• Sonuç bulunamadı

Markiz müşterisini arıyor:1940'ta Avedis Ohanyan Çakıroğlu'nun açtığı ünlü pastane 20 küsur yıl sonra yeniden hayat buldu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Markiz müşterisini arıyor:1940'ta Avedis Ohanyan Çakıroğlu'nun açtığı ünlü pastane 20 küsur yıl sonra yeniden hayat buldu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ntalya ’da otururken bir kış, babamın sanatçı dostların­ dan Aliye Berger gelmiş; bizim evde bir hafta kal­ mıştı. Anımsadığım, “Ali- ya’nım Teyze”nin oturma odasındaki sedirde yattığı ve her sabah kalktığın­ da hiç sırt ağrısı çekmediğini söyledi­ ğiydi. Kütüphaneye sığmayan kitap­ lar Tekel’in kibrit sandıklarının için­ de dururdu. Babam, sandıkların üze­ rine kalas koymuş ve üzerine de bir pa­ muk yatak atarak sedir haline getirmiş­ ti. Sedir, taş gibi sertti. “Aliya’nım Teyze”, İstanbul’a döndüğünde ilk işi­ nin sırt ağrılarından kurtulmak için somyalı ve yaylı yatağını değiştirmek olacağını söylemişti.

O bahar annemle İstanbul’a gittiği­ mizde “Aliya’nım Teyze”ye de iadeyi ziyarete gittik. Tüneldeki Narmanlı Apartmam’nın ön dairesinde tek ba­ şına fakat yitirdiği kocasının hayaliy­ le birlikte yaşıyordu. Annem, Markiz Pastanesi’ne girdi ve bir kutu çikola­ ta yaptırdı. O gün, annemin kaş göz işaretlerini dikkate almamış ve “Ali- ya’nım Teyze”nin desteğiyle bir kutu çikolatayı bitirmiştim.

Otomobil yedek parçacısı

Uzun yıllar sonra Turing ve Oto­ mobil Kurumu Genel Müdürü Çelik Gülersoy’la gitmiştim otomobil yedek parçacısı dükkânı yapılmak istenen M arkiz’e... Pastaneden eser kalma­ mıştı ama duvardaki seramik tablolar duruyordu. Çelik Bey, Markiz’in pas­ tane olarak korunması gerektiğini söy­ lüyordu.

M arkiz’in tekrar Markiz olabilme­ si için neredeyse 30 yıla yakın bir za­ man gerekiyormuş...

Markiz, “marki”nin karısı... Marki, ortaçağ Avrupa'sında kont ile dük arasında bir soyluluk unvanı...

İstiklal Caddesi’ndeki “Markiz” ise bir kadın değil, Ermeni pastacı Ave- dis Ohanyan Çakıroğlu ve pastanenin geçmişi ortaçağa değil 1940 yılma da­ yanıyor.

İkinci Dünya Savaşı’mn en berbat yıllarında Çakıroğlu, istiklal Caddesi 360 numaradaki “PassageOriental” ya­ ni Şark Pasajı’nm ya da “Şark Ayna­ lı Çarşı”nın girişindeki Lebon Pasta­ nesinin yerine Paris’in ünlü “Marqu­ ise de Sevigne” çikolatası kalitesinde imalat yapmak üzere Markiz Pasta­ nesi’ni açıyor.

Çakıroğlu’nu bu denli iddialı ya­ pan ne?

Caddenin karşı tarafına taşman Le­ bon Pastanesinin finin!

Bir önreği Dolmabahçe'de

Lebon, 1806’da İstanbul’a gelen ve Fransız Büyükelçiliğinde çalışan bir “mutfak ustası” Eduard Lebon ya da onun oğlu olmalı... Sonradan büyükel­ çilikten ayrılıp kendi adını verdiği bir pastane açmış. Pasta fırınını da Pa­ ris’teki Leumenier ustaya özel olarak yaptırmış. Lebon’un çöreklerindeki lezzet, Sultan D. Abdülhamit’i öyle­ sine etkilemiş ki 1888’de Alman İm­ paratoru H. Wilhelm’in İstanbul ziya­ reti öncesi, Paris’teki ustaya sipariş verilip Dolmabahçe Sarayı’nm mutfa­ ğına aynı finndan yaptırılmış.

Fırının özelliği ateş tuğlalarının ka­ litesi ve içindeki ısı dağılımını düzen­ leyen sistem.

Çakıroğlu’nun iddialı olması için bir de pastanenin dekoru var.

Seramik panolar

Lebon, 1905’te Boulanger-Choisy Seramik-Porselen Fabrikalarında üre­ tilen ve altında “Amoux” imzası bu­ lunan “art nouveau” tarzındaki sera­ mik panolan 1920Terin başında Pa­ ris’ten getirtmiş...

Panolan üreten fabrikanın Birinci Dünya Savaşı yıllarında yıkıldığı dü­ şünülürse İstanbul'a getirtilen parça­ latın antika değerinde olduğu anlaşı­ lıyor. Dört mevsimi betimleyen ve gü­ zel kadınlarla rengârenk çiçeklerin süslediği panolardan “kış” her ne ka­ dar nakliye sırasında kınlm ışsa da “sonbahar” ve “ilkbahar” bile pasta­ nenin “hava”sını oluşturmaya yeti­ yor. Mimar Alexandre Vallaury’nin iki katlı olarak inşa ettiği ve 16. Louis tarzında döşenen alt katı pastane üst katı lokanta olan dükkân 1940’ta “Mar­ kiz” adıyla yeniden hayat buluyor.

Çakıroğlu, ürünün kalitesinin yanı

sıra sunumda da kaliteye önem veri­ yor. Limoges marka porselen tabaklar, Christofle marka gümüş takımlarla servis yapıyor.

Bu arada Lebon caddenin karşı ta­ rafında faaliyetine devam ederken Markiz de sanatçı takımını ağnlama- ya başlıyor... Lebon’dan Markiz’e, 7 metre cephesi bulunan bu küçük dük­ kân NamıkKemal’den PierreLoti’ye, Yunus Nadi’den Yahya Kemal’ e birçok ünlü isimi ağırlıyor.

1970 Terde Beyoğlu gözden düşüp istiklal Caddesi’nin yerini Nişantaşı al­ maya başladığında dükkân bir otomo­ bil yedek parçacısına satılıyor.

1979’da Şark Aynalı Çarşı, tarihi eser kapsamına alındığında Avedis Ohanyan Çakıroğlu, ilerleyen yaşı ile otomobil yedek parçacısının devam eden tahliye davasına daha fazla dire­ nemiyor ve vârisleri de olmadığı için M arkiz’i kapatıyor.

Bitkisel hayat!

1940’ta başlayan ve 40 yılı bile bul­ mayan bir “tarih” böylece bitiyor.

Neyse ki tarihi dükkân otomobil ye­ dek parçasına yâr olmuyor!

]\/fa rk ız

Pastanesi eski

dekoru içinde yeniden hizmete

girdi ama mönüsü artık eskisi

gibi değil. Paris’te özel olarak

yaptırılan pasta fırını yeni

mutfağın bir köşesinde

“tarilr eser” olarak duruyor.

Dükkân uzun yıllar kapalı kalıyor... Vitrininden bakıldığında kartondan kesilmiş bayan ve bay siluetleri, tah­ ta masaların çevresinde oturup Mar­ kiz’i “bitkisel” de olsa hayatta tutma­ ya çalışıyor.

Ta ki, bir turizm şirketi 2003 sonu­ na doğru Aynalı Şark Çarşı ile birlik­ te Markiz’i de yeniden açıncaya kadar. Markiz’i şimdilerde Nişantaşı’ndan gelen bir kafeteryan işletiyor: LalFe- ray Dedeoğhı... Dükkânın içinde iki­ şer kişilik 20 masa bulunuyor. Masa­ lar tıpkı yapım. Ahşap sandalyelerin bir kısmı orijinal, bir kısmı tıpkı ya­ pılıyor. Servis yeni takımlarla yapılı­ yor. Mönüde eskisinden kalma bir iz bulunmuyor. Eskiden kalma çikolata kutulan, fincanlar, az sayıda da olsa çatal ve bıçaklarla gümüş kaplar ser­ gilenmeyi bekliyor. Bunlann bir kıs­ mı pastanenin tüllü vitrinini süslüyor. O meşhur pasta finnı ise üst katta­ ki lokanta kısmının mutfağında anti­ ka bir eser olarak duruyor. Sultan II. Abdülhamit’in ağzım sulandıran çö­ reklerin yapıldığı finn artık çalışmı­ yor.

Pastanenin içine gelince... Kolonlar­ daki aynalar, aynalardaki üç kolluk aplikler, tavandaki avize, yerdeki ka­ ro taşlan ve duvardaki seramik pano­ lar aynen duruyor.

Meraklısı çok

20 masada en çok 40 kişiyi ağırla­ yabilecek pastaneye girip çıkanın sa­ yısı bazı günler 900’ü buluyor. Merak­ lı bakışlar, pastanenin içini şöyle bir süzüp geri çekiliyor.

Pastanenin vitrin camının üstünde köşeleri yuvarlak kesim üç cam bulu­ nuyor. Camlar vitrayla süslenmiş. İb­ rahim Safı’nin imzasını taşıyor.

Ortadaki camı bir kraliyet tacı mo­ tifi süslüyor...

Taç, M arkiz’in kapısından girecek­ lere küçük bir işaret veriyor.

Zaten Markiz de 20 yılı aşan bir ara­ dan sonra tekrar gerçek müşterisini arıyor...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 0 6 1 5 7 0 0 6 * (Foto ğra flar: S E R K A N Y IL D IZ )

Referanslar

Benzer Belgeler

Depresyonu önlemek için gençlerle konuşan bir sanal terapist, anti- depresan ilacınızı almanızı hatırlatan ve doz ayarlanması gerekiyorsa doktorunuzu uyaran bir ilaç

Bu çalışma, ülkemizde eğitim sisteminin değişmesiyle birlikte yapılandırılan fen bilim- leri dersi öğretim programına ilişkin fen ve teknoloji öğretmenlerinin

Cum hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türk aydınlanm asının büyük şairi Tevfik Fikret’i övgüyle anarken, Fikret’in “onurlu yaşamı ve.. seçkin

Traverten Atıklarının Çimentolu Dolgu Malzemesi Olarak Kullanımında Renk ve Parlaklık Değerlerinin Araştırılması.. Ali Sarıışık 1* , Songül Can 2 , Keziban

Analiz bulgularına göre, doğudan yabancı yatırımlar ile yönetişim göstergelerinden ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik, düzenleyicilik kalitesi siyasi istikrar ve

Lokasyonlar arasında ortalama meyve ağırlığı değerleri bakımından farklar istatistiki olarak Domat ve Gemlik çeşitlerinde önemsiz, Edremit çeşidinde ise 2010

Fakat mezenki- mal kök hücreler bulundukları ortam itibarıyla ok- sijenin nispeten düşük olduğu koşullarda yaşayabil- dikleri için uzmanlar bu hücrelerin ölümden sonra

Bu arada, bir çok yer için geçerli olan, ama balıklan bu denli enfes, mezeleri öz­ gün bir yer için kabul edilmesi güç bir noktayı vurgulamak