• Sonuç bulunamadı

Bitki Çeşitlerinin Metalaştırılması ve Özelleştirilmesi: Bitki Islahçı Hakları ve UPOV / Mustafa Aydın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bitki Çeşitlerinin Metalaştırılması ve Özelleştirilmesi: Bitki Islahçı Hakları ve UPOV / Mustafa Aydın"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hakemli Makale

73 Öz

Dünya halklarının en temel sorunlarından birisi gıda sorunudur. Bir yandan yaşanan gıda krizleri ve kıtlık, diğer yandan genetiği değiştirilmiş gıdalar bu sorunun önemini giderek arttırmıştır. Gıda egemenliğinin sağlanabilmesi için biyolojik çeşitliliğin devamlılığı sağlanmalıdır. Emperyalizmin başat araçları olan uluslararası kuruluşlar ve çok uluslu şirketler, yasal düzenlemelerin yanı sıra yeni nesil serbest ticaret anlaşmaları ile halkların ortak mirası olan bitki çeşitlerini metalaştırmaya ve özelleştirmeye yönelmişlerdir. Bu amaçla atılan adımlar arasında en önemlisi Uluslararası Yeni Çeşitlerin ve Bitkilerin Korunması Birliği, kısa adıyla UPOV’dur. Gıda endüstrisinin talepleri doğrultusunda yeni bir bitki koruma sistemi vücuda getiren UPOV, bitki ıslahçı haklarının genel çerçevesini belirlemektedir.

Anahtar Sözcükler: Gıda, Metalaştırma, Fikri Mülkiyet Hakları, Bitki Islahçı Hakları, UPOV

Abstract

One of the most important problems of the peoples of the world is the food problem. On the one hand, food crises and famine, on the other hand, genetically modified foods have increased the importance of this problem. To ensure food sovereignty, biodiversity should be maintained. International organizations and multinational companies, which are the main tools of imperialism, have turned towards the commodification and privatization of plant varieties that are the common heritage of peoples with new-generation free trade agreements as well as legal regulations. The International Union for the Protection of New Varieties of Plants (UPOV) is the most important step taken for this purpose. UPOV, which introduced a new plant protection

BİTKİ ÇEŞİTLERİNİN METALAŞTIRILMASI VE

ÖZELLEŞTİRİLMESİ: BİTKİ ISLAHÇI HAKLARI VE UPOV

Privatization and Commodification of Plant Varieties: Plant Breeders’ Rights and The UPOV

Mustafa Aydın*

* Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bolu, Türkiye, mmustafaaydin@ hotmail.com, Orcid numarası:0000-0002-7176-9461

Dr., Bolu Abant Izzet Baysal University, Social Sciences Instıtute, Bolu, Turkey, mmustafaaydin@hotmail. com, Orcid number:0000-0002-7176-9461

(2)

74

system in line with the demands of the food industry, has determined the general framework of plant breeders’ rights.

Keywords: Food, Commodification, Intellectual Property Rights, Plant Breeders’ Rights, UPOV

Giriş

Biyolojik çeşitlilik kaybı, küresel toplum için en büyük risklerin başında yer almaktadır. Altıncı kitlesel yok oluş sürecine girdiği düşünülen gezegenimiz, kara, deniz ve diğer su ekosistemlerinin geniş alanlarının yok oluşları ile karşı karşıya bulunmaktadır (OECD, 2019: 9). “Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hakkında Küresel Değerlendirme Raporu” başlıklı rapor, 2019 yılında yayınlanmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve belki de biyolojik çeşitliliğe ilişkin günümüze kadar yapılan en kapsamlı rapor olan, çevre üzerinde yarattığımız tahribatın muazzam boyutlara ulaştığını ifade etmektedir. 29 Nisan-4 Mayıs 2019 arasında Paris’te düzenlenen IPBES

(Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services - Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu) Genel Kurulu sonrası yayınlanan bu raporda, “Biz

ve diğer tüm türlerin bağlı olduğu ekosistemlerin sağlığı her zamankinden daha hızlı bozuluyor. Dünyadaki ekonomilerimizin, geçim kaynaklarımızın, gıda güvenliğimizin, sağlık ve yaşam kalitemizin temellerini aşındırıyoruz” vurgusu yer almaktadır. Birkaç on yıl içinde toplam sekiz buçuk milyon bitkisel ve hayvansal tür toplamından bir milyonunun yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğu belirtilmektedir (IPBES, 2019). FAO’nun (Food and

Agriculture Organization – Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), Gıda

ve Tarım İçin Genetik Kaynaklar Komisyonu raporuna göre de, biyolojik çeşitlilik tüm dünyada, iklim değişikliği, uluslararası pazarlar ve demografi gibi küresel güncel konular; bunların sebep olduğu arazi ve su kullanım değişiklikleri, kirlilik ve aşırı girdi kullanımı, aşırı hasat ve istilacı türlerin yayılımı gibi nedenlerle yok olmaktadır (FAO, 2019: 6).

Bir kalkınma meselesi olan biyolojik çeşitlilik kaybı, kalkınma kazanımlarını birçok yönden etkilemektedir. Dünyada biyolojik çeşitlilik kaybı en çok tropik bölgelerde gerçekleşmektedir. Örneğin son 50 yıl boyunca sadece omurgalıların varlığı Karayipler ve Latin Amerika’da yaklaşık %89, Hint-Pasifik bölgesinde %64 ve Sahra Altı Afrika’da %56 oranında düşmüştür. Yine bu süreç zarfında mangrovların ve mercan resiflerinin yaklaşık olarak %50’si yok olmuştur. 1970-2014 yılları arasında balık, kuş, memeli, amfibi ve sürüngen popülasyonları ortalama olarak %60 oranında azalmıştır (IPBES, 2019). Biyolojik çeşitlilik kaybı yüksek olan bu bölgeler, büyük ölçüde

(3)

75

yoksulluk ve iklim değişikliğinin en fazla etkilediği bölgelerdir. Kronik fakirliğin yüksek olduğu ve günlük geçim ihtiyaçlarını karşılamak için doğaya en bağımlı olan kırsal topluluklar, biyolojik çeşitlilik kaybına bağlı ortaya çıkan orantısız kayıpları karşılamakta savunmasız bulunmaktadırlar. Daha az gıda, daha az beslenme güvenliği, daha az polinasyon, daha az üretken tarım, daha çok hastalık, daha esnek tarım ve emek üzerinde daha fazla yük anlamına gelen biyolojik çeşitlilik kaybı, sosyal çatışmalara ve artan eşitsizliklere katkıda bulunarak yoksulluğu arttıran başlıca etmenler arasında yerini almaktadır (Roe, Seddon, Elliott, 2019: 4-15).

Biyolojik çeşitliliğin tehlike altında bulunan bir unsuru olan tarımsal biyolojik çeşitlilik, yeterli gıda, sağlık ve yaşam standardı hakkının gerçekleştirilmesi için temel bir gereklilik mahiyetindedir. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi

(Convention on Biodiversity – CBD) Sekretaryası tarafından tanımlandığı gibi:

“Tarımsal biyolojik çeşitlilik, çevre, genetik kaynaklar ve insanlar tarafından kullanılan yönetim sistemleri ve uygulamaları arasındaki etkileşimden kaynaklanan gıda ve tarım için önemli olan yeryüzündeki hayvanların, bitkilerin ve mikro organizmaların çeşitliliği ve değişkenliğini ifade eder” (Suárez, 2016: 2).

Tarımsal biyolojik çeşitlilik, gıda ve beslenme haklarının yanı sıra çiftçilerin tohumlar ve kendi geleneksel tarımlarına dair özgürlükleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Neolitik Devrimin başlangıcından günümüze, çiftçiler ve yerel halklar tohumların kendilerini, verimlerini, tatlarını ve diğer birçok özelliklerini geliştirmek için sürekli bir çaba içerisinde bulunmaktadırlar. Genellikle çiftçiler ve yerel toplulukların iş birliği ve karşılıklılığa dayanan serbest tohum değişimi, bir yandan gıda güvenliği ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının, diğer yandan bilgi, kültür ve miras paylaşımının temel aracıdır (Navdanya, 2006: 9). Günümüzde ise tohumun ihtiva ettiği üretim ve tüketime dair fonksiyonlarına, yenileri eklenmiş bulunmaktadır. Kapitalist toplumsal yeniden yapılandırma projelerine karşı çağdaş mücadelenin belirgin bir simgesi haline gelen tohum, bu mücadelenin hem özü hem de amacıdır (Kloppenburg, 2008: 1). Gıda güvencesi ve gıda güvenliği kavramlarını öne çıkaran kapitalist ekonomik düzene karşı, gıda egemenliği kavramına yoğunlaşan La Via Campesina, GRAIN, More and Better, Movimiento Agroecológico de América Latina y el Caribe vb. organizasyonlar için tohum ve biyolojik çeşitlilik mevcudiyetlerinin ve mücadelelerinin temel konusudur. Yeşil Devrim’den (Üçüncü Tarım Devrimi) bu yana dev şirketler tohum, bitkiler, arazi ve gıdanın bir bütün olarak oluşturduğu büyük pazarı tarımsal

(4)

76

araştırma ve genişletme programları, küresel emtia zincirleri ve serbest ticaret ile kontrol altına almaya çalışmaktadırlar. Bu dev şirketler, yaşam formları üzerinde mülkiyet hakkı veren küresel bir yasal saldırıyla kendilerine karşı olan direnişi bastırmaya yönelmişlerdir. Çok taraflı anlaşmaların yanı sıra çıkarılan bitki çeşitliliğini koruma yasaları, bitki ıslahçı hakları ve patentler ile genleri, mikro organizmaları, tohumları, bitkileri ve hayvanları metalaştırmakta ve özelleştirmektedirler (GRAIN, 2015: 4).

Genel çerçevesi Phillip McMichael (2009: 142) tarafından çizilen kurumsal/ ekolojik gıda rejimi olarak adlandırabileceğimiz üçüncü gıda rejiminin ana aktörlerinden olan dev şirketlere uluslararası kuruluşlar da yaptıkları düzenlemeler ve sözleşmeler ile destek vermektedirler. Bu doğrultuda bağıtlanan başlıca uluslararası sözleşmeler arasında Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Sözleşmesi (L’Union internationale pour la

protection des obtentions végétales - UPOV), 1992 tarihli Biyolojik Çeşitlilik

Sözleşmesi (CBD), Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması 1994 (TRIPS), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve de Gıda ve Tarım İçin Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Antlaşması 2004 (International Treaty on

Plant Genetic Resources for Food and Agriculture - ITPGRFA) yer almaktadır

(Dhankar, 2016: 193).

Bu çalışmada, bitki çeşitlerinin metalaştırılması ve özelleştirilmesi pratikleri ele alınmakta ve bu esas doğrultusunda genetik kaynaklarla ilgili fikri mülkiyet haklarının ortaya çıkışı, bitki ıslahçı hakları kavramının tanımlanması, uygulanması ve yaygınlaşmasına dair genel çerçeve ortaya konmaktadır. Ayrıca uluslararası kuruluşların ve çok taraflı antlaşmaların, neoliberal sömürü düzeni içerisinde, bitkilerin ve diğer yaşam formlarının küresel metalara dönüştürülmesinde oynadıkları roller açıklanmaktadır.

BİTKİ ÇEŞİTLERİNİN METALAŞTIRILMASI VE ÖZELLEŞTİRİLMESİ

Özelleştirme, tohum, bitki ve gıdanın kontrolünün belirli ellerde yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Bu yoğunlaşma doğrudan tarımsal biyolojik çeşitliliğin kaybına katkıda bulunmaktadır (Ceriani, 2014: 21). Tarım endüstrisinin talepleri çerçevesinde tarımda özelleştirme uygulamalarını gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında fikri mülkiyet hakları, piyasa yasaları, bitki çeşitliliğini koruma yasaları, çok taraflı antlaşmalar ve uluslararası düzenlemeler yer almaktadır.

Tarımda özelleştirme uygulamaları özellikle az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerdeki çiftçileri ve yerel toplulukları dolayısıyla bu ülkelerdeki tüm toplum

(5)

77

gruplarını olumsuz yönde etkilemektedir. Emperyalist güçler için Üçüncü Dünya ülkeleri, sömürgecilik döneminden bu yana, ucuz emek ve hammadde kaynağı olmuştur. Bu büyük güçler için, tarım sadece ekonomik olarak değil jeopolitik olarak da her daim önemli bir rol oynamıştır. Gıdanın önemi onu politik tahakkümde çok etkili bir araç haline getirmektedir. Kolonileştirilen üçüncü dünya ülkelerinin ekonomileri büyük ölçüde tarıma aşırı bağımlıdır. Modern teknolojilerin kullanılmadığı, feodal ve sömürge ilişkilerinin halen mevcudiyetini koruduğu ve topraksızlaştırmanın yaygın olduğu bu ülkelerde çok uluslu şirketler (ÇUŞ) yerel toprak sahipleri ve burjuvazinin komprador fraksiyonları ile bu ülkelerdeki tarım sektörüne egemen olmuşlardır (Mariano, 2001: 1-2).

Genetik kaynaklar bu dünyanın ortak mirasıdır. Küreselleşme ve özelleştirme, ÇUŞ’ların mevcudiyetlerindeki kaynakların, bilginin ve gücün yoğunlaşmasına yol açarak, ÇUŞ’ların dünyamızı her alanda domine etmelerine sebep olmuştur. ÇUŞ’lar, ülkelerin tarım politikalarını kendi öncelikleri doğrultusunda şekillendirerek, tohum, bitki çeşitleri ve gıda pazarlarını kontrol etmektedirler. Az gelişmiş ülkeler, özerkliklerini ve genetik kaynakları üzerindeki kontrollerini tam olarak sağlayamamaktadırlar. Kurumsal hegemonya, kâr amaçları doğrultusunda ülkelerin ulusal egemenlikleri üzerinde yoğun baskılar yapmakta, genetik çeşitliliği tahrip etmekte ve insan haklarını tehlikeye atmaktadır (Ghale, Upreti, 2008: 1). 2018 yılında 59,71 milyar ABD doları büyüklüğünde olan dünya tohum pazarının, 2024 yılında 90,37 milyar ABD dolarına ulaşması beklenmektedir. Dünya tohum pazarının %50’sini domine eden sekiz şirket (Market Data Forecast, 2019) aynı zamanda dünya zirai ilaç piyasasını da domine etmektedir. 2017 yılı dünya tohum ve zirai ilaç piyasasının en büyük beş şirketi ve bu şirketlerin pazar payları aşağıdaki gibidir:

Tablo 1: En büyük beş tohum şirketinin pazar payları

Şirket Ülke Pazar Payı (ABD doları) Oranı

Bayer-Monsanto Almanya 12,682 milyar %33

Corteva Agriscience ABD 8,200 milyar %21,3

ChemChina- Syngenta Çin 2,826 milyar %7,4

Limagrain Fransa 1,842 milyar %4,8

KWS Almanya 1,497 milyar %3,9

Kaynak: Mooney, Pat (2018), Blocking the chain: Industrial food chain concentration, Big Data platforms and food sovereignty solutions (Ed: Benjamin Luig, Franza Drechsel, Jan Urhahn, Steffen Kühne), Berlin: ETC Group, GLOCON, INKOTA, Rosa-Luxemburg-Stiftung: 8.

(6)

78

Tablo 2: En büyük beş zirai ilaç şirketinin pazar payları

Şirket Ülke Pazar Payı (ABD doları) Oranı

Bayer-Monsanto Almanya 12,440 milyar %22,9

ChemChina-Syngenta Çin 12,767 milyar %23,5

BASF Almanya 6,704 milyar %12,4

Corteva Agriscience ABD 6,100 milyar %11,3

FMC ABD 2,500 milyar %4,6

Kaynak: Mooney, Pat (2018), Blocking the chain: Industrial food chain concentration, Big Data platforms and food sovereignty solutions (Ed: Benjamin Luig, Franza Drechsel, Jan Urhahn, Steffen Kühne), Berlin: ETC Group, GLOCON, INKOTA, Rosa-Luxemburg-Stiftung: 8.

Ciroları ile dünyanın en büyük 500 şirketi içerisinde, 1980’lerden itibaren küresel oyuncular haline gelen tarım ve gıda ile uğraşan birçok şirket yer almaktadır. Gelişen dünyada orta sınıfın büyümesi, bu sınıfın zevklerini ve beslenme şekillerini değiştirmekte ve bu durum işlenmiş gıdalara olan talebin artmasına neden olmaktadır. Şirketler, küresel devralmalar ve birleşmelerin yanı sıra bankacılık, sigortacılık ve bilgi endüstrisi alanlarında faaliyet gösteren şirketlerle birleşerek, tarladan sofralarımıza kadar tüm değer zincirini kontrol etmektedirler. Cargill, Unilever, Nestlé, John Deere, Coca-Cola, McDonalds gibi farklı sektörlerde fonksiyon ihtiva eden eski şirketlerin yanı sıra Brasil Foods, JBS ve COFCO gibi son 20 yılda giderek güçlenen şirketler de sektörde yerlerini almaktadırlar (Heinrich Böll Foundation, 2017: 6-11).

Genetik kaynaklara dair fikri mülkiyet haklarının ortaya çıkışı ve genişlemesi En geniş tanımlamasıyla fikri mülkiyet hakları, insan zihninin yaratımlarıyla ilişkili bir dizi haktır (UNESCO, 2015: 5). Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’ne

(World Intellectual Property Organization - WIPO) göre fikri mülkiyet

hakları, “diğer mülkiyet hakları gibidir. Patent, ticari marka veya telif hakkıyla korunan eserlerin yaratıcılarına veya sahiplerine, kendi eserlerinden veya bir yaratılıştaki yatırımlarından yararlanmalarına izin verirler.” (WIPO, t.y.: 3). Fikri mülkiyet hakları esas olarak ticari markaları, telif haklarını ve patent haklarının yanı sıra coğrafi göstergeleri, ticari sır haklarını, tanıtım haklarını, telif haklarını ve haksız rekabete karşı hakları içermektedir. Aşağıdaki grafik fikri mülkiyet hakları için 2004-2018 yılları arasında dünyadaki toplam başvuru sayısının izlediği trendi göstermektedir.

(7)

79

Grafik 1: Fikri Mülkiyet Hakları: Toplam Başvuru

--- endüstriyel tasarım --- patent --- ticari marka --- faydalı model

Kaynak: WIPO (2020), WIPO IP Statistics Data Center https://www3.wipo.int/ ipstats/keysearch. htm?keyId=201

Tablo 3: 2017 ve 2018 yılları fikri mülkiyet başvuruları

Başvuru 2017 2018 Büyüme Oranı

(%) Patentler 3,162,300 3,326,300 5.2 Faydalı model 1,761,440 2,145,960 21.8 Ticari marka 12,395,700 14,321,800 15.5 Endüstriyel tasarım 1,242,100 1,312,600 5.7 Bitki çeşitleri 18,550 20,210 8.9

Kaynak: WIPO (2019), World Intellectual Property Indicators 2019, Geneva: World Intellectual Property Organization: 7.

Fikri mülkiyet ayrıca ticari bitki ıslahçılarını ödüllendirmek için tasarlanmış olan bitki ıslahçı haklarını da kapsamaktadır. DTÖ, TRIPS aracılığıyla fikri mülkiyet haklarının kapsamını, bitkileri ve yaşam formlarını kapsayacak şekilde genişletmiştir. Fikri mülkiyet haklarının kapsamının genişletilmesi, bu hakların işlevleri hakkında yoğun tartışmalar başlatmıştır (Yamin, 2003: 2). Mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar da dâhil olmak üzere genetik kaynaklara uygulanabilecek başlıca fikri mülkiyet hakları şunlardır: patentler, bitki ıslahçı hakları, ticari sırlar, ticari markalar ve coğrafi işaretler (Blakeney, 2011: 8). 2018’de dünya çapında yaklaşık 20.210 bitki çeşidi başvurusu yapılmış olup, bu oran bir önceki yıl 18.550’dir.

(8)

80

Grafik 2: Bitki çeşidi başvuruları, 2001-2018

Kaynak: WIPO (2019), World Intellectual Property Indicators 2019, Geneva: World Intellectual Property Organization: 164.

Tarihsel olarak, ticaretin ana fonksiyon alanını mal ve hizmet ticareti oluşturmaktadır. 1980’lerin sonundan itibaren, yaşam formlarının metalaşması ve yaşam formlarına dair tekel hakları verilmesi yaşam formlarını küresel ticaretin ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Bu nedenle, kazançlı metalar haline dönüşen yaşam formları üzerindeki patentlerin koruması, DTÖ paketinde yasal görevli TRIPS anlaşmasının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bitki genetik kaynakları ile ilgili yerel bilgi ve beceriler, kurumlar tarafından tekelleşme eğiliminin artması nedeniyle tehdit altında bulunmaktadır. Tekel haklarının ortaya çıkması ve genişlemesi, ÇUŞ’lar tarafından üretim ve gıda tedarik sistemindeki kaynak, bilgi ve nihayetinde güç yoğunlaşmasına yönelik sistematik bir yaklaşım haline gelmektedir. (Ghale, Upreti, 2008: 2).

Fikri mülkiyet yasaları ve gıda güvenliği tartışması, özellikle tarımdaki ticari tohumlara ve teknolojiye dayanan gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler bağlamında gerçekleşmekte, fikri mülkiyet yasalarının ve tarımda yaşanan teknolojik gelişmenin çok gerisinde kalan geri kalmış ülkelere bu tartışmalarda pek de yer verilmemektedir (Forsyth & Farran, 2013: 516). Oysaki bu gelişmelerden en çok etkilenenler geri kalmış ülkelerdir (Bhattacharya, 2014: 51). Ağırlıklı olarak biyolojik çeşitliliğin kökeni, az gelişmiş ülkeler ve geri kalmış ülkelerdir (Palmer, Di Falco, 2012: 51). Fikri mülkiyet hakları vasıtasıyla bu ülkelerin ellerindeki bitki çeşitleri özelleştirilmekte ve egemenlikleri hiçe sayılarak biyokorsanlık gerçekleştirilmektedir.

DTÖ’nün başlattığı serbest ticaret dalgasıyla, tarımsal üretimlerinde kendi kendine yetebilen ülkeler, gıda ithalatçılarına dönüştürülmüştür. Emperyalist ülkeler için bu yeterli olmamış yeni model serbest ticaret anlaşmaları vasıtası

(9)

81

ile ulusal ülkelerin egemenlikleri gasp edilmeye başlanmıştır. Yatırımcı-Devlet Uyuşmazlıklarının Çözümü (Investor-State Dispute Settlement - ISDS) prosedürleri ile uygulanan yeni model serbest ticaret anlaşmalarında yer alan katı “fikri mülkiyet” düzenlemeleri, sözleşme tarafı ülkelerdeki tarım sektörüne saldırmaya başlamışlardır. Yeni model serbest ticaret anlaşmaları, ÇUŞ’ların haklarını, antlaşmaları imzalamış olan ülkelerde keşfedilen biyolojik maddeler ve bunların DNA’sını serbestçe kullanma hakkını genişletmektedirler. Kendi tohumları üzerinde kontrolünü kaybeden yerel topluluklar, biyolojik çeşitlilik kaybı ile yüz yüze gelmiş bulunmaktadırlar (Jachnow, 2017: 3-4).

Bitki Islahçı Hakları ve TRIPS

1994 yılında TRIPS’in onaylanmasından sonra daha sıkı fikri mülkiyet hakları rejiminin benimsenmesi sağlanmıştır. TRIPS Anlaşması, daha önce birçok ülkede fikri mülkiyetin korumasına dâhil olmayan alanlarda yüksek koruma talep etmektedir. Bu alanlara bitki çeşitleri de dâhil olmak üzere genetik kaynaklar da girmektedir (Campi &Nuvolari, 2013: 2). Bitki çeşitliliği koruması olarak da adlandırılan “Bitki ıslahçı hakkı”, UPOV tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bitki ıslahçı hakkı, yeni bir bitki çeşidinin ıslahçısına verilen bir fikri mülkiyet hakkıdır. Bu hakka göre, korunan çeşitliliğin sömürülmesi ile ilgili bazı eylemler, ıslahçının önceden yetkilendirilmesini gerektirir. Bitki çeşitliliği koruması, yeni bitki çeşitlerini korumak için uyarlanmış ve diğer fikri mülkiyet haklarıyla ortak bazı özelliklere sahip bağımsız bir sui generis koruma şeklidir.” (UPOV, t.y.: 1). Bitki ıslahçı hakları, patentler ve diğer fikri mülkiyet hukuku formları gibi, ulusal mevzuatın formlarıdır. Yani, koruma yalnızca korumanın arandığı ve verildiği ülkelerde geçerlidir. TRIPS Antlaşması kapsamındaki bu haklar, DTÖ’nün bir bileşeni mahiyetindedir. DTÖ imzacıları uyumlaştırılmış bir asgari düzeyde fikri mülkiyet hakları korumasının TRIPS gerekliliklerine uyması konusunda kararlıdır. TRIPS metninde sadece bir cümle bitki ıslahçı haklarına atıfta bulunur. Madde 27.3 (b), kısmen DTÖ üyelerinin, bitki çeşitliliği patentleri ve “etkili bir sui generis sistemi” veya her ikisini de sağlaması gerektiğini belirtmektedir. (Lesser, 2017: 382).

DTÖ-TRIPS kuralları geri kalmış ülkeler için geçerli değildir. Geri kalmış ülkelerin özel ihtiyaçları, iç kısıtlamalar ve politika alanı ihtiyacı göz önüne alındığında, DTÖ-TRIPS Konseyi, geri kalmış ülkeleri bitki çeşitliliğinin korunması için herhangi bir rejimin uygulanmasından 1 Temmuz 2021 tarihine kadar muaf tutmuştur. İstek üzerine, bu geçiş süresinin daha da uzatılabilmesi mümkündür. DTÖ üyelerinin bitki çeşitleri için “etkili sui generis sistemi”

(10)

82

koyma zorunluluğunun yanı sıra, TRIPS Anlaşması daha fazla spesifiklik sağlamaz. Uygun bir bitki çeşitliliğini koruma rejimini uygulamak ülkelerin inisiyatifine bırakılmıştır (BD, 2014: 11).

Bitki Islahçı Hakları ve UPOV

Mevcut gıda rejimleri çoğunlukla uluslararası pazarları uyumlu hale getirmeyi ve pazar payı sınırlaması olmayan ÇUŞ’lar tarafından bunlara erişimi garanti etmeyi amaçlayan tedbirlerle karakterize edilmektedir. Bu süreç, Uluslararası Yeni Çeşitlerin ve Bitkilerin Korunması Birliği’nin (UPOV) kurulmasıyla kolaylaştırılmıştır. UPOV, bitkilerin özelleştirilmesini düzenlediğinden ötürü bitki yetiştiricilerinin hakları için temel standartları ortaya koymaktadır. Buna ek olarak, UPOV az gelişmiş ülkelere, DTÖ gerekliliklerine ve TRIPS ile ilgili sözleşmede yer alan fikri mülkiyet hakları kurallarına uyum için bir yol sunmaktadır (Dorschner, Mhene, Urhahn, 2019: 2-3).

UPOV’un temeli, Uluslararası Fikrî Mülkiyet Hakları Koruma Derneği

(The International Association for the Protection of Intellectual Property - Association Internationale pour la Protection de la Propriété Intellectuelle - AIPPI) ve Bitki Çeşitlerinin Korunması için Uluslararası Bitki Islahçıları

Birliği’ne (The International Association of Plant Breeders for the Protection

of Plant Varieties - Association internationale des sélectionneurs pour la protection des obtentions végétales - ASSINSEL) dayandırılabilir (Dutfield,

2008: 32).

Avrupa tarım otoriteleri, yeni bir bitki koruma sistemi kurmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda, 1956 yılında, Fransız hükümetinin öncülüğünde bitki çeşitlerinin korunması konusunda uluslararası bir diplomatik konferans düzenlemiştir. Bu konferansı aslında ASSINSEL ve 1940’ların sonlarından bu yana yakın iş birliği içinde olan Fransa Tarım Bakanlığı’nın ortak bir girişimi olmuştur (Pistorius & van Wijk, 1999: 38). Konferans, 2 Aralık 1961’de UPOV Sözleşmesinin kabulü ve imzasıyla çalışmalarını tamamlamıştır. Bu konferansa; Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Federal Almanya Cumhuriyeti, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç, İsviçre ve Birleşik Krallık’ın yanı sıra Avrupa Ekonomik Topluluğu, Fikri Mülkiyetin Korunmasına İlişkin Birleşmiş Uluslararası Büro (BIRPI), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nü (OECD), Uluslararası Bitki Çeşitlerinin Korunması İçin Bitki Islahçıları Birliği (ASSINSEL), Uluslararası Mülkiyet Koruma Birliği (AIPPI), Uluslararası Olarak Üretilmiş Süs Çeşitleri Üreticisi Topluluğu (CIOPORA) ve Uluslararası Tohum Ticareti Federasyonu (FIS) katılmıştır (Jördens, 2005: 233). UPOV, ülkeler tarafından kendi ulusal

(11)

83

yasalarına uyarlanabilecek bir çerçeve yasa oluşturur. Birliğe katılmak isteyen aday ülke ulusal yasalarını değerlendirme için UPOV yönetim kuruluna sunar. Uygun görüldüğü takdirde, ülke imzacı bir ülke olabilir. UPOV’a üye ülkelerden milli gelirlerine dayalı yıllık üyelik ücreti alınmaktadır (Lesser, 2017: 382). 1 Kasım 2019 tarihi itibarıyla 76 devlet ve organizasyon Birliğe üyedir1 (UPOV, 2019).

Bitki ıslahçı hakları, bitki çeşidi sahibinin çeşidin yetkisiz kullanımlarını yasaklamasına izin veren patent benzeri bir sistemdir. Bitki ıslahçı yasaları sadece bitkiler için geçerli olduğu sui generis sistemler arasındadır. Bitki ıslahçı haklarının korunması için tek tip ve açıkça tanımlanmış ilkeler bütünlüğünü sağlamak amacıyla kabul edilen 1961 tarihli UPOV Konvansiyonu, 1972, 1978 ve 1991 yıllarında revize edilmiştir. Yeni üye olacak ülkelerin benimsemeleri gereken 1991 versiyonu ile UPOV’da daha sıkı bir düzenlemeye gidilmiştir. 1991 düzenlemesi sonucu, çiftçiler 1998’den sonra korunan çeşitlerden topladıkları tohumları serbestçe değiştirme ve satma hakkına sahip değildirler (Andersen, 2005: 4). 1991 UPOV Kanununa dayanan mevzuat uyarınca bitki ıslahçı haklarının genel süresi ağaçlar ve asmalar için 25 yıl ve diğer çeşitler için 20 yıldır. Bu süreler boyunca hak sahibinin ya da diğer lisans sahibinin ya da hak sahibinin kullanım ve ticari kullanımında münhasırlık hakkı bulunmaktadır (Blakeney, 2011: 12). Günümüzde fikri mülkiyet rejimi hiç olmadığı kadar politiktir. Az gelişmiş ülkelerin ve geri kalmış ülkelerin, kendi bitki çeşitliliğini koruma sistemlerini tasarlamaları ve uygulaması oldukça zordur. AB ve ABD, bu ülkelere onayladıkları fikri mülkiyet kurallarını getirmeleri için baskılar uygulamaktadırlar. Hindistan gibi birkaç ülkenin aksine bu ülkelerin bu baskılara dayanabilmeleri mümkün görünmemektedir. (Dutfield, 2008: 47).

Bitki ıslahçı hakları mevzuatı uyarınca, bitki ıslahçısına, çeşitliliğin yayılmasıyla ilgili olarak; malzemeyi üretmek veya çoğaltmak, malzemeyi çoğaltma amacıyla koşullandırmak, satış için malzeme teklif etmek, malzemeyi satmak, malzemeyi ithal ve ihraç etmek, malzemeyi stoklamak ve de lisanslama yapma hakkı verilmiştir.

UPOV kapsamında koruma, yeni, belirgin, tek tip ve istikrarlı gelişmiş veya keşfedilen bitki çeşitlerine verilmektedir (UPOV Madde 5). UPOV’da yenilik, çeşitliliğin daha önce mevcut olmadığı gerçeğiyle ilgili değil, ticarileştirme ile ilgili olarak tanımlanmaktadır. UPOV, yeniliğin uygulanması için belirli bir zaman dilimi vermektedir. Yeni olmak için, başvurunun bir yıldan fazla bir süre boyunca başvurunun yapıldığı ülkede ve dört yıldan uzun süredir diğer

(12)

84

üye ülkelerde ticarileştirilmemesi gerekmektedir. Farklılık ölçütü, korunan çeşitliliğin, başvuru yapılırken varlığının ortak bir bilgi konusu olması ve diğer çeşitlerden açıkça ayırt edilebilmesini gerektirmektedir. Çeşitlilik, tekrarlanan çoğaltma veya çoğaltma işleminden sonra tanımına sadık kalırsa, istikrarlılık elde edilmektedir. Son olarak, tek biçimlilik, çeşitliliğin, yayıldığında ilgili özelliklerinde orijinaline sadık kalması anlamına gelir (Biber-Klemm, et.al., 2006: 81).

Az gelişmiş ülkeler, oluşturabilecekleri sui generis yapı yerine UPOV modelini benimsemeye zorlanmaktadır. Tohum endüstrisi de UPOV modelini, sui generis korumaların yerine agresif bir şekilde desteklemektedir. Bu desteğin temel nedeni UPOV modelinin az gelişmiş ülke çiftçileri ve biyolojik çeşitlilik yerine yeni çeşitlerin yetiştiricilerine tekel piyasa hakları tanımasıdır (Jafri, 2018: 29). Neoliberal politikalara karşı çiftçilerin küresel örgütü olarak kurulan La Via Campesina, UPOV sözleşmelerine dayanarak çıkartılan ulusal bitki ıslahçı hakları yasalarını Monsato yasaları olarak tanımlamaktadır. Bu yasalar her yerde aynı neoliberal reçeteyi sunmaktadır. Bu reçete patentleri, standartlaşmayı, endüstriyel tohum çeşitlerini, bitkilerin metalaştırılmasını, tohumların ticarileşmesini ve topraksızlaştırmayı içermektedir (La Via Campesina, 2013: 16-17).

SONUÇ YERİNE

Halkların bilgi ve deneyimi ile evrimleşen tohumlar ve bitkiler, insanlığın ortak mirasıdır. Bu bağlamda bir müşterek olarak tohum ve bitkilerin metalaştırılması, ticarileştirilmesi ve özelleştirmesi söz konusu olmamalıdır. Küreselleşme ve özelleştirme aygıtlarıyla dünyamıza şekil veren emperyalist devletler, ulusal devletlerin özellikle de az gelişmiş ve geri kalmış devletlerin egemenlik haklarını hiçe sayarak bu miraslarını sömürmenin yollarını aramaktadır. Yeni sömürgeciliğe uluslararası kurumlar ve çok taraflı anlaşmalar vasıtasıyla yön veren emperyal devletler bu girişimlerini, yenilik ve meta fetişizmlerinin hız kazandığı 1980’lerin sonundan itibaren arttırmış bulunmaktadır. Tarımsal biyolojik çeşitliği korumak ve güçlendirmek maskesi altında gerçekleştirilen bu girişimler, üçüncü dünya ülkelerinin kaynaklarını sömürmenin yolları arasında yerini almaktadır. Böylece, çiftçi haklarının yerini bitki ıslahçı hakları, yüzyıllık tohumların yerini ise genetiği değiştirilmiş tohumlar almaktadır. Gıda endüstrinin talepleri doğrultusunda birbiri ardına bitki çeşitliliğini koruma yasaları çıkartılmaktadır. Müşterekleştirilmesi gereken yaşam formlarını özelleştirmenin aracı olan bu yasalar, yerel toplulukları, ülkeleri ve tüm dünyayı bir bütün olarak gıda endüstrisinin ellerine bırakmaktadır.

(13)

85

DİPNOT

1 Afrika Fikri Mülkiyet Organizasyonu, Avrupa Birliği, Arnavutluk, Arjantin, Avusturalya, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Belçika, Bolivya, Bosna Hersek, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Çin Halk Cumhuriyeti, Kolombiya, Kosta Rica, Hırvatistan, Çekya, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator Cumhuriyeti, Mısır, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Almanya, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Ürdün, Kenya, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Meksika, Karadağ, Fas, Hollanda, Yeni Zelanda, Nikaragua, Kuzey Makedonya, Norveç, Umman, Panama, Paraguay, Peru, Polonya, Portekiz, Kore Cumhuriyeti, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Singapur, Slovakya, Slovenya, Güney Afrika Cumhuriyeti, İspanya, İsveç, İsviçre, Trinidad ve Tobago, Tunus, Türkiye, Ukrayna, Birleşik Krallık, Tanzanya, ABD, Uruguay, Özbekistan ve Vietnam.

KAYNAKÇA

Andersen, R. (2005), “The Interaction between International Agreements Pertaining to the Management of Plant Genetic Resources for Food and Agriculture and the Response of Developing Countries”, The Uses of Global Governance, 46th Annual ISA Convention, Honolulu.

Bhattacharya, S. (2014), “Bioprospecting, biopiracy and food security in India: The emerging sides of neoliberalism”, International Letters of Social and Humanistic Sciences (Volume: 23): 49-56.

BD (2014), “Owning Seeds, Accessing Food: A Human Rights Impact Assessment of UPOV 1991 Based on Case Studies in Kenya, Peru and the Philippines”, The Berne Declaration.

Biber-Klemm, S. / Cottier, T. / Cullet, P. / Berglas, D. S. (2005), “The current law ofplant genetic resources and traditional knowledge”, S. Biber-Klemm, T. Cottier ve D.S. Berglas (Ed), Rights to Plant Genetic Resources and Traditional Knowledge (Oxfordshire: CAB International): 56–111. Blakeney, M. (2011), Trends in Intellectual Property Rights Relating to

Genetic Resources for Food and Agriculture, FAO Commission on Genetic Resources for Food and Agriculture Background Study Paper (No. 58). Campi, M. / Nuvolari, A. (2013), Intellectual property protection in plan

(14)

86

and Managment Working Paper Series, No. 2013/09, (Pisa: Scuola Superiore Sant’Anna).

Ceriani, S. (2014), Seeds According to Slow Food. Slow Food Foundation for Biodiversity, Carrù: La Stamperia.

Dhankar, D. (2016), “Commercialisation and Biopiracy of Genetic Resources in the 21st Century: The Imminent Need for Stronger Regulation”, Journal of Intellectual Property Rights (Volume: 21): 193-210.

Dorschner, N. / Mhene, N. / Urhahn, J. (2019), “Making Farmer-Managed Seed Systems Work”, Policy Brief (Berlin: Rosa Luxemburg Stiftung), https:// www.rosalux.de/fileadmin/rls_uploads/pdfs/Standpunkte/Managed_ Seed_Systems_Rev_3_191121.pdf.

Dutfield, G. (2008), “Turning Plant Varieties into Intellactual Property: The UPOV Convention”, The future control of food: a guide to international negotiations and rules on intellectual property, biodiversity, and food security (Ottawa: Earthscan).

FAO (2019), Gıda Ve Tarım İçin Biyoçeşitliliğin Gıda Ve Tarım İçin Biyoçeşitliliğin Küresel Durumu Raporu, http://www.fao. org/3/ca3229tr/ CA3229TR.pdf.

Forsyth, M. / Farran, S. (2013), “Intellectual Property and Food Security in Least Developed Countries”, Third World Quarterly (34:3), DOI: 10.1080/01436597.2013.785345: 516-533.

Ghale, Y. / Upreti, Bishnu R. (2008), Concentration and monopolisation of seed market: Impact on food security and farmer’s rights in mountains. 1-7. Erişim Tarihi: 15.08.2019, http://lib.icimod.org/record/13338/files/2056. pdf.

Heinrich Böll Foundation (2017), Agrifood Atlas - Facts and figures about the corporations that control what we eat, Brussels: Heinrich Böll Foundation, Rosa Luxemburg Foundation, Friends of the Earth Europe.

IPBES (2019), Nature’s Dangerous Decline ‘Unprecedented’ Species Extinction Rates ‘Accelerating’, https://ipbes.net/news/Media-Release-Global-Assessment.

(15)

87

Jachnow, J. (2017), Unpacking Trade & Invesment – 21st century trade agreements agenda of the 1%, Brussels: Rosa-Luxemburg-Stiftung. Jafri, A. (2018), Politics of Seeds: Common Resource or a Private Property,

India: Focus on the Global South.

Jördens, R. (2005), Progress of plant variety protection based on the International Convention for the Protection of New Varieties of Plants (UPOV Convention), World Patent Information (Volume: 27): 232–243. Kloppenburg, J. (2008), Seeds, Sovereignty, and the Vía Campesina:

Plants, Property, and the Promise of Open Source Biology. Workshop on Food Sovereignty: Theory, Praxis and Power, November 17-18, 2008, Saskatchewan: University of Saskatchewan,.

La Via, C. (2013), Our Seeds, Our Future, Notebook No: 6, Jakarta.

Lesser, William H. (2007), “Plant Breeders’ Rights: An Introduction”, Intellectual Property Management in Health and Agricultural Innovation: A Handbook of Best Practices (Eds. A Krattiger, RT Mahoney, L Nelsen, et al.), Oxford: MIHR: 381-387.

Mariano, Rafael V. (2001), Junk Imperialist Globalization and Increasing Exploitation of the Peasantry! Fight for Land and the People’s Democratic Demands!, The First International Assembly of the International League of People’s Struggle, the Netherlands, 2001, Erişim Tarihi: 10.11.2018, http:// www.georcities.com/ilps2000/ kapaeng.htm.

Market, Data F. (2019), Seed Market Trends & Forecast to 2024. Erişim Tarihi: 01.10.2019, https://www.marketdataforecast.com/market-reports/ global-seed-market.

McMichael, P. (2009), “A food regime genealogy”, The Journal of Peasant Studies (Volume:36, Issue:1): 139-169, DOI: 10.1080/03066150902820354 Mooney, P. (2018), Blocking the chain: Industrial food chain concentration, Big Data platforms and food sovereignty solutions (Eds: Benjamin Luig, Franza Drechsel, Jan Urhahn, Steffen Kühne, ETC Group, GLOCON, INKOTA), Berlin: Rosa-Luxemburg-Stiftung.

(16)

88

Navdanya (2006), Manifesto on the Future of Seeds, The International Commission on the Future of Food and Agriculture. Toscana: Sesto Fiorentino.

OECD (2019), Biodiversity: Finance and the Economic and Business Case for Action, Report prepared for the G7 Environment Ministers’ Meeting, 5-6 May 2019.

Palmer, C. / Di Falco, S. (2012), “Biodiversity, poverty, and development”, Oxford Review of Economic Policy (Volume 28, Number 1): 48–68. Pistorius, R. J./ Van Wijk, J. (1999), The exploitation of plant genetic

information: Political strategies in crop development, Biotechnology in Agriculture Series No: 22, Wallingford: CABI Publishing.

Roe, D. / Seddon, N. / Elliott, J. (2019), Biodiversity loss is a development issue: A rapid review of evidence, London: IIED, https://pubs.iied.org/ pdfs/17636IIED.pdf: 4-15.

Suárez, Sofia M. (2016), The right to seeds and biological diversity, Bruxelles: FIAN International.

UNESCO (2015), Intellectual Property Rights, Paris: United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization.

UPOV (t.y.), Getting the Most Out of Your New Plant Variety, Retrieved August 12, 2018, https://www.wipo.int/export/sites/www/sme/en/documents/pdf/ wipo_upov.pdf.

UPOV (2019), Members of the International Union for the Protection of New Varieties of Plants. Erişim Tarihi: 03.11.2019, https://www.upov.int/ export/sites/upov/ members/en/pdf/pub423.pdf.

WIPO (t.y.), What is Intellectual Property?, World Intellectual Property Organization Publication No. 450(E), Geneva.

WIPO (2019), World Intellectual Property Indicators 2019, Geneva: World Intellectual Property Organization.

WIPO (2020), WIPO IP Statistics Data Center, https://www3.wipo.int/ ipstats/keysearch.htm?keyId=201

Yamin, F. (2003), Intellectual property rights, biotechnology and food security, Institute of Development Studies Working Paper No: 203: 1-71.

Referanslar

Benzer Belgeler

2012 Sergileyici Profili Türkiye, ABD, Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Filipinler, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Hollanda, İngiltere,

2019 yılı verilerine göre iki ülke arasındaki ticaret denge- si yaklaşık 2,7 milyar dolar ile Alman- ya’nın lehine sonuçlanmaktadır.. Al- manya pazarı Türkiye’nin

Tam günün denizde geçeceği bugün içerisinde isteyenler sabahtan geminin günlük spor programından faydalanabilir veya gemide yer alan diğer aktiviteler ile hoşça

• Danimarka’da sosyal güvenlik sistemi devlet tarafından vergilerle finanse edilmekte ve sosyal güvenliğin her konusu devlet eliyle gerçekleştirilmektedir.... •

Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Belarus, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda,

Öte yandan İsveç, Danimarka, Finlandiya gibi Kuzey ülkeleri ve görece Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa gibi Korporatist refah devletleri ve hem Kuzey ülkeleri

Portföye yalnızca ABD, İngiltere (Birleşik Krallık), İrlanda, Fransa, Almanya, Japonya, Belçika, Avusturya, Kanada, Avustralya, İsviçre, Malta, Lüksemburg, Norveç,

Zira Schengen bölgesi ülkeleri (Almanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İtalya, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda,