8
Nisan 1950Hiirr
t a r ih i
bahisler
R E K A B E T İ H T İ R A S I VE
/
7
s ‘" - 7Mustafa Reşid Paşa
—
--- — --- --- N
Bir vakitler Sultan Mecid’in en ziyade itiırıa
-dini kazananlardan biri olan Damat ve Seras
ker Sait Paşa, Mustafa Reşid Paşa aleyhtar
larının âdeta reisliğini üzerine almıştı. Bun -
lar, bir taraftan Reşid ¡‘aşanın ieraatını bal
talamağa çalışırlarken, diğer taraftan kendi
sini hem Padişah, hem de halk nazarında kü
çültmeğe çalışıyorlar; türlü tiirlü
entrikalar çeviriyorlardı!
V . ... . ...
Y
A Z A N : —
—
— ■■■«/
M E H M E D R E Ş İ D
H
JStv milletlin tarihinde oldu- vSO, gibi bizde de ehemmi yetli m evkiler alan devlet adam - lan arasında rekabet yarışı ve birbirinden üstün gelmek ihtirası, tarihe pek dikkate şayan vak’a - lar suretinde intikal etmiş ve ba zıları üzerinde ibretle durulacak bir mahiyet arzetmiştir.Osmanlı tarihini baştan başa kaplayan mevki ihtirası ve reka- , bel müsabakası - fikrimce - baş lıca iki devreye taksime müsait - tir: Tanzimattan evvel ve sonra...
İftira, ihanet, nihayet iğfal ile suikastlere varıncaya kadar Kanlı maceralarla • rekabet hırsını tat min etmek Tsttzimatın ilânından evvel, asırlar boyunca, devlet a- damlarının müracaat ettikleri tek usuldü. Halbuki Tanzimatın tesisi ni müteakip bu sahadaki ihtiras kaynağı aynı olmakla beraber kanlı rekabet yarışları ortadan kalkmış; ölümü istihdaf eden re - kabet hareketleri artık görtiimez olmuştu. İşte Tanzimatla berabeı- başlıyan yeni devirde devlet a - damları arasındaki geçimsizlik ni hayet rakibini Padişah ve halk nazarında düşürüp mağlûp bir hale getirmek gayretine münha - sıı kalıyordu.
Tanzimat devrinin miiessisi Mustafa Reşid Paşa - akran ve emsaline her cihetçe - üstün ge len meziyetlerdo bulunduğundan tabiatiyle umumî bir çekememez- lik karşısında kalmıştı. Bu husus-
ta bir iki misal vermek, hem bu
büyük adamın ne kadar güçlük- lere maruz kaldığını, hem de bu na dair devrin psikolojik vaziye tini gösterecektir;Bir vakitler, Sultan Abdülme- cid’in en ziyade itimadını kaza - Banlardan biri olan Damat
ve Se
rasker Sait Paşa. Mustafa Reşid Paşa aleyhtarlarının âdeta reisli ğini üzerine almıştı. Bunlar, bir taraftan Reşid Paşanın icraatını baltalamağa çalışırlarken; diğer taraftan kendisini hem Padişah, hem de halk nazarında küçültme ğe çalışıyorlar; tiirlii türlü entri kalar çeviriyorlardı! Hattâ bir gün Sait Paşa. Sultan Mecid’e hiddet li bir lisanla:“ Bu adam, Cumhuriyet ilân e- decek; saltanatın elden gidiyor!...
Daha ne duruyorsun?.,, diyerek Reşid Paşâ aleyhine Padişahı kış kırtmış ve Paşayı SadrazamliKtan azlettirmeğe muvaffak olmuştu Maamafih Padişah, çok geçmede-. Paşayı yeniden ış başına getirm e ği devlet menfaatine uygun bul - muştu. Bundan başka Reşid Pa şa, Tophane Müşiri Damat Fethi. Giritli Mustafa Naili, Damat Meh met Ali ve daha sonraları kendi yetiştirmesi Ali Paşaların da şid detli tenkidine maruz kalmıştı. Bunlar arasında Giritli Mustafa Naili Paşa ile olan geçimsizlik en şiddetli şekilde tezahür etmiş, hattâ bir aralık devletin haricî siyasetine, Fransa ile aramızdaki münasebete bile tesir edecek bir hal
almıştı. Mustafa Reşid
veGi
ritli Mustafa Naili Paşalar ara - sında rekabetin dikkate şayan bir vak’ası da şu şekilde cereyan et mişti:Sadaret makamını işgal -den bu iki Vezirin Emirgân’daki vali
ve arazileri birbirine bitişikti.
Reşid Paşa komşusu Giritli Mus tafa Naili Paşanın bahçe duvarını yıktırarak arazisine tecavüz etti ğinden dolayı Meclisi Vâlâda Gi ritli aleyhine dâva açmıştı. Reşid Paşa, bu dâva ile. aynı zamanda, - İçtimaî mevki ve vaziyeti ne o- lursa olsun - herkesin hakkını ancak mahkeme yolu ile arama ğa mecbur olduğuna ve bu suret le vücuda getirdiği ıslahatın tat bikine bir örnek daha vermek is tiyordu.Nitekim dâva günü her iki V e zir, Meclisi Vâlâdaki yerlerine geçmişler ve evvelâ Reşid Paşa, dâvasını izah etmişti. Bundan sonra Meclis Reisi Yusuf Kâmil Paşa, Giritli Paşaya sual sormağa başlayınca Muştala Naili Paşa re ise hitaben hiddetle: “ Arapkirli, Arapkirli! Beni isticvap mı edi - yorsun ? Bu senin haddin değil dir!,, deyince Yusut Kâmil Paşa da cevap vererek “ Memuriyetim icabmca hem hal kim, hem de vazifemdir!,, diye mukabelede bu lunmuştu. Fakat Mustafa Naili hiddetle terketrr. şti Bilâhara Meclisi Vükelâ karariyle
usul Kâmil Paşa ya tarziye vermesi istenmişti.
Bununla beraber Reşid
Pasa
sonraları Mustafa Naili Paşa ile zıddiyet halinde 1 almağı doğru bulmamış ve bir gün akşam üze ri, BabIâli’den çıkınca doğruca Mustafa Naili Paşayı konağında ziyaret ederek birlikte yemek yemişlerdi. Bu, aralarındaki iğbira
-rın zail olmasını temin etmişti..* * *
Mustafa Reşid Paşa ile rekarv- lin yalnız kendi yaşıtları ile' teğil bu arada ŞRkirdi Âli Paşaya da şâmil olduğunu görüyoruz. Âl: Paşa, Reşid Paşaya son derece hürmetkar ve hattâ merbut bu - lunduğıı halde sonraları - bazı a- ra bozucuların tesiriyle - münase betleri dostane olmak mahiyetini oldukça kaybetmişti. Âli Paşanın Padişaha karşı R-sid Paşanın İc
raatını tenkit etmesi ve bıımı bizzat Hünkârın Reşid Paşaya bildirmesi; diğer taraftan Kırım muharebesinden sonra Paris'te toplanan sulh konferansına işti râk eden Âli Paşanın konferans - - tâki politikasının Reşid Paşa ta - rafından şiddetle tenkit edilmesi, bu karşılıklı anlaşmazlığı doğur - muştu. Bununla beraber Âli Paşa âdeta kendisine efendi telâkki e t tiği Koca Reşid Paşaya ölünceye kadar tazim ve hürmette kusur etmemişti.
Siyasi rekabet ve geçimsizlikler bu suretle yalnız Tanzimat d evri nin ricaline münhasır değildi: (iç rek Sultan Aziz, gerekse Sultan Abdülhamid zamanlarında Sada ret, Hariciye Nazırlığı, Seraskerlik vesair vükelâlık mevkilerini işgâl eden devlet ricali ■ arasında da mütemadiyen göze çarpıyordu, hattâ bunun tesirleri Meşrutiyet senelerine kadar devam etmişti. Meselâ İkinci Abdülhamid devri - nin ve Meşrutiyet senelerinin ma ruf Sadrazamlarından bulunan Sait ve Kâmil Paşalar aralarında ki rekabet o kadar ileriye gitmiş bulunuyordu ki. bunun- gizli ıtu- paklı bir tarafı kalmömıs s'e biz zat Padişah - ikinci Meşrutiye'in ilânı sıralarında kendi alevhinde bil- ittifak hasıl olmasın diye bu anlaşmazlıktan istifade ederek Kâmil
Paşayı
SaitPaşanın
reisli ği altındaki Vükelâ Hevetine sok muştu.Tanzimattan sonraki politika ve idare sahasında görülen siyasî re kabet, yalnız bu ihtirasla kıvra - nanlaı-ın şahsî vaziyetlerine mün
hasır kalmış olsaydı
tarih,o ka
dar ehemmiyetle, bu mevtnu ele almak lüzumunu hissetmezdi. Fa kat gönüllere hâkim olan ‘ hıısı- cah,. devlet muamelât ve siyase tine türlü türlü surette miiess.r olmuş; devlet ve millet menfaat lerini çiğneyerek memleket çc-kbüyük
zararlara maruz kalmıştı.Yakın tarihimizin bu bakımdan araştırılıp incelenmesi, elbette, cok faydalı neticelerin elde edil - meşine yarayacaktır.
Mehmed Reşid