yj'y/zz
O
/
Bütün memleketteki eski e- serleriîi üzerine titrediğimizi iddi aya cüret etmekle beraber, İstan- bulda Türk sanatının en güzel ve muhteşem anıtlarından birini kor kunç bir harabiye düşürmüş bu lunuyoruz. Öyleyse korkunç bir ha tabi ki, eski nefaset ve ihtişamı nın artık zaten son bakiyesini ar- zeden ba esef 1946-4“ kışım ta- maınile çökmeden, yıkılıp gitme den atlatabilirse buna şaşmahdır. Ânadoiuhisarından Kanhcaya gi den yol üzerinde olup Türk ahşap yapı sanatının en nefis numunesi diye içinin - bilmem kaç yıl önce alınmış! - fotoğrafı kitaplarda neşredilen ve kırmızı bir yaiıya bağlı olan salon, Amcazade Hüse yin paşa yalısından kalan mermer havuzlu ve duvarları ile tavam nakkaşiı salon, adım her anışta, içinde bir muahede aktedilmiş ol duğunu ilâve ederek müverrihlik tasladığımız bu salon; yaldız'arı uçmuş, nakışları dökülmüş, kub beli tavanı yer yer patlamış, ha vuzu kurumuş ve zemini eğilmiş bir haldedir. Belki de bu gelen kışuı karlı ve fırtınalı bir günün de, kazıklarla üzerinde tutundu ğu Boğazın sularına inip gidecek,
İra sularda yok olacaktır.
Yıllardanken içine girmek arzusunu beslediğim bu yeri, ken disine bitişik eski evde oturan sa hiplerinin lûtuflarma miiraeaat e- derek yalımlarda ziyaret ettim. Ve karşılaştığım lıarabi önünde, nice sanat eserimizi metruk ve harap görmekten kanıksamış bu lunmaklığıma rağmen ve hakika ten hayrete, dehşete düştüm. Ha rabı o derecede büyük ve feserin kendisi o kadar güzel; - yahut o kadar güzelmiş! - Salona bitişik odada oturan ve Köprülü ailesine? mensup bulunan zat, mütareke; esnasında bu salonun tavan ve duvar panûlarma Amerikalılar tarafından binlerce dölar teklif edilmiş olduğunu ve son zaman larda kendi kesesinden -bazı âcil tamirler yapmak istemişse de res_ mî makamların buna şiddetle mu-, halefet etmiş bulunduklarım söy-î ledi. Yapılacak tamirin ilmi me- \ totlarla yapılması elzem olduğu' için gösteril .-'ş muhalefetin yerin de bir şey olmadığını kimse iddia edemez. Fakat o zamandsnberi hiç bir resmî makam Anadolulıi- sarında gittikçe çöken ve belki bu kışı bakımsız geçirmiyeeek o- lan bu sanat âbidesini düşünme miş, ilmi metotlara müstenit tamir hakkında en küçük bir müjde bi le gelmemiş!
Şu halde ne olacak? Bütün kitapların yazdıkları gibi On se kizinci asır Türk sanatının bu en güze! eserlerinden biri bu kadar? müdürlüklere, umum müdürlükle' re, heyetlere ve kurullara ve bun- * Iarın hüsnüniyetlerine rağmen yı- kılıp gidecek mi?.. Milli Eğitim Bakanı sayın Reşat Şenıseddin : Sirer’in ismine Türk sanatı-? nın bu büyük eserini korumuş ol-i mak şerefini de ilâve etmesini gö- J nülden diterim.