12 MAYIS 1999 ÇARŞAMBA
Hurrıye
Lstanbu
mmmmBoğaz'ın Karadeniz çıkışında, güzelliğini hâlâ koruyan turistik bir semt
Balık lokantaları, kedileri,
daracık sokakları, denizi
ve kalesiyle Anadolu
yakasında, Boğaz ile
Karadeniz'in birleştiği
noktada şirin bir semt.
Balık yem ek için ideal
mekânlardan biri olan
Anadolukavağı'yla ilgili
Skylife Dergisi'nin
Mayıs'99 sayısında yer
alan yazıyı kısaltarak
yayımlıyoruz.
A
nadolukavağı, Boğaz'ın Anadolu yakasında şehir hatları vapurlarının uğradığı son iskele. Karşı kıyı, Rumelikavağı... Kavaklardan sonra engin Karadeniz'e açıhyor gemiler... Boğaz'm kuzey ucundaki Anadolukavağı'na gitmek için, fotoğrafçı arkadaşımla haftaiçi yola koyulduk Üsküdar'dan. Öğlen üzeri Anadolukavağı'navardığımızda iskele meydanı bir hayli sakin görünüyordu. Ne Eminönü'nden turistleri getiren özel gemi yanaşmıştı iskeleye, ne de günübirlik kaçamak yapmak için gelen İstanbullular ortalıktaydı. Macar Tabyası caddesinin bitiminde iskele meydanındaki küçük kahvede çaylarımızı içtik. İskeleye giden yol üzerinde midyeciler tezgâhlarım hazırlıyordu. Dükkânların önüne kurulu masalarda dilimlenmiş domatesler, biberler, soğanlar özenle kaplara yerleştirilmişti. Anadolukavağı'nın küçük meydanım bir dizi restoran çevreliyor. Kavağın kalbi de zaten bu meydanda atıyor. Yosun, Kayıkçılar, Altın Balık, Sahil, Mercan adlarım denizden alan restoranlardan bazıları.
Yes please...
Baharın ilk günlerindeyiz. Üstelik haftasonu olmadığı için Anadolukavağı, belki de en sakin ve sessiz günlerinden birini yaşıyor. Hatta sokaklarda yürürken şiddetli esen lodosun sesi sürekli kulağımızda.
İskele meydam Anadolukavağı’nın sakinlerinden çok kedilere kalmış gibi. Sarman, arap ve tekir kediler güneşli havanın tadım çıkarıyor. Kimisi banklarda sereserpe yatmış, kimi duvarların üzerinde. Doğrusu keyiflerine diyecek yok. Çöp tenekelerine hiç yüz vermiyorlar. Belli ki lokantalardan onlar da besleniyor. Meydandaki restoran sahipleri, Anadolukavağı'nın en RESTAURA NT
Sahilde hâlâ ağ çeken balıkçılara rastlamak mümkün (üstte). Anadolukavağı’nın denizden görünüşü, arkada, tepede tarihi kale görülüyor (altta solda). İskele meydanındaki restoranlardan birinin üst katına oturursanız, meydanı kuşbakışı izleyebiliyorsunuz (altta sağda). • Fotoğraf: Engin KABAN
durgun aylarının Ocak, Şubat ve Mart olduğundan söz ediyor. Elbette bu durgunluk yabancı turistlere bağlı. Çünkü İstanbul'dan kaçmak için Anadolukavağı'nın yolunu tutan İstanbullular, yaz-kış haftasonlan boş bırakmıyor Kavak'ın restoranlarım.
Neyse bizim kalabalıkla boğuşmak gibi bir sorunumuz yok. Meydanın sessizliğine hurdacı da ayak uydurmuş. Arabasına yaldızlı bir soba atan eskici, İstanbul sokaklarında kulağımıza sıkça çalman "eskiler alıyorum!..." diye bağırmıyor bile. Arabasına "hurdacı geldi" diye yazmış. Bu yazı yeterli diye düşünüyor olmalı.
Lokantalardan "yes please..." diyerek bizi yemeğe davet ediyorlar. Ama biz yürümeye devam ediyoruz. İskele meydanının arkasındaki sokakta bazı çay bahçeleri, iskemlelerim toplamış; onlar
belli ki sezonu, yani
Eminönü'nden gelecek turistleri bekliyor.
Biraz ilerleyince Midillili Ali Reis Camii çıkıyor karşımıza. Bu camiyi Ah Reis, 1952 yılında yaptırmış ve vefat edince de caminin bahçesine gömülmek istemiş. Güneş kaybolmadan kaleye çıkmak istiyoruz. Kaleye çıkan yolun ismi İncirli Sokak. Anadolukavağı'nın incirleriyle de ünlü olduğunu hatırlatalım. Kaleye doğru çıkarken, Kumdöken suyu levhasını izleyerek İslamağa Sokağı’na dalıyoruz. Bu sokağın köşesinde Kamara adlı, hediyelik eşya dükkânı ilgimizi çekiyor. Raflar süs kabağından kuklalar, bebekler, Türk işi örtülerle dolu. Dükkanın sahibi
Anadolukavağı'nın yerlisi değil, Kadıköylü. Rahmetti annesiyle birlikte yıllarca bahçeli evlerde oturmuşlar. İstanbul
kalabalıklaştıkça ve bahçeli ev
bulmak sorun olunca yeşillik içinde oturma sevdası ana- oğulu Saroz Körfezi'ne kadar götürmüş. Ama oğul günün birinde yine İstanbul'a dönmeye karar vermiş. Hâlâ köy havasım biraz da olsa koruyabilen Anadolukavağı'na yerleşmeye karar vermiş. Anadolukavağı'na getirseniz kaleye çıkan yol üzerindeki Kamara'yı es geçmeyin. Hem süs kabağından Pinokyalan görmüş olursunuz, hem de kaleye tırmanmadan önce biraz soluklanırsınız.
Ayazma Çınarı
Anadolukavağı, artık turistik bir balıkçı köyü. İskele meydam ve çevresinde pek çok balıkçı restoram var. Eminönü'nden kalkan özel gezi gemileri, birkaç saat iskelede mola veriyor. Bu süre içinde Anadolukavağı’na adım atan turistler ve
İstanbullular kaleyi ziyaret ediyor ve meydandaki balıkçı
restoranlarında taze deniz ürünlerinin tadım çıkarıyor. Boğaz'm bu bölgesinde su temiz olduğundan her zaman taze midye yemek mümkün. Mevsimine göre batik seçmek sizin tercihinize kalıyor.
İslamağa Sokağı'nda yıkılmaya terkedilen ahşap Kavak evlerini görüyoruz. Yalnız ön cepheleri ayakta kalan bu eski evlerin yıkık durumdaki iç kısımlarım ot bürümüş. Metruk evlerin sıralandığı bu sokağm bitiminde tarihi bir ağaç olan "Ayazma Çınarı" çıkıyor karşımıza. Bu heybetti ağacın bir diğer adı da "Doğu Çınan". Ahşap evler zamana yenilse de Doğu Çınarı uzun dallarıyla ayakta. Bu görkemli ağacı geride bırakıp mezarlıktan geçerek kaleye giden yola çıkıyoruz tekrar. Tepeye tırmandıkça lodos şiddetini artırıyor. (...) Karadeniz, Rumelikavağı ve Boğaz'm bir bölümü billur bir manzara sunuyor. Yalnız rüzgârın sesi uğulduyor.
Rumeli ve Anadolukavağı kaleleri halk arasmda Ceneviz ya da Kavak kaleleri olarak tanınıyor. Bu kaleler, Osmanti döneminde zaman zaman onarılmış.
Bölgede, tepedeki Ceneviz kalesinin haricinde, IV. Murad tarafından sahil kenarına yaptırılan bir başka kalenin de varlığı bilinmekte. 1624 yılında Yeniköy'e ani bir baskın yapan Kazaklarin yeni bir saldırısına set çekmek için tasarlanan kaleden bugüne hiçbir iz kalmamış. (...)
Aslı KAYABAL
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi