• Sonuç bulunamadı

Huber Köşkü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Huber Köşkü"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Huber Evi ana binaları, Tarabya koyunun güneyinde Yeniköy-Tarabya yolunun denize doğru yumuyak bir kıvrımla döndüğü noktada » ve yoldan 5 metre kadar yükseltilmiy bir set üzerine yerleytirilmiytir.

The main building o f the Huber house stands high above. the

Yenikoy-Tarabya road where it makes a gentle turn towards the

' l l

I I

m m

(2)

-T T —

^èrO

b'hT-Huber ailesinin silah komisyonculuğundan kazanılan servetiyle yaptırdığı bin­

dir incelikle bezenmiş köşk, I. Dünya Savaşı’ndan sonra defalarca el değiştirdi,

1985’te kamulaştırıldıktan sonra Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edildi.

By A F İF E B A T U R Photos M A N U E L Ç IT A K

Yıldız Mütenewi Maruzat Evrakı X. cildinde 197/145 no ile kayıtlı “Karlsruhe Fişenk ve Kolonya Müşterek Barut Fabrikalarının Dersaadet’teki vekilleri Huber Biraderler tarafından verilen takririn tercemesi hak- kındaki Seraskerat” yazısı, Huber’lerin kimlik belgesi sayılır. Huber kardeşler, İstanbul hükümetinin silah alımında en büyük paketlerden birini oluşturan ve sonraları firma adıyla anılacak olan Mauser tüfekleri­ nin pazarlama ve ithalatını gerçekleştiren bir temsil­ cilik işini yürütmekteydiler. Huber’lerin 1890’lı yıllarda Mauser Kuruluşlarının temsilciği ile başlayan ticari faaliyeti, yüzyıl başında Krupp Kuruluşları temsilciliğini de kap­ sayan geniş bir hacme ulaşmıştı.

Huber’lerin İstanbul’daki faaliyetleri­ nin çapı ve çeşitliliği gazetelerde sık sık karşılaşılan haberlerinden bile iz­ lenebilmektedir. Örneğin 2 Haziran 1900 günkü Moniteur O riental’de “Masion Krupp’un temsilcisi M. Hu­ ber ve mühendisi M. Masche, Bahriye Nezareti’ne gittiler. Cenova’da onarıl­ makta olan sekiz zırhlının silahlandırıl­ ması konusundaki görüşmelere devam edildi” haberi yer almaktadır; veya “Tersa- ne’deki Mauser tüfekleri fabrikasının üstünde kurulmuş olan cerrahi aletler atölyesinde Ha- midiye Kliniği için 25 takım alet imal edildi” haberinden Mauser tüfeklerinde yerli imalata geçildi­ ği öğrenilmektedir.

Huber’lerin İstanbul’daki varlığı yalnız işleriyle sınırlı değildir. Huber’ler, 19- yüzyıl sonunda, yukarı Boğa­ ziçi yüksek sosyetesi olarak anılan ve çoğunluğunu İstanbul’da yaşayan yabancıların oluşturduğu çevre­ de tanınmış, seçkin bir ailedir. O yılların özellikle

I n the Ottoman military archives is a document entitled “Translation o f a report presented by the Huber brothers, representatives in Istanbul o f the Karlsruhe Rifle a nd Köln Combined Gunpowder Factories”. During the last decades o f the Ottoman Empire the two Huber brothers, Joseph and Baron Auguste, amassed a fortune from sales o f Mauser rifles to the Ottoman government in Istanbul. The Hubers became representatives o f the M auser Companies in the 1890s and went on to rep­

resent the Krupp Corporation at the turn o f the century.

We can follow the extent and diversity o f the Hubers' activities in Istanbul fro m freq u en t news items in the press o f the time. For example on 2 J u n e 1900 M o n iteu r O riental reported that, “M. Huber, represen­ tative o f Maison Krupp a n d his engineer M. Masche visited the Naval Ministry, where they contin­ ued negotiations concerning arma­ ments fo r the eight war ships being repaired in G enoa.” From the same article we also learn that Mauser rifles were now being manufactured locally: “At the surgical instruments workshop set up over the Mauser rifle factory at Tersane, 25 sets o f instruments have been manufactured fo r the Hamidiye Clinic. ”

The Hubers were not only prominent figures in the city’s business circles, but the leading lights o f Istanbul’s foreign high society at the end o f the 19th century. The French language press in particular covered their social activities in detail. On 14

Alfred Krupp

The grand bouse built in Istanbul in the late 19th century by the German

Huber fa m ily with a fortune earned from arms dealing is today the official

Istan bul residence o f the Tu rkish Presiden t.

A GERMAN STATELY HOME

O H t h e

BOSPHORUS

15

(3)

Huber Evi, bir sarav özeni ve günümüzde inanılması zor b ir estetik arayışı ile biçimlendirilmiş, zaman içinde yaşam gereksinmelerine göre zenginleştirilmiş b ir çev­ renin adı aslında. / The Huber house is palatial in concept and designed w ith exacting attention to detail and aesthetic form.

Fransızca gazetelerinde Huber’lerin yaşamına ilişkin birçok ayrıntı haber olarak yer almaktadır. Örneğin 14 Şubat 1893 tarihli Moniteur Oriental’de M. ve Mme. Huber’in Pazar günü mevsimin en parlak balo­ sunu verdiği; maskeli ve kostümlü baloda Mile. An­ ne Huber’in “pierrette” kıya­

feti giydiği, (...), saat 02’ye kadar süren danstan sonra muhteşem bir “souper” ile devam e d e n eğ le n c e n in 04’te bittiği anlatılıyor. Ha­ berler genellikle renkli ay­ rıntıları da içeriyor: “Karna­ val b a lo su n d a (27 Şubat 1895) Mile. Anne Huber’in avangard m oda uyarınca simle işlenmiş kırmızı kadi­ feden İspanyol kaçakçısı m odelindeki giysisi” veya “Mme. Jo se p h H u b e r’in pembe renkli domino kıya­ feti” gibi. Huber’lerin Selam­ lık Resm-i Alisine katılmala­ rı; Avrupa’ya gidiş ve dö­ nüşleri; Avrupa’daki konak­ lamaları, Carlsbad tatilleri sık karşılaşılan haberler ara­ sında. Krupp ve Mauser

ha-February 1893, fo r example, Moniteur Oriental reported that M. a nd Mme. Huber had given the grandest masked ball o f the season the previous Sunday, and that Mile. Anne Huber had worn a Pierette costume. The dancing lasted un til two o ’clock in the morning after which the guests were served a sp len d id supper a n d departed at fo u r o ’clock in the m orning. Press reports were fille d with colourful detail. A news item tells us that, “At the carnival ball on 2 7 February 1895 Mile. A n n e H uber wore the cos­ tume o f a Spanish smuggler

made o f red velvet embroi­ dered in silver in a v a n t

garde fashion, ” while Mme. Joseph Huber wore a “p in k d o m in o o u tfit”. We also learn about the Huber fa m i­ ly’s attendance at the imperi­ al selamlik procession, their com ings a n d goings to Europe, the places they visit­ ed, th eir holidays in Carlsbad, and the magnifi-16

(4)

18

S K Y L IF E T E M M U Z J U L Y 1 9 9 4

bellerinin gerisinde kal­ sa da kordiplomatiğin önde gelenlerine veya Pera sosyetesine verilen büyük akşam yemekleri veya görkemli partiler hep yazılıyor. Yine ga­ zete le rd e n Mme. Hu- ber’in 8 Mart 1900 tari­ hinde Sultan tarafından ikinci dereceden Şefkat Nişanı, Joseph Huber’in de 28 Mayıs 1900’de ikinci dereceden Meci­ diye Nişanı ile onurlan- dırıldığı öğreniliyor. Ai­ lenin diğer üyelerine de

nişanlar veriliyor: 5 Eylül 1899’da Kont Rodolphe Schönfeld’e ikinci dereced en Mecidiye; Kontes Schönfeld’e Şefkat Nişanı; 6 Mart 1900’de Münih Üniversitesi’nden Prof. Huber’e üçüncü dereceden Mecidiye Nişanı veriliyor.

Kısaca, ailenin zengin ve seçkin bir yaşam biçimi ol­ duğu açık. Özellikle Mme. Huber, çok ilginç bir kişi­ lik olarak çiziliyor: “...tüm zerafet ve görünüş rekor­ larını kıran ve göziipek

b ir binici olan Mme. H uber, üniform alı ve başında silindir şapkalı atlı uşağıyla gezen tek hanımdı. Sert görünüşü­ ne ve sütu n başlığını andırır yüzüne karşın, Madame Huber, yasal eşlerin belki de en ağır­ başlısıydı. H erkesten uzak, soylu, atlarının ortasında yaşıyordu.” Silah ticaretinin ve silah k o m is y o n c u lu ğ u n u n her dönemde ve her ül­ kede büyük servetlere dönüşen bir uğraş oldu­ ğu sır değil. Hubeı’lerin serveti de, Huber Evi’ne yansıyor.

Malikâne olarak adlan­ dırılması daha yerinde sayılacak olan H uber Evi’ni ve sahibini, Said N. Duhani “Krupp Fir­ m asının son d erece güçlü, elçinin yazlık ko­ n u tu n d a n bile daha lüks bir ‘castel’e sahip olan temsilcisi”

benzet-cent dinners and par­ ties which they gave fo r members o f the diplo­ matic corps and other eminent figures o f Pera society. Mme. H uber _ was presented with a seco n d class Şefkat m ed a l on 8 March 1900 a n d Joseph H uber by a second class Mecidiye medal on 2 8 M ay 1900 by Sultan A b d ü lb a m id . Other members o f the fa m ily were similarly honoured: C ount Rodolphe Schönfeld with a second class Mecidiye and Countess Schönfeld with a Şefkat medal on 5 September 1899 a nd Professor Huber o f Munich University with a third class Mecidiye medal on 6 March 1900. In short this aristocratic and wealthy family enjoyed an enviable lifestyle in their adopt­ ed homeland.

Mme. Huber appears to have been a formidable lady, who according to a contemporary “was o f exemplary elegance in all respects a n d a fearless equestrienne, the only woman to ride on horseback accom ­ p a n ie d by her u n i­ form ed a nd tophatted footman . With her for­

bidding countenance Mme. Huber was with­ out doubt the most dig­ nified o f the wives in the foreign com m uni­ ty. She preserved a for­ m al d ista n c e fro m everyone else, prefer­ ring to devote herself to her purebred horses. ” The Huber house was described by Said Naim D u h a n i in the following words: “The extremely powerful rep­ resen tative o f the Krupp firm possessed a ‘castel’ (small chateau) surpassing the ambas­ sador’s sum m er resi­ dence in m a g n

ifi-Huber Evi, ifi-Huberlerin, bahçesi, çiçekleri, ağaçlan, heykelleri ile binbir incelikle yarattıkları özel b ir çevre. / The Hubers spent a fortune on creating a place of outstanding beauty, adorned with flowers, trees and statues.

(5)

mesi ile tanıtıyor. Duhani’nin ‘casteP (küçük şato) benzetmesini yalnız evin kendisi değil, içinde yer al­ dığı yerleşim bütünü olarak da hak ediyor. Gerçek­ ten de ev, bu ‘casteP dışında ikincil servis yapıları, iki küçük şale, bir sera ve Boğaz’a inen yamacın tü­ münü içine alan 64 bin metre karelik büyük bir ko­ ruluktan oluşan bir malikânedir. Önceki sahipleri Er­ meni kökenli Düzoğlu ve Tıngıroğlu ailelerinden sa­ tın alınan arazi üzerindedir.

Huber Evi ana binaları, Tarabya koyunun güneyinde Yeniköy-Tarabya yolunun denize doğru yumuşak bir kıvrımla döndüğü noktada ve yoldan 5 metre ka­ dar yükseltilmiş bir set üzerine yerleşmiştir. Bu to- pografik pozisyonu, yapıya, koruluğu fon olarak alan etkileyici bir pers­

pektif kazandırmaktadır. Huber Evi, birbirine ek­ le n e n iki b in ad a n oluşan rezidans bölümü ile bunun kuzeyinde bu­ lu n an ve o da büyük özenle tasarlanıp inşa edilmiş' bir ahır ve ara­ b alık b ö lü m le rin d e n olu şm ak tad ır. G eride y ük selen k oruluk ise, İngiliz bahçesi konsepti- ni yansıtan doğal ve pi­ toresk düzenlemesi, nişli ve grottolu setleri ve ço­ ğunluğunu çok değerli ağaçların o luşturduğu bitki örtüsüyle Boğazi­ çi’nin en önem li yeşil alanlarından biridir. S. Naim D uhani, M. Hu- ber’in “eski Harbiye Na­ zırı Serasker Rıza Paşa’dan (Vaniköy’de) ve eski Şeyhülislam Ce- m aled d in E fen d i’den (K uruçeşm e’de) örnek alarak, o tarihlerde Bo- ğaz’ı yeniden ağaçlan­ dırma işine giren ilk üç

kişiden biri” olduğunu yazmaktadır. Bahçe, görkemli bitki örtüsü ve pitoresk yapı öğelerinin yanı sıra İs­ tanbul’un günümüze özgün durumuyla kalabilmiş en önemli heykel örneklerine sahiptir. Herbiri ayrıca etüd edilmeye değer plastik ve stilistik özellikler taşıyan bu heykellerin kimin yapıtı olduğu ne yazık ki bilinmemektedir. Bu plastik yapıtlar arasında en ilgili çekici parçalardan biri Art Nouveau üslubunun karakteristik çizgilerini yansıtan bir çeşme düzenle­ mesidir.

Huber’ler, I. Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’u terk

cence.” D uhani’s choice o f the word ‘castel’ is as appropriate fo r its imposing grounds and position as fo r the house itself. Apart from the main resi­ dence, there are extensive outbuildings, two small chalets, and a conservatory set in a 64,000 m2 park spilling down the hills o f the Bosphorus.

The land fo r the house was purchased from the Armenian Düzoğlu and Tıngıroğlu families. The m ain building o f the Huber house stands high above the Yeniköy-Tarabya road where it makes a gentle turn towards the sea south o f Tarabya. This elevated position lends an impressive perspective to the building set against the woodland behind. Consisting o f two adjoining buildings, the Huber house also has an elabo­ rately designed stable block a n d carriage house to the north. The picturesquely landscaped park which rises behind,

displaying the fa sh io n ­ ably natural character o f the English garden, has terraces a d o rn ed with niches and grottos a n d is p la n te d with many valuable spieces o f trees. Said Naim Duhani wrote that M. Huber fo l­ lowed the example o f for­ mer Turkish war minis­ ter and commander-in- c h ie f R ıza Paşa in V aniköy a n d fo r m e r şeyhülislam Cemaleddin Efendi in Kuruçeşme in reforestation o f his estate on the Bosphorus. The garden is noteable not only fo r its magnificent a rra y o f p la n ts a n d ch a rm in g stru c tu ra l devices, but also fo r the most im portant collec­ tion o f sculpture remain­ ing in situ in Istanbul. Unfortunately the sculp­ tor’s identity has never been discovered, although in form and style these pieces are undoubtedly the work o f an accomplished artist. One o f the most interesting is a carved fountain with a typical Art Nouveau composition.

The Hubers left Istanbul at the end o f World War I. Upon the death o f M. Huber, former Ottoman minister o f finance Necmeddin Molla travelled to Augsburg where the fam ily was living to purchase the house in Istanbul. Subsequently it was sold to

Huber Evi üç aramada tamam lanm ij. Son ekleri R. D'Aranco tasarlamış./ The Huber House was built in three stages, the final additions designed by the famous Italian architect D’Aronco.

(6)

etti. M. Huber’in ölümü üzerine, eski Maliye Nazırı Necmeddin Molla, ailenin bulunduğu Augsburg’a gi­ derek evi satın aldı. Ev, daha sonra Mısır Prensesi Kadriye Hanım’a satıldı. Prenses de Mısır’a dönerken evi, Nötre Dame de Sion Sörleri’ne sembolik bir üc­ retle bıraktı. 1973 yılında Boğaziçi inşaat ve Turizm A.Ş’nin eline geçen yapı 1985 yılında kamulaştırıldı. Günümüzde Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak kul­ lanılan Huber Evi, kanımızca ve elimizdeki belgelere göre en az üç aşamada gerçekleştirilmiş görünmek­ tedir.

ilk yapı, kıyıya paralel olarak kuzey-güney doğrultu­ sunda yerleştirilmiş, kagir bodrum üzerine ahşap strüktürlü bir büyük konaktır. 1860’lı yıllardan başla­ yarak yaygınlaşan Oryantilist eğilimlerin çizgisi üze­ rinde gelişen ve yüzyıl sonunda özellikle yalı ve ko­ naklarda İsta n b u l’a

özgü bir üslup özelli­ ği kazan an tasarım anlayışının görkemli örneklerinden biridir, ikinci aşamada bu ilk yapıya aynı zamanda Saray ikinci mimarı da olan tanınmış Ital­ yan mimar Raimondo D’Aronco tarafından bazı ekler yapılmıştır. Bunlar, doğu ve ku­ zey ce p h ele rin d e k i girişleri, balkon ve benzeri Boğaz rüz­ garlarına açık mekan­ ları daha korunaklı y apan ek lerd ir. Bu eklerden biri İstanbul

Art Nouveau’sunun en önemli ve güzel örneklerin­ den olan çiçeksi desenli vitrayıyla kuzey girişindeki rüzgarlıktır. Bir başka ek, büyük orta holün üstünü örten vitray çalışmasıdır.

Üçüncü aşamada yapının güney kanadı gerçekleşti­ rilmiştir. Yine R. D’Aronco tarafından tasarlanan, heykelsi öğelerle yüklü ve Art Nouveau bezemeli bu bölüm, bahçe ve setlerin düzenlenişi ile Huber Köş­ kü, günümüze ulaşan görünümünü edinmiştir. Huber Evi, bir saray özeni ve günümüzde inanılması zor bir estetik arayışı ile biçimlendirilmiş, zaman içinde yaşam gereksinmelerine göre zenginleştirilmiş bir çevrenin adı aslında. Yalnız bir bina değil. Silah komisyonculuğundan kazanılmış bir serveti aklama­ sına Baron Auguste Huber’in ve gerçek bir amazon olduğu bilinen Mme. Huber’in, bahçesi, çiçekleri, ağaçları, heykelleri ile binbir incelikle yarattıkları çok özel bir çevre. İstanbul’u dünya kenti yapacak kültür zenginliklerinin hâlâ var olduğunu gösteren

ve korunan bir çevre. •

22

S K Y L IF E T E M M U Z

the Egyptian princess, Kadriye Hamm, who upon her return to Egypt sold the house to the order o f Notre Dame de Sion at a nominal price. In 1973 the building was purchased by a Turkish compa­ ny, and in 1985 was nationalised. It is now used as the official presidential residence in Istanbul. The H uber house is p a la tia l in concept a n d designed with exacting attention to detail and aes­ thetic form. It appears to have been built in at least three phases, as confirmed by existing documents. The first building was a large mansion aligned in a north-south direction overlooking the Bosphorus shore consisting o f a timber superstructure over a masonry basement.

It is a magnificent example o f the orientalist style o f architecture which emerged in the 1860s and

crystalised in the affluent houses and waterfront yalis o f Istanbul towards the end o f the century. Additions were later

made to the original b u ild in g by the fa m o u s Ita lia n architect Raimondo d ’Aronco, who designed numerous projects f o r the O ttom an su lta n s. These in c lu d e the porches in the east a n d north facades, a balcony and other open stru ctu res linking the building to its environs while providing shelter from the Bosphorus winds.

The third phase o f construction was the south wing, again designed by D ’Aronco, with a pre­ d o m in a n c e o f sculptoral elem ents a n d A rt Nouveau decoration. The flo ra l stained glass screen in the north porch is one o f the loveliest examples o f this style in Istanbul.

The stained glass skylight over the large hall and the landscaping o f the garden also date from this period.

As if vindicating the arms dealing which was the source o f the fa m ily ’s wealth, Baron Auguste Huber and his amazonian wife Mme. Huber spent a fortune on creating a place of outstanding beau­ ty, adorned with flowers and trees, statues and a thousand and one other refinements in both house and garden.

The Huber house is remarkable in having been preserved in virtually its original state.

J U L Y 1 9 9 4

Günümüzde Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak kullanılan evin denizden görünümü. / The house built for the Huber family and now the official presidential residence in Istanbul

Referanslar

Benzer Belgeler

The first literature review is on colonial discourses, the second one is on the responses of the Ottoman visitors of Europe, the third one is on the Ottoman travelers’

uzakla§tırdıklanna pi§man oldular ve Mevlana'dan Şems-i Konya'ya dönmeye ikna etmesini istediler. Mevlana'nın oğlu Sultan Veled Şems-i Tebrtzi'yi geri getirmek

INCOME (-) EDUCATION (-) NORTH- NORTH EASTERN PART OF THE CITY SUBORDINATE CLASS POSITION Unskilled service workers Manual workers Artisan and informal DISADVANTAGEOUS Low level

H 3 : Yeni TTK’nın “İç denetim” ile ilgili düzenlemeleri hakkında bilgi sahibi olma ile bağımsız denetim açısından uygunluk denetimi boyutunu oluşturan ifadelerin

I/R+Mel grubu (n=7): Gruptaki tüm hayvanlara 25 mg/ kg dozunda melatonin i.p olarak enjekte edildi ve enjek- siyondan 30 dakika sonra hayvanlar 45 dakika iskemiye sokuldu, iskemiden

The lasting legacy of Ottoman Tripoli during the sixteenth century was the slave trade between Bornu and Tripoli, the penetration of the trans-Saharan trading system, Ottoman trade