• Sonuç bulunamadı

Başlık: TÜRKİYE'DE YENİ MANTIK CEREYANLARlNIN İLK HABERCİSİ : ALİ SEDADYazar(lar):ÖNER, NecatiCilt: 6 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000388 Yayın Tarihi: 1957 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: TÜRKİYE'DE YENİ MANTIK CEREYANLARlNIN İLK HABERCİSİ : ALİ SEDADYazar(lar):ÖNER, NecatiCilt: 6 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000388 Yayın Tarihi: 1957 PDF"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

---~---.!

TÜRKİYEDE

YENİ MANTıK

CEREY ANLARlNIN

İLK HABERCİSİ

: ALİ SEDAD

Dr. Necati ÖNER Herhaldedaha büyük bir topluma hitap etmelerinden olacak, edip ve şairlerimiz, bilim adamlarımızdan daha çok; tanınmış ve eserleri üze-rinde dahaçok durulmuştur. Tanzimattan sonra yeni bir yola yönelmiş olan fikir hayatımıza çeşitli bilgi kollarında emek vermiş. düşünürlerimiz-den, şiir, romaİ1ve tiyatro alanlarında çalışanların çoğunun eserleri ir-delenmiş, hayatları çeşitli yönleriyle yeni nesillere tanıtılmıştır. Bu çağ-daki bilim adamlarımızdan Ziya dökalp dışta bırakılırsa geri kalanları üzerinde sağlam bir inceleme yapılmış değildir. Günümüzde edebiyatcıla-rımızın, geçmişteki meslekdaşlarını değerlendirmeleri bakımından, gös-terdikleri haktanırlık övülecek bir olay; bilim dalında çabalayan fikir adamlarımızın kendi meslekdaşları yönünden bile tanınmayıp. unutulma-ya bırakılmaları ise üzüntü ile karşılanacak bir nemegerekciliktir. Bura-daki nemegerekciliğin nedeni, yerli meslekdaşını küçük görme duygusu-dur. Durum böyle olunca, bilim alanında çalışanlarımız, biribirlerinden habersiz kalmış, ortaya atılan fikir tohumları tamamlanarak geliştiri-lecek yerde, her yeni gelen, uğraştığı bilim dalı memleketimizde kendisi ile .başlıyormuş gibi davrandığı için bir fikir zinciri kurulamamış, sonuç olarak, biribirini tamamlayarak gelişen fikir cereyanları yerine, kopuk 'zincirhalkaları gibi, tek tek kalmağa mahkum ferdi çalışmalar fikir

ha-yatımıza hakim olmuştur.

Bu yazımızda bahis :\ronusu edeceğimiz Ali S e d ad 1 da adı

birçokları tarafındanişitilmemiş son çağ fikir adamlarımızdandır, S a-L i h Z e k i, Mizan-ıTejekkür'de; Ord. Prof, H i 1m i Z i ya Ü l-k e n, Tanzimattan Sonra Ma;ıtık Hareketlerı 2, Tanzimaltan Sonra

F~-kir Hareketleri 3 adlı makalelerinde; İ br a h i m Al a a d d i n Meş~

.hur Adam4ırJda Ali Sedad'dan bahsederler. Salih Zeki, ilerde

göreceği-nilz

gibi Ali Sedad'a' haksız hücumlarda bulunur; Ord. Prof. Ülken,

Mi-zan-ul Ukul adlı eserine kısaca temas eder; İbrahin: Alaaddin ise

haya-tını anlatır. Bunlar dışında AH Sedad'dan bahseden olmadığıgibi,

üzeri-.n~

yapılmış bir inceleme de yoktur. Tanzi.mattan Sonra Türkiyede iZim ve Mantık Anlayışı adı aıtında yaptığımız doktor~ tezitide, ilkdefa geniş bir şekilde Ali Sedad üzerinde durmuştuk. Ali Sedad'İn fikir<hayatımıza

(1)A 1 i S ~d a d (1857-1900) : İstanbulda doğdu, tarihci CevdetPaşanı:ı oğludur. Hususİ hocalardan okumakla beraiber bir müddet Galatasaray Lisesinde 'VE.

Mahreci akla-m:da' bIJIUndu Saiq..beyden fizik ve ki~ya dersleri alm,ıştir. Bir aralık Hukuk Mektebinde. mantık n;mi.llimi oldu. 43 yaşı~da ölerek Fatih Türbesi civarında babasının .ya:ıına gömülmüştür. Bk. İbrahim Ala-addin, Meşhur Adamlar, c. 4.

. (2) Edebiyat, sayı 3, İstanbul 1935.

,.t3) Tanzimat (Yüzüncü yıldönümü) içinde, İstanbul, 1940:

(2)

r

yaptığı büyük hizmeti gözönüne alarak, bu kere de bu yazı ile onu ele al-m~yı faydalı gördük.

Ali Sedad, Mizan-ul Ukul

f~

el-mantık ul usul) Lisan-ul Mizan) Hesab-ı tejazuli ve tamami (Fransİzcadan tercüme) ve Kavaid-i tahavvüwt ji ha-re1pat-ı Zerratadlı eserlerin yazarıdır. İlk ikisi mantık kitabıdır~ Bu ya-zıIllizdaonun yalnız mantık alanındaki çalışmalarına dokunacağımız için Mizan-ul UkuI'u esas olarak ele al~cağız. Sonradan yayınlanan Lisan-ul Mi-zan,Mizan-ul UkuI'un bir nevi özetidir.

A

h m e d C e v d e d . P a Ş a, İslam. kültür geleneğine uygun olarak kaleme alıp 1297 de yayınladığı mantık kitabını oğluna ithaf et-miş 've kitaba oğlunun adını vererek «Miyar-ı Sedad" deet-mişti. Ali Sedad babasının bu iltifatınakarşılık ohırak Mizan-ul Ukul fi el-mantık ul

usutu yazıp 1303 de yayınladı.

Ali Sedad, Mizan~ul Ukul'la fikir hayatımızda yep yeni bir kapı aç-mıştır; Şöyle ki, Avrupada Renaissence'tan sonra, pozitif bilimlerde baş gosterEm gelişmeler, o çağa kadar hakim olan, Aristo mantığının ~eter~ sizliği fikrini doğurmuş, matitık alanında, Aristo mantığını genişl~tme amacıile yeni çalışmalar 'başlamışti Bir yönden bilimlerin metodları üzerine incelemeler devam ederken, XIX. asrın ortalarından itibaren "de İngiliz mantıkcıları matematiği esas' olarak, mantık problemlerini yeni biryolda işlerneğe başlamışlardı. Fikir hayatımız uzun zaman mantığın bu gelişmesinden habersiz kalmış, Aristo mantığının dışına çıkılmamış-tır. BizdeAvrupada 'doğan yeni fikirleri de içine alan mantık kitabını ilk defa: Ali Sedad yazmıştır. Gerçi, Mizan-ul Ukul'dan önce H. 1277 de İtal-yan_mantıkcısı G a i u p i'den çevrilen «Mijtah-ul Fünun"da bilimlerde metod konusuna dokunulm).lştur. Bu bakımdan metod problemlerinin fi-kirhayatımızda ele alınışını "Miftah-ul Fünun"la başlatmak doğru olur. Ali Sedad'ın önemi, metod proble~ıerine daha geniş yer vermesinde ve ilk eıefa, tümevarım, yüklernin niceliği ve riyazi mantıktan hahsedip, bunların münakaşasını yapmış olmasındadır.

Ali Sedad eserinde çeşitli mantık' cereyanlarına yer vermiş 'olmasına rağmen, yalnızbir aktarıcı durumunda değildir; Kendi mantık a~layışr-na göre bu cereyanları değerlendirmiştir. Eserinin ön sözünde çalışma-ların:ışöyle açıklıyor: ", .. ~'., bugün fünun ve senaiin mevki ve merkezi olartAvrupada mütedavil bulunan ıiıa:iıtıkı dahi, mütalaa ve bizin~ man-tıkla tetabuk. ve mukayese eyledim.Bü yolda İstihsal eylediğim malıuna-tı '~iyara çektim; halisuJ ayar:'olanı~i'ıiıı temyize gayret eyledim."

.• ".:-::; ~-r

Şimdi, Mizan-ul Ukul'u e~as alarak Ali Sedad'ın mantık alanında fi-kir hayatımıza getirdiği yenilıkleribelirtmeğe çalışalım. Eser, üç önsöz

(mukaddime) üç kitap ve bir 'ek (ıdh~ka) ten ibarettir. Birinci 'önsözde mantiğıh tarihçesi yapılır, ikincide't$,rifi ve adlandırılması incelenir, üçüntlid~ mantığın metafizik temeli ~raştırılır, üç kitap ve ekte ise asıl mant~k konuları işlenir. İlk iki kitapklasik mantığa ayrılmış, üçüncü ki-taptametod meseleleri ele alıninış, ekd,e de Boole ve Stanley Jevons'un riyazi mantıkları anlatılmıştır,

(3)

Ali Sedad, mantığın metafizik temelini araştırırken dış alemin var-lığı problemini el~ alıyor. Mantığın bu türlü temellendirilmesine diğer Osmanlı mantıkcılarında rastlamıyoruz.

İslam mantıkcılarr geleneğine uyan Ali Sedad, mantığın konusunun «malilmat") amacının, fikri n doğru ve _yanlışlığını ayırmak olduğunu ka-bul edip, mantık için şu tarifleri veriyor : "Meçhulataı:nusil olması cihe-tjyle malumattan' bahseder bir ilimdir, yahut hakikata"taalluk etmesi iti-bariyle suret-i tef~kkürden bahseden bir ilimdir" 4. ,Bunlar, mantığın

ko-nu ve amacı dikkate alınarak yapılmış tarifIerdir. Fakat Ali Sedad bu ta-riflerin, mantığın konu ve amacının göz önüne alınar~}{ yapıldığını açık ca ifade etmiyor, Bu husus Cevded Paşa'nın eserinde belirtilmiştir. Ko-nusuna göre mantık, bilinenden bilinmeyenin elde edilmesinea'raç olan bilimdir. Amacın,a göre işe, zihni hatadan koruyanbir bilimdir 5.

Ya-pılan tarifIere göre man~rk doğrudan doğruya bilgi ile ilgilidir. O halde mantığın temellendirilmesi için bilginin temellendirilmesi gerekir. Baş-ka deyişle doğru bilgini~olup oiİnayacağl üzerinde durpıak icabeder. İş-te Ali Sedad'in ma,ntığın İş-temellendirilİnesı için yürüdifgii yol budur. Man-tıkcımız, doğru. bilginin varlığını, dış alemin' varlığı prohlemi ile ilgi'li görmektedir. "İl~i kelanı ve hikmetln mukaddimesiri~ konulduğu gibi maİüığın muka~~imesinedahi şu, meseleyl koymak l~yik olur !Hakayıkı eşya sabit midir,jranı vücudu harici varmıdır, varsa

omı:

ilim mUtahakkik olur mu, yani bilinebilir mi?" H. Ali Sedad böyle bir metafizik problemi ' ortaya koymaklaberaber etraflı bir şekilde çözümüne girişmiyor. Yalnız Septiklerin fikitlerini reddedip Descaİ'tes'cl bir görüşle dış alemin var-lığını kabulleniyor. "İnsan herşeyden şüphe ettiğihalde bir şey' olsun vardır ki ondan şüphe etmekkabil olmaz. Imdi şüphe için sarfettiği say ve fikir ve nefs-i şüphe bile hepkendisinin vücudunli' isbat eder. Bina-enaleyh insanın şüphe edemiyeceği şey kendi mevcudİyetidir."

"Filvaki insan cemi ahkamda bi.le aldanmıs olsa su aldanıs dahi ken-divücudunuisba:t eder. ,Çünküaldanma, için' mevc~t olmaiidır. İnsan,

kendi mevcudiy<;tinde şüphe edemediği gibi hariçte~endisi gibi mevcu-diyeti zatiyesinden şüphe edemiyen insanların ve sair eşya-ihariciyenin dahi vücudunda şüphe edemez. İşte akl-ı beşerin böyl~qe bazı hakayıkı 01- i

suri isbatı zahir olur" 7. GörüIüyorki AliSedad, dış alemin varlığını'

is-bata çalışırken' hareket ettiği nokta Descartes'la ay'hıdır. Fakat sonuna kadar Descatres'ı' takip etmez.' Bilindiği gibi, D e s c art e

S,

kendi' varlığından dış;~Jemin. va\lığına' geçerken "Allah beriialdatı:naz" hükmü-nil' bağ olarak¥ııllanır., .{\li Sedad'ın .izahında bu ikiyarlık arasında bir boşluk vardır/kendi varlıgından, dış alemin varlığına nasıl geçildiği açık-lanmamıştır.

Ali Sedad,tslam kültür dünyasında "ehli süıiı).et" düşi,inürlerinin, mantığa yaptik'i~rı itirazların n~denini açıklarken, o~l~rı haklı

bulupiti-"'~}' :.' .'

(4)' A i İ S"e,

ci

a d, Mİzan-ul Dkul, s, 13, İstanbul, 1303,

( 5) A lımed c e

v

d'e d, Miyar-ı Sedad, s.

ıi,

İkinCİ baskı, İstanbul, 1303. '

(ll) A i i S'e' d a d, Mizan-ul Dkul, s. 16,

(4)

i -" i

razlarının asıl mantığa değil de, mantık bilimi içerisine karıştırılan meta~ fizikle ilgili künulara ülduğunu işaret ediyür. ," ... Hakikathalde ise ö mizan-ı akl ülan mantığı, izah ve isbat ülunmayan efkar;-ı metafizikiye ile tahlit etmek caiz ülmuyacağından ehli sünnetin bu babdaki isabetleri :ıa-hirdir" 8. Bu hükmü ile, mantığın metafizikten ayıklaninası taraftarıdır.

Biraz önce gördük ki mantığa metafizik temel de aramaktadır. Yani bir yönden mantığa metafizik temel ararken, öte yönde mantığın metafizik-le ilgisi ?lmamalıdır diyür. Bu iki hüküm arasında bir çelişikliğin üluşu açıktır. Bahis künusu çelişiklik, mantığın kah _muhtevalı, kah muhtevasız kabul edilmesindendir. Bize öyle geliyür ki, Ali Sedad'da iki zıt fikir, çarpışma halindedir. Bir yandan eskiye ülan bağlarından, büsbütün sıy-rılamadı*ı için mantığı muhtevalı olarak kabul etmekten vaz geçemiyür; öte yand.an, mantık işlemlerinin her türlü mühtevadari uzak, bir büş ka-hplar bilimi ülduğu gerçeğini sezmiş bulunuyür. Mantıkla metüdun far-kını açıklarken de bu durum sezilmektedir. ".... Mevzu ve gayet değiş-tikce us~l dahi değişir, lakin mevzu değişmekle zihin değişmez. Mevzu ne ülursa ülsun fikir her halde bazı kayanini külliyeye tabi ülur. Binaei-ialeyh usul-u-u1um bu kayanine tabi ülmakla müşterek ülur. FikI'in tabi ülduğu kayanini tayin mantığa ve işbu kayanini muhtelif ultima tatbik eylemek usu.l'a aittir. Bu halde mantık, asl-ul usul ülmuş ülur" n. Bu açıklamaya

göre mantık, zihnin işleyişini gösteren, muhtevasız bir bilim ülarak anla-şılmaktadır.

Mantığın muhtevasız, yalnız . fürmdanibaret üldu~ fikri. yenidir. XX. asrın başından beri gelişmekte ülan yeni mantık cereyanlarının. ha~ reket noktası ayni fikirdir. Ali Sedad'ın bu yüldaki sezişiövülmeğe de-ğer bir ileri görüşlülüktür.

Ali Sedad'ın mantığın tümü üzerine ürtaya küyduğu fikirleri gör-dükten sünra mantık künuları ile ilgili ne gibi yeni fikirleri memleketi-mizde tanıttığına geçebiliriz.

Yük 1e m i n N i c e1i ği: Klasik mantıkta, yüklemli önermelerin yalnız künusunun niceliği dikkate alındığından, önermeler nicelik bakı-mından, tümel ve tikel diye ikiye ayrıımıştı. XIX. asır İngiliz mantıkcıla-rı yüklernin de niceliği ülabileceğini düşündjiler. Bu fikri ilk defa 1833

de .

ci

e ar g e B

e

n t h a m ileri sürdü Ha m iit o.n geliştirdi. Bütün insanlar ölümlüdür derken, yüklem ülan ölümlünün niceliği belli değildir. Hamiltüna görebu durum dilin eksikliğinden ileri gelir. Aslında düşüncede yükleme de bir nicelik verilir. Bütün insanlar Ölümlü dür demek, gerçekte, bütüninsanlar bazı ölümlülerdir demektir. Ohalde mantık, düşüncede gizli ülarak bulunan bu durumu açıkca. ifade etmeli-dir. Bu anlayışa: göre, evvelce nicelik bakımından ikiye ayrılan önermele-ri dörde ayırmak gerekir. Özet. ülarak beılrttiğimiz, yüklernin niceliği prübleminden bizde ilk defa Ali Sedad ba,hsetmiştir.

(8) Aynı eser, ,S. 5. (9) Aynı eser,' s.' 13.

(5)

Ali Sedad, Hamiltona göre nicelik _bakım~ndan sekize ayrılan öner~ meleri örnekleri ile izah ettikten sonra, böyle biranlayışı tabii yoldan ayrılmış kabul eder 10; _ayrıca yüklemde nicelik aramanın, ilk defa

H~-milton tarafından yapılmadığını, eskimantıkcılarca da bunun bilindiği-ni, fakat böyle bir şeyi «münharifattan" addettiklerindpn nazari. dikkate almadıklarını belirterek 11, D e Mar g a n'ın 12 M i ilve P a u 1

J an e t'nin 1? Hamiltona yaptıkları itirazları naklediyor.

Tüm e var ı m : Yeni çağ _felsefesinde, tümevarıın problemi büyük bir önem kazanmış, klasik-mantiğın ana; bölümü olan tasım, çeşitli itirazıara konu olmuştur. Avrupa'da B a c o n'labaşlayan bu müIiaka-şalardan fikir hayatımızı ilk defa, yine Ali Sedad haberdar etmiştir. Ali Sedad tasıma yapılan hücumları aslında kabul etmez. S t uar t M iII ve H e r b ert S il e n c e r'in itirazlarına karşı koyar.

"Mill ve Spencer'e göre tümevarıgı tasımdan önemli ve analoji de tümevarım,dan öncedir" ı,. Çünkü tasımın öncülleri bir tümel (külli) .in fertleri hakkında hükümdür. Bu hüküni ise o tümel'in fertlerinin incelen-mesindensonra verilir. Mesela, insanın- hiçbir bilgisi bulunmadığı halde; elini ateşe- dokundurduğunda elinin yandığını duyup, bu durum ve ateşin vasıflarını zihninde saklar. Aynı vasıfları başka bir yerde müşahade edin-ce, analoji yolu ile bunun da yakıcı olduğuna hükmeder; sonra bu hük-mü umumileştirerek her ateş yakıcıdır hükmünü verir. İşte son tümel hükmü, insan, tümevarım yolu ile elde ~der.15

Yeni mantıkcıların tümevarım hakkında öne sürdükleri fikirlerinin en önemlisinin bu olduğunu, böyle bir mütalaa ile eskilerin tasıma ver-dikleri önemi yok etmek istever-diklerini, }nademki temelde tümevarım var-dır o halde asılolan, tümevarımı "nazar-ı mütalaa"ya almaktır. Tasımın bir şeyi keşf ve isbata yaramaz dedikl~rini bellrterek ileri sürülen iddia-ya şu cevabı veriyor : "Halbuki delilledn maddeleri onların dediği gibi istikra tariki ile bilinmek lazım gelse bile, bundan kıyasın hizmetine ha-lel gelmez; Yine kıyas mukaddemata göre neticesini verir. Lakin istik-rada ~stilzamtam bulunmadığından her zaman mukaddematına gÖre ne-tice veremez. İşte indel mÜtekaddimin kıyasın kıymeti

ve

ehemmiyeti

bundan ileri gelir" 16.

-Ali Sedad, tasımın temelinde tümevarımın bulunduğu fikrini ileri sürenlerin, analoji ve tümevarımla sezgi ve gizli tasımı biribirine karış-tırdıkları kanaatindedir. Tasımın temelinde asıl sezgi ve gizli tasımın bulunduğu fikrini kabul eder. Tasımın öncüllerinin tesbiti bunlarla oldu-ğunu, eski mantıkcılarm fikirlerinin de aynı yolda bulunduğunu belirte-rek diyor ki, İngiliz maritıkcıları (her ateş yakıcıdır) hükmünü vermek

(10) Aynı eser, s.91 - 92. (11) -'\ynı eser, s. 93. (12) Aynı eser, s. 94 - 95.

(13) Aynı eser, s. 247 - 248 deki not (14) Aynı eser, s. 99.

(15) Aynı eser;

s.

90. (16) Aynı eser, s: 100.

(6)

içinkullandıkları. eksik tümevarımda ."tabii ahvalin" düzenine dayanır-lar. Aristo mantığına bağlı mantıkcıların sezgl ve gizli tasım fikri, İngi-liz mahtıkcılarının fikrinden daha genel ve daha şumullu olmakla tercih

edilmesi gerektir 1r. .

Tasımin öncüllerinin gizli tasımla nasıl elde edildiğini açıklamıyor. Fakat sezgiden ne anladığını biliyoruz. Önermeleri incelerken sezgiden bahseder. İngiliz mantıkcılarının, tümevarımda "tabii ahvalin" düzenine olan inanca dayanmış olmaların~.kabul etmiyor ama, bu fikir yerine ile-ri sürdüğü sezgide de kendisi Ü,bii düzen üzeile-rine dayanır. "Aklın hads denen bir hali vardır. Bir evin bir veya birkaç ferdinde müşahede eyle-diği bir hükmün, o nev'insair fertlerinde de bulunacağına bumı~la hük-meder ve cüz'i malumattan külli malumatı bu suretle elde eder. Hads fikre mükabil olup zihnin sureti intikalinden ibaret bir melekesidir. Bu meİeke insanın do~duğu zamandan itibaren, icrayı tesirden haJİ. kalma-yıp hususi kanunlar hükmü aıtında, muntazam bir surette eereyaneden harici hadiselerin intizamına itimat etmesi üzerine hasıl olur" İS.

Görıı-lüyorki Ali Sedad, İngiliz mantık'cılarının fikrini çürütemiyor. :Kendisi de, tümevarımın temelini araştırırken, onlar gibi tab il düzen inancıria gelip dayanmaktadır.

R i yaz i M ant ı k : Aristo mantığının yanında yep yeni bir mantık sistemi kurma fikrinin Yeniçağ fels~fesinde doğduğunu görüyo-ruz. Bu fikre ilk defa L e i b n iz. de rastlanır; fakat asılçalışmalar daha sonra başlamıştır. XIX. asır İngiliz mantıkcılarından B o o i e ve J e v o ns yeni bir sembolik mantık kurmağa çabaladılar. ı:3embolik mantık cereyanın dan da ilk defa memleketimizi haberdar eden Ali Se-dad'dır.

Boole riyazi mantık üzerine .ilk eserini 1853 de verdi. Ali Sedad 1885 de yayınladığı Mizan-ul Ukul'da bu. mantığın izahına çalışmıştır.

Ali Sedad, riyazi mantığın taraftarı değildir. Onu sırf fikir hayatı-mıza tanıtmak için ele alır. Üstelik böyle bir hareketi külfetolarak kabul eder;" Gerek Boole'un ve gerek Stanley Jevons'un usulleri Ham~Itonun eserine gitmekten, yani mahmulun tayini kemmiyeti ile külliyi mantıki.. ye, bir mecmuu cebri gipi nazar eylemekten ileri gelme. bir tekellüfattan ibaret olup, bu misullu tekellüfat ile kıyas-ı musavat hakkında meleke ve ~ümaresenin tezayüdü hususunda istifade olunabilir olsa bile onunla Aristo mantığının tecdid olunmuş olduğu iddiasında bulunmak batıl bir zandır" 19. O yalnız Aristo mantığına bağlı olduğu içi nriyazi mantık

an-layışını küçümsemez, ayrıca, bu. mantığın çıkmaza saptığını da sezmiş-tir. "Kavaidi cebriye, kavaid-i imaIi fikrin kemiyete tatbikiyle ileri gel':: mişken onlardan daha am olal)., kavaid-i fikri cebre tatbik etmek lazım geleceği, mantıkta nazarı tetkik ve mütalaayı tamik edenlerce varestei izah olacağından ..."20. Bu fikriyle man:tıkcımız nhi bir görüşü temsiİ

(17) Aynı eser, s. 101.

(18) Aynı eser, s. 65. (19) Aynı eser, s. 240. (20) Aybı eser, s. 241.

(7)

etmektedir. Mütalaasının doğru olduğunu daha sonra Avrupada yajnllin mantık çalışmalarİ açıkca göstermek,tedir. Böole'un açtığı çığırda yÜrü-yen İngiliz mantıkcıları, genel olan,inantığı"ondan daha az genel ol~n matematikle açıklamaya kalkışmışla;rdı. İşte Ali Sedad, bu eksikliği :S~z-miştir.

Xx.

asrın başından itibaren. Russel'la başlayan lojistik cereyanı, bu ,dar yolu terketmiş, yeni bir gelişme istikametine yönelmiştir.

Ali Sedad'ın, riyazi mantığa taraftar olmamasına rağmen devriiçin ç~k reİıi olaİı bu cereyaı:ıı fikir hayatımıza ..tanıtmakla yaptığı lıizm~tiiı övülmesı gerekirken, neyazık ki Boole mantığının Türkiyede temsilcisi olan Salih Zeki tarafından haksız hücumlara uğramıştır.

Salih Zeki; Mizan-ı Tefekkür'de Ali Sedad hakkında şu hükümleri veriyor':l - "Mizan-ul Ukul'un 87. :sayfasından sonrası gözden geçirilir-se muhıİ.rririn yeni mantığı anlamadığı görülÜr" 21. Adı geçen eserin: 87.

sa.yfasu1.dan sonra Ali Sedad, yüklJmin niceliği, tümevarım, bilimlerde metod

V:e

riyazi mantık konularını

~i~

almıştır. Metod bahsi hariç digfr konulardaki fikirlerini görmüştük, "aşağıda ilimIerin metodları hak~rh-daki kail.aatlerine de temas edeceği~.. Bu probİemler karşısında AliS~-dad'ın durumu hiç te Salih Zeki'nin :yazdığı gibi değildir. Ali Sedad yeni mantık ,c~reyanlarını anladığı gibi qıiları değerlendirmeni de bilmiştfr. 2 - "Bizde mantıki işariden evvel b~hseden kitap Mizan-ul Ukuldur.

An-cak maritıkın cebre tatbiki unvanı garibini haiz olan, bu kitabın lahika-sını okuyupta anlamak kabil değildir." 22 Mizan-ul Ukul'un lahikasında

riyazi mantığın ele alındiğını sö ylemiştik. Gerçi Ali Sedad, Boole'u anla-tırken pe~ açık değildir. Fakat buradan Boole mantığının esasını aqla-makmUı1ıkündür. Boole'un hareket' noktası, kullanılan işaretlerin anla~ mı, önerınelerin ifade tarzı açıkca anlaşılabilir. Yalnız fonksiyon müna-sebetlerr' ile önermelerin geliştirUmesi (tevsii) problemimüj:ıhemdir. Açıklaml.\, yapmadığı için gösterileri" form üller anlaşılmamaktadır. Stan ~ ley Jevons'un mantığının izahında i~e kapalı bir taraf yoktur.

Au'

'Sedad, fikir hayatımız için yeni olan bir cereyandan bahseder-ken, bazı noktaları açıkca ifade etmemesiyle onun hizmetinı toptan in-karetmek, yalnız haktanımamazlık değil, üstelik yanlış' birharekeÜir. Şunu da( göz önüne almak gerekir ki, Ali Sedad; riyazi mantığın bıi ta-raftarı olarak mantık problemleriniele almış değildir. Onun amacı, mem-leketimiz' için bilinmez, fakat Avrupa fikir dünyasınca bilinir bir mantık cerey:anından fikir hayatımızı haberdar etmektir.

Ali Sedad'ın, İngiliz mantıkcılarının yüklemin niceliği, tÜffievarım veriyazi mantık üzerine ileri sürdükleri fikirlere itiraz edişi, bu problem-lerin ilkdefa, fikir hayatımıza tanıtılması ve münakaşa edilmesi hizme-tini küçüItmediği gibi, Onun, mantık alanınciaki gelişmelere toptan karşı koyduğu' anlamına da gelmez. Bacon Ve Descartes'in çalışmalarını övgü ile anar.:Bacon ve Descartes'ın Aristo mantığına yaptıkları itirazların, asıl Aristo mantığına değil, onun b~zulmuş şekline olabileceği

kanaatin-(21) S a i ilı Z e k i Mizan-ı Tefe~kür, s. 25 deki not. İstanbul, 1312. (22) Aynı eser, s. 65 deki not.

(8)

i-67

dedir. "Mantık bir aleti kanuniye olup fikrin sahih ve fasidini tefrik ve temyize ve malfımattan meçhu~ata tevessüle hizmet eyler ise de daima neticenin sıhhati mebadi ve malUmatı evveliyenin sıhhatine mevkuf ol~ duğundan bunlarda cüz'i bir hata 'vaki olsa kıyasatı müteselsile ile ol hata gittikcebüyüyerek sırf hhadan ibaret bir meslek ortaya getirebi-lir; Bunun için tatbikatı mantııpyede teşkilimukaddemat hususunda pek ziyade dikkat lazİmdır. Halbuki bir aralık' bu yoldaki musamahat ile tat-bikatı niantıkiyede hatalar gittikce ilerleyip; bazı mebadii metafizikiye üzerine mebni olan netaici gar1be tezahüt eylemiş idi. Ve artık mahsu-sattan bile kıyasen bahsolunup harice mUracaata lüzum görülmezdi. Ev-ham ve hayalata vücut verilip ulfım ve fünun terakkiden kaldı. İşte bu hali ataletin bertaraf alİnası B~con ve Descartes'in ikazı ile olabildi 2'1.

Bacon'un mantık çalışmalarının pek mübalağa edildiğini, Bacon'un tasımı reddetmesinin yersiz olduğunu, fakat Novum Organ om'un man-tık tatbikatını kötüye kullananları ikaz etmesi bakımından öneminin in-karedilemiyeceğini kaydedip, Bacon hakkında BartMlemy St. Hilaire'in fikrine uyarak şöyle bir hüküm veriyor : "Bacon ise felsefe aleminde ye-ni bit şey göstermediği halde pek çok şeyler keşfettiğiye-ni söyleyip kendi-sinden evvel ilmin terakkisine hizmet eden meshut -düsünürlere itiraz ey-lemek yolunda dirlik~izlikgösterdiği halde, rdantığı kÖtüye kullananları ikaz etmiş olduğu içih olsun, Lordlar Kamarasından ihraç olunduğu gibi filozoflar kafilesinden ihraç olunmayıp, şöhreti marifetine galip bir ha-kim olarak ibka ôlundu" 2'1.

Descartes'i metod hakkında ileri sürdüğü fikirler dolayısiyle daha üstün görür. "Descartes ise, kavaid-i esa~iye-i mantıkiyeye tariz etmek-sizin, ol zamana kadar ulfım ve fünuna tamamiyle tatbik olunamayıp pe~ rakende kalmış olan usulu, cem ve tanzim ve suret-i mükemmeliyede izah -ve tefhim etmekle terakkiyat-ı ilmiyeye yeni bir yol açtı". 25

Bu ifadeleriyle, asıl mantı,k konularında, Aristo mantığının eskime-diği, onda herhangi bir değişiklikyapmarlın doğru olmayacağı fikrini sa-vunuyor. Ali Sedad'ın yeni mantık cereyanlarından taraftar olduğu, bi-limlerde metod problemleridir.' Bu ise, Aristo mantığının bir değişikliği değil, bilimlerin gelişmeleriyle, üzerinde düşünülmesi zaruri olan ve son-radan mantığın bir bölümü olarak kabul edilen bir problemdir .

. B i 1i ml e r d e :IM: e t o d : Ali Sedad, metod problemlerinin Avrup£.:1a gelişmesini öVIİlekle beraber, bu problemin İslam düşüncesi için yabancı olmadığını, asırlar boyunca, şer'i bilimlerde metod üzerine eserler veril-diğini, fakat her bilimi ilgilendiren metodun toplanmasiyle mantığa ek-lenmesinin XVI. asırean bu yana ilk defa Avrupada yapıldığına işaretle diyor ki "Avrupa hükemasının bu babdagöstermiş oldukları terakki şa-yanı takdir olup bizde de metodun mantığa ilave olunmasının zamanı gel-miştir." 2".

(23) Ali S e d a d, Mizan-ul Ukul, s. 6. (24)' Aynı eser, s. 11.

(25) ıA 1 i SEl d a d, Mizan-ul UkuI, s. 8. (26) Aynı eser, s. 240.

(9)

'.Bu düşünce iledirki, Ali Sedad eserinde _bilimlerde metod bahsine geniş bir yer vermiş, matematikte, tabiat bilimlerinde,larihte metodtan bahsetmiştir. Yukarda belirttiğimizgibi, metod bahsi~e, 'Ali Sedad'dan önce İtalyan mantıkcısı Gallupi'den "Miftah-ul Fünun"adı ileyapılan mantıktercümesinde yer verilmiştir. Eserin asıl tp.rcüme kısmında "mes-lek" adı aıtında metodtan tahlil ve terkip ele alınmıştır.2'. Bilimlerin me-todl;ırı bu arada bilhassa tabiat bilimlerinin metodu, mÜtercim 28

tarafın-dan 'kitabyapılan ekte anlatılmıştır. Yalnız burada yaz'ar, her bilimi ay-rı ayay-rı ele alarak onlarda uygulanan metodlaay-rı göstermemiş, genelola: rakmetod problemlerini elealmış, "tetkiki nazar" (gözlem) "tecrübe"

(deneyim) "tertip" (sınıflama) "mümaselet"" (analoji) "istikra" (tü-mevarım) "faraziyat" (varsayım), tarif ve ((burhan" dan bahsetmiştir.2!)

O halde metodolojinin ana problemlerinden fikir hayatımızda ilk bahse-den miftaf-ul fünun mütercimidir. Ali Sedad'ın rolü, ilk defa her bilimi

ayrı 'ayrı ele ~ıarak metodlarını incelemesidir. '..

i\.li Sedad, matematik, tabi at bilimleri ve tarihi ayrı ayrı ele alarak, konularını amaçlarını ve metodlarını' anlatır. Bu arada, «ilahiyat") «ulu-mu şerJiye") «ıilU«ulu-mu lisaniye"ye de ele alırsa .da, bunlarınmetodlarını değil, daha çok kunularını belirtmeğe çalışır. Bubakımdan Ali Sedad'm, fikirhayatımıza metodolojide getirdiği yenilikleri belirtmek için sonun-cu bilimleri değil de, ilk üç bilim gurubunu elealacağız. Ve bu bilimlerin konusu, amacı gibi bilim felsefesini ilgilendiren bölümlere dokunmadan yalnız metodolojiyi ilgllendiren, Miftah-ul Füminda bulunmayan, bu ba-kımdan fikir hayatımız için yeniolan noktalarıgöstereceğiz., .

.. Mat~matikte : Matematiğin metodu isbattır. Tahlil ve terkip olmak üzere, Miftah-ul Fünunda iki isbat şekli gösterilmiştir. Ali Sedad bir üçüncü yoldan daha bahseder: "İptal-ı nakız .İle intacı matlup eden bur-han" (La demonstration par l'absurde). Bu münasebetle" P oi't Ro ya i mantıkcılarının, sonuncu isbat şekli üzerine ileri sürdükleri fikirleri ele alıp onlara itiraz ediyor. Port Royal mantıkcıhl,rının bu yolu reddetmek- . le,' mantığı reddetmiş sayılacaklarını belirtrneğe çalışıyor ~O.

Tabiat bilimlerinde : Burada tecrübe metodunu izaha çalışır. Tecrü-be metodunun çeşitli safhaları, varsayım, gözlem, deneyim, tümevarım'ın bizde ilk defa Miftah4ul Fünunda ele alındığını kaydet~iştik. Ali Sedad

bundan farklı olarak, önce Bacon tarafından tesbit edilip, sonra St. Mill in geliştirdiği deneyim yollarına da yer verir. Mill'in adını anmaksızın onun' ortaya koyduğu, uygunluk metodu, ayrılık metodu, beraber değiş" meler metodu, ve tortu metodunu anlatır.

(27) l\liftah-uı Fünun, s. 104, İstanbuı 1277.

(28) Mütercimi:ı adı kesin olarak tesbit edilemedi. M. Ali Ayni Türk Mantıkcı-.lanadIr makalesinde, Miftah-ul Fünu:ri müterciminizı O H A N E S olduğunu söy-lüyorsada bu ismi nereden tesbit ettiği:ıi açıklı.mıyor. Elimizde bulunan Miftah.ul Fünunu:ı birinCi ve ikinci baskılannd1lj bu hususa dair bir kayıt yoktur.

(29) Miftah-u! Fünun,s. 148 - 158. (30) Aynı eser, s. 132 -133.

(10)

Tarihin metodunu ele alırken, tabiat bilimlerinde metod ne ise ta. rihtede o olduğunu, birincide ilk; bilgiler gözlem ve deneyimle elde edil. diği halde, tarihte, gözlem ve de~eyimin yerini «ahbarJJ ve «MarJJın teş. kil ettiğini söyleyip bunların degerlendirilmeleri üzerinde durmaktadır.

Görülüyor ki, Ali Sedad'ın metodolojide kendine has bir fikri yoktur. Avrup~da mevcut fikirleri nakletmiştir.

Ali Sedad, maıitığııi bilimlerde metod bölümünde, her bilimi ayrı ay. rı ele lilarak,bilimlerin konuları,.geıfşmeleri, prensipleri üzerinde dUrmuş mantıktan çok, bir soy, bilim felsefesi yapmıştır. Ali, Sedad'dan sonrg yeni tarzda yazılan mantık kitaplarında da aynı yoldan yürüiırriüş, metod problemleri incelenirken, mantığın birinci. bölümü, yani suri 'mantıkla bir bağ kurmaya gidilmemiştir. Bu durum 'yalnız bize has birşey değil-diI'. Avrupada yazılan mantık kitaplarıdaböyledir. ,Zaten mantıkcıIarı-mız kitaplarını yazarlarken Avrupayı örnek olarak almışlardır. Metod bahsi ..sirf mantık bakımından, yani aklınişIeyiş tarzı olarak ele alınma-yıp' teferruata girilmiştir. Miftah-ul Fünun bu konuda farklı bir durum arzeder .. Orada, sırf metodun tekniğiele alılimış, fakat yine surimantık-la bir bağ kurusurimantık-lamamıştır.

Bu yazımız göstermiştir ki, Ali Sedad" asırlar boyunca bütün fikir hayatımıza hakim olan Aristo mantık anlayışına bağlıdır. Fakat, bu bağ-lanış, kendisinden önce gelen türk mantıkcılarından farklı bir durum gösteri. Onlar, geleneğe sadık . ikalarak, kapalı bir sistem içerisinde, Aristo mantığını kılı kırk yararcasına işlemişler, def'alarca yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar etmişlerdir. Ali Sedad ise, mantığın Avrupadaki gelişmesinden haberdar olmuş, islam. gelenek çemberinin dışına çıkarak, yeni fikirıerinmünakaşasını yapmış; geleneğin etkisiyle bir mantık an-layışının taraftarı değil, çeşitli cereyanlara karşı Aristo mantığını savu-narak, onun şuurlu bir taraftarı olmuştur. Bu suretle, Tanzimattan son-ra;garplılaşma hareketlerinden, mantik disiplininde ilk hamleyi yapa-rak, bu yolun yolcularının öncüsü olmuştur~ İşte Ali Sedad'ın fikir tari-hi~i'zdeki büyük önemi budur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çocuklar üzerinde deney yapılması ötedenberi tartışmalıdır. Nürn- berg'in on maddesi, bir deneye katılmak için ön şart olarak muamele eh­ liyeti arandığı için,

maddesi sanığa, hazırlık ve ilk tahkikatın sonuna kadar bir müdafiin yardımından mahrum bırakır; 208 nci maddesi de, adlî âmirin sanık ile müdafiin muhaberelerine

Bu cepheyi teşkil eden devletler, üç Be- nelux devleti (Hollanda, Belçika, Lüksemburg) ile İngiltere ve Fransa idi. Bruxelles Paktı, bu devletlerin iktisadî, içtimaî ve

.&lt; her şeye el uzatıyordu, çünkü Majeste kıral, kurulun başkam sıfatiyle, onun faaliyetlerine sadık kalmakta idi 1 0. Cos Gayon'un daha sonra söylemiş olduğu

(46) Yukarıda zikredilmiştir.. İÇ HARP VE DEVLETİN MİLLETLERARASI MESULİYETİ 17? tesviye tarzından ziyade, halden hale değişen tatbikatın mevzuubahis olduğu söylenebilir.

kukî ve kanunî bakımdan mahiyetini kira aktine kalbeder. Filhakika ivaz ne kadar cüz'î olursa olsun bu şartlarla yapılmış olan bir şey'in kul­ lanılması akdi ariyet

maddenin (TMK 657) matlabı ise &#34;B„ harfi altında gay­ rimenkul mülkiyetinin takyitlerinden bahsetmekte, komşuluk hakkına dair olan İMK 684 (TMK 661) de üçüncü

yeti itibariyle, böyle bir muallâkiyet devresinin ihdasına imkân verme­ mekte ise, bu hâdise, şart olamaz. Âkidleri bu hukukî muameleyi yap­ mağa sevkeden, işte bu şüpheli