• Sonuç bulunamadı

Ahmet Reşit [H. Nazım]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Reşit [H. Nazım]"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AMMET REŞİT [H. NAZIM]

. NÂZIM müstearile edebiyat

âlemimizde tanınmış olan Ah­ met Reşit, 1870 te istanbulda doğdu. Babası Çankırı mutasarrıfı iken 1880 de vefat eden Abdullah Şefik Bey, büyükbabası, ziraatle iş­ tigal etmiş bulunan İzmirli Musta­ fa Bey; annesi, Kastamonu defter­ darı iken irtihal eyliyen Mollacıkza- de Baki Efendinin kızı Atiyye Hû- ri Hanımdır. Anne cihetinden meş­ hur şairlerimizden Leylâ Hanım ile karabeti vardır, ilk tahsilini Çankı-

rıda ikmal ettikten ve îstanbulda

Soğukçeşme rüştiyesinde okuduk­

tan sonra Mülkiye mektebine gir­ di. 1888 de Mülkiyeden mezun olun­ ca bir yıl kadar bu mektebin hik­ meti - tabiîye muallim muavinliğin­ de bulundu. 1890 da mabeyin kâtibi

olarak bu vazifede on dört sene

kaldı. 1905 te Kudüs mutasarrıflığı­ na, 1906 da Manastır valiliğine ta­ yin; ayni tarihte ve bir müddet son­ ra Ankara valiliğine nak’ edildi. 1908

de Halep valisi oldu. 1909 da bu

vazifeden ayrılarak onu müteakip

iki sene kadar Galatasaray lisesi e- debiyat muallimliğini ifa, 1912 de İz­ mir valiliğini, ayni tarihte ve üç ay

geçince Kâmil paşa kabinesinde

dahiliye nazırlığını deruhte eyledi. 1913 ten sonra memleket haricinde kalmak mecburiyeti ile Mısırda, Pa-

riste ve nihayet Cenevrede bu­

lundu. Umumî Harbin hitamında

avdet ederek 1919 da Tevfik Paşa kabinesinde yine dahiliye nazırı ol­ du. Bunu takip eden İstanbul kabi­

nesinde ayni vazifeyi bir müddet

muhafaza ve o sırada hattâ sulh

müzakeresi için mürahhas olarak

Parise azimet eyledi ise de muahe­ deyi imza etmeden dönerek mürah- haslıktan ve dahiliye nazırlığından çekildi. O tarihtenberi artık siyasî hayattan ayrılmış olan Ahmet Re­ şit, zamanını yine tetebbü, tetkik ve tahrir ile geçirmektedir.

• * *

Dokuz yaşında iken annesini ve bir müddet sonra babasını kaybeden Ahmet Reşit, elem ve ıztırabı ifade eden edebî eserlere meyletmiş, bil­ hassa Mülkiyede bulunduğu sırada hocası Recaizade Ekrem merhum­ dan aldığı feyiz ile bu meylini in­ kişaf ettirerek 1885 ten itibaren ede­ bî mecmualarda eserlerini neşretmi- ye başlamış; nitekim, o tarihte te­

sis edilmiş bulunan Gülşen mec­

muasının ilk sayısında «Nevha» baş­ lığı altında çıkan ilk şiirinden son­ ra bu mecmuada Recaizadenin, Ke­ mal ve Hâmidin bazı manzumeleri­

ne yazdığı nazirelerini veya tah­

mislerini de bastırmış ve nihayet

Mabeyine intisaptan sonra devamlı surette okumıya ve kendini yetiş- tirmiye imkân bularak asıl şahsiye­ tini iktisap eylemiş, 21 nci nüsha­ sından ve 1895 ten itibaren Hüseyin Cahidin idare ettiği Mektep mec­ muasında artık olgun yazıları gö- rülmiye başladığı gibi 1896 da Ser­ veti - Fünun’da H. Nâzım müste­

arile şiirlerini, «Müsahabei edebi­

ye» lerini neşrederek Edebiyatı -

Cedide zümresine iltihak eylemiş ve ancak 1900 da, Samipaşazade Sezai,

Ali Ekrem, Menemenlizade Tahir

beyler gibi Malûmat mecmuasına

W.Befrçetyagtfi

geçerek edebî faaliyetin o zamanki idarece tatil edildiği zamana kadar bu mecmua ile şiirlerini, tenkitleri­ ni çıkarmış, neşriyatına devam eyle­ miştir. 1908 Meşrutiyetinden sonra Ahmet Reşid’in muhtelif mecmua­ larda bazı edebi yazılarına tesadüf edilmiş ise db daha çok, siyasî ma­ kaleleri Yeni Gazete, Rehber, A- lemdar gazeteleri gibi o zamanın

ittihat ve Terakki cemiyetine ve

idaresine muhalif olan neşir vasıta­

larında intişar eylemiş; «Maziden

hâle» ünvanı altında ve seri halinde­ ki siyasî yazıları Şehrah ünvanlı ga­ zetede çıkmış ve hattâ geçen sene Yeni Sabah gazetesinde bazı «hatı­ rat» ini kısmen tefrika halinde neş-

reylemek suretile matbuata olan

nisbetini muhafaza etmiştir.

* * *

1885 tenberi zaman zaman man­ zumeler vücude getirmekte devam eden ve hattâ İbnülemin Mahmut Kemal înal’m Son asır Türk şairleri isimli büyük eserinin 1939 da inti­ şar etmiş olan 8 nci cüzünde 1932 ve

1938 tarihlerini muhtevi olarak

«Sonbaharın son günlerinde» ve

«Krizantemim» başlıklı iki şiirine

tesadüf olunan Ahmet Reşid’in bu itibarla 56 sene içinde vücude getir­ miş olduğu manzumelerinin herhal­ de büyük bir cilt teşkil edeceği âşi-

kârdır. Ancak, bu manzumelerin

şimdiye kadar kitap şeklinde çık­

mamış olması, eski veya yeni muh­ telif mecmua veya kitaplarda dağı­ nık bir halde bulunması, tetkikleri­

ni güçleştirmekte ve bu sebepten

dolayı «aruz ile şiir vücude getiren bu en yaşlı şairimiz» in sanatı hak­ kında tam ve etraflıca mülâhazalar serdine imkân bırakmamaktadır.

Bununla beraber, muttali olduğu­ muz manzumeleri arasında imkân dairesinde bir tasnif yaparak bu şa­

irimizin eserlerindeki hususiyetle­

rini şu maddelerle belirtmek kabil olacaktır: 1) «Nevha» manzumesi,

«Nâkâfi» gazeli, Hâmidin «Hayd-

parktan geçerken» şiirinin naziresi,

şairimizin ilk devresinde Tanzimat nâzımlarının nazım vadilerinde yü­ rüdüğünü göstermektedir. 2) Sonra­ ki yazıları ise şairimizin nazım şek­ li bakımından Edebiyatı - Cedide- nin yeniliklerine iştirak ettiğini ifa­ de etmekte ise de dil bakımından arabî ve farisî çok kelime ve terkip ile yüklü olması, daima, maziye o- lan nisbetini ziyadesile idame eyle­ diğini de anlatmaktadır. Bununla be­ raber bu terkiplerin haşiv nevin­ den olmadığını da işaret etmek za­ ruridir. 3) Her zaman aruz veznini

tercih eden Ahmet Reşit, yalnız

«Her zaman görülür» başlığı altın­ da 1896 da hece vezni ile ilk bir sonnet örneği vererek bu şiirinde: Gece bir balıkçı sabaha kadar Denizde dolaşır, rızkını arar Yalnız başına bir kandil ile. Sabahleyin artık ümidi biter, Eski sandalını sürükler gider, Etrafına bir kere bakmaz bile.. mısraları ile dil özlülüğünü gösteren bir tecrübeye varmıştır, 4) Ahmet Reşit, işaret ettiğimiz şartlar dahi­

linde lisanına ve nazım tekniğine

hâkim bulunmakta ve bu itibarla

üslûp mükemmeliyetine itina et- |

mektedir. 5) Ahmet Reşit, hissiyat şairi olmaktan ziyade ihsaslar, İh- : tisaslar ve intibalar şairidir. Bu iti­ barla manzumelerinin çoğuna «his»- ten ziyade «hayal» hâkimdir. -6) An­ cak «Valdeme», «Sarâcığıma» man­

zumelerinden birincisi küçükken

kaybettiği annesine, İkincisi Avru- pada Nice’te yeni bir ayın tulûunu seyrederken düşündüğü kızına ait

hissi manzumeleridir. 7) «Hisler».

«Sevdiğime», «Nigâhı - pürheyecan» başlıklı şiirleri ise ifrata tahammü­ lü olmıyan ve romantik olmaktan ziyade müvazeneli, mutedil aşk man­ zumeleridir. Bu parçalarda plâstik

bir sensualité bulunmaması tabiî­

dir. 8) Şairin çok muvaffak olduğu

manzumelerden tabiat tasvirleri

vardır ki, resmin nature-morte nevi­ ne tekabül eder: «Tulü», «Bir gece» ve «Sonbaharın son günlerinde» man­

zumeleri gibi. 9) Ahmet Reşid’in

«Gül fidanı», «Krizantemim» başlıklı manzumeleri ise yine zengin ve sa- natkârane birer tablo halindedir. 10) Kıymetli şairimizin en muvaf­ fak manzumeleri ise canlı hayat tas­

virleridir. Bunlar arasında «Ham-

mal», «ihtiyar satıcı», «Verem kız» manzumeleri edebiyatımızın objek­

tif şiirlerinden sayılır. 11) Ahmet

Reşit, şiir sanatını en çok Fransız klâsiklerine ve Parnassienlere borç­ lu bulunmaktadır. 12) Bu izahat da, şairimizin herhalde şiir mecmuası intişar edinciye kadar tetkik mev­ zuu olmak hususiyetini kaybetmedi­ ğini ve bu itibarla Edebiyatı - Cedi­ de devrinin bu mümtaz şairi hak­

kında verilegelmiş olan acele hü­

kümlerde katî bir isabete varılama- dığını göstermektedir.

* * *

Ahmet Reşid’in edebiat ve estetik mefhumu ve nazariyatı hakkındaki derin ihata ve vukufuna Nazariya­ tı - edebiye ünvanı altında vücude

(2)

¿ayfa i 8

AHMET REŞİT (H. NAZIM (14 ncü sayfadan devam)

getirerek 1912 de tabettirtiği iki'

ciltlik kitabı şahadet etmektedir. «Galatasaray sultanîsinde iki yıl sü­ ren tedris vazifesinin mahsulü ol­ duğunu, edebî tetkikleri, beşeriyetle beraber yaşıyabilmek, istidadını haiz esaslara istinat ettirmekteki isabe­ te kail bulunduğunu ve bu gibi ki­ taplardan beklenilen faydanın, eseı ibda etmek istidadında bulunanların taharri ve taklit devrini kısaltarak

iptidaî mesaiyi kolaylaştırmak ve

genç zihinleri edebî eserlerin tak­ dir ve temyizine kadir, edebî zevk selime malik olmak için sarfedilme- si lâzım gelen semereli saye hazır­ lamak olduğunu..,» mukaddemesin- de işaret ettiği bu kitap ile bu ne­ viden en mükemmel ve en lüzum­ lu bir eser kaleme almış bulunmak­ tadır. Hocası bulunan Recaizade-

nin Talimi - Edebiyatındaki bazı

misallerden istifade etmiş olmak­ la beraber, bu kitabın, Talimi - E- deblyat’ tan her suretle farklı ve mü­

tekâmil olduğu âşikâıdır. Ahmet

ZONGULDAKTA BAY YUSUF ZIYA ATLIĞAN’A:

«Kırık kanatlar» ve «Değişen o- yuncak» adlı iki şiirinizi severek' ve sevinerek okuduk. Güzel şiirler sü­ tununda neşir için ayırdığımız bu e- serler daha fazla ihtimamınıza ma­ ruz olsalardı sizi ilerisi için de ta- mamile tatmin ederlerdi. Daima de­ rin duyup iyi düşündüğünüz şeyle­ re samimiyetle tercüman olunuz ki, şiirin özü bundadır. Ve her zaman yazılarınız üstünde okadar yorulma­ ksınız ki, okuyanlar asla yorgun­ luk duymasınlar. Sanatın da sırrı bundadır.

Reşit, eski bazı tâbirleri, yeni mef­ humlar için terviç ederek edebî e-

serlerle iştigal edeceklerin zihnen

takip edecekleri mantıkî sıra ile ki­ tabını «Beyan ve kavaidi - fezahat», «Maânî ve usuli - belâgat», «Bedî ve nazariyatı - ibda» ünvaniı üç büyük

kısma ayırarak fesahatin «ifade

sıhhati ve lâfızların mütabakatı ile

tahakkuk edeceğini», belâgatın

«kelâmın muktazayı - hale mutaba­

katı, yani makama münasip olan

veçhile tasvir ve tertip olunması O l­

duğunu», bedaatın ise, edebî mev­ zuun keyfiyetlerinden, şartlarından ve mevzu ile üslûp arasındaki rabı­ talardan bahsettiğini» anlatarak ve üçüncü kısımda Taine, Véron, Speıı- Cer'den istlfadu ederek bu kitabını kuvvetlendirmiştir. Nazım ve nes­ rin muhtelif cins ve nevileri hakkın- daki örneklerden ve izahlardan ön­ ce bu kitaptaki maddelerin edebiya­ tımızı hakkile ihata etmek istiyen- ler için her zaman lüzum ve zaru­ retine kani bulunmaktayız.

* * *

Kıymetli edibimizin, müsbet edebî hizmetlerinden biri de «kavminin ve

bilhassa muasırlarının seciyelerini

büyük bir muvaffakiyetle tasvir et­ miş olan Fransanın en millî şairi, eserleri de klâsik denilen edebi mes­ leğin en mükemmel nümuneleri bu­ lunan» Racine’ in Andromaque, Ba- jazet, Bérénice, Britannieus, Mithrl-

date, Iphygénle, Phèdre, Esther,

Athalie trajedilerini ve Dava me­

raklıları ismi ile Les Plaideurs ko­ medisini neşren tercüme ve Hippo- lite Taine’ in «Racine'in tiyatroları­ nın ruhu, Evsafı - mahsusası, Tiyat­ rosundaki âdabı - muaşeret, Raci­ ne’in seciyesi ve zekâsı» hakkmdaki 75 sayfalık mukaddemesini ilâve e- derek «J. Rasin külliyatından 1, 2,

3, ünvanı altında 1934 te «Dün ve

yarın tercüme külliyatı» arasında

ve dört cilt olarak neşrine muvaffak olmasıdır.

Ahmet Reşid’in yine diğer bir müs­ bet hizmeti de, Virgile’in «L’Eneide» ünvaniı meşhur epopesini Maurice Rat’nın fransızca tercümesinden iki cilt halinde dilimize nakletmesi ve yine ayni külliyat arasında 1935 te

tabettirmiş bulunmasıdır. Birinci

cildin başında Fransız müterciminin «Enéide ve Virgile», «Epopenin mev­ zuu», «Homère ve Eneide’in diğer menbaları», «Eneide’deki vechi-telif; Eneide’de Romaî hissiyat, Seciyeler ve şahıslar; Virgile’in hassasiyeti; Beddaati; Asırlar arasında Eneid» maddelerini muhtevi mukaddemesi­

ni tercüme ve ayrıca haşiyelerini

nakil ve bazı izahlar ilâve etmek su- retile bu eserin faydasını arttırmı- ya çalışmıştır.

DIYARBAKIRDA BAY ORHAN ASENA’ YA:

«Masal» ismi altında neşrettiğiniz eser, belki cevap muharririne diye işaret edilmediği için idareye gelen yüzlerce risale ve kitap arasında bi­ ze verilmemiş olacaktır. Onu gördü­ ğümüz zaman mütaleamızı yazaca­ ğız. Bundan sonraki yazılarınızı da­ ima büyük bir dikkat ve emekle ve burada dostlarımız için tekrar etti­ ğimiz ricaları göz önüne alarak mey­ dana getirirseniz sizden özlü yazılar okuyacağımızı kuvvetle umuyoruz.

ANKARADA BAYAN KÂMU-RAN’A:

İsminiz iki cins arasında müşte­ rek çeşitten olduğu için size evvel­ ce bay diye hitap etmiştik. Lütfen

mazur görmüşsünüz. Buna benzer

yanlışlıklara meydan vermemek için böyle bir ihtimal karşısında ihtar­ da bulunmalarını bütün dostlardan rica ederiz. Adresinizi açık yazdı­ ğınız halde soyadınızı ilâve etmemiş­ siniz, doğru bulmadık. Yeni tanışı­ lan birine ilk önce soyadı verilir.

Küçük isim samimiyet arttıktan

sonra emanet olunur. Medenî dün­ yanın bu umumî esası bizde de ar­ tık yerleşmelidir. «Tren sesi» isimli

şiirinizde evvelce de söylediğimiz

gibi bir intibaı iyi hissettirmek kabi­ liyetini gösteren parçalar vardır. F a­ kat yazı çok retuşa muhtaç bir a-

matör plâkı halindedir. «O binbir

türlü hisle haykıran tren sesi, ba- zan bir hıçkırıktır onun o son ne­ fesi» beyitinde (o) ların iki satırda üç defa tekrar edilmesi kolay düze­ lebilir. «Dolan gözler yaşını göste­ remez hep saklar» satırındaki (hep) ancak heceyi tamamlamıya hizmet ediyor. «Gurbetin acısıyla susmuş­ tur o dudaklar» mısraındaki (o) ke- limesile işaret edilen dudaklar meç­ huldür. Bu mısraı meselâ «ayrılık acısıyla kilitlidir dudakar» şeklin­ de daha selis bir hale koymak güç değildir. «Bulutlar» isimli şiirinizde «içinizde kurumuş nice, gözyaşları var, ey göklerde dolaşan, bazan

ko-Kıymetli mütercimin henüz basıl­ mamış olan Homere’in tliade epope­ sinin ve Corneille'in beş trajedisinin tercümelerini ihzar ettiği ve bu gi­

bi ana şaheserlerin tercümesinin

uluorta herhangi bir eser ibdaı de­ recesinde güçlüğü ve kıymeti bulun­

duğu düşünülürse şimdi 71 yaşını

idrak etmiş olan bu en yaşlı aruz şairimizin — tabiatı ile tetkikimizin hududuna girmiyen siyasî ve İdarî faaliyet ve şahsiyetinin dışındaki — geniş ve kıymetli edebî kudret ve e- meğini unutmamak zarurî olur.

M.Behçet Yazar

Referanslar

Benzer Belgeler

For that reason two airborne particulate samples were analyzed gross D and E radioactivities immediately, 24 hours and 5–7 days later after collection. These two

Harmeni sâmanda ben tahsili harman itmişim Vakıfî esrarı dehr olmakla ahır ömrümü Fakre sıdtan, cevvi hîçiye Süleyman itmişim Yârı can uğrunda can

Ayrıca Cumhuriyetle birlikte atılan Batılılaşma adımları sekülerleşmeyle ilgilidir (Yıldırım, 2011: 15). Bu bakımdan aranan çözüm yolları sekülerizmin

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

1974 yılında Yüksek İslâm Enstitüsünü derece ile bitirenler arasında olan Ahmet Sâim Arıtan karde- şim ile aynı dönemde ben Topçu, o da Personel olarak askerlik

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

kenlerle ili§kisini konu edinen ara§tırmada, örneklemin genel affetme durumunu tasvir ve affetme eğiliminin cinsiyet, ya§, medeni durum, sosyal çevre, dindarlık

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet