• Sonuç bulunamadı

Kağnı A. Esat Bozyiğit

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kağnı A. Esat Bozyiğit"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K A Ğ N I

A . E sat B O Z Y İĞ İT Kağnı, yük taşımaya yarayan bir ta­

şıma aracıdır. Onunla ot, sap, saman, ta­ hıl, tezek, odun, eşya taşınır. Köyden köye, köyden kente nakil aracı olarak da kul­ lanılır. Düğünlerde gelini taşıma görevini üstlenir.

Kağnıya genellikle çift öküz koşulur. İki tekerleklidir ve tekerlekleri mazı ya da eğsen adı verilen dingile bağlıdır.

Tarlada öküzler salınır. Kağnının gol- ları yukarı kaldırılır. Üstüne cecim atılır. B ir çeşit çadır kurulur. Yiyecekler bunun altına konur. Bebeler burada uyutulur. Y o ­ rulan burada, gölgede dinlenir. (G Ü L A B - O Ğ LU )

Cilâlı Taş Çağı’nda tekerin icadı K ağ­ nı yapımım sağlamış ve uzun deneme ve gelişmelerden sonra çiftçinin her hizmeti­ ni görebilen bugünkü biçimini almıştır.

Bugünkü bilgilere göre Kağnı, ilk defa Sümer ülkelerinde M .Ö . IV . binyıl devresi ortalarında Uruk çağında görülür. Doğru­ dan tekerlekli araba Anadolu yolu ile İta l­ ya’ya oradan Doğu ve Orta Avrupa’ya, so­ nunda M .Ö . II. binyıl devresinde ise İs­ kandinavya’ya ulaşmıştır. Kağnı, İspanya’- daki bazı kaya resimlerine göre, bu ülke­ ye B akır Çağı’nda ulaşmıştır. Filistin ve M ısır’a tekerlekli araba M .Ö. X I X -X V II I . yüzyıllar Hyksoslar tarafından getirilm iş­ tir. Anadolu’da bulunan kabartma resim­ lere göre H ititler Hyksos’lardan az sonra iki tekerlekli savaş arabasını kullanmışlar­ dır.

Kağnı kelimesi Türk dünyasında çok eski ve yaygındır. Sınırlı bir mezar anıtı olan Orhun Y azıtları’nda kağnı sözüne rast- lanmamakla beraber, M .S. IX . yüzyıl Uy- gurcasında Kanglı (kanlı), kanga’dan baş­ ka, kanglı tilgeni, koşugluk kanglı, uluğ kanglı boyunduruğu terimlerine de rastla­ nır. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugat-it Türk’ünde (X I. yüzyıl) kanglı biçim i ge­ çer. Kaşgarlı’da boyunduruk ve yaşık (bo- yunduıuk kayışı) sözlerine de ı astlanır. Radloff ise çeşitli Türk ağızlarında Kağ- n ı’nm yayılışım göstermiştir. (K O ŞA Y )

X III. yüzyılda Uygur yazısı ve Uygur Türkçesiyle yazıya geçirilen Oğuz Kağan Destanı’nda Kağnı’dan şöyle söz edilmek­ tedir :

Savaşçı bir kağan olan Oğuz, b ir ke­ resinde komşusu Çürçetler üzerine saldırı­ yor ve bu topluluğun topraklarını tüm ele geçiriyor. Çürçetlerin hakanı çok zengindi. Çürçet savaşta yeniliyor ve malı, mülkü Oğuz Kağan’ın eline geçiyor. Savaşta o denli ganimet kazanıyor ki Oğuzlar, bun­ ların taşınması güç bir sorun haline geli­ yor. Alman malların taşınmasına eldeki yük hayvanları öküz, at, katırlar yetmez oluyor. Oğuz K a ğ a n : «Bir akıllı kişi çı­ kıp bunları taşıtabilir...» diye düşünüyor­ du. Oğuz K ağan’m ordusu içinde Barmak- lığ Çosun Billiğ adında eli becerikli, ka­ fası işliyen bir er vardı. B u er çıktı, bir araba yaptı. Bu arabanın iki tekeri vardı, tekerlekleri bugün dingil dediğimiz kalınca

(2)

ağaç eksen birbirine bağlıyordu. Dingilin üzerine, ileriye doğru uzanan, ikiz kenar yamuğa benzer biçimde yapılmış arabanın yük konacak kesimi oturtulmuştu. B u ara­ ba yolda giderken «kağna» kağna» diye gı­ cırtılı bir ses çıkarttığından arabanın adı «Kağnı» diye kaldı ve Oğuz Kağan ara­ bayı yapana Kangı adım verdi. CAÇIK­ GÖZ)

Yazılış bakımından eski Türk gelenekle­ rini en iyi devam ettirmiş olanlar yine Os­ manlI Türkleri olmuştur. Bu sözler halk ara­ sında kağnı şekline dönüşmüştür. (Ö G E L ) Kağnı, en büyük işlevini Kurtuluş S a ­ vaşı sırasında göstermiştir. K adın ve ço ­ cuklardan kurulan «Kağnı K ollan », cep­ hede çarpışan askerlere cephane ve yiye­ cek taşımış, Onları zafere ulaştırmıştır. Böy- lece bir yerde Anadolu’nun timsali olmuş­ tur.

H alk D ili’nde K ağnı’ya çok yer veril­ miştir. Türkiye’de H alk Ağzından Söz D er­ leme Dergisi ile Derleme Sözlüğü’nde yer alan yaklaşık bir milyon kelimeden 250 tanesinin Kağnı ile ilgili olduğunu tesbit ettik.

Kağnı, Atasözü ve Deyimlerimizde yer alır :

«Kağnı gider gider ama, kayış ne çe ­ ker»

— 52

«Kağnı devrilince yol gösterici çok olur»

«Kağnısı kayışlı» «Kağnıyı dayaklamak» «Kağnı gibi gıcırdamak» Bilmecelerimizde g e ç e r: «Dağdan gelir dak gibi K o lla n budak gibi E ğilir su içmeğe Bağırır oğlak gibi»

«Dağdan gelir hor hor Ayakları mor mor Sekiz ayağı var Otuz iki dayağı var» «Gıcırlının mıcırlısı M ıcırlının gıcırlısı

Y a n sı canlı, yarısı cansız On ayaklı

Ü ç başlı»

Ninnilerde söylenir : «İstanbul’un yolu yokuş K ağnı gelir ıkış ıkış Nedir bu kestane bakış Ninni yavrum ninni»

Bugün sanayileşen Türkiye’de Kağnı ancak makinanın girmediği yerlerde görül­ mektedir. Güngeçtikçe de sayısı azalmakta ve köy evlerinin arkalarında ya da ahır­ ların bir köşesinde çürümeye terkedilmiş olarak durmaktadır.

Hemen her yöremizde görülen K ağnı’ nın gelecek kuşaklara tanıtılm ası için he­ men her etnografya müzesinde yer alması yararlı olmaz mı?

Y A R A R LA N IL A N K A Y N A K L A R :

AÇIKGÖZ, S a im : Kağnı, Çadır ve Tuz. Türk Folk. Araşt., 9 (189), 4. 1965, 3703-3704. S.

G Ü LA BO Ğ LU, Şahiuı: Kağnı. Folklor, 3 (27), 7 .1 9 7 2 , 5-7. S.

K O ŞA Y, Hamit Z Ü B E Y R : Kağnı mad­ desi. Türk Ansiklopedisi, cilt. 21, 118-119. S.

Ö G EL, Prof. D r. Bahaeddin: Türk Kül­ tür Tarihine Giriş. (2. Baskı). I. cilt. Ankara 1985, 49 5 S.

«Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlan». Not. Kağnı (410-415. S.)

Referanslar

Benzer Belgeler

Dersin girişinde öğrencilere Oğuz Kağan destanı ve kök değerler hakkında öğrendikleri ile ilgili sorular yöneltilerek bildiklerini yoklamak ve verilecek yeni

iktisadî ve teknik bakımdan diz- ginsiz terakkinin, arsa spekülâsyonlarının, imar ve inşaattaki anarşinin sebep olduğu aşikâr o'.un, bugünün şehir planlayıcısı

Modern et kıyma makinaları en büyük boylara kadar, patates yıkama, soyma,, doğrama makinaları, sebze doğrama, püre yapma makinaları, ka- fe, kök, dane, öğütme

* Mütenevvi eklerin, diş açılmasına lüzum olmadan, muhtelif kuturdaki borular için tedarik edilebilen hususi boru aksamile (somunla sıktırma veya şariyet esasına dayanan

oda ile yeniden ilâve edilen büyük oturma salonundan iba- Mimar manzaraya hâkim olan cihetlere yaptığı geniş balkonlar ve çatıya verdiği az ve tatlı meyille binaya cam

Büyükadada Dadilar çamlığında denize hâkim bir sırt üzerinde bu sene ikmal edilen bu köşk, etrafındaki tabiat parçasına iyi ve iddiasız bir sadelikle imtizaç ettirilerek

Ferruh Ağca (2016), Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı – Metin-Aktarma- NotlarDizin-Tıpkıbasım, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 317 s..

Oğuz Kağan’ın boğa ile temsil edilmiş olması mümkün görünmekte ise de adını boğa’dan almış olsaydı adı Dede Korkut hikâyelerindeki Boğaç Han’a benzer şekilde