• Sonuç bulunamadı

Ahmed Hamdi Tanpınar ile son romanı için bir konuşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmed Hamdi Tanpınar ile son romanı için bir konuşma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

EDEBİYAT BAHİSLERİ

llîlîliliHlıııııııımııımiiTüiüiımiiilmıııüıiliıı ,

Âhmed Hamdi Tanpınar ile

son romanı için bir konuşma

Ahmed Hamdi Tanpınar ve muharririmiz Ahmed Hamdi Tanpmarm son

romanı olan (Huzur) üzerinde görüşmek üzere, kıymetli mu­ harriri evinde ziyaret ettim. E- I seri okuduktan sonra, müellifi I ile görüşmenin zarurî olacağı ka­

naatine varmıştım. Çünkü, bu romanında Tanpınar, bize yeni bir takım şeyler anlatmakta ve son büyük harb öncesi insan ru­

hunu hususî bir şekilde tahlil etmektedir.

— Romanınızı yeni bitirdim. «Cumhuriyet» te tefrika edilir­ ken de okumuştum. Sizi çok be­ ğendiğim, yorucu bulduğum yer ler oldu. Kitabınız üzerinde ko­ nuşabilir miyiz?

— Hayhay!... dedi. Fakat da­ ha evvel size iyi bir haber ve­ reyim! Yahya Kemalin sıhhati çok iyi.

Ve Ahmed Hamdi Tanpınar uzun uzun bana Yahya Kemal­

den bahsetti. Nihayet sualimi sormağa muvaffak oldum:

— Huzur’un tekniği beni çok düşündürdü. Fikre çok yer ver­ miş gibisiniz. Sonra vaka hem var, hem yok gibi. Bir takım ikin ci derecede şahıslar ve vakalar üzerinde ısrar ediyor, sonra bıra­ kıyorsunuz.

— Romanın muayyen bir tek­ niği olabileceğine inanmıyorum. Elli senedenberi bu sanat çok değişti. Ben bilmem istedikleri­ mi yapmağa cesaret ettim mi? i Size niyetlerimi anlatıyorsam ro-

man tekniğini nasıl anladığımı i- zah etmiş olurum. Evvelâ roma­

nın şiir ve düşünce ile beraber ;yürümesini istedim. Vakıâ dü­

şüncelerimizi hareket halinde göstermek mümkün, belki de müreccahtır. Fakat o zaman ka­ raktere malolur, mahiyetini kay beder, hulâsa ferdileşir. Ben ise meselelerin münakaşasını isti­ yordum. Psikolojik tahlillerde böyle.

İkinci derecede bir şahsın psi­ kolojisini hareketlerle izah e- dersem, daha ziyade bir müşa- hid ve hâdiselere maruz olma­ sını istediğim asıl kahramanımın yerine onları geçirmiş olacaktım. Halbuki bu ikinci derecede şa­ hısların Mümtzaın etrafında hem tesir edici bir «zemin», hem de fikirlerinin ve duygularının de­ ğişik aynaları olmasını istiyor­ dum.

Hulâsa bir düşünce ve duygu­ nun bir kaç zaviyeden görünü­ şünü istiyordum. Kaldı ki benim için hareketin kendisi, kendimiz de ve etrafımızda yaptığı tesir kadar mühimdir. Ben okuyucu­ nun bir müşahidle, onun içinden geçenlerle karşılaşmasını istiyor dum.

— Niçin?

— Çünkü münakaşayı kendim yapmak istiyordum. Zaten bu­ günün romanının bir tarafı da buna doğru gidiyor. Tabiî bun­ lar niyet ve tasavvurlarım...

Sanat, niyetten daima başka ve hattâ, dostum Vehbinin dediği gibi çok fazla bir şeydir.

— Romanınızda Mümtazın ço­ cukluğuna ve bilhassa tâbirinizle söyliyeyim, ilk tecrübesine fazla ehemmiyet vermişsiniz, halbuki sonra bunu bırakır gi­ bisiniz?

— Hayır, bırakmıyorum. Çün­ kü Mümtaz bütün hayatı boyun­ ca o iki gecenin tesiri altındadır. Onda sanatkâr taraf, bu ağır şartlar içinde doğar. Bir nevi complex teşekkül eder. Hata karşısında günah ve vicdan a- zabı kompleksi. Aşkı ve dolayı- sile hayatı hususî bir şekilde görür. Sonra zamanla bu kom­ pleksi, gene bir nevi -tâbir ye­ rinde ise- Euridice, yahud orpshens kompleksine tahavvül eder. Yani Mümtaz ölüm düşün­ cesinin tehdidi altında yaşama­ ğa başlar ve etrafındaki şeyleri ancak kaybetmek korkusu için­ de sever, yahud kaybetmiş gibi sever.

— Bu romanı asıl yazmaktaki gayeniz ne idi?

— İkinci Cihan Harbinin ba­ şında düşündüklerimizi ve me­ selelerimizi anlatmak. Bizi de tehdid eden bu umumî felâkette dünya ile müşterek ve ayrı ta­ raflarımızı göstermek.

Harbin başladığı gece ben bir hasta başında hep bunları dü­ şünmüştüm. Romanın asıl kah­ ramanları İstanbul ve bizim mu- sikimizdir.

Fakat bununla kalmıyor. Ta- biatile bir cihan harbinin başla­ ması kadar mühim meseleyi mev zu olarak alan bir roman, biz­ zat insanı ve insanın tahini dü­ şünmekten vazgeçemezdi.

— Evet, insanın talii üzerinde çok duruyorsunuz?

— Durmağa da değer. İnsan bîçare ve tezad içinde bir mah­ lûktur. Kendisinden yahud eserin den çok aşağıdır. Bu hakikatte «eşrefi mahlûkat» bir ratedir; tabiate bir ilâh gibi hüküm­ randır. Fakat kendi hayatını bir türlü idare edemez. Çünkü ferd sıfatile sahibi olduğu «varlık», hayat dediğimiz şeyin kendisile lık» tektir ve gayrisine taham­ mül edemez. Onun için dünya

çok geniş, hayat türlü türlü im­ kânlarla dolu olduğu halde biz, birbirimizi ezerek yaşarız. En iyi niyetten en kötü neticeler çıkar. Mesud etmek isteriz, fakat bed­ baht oluruz. Bu insanın umumî ve ebedî kaderidir. Bunun yanı- başma bir de zamanımızın az­ gın meselelerini koyun. Öyle mu vazenesiz bir devirde yaşıyoruz ki... Her an, medeniyet ve in­ san oğlu, asırların yarattığı her şey tehlikede. Ferd her an ta- sallûta maruz...

— Çare?..

— Çare, mücadele. Bu müca­ dele iki türlü olabilir. Ya kan­ la! «Bu kılıç senin bağrını dele­ cek!» fakat cevabı yambaşmda- dır: «Şeninkini de...» Her kanlı mücadele, bir başkasını doğurur. Bence insan oğluna kendisinden ve kâinattan mesul olduğunu öğ­ retmekten başka çare yoktur. İnsan hayatın yapıcısıdır ve her şeklile ondan mesuldür. İnsan mesuliyettir.

— Suad niçin intihar eder? — Allahı bulamadığı için. Suad benim tasavvurumda bu­

günkü insanlıktır. Hareketleri­ ni gerektiği gibi kontrol edeme­ diği için bedbahttır. Fakat Suad kendi hikâyesini anlatacaktır. Mümtaza bıraktığı mektubaa bunu söyliyecek. Onu ayrı neş­ redeceğim. Okuyucu burada Hu­ zurun meselelerini daha vazıh şekilde bulacaktır.

— Başka romanlarınız var mı? — Var! Evvelâ «Sahnenin dı­ şındakiler» adlı Mütareke dev­ rine aid bir romanım var. Fikir hayatına bu senelerde uyandım. Onun için böyle bir kitab yaz­ mayı daima düşündüm. O da ya­ kında çıkacak. Sonra belki en sevdiğim hikâyem var. Aydaki kadın... Fakat o daha bitmedi.

— Mevzuu nedir?

— Mevzuu:... Hayat. Bilir mi­ siniz, rüyada insanlar birbirinin gözlerine bakamazlar. Ve ba­ karlarsa çok ıztırablı olur? Der­ hal uyanırlar. Bence bu, ferdi­ yetimizin kaba ve satıh tarafın­ dan kurtulunca birbirimizle kar­ şılaşmaktan korkmamızdır. Bir nevi içten çalışan vicdan azabı...

— Huzurun plânını niye şa­ hıslara taksim ettiniz?

— Demin anlattığım şey... Hu­ zurda herkes istemeden

mu-kavvî ve zalim, Gene herkes mağdurdur. Mümtaz üç kişinin tesirine maruzdur. İhsan, Nuran, Suad...

— Kitabınızdan memnun mu­

sunuz?. - -■ • '

— Çalışırken çok memnun­ dum. Şimdi bu suale cevab ver­ mek artık okuyucunun hakkı­ dır.

Bir lâhza durdu, etrafına ba­ kındı; sonra devam etti: — Ma­ demki sordunuz söyliyeyim; mem leketimizde zihnî b i/ tenbellik var. bir safsata gibi görünecek ama, ıztırabsız ve hıeselesiz ya­ şıyoruz. Eğer kitab bu tenbelliği silmeğe yardım ederse mesud olurum. Bir de benden sonra ya­ zacaklara ufak bir yardımım o- iursa...

Ayrılırken «Cumhuriyet' ia alâkasına çok minnettarım. Hem size, hem de okuyuculara teşek kür ettiğimi söylemeyi unutma*1 yın!» dedi.

NECDET EVLİYAGİi»

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

As a result, while total CSF tau level could be used as a marker for neuronal damage, phosphorilated tau levels are useful in monitoring formation of neurofibrillary tangles..

3- Rosenthal NE, Sack DA- Gillin SC- et al: Seasonal affective disorder a description of the sydrome and preliminary with ligth trerapy.. 4- Wehr TA and Rosenthal NE: Seasonality

Örneğin fen bilimleri derslerinde temel konuları öğretmek belki de birçok öğrencinin kafasında, bilimin bir bilgiler topluluğu olduğu ve bunun kesin doğru olduğu

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Mala yönelik suçlardaki artış şehirlerde daha bozuk olan gelir dağılımı, daha yüksek oranlardaki işsizlik, şehirde sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan

“a) Bir icra, fonogram veya yapımın izinsiz çoğaltılmış nüshalarının bu Kanun’un.. maddesinin yedinci fıkrasında sayılar yerlerde satışı ile ilgili ihlallerde üç ay-

藥科心得-吳建德老師部分 21 世紀醫學新希望-大腦研究的新趨 勢 藥三 B 林承緒 B303097162