Gülsin Onay,
Rachmaninoff un 3. Piyano Konçertosu’yla İstanbul’daydı
Her müzik romantiktir
3. GÖZ_______________
ABD ’nin
“hakkı” var mı?
ABD kamuoyunun dikkati “O- raígate” olarak da anılan “seks skandaiı” ndan uzaklaşarak Irak sorunu üzerinde odaklaşmaya başladı. Dikkat çeken bir nokta, ABD Kongre liderlerinin Clinton yönetimine “maksadı aşan” yön de baskı yapmaları. Gerek Sena- to'daki Cumhuriyetçi çoğunluğun lideri Senatör Trent Lott, gerek se Temsilciler M eclisi’nin Cum huriyetçi Başkanı Newt Gingrich yönetime yaptıkları çağnda, ha zırlıkları yapılan askeri saldırının Irak'ı biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlan programını B.M. denetimine açmaya zorlamakla yetinmeyip Saddam Hüseyin'i ik tidardan devirmeyi hedeflemesini istediler.
Clinton yönetimi ise, saldırının hedefi konusunda “gerçekçi” olunması konusunda politikacılan ve ka muoyunu uyarmaya çalışıyor. Savunma Bakanı Wil liam S. Cohen hazırlanan saldınnın, Saddam'ın söz konusu silahlan üretme kapasitesine darbe indir mekten öteye gidemeyeceğini söyledi. Havadan bombardımanın Irak’ın kimyasal ve biyolojik silah ü- retme kapasitesini ortadan kaldırmaya dahi yetme yeceğinin bilinmesi. Clinton yönetiminin soruna dip lomatik bir çözüm bulunmasını belki “samimi ola rak” tercih ettiği izlenimini veriyor.
Yine de Irak'taki silah fabrikalannı, silah depoları nı ve Cumhuriyet Muhafızlarının karargahı gibi aske ri hedefleri vurmaya yönelik hazırtıklann sürdürüldü ğü bildiriliyor. Clinton, ABD’nin Irak’ın kimyasal ve bi yolojik silah üretme yeteneğine “şu veya bu şekil de” son vermeye kararlı olduğunu söyledi.
Son Saddam krizinin ortaya çıkardığı bir ilginç nokta. Soğuk Savaş sonrası ABD - Rusya ilişkilerin de girilen yeni aşama. Rusya Başkanı Boris Yelt- sin’in. “ABD’nin Irak taki eylemlerinin bir dünya sa vaşına yol açabileceğine” dair sözleri Amerikan ga zetelerinin ancak arka sayfalannda yer bulabildi. Ö- teki Rus yöneticilerin “ABD’nin Bağdat’a nükleer bomba atmaya hazırlandığına” yönelik iddiaları ABD yönetimince "gülünç ve saçma” bulundu. Yelt- sin’in başından beri Saddam’a karşı askeri güç kul lanılmasına karşı çıkışı, Rusya’nın hala nüfuz sahibi olduğu ender ülkelerden birinin Irak olmasıyla açık landı. Kremlin’in iki gün önce soruna diplomatik bir çözüm bulunduğuna dair açıklamasının Bağdat ta rafından derhal yalanlanması da. Rusya’nın dünya politikasındaki etkisini tüketmesinin yeni bir belirtisi olarak yorumlandı. Bütün bunlar son Irak krizinin so ğuk savaş sonrasında ABD ile Rusya’yı ilk kez karşı karşıya getirdiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Irak’a askeri müdahaleyi önlemeye «çalışan Rus ya’nın ortaya attığı çok ilginç bir soru ise, Irak’a as keri müdahalenin uluslararası hukuka uygun olup ol madığı. Rusya Federasyonu’nun B.M. nezdindeki tem silcisi Sergey Lavrov’a göre, Irak’ın B.M. denet çilerine her yeri denetleme izni vermemesi, B.M. ile Irak arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının ih lali anlamına gelmiyor. Lavrov’a göre, “ateşkes ant laşmasının ihlali, ancak Irak’ın yeniden Kuveyt’i iş gal etmesi halinde” söz konusu olabilir. Yine Lav- rov’a göre, Güvenlik Konseyi’nin onayı olmaksızın ABD’ye silahlı müdahele hakkı veren bir B.M. kararı yok.
Amerikalı uluslararası hukukçulara, örneğin Yale Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü Ruth Wedgwood’a göre ise: ABD’nin hazırlandığı saldırı nın hukuki temeli sağlam. Çünkü B.M. Güvenlik Konseyi’nin 3 Nisan 1991 tarihli ve 687 numaralı karan, ateşkesi Irak’ın silah sanayiinin denetlenme sine izin vermesi şartına bağlıyor. Irak’ın bu şarta uymaması, ABD açısından Körfez Savaşı’nın sona ermediği anlamına geliyor (The New York Times, 5 Şubat).
Saddam’ın kitle imha silahlan geliştirmeye de vam etmesine izin verilemeyeceğini düşünüyorum. Ama ABD’nin Irak’a saldırmaya hakkı var mı? En a- zından tartışmalı bir konu.
ŞAHİN
ALPAY
bir konçerto. Rachmaninoff biliyorsunuz dünyanın en iyi
piyanistlerinden birisiydi. Olağanüstü bir tekniği vardı, piyanoya tamamen hakimdi. En güzel de bu 3. konçertoya hazırlanmış ve virtüözite hiç bir zaman rahatsız edici değil, tamamen müziğin olağanüstü yoğunluğuna hizmet ediyor.”
Sadece marifet için virtüözlükten hoşlanmamak, Gülsin Onay’ın kişiliğine dair bir başka ipucu galiba.
Rachmaninoff 3 ve Chopin 1. konçertoyu yakında CD’ye kaydetmeyi tasarlıyor. “Kayıtlarımı bile konserden tercih ediyorum” diyecek kadar konsere, performansa önem veren bir sanatçı. Önünde Almanya, Hollanda, İngiltere ve ardından uzakdoğu ülkelerine bir turneyi kapsayan yoğun bir program var.
Bütün kalbiyle h issetm ek
Repertuarından, Gülsin Onay’ın kişiliğine başka ipuçları çıkartmaya çalışıyorum. Rachmaninoff,
Schumann, Tvchaikovsky,
Ravel...Ortak noktalan, romantik olmalan mı?
“Horowitz’in çok sevdiğim bir sözü vardır, her müzik romantiktir diyor. Çok güzel değil mi? Çok seviyorum ve çok katılıyorum bu düşünceye. Kimse bana diyemez ki Beethoven yahut Mozart da romantik değil... Romantik olmayan müzik yoktur.”
Evet ama, her yorumun aynı
olmadığı da muhakkak. Gülsin Onay’ın o hafif, yer çekimine meydan okuyan tuşesi, ama her notaya hakkım veren ifade gücü, insana bir eseri ilk dinliyormuş ya da eser daha dün yazılmış hissini veren yorum gücü nereden geliyor? Kendi hayatıyla eser arasında bir çakışma mı?
“Mutlaka o son söylediğiniz" diyor sanatçı. “Kendi hayatınızla o eserdeki dünyanın birleşmesi ve oradan çıkan elektrik. O kesişme noktalarını bütün kalbinle hissetmek. Dünyadan kopup, sadece o müziğin söylemek istediği anlama vermek kendini.”
Bu sözlerden sonra, Gülsin Onay’m şiir de yazdığım öğrenmek beni hiç şaşırtmadı. Bugünlerde en büyük düşünün ne olduğunu soruyorum son olarak.
“Oğlumla birlikte konser vermek. İsviçre’de Winterthur’da keman dalında konservatuvan bitirmek üzere. Güzel bir repertuar hazırlasa da birlikte çalsak; en büyük düşüm bu.”
Umarım, bir dahaki sefere, yine Türkiye’de gerçekleşir bu düş.
G
ülsin Onay geçen yaz ABD’de ikinci kez davet edildiği Newport Müzik Festivali’nde Beethoven sonatları çaldığı beş konserde, Amerikalı eleştirmenleri bir kez daha büyüledi. “ArthurSchnabel’e rakip olacak bir _ ™ yorumdu” şeklindeki
övgülere her zamanki alçak gönüllü tavrıyla karşılık veriyor. “Beni biraz şımarttılar galiba.”
Bir yıl önce ilk kez ziyaret ettiği bu festivalde, Amerikalı müzik yazarı Channing Gray de
hayranlığını gizleyememişti: “Onay’ın piyanistliği öylesine doğal ki insan onun ne denli büyük bir yorumcu olduğunun birden farkına varamıyor.”
Bu doğal piyanistlik, Gülsin Onay’m küçük yaşta Üstün Yetenekli Çocuklar Yasası kapsamında Paris’e eğitime gitmesine yol açmış. 16 yaşında birincilikle bitirdiği Paris
Konservatuvan’nın tarihindeki en genç mezun olma unvanına da sahip.
Müzikte adeta “piri” saydığı hocası Adnan Saygun, ikinci Piyano Konçertosu’nu ithaf etmiş bu harika kadma. 1995’de Beethoven. Haydn, Chopin ve Schumann çeşitlemelerini kaydettiği “Klavier Variatonen” CD’si için Alman eleştirmenlerin övgüleri ve Franfurter Allgemeine gazetesinin “Olağanüstü ifade gücü” sözleri, Gülsin Onay’m dinleyenler üzerindeki etkisini güzel özetliyor.
Repertuarında halen 21 konçerto bulunan Gülsin Onay sadece klasik - romantik eserlerle de sınırlamıyor kendini. En iyi Ravel yorumcusu ödülünü de almış bir sanatçı. “Ravel’in bütün eserlerini seviyorum, ama özellikle Gaspard de la Nuit benim için olağanüstü. O eseri çalışırken kendimi piyanoyla tek vücut gibi hissediyorum. O eseri çıkarırken hiç bir teknik güçlüğü hissetmedim, halbuki çok zor bir eserdir.”
En iyi Ravel yorum cusu
Ravel sevgisini, doğa tutkusuna bağlıyor Gülsin Onay. “Ondine’deki su teması mesela, çok güzel
hissedebiliyorum o izlenimciliği: ama Scarbo’daki şeytani kısım da belki...”
Su perisi masumiyetiyle, hafif şeytansı bir muziplik onun kişiliğini yansıtan bir tezat mı acaba? Kahkahalarla gülüyor Gülsin Onay. “Belki de..”
Tezatlar özünde var onun. Keman sanatçısı bir Alman baba ile, piyanist bir Türk annenin Almanya’da konservatuvarda başlayıp evlilikle süren büyük aşklarının meyvesi. Bu tezat onun çocukluğuna güçlük değil mutluluk getirmiş. “Babam çok iyi bir pedagogtu, benimle son derece titizlikle ilgilendi.”
Ardından, Paris’te bir harika Türk çocuk ve Batı dünyasında başarılı bir Türk piyano virtüözü olmanın tezatmı yaşamış. ‘Türk ama çok harika gibi önyargılı yaklaşımlara eskiden rastladım, ama son zamanlarda hissetmiyorum.”
Ve tabii kültür tezatı. T ü rk müziğiyle ilgilendim ve onun bende bıraktığı izleri bir zenginlik olarak görüyorum. Adnan Saygun’un müziğini çalarken o
Anadolu havasım içimde hissettiğim çok zamanlar oldu. Bu iki şeyi birlikte yürütmek, hem Asyalı hem AvrupalI olmak tabii kolay bir şey değil. Ama bunda bir anormallik görmemek lazım. Bence güzel bir zenginlik diye
bakabiliriz.”
Türkiye'deki artan müzik
zenginliğini, Akbank, Bilkent ve Cemal
Ve dinleyici bu sezon şanslıydı. Önce Bilkent’te. sonra İzmir’de şimdi de İstanbul’da Gülsin Onay’dan Rachmaninoff un 3. Piyano
Konçertosu’nu dinledik. İstanbul’da Devlet Senfoni Orkestrası’m. Leningrad Filarmoninin ikinci şefi olan Vladimir Altschuler yönetiyor. Gülsin Onay için 18 yaşmda ilk konserinde seslendirdiği bu konçertonun özel bir yeri var.
“Müzikal açıdan mükemmel yazılmış
Dünya çapında ün yapan Tü rk piyanist Gülsin Onay, Bilk ent ve İzm ir ardından, Racm haninoff’un 3. Piyano K o n çe rto su ’nu şim di de İsta n b u l’da seslendirdi. Leningrad’lı şe f Vladim ir
A ltsch u le r yönetim inde dün g e ce gerçekleşen konser, bu sabah A K M ’de tekrar ediliyor. Gidem eyenlere, bu sabah l l ’de T R T 2 ’nin karşısında olm alarını öneriyorum . Gülsin O n a y’la
konserden ö nce, İsta n b u l’daki evinde buluştuk.
Reşit Rey gibi yeni orkestraların doğmasını da sevinçle karşılıyor Gülsin Onay. Borusan Oda Orkestrası ve şef Saim Akçıl ile 1995’te kaydettiği Mozart ve Tchaikovsky konseri bunun bir kanıtı. Ama büyük orkestralarımızdaki bazı zayıflıklara da üzülüyor.
“Bazı ayıklamalar yapmak lazım galiba. Belli zayıflıklar olduğu zaman ben kendi canım acımış gibi
üzülüyorum. Maalesef insanlar müziğe memur gibi yaklaşmaya itiliyorlar. Teknik zayıf ve yeterli değilse hergün 4
- 5 saat çalışıp işini çok ciddiye alması lazım, belli ki böyle bir motivasyon yok. Ama gençlerde büyük bir heyecan var. Bu çok sevindirici bir şey. Ve müthiş bir dinleyici var bence."
KONSER
izleyicisi sanki
evime misafir gelmiş gibi
hissediyorum. Tek tek
herkesin elini sıkmak
geliyor içimden.
Konserde paylaşılan şey
ise, müşterek bir
yolculuğa çıkmak
+
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi