• Sonuç bulunamadı

TV'de Attila İlhan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TV'de Attila İlhan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

+

PERŞEMBE

13 Ekim 2 0 0 5

GÖRÜŞ / HABER 17

TV'de Attilâ İlhan

elevizyon kanallan önceki akşam

Attilâ İl­

hanla

doluydu... Bu eşsiz düşünür ve ede­ biyat adamım en güzel anlatan ise TR T 2 ’de

Nedret Çatayın

hazırladığı belgeseldi. İlk kez 2 0 0 2 ’de yayımlanmış olan bu belgeselden dola­ yı

Nedret Çatay

ı kutladık dün...

Attilâ İlhan

da çok beğenmiş ilk izlediğinde: “Siz bana haya­ tımın hediyesini verdiniz” demiş...

Ölüm ne ifade ediyor

Attilâ İlhan

için?

Bir gün

Sadri Alışıkla

soh­

bet ederken onun ölümden korktuğunu görünce şu tesel­ liyi vermiş:

- Bir an elektrikler kesile­ cek, hepsi o kadar...

Nedret Çatay:

“Televiz­

yonlar dün gece hep onun şair yönünü öne çı­

kardılar oysa o zamanımızın en büyük

Atatürk

ve Cumhuriyet araştırmacısıydı” dedi...

Ahmet

Oktay’ın

belgeseldeki şu sözleri de hafızamıza asıldı kaldı:

- Kimse

Attilâ İlhanla

hesaplaşmadan (tar­

tıya çıkmadan) dünyadaki yerini belirleyemez...

Ada

Ayrılık da

sevdaya

dahil

CAN DÜNDAR

c a n . d u n d a r @ e - k o l a y . n e t

D

ilek

aradı sabah, araba­ daydım.

Titrek sesinde^

“Nasıl

olur”

isyanıyla

“Attilâ İlhan öl­

müş”

dedi.

Onun has şairiydi.

Tenhalaştıkça meydanlar,

dostlar seyreldikçe, B ilg i’den es­

ki kitaplan çıkanr, vaktiyle

“müj-ganla ağlaşılmış”

sayfalardan sisli, duvarlı mısralar seçer, karan­ lığı dağıtırdı:

“Biz yalnızlıktan doğduk

o dağdağalı sudan/

Biz, yani erdoğan ayşenur

ali ve ahm et/

Birkaç litre kan, bir hayli

kemik, epeyce korku/

Sanki bir tespih koptu ta­

ne tane savrulduk”.

★ ★ ★

Aradığında,

Attilâ İlhan’ı

ilk

kez gördüğüm Set Kafeterya ön- lerindeydim.

Şair’in yıllar sonra bana hatır­

lattığı deyişle

“gencecik bir

ga-z e te c i’ ydim; şapkasıga-z devrinin edebiyat matinelerini kaçırdığına hayıflanan, hayatın içinde şiirin yitip gidişine yanan...

O gün evine gitmiş, resmini çekmiştim.

“D ersaadet’te

Sabah

Ezanları”

nın arka kapağında du­ rur hâlâ o resim:

Şair, bir salon aynasının için­ dedir; ayna, Şair’in arkasında...

“Korkacak bir şey yok,

hesap tamam”

olunca

“kendi­

mi hazırladım”,

duygudaşlanmı aradım.

Çok uzak

“sokaklarda mı­

zıka çalan”

bir mülteci,

“Hoş

geldin”

diye ona şapka çıkardı:

“Bir yangın ormanından

püskürmüş genç fidanlardı/

Güneşten ışık yontarlardı

sert adamlardı/

Hoyrattı gülüşleri, aydın­

lığı çalkalardı/

Gittiler, akşam olmadan

ortalık karardı”.

★ ★ ★

Pia

gibiydi.

Ben bir şehre geldiğim vakit, o başka bir şehre gitmiş olurdu.

Set Kafeterya’dan Tuna Pas- tanesi’ne taşınmış, en son Tak­

sim’e Marmara Ca-

fe’nin bir köşesine yer­ leşmişti.

Her geçişte görür; her daim orada otura­ cak sanırdım. Taşındı dün, son kez: Marmara’nın bir kö­ şesinden, yüreğimizin baş köşesine...

Bir

Zuhal Olcay

şarkısı saçımızı okşadı, teselli niyetine:

“Çünkü ayrılık da sevda­

ya dahil /

çünkü aynlanlar hâlâ sev­

gili”...

★ ★ ★ Son görüşüm Sertellerin tö- renindeydi.

Tan baskınını dinlemiştim on­ dan...

“Bizim nesil, o baskını

hiçbir zaman unutmadı”

de­ mişti:

“Biz, 4 0 ’lann karanlığın­

dan geldik”:

“Ne haydut bir akşamdı /

ne kadar da karanlık /

Kilitlenmişti ellerimiz gö­

rünmez kelepçelerle”.

★ ★ ★

O akşam, -yine başında kap­ tan kasketi, boynunda atkı, eli yü­ zü şiir-, birkaç iltifat cümlesinden sonra çeneme müşfik bir yumruk kondurdu:

“Kalabalıkları yakalamayı

biliyorsun, ama bazı şeyleri

söyleyebilecekken, söylemi­

yorsun”

diye dokundurdu.

Serzeniş soslu bir vasiyet gi­ biydi.

Kızardı, adını tek

“T ”

ve iki

“L”

ile yazanlara,

Gaziye

tavır

alanlara, Batı’dan medet umanla­ ra, Türkçeyi anlaştınp boğanla­ ra...

Ama yumuşacık kızardı, hid­ detini zarif kadifelere sarardı.

“Gidiverdi, akşam olma­

dan ortalık karardı”.

★ ★ ★

G ece trenlerinde kayboldu

“yeşil fularh çocuk”...

Biz,

“kesik bir kol gibi yal­

nız”,

ardından bakakaldık. O mahur beste çaldı, müjgan- la doyasıya ağlaştık.

Masum bir oğlanı uyuttuk, el­ de kalan hüzün şiirleriyle; kork­ masın diye karanlığı dağıttık.

Zincirleme rubailerini okuduk, fatiha niyetine...

Sabah, Dersaadet’te ezanlar onun için çınladı.

Yanağımda, aynanın içindeki adamın yumruğunun hemen ya­ nında, mısralanndan süzülen ince bir su yolu kaldı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğrusu üzerine çok da dikkatlice düşünmüş olmadan şunu söylemek isterim ki, bunun muhtemel nedeni, (tıpkı bir önceki sonnotta değindiğim gibi) siyasal bir sorun, bir

Tablo 5.38’de buzdolabı sıcaklığında muhafaza edilen farklı pişirme tekniği uygulanarak üretilen örneklerin duyusal lezzet puanı değişimi dikkate

[r]

Avrupanm büyük devletleri, «Hasta adam» adım taktıkları Osmanlı imparatorluğunun mi­ rasını paylaşmaya hazırlanıyot lardı.. Hattâ o günlerde, Kasım

Federal Almanya Cumhur­ başkanı Weizsaecker’in eşine dün, Öğretilebilir Çocukları Koruma Derneği'ni ziyareti sı­ rasında Canan Baysal’ın bir eseri

Hemen hemen his ve fikir o.'arak, yeni bir buluşla veyahut yeni bir anlatışla ortaya* konmuş neler varsa hepsine rastlıyordu.. Hepsini tanıyor­ du ve az çok

• Yine Seyhan Havzası’nda yaşayan göknar ve sedir ormanlarının durumunun daha kritik olduğu, havzadaki göknar ormanı bölgelerinin % 85,7’lik kısmının 2050 yı-

Posterior rim fracture of the acetabulum stimulated the growth plate of the ischial part of the acetabulum and overgrowth of the ischial part of the acetabulum developed, leading