyerek kuşatmayıkaldırmışlardır. Daha sonra . görüleceği üzre, Endülüs'üzeville götürecek süreci başlatan işte bu otuz kişi olmuştur.

Bkz. Ahbfır MeemCt'a (nşr.l. el-Ebyari), Kahire 1981, s.34; H. es-Silfi,

Tdrihu'l-Arabfi'l-Endelus, Camiatu Karyilnus 1980, s.222.

3. Endülüs .Emevi' hükümdarları M. 929 senesine ,kadar kendileri için "Emir" sıfatını kul1anmışlardır. Dk kez III. Abdurrahman 929 senesinde halifeliğini ilan etmiş, böylece . Endülüs Emevi' Emirliği, Halifeliğe dönüşmÜştür. Halifelik ilanı için bkz. İbn Hayyan, El- .

Muktebes- V (nşr. P. Chalmet:i-F. Corriente-M. Subh), Madrid 1979, s.241 vd.; Croniea

anonima (nşr. E. Levi-Provençal-E.G.Gomez), M:idrid 1950, s.78-79. .

4. Fatımller Devleti, Merkezi' Mağrib'de 909 senesinde 'kuruldu. İlkhalifeleri Ebu . Ubeydul1ah el-Mehdi'ye nisbetle "Ubeydller" olarak ta adlandırılmaktadırlar. Şillik prop-agandası temel hedefi olduğu için, bu develtdoğuşundan itibaren yayılmacı bir siyaset takip c;triıiştir. Bu siyasetin tabii' bir sonucu olarak bölge bir Sü'nnı-Şii' çatışmasına sahne olmuştur. O sırada Mağrib'in en güçlü devleti Endülüs Emevlleri ,olduğu için, işaret ep ilen çatışma esas itibariyle bu iki devlet arasında cereyan etmiştir. Neticede Fatırnller bu mücadelenin mağluptarafı olmuşlar ve Kuzey. Afrika'daki nüfuzlarını 'kaybederek 971 senesinden itibaren Mı~ır'a çe!dlmek zorunda kalıiıışlardır. Bkz. Abdülaziz Salim,

(3)

ENDÜLÜS'ÜN YıKıLIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 235

. "

Danimarka hükümdarlanm Kurtuba ile siyasi ilişkiler kurmaya sev-.

keuruşti5• i

Ne var ki, ;iyasi gücü, yakaladığı refah s~viyesi ve sağladığı medeni' gelişmeyle gözleri kamaştıran ve değil yıkılacağına, zayıflayacağına bile . kimsenin ihtimal vermediği bu devlet, bir devlet hayatı için göz açıp ka-pama müddeti kadarkısa sayılabilecek yirmi senelik bir sürede çökme noktasına geldi ve çöktü (1031).

II.'Savunma ve Yıpranma Dönemİ: 1031 senesindeki çöküşleEn-dülüs için artıksiyasi ve askeri anlamda üstünlük dönemi sona erdi. Zira Emevi Devleti'nin çöküşü neticesinde, ülke bir bölünme süreci yaşadı. , Bu bölünme, İspanya' da daha önce müslümanlar lehine olan güç

dengesi-nin bozulmasına ve hristiyan İspanya lehine dönmesine sebep oldu. Endü- _ lüs müslümanları bundan sonra esas itibariyle elde olam muhafaza etmek-le meşguloldular. Ne var ki, ilerleyen zaman, onların bunu da beceremeyecekh~rini ortaya koydu. \Kuzeydeki İspanyol krallıklarından kaynaklanan siyasi, askeri ve ekonomik baskılar, ülkedeki olumsuz etki-lerini iyice hissettirmeye'başladı. Daha XI. yüzyılın sonlannda gerçekle-şebilecek topyekün bir hristiyan işgali, Kuzey Afrika' dan. yardıma gelen önce Murabıtlar'ın sonra da Muvahhidler'in gayretleriyle önlenebildi.

ID. Gerileme ve Çöküş: Murabıtlar'ın ve Muvahhidler'üı Endü-lüs' e geçişleri, az önce de ifade edildiği gibi, hristiyan işgalini geciktir-mekle beraber, 1031 senesinde Emevı Devleti'nin çöküşüyle içine düşü-len bölünme olgusunu ortadan kaldıramadı. Bu keyfiyet hristiyan İspanya'yı yeniden harekete. geçirdi ,ve Muvahhidler idaresinin Endü-lüs'deki gücünü yitirdiği 1227 senesinden 1250 senesine kadar geçell'23 senelik süre zarfında; Kurtuba, İşbiliye, Belensiye, Ceyyan, Tudela, Sara-kusta, Maride, Mursiye gibi İslam şehirleri birbiri ardına hristiyan eğe-menliğine' geçti. Müslümanların elinde sadece Gımata ve civarı kaldı. ,Böylece, bir zamanlar Paris önlerine kadar uzanan İslam hakimiyetinin

Avrupa' daki sımrlan, şimdi sadece Gımata topraklanm içine almaktaydı. Bu hakimiyet, bütün menfi gelişmelere rağmen 1492 senesine kadar iki buçuk asır' daha devam edecektir, ancak bund~.Gımatasultanlarımn ta-kipettikleri başanlı siyas~t yamnda, hristiyan Ispanya nezdindeGıma~ ta'mn işgalinin tali derecede bir mesele 'konumuna düşmüş olmasının da rolübulunduğunu unutmamak lazımdır. Ni~ekim, birinci derecede önemli meselelerini hallettikten sonra, hristiyan Ispanya için Gımata' yı işgal etmek ve bu suretle müslümanların Endülüs'deki siyasi varlıklarına son vermek, hiç te zor olmamıştır. Böylece İspanya, bizim deyişimizle Endü-lüs, 1492 senesinde tıpkı 711 senesi öncesinde olduğu gibi tamamen hris-, tiyan hakimiyetine girmiştir.

5. Bu konuda geniş bilgi için bkz .. A. A. el-Hajji, Andalusian Diplomatic Relations

with Western Europe During the Umayyad Period, Berut 1930; E. Levi-Provençal, iV,

(4)

236 ' MEHMET ÖZDEMİR

IV. İmhanönemi: 1492 senesinde siyasi hakimiyetlerini kaybetm~-lerinerağmeiı, Endülüs müslümanlanmn büyük çoğunluğu, hıristiy~ ida-reciler tarafından canlanna, mallanna ve dini yaşantılanna dokunulmaya-cağışeklinde . kendilerine verilen taahhüdlere güvenip6, hristiyan. hakimiyetinde de olsa, kendi topı:aklannda kalmayı tercih ettiler. Ne var ki, işgalin üzerindendaha beş senebile geçmeden bu müslümanlar, tarih-te benzerine ender rastlanan bir imha hamlesiyle karşı karşıya kaldılarl Muhtevasım zorla hri~tiyanlaşti.rma, katliam, engizisyon m~emeleri ve toplu sürgün1erin oluşturduğu bu hamle, 1609 senesinde tamamlandı. Ne-ticede ne kendi kimliğine sahip çıkmak isteyen bir müslüman ne de ayak-ta duran bivcami bırakıldı.'Kısacası, sekiz asır İspanya'mn kaderinde söz sahibi olan' müslümanlar, sanki bu ülkeye JP.çayak basmamışlardı.

f,

Peki, Endülüs tarihi nasıl oldu da ,böyle bir son1a noktalandı? İşte, bu çalışmada cevabı aranacak olaiı soru budur. Meseleyi bütünyön1eriyle or-taya koymak v~ tartışmak, takdir edilir ki, böyle mütevazibir inceleme-nin sınırlan dışındadır. Bi~aenaleyh bu çalışmada esas itibanyle hedefle-nen husus, Endülüs'ün zevalini sorgularken göze takılan bazı unsurlann altını çizmektir. Bu unsurlan başlıca dört başlık altında ele almak

'müm-küiıdür: ' ' ,

1- Asabiye Problemi 2- Sistem Tıkanması 3- İdeal ve Ufuk daralması, ,

4- "Reconquista"

1- Asabiye Problemi:

Umumi bir değerlendirme çerçevesinde konuya yaklaşıldığında gö-rülen odur ki, Endülüs'ün;zeval süreci bir çOklanmn iddia ettiği ve çoğu-muzun zannettiği gibi güçlü Endülüs Emevi Devleti' nin 1031 senesinde yıkılışıyla ya da Muvahhidler hakimiyetinin 1227 senesinde zayıflama-sıyla değil, fetih hareketinin heinçn sonras~nda başlamıştır. Çelişik gibi görünse de, Endülüs'ün iniş grafiği çıkış grafiğiyle birlikte harekete geç-miştir. Bir başka ifadeyle, yıkılışa öncülük edecek gelişmeler, kurulu,şu tamamlamak için sarfedilen gayretler esnasında yaşanmıştır ,ki, bu geliş-, melerden biri müslümanlann kendi içlerinde, kendileri yüzünden;' ~iğeri ise mağlub hristiyan c;ephesinde vuku bulmuştur. Açık bir biçimde ifade

6. Bu taahhütleri ihtiva eden anlaşma metni hakkında Bkz. Nebzetu'l-Asr fi Inkıdfıi

Devleti Beni Nasr (nşr. M. R. ed-Daye), Dımeşk i984, s.120 vd.; darrido Atienza, Los

Capitulaciones para la Entraga de Granada, Granada 1910; M. A. İnan,

Nihayetu'l-Endelus, Kahire 1966, s.244 vd. \ ' . \

(5)

ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 237.i

etmek gerekirse, fetih hareketinin üzerinden henüz bir. çeyrek asır' bile geçmemişken, 732 senesinden sonra müslüman fat~hlerin içine düştükleri asabiye girdabıdır ki, Endülüs için ı;eval sürecini başlatan ilk ciddi geliş-me olmuştur.

Doğrusuasabiye, sırf Endülüs'ü değil ilk dônemde İslam coğraf yası-mn geri kalan kısmım da meşgul eden bir meseledir ve. bu meselenin kökü İslam öncesi döneme kadar gitmektedir. Bilindiği gibi Cahiliye dö-nemi Araplarımn, ictimai bünyeleri. bakımından dikkat' çeken en önemli yanları, muhtelif kabililere aynlmış olmalarıydı. Bu bünyede nihai bağlı-lık unsuru olarak öne çıkan kabile asabiyeti'parçalayıcı bir mah~yet ve ni-teliğe sahipti. Bundan dolayıdır ki, bedevi, kendi kabilesi dışında hiç bir beşeri otoriteye boyun eğinemiş, dolayısıyla "devlet" kavramı m idrak edememiştir. Yine bundan dolayıdir ki, Cahiliye dönemi Araplan, daha çok "Eyyam"larıyla, yani kendi aralannda gerçekleşen kabile çatışmala-nyla meşhur olmuşlar? ve Arap yarımadası üzerinde, dünya ve bölge tari-hinde hatın sayılır bir siyasi güç haline gelememişlerdir; oysa beşeri po- . tansiyelleri bunJJn için fazlasıyla yeterliydi. Bunubaşaramadıklan için de, . Hicaz hariç, Arabistan'tn güney ve kuzey bölgeleri dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanilerin nüfı1zu altına girmekten kurtulamamıştır.

Sözü edilen parçalayıcıkabilecilik anlayışı yerine, kuşatıcı ve kucak-layıcı bir ümmet anlayışım yerleştirmek, Hz. Peygamber'in temel hedefle-rinden biri olmuştur. Bu yeni kavram çerçevesinde iman kardeşliği, kan kardeşliğinin önüne geçirilmiştir8•

Bu yeni İslami anlayışın kpk salınası sayesinde, Arap yarımadası, ta-rihinde ilk kez Hz. Peygamber'in önderliğinde tek bir siyasi çatı altına birleşme imkamna kavuştu. ,Hz. Peygamber'in vefatından sonra çölden çıkan İslam ordulan, çokkısa bir süre içinde o günün iki süper devletin-den biri olan Sasanileri tarih sahnesindevletin-den silerken, bir diğeri olan Bizans İmparatorluğu'nu 'büyük miktarda toprak kaybına uğrattılar9•

, ,

. , Ne var ki, 'İslamın geÜ;diği ümmet anlayış~, Hz. Osman'ın öldürül-mesi hadisesiylederin bir yara aldı. Kabilevi eğilimler ve kabile asabiyeti, yen~den su yüzüne çıktı. Emevilerin iktidara gelişinden sonra bu eğilimler , ve bu eğilimlerin sebep olduğu kabileler arası çatışmalar daha da arttı. Bu

dönemdeki kabile çatışmalannda, kökleri çok eskilere dayanaI). '. husumetlerin bazı bahanelerle yeniden depreşmesi, devlet hayatında daha

etkin bir yer edininegayretleri, bazı Emevi idarecilerinin siyasi nüfuzlan-7. İhsan en-Nass, el-Asabiyyetuil-Kabiliyye, Beyrut 1964,s,139-169:

8. IAbdulaziz ed-Dfiıi, İlk Dönem İslfim Tarihi (Türkçe tre. Hayrettin Yücesoy),

İstanbul 1991, s.76-77; en-Nass, 173-179. . ..

9. Muhammed Hamidullah, Islfım Peygamberi (Türkçe tre. Salih Tuğ), İstanbul, 1980, I, 281.

(6)

238 MEHMET ÖZDEMİR

nı pekiştinnek maksadıyl~ kabileler arasında husumetten yararlanma te- ' şebbüsleri veya ganimetten daha fazla payalma hırsı gibi siyasi, ictimat ve iktisadi amillenn rolü bulunuyordulO. Asıl önemli olan husus, bu kabi~ le çatışmalarının muayyen bir bölgeyle sınırlı kalmayıp, Arap kabileleri.;. nin yetleştiği Irak, Horasan, Kuzey Afrika gibi, o günkü İslam coğrafya:": , sının hemen her tarafına yayılmışolmasıydı.

Öte taraftan, Emevilerin idari tasarruflarında ve sosyal münasebetle-rinde, İslamın musavat (eşitlik) anlayışını bir tarafa bırakıp, Araplan öne geçiren, yani "Arapçılık" görüntüsü veren bir. politika izlemeleri, İslam coğrafyasını kabile çatışmaları yanında Araplarla Arap olmayan müslü-manlar (Mevilli) arasındaki çatışmalara da sahne yaptı. Böylece kabile asabiyetine kavim asabiyeti de eklenmiş oldu. Bu asabiyetin neticeleri . Ortaasya'da Türk-Arap; Horasan'da Fars-Arap, Kuzey Afrika'da ise Ber-beri-Arap çatışması şeklindetezahür etti. İslam coğrafyasında görülen bu kabile ve kavim asabiyeti ve bu asabiyetten kaynaklanan çatışmalardan tabii olarak Endülüs de nasibini aldıLL. •

Bilindiği gibi Ehdülüs'ün -fethini gerçekleştiren İslam ordusu, Arap-lar ,ve Berberilerden oluşuyordu. 711-7

ı

4 seneleriarasında İspanya' yı, 732 senesine kadar ise Güney Frans,a'yı İslam hakimiyetine katan bu ordu, 732 senesin~e Fransa'da Puatiye (Poitiers/Balatu'ş-Şuheda) ,sava-şında Franklara mağlup olduktan sonra, artık daha çok dışa değil içe dönük bir mücadele sürecine girdL Zira, Emeviler'in mevilli siyasetimn temel bir sonucu olarak Kuzey Afrika' da Berberilerin 741 senesinde Arap'lara karşı topyekun isyan etmesi1ı, çok geçmeden Endülüs' e de sıçra-dı. DIkenin idar~sini ellerine geçinneyi' hedefleyen Endülüs Berbeıjleri, Arapların yerleştikleri merkezlere karşı harekete geçtiler. Hareket, :kısa zamanda bir Arap katliamına dönüştü. Araplar bu soykınmdan, ancak, ,Kuzey Afrika'dan Endülüs'e sığınan 10-12 bin kişilik Suriyeli askerle-' rin13 yardımlan sayesinde kurtulabildiler. Hemen akabinde bu sefer de onlar, yani Araplar Berberilere karşı bir soykınm baştattılar; Bu gelişme-ninbir sonucu olarak, özellikle İspanya'nın kuzeyine yerleşen Berberi ka-bileleri, kafileler halinde Kuzey Afrika'ya göç ettiler14•

,

'

..

10. en-Nass, 251-267.',

11. Muhamme'd Şa'biin, Sadru'ı-ls1am ve 'd-Devletu'l-Emevıyye, Beyrut 1983,

s:169-170; ed-Dua, 116. '.

12. Kuzey Afrika'daki Berberi ayaklanmalan hakkında bkz. Ahbfir Mecniu'a, s.34 vd.; Huseyn Mu'nis, Fecru'l-Endelus, Riyad 1985, s.156-195; Mahmud İsmail, Kadaya

ji't-Tarihi'l-ls1aml, ed-Daru'l-Beyda 1981, s.92-149. ,

13. Bin kişisini Mevalinin teşkil ettiği bu askerler, kaynaklanmızda genellikle "Şamiyyfin" olarak adlandınlmaktadır. Fetih esnasında Endülüs'e yerleşenlere ise '''Bele-diyyfin" adı verilmektedir. Bkz. İbnu'l-Kfitiyye, Tarihuİjtitahi'I-Endelus (nşr. 1. el-Ebyaa), Kahire 1982, s.42-43; Ahbfir Mecmu 'a, 46-47; İbnu'l-Hatib, Eı-lhfita ji Ahbari C/mata (nşr. MA Inan), Kahire 1973, I, 100-103,

(7)

ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞSÜRECl ÜZERİNE MULHAZALAR 239

Berberi isyanımn bu şekilde halledilmesi Endü1üs'de istikrann sağ-lanması için yeterli olmadı. Zira çok geçmeden Şam' dan gelen Arap as-kerler ile daha önce Endü1üs'e gelip yerleşmiş olan Araplar -ki bunlara kaynaklarda. "Belediyyun" derim ektedir- arasında ihtilaf çıktı. }3ele-diyyl1n'un, "artık geldiğiniz yere dönünaz; Endülüs'te kalmanız doğru değildir, zira bu topraklar bize bile zor yetiyor" demeleri üzerine,

Suriye-li askerler buna .itiraz ettiler. İki taraf arasındaki bu ihtilaf, neticede son derece kanlı çatışmalara dönüştü. Problem, Doğu' dan gönderilen yeni En-dü1üs valisi Hüsamb. Dırar el-Kelbi'nin Şamlılan gayr-ı müslimlerin el-lerindeki b~ı topraklara yerleştirmesiyle çözümlendP5. Fakat, bu prob-lem çözümlendi derken, hemenakabinde Endü1üs'deki iki büyük Arap kabile kolu olan Kayslılar ile YemenZiler arasında savaş patlak verdi. Bu savaş esnasında taraflardan birinin diğerinden elegeçirdiği esirleri müza-yede değil, "münakasa" (açık indirme) usulüyle satışa' arzettnesi; mesela, esirlerden birini bir oğlak, bir diğerini ise bir köpek karşılı-ğında satması, aradaki husumetin boyutu hıikkında bir fikir verebi-lir16•

756 senesinde Endü1üs Emevi Devleti'nin kuruluşuna kadar aralık- . larla on yıldan daha' fazla süren bu asabiye savaşlan, Endülüs müslüman-lanm, kelimenin tam anlamıyla bir kaosa sürükledi. Bu kaosun içerideki bedeli, çok sayıda can ve mal kaybıydı. Fakat dışarıdaki bedeli çok daha ağırdı ve Endü1üs'ün geleceği açısından asılönemli olan da,işin bu tara-fıydı. Zira bu savaşlar sebebiyle İspanya'mn kuzey batısındaki dağlık

As-turias'bölgesine tutunmuş olan çok küçük bir hristiyan gücü, bu bölgede-ki Berberilerin Kuzey Afrika'ya göçmelerini fırsat bilerek yeniden toparlandı ve nüfuz alanım gittikçe genişleterek, 750 senesinde bağımsız

Asturias Krallığı'm kurdu. ilerleyen zaman içerisinde bunu Navar Krallı-ğı ve Barselona Kontluğu'nun kuruluşlan izlediJ7• Ayrıca Güney Fransa, Franklann hakimiyetine girdi. Böylece müslümanlar, 711-732 seneleri arasında gerçekleştirdikleri fetihlerle elde ettikleri topraklann yansına ya-bmm kaybettiler. Yine'böylece 711-715 seneleri arasında tamamen müs-lümanların hakimiyetine giren İspanya, yani Endü1üs, kuzeyi hristiyanla-nn, güneyi ise müslümanların egemenliğinde olmak üzere ikiye bölündü. Bundan sonra iki taraf arasında tam sekiz asır sürecek ve neticede müslü-manların hezimetiyle kapanacak bir mücadele süreci başladı. Endülüs'ü kaosa iten ve İspanya'mn yerli halkının kanşmadığı, yani fatihlerin kendi aralarında cereyan eden bu hesaplaşma, ancak, 756 senesinde Emeviler'in

15. Be1ediyyfin-Şamiyyfin ihtilafı hakkında bkz. İbnu'l-Kfitiye, 41-43; Ahbfır

Mecmu'a, 44 vd.; el-Makkarı,Nefhu't-Tib (nşr. M. Abdu1hamid), Kahire 1949, IV, 17

vd.; es-SGfi, I, 260 vd.; Muhammed Abdullah İnan,Devletu 'I-İslam ji. 'l-Endelus, Kahire

1969, IJl, 124.128..

16:Ahbfır Mecmu'a, 48.

17. Bkz. Emilio Mitre,Espana Medieval, Madrid 1984,s.99-)05;Uvi-Provencal,

IV, 42-44, 76-77, 114-119; Abdulaziz Salim,Tarihu'I-Musli111In ve Asarihimji.'l-Endelus,

İskenderiye (7); s. 168 vd.

(8)

240 MEHMET ÖZDEMİR

i

arı ele geçirişiyle tamamen olmasa da, büyük ölçüde durduruldu. Yeni ik-, tidarın yaptığı ilk işik-, düzenli bir ordu kurmak oldu. Bu orduik-, esas itibariy- _

le Araplara'dayaıiıyordu; ancak, bir dengeunsuru olması içil1;.Arap olma-. yanlardan (Berberiler, Sakalibe) da birlikler teşkil edildi.Ote taraftan,

kuzeyde yeni kurulan hristiyan İspanyol krallıklannın Endülüs aleyhine . genişlemelerini engellemek için, iyi bir sınır müdMaa sistemi oluşturul-dul8;

İçe Ye dışa dönük bu düzenlemelerle Endülüs, kısmı bir istikrara ka--vuştu. Dışarıda, her sene düzenlenen askeri seferlerle hristiyan kesimi yıpratılmaya çalışıldı. İçeride, imar ve islah faaliyetlerinegirişildjl9. Bu arada, İspanya'nın yerli 'halkı arasında oldukça hızlı sayılabilecek bir İsıamIaşma' ameliyesi başladı; öyle ki, kaynakların sunduğu malumatı yanlış değerlendirmiyorsak,. İslam hakimiyeti ~tında' kalan ve sayılan yaklaşık 4 milyon olarak tahmin edilen hristiyan Ispanyolların yarısından fazlası müslüman oldu. Kaynaklarımızda bu yeni müslümanlar'için daha çok "Müvelledun" ismi kullanılmaktadır. Sözü edilen İslamIaşma hareke-ti, Endülüs'de İslamın ve İslam hakimiyetinin pekişmesi açısından önem-li bir geönem-lişmeydi; ne var ki, bu geönem-lişme beraberinde, en az o kadarönemönem-li başkabir gelişmeyi de getiriyordu: Arap-Müvelleddüri çatışması20•

Endülüs Emevileri,' Emirlik döneminde (756-929) Doğu Emevileri kadar olmasada, yine de devlet hayatında tercihlerini genellikle Atpalar-dan yana yaptılar: Ordu, esas itibariyle AraplarAtpalar-dan t~şekkül .ediyordu. Emirlerin hassası (bürokratları) çoğunlukla Araplardı. Ote taraftan, muh-telif bölg'elere yerleştirilen Araplar da kabilevi kimliklerini olduğu gibi muhafaza ettiklerinden, yerli halkla kaynaşmaları kolay ve çabuk olmadı. Bunda, onlann ya da eri azından bir kısımnın yerli halkı -kendilerinden daha aşağı bir konumda görüyor olmalarımn da bir ölçüde rolü vardı21•

. Arap idarecilerve Arap kabileleriyle yerli müslümanlar arasında gö-rülen bu farklılıklara, bazı iktisadi sıkıntılar da eklenince, Endülüs Emevı " 18. Ahmed Bedr, Dirfısfıtji Tarihi'l-Endelus, Dımaşk 1969, s.104-105; Salim, 206 vd.

19. Kurtuba, İşbiliye, İlbire, Tuleytula, Sarakusta gibi şehirlerde çok sayida dini ve 'sivil mimari eserlerinin inşası, Romalılar döneminden kalma harap haldeki köprülerin ta-mir edilmesi, maden ocaklannın işler hale getirilmesi, zirm alanda Doğudan getirilen Por-takal, pilinç, şeker kamışı gibi ürün türlelinin üretiminin yapılmasına başlanması, bu mey-anda zikredilebilir. Bkz. Bedr, 148 vd.; Salim, Tarihu'l-Muslimin, 206-209,228 vd.

20. Eıidülüs'de İslam dininin yayılışı" Müvelledfin zümresinin zuhfiru, bu ~~mrenin siyasi hareketleli ve Araplarla olan çatışmalan hakkında bkz. Mehmet üzdemir,

"Endülüs'de Muvelledun Hareketleri", Aıi.kar,a 1989 (Doktora tezi).

21. Arap şairlere bakdacak olursa, onlar yani Müvelledler, müslüman da olsalar ne-tice itibariyle "kMeçocukları"ydılar. Dolayısıyla kökleli Yem'en krallanna dayanan soylu Araplarla aynı seviyede olamazlardı. Nitekim bir Arap şair Müvelledlere şöyle

sesleniyor-~: ~

"Biz (Araplar) ecdadımızdan izzet ve şeref devraldık, Ey köle çocukları! Sizin devraldığınız miras ise ziIlettir."

Bkz. İbn Hayyan, el-Muktebes-IlI, (nşr.M.Antuna), Paris 1937, s.~6.

(9)

ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 241.

Devleti; iX. yüzyılıİı ikinci yansının son çeyreğinde, bir öncekine göre ~aha sarsıcı ve daha uzun vadeli yeni bir etnik çatışmalar dönemine girdi. Dlkenin değişik bölgelerinde, çoğu müvelled asıllı mahalli aristokrasi-lef2; Kurtuba'ya kafatutmaya, bu bağlamda develete vergi vermemeye, dahası kendi iradelerini ve ordularını oluşturniaya yöneldiler. Bu durum-da Emevi hükümdurum-darınm nüfuz~, K~rtuba dışma taşmaz oldu. Devlethazi-nesi boşaldı23. Dışanda hristiyan Ispany<>l krallıklan (Asturias Krallığı, Navar Krallığı, Barselona Konduğu) siyasivarlıklannı iyice pekiştirdiler; aynca dahili mücadeleler, yüzünden sınırlann muhafazasız'kalması üzeri-ne, Endülüs'ün sınır şehirlerini taciz etmeye başlaôılar; keza bazı müvel-led isyancılan 'açıkça himaye etmek y.,edesteklemek suretiyle Endü1üs'ün iç işlerine müdahale,eder ~ale geldiler4•

. .• Emevi idaresi, kuruluşundan yüz sene sonra karşılaştığı ve yaklaşık altmış sene süren bu kriz dönemini, ancak III. Abdurrahman (912-961) gibi güçlü bir hükümdarın uygulamaya koyduğu ve oğlu II. Hakem (961-976) tarafmdan da aynen devamettirilen (Güçlü İdare+Güçlü Ordu + Kaynaşmış Toplum) formülüyle aşabildi. Bu formül çerçevesinde, önce-likle merkezi idareye çeki düzen verildi. Bir başka deyişle, merkezi idare güçlendirildi; merkezi idarenin,. yetkilerini en, iyişekilde kullanabilmesi için, güçlü bir orduya ihtiyacı vardı ki, ikinci olarak ta, asabiye faktörün-den uzak,'Araplardan daha çok Sakınibeye dayanan yeni bir ordu vücuda getirildi25. Pek tabii, bu yeni düzenlemeyle Araplann ordudaki imtiyazla-nna ağır bir darbe indirilmiş oluyordu. Bahis konusu formü1ün üçüncü şıkkını, yani "kaynaşmış toplum"u oluşturmak için ise, yine asabiye kav-ramının ikinci plana itildiği bir "ümmet" politikası izlendi. İslamiyet bir-leştirici ana öğe olarak kullanıldı. Mezralarda, uzak kalelerde yaşayan halk, daha büyük yerleşim alanlannda ve birlikte yaşamaya teşvik 'edil-di26.Bu tedbirlerin bir neticesi c;>laraktoplumu oluşturan değişik etnik un-surlar, özellikle de Araplar ve Berberiler, etnik veya kabilevi çatışmalara dalmak bir tarafa, mensup olduklan kabilelerin isimlerini bile unutur. ve kabilelerine değil, doğdukları. şehirlere nisbetle anılır olduıar? Kısacası,"

22. Bu mahalli aristokrasilere misal olarak İşbiliye'de Benfi Haldun ve Benfi Hac. cac, Sarakusta'da Benfi Tucib (Arap); Veşka ve Laride'de Benfi Kasi, Benfi Tavil, Ma-ride'de Benfi Mervan, Ronda'da Benu Hafsun (Müvdled); Santaver'de Benu Zinnun (Berberi) zikredilebiliL Bkz. İbn Hayan, III, 9 vd.; Özdemir, IIve III. BölümlıeL

" 23. en-Nuveyn, Nihayetu'l-Ereb (ı:ışr. M. Ebu Dayf); ed-Daru'l-Beyda (?), s.l 13. 24. İbn Hayan, el-Muktebes-II (nşL M. A. Mekki), B~yrut 1973, s.383-396; Aguado Bieye, Manuel de lfistoria de Espana, Madrid 1947,13.479-480.

25. Latince "eselave" kelimesinin Arapçalaşmış şekli olaiı"Sakiliibe" (tekil:

sak-leb), Endülüs'.de İspanya'nın hristiyan kesiminden ve baZ! Doğu Avrupa ülkelerinden

ya-hudi tüccarlar tarafından getirilip satılan köl~ler için kullanılmıştır. Müslüman idarecilerce satın alınan bu köleler azad edilmelerini ve Islamlaşmalannı müteakiben idarede ve ordu-da istihordu-dam edilmişlerdir. Sakiliibenin, Endülüs'deki 'yeri ve önemi hakkında bkz. Ahmed Muhtar el~Abbadı,es-Sakalibe.rı: (sbanya, Madrid 1952."' , " " 26. Ibn Hayyan, V,215; Ibn İzan, el-Bey[mu'l-Muğrib fi Tarihi'l-Mağrib (nşL E. Uvi-Provencal-G.S. Colin), Leiden 1951, II, 195 vd.

17. Uvi-Provencal; IV, 104-105; Salah Halis, lşbiliyye ii'l-Karni 'loHamisi 'l-Hicrf,

(10)

242 MEHMET ÖZDEMİR

gidiş bir "Endülüslüler toplumu"nun oluşması istikametindeydi ve olduk-. ça da sağlıklıydıolduk-. Öte taraftan, ülkenin iktisadı seviyesi ve siyası gücü de doruktaydı. Bundan dolayıdır ki, Endülüs Emevı Devleti, Batının tartış-rpasız en güçlü devleti olarakkabul edilmekteydi.

2- Sistemin Tıkanması:

Devletin ulaştığı bu seviyenin korunabilmesi, o günkü anlayış ve şartlar çerçevesinde

ni.

Abdurrahman ve oğlu

n.

Hakem tarafından can- .., landınlan güçlü devlet, güçlü hükümdar imajının zedelenmemesine

bağ-lıydı. Bunun için bu hükümdarlardan sonra tahta oturan hükümdarlar da en az onlar kadar dirayetliolmiılıydılar. II. Hakem, 976 senesinde ölüp te yerine kimin geçeceği bahis konusu olunca, devlet erkfuıınd~n bir kısmı aynen böyle düşündüler. Ancak idarede etkin bir konum sahibi olına ni-yeti taşıyan diğer bazıları, ehil bir aday yerine, II. Hakem'in hayatta kalan tek oğlu olan 10 yaşındaki Hişam'ı tahta oturtmayı tercih ettilers. Devle~ tin en üst ve en önemli mevkiinin henüz rüşdünü bile isbat etmemiş bir çocuk tarafından işgal ediliyor olması, kısa süre sonra devletin zirvesinde otorite boşluğuna sebep oldu. İşte bu boşlukla birlikte, daha önce III. Ab-.durrahm~'ın tatbikata koydı;ığu Güçlü Iktidari-Güçlü Ordu +Kaynaşmış Toplum modeli ağır bir darbe yedi; zira, yeni halife II. Hişam'ın zayıf şahsiyeti, iktidann fiilen yeni bii Arap ailenin, yani Aminler'in29 eline geçmesine sebep oldu, Haciblik(başvezirlik) makamıill,babadan oğula ele geçiren bu .aile, öyle bir siyaset izledi ki, daha önce Emevı sülalesine bağlı olan idareve orduyu, bu sefer kendisine bağlı hale getirdi. İdarede Amin ailesine rakip olabilecek herkes tasfiye edildi. Orduya Emevı süla-lesine bağlı Sakaıibe'nin yerine çok sayıda ücretli Berberi askerler yerleş-tirildi. Böylece, tamamen Aminler'in güdümünde yeni bir idare ve yeni bir ordu oluşturuldu. 13u adımların tabiı bir sonucu olarak, Emevller'in, halifenin kendilerinden olması dışında, devlet hayatında nüfuzları kalma-dı. Bu durum onları kaybettikleri iktidarı tekrar ele geçirebilmek için gizli ve etkili bir muhalefet ktareketi başıatmaya sevk etti. Kurtubalılar bu hare-kete sahip çıktılar. Oyle anlaşılıyor ki, Kurtubalıların. bu tavrında, Aminlerce Kuzey Afrika' dan getirilen Berberi askerlerin taşkınlıklarının ve kısa sürede büyük servetlere kavşumuş Qlmalarının önemli payı vardı.

. . . \

. Aminler'in idareyi ve orduyu güdümlerine aldıktan sonra attıkları en . cesur adım, 1008 senesinde "Halifelik" makamının da kendilerine ait

01-28-İnan, I!2, 517-519.

29. Siyasi tarih açısından Endülüs'de 976-1008 yılları arası, baştaki halife Emevı sülalesinden olmasına rağmen, "Amiriler Dönemi" olarak adlandırılır. Zira bu dönemde devlet, kökü Yemenli Araplara dayanan Aminler ailesinin eline geçmiştir. Ailenin en meşhur ismi olan h1icib İbn Ebı Amir el-Mansur, bilhassa hristiyan krallıklar üzerine düzenlediği başanh askeri seferlerle Endülüs tarihinin unutulmazları arasında yerini almıştır. Bkz. İbn İzarı,II, 278-280; İbnu'l-Hatıb, A'nıôlu'I-A'lf1m (nşI'. E. Uvi-Provençal), Beyrut 195, s.43 vd.; İnan, I!2, 517 vd.; Salim, Tarihu'l-Muslimin, 323-342.

.

.

(11)

..•

\

ENDÜLÜS'ÜN YIKıLIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 243

duğunu ilan etmeleri oldu. Daha önceki icraat1ar neyse -ama, bu son teşeb-büs, Endü1üs' de ne halk ne de Emevilet tarafından kesinlikle kabul edile-. bilir veya sineye çekilebilir cinsten değildPoedile-. Zira bu gelişme, kelimenin

tam anlamıyla bir "darbe" idi. O günün dünyasında bu' darbe; ,açıkça dev-letin adımn değişmesi' demekti. Yada, bir başka deyişle, Endü1üs' de Emevi hakimiyetinin fiilen sona erdirilmesinden başka bir anlama gelmi-yordu: İşte bu durumun farkına varan Emeviler ve Kurtuba halkı, Amiriler'e karşı başlattıkları muhalefeti i008 senesinde büyük bir isyana dönüştürdüler. Bu' isyan neticesinde, Amiriler iktidlırdan .düşürüldü, ancak ülkede istikrarın sağlanması mümkün olmadı. Bilakis ülke, kaynak-larda Büyük Fitne (el-Fitnetu'l-Kübra) diye tavsif edilen ve yaklaşık yirmi sene süren bir darbeler dönemine girdPI. Toplum Endülüsler, Sakalibe ve Yeni Berberiler olmak üzere üçe bölündü. Her üç grubun da

hedefi, Kurtuba'ya hakim olup hilafet tahtım ele geçirmekti; ancak hiç bir grup buna tam anlamıyla muvaffak olmadı. Bir zartıanlar hilafet merkezi olarak Batımn diplomasi merkezi haline gelen Kurtuba, bu darbeler döne-minde yine aym,niteliğinden dolayı bu sefer tarihinin en'ağır talan, tahri-bat ve kıyımına maruz kaldı. Nitekim, olaylann muasınmeşhur alimİbn Hazm e1-Endelusi" bu tahribat karşısındaki hissiyatım şöyle dile getir-mektedir:

"Bütün izlerinin silinip yok olduğunu, bilinen yerlerinin giz-lendiğini ve zamanın orayı değiştirdiğini gördüm. Şimdi orası bayındır ve insanlarla dolu bir yerdenboş ve kurak bir çöle dö-nüşmüştür. Kendilerinden etrafa nimetleryayılanve keskin}a-lıçlara benzeyen insanlardan, aslanlar gibi kahramanlardan-sonra, şimdi orası kurtların sığınağı, cinlerin oyun .sahası, hayaletlerin yuvası, vahşi hayvanların ve hırsızların gizlendiği

bir yer olmuştur,m. '

Sözü edilendarbeler sonucu halk o kadar sinmişti ki, halifelik maka-mım ele geçirmek için mücadele halindeki taraflardan birine destek ver~ rnek maksadıyla ~urtuba'da bulunan gayr-i müslim 'askerlerden biri, şeh-rin en büyük meydanında. Hz. Peygamber hakkında hakaret dolu sözler, sarfettiği halde, onun bu davramşınatepki gösterebilecek bir kişi bile

çık-mamıştı33• '

Kısac~sı, Endü1üs Emeviı Halifeliği, 1008 senesinden itibaren, keli-menin tam anlamıyla tıkanmıştır. Sistem, bu tıkanıklığı aşacakbir çözüm üretemeıniştir. Bağlayıcı olması gereken hilafet makamı, bu özelliğini yi-tirerek fitne sebebi olmuştur. Bu durumu yakinen müşahede ettikleri

için-30. İbri İzarı, III, 40-42; İbnu'1-Hatib, A 'mal, 90; İnan, 624. ,

31. Dönem hakkında geniş bilgiiçin bkz. İbn İzarı, III, 40 vd,; inan, I12, 622 vd.; Salim, Tarihu'l-Muslimfn, 342 vd.; Levi-PrQvençal, IV, 457 vd.

32. İbnu'ı'-Hatib,A'mat,.106-107. ,

(12)

244 'MEHMETÖZDEMİR

\

dir ki, .Kurtuba eşrafı, l03l.senesinde hilafet makamının ilgasıria ve bu makamı uhdesinde taşıyan .Emevi sulalesinin Kurtuba'dan sürülmesine karar vermek zorunda kalmıştır34•

Endü1üs. Emevi Halifeliği'nin yıkılması demek, 275 senedir tek bir devletin çatısı altında yaşamış olan Endülüs'ün, artık devletsiz kalması demekti. Bu gelişme, 1008 senesinden beridevletin tıkanmasısebebiyle, merkezi otoritenin kontrolünden uzak kalan mahalli aristokrasiler için ba-ğımsızlık yolunu açtı. Henienher şehir, hatta çok küçük kaleler bile, ba-ğımsızlıklarını ilan ettiler. Bu devletçiklerin sayıları hakkında farklı ra-kamlar söylenmekle beraber, yirmiden az değildi.

.özetlenecek olursa, Amirilerin Emeviler' e alternatif bii haneden ola-rak öne. çıkmalarıyla ve bu durumun devletintepesinde kavgaya dönüş-mesiyle başlayan sistem tıkanıklığı, devletin hem yıkılmasını hem de bö-lünmesi neticelerini doğurmuştur.

3- İdeal ve Ufuk Daralması:

Ai önce de.kısmen ifade edildiği gibi; 1031 senesine kadar Endülüs müslümanlannın tek devletleri vardı. Her Endülüslü, "benim devletim"

dediği zaman, sadece bu devleti kastediyordu. Keza ~u devlet, sıradan bir devlet değil, müslümanlarının birliğinin sembolü olan bir halifelikti.

"Devlt!tin sınırlan" sorulduğunda,. hristiyan hakimiyetinin dışındaki

bütün Ispanyatoprakları gösteriliyordu. "Dış düşman" denilince, ilk akla gelen, kuzeydeki hristiyan İspanyol krallıklarıydı. 1031 senesıne kadar Endü1üsmüslümanlarının veya daha dar anlamda Endülüslü idarecilerin ideali, Endü1üs'ün birliğini muhafazaetmekti; ufukları da bu ideale göre daha genişti. Zira onlar, Kurtuba' dan baktıklarında, ufuklarına hristiyan İspanya, Kuzey Afrika hatta Mekke-Medine giriyordu35• . . ,.

',Emevi Halifeliği'nin yıkılması, Endülüs'de bir çok şeyi ya temelin-den değiştirmiş veya eskisintemelin-den çok farklı bir halegetirmiştir. Bu bağ- . lamda, öncelikle "tek devlet" fıkri yok olmuştur. Zira, her şehir, bağımsız

bir şehir devleti'ne dönüşmüştür. Endü1us'ün birliği ve bu birliğin

muha-fazası gibi bir hedef kalmamış, kimse de böylebir hedefı gerçekleştirmek peşine düşmemiştir. I:Ier ne kadar ulemadan bazı meşhur simalar -msı. fakih Ebu'l-Velid el-Baci, İbn Hazm gibi- Endü1üs'ün yeniden birliğe dönmesi için çaba sarfettilerse de, bu teşebbüsler o günün idarecileri

tara-ffndan ciddiye alınmamıştıf6• .'

34. Bedr, Tarih, 223; Salim, Tarihu 'l-Muslimın, 363; Levi-Provençal, LV, 484 vd: 35. Bu ufuk genişliğinden dolayıdır ki, mesela, llL. Abdurrahman, İslam aleminin meşru halifesi olarak sadece kendisini görüyordu. Bkz: İbn Hayyan, V, 241 vd.

36. Mese~a ünlü fakih Ebu'I"Velid el-Bacl, bir)iğin sağlanmasına katkıda bulunmak için belli başlı Endülüs şehirlerini dolaşmış, halkiı nasihatlerdebulunmuş, müslüman ida-redieri bu iş için iknaya çalışmıştır. Ne var ki, bilhassa bu sonuncular, yüzüne karşı onun birliğe dönüş fikirlerini benimsediklerini belirtm,işler •.ancak arkasından alayetmişlerdir. Bkz. Abdurrahman Ali el-HacCı, et-Tarihu 'l-Endelus!, Kahire 1983, s.338-339.

(13)

ENDÜLÜS'ÜN YIKJUŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 245

- Yeni kurulan küçük sultanliliann (Düvelu' t-Tavftif) temel- hedefle-ri, herşeyden önce kendi sımrlanm muhafaza etmek olmuştur. Bu hedef jstikamytinde "dış düşman" faktörü de değişmiş; birbirine sı.mrdaş

olan ı:püslüman sultanlıklar, aym zamanda birbirlerinin düşmanlan

01-- ,muştur. Nitekim, Zunnuniler'le HUdiler, Zunnuniler'İe Cehvenler, Ceh-veriler'le Abbadiler, Abbadilerle Efstasiler, Zirilerle Abbadiler ve Eftasiler'le Zinnuniler arasında yaşanan savaşlar, bu anlayışın bir sonu- , cuydu37•

Bütün bu gelişmeler, Endülüs müslümanlannda ideal birliğinin kay-böluşunuo. ve ufuk daralmasının tabii neticesiydi. Zira, her şehir devleti sultaiıımn görüş mesafesi, ancak kendi hududuyla sımrlı idi. Dolayısıyla' ' dahauzağı göremiyorlar, _göremedikleri için de asıl "hasım taraf' olan hristiyan Ispanya'yı gözden kaçıntrnış ve bu suretle onlara Endülüs'de İslamın ve müslümanlann kökünü kazınıayi hedefleyen "Reconquista"yı yeniden başlatma imkamm sunmuş oluyorlardı.

4- Reconquista:

750 senesinde İspanya'nın kuzey batısında Asturias Krallığı'mn ku-ruluşundan itibaren, müslümanlann Endü1üs'den kovulmalan, hristiyan İspanya' mn bir "megalo idea"sı olmuştur. 756 senesinde Endü1üsEmevi Dev leti' nin kuruluşu, bu idealin önüne çok ciddi bir engelolarak dikilmiş ise de, bu devletin 1031 senesinde yıkılması, hristiyan İspanya' da özellik-le'de Asturias Krallığı'mn genişlemiş şekli olan Kastilya Krallığı'nda "Endülüs'ün müslümanlardan geri alınması" veya kendi ifadeleriyle "re-conqıiista" fikrini, yeniden şuur altından şuur üstüne çıkarmıştır. Nitekim

reconquista fikrine canlılık kazandıran Endü1üs' deki değişimi göstermesi bakımınn,bu dönemde, yani mü1Ukut-tavaif döneminde Kurtuba'ya gelen bir hristiyankorimtamn, müslümanlan kastederek söylediği şu sözler ol-dukça dikkat çekicidir.,

-,

"Biz cesaretin, dindarlığın ve hakkın hep Kurtuba halkı (as-lında Endülüslüleri kastediyor) ile birlikte olduğunu zanneder-dik. Oysa ne görelim, ne .dinleri, ne cesaretleri ne de akıllı ön-derleri var. Onların. kaydettikleri gelişme ve zaferzer, aslında geçmiş hükümdarları sayesindeymiş. Ne zaman ki bu hüküm-, darlar gittiler, Endülüslülerin gerçek yüzleri ortaya çıktı."38

Endü1üs1ü ünlü tarihçi İbnHayyan'ın hristiyan tecavüzlerine karşı sı-mrlan korumakla mükellef bulunan müslüman askerler hakkında yaptığı şu tenkitler, hristiyan komutamn yukaridaki sözlerinde hiç de mübalağa etmediğini göstermektedir.

37. İbn İzan, m,278. i

(14)

246 MEHMET ÖZDEMİR

"Allah, hudutlarda bulunan müslüman ask~rlere düşma1J, korkusunu öyle musallatetti ki; bunlardan birisi herhangi bir yerde bir hristiyanla karşılaşsa Allah 'tan utanmadan sırtını döner" ve kaçardı. Allah'ın düşmanları müslümanların bu dav" ranışiarını çok sık gördükleriJçin alıştılar. "39 .

Endülüs müslümanlannın içine düştükleri bu acziyeti iyikavradığı içiridir ki, Kastilya kralı VI. Alfonso, kendisine gelen bir Endülüs heyeti.,. ne reconquista fikrini açıkça dile getirmekten çekinmemiş ve aynen şun-lan söylemiştir.

, '

"Biz sizden, bir zamanlar bizim olduğu halde elimizden aldı-. ğınız topraklarımızı istiyoruz. Orada oturacağınızkadar

otu'r-dunuz ... Artık geldiğiniz yere (KuzeyAfrika'ya) dönün ve yur-dumuzu bize bırakın. Bugunden sonra sizin bizimle birlikte kalmanızın bir faydası yok. "40

(

Reconquista fikrinin birbirini tamamlayan'iki yönü bulunuyordu. Bi-, risi siyası-askeri yön ki, bununla Endülüs'de veya kendi deyişleriyle İs-panya' da İslam hakimiyetin,e son verilecekti. Diğeri isedim yöndür ki, bununla,da islamın cemaat potansiyelinin eritilmesi ya da tasfiye edilmesi 'hedefleniyordu. Mamafih, gerek Endülüs müslümanlannın gerekse İslam , aıeminin aşm tepkisine maruz kalmamak için, bu fikrin tatbikinde tedrici-liğe dayalı bir strateji izlendi. Bu strateji çerçevesinde önce Endülüs'de yeni kurulan taife sultanlıklannın kendi aralanndaki savaşlar olabildiğin-ce tahrik edildi. Bundan maksat, hem bu sultanlıklanD' azami ölçüde can ve mal kaybına uğtatılmal~nı hem de hnstiyan İsyanya'nın yardımını talepeder hale gelmelerini sağlamaktı. Nitekim Zunilumler ile Hudller, Eftasller'le Zinnunller ve Abhadller'le Zıriler arasında yaşanan savaşlar, üzennde durulan konunun çarpıcı örnekleridir. Stratejinin bırndan sonraki adımı ise, sözü edilen müslüman sultanlıklan haraca bağlamak oldu. Müslüman sultanlıklann ödedikleri bu haraç vergileri, hristiyan İspanya için çok önemli bir gelir kaynağı olmasına mukabil, kendileri açısından' ekonomik şartlarını gittikçe kötüleştiren ağır bir yüktü. Zira, zikredilen sultanlıklar, bu vergileri karşılamak için ya'birbirlerine saldmyorlar ya da halkın vergi yükünü arttmyorl~rdı. Budurum ise; halkı,başlanndaki "zalim sultan"ın tasallutundan kurtuluş için isyana sevkediyordu.

"

Reconquista stratejisinin üçüncü adımını, ekonomik şartlann kötülü-ğü ve surekli yaşanan savaşlann verdği zararlarla kendiliğinden teslim ol-maya hazır hale gelmiş bulunan şehirlerinkuşatılıp istila edilmeleri tyşkil ediyordu. Bu son adımın tatbiki için, ilk hedef Endülüs'ün stratejik

39.

ttm İz~ri,

nı,

280. .

40. Ahmed Bedr, Tarihu'l-Endelus, Dımaşk 1983, s.188.( ,

(15)

ENDÜLÜS'ÜN YıKıLIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 247

45. Nitekim, 1212 senesinde dönemin papası III. Innocencio'nun. Kastilya Krallığı'nın isteği üzerine Fransa'ya temsilcilerini göndererek, bu devletten müslümanlara karşı savaşlarında İspanya hristiyanlanna yardım göndermesini istemiş; keza Endülüs üzerine tertiplenen haçlısavaşlanna iştirak eden hristiyanların bütün günahlarının bağışlanacağını taahhüd etmiştir. Bkz. Inan, Asru'l-Murabıtın, 288-299; Mu'nis, "Al-'Ikab" EI2 (Ing), Leiden 1971, III, 1055-1056.

öneme sahip ikinci büyük. şehri Tuleytula olmuş ve bu şehir, maalesef, o günkü Zunmınİ sultanı el-Kadir'in de desteğiyle, 1085 senesinde bir daha dönmernek üzere hristiyanhakimiyetine geçmiştir-'Il.

Tuleytula'nın kaybedelişiyledir ki, Endülüslü küçük sultanlıklar, hristiyan İspanya'nın gerçek niyetini daha yakından hisseder oldular. Çünkü Tuleytula'nın kaybı demek, Endülüs'de dengenin hristiyan İspan-ya lehine bozulmuş olın:ası demekti42. İşte bunu hissettikleri ve hristiİspan-yan Ispanya karşısında direnemeyecek kadar yıprandıkları için, kendi güven-liklerini önce Murabıtlar'a sonra da Muvahhidler'e havale ettiler43•

Murabıtlar ve Muvahhidler, her ne kadar, bir asn aşkın bir süre Tule-tula dışındaki Endülüs topraklarını muhafazaya muvaffak oldularsa da, Endülüs'ün bölünmüşlüğün~ bir çare bulamadılar44. Nitekim 1227 sene-sinde Muvahhidlerin kontrolü kaybetmesi üzerine, Endülüs yeniden eski parçalanmış hali e döndü; Bu esnada Kuzey Afrika da bir bölünme süreci .'yaşıyordu. Dolayısıyla Endülüslerin, "bizi himaye edin" diyebilecekleri

ciddi bir müslüman siyasi güç, yani devlet yoktu. İşte bu durum, Papalı-ğın verdiği destekle45 meşhur Haçlı Savaşlarımn bir parçası haline gelen , 41. Kastilya kralı Vi. Alfonso, Reconquistanın dayandığı temel stratejiyi şöyle ifade etmektedir: " ... Uyulması doğru- olan görüş, müslüman idarecilerin önce birbirlerine düşürülmeleri, sonra ellerinden mallarının alınması ve bu suretle zayıflatılmalarıdır. Bun-dan sonra, zayıflayan düşman kendiliğinden teslim olacaktır. Tuleytula'da olan budur ... " Bkz. Emir Abdullah, et-Tıbyan (Nşr. E. Levi Provencal), Kahire 1955, s.73. .'

42. Tuleytula, stratejik açıdan son derece önemli bir' şehirdir. Hristiyanlara karşı oluşturulan "suğur" sisteminde yer alan üç' askeri merkezden biri. idi. üte taraftan, Endülüs'ün ikinci büyük şehri olma özelliğini de taşıyordu. Bundan dolayıdır ki, VI. Al-. fonso, Tuleytula'yı istila ettiğinde, İbnu'l-Kerdebus'un ifadesiyle "son derece kibirlenmiş, Endülüs'ün kaderini eline geçirdiğine. kani olmuştur. Nitekim, hemen akabinde düzenlediği seferlerle Tuleytula civarındaki seksen kadar kale ya da yerleşim merkezini ele geçirmiştir." Bkz. İbnu'l-kerdebı:ls, Kitabu 'l-Iktifa fi Tarihi'l-Hulefa (nşr. A.M. el-Abbadi), Madrid 1965, S.87. Tuleytula hakkında bkz. Abdulmecid Na'nai, eı-Islamfi

Tu-leytula, Beyrut 1987. . .

. 43. üzellikle Murabıtların Endülüs'e geçişlerinde Endüsülü fukahlinın ayn bir ağnlığı olduğuna işaret etmeden geçmemek lazımdır. Nitekim, Tuleytula'nın istilasından altı sene önce fakih Abdurrahman b. Esbat, Endülüslü fukahaYhtemsilen.Murabıtların o günkü sultanı Yusuf b. Taşfin (1061-1106}'i ziyaret etmiş ve Endülüs'ün içinde bulun-duğu tefrikadan söz ederek, ondan bu ülkeyi kendi idaresi altına almasını talep etmiştir. Bkz. İbnu'l-Hatib, el-Ihfita, IV, 350.

44. Endülüs'de Murabıtlar ve Muvahhidler dönemleri hakkında şu araştırmalara bakılabilir: Muhammed Abdullah İnan, Asru'l-Murabıtın ve'l-Muvahhidın fi'l-Mağrib

ve'I.Endelus, Kahire 1964; Ahmed Bedr, Tahiru'l-Endelus, Dımaşk 1983; Meraci Aklle,

Kıyamu Devleti'l-Muvahhidın, Bingazi 1971; A. Chejne, Histari de Espafla Musulmana,

Madrid 1980, s.69-90; Abdulaziz Salim, Tarihu 'l-Mağrib fi 'l-Asri 'I-Islamı, İskenderiye (?).

(16)

248 ,MEHMET ÖZDEMİR

Reconquistayı yeniden harekete geçirdi. Reconquista bu sefer o kadar hızlıydı ki, l236'dan 1250 senesine kadar 14 senelik bir sürede Kurtuba, İşbiliye, Ceyyan, Belensiye, Denia, Şaube, e17Garb (Algarbe), Santarem , şehirleri ve Ba1ear adaları hrlstiyan hakimiyetine girdi. Bu

şehirlerden'ba-zılarının işgaline; sırf ellerindeki toprakları muhafaza edebilmek maksa-dıyla bazı nıüslüman liderlerin de askerleriyle birlikte katkı sağladıklarını

belirtmeded geçmemeliyiz46• '

.-Bu işgallerden sonra müslümanlann ellerinde sadece Gımata ve ci-vanndaki birkaç şehir kalmıştı. Bir başka ifadeyle bir zamanlar Batımn tartışmasız en büyüğü olan Endulüs, şimdi Gimata'ya hapsolunmuştu. Hristiyan İspanya, Gımata'yı da işgale hazırladığı,bir sırada, kendi içinde beliren karışıklıklar nedeniyle bu işgali tehir etmek zorunda kaldı; ta' ki

1462 senesine kadar. Bu senede dahili problemlerini halletmiş olan hristi-yan İspanya, Reconquist€lyı tamamlamak üzere yenidenharekete geçti. Bu esnadatop gibi ateşli silahlanda kullanan hristiyan orduları, son ola-rak l492'de Gırnata'yı istila ederek İspanya'da İslamın siyasi varlığına son vermişlerdir. '

1492 seneside Gımata'mn işgaliyle İspanya'da siyasi bakımından İslam idaresi sona erdiyse de, bu ülkede, kedilerine yapılan taahhüdlere 'güvenerek yığınla müslüman kalmıştır. Söz konusu taahhüdlere göre

müslümanlar canlarım, mallarını, dinlerini, dillerini, örf ve adetlerini mu-hafaza hakkına sahiptiler47•

Müslümanlar arasında bu taahhüdleri birer "aldatmaca" olarak riite-, , leyenler yok değildi. Nitekim Gımata'mnteslimi için hazırlanan anlaşma

mentininin meşhur el-Hamra sarayında imzalanması esnasıda, devlet rica-li arasında ağlaşmaların başlaması üzerine ünlü komutan Musa-b. Ebi'l-,Gassan'ın dile getirdiği şu sözler oldukça dikkat çekicidir:

"Ağla11¥1yı çocuklara ve kadınlara bırakınız. Biz erkeğiz; kalplerimiz gözyaşı değil, kan akıtmak için yaratıldı. Görüyo-rum ki Gırnata ',un kurtuluşuna dair kimsede umut kalmadı. Fakat onurlu nefisler için Mla bir kurtuluş yolu daha vardır ki, o da şerefli bir ölümdür. Geliniz hürriyetlerimizi savunarak öle-lim. Bu' suretle, bizi işgalcinin zincirleri saracağına, toprak anamıt bağrına bassın. Cesetlerimizi koyacak kabir bulunamaz-sa, gök kubbe de yok almadıya, o örter ... "

.

46.Mesela, 1232 senesinde Gımata vecivarında istik1alini ilan eden ilk Nasn sul-tanı Muhammed b. Sa'd b. el-Ahmer, Kastilyalıların 1237 senesinde başlattıkları İşbiliye kuşatmasına bir süvari birliği göndermek suretiyle katkıda bulıll1muştur. Onu böyle dav-ranmaya iten temel sebep, idaresi altındaki topraklara bir zarar gelmemesini temi etmekti. Bkz. İbn İzan, III, 381-382; Ibn Haldun, el~Iber,Bulak 1284, IV, 190; Muhammed

Ab-dullah İnan, Nihayetu'l-Endelus, Kahire 1966, sA2 vd. ' ,

(17)

"

ENDÜLÜS'ÜN YıKıLIŞ SÜRECİ ÜZERİNE MULHAZALAR 249

"Kendinizi aldamıayın. Hristiyanların vaatlerine sadık kala- . G.l}klarınıda beklemeyin. Ölüm daha az korkulacak bir iştir. Onümüzdeki günlerde evlerimizin yağmalanması, mescitlerimi-zin kirletilr'nesi,. kadın ve kızlarımızın tecavüze uğraması, vah-şet, zorbalık, kırbaçlar, zincirler, zindanlar, diri diri yakılacağı-nız ateş çukur/cm sizleri bekliyor. Ölümden korkan zayıf nefisler bunları gerecektir. Ben ise, Allah'a yemin ederim ki bunları görmeyeceğim ..."48

Musa'nın bu sözleri elbetteki bir kehanet değil, fakat hasmını yakın-dan tanıyan birinin olabileceklere dair yaptığı son derece isabetli tahmin-lerdi. Maalesef, 1492 senesinden sonra olanlar, onu haklı çıkardı. Bu se-neye kadar müslümanlara, bilhassa dinleri konUsunda, aşıq müdahalede bulunmayacaktarını taahhüd eden hristiyan ıdareciler, QU seneden sonra çok kesif bir Hristiyanlaştırma hareketi başlattılar. Böylece askeri fetih ta-mamlanmış, sıra kilisenin istekleri istikametinde müslümanların dini ba-kımdan imhalarına gelmişti. İspanyol tarihçi Marmol Carvajal'ın bu ko-nuyla ilgili şu tesbiti dikkate şayandır:

, "Gımata işgaledilir. edilmez kilise, çevreleri, kral Ferdi-nand'dan ısrarla Muhammed'in [aifesinin kökünün kazınması için çalışmasını, onlardan ispanya'da kalmak isteyenleri ya Hristiyanlığa girmeye ya da İspanya 'yı terkezorlamasını istedi-ler. Böyle davranmasının anlaşmayı ihlaletmek anlamına gel-meyeceğini, ülkenin selameti, Hristiyanlzğın safiyeti için bunun gerekli olduğunu söylediler. Onlarag6re, hristiyanlarla müslü-manların bir arada yaşamaları kesinlikle mümkün değildi. "49

Marmol Carvajal'ın bu tesbiti, Hrlstiyan1ı'ğın asli temsilcileri olmala-n itibariyle diolmala-n adamlarıolmala-nıolmala-n başka diolmala-nlerdeolmala-n iolmala-nsaolmala-nlar hakkıolmala-nda taşıdıklaolmala-n temel kanaati ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Bu kana-at, esas itibariyle, Hristiyanlık, daha doğrusu Katolik Hrisityanlık dışında mevcut inançların hiçbirine, hayat hakkı tanımamak şeklinde özetlenebi- . lir. Bu kanaate sahip oldukları içindir ki, İspanyolkilisesi 1492'de Endü-lüs'de İslam hakimiyeti sona erer ermez, kendi dini safiyetlerini bozduk-lannı düşündükleri Endülüs müslümanlanna karşı acımasız bir imha hareketi başlatmıştır. Bu hareketin baş mimarlarından olan kardinal Xi-. menez, 1497 senesinde Gımata'ya giderek, -önce mal ve para dağıtmak suretiyle müslümanlan Hristiyanlığacezbetmek istemiştir. Ancak, Gıma-ta müslümanlannın bu teşebbüs karşısındaki tepkileri son derece sert oldu. 1499 ve 1500 senelerinde Gımata'nın muhtelif bölgelerinde ayak-48. J.A. Conde, Histari de la Dominacion de los Arabes en Espaiıa, Madrid

1820-1821, III, 256-257; İnan, Nihaye, 255-256. ' .

49. Luis del Manuol Carvajal, Historia de Rebelion y Castiga de los Moriscos del

(18)

250

"

MEHMET ÖZDEMİR

landılar. Ne var ki, koca bir İspanyolordusu karşısında bir şehrin ayak- .' lanması ne kadar başarılı olabilirdi? Nitekim, 1500 senesi sonunda bu ayaklanma kanlı bir biçimde bastınldı. Teslim olmayı kabul 'eden müslü-manlara, hayathinmn bağışlanabilmesi için tek bir tercih imkam tamndı:

Hristiyanlığa girmek. Bu durumda, istemeye istemeye de ols~, Gırnatalı

müslümanların büyük bir bölümü şeklen Hristiyanlığa girdi. Ote taraftan Gırnata' da müslümanların ellerindeki çqk değerli Arapça yazmalar topla- .. narak şehrin en büyük meydamnda yakıldıSO.Bu arada çok sayıda Müslü-man kadın ve genç kız, ya tecavüze uğradılar ;veya esir pazarlarındasatılı-ğa çıkarıldılar. Gırnata1ı bir çiftçi, bizzat şahit olduğu olayları anlatırken' şöyle demekt~dir:

H ••• Hiç bir halk, Gır'nata müslümanları kadar acı

gözyaşla-rı dökmemiştir. Ben-gördüklerimi anlatıyorum,sözümde müba-lağa yoktur. Daha dün, üçyüz müslüman kadın ve kızın esir pa-zarında satıliğa çıkarıldığını gördüm. Kadınlarımız tecavüze uğt;adılar. Bizzat ben, üç oğlumu ve iki kızımıkaybettim; elimde sadece altı aylık şu ufacık kızcağızım kaldı. Ben mazi'için ağla-mıyorum; zira mazi geçti, artık geri de dönmeyecek; fakat bun-dan sonra göreceklerimiz için ağliyorum. Bu gördüklerimize ta-hammül edemiyorsak, bundan sonra görüceklerimize nasıl tahammül edeceğiz? Bize taahhüdlerde bulunan kral (Ferdi-nand)ın bizzat kendisi bu taahhüdlerini bozuyorsa, onun yerine oturacaklardan ne bekleyebiliriz? "51 \, ' ' Gırnatalı bu çiftçi, geleceğe .dairendişelerinde hiç te haksız de-ğildi, zira, bundan sonraki, günler Endü1üs müsliimanlan için daha büyük sıkııitılara gebeydi. ijer haıükarda beklenen, daha çok göz yaşı-mn akması, daha fazla zulüm vd daha fazla işkenceden başka bir şey de-ğildi. Nitekim 1524 senesinde çıkanlan bir fermanla İspanya' da kalıp ta henüz Hristiyanlığa girmemiş' müslümanlardan ya hristiyan olma~ lan ya da,ülkeyi tetketmeleri ~stendi. Aynca, bu iki şıktan birine uy~ mayanların köleleştirilecekleri, henüz dokunulamamış olan mescitle-rin tamamını~ kiliseye çevrile'cekleri; Arapçanın, Arap isimleri kullanmamn, Islami kıyafetler giymerpn yasaklanması kararlaştınlmış

bulunuyordu52• .

Bu yasaklann uygulanmasını sağlamak üzery ihdasedilen en Önemli mekanizma, engizisyon mahkemeleri idi. Katolik Hristiyanlığın safiyetini

50. İnan, Nihaye, 317; C. H. Lea, The Moriscos of Spain, London 1901, s.32;

Chej-~lm

'

, '

51. M.A. La:dera Quesada, Granada (1232-1571), Madrid 1969, s.163.

(19)

ENDÜLÜS'ÜN YIKILIŞ SÜRECt ÜZERİNE MULHAZALAR

i . 251

korumak maksadıyla ihdas. edilen bu mahkemeler, güya Allah adına sebep olduğu zulümler yüzünden Hristiyanlıkve Ortaçağ Avrupa tarihi-nin bir yüz karası olarak tarilı sayfalarındaki yerini almış bulunmaktadır3•

.

.

Endülüs Müslümanlarının Osmanlı Padişahı II. Bayezid'a gönder-i dikleri bir kaside vardır ki, bu kaside, kilisenin engizisyon mahkemelerini

illet olarakkullanmaksuretiyle gerçekleştirdiği zulümlerin adeta kelime-letle oluşturulmuş bir fotoğrafı gibidir. 105 beyidik bu kasidenin tamamı": nı burada vermek mümkün olmamakla beraber, bir kaç beyitini vermeden de geçmek istemiyoruz:

Büyü~ bir felakete uğramış esirlerden size selam, Ne büyük bir felakettir o,

Şerefli bir hayattan sonra kır saçları yolunarak koparılan yaşlılardan size selam

Daha önce kapalıyken kafirler önünde açılan yüzlerden size selam,

Papazzn zorla yatağa götürdüğü şerefli gen~ kızlardan size

selam . . .

Kendilerine zorla aomuz ve haram kokuşmuş etler yediriten

yaşlılardan size selam." .

" (Kral) gözümüzü boyadığı anlaşmalara uymadı, bizi, baskı ve güç kullanarak istemeye istemeye Hristiyanlaştırdı. Hiç bir müslümanane bir kitap ne de bir Kur'an bıraktılar, Oruç tuttuğu, namaz kıldığı bilinen herkes ateşe atılıyôr, Bizden kiliselerine gitmeyen kişileri papazfecibir şekilde cezalandırzyor,

Peygamberimize küfretmeyi, iy~ve kötü günlerimizde onu anmamamızı bize emrettiler.

Cahil, kaba, Arap olmayan insanların adlarıyla adlarımız değiştirildiğinde ne kadar yazık oluyor, \ Temiz vepaklıklarından spnra, kafirlerin çoplükleri olmala-rı için, duvarlarla çevrilen mescidlere ne kadar yazık! Ezan yerine, çanlaı'asılan minarelere yazık!

i •. . .

. 53. İspanya'daki Engizisyon mahkemeleri, bu mahkemele~n çalışma şekli, müslümanlann maruz kaldıklan baskılar ve işkenceler hakkında bkz. Inan, Nihaye, 328-330; CH. Lea, History of the İnquisicion of Spain, New York 1906; Adil SiUd Biştavı,

el-Endelusiyyun el-Mevarike, Kahire 1983, s. 205 vd.; Grard Dufour, La İnquisicion

Espaiiola, Barcelona 1986.

(20)

252 MEHMET ÖZDEMİR

Köleleştik, ne fidye ile geri alınabilecek esirler, ne de şehadet getiren müslümanlarız!54 .. ...' .

Bütün bu baskılar, müslümanların şadece şeklen Hristiyanlaşmaları-na yetebildi. Gerçekte ise, onlar, İslama'olan bağlılıklarını gizlice de olsa devam ettiriyorlardı ..Nitekini. Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin başlaması-nın üzerinden bir asırlikbirsüre geçtikten sonra, 1601 senesinde pİsko.., pos Ribera'mn hazırlayıp kraliyetkatına sunduğu şu rapor da açıkça'bunu

göstermektedir: . "

"... Hristiyanlık, İspanya Krallığı:nın temeldireğidir. Fakat Moriskolar (müslümanlar), bu dine gerektiği gibi sarılmiyodar; . dinf vecibeleri gerektiği gibi yerine getirmiyorlar, domuz eti

ye-miyor, şarap içmiyorlar. Gerçek hristiyanlar gibi davranmıyor-lar. Bütün bunlar, onların zayıf imanlı olmalarından değil, bila" . kis ataları gibi müslüman kalmayaolan azimlerinden, dolayısiyle de Hristiyanlığa hiç inanmamış olmalCmndan kay-naklanıyor. Engizisyon müfettişleri gayet iyi biliyorlar ki, onlar iki veya üç sene hapiste kaldıkları ve bu esnada kendilerine , Hristiyanlığın esasları öğretildiği halde, hapisten çıkark~n,

öğ-rendiklerindfn .bir ~elimebile hatırlamıyorlar. Kısaca onlar Hristiyanlığı bitmiyorlar. çünkü bilmek istemiyodar. "55

Endülüs müslümanları, kilisenin istediği şekil ve ölçüdehristiyanlaş-madıkları dolayısıyla da 'Hristiyanlaştırma siyaseti başarısızlıkla sonuç-landığı içindir ki, İspanyol Krallığı, meselenin halli için başka çözüm yol- i lan l\ramaya başladı. Yeni teklifler ileri sürüldü. Bir teklife göre, müslümarilar belli merkezlerde toplanarak, toplucaöldürülmeliydiler. Bir başka teklife göre, gemilere doldurolup denize atılmalıydılar. Bir diğer teklife göre ise, topluca sürgün edilmeliydiler. Neticede sonuncu teklif daha fazla ~abule şayan bulundu ve çıkanlan bir kanunla F;ndü1üs müslü-manlarının Ispanya' dan sürgün edilmeleri karalaştırıldı. 1609-1614 sene-leri arasında gerçekleşen bu sürgünle, en az yanın milyon müslüman, sırf

. , . . ( ,

54. Muhammed Sevv3le'nin belirttiğine göre, bu kasidenin CezayirMilli Kütüphanesi'nde bir nüshası bulunuyordu. Aiıcak, bilahere bo nüsha kaybolmuştur. LT. Monroe, aynı kasideninel-Makkan'nin Hzharıı'r-Riyfıd(Kahire 1939, I, 108-115) isirrili eserinde mevcut olduğunu görinuş ve"A Curious Morisco Appeal to the Ottoman

Em-pire" adı altında Al-Andalus (XXXVI, 1966, s.281-303) dergisinde İngilizce tercüme,siyle

birlikte neşretmiştir. Aynı kaside Muhammed Abdullah eş-Şerka,,! tar:J,fından"Vesfka

Eh-delusiyye 'an Sukuti Cımata" (Kahire (?) ünvanıyla müstakil 'olarak neşredilmiş; keza

Azmi Yüksel tarafından I.T. Monroe'nin çalışması esas alınarak "Endülüs'den II. Bey-'

azıd'a Yazılan Anonim Bir Şiir"(Belleten, Lll, 205, Aralık 1988, s.1575-1583) adı altında

bir kısa giıişle beraber Türkçeye tercüme edilmiştir. 55. İnan.Nihaye, 395.,

(21)

ENDÜLÜS;üN YIKILIŞ SÜRECİ üZERİNE MULHAZALAR 253

başka bir inancın mesubu oldukları için, kendi öz yurtlarında'yaşama hak-larından mahrum bırakıldılar6.Böylece, müslümanların dokuz asırlık En-. dü1üs serüveni de'noktalanmış oldu.

Özetle ifade etmek gerekirse:

1- Endü1üs. müslümanlarının 732 senesinden sonra sürüklendikleri asabiye savaşlan, İspanya'yı İslam'ın mutlak hakimiyetinden çıkararak; kuzey i hristiyanların güneyi ise müslümanlann hakimiyetinde olmak üzere ikiye bölmüş, daha da önemlisi bu ülkeyi.iki taraf arasında sekiz asır sürecek bir mücadele zeminine dönüştürmüştür. Bir başka deyişle müslüman fatihler, kendi aralarında mücadeleye daImakla adeta kendi

düşmanlarını kendileri ihdas etmişlerdir. . .

2-

Emeviler'in 756 senesinde Endülüs'ü bağımsı~ bir devlethaline getirerek siyasi birliği sağlaması, hristiyan ilerlemesine karşı ciddi bir engel teşkil etmiştir. Bu sayede çok erken tarihlerde gerçekleşebilecek bir 'zevalin önüne geçilmiştir.

. 3- 976 senesine kadar Endü1üs'ün siyasi birliğini başanyla temin ve temsileden Emevi hanedanı, bu tarihten itibaren güç ve nüfuzunu yitir-meye başlamış; Amiril~r ailesinin rakib bit güç olarak ortaya çıkışı, devletin bütün dengelerini alt üst etmiş ve neticede sistemi çözüm ure-temez hale getinniştir. Merkezi idarenin bu acziyeti, neticede ma-halli aristokrasilerin' güçlenmesine ve ülkenin bölünmesine vesile olmuş-tur.

.4- Emevi Halifeliği'nin 1031 senesinde yıkılması üzerine, müslü-manlar arasında ideal birliği ve ortak yaşama azmi kaybolduğu için, 1031-1090 seneleri arası Endü1üs'de siyasi bölünmenin kemikleştiği yıl~ lar olmuştur. Bu bölünme, tıpkı 732 senesi sonrasında olduğu gibi hristi-yan İspanya için Reconquista fikrini yeniden gündeme getirmiştir. Endü-lüs'ün tamamının işgalini hedefleyen bu fikir uygulama konulurken tedriciliğe dayalı bir strateji takip edilmiştir. Bu strateji çerçevesinde, önce müslümanların kendi aralarındaki ihtilaflar olabildiğince tahrik edilerek zayıf düşmeleri için çalışılmıştır. Bunu, zayıflayan ve kendiliğin-. den temsilolmaya hazır hale gelen Endülüs şehirlerinin işga1i takip

etmiş-tir. Bu süreç, en son l492'de Gımata'nın teslim alınmasıyla son

bulmuş-tur. .

5- l492'de Gımata'nın işgaliyle Reconquistanin askeri hedefi bitmiş, . dini cephesi başlamıştır. Kendisinden başka her hangi bir dinin varlığına tahammül edemeyen İspanyol kilisesi, siyasiler üzerin~eki nüfuzunu kul-lanarak, hristiyan hakimiyetinde kalan Endü1üs müslümanlarına karşı

(22)

254 MEHMET ÖZDEMİR .

Hristiyanlaştırma . kampanyası başlatmıştır. -Engizisyon mahkemeleri, baskı, işkence ve katliam bu kampanyanın aynlmaz birer parçası: olmuş-tur. Ancak, bütün bunlar, müslümanlan dinlerinden koparmak ve kilise-nin istediği ölçüde hristiyan yapmak için yeterli olmamıştır. Bu durum, hristiyan Ispanya'yı, bir, asırdır tatbik etmekte olduğu imha siya-~et;inin son -adınlım atmaya, yani Endülüs müslümanlanm 1609 senesinde . Ispanya'dan sürmeye sevketmiştir. Böylece, 1492'de yahudiler için

kul1a-mlan sürgiin mekanizması, bu sefer müslümanlar için harekete geçirilmiş ve bu suretle en az yanm milyon insan, .kendi öz yurtlannd~ kovulmuş-lardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ona göre, bu kimseleri ilgili işletmeye iştiraklerindeki faydalarından daha fazla bir sorumluluğa tabi tut­ mak için bir sebep yoktur, bunların vaki zararın vukuunda kusur­

Sonuç olarak, denilebilir ki, anayasa ile anayasal gerçek ara­ sındaki bu çatışma, iki çözüme de imkân vermemektedir, yani, söz konusu çatışma, ne anayasanın

Yargıtay başkan ve üyelerinin hukukî sorumluluğu hakkında bir hükmün bulunmaması bu kimseler aleyhine tazminat dâvası açıla­ mayacağı sonucunu doğuramaz. Bu gibi

27 veya HUMK m. 429, IV gereğince uymak zorunda olan.. Yeni bilirkişi aylık kiranın 436 lira olduğunu bildirmiş, mah­ keme de aylık kiranın 436 lira olarak tesbitine karar

îdrar miktarı idrarda çıkan alkol ve idrarla atılan alkol (Derobert ve arkadaşları). lık bir şahsa, birbuçuk saatta, 10 derecelik 120Ö cc.. ADLÎ VAKALARDA ALKOL TAYİNİ 503

Eğer, aksi kabul edilirse, (yani hacze katılma süresi, ikinci ihalenin sonucunda paranın vezneye girme­ sine kadar uzar denilirse) bu ilk haczi yaptıran alacaklının veya

Merkez Bankası (kaynaklarından vazgeçil­ mesi kolay değildir. 1970 den sonra mevduat ve ticaret bankalarını selektif kredi vermeğe yöneltme yolunda alman tedbirler bankaya ve

rebilmek için her bakanlık, daha önce değinildiği gibi, yönetimi al­ tındaki teşebbüslerin ve öteki örgütlerin maddî ve teknik ikmali ile ilgili plânlar hazırlar.