UYANIŞ
♦
Telefon: 21013
( K U R U L U Ş U 1891 )
Telgraî: İstanbul Servetifünun
S a h ib i ve b a ş y a z ıc ıs ı : A h m e d İ h s a n T o k g ö z N e ş r iy a t G enel D ire ktö rü : H a l i d F a h r i O z a n s n y Yıl 49 — Cilt 85/21 Perşembe, 12 İkincikârıun 1939 M 2212 / 527
Çok kıymetli bir hâtıra
114
SERVETİFUNUN
No* 2212~ 527
İstanbul müzesini yaratan, yaşatan
Yerine konulması kabil olmıyan tam âlim, tam manâsile insan
Halil
H alil Edhem den de ebedî olarak ayrıldım ve bu ayrılış bana son derece acı ve yakıcı geldi. Halil epi zam andır hasta idi, ümidler kesiliyor idi, fakat gene yaşıyordu, yüzünü görmek, sesini duymak, kabil oluyor idi. Şimdi H alilim ebedî sükûta daldı, lâkin onun adı Türk ilim âleminde, tarihcilikde ve bilhassa antikalar müzeciliğinde H alil Edhemitı adı ebedî ola rak ve altın yazile mahkûk ve mahfuz kalacaktır.
H alil Edhem âlim idi, ilminin karşısında herkes m utlaka iğilir. Halil Edhem tam manâsile insan idi. Onun insaalığını görüp anlıyanlar Halil Edhem in adını çok derin hürm etle anarlar, anacaklardır. H alil Edhem vefakâr dost idi; onun dostluğunu kaza nanlar son nefeslerine kadar onun m innettarı yaşar lar. Halil âlim, insan ve hakim olduğu kadar mah- viyetkâr ve faziletkâr idi. Hele m ahviyeti tarif olu namaz. Bilgisi, ahlâkı ve fazileti ne kadar yüksek ise onun ruhundaki m ahviyet aşkı okadar kuvvetli idi. Meth olunmağı sevmez, teşekkür edilmekden hoşlanmaz, çünkü kendisini methe lâyık saymaz, yap tıklarını vazife olarak başarır, teşekkür etsinler di ye değil.
H alili yarım asırdır tanıyorum . Onu H am di E d hem in yanında Müzede 1891 de tanıdım . İki karde şin sevgisine ve iltifatına m azhar oldum, Servetifü- nun onların lütuf ve teşviklerde daim a iftihar eyler. Koleksiyonlarımıza bakarsanız ikisi hakkında çok mühim vesikalar ve yazılar görürsünüz. İşte size bir tanesini aşağıya aynen nakleyliyorum. Ben bunu H alil Edhem tekaüd olup Müzeden çekildiği zaman yazmışdım :
H alil Edhem müze m üdüriyetinden ayrıldı. Bir ömür demek olan kırk sene m üddet emek verdiği, yaşattığı, büyüttüğü bu biricik mükemmel Türk ilim evinden H alil Edhem in ayrılması kendi tabiri veçhile, artık köşesine çekilip çubuğunu içerek rah at etmeği hak eylediği içindir. Bir insanın hele ilim ile uğraşan yaratıcı bir dimağın yapabileceği, görebileceği hiz meti, hiç fasıla vermeden ve başka işle uğraşmadan tam ihtisas dairesinde yapmış ve başarmış olan Halil Edhem memleketimizde çok nadir gördüğümüz bir şahsiyettir. O, ilmin, sebatın, ihtisasın, takib fikrinin, intizam ruhunun bir nüm unesidir. H alil Edhem için ne yazılsa azdır; kendisi nüm une tutulacak, her za m an eli öpülecek ve kıym eti aslâ unutulm ıyacak, ismi ilim tarihim izde daim a yüksek mevki tutacak bir Arkeologdur.
H alil Edhem i ben belki müzeye girdiği zam andan- beri tanırım . Çünkü müze ile benim gazetem ara sında, Servetifıinunun kurulduğu 1891 senesinde
Edhem
başlam ak şartile, tam kırksekiz senelik bir rabıta kurulm uştu. Bu rabıta evvelâ Halil Edhem in ağa- beysi ve müzemizin ilk yaratıcı m üdürü H am di E d hem zam anında olmuşdu. 1891 de yani gazetemin kurulduğundan bir sene sonra A bdülham id Serveti- fünuna alâka göstermişdi. «M atbuat hatıralarım » m birinci cildinde bunlar uzun uzadıya yazılıdır; yaz dığım sahifelerden H am di beye ve müzeye aid fık rayı aşağıya alıyorum; bu satırları okuyunca benimle m erhum H am di bey ve onun bugün vefatına ağ la dığım kardeşi ve hayırlı halefi H alil Edhem arasın daki rabıtanın derecesini anlarsınız. İşte o satırlar:
«Maarif nezaretinde hakkâk işini yapm ak için sadrazam ın emri veçhile müze m üdürü H am diyi gör mek iktiza eyliyordu.
Bir sabah erken müzenin yolunu tu ttum . Müze o zaman Çinili köşk ile onun karşısında, şimdiki m ü ze m ethalinin bulunduğu yerde ufacık bir binadan ibaret idi. Şimdi Çinili köşkü üç tarafından saran büyük binaları H am di Edhem sonradan yaptırm ağa m uvaffak olmuştur. H am dinin odası Çinili köşkte idi. Köşkten içeri girdim, kartım ı gönderdim. Maarif ne zaretinden yazılan tezkereyi almış olan H am di bunu kabul eyledi ve ilk sual şu oldu :
— Siz sarayda kime mensubsunuz ?
H am di beyin kaşları çatık, gözlüğü açık alnının üzerinde, seyrek sakalı elindeydi.
Ben bu suale cevab verecek yerde meselenin kısa bir tarihçesini yaptım. O dinliyordu, sözümü kesm i yordu ve nihayet dedi k i:
— Demek siz resimli gazeteciliğe heves ettiniz; saray sonra sizi aradı ve iradei seniye ç ı k tı!
— E v et efendim.
Ben daha ziyade tafsilâta giriştim ve « A vrupada ne gördüm » isminde yazıp neşreylediğim seyahatna menin bir cildini kendisine uzattım .
Bu dakikaları hiç unutm am . H am di Edhem k ita bımı görüp geçmiyor, bazı parçalarını okuyordu ve ilâve e y le d i:
— Seyahatnam enizi Ahmed M idhat efendi ile bir likte gittiğim iz m üsteşrikler kongresi vesilesile Ah med Midhat efendinin yazdığı «Avrupada bir cevelân» dan daha iyi buldum. Sizinle etraflı konuşmak ve görüşmek isterim. Y arın sabah bana yalıya gelir m i siniz ?
H am dile yalıda olan ilk m ülâkatım her şeyi halletti. Paristeki hakkâk Napyeyi müzeye m erbut Sanayii Nefise m ektebine muallim aldılar. H aftada dört saat m ektebde yeni açılacak halk sınıfında ders verecek ve sair zam anlarını Servetifünunun hakkâk- lığına hasredecekti.»
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi