• Sonuç bulunamadı

Unutulmayan doktorlar:dünya tıp tarihine geçen tek Türk doktoru:Hulusi Behçet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Unutulmayan doktorlar:dünya tıp tarihine geçen tek Türk doktoru:Hulusi Behçet"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16 O CAK 1983

ROPO

(

Giriş

t

l

H

ER nerede olursa olsun, tehlike anında bir başkasının hayatını kurtaran kimseye, "kahraman” diyorlar. Günü birliğine dahi olsa, onu yüceltmeye çalışıyorlar. Ve o kişiyi, manen veya maddeten mutlaka iyi kötü alkışlıyor, sırasında ona “ ödül” de veri­ yorlar. Hepsi bir tek hayat kurtardığı için...

Ya bir yerine, binlerce hayat kurtaranlar... Hastalarına şifa dağı­ tıp, onlara can katanlar... İnsanın içinden, bu insanları kaç bin kez al­ kışlamak, kaç bin kez ödüllendirmek geliyor.

Hele bu insanlar, son yanm yüzyılın tıp tarihine koskocaman im­ zalarım atmış, Cumhuriyet Türkiyesi'nde, sağlık hizmetlerinin temel taşlarım üst üste koymayı başarmışlarsa... Hele, Türk hekimliğinin gözbebeği sayılan bu kişileri, yurdun her bir köşesinden, 14 bin heki­ min verdiği oylar hep birden alkışlavabilmişse... Onlara “ Altın in­

sanlar” diyemez miyiz?

“ Eczacıbaşı Bilimsel Araştırma ve Ödül Fonu” tarafından, ilk kez bu yıl düzenlenen “ Cumhuriyet Dönemi Tıp Ödülü” yarışmasıyla, 60 yılın beş altın hekimi seçildi. Önce seçici kurul üyelerinin gösterdik­ leri 60 aday içinden gizli oyla 15 adaya inildi. Sonra da “ büyük jüri” diye adlandırılan 14 bin Türk hekiminin tek tek onayı alındı... Ve sağlık hizmetlerine gönül vermiş beş büyük insan, son 60 yılın ilk tıp ödülünü kazanmış oldu.

Neden sonra... Yani ölümlerinden sonra... Hatta bazılarının aile­ lerinden bile hayatta kimseleri kalmamacasına, göçüp gittikten son­ ra. Yine de, er veya geç, böylesine ödüllendirilmenin yüceliği, bu beş büyük hekimi tekrar günümüze getirdi. Geçmişin mücadeleli gün lerinden bir bir örneklerle... Sağlık hizmeti verebilmek için neler neler yapıldığının, yol gösterici, uyancı yönleriyle...

Kısacası, geçmiş sanılanın, tıp dünyasımn bu beş altın insanını ta­ nıtırken, henüz geçmemiş olduğunu belirleyerek...

J

ULUTULMAYAN

I

|

DOKTORLAR

Okşan Atasoy

Dünya tıp tarihine geçen

tek Türk doktoru:

I U LU S! Behçet ismi, Türk

H

'

tıp tarihinin en gözde 1 sayfalarında, en itibarlı yerini, geçmişte olduğu gibi, bugün de koruyor... Hem de adı­ nın yanında “ Dünya tıp li­ teratüründe adı kayıtlı yegâne Türk hekimi” sıfatı ile... Ve onun yanında, “ Behçet Hasta­ lığı” yahut da öteki adıyla “ M orbus Behçet” yazısı ile...

Türkiye'nin çağdaş tıp adam­ larının en ünlülerinden Hulusi Behçet H oca’nm yakımnda b u ­ lunanlara, onu soruyoruz... Ve B eh çet H o c a ’ y ı, bu gün k ü k uşaklara tan ıtm a ların ı is t i­ yoruz... Hemen hepsinin gözü aynı n ok ta d a b irle ş iy o r. “ Yoğun, olağanüstü bir ça­ lış m a ... Ve ara verm eden, p eşp eşe d izilm iş, ok u nan, okunacak olan kitaplar...” İşte Hulusi Behçet H oca’nın devrini yaşamış öğrencilerinin, asistan­ larının, doçentlerinin, yakınları­ nın ortak görüşleri. Gecesini, gündüzünü, her bir dakikasını alabildiğine dolduran çalışmaları ile Behçet H oca... Ve onun cilt cilt kitapları.

HULUSİ

Hulusi Behçet kimdir?

1889’da İstanbul’da doğdu. 1910 yılında tıp öğrenimini tamamladı. 1914’e kadar Gülhane Askerî Hastanesi’nde cildiye asistanlığı yaptı. Budapeşte’ye ve Ber­ lin’e gitti. 1919’da yurda döndü. 1933’de İstanbul Üniversitesi Deri Hastalıkları Frengi Kliniği’ne profesör olarak ve

BEHÇET

atandı ve 14 yıl bu kürsüde hizmet verdi. Wright çıbanı, frengi üzerine çalışmala­ rının yanı sıra, 1922’lerde incelemeye başladığı ve 1947’de Cenevre’de topla^ nan Uluslararası Tıp Kongresi nde res­ men tanımladığı “ Behçet Hastalığı" onun adını dünya tıp literatürüne geçirdi. 1939'da Ord. Prof. olan Hulusi Behçet, 1948'de öldü.

i nn ftimoi o OGOO n (iixifí nfiıiıınmı

Gerek “ Cumhuriyet Tıp ö d ü - lü” ru"m bütün hazırlıklarında, gerek ön seçim kurulunda bu­ lunan, ayrıca Eczacıbaşı Bilimsel Araştırma ve ö d ü l Fonu Yöne­ tim Kurulu Başkanı olan Ord. Prof. Dr. A rif ism et Çetingife soruyoruz: “ Prof. Hulusi Beh­ çet’ i yakından tanıyabilmiş bir kimse olarak, onu bizlere anlatır m ıs ın ız ? ” d iy e . V e b irlik te , 1930’lu yıllara, İstanbul Univer- s ite s i’ nin k u ru lu şu n a (1933), Bezm-i AlemValde Sultan’ın Va­ kıf Gurabası’na dönüyoruz. O dönemde, Hulusi Behçet Bey, Vakıf Guraba Hastanesi’nde cil­ diye şefi, Arif İsmet Çetingil de, dahiliye kliniği doçenti. Der­ matoloji ile şıkı ilişkilerinde, her ikisinin de yakın temas ve ça­ lışmaları var. Sonrasını, 1933- 1973 yılları arasında üniversite­ ye 40 yıl hizmet vermiş Ord. Prof. Dr. A rif İsmet Çetingil an­ latıyor:

“ Hulusi Behçet Bey, son dere­ ce çalışkan, çok kabiliyetli bir hekimdi. Sahasında son derece ileri görüşleri vardı. Hem ça­ lışkandı, hem de zeki. Daima elinde, kolunda kitapla gezerdi, dermatoloji kitapları Ue dolaşır­ dı. N ereye g id erse g its in , kokteyllerden, sohbet toplantıla­ rına kadar, hep kitapları ona eşlik ederdi. B irde, ne tür kitap olursa olsun, ister kalın cUtli değerli bir baskı, ister tek nüs­ hası kalmış bir eser, içinde ilgilendiği bir bahis bulmuşsa, o sayfayı mutlak yırtar yanma alırdı. Çünkü onun aradığı ilim­ di. Kolay iş değil... Cihan Iiteta- riinde Türkiye’nin ismi, yalnız Hulusi Behçet adıyla, Behçet Hastalığı diye geçiyor. Bu başarı şayanı taktirdir. Hastalığı hem tesbit etmek, hem de ona kendi adını vermek meselesi çok önem­ lidir. Pek çok ülkenin böyle bir örneği yoktur. Bu büyük birşey- dir

Ve ardından, Prof. Çetingil, bir anısını ekliyor:

“ Gözde ve tenasül sahasında bir takım erüpsiyonlarla kendini gösteren bir tür virüs menşeli bir hastalık olan Behçet Hastalığı, o devre kadar ayrı ayrı mütalâa ediliyor ve hastalık belirtileri bir d iğ erin in d en ayrı d ü şü n ü lü ­ yordu. Hulusi Behçet Bey, bu konuda uzun çalışmalarını

orta-|O rd . P ro f. Dr. A rif İs m e t

Ç e tin g il, H u lu s i H o c a ’yı

a n la tırk e n , “ Son d e re c e

ç a lış k a n , k a b iliy e tli b ir

h e k im d i. D a im a e lin d e ,

k o lu n d a k ita p la g e z e rd i”

d iy o r.

( H u lu s i B e h ç e t B ey,

h a s ta lık la ilg ili y a y ın la rı

iie A v ru p a ’d a b ü y ü k ilgi

u y a n d ırm ış tı. 1 9 3 6 'd a

S o yad ı K an u n u ç ık ın c a ,

y a y ın la rd a k i adı ile

k a lm a k is te d i ve

A ta tü rk ’ün d e o n a y ıy la

s o yad ı B e h ç e t ola ra k

k a ld ı.

O rd . P ro f. Dr. A r if İs m e t Ç e tin g il, H u lu s i B e h ç e t H o c a 'y ı a n la tıy o r.

ı İn c irin d e rid e y a p tığ ı

h a s ta lık la rla İlg ili k ita b ı,

H u lu s i B e h ç e t’in ö rnek

ç a lış m a la rın d a n biri

s a y ılıy o r.

ya koymuş ve Avrupa’da da neşriyatı ile ilgi uyandırmıştı. 1936’ da Soyadı Kanunu çıkınca, Hulusi Behçet, Behçet adı ile kalmak ve bu neşriyatında alışıl­ dığı gibi tanınmak istedi. Bu du­ rum Atatürk’ ün yaverlerinden Cevdet Abbas tarafından A ta­ türk’e intikal ettirildi. Ve A ta­ türk, Güneş DilTeorisi’ ne istinat ederek, B eh çet k elim esin in Türkçe menşeli olduğunu kendi

el yazısı Ue belirterek, bu belgeyi Hulusi Bey’e verdi. Yazıyı ben çerçevelenmiş haliyle gördüm. Böylece Hulusi Bey’ in soyadı Behçet olarak kaldı.”

Deri hastalıkları sahasında çeşitli eserlerinin arasında, incir yemişinin deride yaptığı hasta­ lıklarla ilgili “ Dermatit Figiye” kitabı da, Behçet H oca’nın örnek çalışmalarından biri sayılıyor.

Galatasaray Lisesi’nin yanında mütevazi bir evde, eşi ve kızı ile oturan Hulusi Behçet H oca’nm varı yoğu,her şeyi ilimdi. Yine P r o f. Ç e tin g il’ e soru y oru z: “ Muayenehanesi, viziteleri, has­ talan hakkında neler ekleyebili­ riz?” diye... Ve dinliyoruz:

Her şeyi ilim

V E F A T - B A Ş S A Ğ L I Ğ I

K ıy m e tli a ğ a b e y im iz , tu riz m c a m ia s ın ın d e ğ e rli

d o s tu , iyi insan

Sn.

KEMAL

KÖSEOGLU'nu

k a y b e tm e n in d e rin ü zü n tü s ü iç in d e y iz . M e rh u m a

T a n rı’dan ra h m e t, k e d e rli a ile s in e b a ş s a ğ lığ ı d ile riz .

NET Turizm

Ticaret ve Sanayi A.Ş.

“ Son derece modest, mütevazi idi. Kendini tama­ men, ama tamamen ilme ve araştırm alara v erm işti. La- barotuvar çahşmalan yoğundu. İçkisi, oyunu, dansı, eğlencesi, hiçbiri yoktu. Onun işi gücü ki­ tap okumak ve çalışmaktı. Bir süre mecmua çıkardı. Deri H as­ talıkları ve Fre.ıgi diye... Azmi, yeteneği onu ön plana çıkarma­ ya yeterliydi zaten. Bu onun ya­ radılışının, kendine verdiği bir meziyeti idi. Asla kliyantel p eşin d e k oşm a zd ı. E v i ve muayenehanesi aynı yerde idi. Muayenehanesinde pek müşteri aramazdı. Son derece iyi bir tet- kikçi idi. Hastalığı derinliğine mütalâa ederdi. Ve ifrat denecek şekilde çalışır çalışır yine ça­ lışırdı...”

Evet, Cumhuriyet döneminin altın hekimlerinden biri olan Ord. Prof. Hulusi Behçet, 1910 yılında başladığı mesleğine, iler­ leye ilerleye 38 yıl devam etti. Ve 8 Mart 1948 tarihine, ölümüne kadar, Türk tıbbının sesini yurt­ ta ve yurt dışında gürül gürül çınlattı. Beklentisi, sadece ma­ nevî gücünün kaynağı tıbba olan saygısını ve bilimsel bağmı ka- nıtlayabilmekti...

İşte bunu öylesine başardı ki, vefatından 34 yıl sonra "C um hu­ riyet Dönemi Tıp öd ü lü ” için en yüksek oylama yine onu buldu.

■YARIN:

TEVFiK SAĞLAM

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hücre içinde üretilen moleküllerin kesecikler (mavi renkli) içinde paketlendiği biliniyordu, ancak bu keseciklerin yüklerini nasıl doğru şekilde dağıttığı bir sırdı..

Bugün var olan, bir yokluktan çıkmadı, dün var oianı değiştirerek, yeni hareketlere uydurarak, daha i- leri bir seyre bazan düz bir yürüyüş, bazan bir

konulduklarında da gündüz vakti yapraklarını açtığını, gece vakti yapraklarını kapattığını fark etmiş ve bitkilerin kendi biyolojik saatleri olduğu sonucuna

Kırılan bir kemiğin birleş- tirilmesi için kullanılan plaka ve vidalar canlı bir do- ku olan kemiğe uygulanır.. Kemiklerimiz mühendis- lik malzemeleri gibi homojen ve

Rich Communi- cation Services (Zengin İletişim Hizmetleri) ifadesinin kı- saltması olan RCS, yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve videola- rı desteklemenin yanında yazıyor,

Bugün çoğu kansere yönelik çok sayıda bağışıklık kontrol noktası tedavisi denemesi yapılıyor ve yeni kontrol noktası proteinleri hedef olarak sınanıyor. Yüz yıldan

İlk kez Hulusi Behçet’ in tanımla­ dığı bir tür deri hastalığı, dünya tıpliteratürüne onun adıyla "Behçet hastalığı" olarak geçmişti.. 1939'da

Conclusion: Distal adductor canal block may provide effective postoperative analgesia for lower limb surgery in pediatric cases with blockage of two nerves with a single