• Sonuç bulunamadı

Başlık: NAMAZDAN MAKSAT NEDİR?Yazar(lar):SUNAR, CavitCilt: 13 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000343 Yayın Tarihi: 1965 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: NAMAZDAN MAKSAT NEDİR?Yazar(lar):SUNAR, CavitCilt: 13 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000343 Yayın Tarihi: 1965 PDF"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NAMAZDAN

MAKSAT

~EDİR?

Doçent

Dr. Cavit

SUNAH

Islam

dininin

tcmel

kaynakları

beştir,

bunlardan

biri de kulluklar

(ibadctler)

dır

ı.

Kulluk,

genel

olarak,

sözlerle

harı~ketlcrin

dc katıldığı,

korkuya,

ricaya,

fakat

bilhassa

muhabbete

ve m~habbetle

yükscltmeğı~

dayanan

2

dinin

meydana

geti;diği

öyle bir

manevi

ve vicdanı

bağlılık deyimidir

ki hUlıda kulluk edenin kulluk edilene karşı yalvarışı,

O'nun büyük.

lüğü karşısıııda

alçalışı,

tam

bir kcndini

verişle

O'na

boyun

eğişi vardır.ı.

Bu yalvarışta,

bu

alçalışta,

t am bir kendini verişlc bu boyun eğmedl', o, cn son noktasındadır;

çünkü

büt.ün

bun.

larda

t.apma

kasdı

vardır.

Kulluk,

daha da ileri, kuııuk

edenle kulluk

edilen arasında,

birincinin

ikinciye

çeşitli derecc.

Icrde

yükselerek

yaklaşmasını

ve kavuşmasını

sağlayan

bir bağlılıktır.

Yükselerek

yaklaşma

ve kavuşma

gücü

de, derece

derece,

insanların

kendilerindedir

4.

Şimdi,

kendisine

tam

bir muhahbı~t

ve kendini

veriş

içinde yahanlıp

tarımlacak,

dcrcce

derecc

yaklaşılıp

kavuşulabilecek

varlık

nedir?

Bu varlık, her şeyden önce, cansız olamaz. Cansız olamıyacağı

gibi sıradan

bir varlık ta ola.

maz. Bu öyle bir varlık olmalı ki O'na karşı kulluk etmck yerinde olabilsin ve O'da bu kulluğa hak

kazanabilsin

5.

Böyle bir varlığın,

diğer büt.ün varlıkların

üstünde,

bir takım

özellikleri

olması

gerekir.

İşte

bu varlık,

galip

vasfiyle,

Yaratıcı

olan,

Bab 'tır,

Allah 't.ır

6.

ı

Diğer dön!ii şunlrrdı: trikatlar, edepler, muameleler, eczalar.

Bu h~ş temel dayanağın herbiri de aynca heşer bölüme aynlır. Fakat bu yolda bundan başka

sınıflama-lar da vardır.

2 Kulluğun ve kullnk etme duygıı,;uıııın temeli an"ak muhabbettİr. Bu duygu korku vc ricaya dayandırılamaz. 3 ~.JJ.&.

{'-'<:J

..;ı_.:;~ı

I.J~

~ .:;1

j.ıl ~ 4

~(,,!ı-4

"i

"Ev Ademoğhı Şeytaııa tapınamanız içiıı, onun, sizin en hüyük düşmanınız, olduğuna size öğüt verınedim mi"'? "yetinde buna i~aret vardır. (Yasin: (0)

İhadet. bir anlamda da itaattır.

4 ~

~41

"Biz ancak saua taparız" ayeelindc insanda açıkça güriilen kudret sıfatı huna delildir. (Fatiha: .1.) S Kullıık için ayrıca hk: Tefsir-i lley,avi: c:

ı

s. 43--014, İstanbuL, 1285.

6 Allah adı Cenabı Hak'klı! zalım gösleren addır. O'nun, haşka ha~ka bakımıardan, daha birçok adları

vardır. Mesela, bunlar arasında, bazılan vücud'a (ş~y, zıtl, nefs) gibi: hazıları vücııd'un niteliğine (kadim, ez~-li, ebedi, baki, ,"iim) ~İbi: bazıları gerçek sıfatlara (alim, kadir, hay, scmi, hasir) gibi: bazıları izafi sıfatlara (evvel, ahır, ziihir, hatın) gibi: hazıları selbi sıfatlara (kııddııs, selam) gibi; hazılan da fiillerine alanıettir. (ha-lık, razzak) gibi. .

Allah kelimesiIlin başka kelimeden çıktığını kabullenenler var, bu kelimeniıı Cen,ib-ı Hak'ka mahsns oldu-ğunu söyli)'enl •.r var. Birinciler, bu kelimeyi ma'hud a~ılamına gelan (ilah)'ıan, hayret etmek anlamına gelcn (ullah)tan, "'ğınmak anlamına gelen (e1eh)'ten, yükselrnek ve gizlenrnek anlamma gelen (Jeyh)'deıı, hayret et-ınek, hayra., olmak, korkmak, kederlenmek anlamına gelen (vcleh)'tcıı, ve aslı Süryani olalı (lfıhe)'den .... ilıı çıkarmağa çalışırlar. (Bak. Kamııs Tercümcsi: c. " s. 790. 8:H, 846).

Birçok İslam usfıleuları ve hukukçuları i,e AII"h kelimesinin doğrı,dan doğruya Cenab-ı "ak'ka has

oldu-ğunu süylcrlcr.

Allah ismi. C(~nah.ı IIak'k1l1 zalını gösterdiğinden, O'nun isimlerinin en hiiüüğii (ism-i ~ı'zaın) olarak

(2)

32

DOÇENT DR. CAvİT SUNAR

Bütün

bu husw;lar

Kur'an'da

şöyle deyimIenmektedir:

"Ey halk, sizi ve si?oen önce

gelen-leri yaratan

Rab'bııııza

kulluk

(ibadet

ve ubudiyet)

edin

i

belki korunimlardan

olursunuz

(ta

ki dalaletten

sıyrılıp kurtuluşa

ulaşan

korunanlar

topluluğuna

girmeye

ümit besleyebilesini?)"

2.

Fakat

bu kadarla

iş bitmiş sayılmaz.

Allah'ın

yalnız adını anmak

ve bir takım

hareketlerde

bulunmakla

kulluk

tamamlanmış

olmaz.

Kulluğun

tam bir kulluk

olabilmesi

ve kulluk

edilene

yaklaşılıp

kavuşulabilmesi

için Allah'ın

ne olduğunu

bilmek

gerekir.

Çünkü

kulluk,

zorunlu

olarak,

insanı

kulluk

edilenin

bilgisine

götürür.

Asııda da insanı hayvandanayıran

vasıf,

yaptı-ğını sebep

ve sonuçlariyle

düşünı~rek,

bilerek

yapması,

gerek

kendisinin

gerek

çevresinin,

her

bakımdan

şuuruna

sahib

olmasıdır.

Kur'an'ın

özü olan Fatiha'da:

"Ancak

sana

kulluk

ederiz,

ancak

senden

yardım

dileriz"3

denmektedir.

Ancak

kendisine

kulluk

eoilen

ve ancak

kendisinden

yardım

oilenen

ise ancak

tek

olabilir,

Bir olabilir

4.

Fakat,

varlığında

Bir olanın,

diğer varlıkların

üstünde,

yalnız

kendisind.e

olabilecek

çeşitli

özelliklere

de sahib

olması

gerekir,

ve O, bu özellikleriyle

bilinip

kavranmalıdır.

Bu sebeple,

Fatiha'da,

ancak

kendisine

tapılan

ve bazı özelliklerine

dokunulan

bu Bir olan Allah'ın,

bütün

rahmet

kendisine

mahsus

olan alemlerin

Hab'bı,

esirgeyici

(Rahman),

bağışlayıcı

(Rahim),

di.n

gününün

sahibi

5

olduğu

belirtilmektedir.

Demek

ki Allah'ı

özüyle

birleyerek

6,

özellikleriyle

de bilip

belleyerek,

kısaca:

İlk

olan .•

ilkler ilki olan, her kudret

ve kuvvetin

kaynağı,

her sebebin

sebep olanı, bütün

varlığın

sahibi

vücudu

vacip olan Allah'ın birliğini,

benzeri ve ortağı olamıyacağını,

her türlü tesbih

7

ve hamd'ın

O'na

olduğunu

kabullenerek

O'ndan

başkasını

dince

de akılea

da

8

kulluğa

layık

bulmayarak

i İbadet ve ubudiyet'in her ikisi de tapmak, kulluk etmek, itaat etmek ve bilhassa bOYliiIeğme ve alçalma an-lamında olmakla heraber aralarında ince bir fark vardır: İbadet, Allah'ı razı etmek; ubudiyyct, Allah'ın yaptığından razı olmaktır. İnsan, Allah'ın yaptığından razı oldukça Allah'a yakın olur, yakın oldukça da kiılluğu artar.

2

.:ıJA:j

r-QJ r-'¥

,jo

.:t.

..iII

J

r-<:A..l>

..s..i!1

j'"f'.j

iJ~1

,-",l:..!ı~ı

4.

(Bakara: 21).

3 ~

!J4!

J ~

!J4!

(Fatiha: 4.) İstiane, lügatta, yardım dilemek anlamınadır. Şeriat dilinde de Allah

tarafından insanlara, bir işin meydana gelebilmesi için birinci derecede p;erekli ve zorunlu olan kudretin, tasavvurun

ve gerekli alet ve maddi şeylerin; ikinci derecede de bu işi yapmağı kolaylaştıracak araçlann bahşedilmesi ve

işte başarı sağlanması demektir.

Bir işin yapılmasında esas olan birinci dereceden şeylere-ki o işin kesin olarak yapılmasında insanın güç ve takatını sağlar- (İstitaat) denir ve şeriat tekliflerinin yerine getirilmesi yolunda insanın bunlara salıib olması şarttır; yoksa teklifler düşer. Halk dilinde (İtaat var takat yok) sözü, bu durumu en güzel şekilde deyimler.

İstitaat kelimesinin tefsiri için bak. Tefsir-i Reyzav.; e. I, s. 9.

4

..(,..1

..:lı\y

Ji

"söyle, Allah birdir" (İhlas: 1).

i"'::-'1\<.>'" Iy.

~!

oJ) ~ ..:lı!

"ilfıh yok Allah varılır. hay ve kayyum olan yalnız O'dur" (Bakara: 255).

5

J..-l!1

i

Y. ~LO

r..~)I.:r)l

.:ı;lWI ...,.,

j

..:lı

.i+l \ (Fatiha: 1-4.)

ii Birlemek te iki türlüdür: a- Allah'ı birlemek, yani bir Allah vardır başkası yoktur demek; b- Kulluk edileni birlemek, yani kulluk edilecek ancak bir Allah vardır denıek.

7 Teshih, tenzilı demektir. Beraet ve nezahet anlamına gelen sııbhan kelimesi de bu anlamı içermektedir. II Ebıi Hauife'ye I!üre Allah hakkındaki hilp;i müslümanlara ilk farz olan şeydir. Gerçekten de Allah hakkındaki bilgi akla aittir, şeriata ail değildir. Çünkü Kur'an'da şiiyle denmektedir:

'Y

"'-'*j

.:..,w .;-

.J;~.i...

LS

L.

J

"Hir resüı gündermey;ncc azap verici olmadık" (İsr.: 15.)

ı..;::;t.

.:ıı

eP .::--

.0...,,; jlil

.:ıl ••.•

.,,;

JI

l~

y

l:.L.)

L;i

r..!i

...,.,i~

"Biz ]\uh'u onlara elim azap gelmeden önce kavmini korkutsun diye günderdik" ("ulı: 1.)

.:ır ) •.•

~

~J

.;:.LJI

r,ı'r

J

~S'j;j

,jo "".

~l:.~ lo

rı....;

(Ji

J...i

LS J...iJI~-f lJ-1...•

J...

,.i

\.:.=:-...->-1 l.:.;j

y"Onlar cehennemde bağınyodar, Hahbimiz bizi çıkar, kütiiliikten p;ayri iyi işler yaparız. nen size şu müddetçe akıı ve muhakeıııe ile ümür sijrdürınedim mi? Biiyle felaketleri neden Iıatırlamaılıııız, ve size Peygamber gelmedi mi '!" (Fatır: 37.)

o

J~

l:..;. ~

J,AJI

~

lJ .•.••_' .\.<!

J "Biz düşiinsünler diye onlara ayetleri ulaştırdık" (Kasas: 51.)

,L:J .L'I ...,.,l:5"'"

...,.,L;J~I}JI ~l:.~

J

.ü~T

iJJ.J:! !Jj~ ~i "Sana gönderilen bu kitap, çok hereketli bir kitaptır ki akıllılar onun ayetlerini düşünü" tedbir ederler" (Sad: 29.)

(3)

]\".\MAZDAN MAKSAT NEDİR?

:n

kulluk

etmek

gerekir.

Büyülterck

ve muhabbctle

yapılan

kulluk,

fikiree

yapılacak

kutsallaştır-ma ilc t.akutsallaştır-mamlankutsallaştır-malı,

duygularda

ve düşüncelerde

kemale

ulaşılmalıdır

'. Hiilis kullukbudur.

K ulluğun

özü ve özelliği de AHalı'l bu birlerne ve böylece bilip hclleırıededir.

Yine t.ekrar edelim

ki imanıhayvandan

ayıran

tek aliimet

bilgidir.

Dolayısiyle

insan,

yaptığı

kulluğun

da bilgisine

ulaşmak

zorundadır.

Gerçekte,

dinin

dayanağı

vı~ yolu da bilgiden

başka

değildir.

Kur'an'da,

her şeyin gerçeğini

öğrenme

ve gerçeği bilinmeyen

şcyc bağlanmama

emredilmekte

2,

din

yolun-da, AHalı hakkında

delilsiz ve ilimsiz hiçbir şeyelde

edilemiyeceğine

açıkça işaret

edilmektedir

'.

Böylece,

ibn Abbas'tan

da: "Ben ins ve cinni ancak

ibadet. etsinler

diye yarattım"

4

ayetindeki

"ibadet

etsinler"

sözünün,

"bilsinler"

olarak

tefsir

edildiği

rivayet

olunmuştur.

Allah'ı

özellikleriyle

bilerek

birierne

ise bilhassa,

Imlluğun

beş bölümünden

5

biri olan

ve

SALAT

anlamına

gelcn dua'da

6

kendini

gösterir

ve ell çok bunda

mümkündik

Bu sebeple

de

Peygamber:

"Dua,

ibadetin

özü ve hiilisidir"

7

demiştir.

Dua ve salat

kelimeleri

ayni

anlamdadıriar.

Saliit, lugatta,

ralımet,

istiğfal', Peygamberin

Allah tarafından

methi,

Peygambere

dua ve selam, Yahudi

Havrası

s ve daha bir ,<ok anlamlara

gelmekle

beraber,

ancak

şeriat

terimi

olarak ve bildiğimiz

özellik

ve şekliyle

namaz

anlamında

ün almıştır.

Bütün

bunlarm

üstündeki

ger,<ck anlamı

ise duadır

9.

Namaz'm

aslı dua olduğu içindir

ki Kur'an'ın

ö",ü olan Fatiha'nın,

her namaz'm

her

rekiit-ında okunması

Peygambere

göre de

l0,

üç mezhebe

göre de farzdır,

şarttır.

Fiitiha

suresine

saliit

suresi,

dua suresi denmı:siniıı

sebebi

de budur.

Ve yine, kendisinde

yedi iiyet bulunması

ve bu

1

.;:.z

J>-

..:lı1~1

1-':..1

.::..-üIL(1L.

"F,y iman edenler, Allah'a layık olduğu iman ile iman ediniz" (A!'i İmran:

] 02.)

(,).Y'~;

~ı .,

.J "'~.,

'J'I .;..IlLA

'eŞ:'

Y

-,.I>'J'I..ı1 'J'

....,:-141

1

..:lı

i

L t..J,j~.,

Allah'tan başkasma dua edip yalvarma, ondan başka ilab yoktur, her şey yok olueudur ve ancak onun veclıi durucudur, hükmetmek ve yapmak ona aittir, en sonra ona dönersiniz" (Kasas: B8.)

j.L:JI~

.j.,~

.:ro (,)~~

L. (,)\.,

"Ondan başka neye ki ibadet ederler o batıldır" (Hac: 6~)

2

F ~

.;..ii ~

L.

-...A'<';

'i.,

"Hakikatmı bilmediğin şeye bağlanma" (İsra: 36.)

3 ~

..,..,l:5"'

'i.,

<.S~'J'.,

F ~

..:lı I

j

J~~

.:ro crl;JI.:ro.,

"Allah yolunda ilimsiz, delil"iz ve kitapsız mün. akaşa ve müdafada bulunan çok kişiler vardır" (Hac: 2.)

~i

J

..,..,L:S:JI ~

J

r--2:'.

.J

';LJ ~

I-.A

('"'-<.il.:ro

':lY.J

1'1:; ~

~i .::::...;11 uL., ..:lı

i

..:ı

A .LA! "Allab, mü'.

minler üzerine minnet yükledi. Çünkü onlara kendilerinden bir Resw gönderdi ).oj o onlara AlIah'm ayetlerini okur, onları kötü huylardan temizler ve onlara kitap ve ilmi öğretir" A!'i (İmran: 161.)

4 (,).,~

'il .}-I.,

~}'i •.; •.•

1,;.

l.., (Zariyat: 56.) 5 Diğer dördü şunlardır: Oruç, zekat, hac, ictihad.

6 Dua, lügatta, Allah'" rağbet, yani yalvarmak ve alçalmakla ,\Ilah tarafmdan hayr ve merhamet dilemektir. Du'vu da dua anlamınadır. Dua ye rla'va, a~ıltla, hir kimseyi adiyle ça~ırmak an!amınadır. Dua, bir k.irn~cyj bir ~cye iletınek, hayvanın [ıı~lneSilıdc ~iiıartığı kahnak anlarıuarına da gelir. Ş~riat (iilinde dna, araç ve sebepleri imaıun kendi kuvvelinin iistünde olan şeyleri yine kendinden üstün bir kudretin y:>rdınıiyle ele geçirmek için Allah'a yalvarıştır ve ancak bu anlamda doğrudur. (ünkii sıradan şeyleri nıeydana gctirnlCcle in~anın kendi giicii.içiııde olan her şeye haş vurnıa!:') (lince de şarttır.

Bütün bu anlamlara hakarak hizce gerçek dua, hir işi dijrt elle "arılıp yapmaktır. 7

.~~,JI

tA

,l~..\!'

(Tirmizi; Daavat, c:: I, hadis: .10.)

(Muhh), liiı;atta: Kemikte olan ilik, dimağ, gözün heyaz ve siyahını kaplayau "t1i \'C yağlı parça. fakat bilh"s"a her şeyin saf ve halisi anlamınadır.

Bu "elıep!e. hiz. dna'ya, kuIJukların can noktası, tam şuurlu hiılidir diyeceğiz. B Yahudi havra"ının İlıraııice adı Sahıta'dır.

9 Bu kelime hakkında fazla bilgi için bk. Kamu, Tercümesi; c. 4 s. 1043.

10 Bu hususta şu hadisler pek meşhurdur:

..,..,L:..ZJI

~l .•~

:ıL

o')'""",

'ı'

"Fatihasız namaz "lmaz'"

..:ıl

o')\... ~

(4)

34

DOÇE"'T DR. CAviT SUNAR

ayetlcrin

her namazda

tekrarlanması

veva

iki defa indirilmiş

olması

dolayısiyle

Seb'al-Mesanı

de

denmiştir.

Xamazı-şcriatın

da kasdettiği

gibi-gerektiği

şekildc kılmak da

ı

bu yolda,

dışa ait görünüş tc

kalmayıp

içe geçmek,

tam bir düşünce

ile yalnız

AlIah'a

bağlanarak

2

özüne ve özclliklerine

ait

gı'rçeği

tam bir sezişle kavramak

ve

bu kavramada

tam

hir

gönül

güvenliği

ve

rahatlığı

3

ilc o gerçek varlığı

ve eserlerini

4

kaplayacak

surette

başarı

sağlamak

demektir.

1\itekim,

yine

şeriat

emirlerinden

olan İhsan

da budur,

Peygamber:

"İhsan,

AlIah'ı görürcesine

ibadet

etmek-liğindir.

Eğer sen AlIah'l görmüyorsan,AlIah'ın

sf~nigörmektc

olmasından

gafil olma"

5

demiştir.

İştc

Peygamberc

sevdirilen

ve mü 'minIerin

mi'racı

savılan

namaz

budur

6.

(İkame'i.Sala~) hakkııııla bk. Aııkebut, 1S; 'Bakara, 13, 110. 177. 277; Ni,a, 10:{, 11.2. 162; Maiue, 55; İnfal, 3; Tüvbe 5, 18: Raad, 22; İbrabim, 31, 37,40; İsra, 79; Taha, 14; Fııbiya, 73; Hac, 35, .1.1,78; Nur. 37.56; Lokman, 4.,17; Ahzab,33; Fatır, lB,29; ~i,ra, 38; lIlücı:dele, 13: :'\Iüzemmil, 20. Beyyiııe 5. Ayrıca bk: Tefsir'i.Beyzavi; e.l; s. 21-22. İkaıne'i.Sal£lt, namazı kılmak olclu!,u ~ibi iftitah t~kbiri almak anlaınına da gdir. Bu konularda bilha"a thya'ul.t:liım, Keşşiif, F-cleb'ud.Oin ;;ihi c,erienle de pek güzel hilgiler vardır.

2 Allah hakkıncla.ki bilgi üzre bııhiıımak. diişüllelı ve düşünülen hir olmak.

3

.:ıy--':l>-

(,-,:~

j

r .:::

.

.iJi ';.):..]1\ L1;1 ~~

"o mümiııler ki namaz1arın,la Allah'" hürmet ve muhahbetle bağhuıdar. kurtulmuşlardır" (Mü'ıııiııun: 1-2,) '::'-UI.J

W;':

..:ilI ~\

..:.-

r'

.:ıı

J;

"T"nı bir safhk ve hiili, bir kalb ilc Albh'a ibiidet içiıı eııırolLirıduIII , din O'ııunılur." (Zümer: IL)

Allah'a, ınuha-bhetl,., ve günül alçaklığı içindc boyun cğip hağlan:adıkça kulluk yapl]nu7 olanııyaeağı gibi, insan, kütü huylardaıı, köıiiliiklerıleıı de ,lyrılalJlaz. Hail)llki csa, kulluk. kijtü huylanlaıı temizlenmektir. Allah, buna.

(..~) ....:.

J)

.:,"'..:..

JL~

rS::"k

,.)''''~..:> ;.:"

lo

."k

j.

f

;--"-";';

i

ü-'

J.J~)

r.~

..\AJ

"size kendinizılerı hir Resi,ı geldi, o sizin kötülüklerinizden üzüntiidedir, hallerinizi ve nefslerinİzi nüzeltip iyileştirmeııizi istcr, o, ıınan edenlere şefkat ve merhamet cuieiilir" (Tü\be: 128.),~,...:>

ü-'

yl,:. .ıj J

l-,S,j

w

A

,..1;1

.ıj "~efsini rriizelleştiren kurtuldu dalii.

..

..

~

lette bulıman battı" (şe,,,,: 9), uiyerek i~aret etmekte ve

r-'G.;I ~k

1..>:..1 .::..iJ14:.

\ G.

"cv iman edenler nefslerini zin düzeltilip geliştirilmesinueıı sorıımlıısunuz" (\Iaiue: LOS) demekteuir. Nef,in diizeltilip geliştirilmesi, kalbin saflaş-masımn, niyet ve maksadın daima iyiye kullarulmasmııı sebebi ve huıılar da hem iıısanh~ın genel karakterleri, hem ahlaklılığın temelleri. hem ıle kulluğun şartlarıdır. Bu yoluaki bütün didişme ve uğraşmalar ıla ancak insalJln J,endisi içindir, yoksa Allah'ın kimsenin kulluj!una ihtiya"ı yokıur:

c:r.:1W1 if ~

~

1.:>\

,,-.Rj

..l,L~

~'L;

.•••~

ü-'

J (Anke-bül: 6). Nefsi iyileştirme ve güzelleştirme, kalbi safla~tırma ve niyet ve maksadı daima iyiyc kullanma işi ise ancak ve aııcak akıı işidir. Başka bir deyişle: :"'iefs.kalh, mb, "kıldan haşka ue~il,lir ve onun da bir tck dayanağı ve yolu \aruır: Bilgi.

Peygamber birisini ııamazua sakaliyle oynar gürüııee: "ej!er kalbi Allah'ın ilnıi ve huzuru ilc sükün üzre olsaydı organları da sükün üzre olurdu" demişler.

1 Ki bu eserler O'nun birlii!ini, ululuğuuu ü,tünlük ve kuuretiııi güsıerirler.

5 !"ıIJ";ı!

-

.1;.:rC:;;

,

.:"lj

.1;

d;ts""~\J,..,.j.:ı1

.

.:ıL.-'::,'1

(Rk: Buhari. Tefsir'i sure 31, iman 37; Müslim, ima u 57; Da\'ud. sünne 16; Tirmizi, iman .{: Macce, mukaddime 9; Hanbel, 1, 2.)

İhsan, sözde ve.işte dOf';ruluktıır. Ihsaıı, kolaylaştırmaktır, Gerçekten ih,aıı, Yaratanı bilmek, yaratılanı ,evmektir.

6

~;.1I ~\

J'" ~;}....aJ! diye Inii'minIcrin rni'racı olarak vasıflandırılan namaz, putların etrafını dönmek ve oll-lara el sürüp adlarına kurbaıı kesrnekten ibaret olan Ciilıiliyyc ibiidetleri yeriııe geçen Mnhammed şeriatmdak: oruı;, zekat, hac gihi bir ibadettir ye onların en önemlididir.

Miislümanlara kilab'ı.mevknt olan

li';..>A ~L:S' ~jll

J"

..:.-;lS""•...ıU~.j\

yani, belirli zamanlarda kılınması farz olan nanıaz, Pcygaınhcrc güre, dinin direğidir

(J.

..ıJ1

~ı...F

öJl.aJI ).

Peygamher, ilk namazı (

.!.l,)

J )..l;L;

~;J.Lll.r:\

L. ) iıyetiııin iııişind.'n sonra, aşağı yukan, kırk üç yaşlanııd;. iken, bir sabah vakti ortalık heniiz aydııılandığı sıra,la Ccbrail'iıı imaınlığm<ıa Hatice ilc gizli olarak kılmıştır. Kısas'ı-Enhiya'ıııo bildirniğine güre de ilk defa açıkta Vt~ ecuıaatla kıhnan nanıaz Hz. Ümer'in rnilsHiınanlığı kabul etti~i

I!ün lTarern'i şerifte, aı;ıktaıı ve yiiksck ~esle tekbir alarak kılınau naınazdır.

Nnnıaz~ba~laIlgıc;ta~ ikişt~r rckat iıniş ve sabah ve ak~arn olmak iizn~ Peygaınhel'liğ:in üçüncü yılınd~ın onuueıı yılının ortasıııa kadar iki vakit kılınmış. Sonra. oıuıuen yılın !"on yansıııua buna gece narnazı eklenmiş, Bu da bir yı] kılındıktan sonra on birinci ),hn ortasında namaz vakitleri beşe çıkarı1ıluş ve bu ~e('e namazı ise kaldınhnış. Peygaııı-berden nakleli Sahilı'i.lIlii,lim'deki: ~

r

«AA

..:...c~...." ;. •.•.•

0"""

; ••.• 0"""

(- •....•~

-SAt

J.; ~

J

J

..:.-I"ı....

~

..."...."l~ ~

•.•..

Cebrail inerek bana imamlık eııi. Onuııl" namaz kıldım, sonra yiııe onunla

(5)

NAMAZDA~ MAKSAT NEDİR?

35

.Namazda

Aııah'ı

anma

ve bazı hareketlcrl~

O'na bağlanma

araçlar

olup asıl etki,

tam

ve

gerçek

bir bilgi ile O'na

yönelmededir.

Aııah'a

ilgi ile birlikte

bilgi ile de yönelmedikçe

taş ve

topraktan

ibaret

olan mihraha

yönelme,

cansız

olan maddeyc

karşı

ruh v~ anlam

bakımından

cansız

olan

bir

insanın

yani,

cansızın

cansıza

yönelmesinden

başka

değildir.

Jlamaz kıldını, sonra yine onunla namaz kıldım, sonra yine onunla naın az kıldını, sonra yine onunla namaz

kıldım dedi ve parmaklariyle beş vakit namazı saydı" deyimindeki hadis, namazın beş vaktine işaret etmek-tedir. (Bıı noktalar hakkında fazla bilgi için bilhassa ŞII kitaplam bk: Siyret'ıın-Nebe\'iyye, Siyret"IıI.Halebiyye, Siyret'ııd-D!ıoyati, Mevakib).

Bııhad'nİn Kitab'ııs-Salat'ına ve diğer kaynaklara göre de beş vakit namaz, Hieretten bir bııçuk yıl önee, mi'rac geeesi farz kılınmıştır (Mi'rae, lügatta, merdivene ve çıkılaeak yere denir. Bir şeyin üstüne çıkmağa da "uree" denir. Güneşin, batı tarafUla doğrıı meylederek batmasına "ma're~"; yolu eğri ~iden deveye "aree"; seksenden doksana veya yüz elliye ve ondan yııkanya yahut da beşyüzden bine kadar olan deve sürosline de "ıre" veya "arc" denir ki çoğuluna

"i'rac" Vf: "uruc" denir).

Namazıarın rekatlan da Hieretten sonra Medine'de arttırılmış ki bin üçyiiz yıldan fazla hir vakiı tutar. Namaz vakitleri hakkında ayet ve hadislerdeki dayanaklar bilhassa şunlardır:

( J.--.,J1 o)UI -' .:,I-,U\ ~

I-,WL-)

Bakara: 238. (.r.-AJI

.:ıl;,J

J.,LII

J....i-

JI u--=JI

!J).J

ö)\..Aj\

~1)

Isra: 78.

( JJlI,j-

l.AJj,J J~

i

c.i). •.,l...JI

~1)

H6d: 111.

(0J~

.:r.- J ~,J ""'J'JI1-,

J1r-l\

J

~I.J,J

.0~

.:r.-,J

0-,~'

~::"'"

~i

0~)

Rıım: 17.

(.;l.\j\ jl).1

J ~

",l)Iı.Ul

,jA,J ~:,JJ~ ",l.:-i,J

",.-.:J

1

t.)k

~

-!.4J..w;

Lo",J) Taha: 130.

(.;..1.,1- ~

4.lJ,J

(..JJ.

J5' c.i

4.L

J

tL..,.

Jf

J" ..,..)

JL,.j ~I.JI)

Hadis; bk: Buhari; Zekiıt: I,

41,

63; Tevhid,

ı.

Müslim: iyman; 29, 31

Ebıi Davud: Zekat; 5

Nesai: Zekat; 1, 64;

ıbn Mace: İkame; 194, Zekat,

ı.

Darimi: Zekat,

ı.

Hanbel: I, 233.

Beş namaz vaktinin hangi vakitler olduğu Hacı Zihni Efendi'nin (EI-Muhtasarat) adlı kitahında şöylece bildiril-mektedir:

Sabah namazı vakıi: Feer'i-sadık'ın doğuşundan başlayarak ~neş doğmadan öneeye kadar.

Öğle namazı vakti: Güneşin zevalinden' başlayarak her dikili şeyin gölgesi kendinin iki ve bir deyime göre'bir misli

olmak zamanına kadardır. Cuma namazının vakti de budur.

Ikindi nama:, vakıi: Dikili şey, gölgesinin yukandaki iki ayn söz üzerine adı geçen ziyadeliğinden başlayarak güneşin batışına kadardır.

Akşam namaz, vakıi: Günc;in batışından başlayarak batışın arka,ından gelen kızıııık yalıut ondan sonraki allık anlamına olan şafak'ın kayholuşuna kadardır.

Yals, namazı ""kıi: Aılı geçen şafak'ın kayboluşundan haşlayarak feerin doğuşıından öneeye kadardır. Vitr namazı da yatsı namazının vaktinde ve ondan sonra kılımr.

Peygamber şöyle diyor: J~i

t.)k

JI ö~'JII

.L::.JI

,j~

L.

u..JL.i

j_~1

J',J'}\

o~

f.ılj

~101 "Aııah size bir namaz ziyade dmiştir ki o da vitirdir. Onıı, geee içinde fecrin do~uşuna kadar kılınıZ" (Vitr, tek anlamınadır. Vitr namazı da tek rekatlı namazdır. Bunun karşıtı çift ve çift rekatlı namazdır ki şefa'denir).

Bir de yalmz ramazan ayına mahsus olup yatsı namazından 'onra ve vitr namazından önce kılınan yirmi rekatlık bir namaz vardır ki buna teravih namazı denir. (Teravih, tervih'in çoğulııdur. Tervih, nefsi rahatlandırmak demektir). Haftada bir olnn \'c

tJI \

,JJ~,J ~ \

..?~

J

i 1..1••.••

li

:<....J;.I i

J!. ,j-

oyl...JJ

".ı,}

I~I (Cuma: 9) ayetiyle farz olan

Cuma namazı da İbn Ahbas'tan rivayet edihliğine göre ilk olarak Peygamberin imamlığında Medine'de Beni Sfılim

vadisjnde kılınmıştır. Fakat, yine rivayetlere göre, Cuma, farz olmadan önee de Medine'de Cuma namazı kılınmıştır. Müslümanlık yayılmağa başlayınca Medine'lilerin bir kısmı Peygamherden bir öğretmen istemişler, o da Mus'ab bin.

Umayr'ı göndermiş. Bu zat, sayılan kırka varan müslümanlan cuma günleri :\fedine dışındaki (Naki'ul-Hıdman)

adlı. yerde toplayıp namaz kıldınrmış.

CUlOagününün Araplar arasında eski adı (Yavm'ul-arıiba)'dır. Bu glinü, Cuına diye adlandıran Peygamberin dede-lerinden Kfı'b hin. Luey'dır. Bu zat, o günde halkı bir araya toplar, hııt/,der okuyarak onlara vaaz ve nasihatta

(6)

36

DOÇENT DR. CA VİT Sl:NAH

\

Anma

ve hağlanma,

gönlün,

Allah'tan

haşka~lIla

ilgi ve muhabhetten

tamamen

kesilecek

derecede

helirli

ınanevi

hir

olgunluğa

ermesiyle

mümkündür.

"Alemlerin

Rahb'ı

için saflık

ve

nef~ temizliği

ile cmr olundum",

..:-:LW!

y)

ri ul .:...

ri.

Fakat

hundan

sonra,

hüyle bir gönüllıı

hirlikte

tam ve gerçek

bir bilgi ile Allah'a

yöndehilınek

için de insanın

her şeyden

önce kendi

gerçek

benliğini

bilmc>',j gerekir.

Aneak

böyle

bir gönül

ve gcrçek

benlik

bilgisi ile yapılacak

bir yünclmedir

ki in~aIll, Rab.b'ını

bilmeğe

ve bulmağa

gütürür.

"~efsini

hilen

Rabb'ını

bilir",

"',; ..j.r ..Lıı, ••.••..•, j.1" Ü'"

Gerçek

benlik

bilgisinden

yoksun

olanlar,

bütün

alemleri

ve

alem-dekileri

yaratan

Habb'a

değil, kendi hayaııerinde

ve hayalolarak

yarattıkları

Rabb'a,

yani puta

tapmış

olurlar.

Şu halde namaz,

~adeee, Aııah'ı amp bı~dence de belirli bir takım

hareketler

yapmak

değil

ı,

bu hareketlerin

ilahi

varlığın

tecellisindeki

~ebep ve hareketlerle

uygunluğunu

düşünerek

onları

öyleee

yapmaktır.

Çünkü,

namazda

esaslı

üç hareket

vardır 2:

Ayakta

durmak

(kıyam)

ı,

eğilmeler

(rüku')

., başı yere koymalar

(sücud)

5.

İşte bu

ü,;

türlü

hareket,

önce, eşyanın

yokluk-tan varlığa,

görünmezden

görünüre

,:ıkışına;

bu hereketlerin

tekrarı

da yokluktan

varlığa

çıkan

eşyanın,

tekrar,

varlıktan

yokluğa,

görünürden

görünmez'e

dönüşüne

sebep

olan

hareketlerin

temsilidir.

Bunları

düşünmek

te müslümanlara

vaciptir.

Nitekim

Kur'an'da:

"Göklerin

ve yerin

yaratılışında,

gece ile gündüz'ün

birbiri

ardınca

gelip gidişinde

akılları

tam olanlar

için del

alet-ler, aliimetler

vardır.

O tam akıllılar

ki ayakta

iken de otururken

de yanları

üzre yatarlarken

de Allah'ı

anarlar,

göklerle

yerlerin

yaratılışım

düşünürler

de Tanrımız

bunları

boş yere

yarat-maıhn

~eni takdis

ve tesbih

ederiz

"

6;

"göklerde

ve yerde

nice ayetler,

gerçekler

vardır

ki insanlar

onlardan

yüz çevirip

geçerler

de dikkate

almazlar"

7; "Onlar

yer yüzündc

gezmezler

mi ki kalbierine

uyanıklık

gelip her şeyin içini ve özünü düşüneler

ve kulaklariyle

her şeyi

işide-ler, onlann

gözleri

değil fakat

göğüslerindeki

kalbIeri

kördür"

8;

"Göklerin

ve yerin

yaratılışı

insanları

yaratmaktan

daha

büyüktür,

fakat

insanların

çoğu

bunu

bilmezler"

9

denmektedir.

Çünkü

din, o dindir ki bütün

hüküm

ve bildirilerinde

aklın vc deneyin

genel kanunlarma

aykırı-lık yoktur.

Bu sebeple

de eşyanın

gerçckliğini

ve buna ait görüş ve düşünüşleri

kabul

ile gerçeği

i "Onlar ki ayakta iken de otururken de yanları üzre yatarlarken ne Allah'ı anarlar .... " {AıJ-lmran: 191). 2 Namazın desteği ve yolu (erkanı) dörttür: Kıyanı, kıraat, rük". sücfıd. Kıraat kıyamdan ,onra, riikıl kıraatıan .unra, süciıd rükıl'dan sonra derecelenmiştir. Rükn, asılda, en kuvvetli taraf anlamınadır ve bir şeyin kendi içi ilc ilgili olana denir.

3 Kıyam, lügatta, ayakta dik durmaktır. Şeriatta da öyle dik durınaktır ki bunun eLi aşağı dereeesi elleriıı dizlere ernuyeeek durumda olmasıdır.

Kıyamın süresi de üç kısa veya bir uzun iiyeı okunacak zamannan ibarettir ki Imam Yusuf ilc İmam Mehmed her iki görüşü de kabullenmişlerdir.

4 Rükıl', lügatta, mutlak eğil!nek anlarnmadır. Şeriat bakımmdan ise namazna arka ve baş ile olan eğriliktir ki hern baş ve hem arkanın eğitıııesidir. En

a~a,;ı

dcrecc:-;İ ellerin dizlere ermesi, en yukarı rlcrecesi de arka), yayıp baş ile geriyi ayni hizada bulundurmaktır.

5 Secne, lügatta. baş eğmek, eğilmek, alçak gönüllülük, meyl ve muhabbet, büyüItme' anlamlarıııadır. Şeriatta ise yüzün bir kısmını yani, burun dahilolmak üzre alnı yere koymaktır.

Secde'nin tam bir saygı neyimi olabilmesi için ne iki elin, iki dizin ve iki ayağııı parmak uçlarıyla alııı ve bumun yere değınesi ve yeriıı katıhğının ouyulması gen'kir. Kulu Aııah'ına en çok yakla-;tıran heiller seede durumu[Hludır. Bu Uç esa~lı hareketin dışında nanıaz, tekbir, scna, du<ı, tc~hih, Pcyganıhert~ ::elarn, mü'nıine uua, gönül ale;aklığı gibi naha birçok kullukları da içermektenir.

6

i~~

J

lot,,! ""\

uJ.1n.,

J.

..uı

yl)':il

JJl'

.:...'u.'J

;l;JI

J

J"JJI j')\::>.1

J •••.••,;)'\J

.:...I"...JI Jl>. .j ,:...1

..!liL-,-

')114

'j,.,

.:..A1,:. lo l:,,;

~,;}'\

J -.:-1."...11

Jl>..j

~J.r'0::.!.

J r-r:k

j<-

J

(.~I'i-lnıran: 190-191.)

7 0.J";'~ ~~

rJ

L1

:;1" UJr .•.•.••.

;'::}\J

.:...IA..

!\

J

',I...r' Jl;

J (Yusuf: 105.)

8

ypl

~

..:,SJ

J .1

L..;

':ı'

i <>~

':i

L;L; ~

0Y4-:, ul~T}

Li:

U~

yJl.; ~

0

y

G

~,;}'I.j

IJ.ı;-!

,1!i

JJUI

.j

JI

(Hac: 46.)

(7)

~AMAZDAN MAKSAT NEDİR?

37

ve gerçekliği

(Hak ve hakikatı)

her şeyden

önce tabiatta

aramağı

emredcr

ve bunu iman ve

kul-luk sayar.

Din, hayat

dinidir ve ne hayatm

ana kanunlarına

ne de insanın

(dolayısiyle

Yaratan 'm)

fıtratma

aykırı

olabilir.

Çünkü,

Arlem

balçıktan

yaratıldı;

insan

tabiattm

çocuğudur.

Dernek

ki önce Var, varlıkta,

var olarak yani, duyularak

yaşanılacak;

ölüm, yokluk,

sonra aranılacaktır.

Başka

bir deyişle,

önce dünya

bütün

taraflariyle

bilinecek,

ahiret

tc dünya

bilgisinin

bildirip

aydınlatacağı

şeyolacaktır.

Hayatta

esas, alem de nizam

burlur.

Ancak

bu takdirdedir

ki akıı

veya ilimle din arasındaki

-zorla yaratılan-

zıtlık kalkacak;

akıı iliml~riyle

nakil ilimieri

arasın-daki gerçek

ilgilt~re

dayanılacak;

yalnız

bu bilgiye

sahih

olanlar,

Kur'an'ın,

Rasihun

diye

vasıflandırdığı

bilginlerden

olacak

ve Kur'an

ve Hadis,

ancak

bu bilginler

tarafından

hakkıyle

tc'vil

vc tefsir

edilelıileccklerdir.

Dünya

ve ahiret,

varlık

ve yokluk

ta şekil bakımından

olsun,

anlam

bakımından

olsun,

namazda

birleşmektc,

en

güzel

deyimlerini

onda

bulmaktadırlar.

İşte namaz

budur;

bundan

başkası

namaz

değildir.

Aııcak

gerçek

anlamında

bir namazdır

ki kalbin

saflaşıp

gelişmesine

1,

bütün

ilahi feyz ve faziletierin

kaynağı

ve insanlık

haslatlarının

masdarı

olmasına,

bu suretle

de insanın,

Allah'ın

ahlakiyle

ahlaklanarak

2

dünya

ve ahirette

en büyük

saadet

ve selamete

ermesine

3

vesile olur.

"Şüphe

yok insan, dar gönüllü, hırslı

yaratıl.

dı; ona bir sıkıntı

eriştimi

feryat

eder, iyilik dokundu

mu I'inti kesilir. Böyle olmıyanlar,

namaz

kılanlar

ve namazıarına

devam

edenlerdir"

4.

"Her

kimi kıldığı namazlar

aklın ve şeriatın

red.

dettiği

şeylerden

(Falışa ve münkerden)

alıkoymuyorsa

günden

güne Allah'tan

uzaklaşmış

olur"

5.

Allah'ı bilip yalnız O'na sığınanlar

ve gerçek yol için gerçek yardımı

yalnız O'ndan

dileyenler

bu gerçek yardımın

yapı alanına

çıkabilmesi

için kötü

şeylerden,

kötülüklerden

ve

bilhassa

zu-lümden

6

bütün

güçleriyle

uzaklaşıp

sadece

doğruda

ve doğrulukta

7

karar

kılacaklar;

ancak

ve

ancak

birbirlerine

sarılıp

insanlığın

saadeti

için gerekli

zahmet

dve

meşakkatı

paylaşacaklar;

her

dakika

daha

ilcrlemek

ve, yayılmak

üzre,

daima

güzeli,

iyiyi,

hayrı

yardımlaşacaklardır

.

.r

U1

.1 •

l..:..,..<i

i

,y.

<J"':"~

.")Ul

.:ıı

":'\anıaz in,anı aklın ve ~eriatııı reddettiği şeylerden alıkoyar"(Ankcbut:,15.) :1

..:ilI

J')\>.4

i~

(Hadi,.)

3 ~ ~

.:ııı

Ji

,jo }ii .:ı.]:.; .1

JL. ~

';J

i

fo "bu, o gündür ki mal ve evlilt fayda vermez. ancak Allah'a selim kal b ile (bütün kötülüklerden ve kirlerden temizlenip selamete ermiş olarak) gelen kurtulur" (Şuara: 88.)

4 .:ıyC'l~

{'1;':>W ~

~

.::•

.uı

.:r.:LJ.1)l1

~.f-'

.ıfl

••...•

1 ~I.1

~J/.-

.rJ!

.•...•

i~i

~YLJ> ~ .:ıLi)l1 .:ıı (Maarie: 19-23.)

5

1~)l1

.:ııı.:,..• ~~

j.

(.';::11

J

.L..:..-..i!1,y.

4j':>W •.••.:.;

t

.:ro

(Hadis.) Taberani'nin Mu'cem'nl.Kehi,inllen nak-len, Süyuti; EI.Feth'ul-Kehir fi Zamm'lz.Ziyade il'cl.Cami'is-Sagir; c: 3; s. 2:~8; Mısır, H. 1351.

, 6

.:ı

.,lLWl ~

.:ı

J

)L5JI

J "kafirler, zalimlerdir" (B,.kara: 254.)

.::.lWl IJ.L.;

~.z

..:ilI L.

J "Allah, aleıııler için zulın istemez"

(An

İmraıı: 108.)

~,;.;..)

..:ill.:r<::";'

t

'"J1.1

i

J,)S ü.

.lJı.:ıı

"küfür ve zulm edenleri Allah bağışlamaz" (:\i,a: 168.)

.r.lLWI

",ı...

)il 01.14 ')Ii "ancak zalim)ere zulm olunur" (Hakara:

ın.)

.:ı~

,,;IS'L:

cr~

,-:"I~

1"..11;.::_.lJI

Ul,:.1

J

.".JI,y..J~

.::..uı

4

1 "fenalıktan ahkoyan'ara hiz kurtuluş verdik ve zulm 'edenleri yaptılları fesathk ve zulümden dolayı şiddetli azap ile aldık" (A'raf: 165.)

,-:"lbJI..l,,L; ..:ilı.:ıı ..:il1~jl.1 .:ıı

J.ı....!iJ ()il

J"

I"';Jw)IJ

.s".;dl

J

J:J1 ~

1"';.1

wJ "İyilik etmek, fenalıklan 5akmmak hususunda yardırıılaşm. Günah işlemek, haddi aşnıak hususunda yarılımlaşma.ym, Allah'a karşı gelmekteu

sakının. Zira O'nun kötülii(:e karşı eeza:ı şiddetlidir" (Maide: 3.) JL..i1

.:ro

.r.l

11Jl L.

J "zaliınler için yardımcı yoktur" (nakara: 270.)

4....,.4)1

i"ı ..:..1J.l.;

~i

"zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır" (Hadis.)

1"')\. ••

::11.:ro [?

.\Aj

tL!; .-;1

,,11>J

4!.

t

l.WI

t'

.s--

.:ro

"Zalim oldu(:uııu hildiği bir adamla beraber bulunup

<l zalime yanlımeı olan adam İslam'dançıkar" (bk: TaberanL)

1"

#'

Jj-,:

J

i.".LWI ,rL-ı

.:ro

crUI~

"Zalime yardım eden ve zulm edileni yüzüstü bırakan halkın en kötülerin-dendir" (Hz. Ali.)

7

0,,;;:

1,,"''1

J

("1:.ı...

0-,>")1! Iyl.i:.-I ( ..:ill~) IJl;

.::..lJı.:ıı

""nlar ki Habh'ıınız Allah'tır deyip te 'onra (her işıe) doğrulukla hareket ettiler, oıılar için korku yoktıır ve mahzıııı da olmazlar" (Alıkaf: 13.)

(8)

38

DOÇE:'oiT DR. CAviT SUNAR

Çünkü

Allah,

insanı

kendi

sureti

üzre yaratmıştır;

Allah, insanın

kalbindedir

i.

Bu bakımdan,

kulluğun

esası, en büyük

kulluk

ta insanlara

iyilikle

hizmette

bulunmak,

hayr

edip hayırlı

ol-maktır.

"Namaz

kılıpta

kıldıkları

namazın

değerine

aldırış

etmeyip

gösteriş

yapanların

ve en

sakıncılmıyacak

yardımlikları

esirgeyenlerin

vay haline"

2.

"Ey

iman

edenler,

rükiI',

süciId ve

Rabb'ınıza

kulluk

etmekle

beraber

iyilik

yapınız

ki

kurtulasınız"

3.

Demek

ki dinin belli başlı dayanağı

kulluktur.

Kulluğun

esası ve en büyüğü

de hayr'dır.

Fakat,

hayr'ın

da en büyüğü

bilgi'dir.

"Kitaptan

sana vahy edileni oku, namazı

kıl, namaz

in.

sanı aklın ve şeriatın

reddettiği

şeylerden

alıkoyar,

Allah'ı bilerek ve belleycrek

anmak

ise ondan

da büyüktür"

4.

Ayetler

ve hadislerde

de işaret

edildiği gibi Allah, insanı kendi varlığı' üzre yarattı

ve onun

kalbinde

yer etti. O, bize, bizim şah damarımızdan

daha yakındır

s. Şu halde biz, O'nunla

gerçek

benlik

bağı ile bağlıyız.

Fakat,

bu bağı kurabilmek

için bu benliğin,

dolayısiyle

Allah 'ın, ne

olduğunu

hilmek

6,

O'nu,

gerçek ilgi ve bilgi ile bilip bellemek

gerekir. Kısaca,

yalnız

ve yalnız

bilip bellemek

gerekir.

Bu da gerçek olan ve en büyük

kulluk olan hayrın

en büyüğüdür.

"Ken-disine ilim ve hikmet

bahşolunan

gerçekten

büyük

hayra

ulaşmıştır,

bunu

ancak

tam

akıllılar

anlıyabilir"

7.

Öyle ise: "Bir

an düşünmek,

beş yüz yıl ibadet

etmekten

hayırlıdır"

8.

Çünkü

"bundan

daha

güzel, daha

yüksek

bir şeyolmasına

imkan

yoktur"

9.

"Hiç

bilenlerle

bilmiyenler

bir olur mu?"

LO.

1 Bu husustaki hadisler ve ayetler pek meşhurdurlar: .:;

J.r'"

j<. i~i

Jl-':'

..:lı!.:ıı

(Hadis.)

.:ıLi')l1 \.:.Al.,:.

..\.4J

{..~j

.;,-1 ..;

(TIn:3.)

..,..;1

.:J

J (Kaf: 15.)

2

.:ıyul.:ıy:..c.J .:ıJl.;:, ~

.:r.

.lJI .:ıY'~ ~~..;

~

.:r.

.l!! ~

",4";

(Maun: 4-7.) 3

.:ıyJ.A; ~

.-of

i i~i

J

~J

iJ~1 J iJ~1 J lyS")

l.f-ol .:r_.lJIlı:1

4

(Hac: 77.)

.::."L:::-JI

.:ı;J>~ .::."

l:.,J.ı.:ıı

"iyilikler fenalıklan giderir" (Hud: 114.)

.::."U-UIlp

J

I.f-oT

.:r.

.lJlp

J "iman edenleri ve iyilik yapanlan sen tebşir et" (Bakara: 25.)

.J."...u; ~

.-of

i

~),,;1

J "iyilik yapınız ki ancak hunuıila kurtulursunuz" (Hac: 77.)

4

.ı?

i ..:lı

1)'.lJ

.J

...s:::ı

ı

J

.t.:...AJ!.:r

ı.,j.fJ .")\..ajl

.:ıi

.")\..ajl

~i J

Y

L:..(!I,j- ~i

...r Ji lo

jJ

i

(Ankebut: 45) 5

~J)I "'~

,j-

~i

..,..;\

.:J

J (Kaf: 15.)

6 ~J

-..:s.r

.LÖ ~

-..:s.r

,j- (Hadis.)

7

""'Y)I)JI

')II J(~ lo

J i~

~

JJI

.w

~i

Jy'- ,j-J

(Bakara: 69.) 8 Künuz'ul-Hakayık fi Hadis'iHayr'cl-Halayık; 11,27. Bir deyime göre de yetmi~ yıl. "9

.:ıl(

lı t.~1

.:ıts::..')i1 ..;

~"I)llnun tam deyimidir.

10

.:ı,.,...4

')i

.:r..

iJlJ

.:ı,.,...4

.:t..lJI

<.S~

J-

(Zümer: 9.)

"Bilgi ilc yapılan az ibadet fayda verir de bilgisiz olarak, yapılan çok ibadetin faydası yoktur"(Knz. II, 12i.) "Bilgi öğrenmek her mü 'mine farzdır" (Knz. II, 26.)

"Bilgi elde etmeğe çalışmak, Allah'ın katında namazdan da oruçtan da hactan da yüce ve Ulu Tanrı yolunda savaştan da üstündür" (Tefsir'i-Ceylaleyn, II, 45.)

"Ne mutlu bilgisizliği terk edip öğrenene, üstünlük elde eden e, adaletle muamelede bulunana"(Cclaleyn, 11,46.) "Bilgi clde etmeğe uğraşan kişi, müslümanlığın direğidir" (Knz. II, 10B.)

"Bilgin bir kişinin yatağına dayanıp bir an kitabına bakması, ibadetle meşgulolan kimsenin yetmiş yıl ibadet etmesinden hayırhdır" (Ceıaleyıı.,

ır,

25.)

"Bilgi benim mirasırndtr, benden önceki Peygamberlerin mirası" (Celaleyn, II, 58.)

"Bil~in. ibadet edenden tam yetmiş derece iistiindür, her derecenin öbür dereceyle arası da gök ilc yer kadardır"

(Celaleyn, ll, 63.) .

"Bilgi sahibi olarak uyumak, bilgisiz olarak namaz kılmaktan hayırlıdır" (Knz. II, 184.) "Bilgin ilc ibadet eden arasında yetmiş, derece fark vardır" (Knz. II, 16.)

"Bilgin kişinin yüzüne bakmak ibadettir" (Knz. II, IB6.)

"Bilginler yer yüzünün ışıklarıdır, Peygamberlerin halifeleridir, benim varislerimdir, Peygamberlerin varisleri-dir". (Knz. 86.)

"Cennet bağçelerinden geçerken eğleşin.Cennet bağçeleri nereleridir dediler,dedi ki: bilgi meclisleri".(Celaleyn. 29.) "Manasını düşünmeden Kıır'an okumakta hayır yoktur" (Knz. II. 198.)

"İnsanlann iki bölüğü vardır, hunlar düzgiin oldu mu bütün insaıılar düzelir, bıınlar bozuldu mu bütün halk hozgunluğa düşer.: Bilginler, buyruk sahibIeri" (Celfıleyn, II, 3B.)

"Diniıı hüküD;ılerini hilmeden ibadet edip duran kişi, değirmen döndüren eşeğe benzer" (CeWeyn, II, 171.)

Referanslar

Benzer Belgeler

Alman Cumhuriyeti şüphesiz ki bu dolayısiyle vâki desteklemeden ve isten­ memiş olduğu halde hasbî olarak Roma Hükûrnetinin kendine verdiği kuvvetten faydalanarak,

ilgili akitlerde (ezcümle Mandatum'da) iş sahibi lehine yapılan, onun menfaatine olan işlerde hasar iş sahibine intikal ederdi (60). Hususu ile satım aktinde, klâsik hukukta

rine eklemek suretiyle meydana da getirmedik. Telif bir kitap yazdık 2. 10) Makalelerde ve kitapda bazı yerlerin atlanılmış olduğundan da dem vuruluyor? Atlama ancak tercüme

2) Bk. Revue de Science Criminelle 1949, s.. Böyle olunca &#34;cezaî müeyyideleri tatbik, talik, ilga veya tah­ fif etmeğe yetkili devlet organlarının ' tehlikelilik halini

Bundan dolayı bir taraftan teşkilât bakımından istihsal vasıtalarında bi­ le hususî mülkiyete ve iktisadi hürriyete dayanan, teşebbüsün netice­ sinden şahsen

11) Hagenbüchli, sh. 12) Bu cereyanın başlıca müdafii Lenftir (sh. 13) Kaldı ki, Türk - İsviçre hukukunda, Roma ve Alman hukukunun ak­ sine, ivazsızlık vekâletin farik bir

Teşkilât üyeleri, alınmasına iştirak etmemiş olsalar bile Gü­ venlik Meclisinin kararlarını kabul etmek ve uygulamak hususunda mu­ tabık kaldıklarına göre

15 CGK 4, I, 937, e.. hakikata dönmesi ihtar edilmemiş olsa bile yalan yere şahadet halinde suç tekemmül etmiş olur. Şahit olarak kendisi çağrılmadığı halde çağrılan