• Sonuç bulunamadı

Boğaziçinin balık avcılığı alemleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boğaziçinin balık avcılığı alemleri"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

=

Tarihçi gözile Boğaziçi

n

Boğaziçinin balık

avcılığı âlemleri

Zamanın paşaları, ricali şûrayı devlet âzafarı, zenginler

ve molla beyler; bilhassa lüfer mevsia inde;

sandallarına atlar, Boğazda balığa çıkarlardı

Yazan:

'

S. Çapanoğlu j

JOoĞAZIÇlNDEN, onun la n hinden gezme yellerinden, eski eğlencelerinden, siyasî olayla­ rından, sularından, yalılarından, Bo gazda söylenen nüktelerden bahse­

derken üzerinde rhrulmac? lâzıın-

gelen bir konu daha vardan Balık­ çılık!

Boğazıcınde çıkan balığın lezzeti

dünyanın başka yerlerinde çıkan

balıklara benzemez. Burada tutulan balıkların tadına doyum olayız. Ha­ liçte, adalarda, Kartalda, Pendikte ve daha başka taraflarda da balık tutulur. Bunlar çeşitli balıklardır. Fakat hiçbiri Boğaz balığına benze mez. Lezzet bakımından, Boğaz ba-, lığından çok aşağıdır.

Boğaz balığı akm edip Saraybur rıunu geçtı^Jf mi, lezzetlerini yarı yarıya kaybeder Ipa Hattâ zayıflar*

Boğazda işliyen ili; vapurlardan: Llrketi hayriyeniu 13 numaralı

Balata vapuru

m.

Boğazda çeşitli balıkfiy çıkar. Fa kat bunların şahı Lüferdir. 1.115er temmuz ve ağustos aylana l ı yen­ mekle beraber/cn yağlı zamanı ey- iil ve bkiımflssMn aylandı«' Tem­

muzda (kuruk lüferi) ağustusta

(Fukana) denilen nevi tercih edilir Lüfer Boğaziçi balığıdır. Başka yerlerde ne bulunur ve ne de avla­ nır. Ada taraflarında, köprü ünle- de ve bazı yerlerde de tek tük çık­ tığı olıfr. Bunlara tü rü kaçığı der­ ler. Ve tutuldukları yerler lüfer ya­ tağı değildir.

Boğaziçinde de yalnız Bebek yazı smda işaret ettiğimiz yerlerde çıkar O kaA,r ki lüfer yataklarının beş on metre ilerisinde bile bulunmaz.

İstediğin kadar oltayı denize sal,

uğraş, salla bir tane bile tutmak imkânsızdır.

Lüfer avcılığı çok heyecanlıdır: hiçbir balığa benzemez. Oltaya öyle bir baş vurur ki yemi kapar, fakat ıskalanmaz, oltamı; ucunda sudan Cikış bile şahanedir.

Eski y.harda Boğaziçinde balıkçı­ lık pek ileride bir sanat ve kazanç kaynağı olmuştu. Alamanalar, gır­

gırlar işler, ağlarla. dalyanlarla,

ıHrıplarls, paraketaiarla, çapariler­ de (’) balık tutarlardı. Bir taraftan da sepetierle İstakoz, gelincik, ka- ja , karides, böcek (İstakozun kis- kaçsızı, buna firc.ıkler (langouste

derler) Pağurya t yengeci ı irisi)

z ıpkınla kılıç avlar ardı.

Gelincik olta ile de tutulur. Fa­ kat daha ziyade sepete gelir,

Balık meraklıları akşamr.an yalı­ tan önüne sepet atarlar, sabah er­ kenden çekince, içinde birkaç tane bu balıktan bulurlardı. Kaya da dip ve kenar heliği olduğu için sepete düştüğü olurdu.

Eylül ayı - yukarıda da söyledi­ ğim gibi ■ lüfer avlama sezonunun başıdır. Boğaziçinin hakküu zevki­

ni çıkarmasını, keyfini sürmesini

seyrine do­

yum olmayan mehtaplı gecelerini

fe rt göz'e beklerler, hattâ - eski bir tabirle - halatla çekerlerdi.

Bilmem şimdi böyle mez aklilar var mı? Eskiden itle r mevsiminde Bebekteki lüfer yatağı, sandallarla dolardı. Bir taraftan* meraklıların tur taraftan da m İraklılar ı« sandal ları koyda bir ada halini alırdı .

Balık avına meraklı ola a paşala- ;.n, ricalin, ekâbirın, şurayı devlet ezalarının zenginlerin ve mollabey- k n n sayısı kabarık bir yekûn ı u- laşırdı. Bunların sandallar;, ağlar çaparileri, zoka kalıpları, kepçe ve çamçaklau (2) vardı. Olta kutula rında kalınlı, inceli, birçok olta bu­ lunur, bunlarla çeşitli b a lık la tu ­ tarlardı. İler balığın kendine mah­ sus bir oltası vardı. Oltalar yalın kattan başlıyarak, dört kat, altı kat sekiz kat, on iki kat, on beş kat, yirmi kat, yirmi beş, otur kıkr

kata kadar olurdu

Oltaları ya kendileri örerler, ya - but üsta balıkçılara yaptırırlardı.

O devirlerde Boğazda ün almış

çimeni ve Rum ba'ıkçılar, olta avcı l.trı vardı. Meraklılar, zengimer bun ları yanlarına almak için âieıa mü­ sabakaya girişirlerdi .

Cıva, Misina, olca iğnesi, sün­

ger ve barsam yağı (3) olİJtkutu- larınm demir başiarmdandı.

Meraklılar, daha, ağustosla ilk

günlerinde balık takımları a: ortaya çıkarırlar, oltaları yoklarla', eksik­ leri tamamlarlar, misinaları değişti­ rirler, zokaları cıva ile parlatırlar.

(2)

dı. Lüfer mevsimi geldi mi, gu, t en avlayıp çamçakıarda, saz sepet ierde sakladıkları istavritleri dilim elidin uzunluğuna kesip yem tah ta­ sının üstüne sıralıyarak kq altına korlardı. Bu arada küçük bir man­ gal, fener ve iskara almayı da unut trazladı.

Rakı" şişesini de sıkıca bağhya- ck, kayığın baş bordasından ie-- hzd sarkıtırlardı: boğuşur, diye!

Üstadım Ahmet nasim, bu mev­ zuu incelerken diyor ki:

•^Yarısı yazf; (yarısı kış) dedikle :ı ’(yeni - eski) ağustosun on begıiıi atlayalı hayli gün oluyor.

Bizde ilkbahar geçtiği halde son bahar nihayetlerinde bir yağmur, karada (bıldırcın), denizde (lüfer) av: ile başlar. Yanı iki taraflı azîm bit (dedikodu) çıkar. Bir tarafı oy otar oynar, bir tarafı uçar, uçar',.

Lüfer. ! vay lüfer vay!.. Nerde- ain? Gözümüz yollarda kaldı! Her zaman, Boğaziçi turfandasını çeker. (Yaprak) a, (çinekop)a, (sarı ka- r,at)a (lüfer)der, Boğaz .

Araya söz karıştırır: — Karagöz istavrit!

— Ah! gözünü seveyim pabuç iz­ mariti!

— Kim düşürmüş kim bulmuş? Artık bütün gün söylenip durur:

— Salıverdin. Tam yirmi dört

kulaç! Benimki sarmısak zoka. Ar­ kadaşta ülün! Biraz durduk'. İki­

şer kulaç aldık., aldık almadık,

hart! etti. Çekiyorum. Kargımızda

t a (ördek mişon) duruyor.' Bereket

!i olsun dedi, demedi bıçak gibi kes ti. Olta boşandı, (misina) biıaz gev şektı, takımılie aldı, götürün:

— Geçen sene değil, öbür senede değil, ta evvelki seneydi, (r’epe Lik i an) la beraber yüz on balık aldık., idi.

Yukar larında görünür görünmez (Macar), (muryeri), (Burunbah

-( t) -(îstinye), -(Körfez) -(Balta li­ manı), (Bebek) (Çengelköy) önle­ tme doğru yavaş yavaş akar, bütün i eylül) mehtabım ( !) bu kıyılarda geçirirlerdi.

Meraklılar (tonoz) larını vaktile kurarlar, oltalarım yoklarlar kutu­ larım yaparlar, sandallarım balığa 1 azırlarlardı.

Zokalar dökülür, maskalamt, mi- Vinalar tamir edilir, kandii'er sili- ı-1, cıva, sünger, 'ğ*e, kıl, mantar, camçak, yem bıçağı, yedek ip alı- r n , ne olur, ne olmaz toprak, tene ke, çini mangallara, iskaralara .me­ lanet verilir, çiğ, nem korkusile baş tarafa muşamba, eski kaput, palto,

battaniye, kıç altına da (konum­

ca) atılırdı.

Mehtap, yakamoz, ay karanlığı, akşam alacası, sanaha karşı’., bun­ lar o çeşit sözlerdi ki hemen hemen (lüfer) (kılıç) gibi mevsim balıkla­ rından başka ağıza alınmazdı. Şim­ di işittiğim bile yok.

Kibar ve ağniyanın kayıkçısı ol­

duğu gibi balıkçısı da vardı Hern

oiendisi tutar, hem hizmetkâr eğle

rird i! (Tonoz) yoklamak sepet

eekmek, parakete aşırmak, zoka

çalmak, olta dolaştırmak âdeta t i r zevkti.

Boğazıçliler, (A hır kapı), (Üskü­ dar), (Beşiktaş) ve marmnra kıyı­ larında tutulanlara (şaşkın lüfer) dtmekle cra oltacılarını is. ntaf e-

rif rlerdi.

Sokaklar, balık pazarlar1 2 3 4 • — L üfer!

Avazerelire çın ç.n öter:

— Mangal devirir, ateş söndürür derler a! dün akşamki balıklar na­

il idi, Allah için söyle!

— Mangal değü. 32 numaranın bacası!

Gibi medhiyelerle bağlılığmı anla

tırlardı. Nerede o (lokma) iar, o

lüferciler ' nerede o eski ağızıui . sade lüfer değil, ihtimal yemek tar­ zı bile unutuldu:

— Şöyle boğazı altından içini

çektiğin kadar çeker, Iskaçaya ya­ tırır, gözleri beyazlandı mı, evvelâ ( aşından bir dişlersin, ensesini e- mer, yanaklarım sömürür, yakasın da yalanır, sırtıma dikenim sıyırır, biraz zeytinyağı, limon maydanoz, srtm dan devirir, kapak açar, lop t ilerini iki parmağının araşma sı­ kıştırır, ekmeğin tüylü taratiie da salçasına bandın da yallah etua mi. r.man Allah!

leranesile bir zamanlar Boğaziçi ııi sonbaharda kışta yaşat.-... balık merakı ile söndüğü gibi lüfer gibi, kılıç gibi balıklar da eskisi gibi ak- mamağa başladılar.,, (4)

Münir Süleyman Çapanoğlu .1) Balık tutma aletleri, sırası geldikçe şekillerin hakkında izahat vereceğim.

(2) — Su koymak ieiıı. bir nevi (ıhta kova. Meraklılar tuttuksun ba lığı bunun içine atarlardı.

(3) Küçük zehirli bir balıktır,

\ v insanın elini, ayağını vurunca, zehirler. Balıkçılar, barsamı bir şi­ şeye korlar, üstüne zeytinyağı dol­ durup güneşe bırakırlar. Bu yağ, barsamın vurduğu yere sürülürse tehirin tesiri kalmaz. (Hotoz bina) denilen balık da böyledir. Adamı fena halde vurur. Balıkçıla: bu Ba­ lığa düşmandır. Tuttukları zaman r Jdürüp tekrar denize atarlar, (is­ korpit) de vurucu balıklardandır. Zehirli değildir. Fakat vuruşu çok .mt verir. (Dragonya) balığı Ja ıharsam) kadar korkunçtur. ar 0 (4) Lüfer).. Hoş geldin! (Vakit) gazetesi 20 eylül ti)21

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Akrabalı yetiştirme sorunları-Akrabalı yetiştirmeye bağlı olarak balıkların..

• Genetik yapının ıslahı daha yavaş, uzun. süreli

Dünya bankaları önünde birbirini itip kakarak, ülkeler­ arası kuruluşlann durakla- ında küçümsemeli bakışlara karşı kederle bekleşerek bir­ kaç yüz bin

” Değişim böyle dümdüz bir yol da izlemez her zaman: Bir yerde, “dokuz on yaşlarında bir çocuk” , kendisine seslenenlere doğru, “yavaş yavaş, ağır

Kronik HCV infeksiyonu olan ve HBV/HCV koinfeksiyonu bulunan olgu gruplar› erken vi- rolojik yan›t oluflup oluflmamas›, yafl, cinsiyet, VK‹, karaci- ¤er biyopsisinde Knodell

Saray­ daki yaşayışın birdenbire “ alafranga­ laşması” , Batı musikisi merakı içinde­ ki yeni padişah zamanında Türk musi­ kisinin bir önceki dönemden de çok

Özet olarak çalışmada tasarlanan sistem ile GY girişine gelmesi muhtemel P giriş ’e göre GY P çıkış , G ve verim.. davranışını kontrol eden, adaptif V DC

Ünsal Oskay’ın “Modern toplumlarda fantezi kurabil- me yeteneğinin bilinç sanayinin ve yaşama üslubunun etkisiyle sınırlandırılıp, çarpıtılıp,