YENİ YAYINLAR
T 7 T
¿rgrftl
....
" . "...
îki kitap üzerine
“Meddahlık ve Meddah Hikâyeleri", Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun in celem esi, T ü rk iy e İş Bankası Kültür Yayınla rı, 1977.
Özdemir Nutku, daha önce C um huriyet ga z e te si S a n a t - ’ Kdebiyat sayfasında yayımla nan (3 Eylül 1977) 'TKT'deki Meddahlık'' adlı yazısında, ra mazan dolayısıyla televizyonda gösterilen meddahlık gösterile rine dokunuyor, bunların "b ir kaç tip ve şive taklidini içeren mukallitlik "ten öte gitmediği ni; bunlarda, sinema tekniğinin kolaylıklarından yararlanıldığı, ayrıca "makyaj ve giysi kulla nıldığı için de meddahlık sana tının temel niteliğine aykırı bir çalışma" olduğunu söylüyor du. Asıl eleştiri ise, bu çalış maların "çağdaş bir içeriğinin” olmamasıydı. Bütün bunların temel nedeni, meddahlık ko nusundaki bilgi noksanlığı, ko nu özerinde geniş kapsamlı a-raştırmaların yapılmamış ol ması. eldeki az sayıda inceleme ve araştırmadan da gereği gibi faydalanılmamış olmasıydı.
Nutku’nun “ Meddahlık ve Meddah Hikâyeleri” adlı geniş kapsamlı, gerçekten çok titiz ve sabırlı bir çalışma ürünü o-lan incelemesi, bu ao-landa bü yük bir boşluğu dolduruyor. Kitabın sonuna eklenmiş olan, eski yazmalardan ve çeşitli kaynaklardan toplanmış 18, 19 ve 20. yüzyıla ait 22 özgün meddah hikâyesi ile 10 meddah taklidi, 14. yüzyıldan bu yana saptanan meddahların ad liste si ve 22 özgün resim, konu üze rinde gereç çalışmasına da ola nak sağladığı için ayrı bir değer taşıyor. Bu özgün metinler ü-zerinde durmayı daha sonraya bırakarak Nutku'nun incele mesine dönelim.
özdemir Nutku, bir önsöz ve girişten sonra konuyu, Meddahlığın Tarihçesi, Med dahlık Olgusu, Meddah Hikâ yeleri, Meddah Taklitleri ve Sonuç bölümleri altında inceli yor. Yazmaları, ses şeritlerini, gezi günlüklerini ve anıları, monografileri, yardımcı yapıt ları ve makaleleri içeren çok zengin kaynaklara dayanilarak yapılan araştırm a, meddahlı ğın tarihsel kaynağı ve gelişi minden meddahların nitelikle rine, tekniklerine ve tavırları na, meddah hikâyelerinin anla tıldığı kahvehanelerin ve seyir
cilerin betimlenmesine, hikâye lerin kaynaklarına, yapısal ö-zelliklerine, dramatizasyonları-na kadar inen çeşitli konulan kapsıyor.
Meddahlık ve meddah hikâ yeleri, her ne kadar ilk kayna ğını, bütün ulusların gelene ğinde var olan hikâye anlatma sanatında buluyorsa da, temel de dramatik bir sanat türüdür. Toplumların gelişimindeki çe şitli tarihsel, toplumsal, coğra-fik ve ekonomik etken, ilkel sa natların temelini oluşturan şiir - hikâye - müzik - dans öğeleri ne tarih içinde, toplumlara göre değişen farklı gelişim yolları açmakta, kimini ön plana geçi rirken, kimini bir süre için de olsa gölgede bırakmaktadır, örneğin, bizde meddahlığın 20. yüzyılın başına kadar işle vini sürdüren canlı bir sanat türü olmasına karşın, batı top-lumlarmda hikâye anlatma ge leneğinin, daha gelişmiş sanat türleri -tiyatro, sinema, vb.- i-çinde erimesi ve çeşitli sanat türlerine kaynaklık etmesi bu nu gösterir. Nutku şöyle dile getiriyor bunu:
"H ikâye anlatma geleneği, Avrupa’da da vardı. Ancak Avrupa kültürünün temel di reklerinden birini oluşturan ti yatro, -Avrupalılar daha çok dışa-dönük ve gözle yönelen bir seyirci ve dinleyiciği toplulu ğu olduklarından- genişleyip güç kazanınca hikâye anlatımı nın yerini tutm uş, hikâye an latma sanatı sonradan sinema nın da gelişiyle hemen hemen yok olmuştur. Oysa daha çok mistisizmin ve içe-dönüklüğün özellikleriyle donanmış olan Doğu'da hikâye anlatma sanatı bugün de sürebilmektedir.” (s. 5).
Bu mistisizmin ve içe dö nüklüğün de temelinde yatan ayrı tarihsel - toplumsal - eko nomik koşulların oluşturduğu ayrı toplum biçimleri çeşitli sa nat türlerinin gelişimini ayrı yönlerde etkilemiştir.
Bu yönden, meddahlar ve kıssahanlar, âşıklar okudukla rı, anlattıkları şiir ve hikâye lerle, bir dönemde, “ edebiyatı halka ulaştu-mada etkin aracı lar” olmuşlar, bir bakıma hal kın şiir, hikâye, tiyatro gerek sinimini karşılamışlardır. B ü tün bu sanat türlerinin ilkel tiplerinin, uzun süre birbiriyle karışmış durumda, ozanlarda, bakşılarda, âşıklarda, meddah larda, kıssahanlarda sürmesi
de bunu gösterir. Ne var ki, bugün sanat ve edebiyatımızın gelişmiş, ayrı özellikler kazan mış türlerini tarihsel gelişimleri içinde incelerken, bu karmaşık görünümü kurcalamak, benzer özelliklerden çok ayrılıklar üze rinde durmak gerekecektir.
örneğin, özdemir Nutku’ya göre, ” ... meddahlık, halk ede biyatından çok, Türk halk ti yatrosunu ilgilendiren bir alan olarak kabul edilmelidir” (s. 87). Çünkü, yapısal nitelikle riyle “ halk hikâyesi, âşık’ın anlatım biçimi (saz ve türkü lerle) içinde, ayrıntılarda dra matik olsa bile, genel gelişimi içinde anlatıcı - dinleyici esteti ği açısından dramatik öğenin karşıtı olan epik öğeyi kapsar. ” (s. 87). Ayrıca, yazara göre, halk hikâyeleri olayları ve kişi leri idealleştirirken, meddah hikâyeleri gerçekçi bir tutum gösterir; halk hikâyelerimizde, anlatıcı sanatçının getirdiği süsleyici açıklamalar meddah hikâyelerinde yoktur; bunun yerini, çok kişi ve bol olay ile kişisel ilişkiler ve bu ilişkilerin taklidi alır.
Bütün bunlara karşın ve Nutku’nun “ meddahlığın daha çok Türk halk tiyatrosunu ilgi lendiren bir alan olduğu" dü şüncesini de yadsımaksızm, Türk hikâye sanatının kökenle rini araştırırken Türk halk hi kâyeleri kadar, en azından hi kâye metinleri ve tipler yönün den meddah hikâyelerinin de gözden uzak tutulmaması ge rektiği kanısındayım ben. Y a zarın şu gözlemi de bu kanıyı desteklemektedir:
“ X I X . Yüzyılın ikinci yarı sındaki hikâyecilik ve bir bö lüm meşrutiyet hikâyeciliği her ne kadar güçlü bir Fransız ede biyatı etkisi altındaysa da Ja-cob, bu hikâyelerin çoğunun kaynağı olarak meddah hikâ yelerini görür. Paul H om , Ah met Mithat'ın ilk romanlarını usta bir meddah gibi yazdığını ve özellikle Şemsettin Sâmi’nin “T a l a t v e F ıtn a t” ta konuşma örgüsü, şiveleri kullanma ve ysp'sal özellikleri açısman bir meddah metnine benzediğini belirtir." (s. 108).
Nutku'nun, meddahlığın ta rihsel kökenlerine ayrıntılı ola rak inen ve meddahlığın Arap-lardan almma bir tür olmadığı nı, "Türk meddahlarının Arap etkisinden çok kendi toplumla-nmn kültür birikimleriyle geliş
tiklerini" gösteren incelemesi nin ve incelemenin sonuna ek lenen özgün meddah hikâyele rinin ve meddah takitlerinin, ti yatro kuramı ve tiyatro tarihi yönlerinden yararlılığının ya nında güncel değeri ne oacak-tır? Yazar şöyle yanıtlıyor bu soruyu:
“ Meddahlık sanatının bir değerlendirmesini yaparken, bunun kaynağı ve gelişimi ile yetinmek yararsız olur. P-u de ğerlendirmede, kanımızca, en ö- nemli konu, bugün için med dahlık nedir, ne olabilir ya da ne olmalıdır soruları yanıtlan ile ortaya çıkabilir. Bu önemli halk gösteri sanatının çağdaş değerlendirmesi nasıl yapıla caktır? Bu kitapta ömek olarak verilen hikâyelerden ve taklit lerden de anlaşılacağı gibi, meddahlığı müzelik durumuyla bugüne aktarmak işlevsiz ve yanlış bir çaba olur. Bu bilgi ler, ancak çağdaş dünya görü şünün ve uygarlık aşamasının ı-şığında d eğerlendirildikleri tak d ird e, çağ d aş Türk m eddahlığı da d oğab ilir. Bunun için de her şeyden önce içerik ve bu içeriğin doğurduğu biçim üzerinde durmak gere kir” , (s. 176).
Ne var ki, daha çok 18 ve 19. yüzyıllara ait olan meddah hikâyelerinin dilinin, bugün yalnızca genç kuşağın değil or ta kuşağın bile okuyup anla yamayacağı denli eski oluşu, bunlardan beklenen yararı a-zaltıyor. örneğin, Fransızca bir kaynaktan çevirilerek veri len, 18. yüzyılda Meddah He kim Ali tarafından anlatılan “ Sâdâbâd'ın ölü Kadını” hikâ y e si, m eddah hikâyelerinin masallara yaklaşan özü ve içe riği üzerine açık bir fikir verir ken, öteki hikâyelerin dillerinin bugün anlaşılmayacak derece de eski oluşu, hikâyenin biçim sel özelliklerinin olduğu kadar, çoğu yerde içeriğinin de anla şılmasını olanaksız kılıyor.
Bu kadar büyük çabalar harcayarak, böyle yararlı ve yetkili bir yapıt ortaya koymuş olan özdemir Nutku’dan,
hikâ-1 elerin bugünkü dille sadeleşti-rilmelerini olmasa bile, anlaşıl malarını kolaylaştırmak ve hi kâyelere işlev kazandırmak ba kımından, metinlere, bugün hiç anlaşılmaz olan sözcükler için olsun küçük birer sözlük ekle mesini istemek çok mu olurdu, diye düşünüyor insan.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi