• Sonuç bulunamadı

Müslüman - Türklerde Sosyal Dayanışma Müessesesi Olarak Vakıflar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Müslüman - Türklerde Sosyal Dayanışma Müessesesi Olarak Vakıflar"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M ÜSLÜM AN

-

TÜRKLERDE

SO SYAL D AYAN IŞM A

MÜESSESESİ

O LAR AK VAKIFLAR

n

n M

D oç. Dr. M ehm et Ş E K E R

t SLAM M edeniyeti, k u ru ld u ğ u , yayıldığı ve korunduğu asırlarda ve to p rak lard a te k Allah in a n c ı, X gerçek insan anlayışı, ilim , fikir, iyilik, güzellik, tem izlik, çalışm a, a d a le t ve sevgi gibi insanı y a k ın ­ dan ilgilendiren tem el unsurlara dayanm aktadır. Allah'ın insan için koyduğu İlâhi kanun ve p ren sip ler te tk ik edilince insan m efhum unun her şeyin üstünde tu tu ld u ğ u gerçeği ortaya çıkar. Zira, İslâm dini bir veya b irk a ç kavm e değil insan'a, tabii bütün insanlığa hitap etm ek ted ir. Çünkü insana bakış, o n u n y ara tılm ışla r ara sın d a en güzel biçim de olduğu ve bilm ediğinin öğretildiği, başka insanlara boyun eğm em esi, yalnız A lla h 'a k u llu k etm esi gerektiği, aksi halde hüsrâna uğrayacağı noktasındadır. Ş u halde İslâm M edeniyetinin in sa n 'a v e r ­ diği değer insanın insanca nasıl yaşam ası gerektiğini bilmekle o rtaya çıkar.

İslâm M edeniyetinin K u r'â n 'a ve hadise dayandığı şüphesiz bilinm ektedir. Z ira,in san ı y aşa y ış b a k ım ın ­ dan en m ükem m el ö rn ek H z.Peygam ber'dir K ur'ânn Kerim'in açıklanışı, ondaki kâide ve p rensiplerin nasıl y aşanacağının dünyadaki göstericisi olması bakım ındanjH z. M uham m ed'in hadis ve siresi yani günlük y a ş a ­ yışı ile davranışı o ld u k ç a ehem m iyet arzetm ektedir.

Müslüman olan m illetlerin hem en hepsinde İslâm Medeniyeti köklü değişiklikler husule g e tirm iştir. Hususiyle İslâm im anı Türk m illetinin medeni hayatında büyük inkilâp yap m ış, sosyal h a y a tı d e ğ iş tirm iş ç o k sayıda Türkleri câm i ve m edrese çevrelerinde, şehirlerde toplam ış onların m edreseleri ve k ütüphaneleri ile, m e şh u r kültür ve m edeniyet m erkezleri kurm alarına vesile olm uştur.

H atta, uzun öm ürlü, yüzyıllar boyu kalan ve nesillerden nesillere geçen müesseselerin k u ru lm a sı, y a ş a ­ tılması ve yükselmeleri de mümkün olabilm iştir. İşte bu müesseselerin başında V akıflar gelir.

Ö zellikle Müslüman-Türk toplum larında insanca yaşamanın ortam ı hazırlanarak, sağlıklı bir to p lu m u n oluşm ası için gerekli düzenlem eler yapılm ıştır. Böylece insanın, kadın-erkek, müslim-gayr-i müslim ayırım ı yapılm aksızın m utlu olm asına m âni olan engellerin önce devlet eliyle, sonra da devlete d estek o larak f e r tle ­ rin yardım larıyla ortadan kaldırılm asına çalışılm ış ve sosyal adâlate dayalı olarak sosyal d ay a n ışm ay ı k u ran gelişm iş bir top lu m u n doğm asına im kân hazırlanm ıştır. Bu im kânı hazırlayan müesseselerin en kalıcı o la n la ­ rının biri de şüphesiz V akıflardır. "K ökü m âzide olan" m illetimizin, âtisine ışık tu ta c a k en parlak sâhife- lerini günümüze kadar aydınlatan V akıfların, bir sosyal dayanışm a müessesesi olarak to p lu m u m u z d a ic râ e t ­ tiği rolünü vesikaları ile belirtm eden ö n ce, V akıf müessesesi ile toplum m ünasebetlerini ele alarak k o n u y a girm ek istiy o ru m .

A - V A K IF VE TOPLUM MÜNASEBETİ

Vakıf; m enfaati ibâdullaha a it olm ak üzere bir aynı, Allah'ın mülkü hükm ünde kabul e d e re k te m lik ve tem ellük'ten ebediyyen alıkoym aktır (1). Bu ta rifte n anlaşıldığına göre, bir m alın veya m ülkün gelirinin t a ­ mamen insanların yararına olarak, kişilerin sahip çıkm alarına im kân bırakm aksızın h a y ır işine tahsis ve terkine V akıf denm ek ted ir.

V akıf tâ b irin in daha b irç o k tarifi yapılm ışsa (2) da, en ç o k benimsenen bu tarifini verm ek yeterli o la ­ caktır, sanırım . K onum uzu Vakıf-Toplum m ünâsebetini ele alarak genişletm ek istiyorum . V akıflar, insanların toplu olarak yaşadıkları k ö y , kasaba ve şehirler gibi yerleşm e merkezlerinin te şkilatlanm asında önem li rol oynam ışlardır. Böylece bu müesseseler toplum ların oluşm asına da vesile teşkil etm işlerdir denebilir (3).

(1) Ö m er Hilmi E fendi, İth âfu 'l-A h lâf fi A hkâm i'l-E vkâf, A nk., (Vakıflar Genel Müdürlüğü Y ayınları), 13; M. Zeki Pakalın, Osmanlı T arih D eyimleri ve Terim leri Sözlüğü, III, 577; Ö m er Nasuhi Bilmen, İsü lâh ât-ı Fıkhiyye K a m u su , İst., 1 9 6 9 , IV, 294; Ali H im m et Berki, Vakıflar, A nk., 1950, 12.

(2) M. Zeki Pakalın, a.g.e., III, 577

(3) H. Ziya Ü lken, V akıf Sistemi ve Türk Şehirciliği V akıflar Dergisi, A nk., 1971 ,C .I, 21.

112

(2)

T oplum un o lu şm asın a vesile o ld u ğ u n a göre; o to p lu m u n a y a k ta durm ası için de bir takım müesseseleri beraberinde getird iğ in i göreceğim iz V akfm tahsis edildikleri bölgelerde yeni yerleşm e m erkezlerinin kuruluşu veya eski k ö y le rin büyük şeh irlere d ö n ü şm e le ri gibi önem li bir fo n k siy o n u yerine getiren müesseseler o ld u k ­ ları hususu üzerinde d u rm a k gerekir.

Müslüman to p lu lu k la rd a dev let, m e m le k etin fakirlerinin tüm ünü gözetm ek, yani ih tiy aç içinde b u lu n a n ­ ların m u h ta ç o ld ukları şeyleri tem in e tm e k z o ru n d a d ır. A ynı za m a n d a devlet, iş sahibi olm ayanlara da y a r­ dım elini u z a tm a k görevi ile de k arşı k a rşıy a d ır.

A yrıca bu devlet, askeri personelin ih tiy a ç la rın ı karşıladığı gibi, İslâm devleti olm ası seb eb iy le,İslâm 'ı yaym akla, din ve devlet aley h in d e h a re k e t e tm e k n iy e tin d e olanların niyetlerin i b o şa çık arm ak için de gerek­ li tedbirleri alm ak m e c b u riy e tin d e d ir. E rk e k ve k ad ın , hür ve kö le, müslüman veya gayr-i müslim kim olursa olsun, savaş esirlerini d ev let h âzin esin d en yap acağ ı h arc am a larla k u rtarm a k ve sosyal, ek o n o m ik ve siyasi sıkıntılara düşm üş o lanlara d a y ardım e tm e k bu devletin görevleri arasındadır. Aynı zam anda dullar ve y e tim ­ ler İslâm devletinin güvenliği a ltın d a d ır. O k u lla r, h a s ta h â n e le r, câ m iler, belediye ve sosyal hizm etleri y a p a ­ bilm ek için gerekli olan bütiin kam u b in alarını in şa e ttir m e k , y abancıların ağırlanm ası, yolcu ve seyyahların yararlanacakları tüm eserlerle yol güvenliğinin sağlanm ası ve y o lc u lar için sağlık tedbirlerinin alınması İslâm devletinin görevleri arasın d ad ır.

D evlet bu görevleri te k b aşın a y ü k le n m ek le b era b er, dah a to p lu m u n o luşm aya başladığı ilk anlardan itibaren devletin görevlerini hafifletici ve destekleyici m üesseseler d o ğ m a k tad ır. İslâm dünyasında en geliş­ miş ve yay g ın laşm ış olan bu m üesseselerden biri de şüphesiz vakıflardır. Günlük h a y a tla sıkı bir bağlılığı bulunan ve sosyal y a şa y ış üzerinde derin e tk ile r yapan bu m üesseseler, kurucuları tarafından kendilerine iyi bir gelecek h az ırlam a, bu d ü n y â d a ve â h ire tte m u tlu lu ğ a ve re fa h a kavuşm a, m allarını arttırıp ço ğ altm a, mânevi ve sosyal m evkiini y ü k se ltm e , ad ın ı kendisi öld ü k ten sonra d a y a ş a tm a , k ıy a m et günü için azık h az ır­ layıp cehennem azab ın d an k o ru n m a , c e n n e t n im e tle rin i elde e tm e ve m üm kün olduğu ölçüde Allah'a y ak laş­ ma gibi d in i, p sik o lo jik , sosyolojik ve e k o n o m ik düşünce ve n iy e tle rle .k u ru la n (5) vakıfların, top lu m u n sos­ yal dayanışm asını da te m in ed e n k u ru m la r o ld u ğ u n d a şüphe y o k tu r . ° ZeHikle yoksul ve kimsesizlerin geçi­ mine tahsis ed ilen v akıfların varlığı, İslâm M e d en iy e tin d e insana verilen değeri o rtay a ko y d u ğ u gibi, to p lu m ­ daki dengesizlikleri de ö n le m ey e y ardım cı o la b ilir. Tarihi seyri içinde V ak ıfla rın , müslim ve gayr-i müslim halk içinde ne derece yaygın o ld ukları g özönüne alınırsa, iyi işlediği ve bozulm adığı zam anlarda, İslâm to p ­ lumu içinde bir sosyal denge un su ru o ld u ğ u söylenebilir (6).

Bu d u ru m d a v akıfları; devlet-halk m iiıâ s e b e tle ri aç ısın d an değerlen d ird iğ im izd e, İslâm to p lu m u n d a, halkın devlete olan desteğ in i h iç bir zo rla m a olm aksızın y erin e getirdiği müesseseler olarak görm ekteyiz. Aynı zam anda, yalnız devlete d esteği b ak ım ın d a n değil, zengin ve hâli vakti yerinde olan kim selerin halk içinde kazandıkları m evkilerini ve itib arların ı da k o ru m a k düşüncesiyle veya içinde yaşayıp sayesinde zengin oldukları to p lu m a k a rş ı b ir vicdan b o rc u n u y erin e g etirm ek n iy e tiy le bu müesseseleri kurm uş olm aları, to p ­ lumda karşılıklı saygı ve sevgi b ağlarını güçlendirdiği gibi insanların birbirleri ile k aynaşm alarına d a vesile olur. Böylece to p lu m u n sosyal d ay a n ışm ası açısından önem li bir fonksiyonu o ld uğunu gördüğümüz vakıf­ ların, iyi işlediği ve k o ru n d u ğ u za m a n la rd a , insan şa h siy etin in ve hayatın ın korunm ası, k urtarılıp geliştiril­ mesi, insanların h a y a tta k a rşılaşa b ile ce k leri m addi ve m anevi zo rlu k la rın , ızdırap ve sıkıntılarının giderilmesi, hayatın g ü zelleştirilip insan h ay siy etin in k o ru n m a sı, sosyal düzenin her türlü tehlike ve sarsıntılardan k u r ta ­ rılmasına yard ım e ttiğ i görülür. Bu m a k sat ve gâyelerle v ak fed ilen , câm iler, m escitler, nam azgâhlar, m ektep, medrese ve k ü tü p h a n ele r, d e rg â h , darüş-şifa ve h a s ta h â n e le r, aşevleri, kervansaraylar, ç e şm e , kaldırım , su yolu ve tesisleri ile k ö p rü le r, kale, r ib a t ve istih k â m la r, m esireler, dul ve yetim evleri, em zirm e ve büyütm e yuvaları gibi nice m im ari ve m edeni d eğ e rleri olan eserler sayesinde toplum ların gelişmesi görüldüğü gibi, m em leketin güzelleşip k alk ın m asın a da k a tk ıd a b u lu n d u ğ u görülür. Bu eserlerin vakfedilm esi sırasında düzen­ lenen vakfiyeleri ele alarak ; vakıfların k u ru lu şu n d a d ik k a t edilen hususları ve vakıf eserlerinin neler oldukları üzerinde d u ra ra k b u eserlerd e insanların ih tiy a ç la rın a y ö n e lik faaliyetlerin V akfiyelerde nasıl ele alındığına dâir örn ek ler verm iye ça lışa c a ğ ız .

B - V A K IF ESE R LE R İ

V akıf eserlerin in , v ak fe d iliş sebeplerini b irkaç n o k ta d a to p la m a k mümkün görünm em ektedir. A slında vakfın e n güzelinin insanların şid d e tle ih tiy a ç d u y d u k la rı ve m u h ta ç oldukları şeylerde olabileceğini kabul

(4) K urân, I X (et-T evbe), 60.

(5) B ahaeton Y ed iy ıld ız, X III. A sır T ürk T o p lu m u ve Vakıf Müessesesi, V akıflar D crp sı, XV, A nkara. Vakıflar (,enel Mudur

lüğü 1 9 8 2 , 27 - 2 8 , 34 s. .

(3)

e d e n (7 ) an lay ışla d a h a ç o k hem insanların dünyalarına hem de ahiretlerine faydalı olabileceği düşünülen h u ­ suslar d a vakıflar tesis etm elerin e sebep o lm u ştu r. Bu bakım dan, bölgelere ve zam ana göre ih tiy a ç d u y u la n hususlar farklılık arz ettiğ in d e n , farklı farklı yönlerde vakıflar tesis edildiğini görüyoruz. M ahallede d o la şa n k ö p ek lere ekm ek dağıtılm asından (8) çevreye gelen leyleklere yiyecek tem inine(9) kadar insanların d ışın d a k i canlılar iç in bile vakfiyelerde şartlar b u lu n d u ğ u n u , fa k a t, daha ç o k fakir ve m u h ta çlara y ö n elik , dul ve y e ­ tim lerin ihtiyaçlarını karşılam ak üzere vakıflar k u ru ld u ğ u n a ş â h it o luyoruz. H atta, b o rçluların b o rç la rın ı ödeyebilm eleri, esirlerin esâ re tte n kurtarılm aları y an ın d a, alış verişe çakınların aldatılm alarını ö n le m ek üzere ç a rşı ve pazarlara ö lç e k ve kan tarlar k onulm asına, evlatlık ve hizm etkârların azarlanıp döğülm em eleri iç in kırdıkları kap-kacağın yerine konularak tazm in edilm esine, yoksul kızlara çeyiz verilm esine, düğünlerinin yapılm asına, çalışam ayacak kadar yaşlanıp v ey a sakatlanan meslek erbabı ile işçilere fo n lar tahsisine, h a lk a faydalanacakları eserler yazdırılm asına, ceza evlerindeki m ahkum ların bazı ihtiyaçlarının k arşılan m asın a (10) k ad ar bir ç o k m ak sat ve gâye ile vakıflar tesis o lu n m u ştu r.

V akıfların k u ru lu ş gâyeleri itibariyle ç o k yönlü oluşları gözönüne alınırsa vakıf eserlerinin de ç e ş itle ­ rinin o derece bol o lduğu görülür. Bu itib arla vâkıf eserlerini iki bölüm halinde ele alarak inceley eceğ iz. Y apılan v ak ıf eserlerinin, dini ve ilmi gâyelerle sağlık ve sosyal yardım gâyelerine yönelik old u k ları görül­ m ektedir. Biz dini ve ilmi m âh iy ettek i eserler üzerinde pek fazla durm adan, sadece ad ve m ah iy etleri ile b ir kaç ö rn ek zikretm ekle yetineceğiz. Sağlık ve sosyal yardım gayelerine yönelik eserleri ve bu gây e ile y ap ılan vakıfları biraz d ah a geniş bir çerçeve içinde tanım aya çalışacağız.

Böylece vakıf eserlerinin toplum h izm etinde gerçekleştirdiği fonksiyonu yakından görm üş o la ca ğ ız, ö ze llik le, insanların ihtiy aç duydukları konularda vakıf eserler tesis etm iş olm aları, aynı toplum iç in d e y a ş a ­ yan insanları da birbirine yaklaştırıp kenetlenm elerine vesile olduğu görülecektir. Bu to p lu m u n b ü tü n le şm e ­ sinde de önem li bir rolü olan vakıflar, aynı zam anda gelecek nesillere d e , nasıl davranm aları gerektiği y o lu n ­ da rehberlik edecektir.

1— Dinî ve İlmî G âyeye Y önelik V akıf Eserleri

Bunlar, içlerinde A llah'a kulluk vazifelerinin ifâ edildiği ibadethânelerle. ilim ve irfan ocağı o la ra k fa a ­ liy e t gösteren yerlerdir. Birinci gâyeye m a tu f olarak, camiler, m escitler, m usallalar ve n azam gâhlar y a p ılm ış ­ tır. İkinci gâye ile de, m edreseler, m ektepler, kütüphaneler, te k k e, dergâh, zâviye ve rib atlar bina ed ilm iş ve b unlara m ülhak olarak çeşitli yerler vakfedilm iştir.

İlmi faaliyet, bir külliye halinde yapılan müesseselerde yürütülm üştür. Bu külliyelerde b a ş ta cam i o lm a k üzere, m edreseye bağlı kuruluşlarla ham am , yem ekhane, h a tta gelen m isafirlerin hayvanları için a h ırlarla bunlardan b aşk a , D âru-ş-şifa bile bulunm aktadır. İşte fethedilen İslâm ülkelerinde, b a ş ta su ltan lar o lm a k üzere, vezirler, beyler., ve âlim lerle, zenginler, cam i, m edrese, m ektep, im â ret gibi ihtiyacı d u y u la n d iğ e r bazı tesisler yaptırm ak suretiyle bütün istâm dünyasını dini, ilmi ve sosyal müesseselerle d o n atm ışlard ır.

Ayrıca, Mekke-i M ükerrem e'de ve Medine-i Münevvere'de yaşayan halktan fa k ir olanlara ve hac y o lu n d a parasız kalanlara, hacılara su ve şerbet dağıtılm ası için de vakıflar tahsis ed ilm iştir. "H aram eyn-i M u h te re - m e y n " vakıfları m eşhurdur. Cam ilerde, va'z ve n asihat yapılması, tefsir, hadis ve fıkıh o kutulm ası ile, Ş ifâ-i Ş e rif, D elâilü'l-H ayrât ve benzeri eserlerin okunm ası yanında fakir okul ço c u k la rın a , K u r'ân -ı K erim 'i hatm eden ço cu k lara da para verilmesi için vakıflar yapılm ıştır.

Bu tür vakıfların dah a d a yaygınlaşarak değişik ve çeşitli gâyelere yönelik olanları vardır. C am ilerde ve tek k elerd e, m evlit okutulm asından m um yakılm asına, h atta bu binaların duvarlarında b ite c e k o tla rın yoldurulm asına kadar çeşitli hizm etler için vakıflar tahsis olunm uştur. Ramazan ay ın d a ve d iğ e r m ü b a re k gün ve gecelerde cam i cem aatine dağ ıtm ak üzere, hurm a, zen tin , su, vs. gibi yiyecekler (11) v a k fe d ilm iştir. M ushafların, d in î ve ilm î kitapların yazdırılm ası ve çoğaltılm ası, satın alınm ası, tam ir ve ciltlerinin yapılm ası için yapılan vakıflar.vardır.

(7) Ömer Hilmi, JUg.c., 19 s.

(8 ) Keylı N âzın Mustafa A ğa Vakfiyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi 746 nohı Vakfiye D efteri, 194-196 s. İbrahim A fe ş, Hayri ve Sosyal Hizmetler Açısından Vakıflar; Vakıflar Dergisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü X V . Ankara. 75 s.

(9) Abdullah oğhı MürselH H a a İbrahim A ğa Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, 2 5 /6 1 0 nohı Vakfiye D efteri, 2 4 4 s. İbrahim A teş, a « . m akale, 82 s.

(10) Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivlerinde saklanan; 610/57 0 -5 7 1 , 6 3 3 . 46K ., 10/16 106JC 7 4 6 ,5 8 4 ,1 3 2 K ., 2 6 /6 1 1 ,5 7 8 - 579, 10. K, 4 7 . K .no1u Vakfiye Defterlerinin ilgili sayfalanndaki mütenler için bakınız; İbrahim A te ş, a.g. m akale, 7 2 - 8 2 $ .

(1 1 ) Sıtkı Efendizâde A hm et R eşit Efendiye ait 19. Şaban 1247/11 Ocak, 1831 tarihli vakfiyede, İstanbul Fâtih Camiine Ramazanlarda akşam lan namaz kılmak üzere gelenlere hurma dağıtılması hakkında şart vardır. Bk. Vakıflar Genel Müdür­ lüğü Arşivi. 579 nokı V akfiye D efteri, 98 s. İbrahim A te ş. Hayri ve Sosyal Hizmetler Açısından Vakıflar, Vakıflar Dergisi X V , 73 - 82 s.

(4)

Dini ve ilmi gayelere y ö n e lik v ak ıflara ö m e k r>\*r *ı- h i r i . , • •• ,

tarihli M ehm et Efendi kızı F â tım a 'y a a it bir v ak fiy e d e Hacı Hi s ? m ^ " 8eçıre,lrn‘ 1021/1 6 1 2 ğu " h e , sene şehr-i ra m a z â n -, ş e r i f g e l d i k U v t e I l î d i r M w T " f " ? b ,n * ° kUy“ V " ™ 5 » “ '

i i göm lek ve b ir p a b u ç a to e r ile " * n i| ^ ^ 2) M i a t t a » T ,™ ^

van öeren cilere bavram larda plhi«» ■ a- i * / n \ b a 5k a vakfiyede ise M ustafa Ç elebi M ektebinde oku-Meselâ; S u ltan Birinci M a h m u d 'u n 15. Şevval 1 1 5 2 /4 A ralık 1 7 3 9 t ^ h r 8 ^ - a *V a f,Iere rastl|V°ru z - yapüa» m u a llim h ân e d e M uallim o la n k im e sn e y e g a n i y e e n , k ce UcreT K A L ^ T ! k: ^ " T ° - * mi ak çe ü c re t. H A T H O C A S I'n , günde o n a k l i f r e t . « i l m l d 5 - ? k,5' ye * g“ * öğrencilerden k ırk ın a v ak ıf g elirinden y û d a b ire r k an a m a h > ■ ? " m e k te p te h az ır bulu n an fakir , , , • j- •, • , , k a p a m a ’ b ı r e r Çl f t m e s t p ab u ç .b a ş la rın a birer fes ve birer kuşak a lın ;, giydirilm esi, kış g ünlerinde Ö Jren cilerin so ğ u k ta n k o r u n m » i ç i n ye eri k ad a r k ö m V a l Z

m anada yakılması alrş.lageldifi üzere yüda b i, deta mektebin hoca ve k a ]t« , ile birlikte öSre™ilerin y„T- gunluklannın g id e n im e ve dilenm elerinin temini için şehlt d,şl„a k „ a gittiklerinde yemek ,e f lf t » mas- rafla,,»,» karşılanması ıçın vaktf geürinden yeterli m ik t,™ verilmesnin (14) şan ve t a h * k,lı„d ıS,"

Eski M a,babı A m ire Em iri H aseki H ac, M u ,u f » A | , ' y a a it 2 7 . M uharrem , 1 8 2 ,3 . Haziran , 7 6 8 tarihli b.r v a k f iy e * . ... - »« « m . «ç b m * * sıb y a n ın te te m ic e ih ra ç la r, içün h arç »e sarf o lu n u p ey y âm -, ba-Slby” b" IH -k u ^ay a , h , , ç ve b a 'd e 'l-is tiy a f..." k ay d m d a h e r y.lm bah ar günlerinde ç o c u k la ­ rı" >™ .« t a » alıp din len m eler, ,çm k .rla ra gotüriilm ek üzere üç bin ak çe ta h si, o lu n d u ju y a z .lm .k t.d .r (15) B , b aşk a vakfiyede de; vak, g elirinden günde b irb u ç u k a k ç e a y n la ra k , h e , y,l a lt, ço c u ğ a m e k tep te ■ *'" b l *U y," C> b lrer alfa b e » " « n 'm e s ı için ş a r , k o ş u lm a ,, (1 6 ) üzerinde d u ru lm a ,, gereken bir h „ s u ,tu r.

2— SA Ğ LIK V E SO SY A L Y A RD İM G A Y E S İN E Y Ö N E L İK VA Kİ F E SER LER İ ■

T oplum un günlük y a ş a y ış, iç in gerekli olan eserlerle insanların en önem li ih tiy açların , karşılayan çe şm e , sebil, s a r n ıç h a v u z , ku y u ve göl gibi tesislerle y o lla r,n tam irleri ve düzeltilm eleri gibi vak.flar yanında, kervan­ saray, h astah a n e, mu sİ um ani arın ö le n lerin in d efnedilm esi için h az ire ve m akberelerle, z a y ıf hayvanların o tla ­ yıp beslenm eleri ıçın m e r'a la r, ça y ırla r ve göç ed e m e y en k u ş la r için yem alm ak üzere vakıfların yapılm ası m üslümanlann k alp ler,n d ek i cö m ertliğ i ve inceliği, ac ım a d u y g u su n u ve yard.m hislerinin derecesini g ö ste r­ mektedir.

Y olculara y ard ım e tm e k , m ü b a re t g ünlerde p a ra , y iy e c e k d a ğ ıtm a k , fakir kızlara çeyiz hazırlam ak, (17) fakirlerin cenazelerini k ald ırm ak (18) gibi b irç o k m a k satlar için vakıflarm tesis olunm ası, İslâm toplu- m u n d ^ m e rh a m e tv e y ard ım du y g u ların ın ne derece gelişm iş o ld u ğ u n u gösterir.

A vârız vakıflar, denilen esn afın vey a m ahalle ve k ö y le rd e h astalan an fakirlerin tedavisine ve hastalık se­ bebiyle çalışm ak ta n â c iz k alanların ve kim sesiz ç o c u k la rın bakılıp y etiştirilm esin e m ahsus vakıflar to p lu m hayatının icaplarına uygun ye in sa n i b ak ım d an m ükem m el d av ra n ışla rd ır (19). Sağlık ve Sosyal Y ardım gaye­ sine m â tu f vakıf eserlerini, İ m â re t, S a ğ lık tesisleri ile Su ve Yol tesisleri olm ak üzere üç bölüm halinde gözden

geçirerek ayrıca e k o n o m ik ve sosyal y ö n d e n A vârız V akıfları üzerinde du rm ak istiyoruz.

a) İM ARET :

Müslüman T ürk T o p lu m u n u n e k o n o m ik ve sosyal h a y a tın d a en ç o k kullanılan kelim elerden biri olan İm âret in te m e li, v ak ıf sistem ine d a y a n m a k ta d ır. H ayır tesislerim izin b aşın d a gelen bu müessese, yüzyıllar boyu m edrese taleb esi, y o k su l ve kim sesiz h alk ile y o lc u la r (â y e n d e ve râvende) için önem li hizm etler ifâ etm iş, kendi im k â n la rı n isb e tin d e c e m iy e t b ü nyesinde önem li d erecede bir faa liy e t gö sterm iştir. (20)

(12) M erhum M ehm et E fen d i k ızı F a tm a H a tu n V a k fıy e s , V ak ıflar G enel Müdürlüğü A rşivi, 5 7 0 nohı V akfiye D efteri, 153 - 155 s. sıra; 9 0 ,

(13) K em al k ızı Z eyni H a tu n V ak fiy esi, V ak ıflar G enel Müdürlüğü A rşivi, 63 3 nohı vakfiye D efteri, 225 - 227 s.

(14) Sultan M ah m u t I V a k fiy e » , V ak ıflar G e n el M üdürlüğü A rşivi 4 7 . K . nolu o ıjinal V akfiye D efteri, 129-132 s. İbrahim A teş, H ayri ve S o sy al H izm etle r A çısın d a n V a k ıfla r, V ak ıflar D ergisi, X V , A n k . 1982 , 80 s.

(15) V ak ıflarG en elM ü d ü rlü ğ ü A rşivi, lO K .n o h i o ıjin al V akfiye D efteri 147 s. İbrahim A te ş, a^;.e. m ak ale 77 s.

(16) el-Hac İsm ail oğlu P enah Süleym an E fen d i V ak fiy esi, V ak ıflar G en el Müdürlüğü A rşivi, 5 7 8 nohı V akfiye D efteri, 171 s. İbrahim A te ş , a.g.e. m a k a le . 80.

(17) İsta n b u l'd a A y ş e S ıdıka H anım 'a ait v ak fiy e, V ak ıflar G enel Müdürlüğü 6 1 0 nolu Vakfiye D efteri, 173 - 174 s.

(18) Sivas'ta Kangal A ğ astzâd e A b d u rra h m a n P a ş a 'y a a it V a k fiy e, V akıflar G enel Müdürlüğü A rşivi, 2 1/607 nohı Vakfiye D ef­ teri, S u ltan B irinci M a h m u d 'a ait o rjinal v ak fiy e d e; M ed in e'd e v e fat e d en A n a d o lu ’hı m üslüm anlann cenazelerinin k aid i­ nim ası şa rtı k o n m u ş tu r. V ak ıflar G enel Müdürlüğü A rşivi, 4 7 /5 0 1 .

(19) Ali H im m et B erki, H u k u k i v e İç tim a i B ak ım ın d an V ak ıf, V ak ıflar D ergisi, V . 1962, 11 s. Ö .N . B ilm en, a ^ f . IV . 303 s. (20) G eniş bilgi iç in b k . O sm an G erg in , T ü rk şeh irle rin d e İm â re t S istem i, İstan b u l, 1939, 6 - 8 s.

(5)

İKmi alandaki eserlere paralel olarak, sosyal am açlı müesseselerin gelişip terakki etm esine ç a lışan ve onların daha ç o k m em leket hizm etinde b u lu n m a la n n a im kân sağlayan devlet, m em leketin en u za k b ö lg e­ lerinde bile, bu tip h ay ır ve yardım laşm a kurum larını tesis etm ek için girişilen faaliyetleri d e s te k liy o rd u . Bu sebeple yapılan h e r m edresenin yanında veya civarında birer im a re t vücuda getirilerek, İslâm 'ın y ü ce lm e­ si için dini ve ilmi sahada tahsil gören talebeyi m aişet derdinden kurtarm ak suretiyle sosyal d a y a n ışm a y a katkıda bulunm uş olu y o rd u .

Filhakika İslâm 'daki yardım laşm a anlayışı, bütün müslüman ülkelerde buna (im âret) b enzer tesislerin gelişm esine yardım cı o lm u ştu r. B unun içindir ki, A nadolu Beylikleri dâhil diğer bütün m üsliinan d e v le tle r­ den h iç olm azsa k itâ b e veya vakfiyesi günümüze kadar gelebilen bu şekildeki sosyal am açlı m üesseselerin kabarık bir y ekun tu ttu ğ u n u biliyoruz.

Medrese öğrencisi ile yoksul ve yolcuların y em ek ihtiyacının temin edildiği ve dar m ânasiyle "a şe v i" d em ek olan im â ret, şu şekilde ta rif edilm ektedir: "M âm uriyet, üm ran, b ir yeri m a m u r ve â b â d â n e tm e . İm âıet-i b ilâd. F u k aray a ve m edreseler sükkânına ekm ek ve ço rb a vs. pişirilip verm eye m a h a ıs h a y ra t m ües- se sab " (21). İm âretin, dar manası yan ın d a kazandığı geniş kapsamlı anlamı ise d ah a d e ğ işik tir. Bir şe h ir veya kasabanın nüvesini teşkil eden külliye diyebileceğim iz bu müessesenin şum ulüne câm i, m ed rese, b im a r- h â n e , aşevi, tâ b h â n e , m e k tep , kervansaray, kütüphane, h â n k â h , arastalar, ham am , m e şru ta b in alar vs. gibi

insanlara faydalı tesisler girm ektedir (22). İm âret külliyesinin kapsam ına giren tesislerin azlığı vey a ç o k lu ğ u vakfın im kânlarına göre değişm ektedir.

Genellikle bir cami etrafında toplanm ış olan ve yukarıda isimleri zikredilen tesislerin m e y d an a getird iğ i im â ret külliyesi, şehirlerin teşekkül ve inkişafında önem li bir rol oynam ıştır (23).

Başka müslüman m em leketlerde olduğu gibi Osmanlı cem iyetinde de ö ğrenci, fak ir h a lk ve y o lc u ların her türlü ihtiyacını tem in etm ek için ç â re le r araştırılm ış ve im kân nisbetinde bunların ih tiy aç ların ın tem ini için çeşitli yollara baş v u rulm uştur. M addi ve bir derece de m ânevi ihtiyaçların giderildiği y er olan im a ­ retler, m ektep çocukları ile m edrese talebesinin ekm ek ve iki kap sıcak etli sebze y em eğinden ib a r e t olan gıdalarını aldıkları ve yatıp kalktıkları yerlerdir. İm âretlerde pişen yem eklerin kalitesine son derece d ik k a t edilirdi. Nitekim Bursa kadısına yazılan bir hüküm de, im âretlerde pişen yem eklerden ş ik â y e t ed ild iğ i, e tle ­ rin fena olduğu binaenaleyh talebenin (sohta) iyi yem ek yiyem ediği belirtilerek bu hususun d ik k a tlic e a r a ş ­ tırılması ve kasaplann en iyi cins etten vermesi gerektiği, mütevelli heyetinin bizzat yem ekleri k o n tro l e tm e k zorunda olduğu bildirilm ektedir (24). İm âretlerde yem ek hususunda olduğu gibi d iğer sağlık k o n u la rın d a ve tem izlik işine de son derece riayet edilirdi. Nitekim XVI. asır ortalarında İstanbul'a gelip F atih külliyesi m isafirhanesinde kalan Radiyüddin el-Gazzi burada karşılanışını: " tm â re th â n e y e b ak a n z a t y a n ım ız a gele­ re k hal ve hatırım ızı sorduktan sonra ihtiyaçlarım ızın iyi bir şekilde tem in edileceğini v ad e tti. D o ğ ru su her- şeyleri gibi yatak ve yorganları da tem izd i" diyerek anlatır. Bu da m isafirhanenin k u ru lu şu n d an b ir asır sonra yatak ve yorganlarının temizliği konusunda güzel bir ö rnektir (25).

Kimsesiz ve yoksulların d a im kânlarından istifade ettiği im âretler, sadece yem ek çık arm ak la y e tin m iy o r aynı zam anda adam başına günde 3-5 ak ça h a tta bâzen 1 0 a k ç a kadar para verebiliyordu (26).

Bütün im âretlerde herşeyden önce talebelerin iaşesi tem in edilirdi. Y em eklerin dağıtılm ası da b ir sıray a tabi idi. Bu hususta geniş bir nizâm nâm esi vardır. Buna göre yem eklerin önce kim e dağıtılacağ ı, y e m e k h â n e - ye nasıl girileceği, kimlerin ne kadar yem ek alabileceği çok açık bir şekilde b elirtilm ektedir (2 7 ). T aleb eler­ den sonra yem ek yiyen fakirlerin en ç o k bulunduğu im aretler Laleli ve Ş ehzâde Üsküdarda Valide-i A tik ile M ihrim ah, E yyüp'te d e M ihrişah im aretleri idi (28).

Daha ç o k ilim tahsilinde bulunan öğrencilerin ihtiyaçlarının temin edildiği im aretlerde sıkı b ir d isiplin h âk im d i, öğrencilerin bağlı bulundukları bir nizamları vardı. O nlar, istedikleri gibi h a re k e t e d e m e zle rd i. Z âten bir kefil vâsıtasiyle m edreselere alınan öğrencilerin (29) içinde barındıkları ve günümüz ö ğrenci y u r tla ­ rına benzeyen bu yerlerde öğrenci başıboş bırakılmazdı. Nitekim A m asya'da bulunan S ultan B ây ezid im â

-(21) Şemsettin Sâm i, Kamus-ı Türkı, 950 s.

(22) Osman Ergin, a.g.e., s. 19 - Ömer Lütfi Barkan, "Osmanlı İmparatorluğunda İmâret Sistemlerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ai*Araştırmalar", İktisat Fak. M ec.(1962 - 3 ),X X I I I /l-2 ,2 3 9 s.

(23) Hilmi Ziya Olken, Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği, Vakıflar Dergisi, IX , Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü 1971 13 - 37 s.

(24) başbakanlık Arşivi. Mühimme Defteri, numara 29. 204 s.

(25) A. Süheyl Ünver, Fatih Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı,İstanbul, 1 9 4 5 .4 8 s. (26) CL. Huart, "İmâret'İslâam Ansiklopedisi (Aİ). C. VII. 985 s.

(27) Tafsilât için Bk. Ünver a.gx.s. 84 - 88 s.

(28) Müftü-zâde Es'ad B ey, "İstanbul Medreseleri" sebilür-Reşad,(1 3 4 1 ). X X I/544 - 5 4 5 , 190 s. (29) Bşb. Arşivi. Mühimme Defteri No: 21. 190 s.

(6)

retinde birbirleri ile kavga ed ip silah te s h ir e d e n j ...

Temmuz 1568) ta rih in d e A m asya Beyi k ad ı ve m ütevelli h Umm u 16 1,81,1 olarak 6 M uharrem 976 (1 rethanenin y em ek h a n esin e gelen s o h tlllr m d aim e S ' T T bİr hÜkÜmde- adl 8e ?en im â ' I, tahkik « lip g erç ek te n böyle ise S i Z n Z e kI - I " “ S" ah " k , "‘" îri

ise hapsedilmesi b ild irilm ek ted ir (30). S° u lm am asl- em n dinlem eyip karşı gelenlerin

Cem iyetin d ah a sağlıklı olm ası iç in , öğ ren ci f * i r w n m „ r - , ı

lı cem iyeti, bu neviden m üesseseleri g e liştirm e k için bütün i m k â V ^ ' m Ct™ek g erektlSmı. bMen 0 s m a n ‘ önceki müslüman devletlerde de v arlığından h ab e rd ar o ld u “ n " arm l se er er etm esini bilm iştir. Daha Orhan Gazi (1326 - 1359) o lm u ş tu r O r h » S î k n i ^ v T ” h° r” uesses®n ın * O sm anlIlardaki müessisi nin açılış m erasim inde b iz za t kendisi h iz m e t e tm iş fakirlere ""ri a P ' S'n 3 y ap tlrd l®‘ bü llk lm a re tl' Kandillerini yine bizzat kendisi y a k m ıştır (3 1 )! S b u b " 7 * T 1 ’ O ? ” " ^ * İm aretİ" seseler kurulm aya başlan d ı. H atta b u n lar öyle ço ğ a ld ıla r ki X V|U ^ s r ı n C \ ' e" her y erd? boyle mue_s‘ retleri hergün 3 0 b in d en fazla insanı d o y u rm a y a k ifa y e t ed iy o rlard ı (32) 9 3 ^ 0 5 3 0 ? ! S^anbul ’m a '

Fâtih im areti günde 1 0 0 0 k is id e „ faz,a kim seyi d o y u r u y o r d u E â T S i i ö m ,n da " "

"Y ine e m re tti bir âli im â re t ' Al ı U sm an da :

İm arından kala sonra e m â r e t Ki bin kişiye h er gün iki n ev b e t V erilir aş ü e t ek m ek z iy a fe t

Y aya, a tlı, m isafir ü hass u âm ı K onukluk ey ley ip üç gün tam am ı N efâisten niam v âfir ulufeler

Gece gündüz ziyafetler ed e rle r" der (33).

M! f Ur ” yVa,b ™ 'Z. EV': '''‘ Ç e 'ebi <1 6 " • ' 6 S 2 > * İsta n b u l'd a bulunan im aretlerin isimlerini verdikten sonra ben eli, y , d , 1 8 p a d işa h ı,k ve krallık y e , se y ah a t e ttim . H iç b i, yerde bu k a d a , h a v ,a t görm edim " (34) diyerek m em leketteki h ay ır m ü e sse s le rin in ç o k lu ğ u n u iftiharla belirtm ek istem iştir. '

Dar m anada a ş h â n e veya aşevi d e m e k olan bu müesseselerin im kanlarından istifade edenleri şöyle bir tasnife tabi tutabiliriz:

1— Medrese talebesi,

2— Cami ve h a y ra t hadem esi, 3—M em leket fukarası,

4 — Misafirler (ây e n d e ve râvende) (35)

Daha ön ce, im a re tle rd e taleb en in y e m e k h u su su n d a bağlı b u lu n d u ğ u bir nizâm nâm esinin b u lu n d u ğ u n ­ dan söz etm iştik . F a k a t hem en bütün im a retle rd e geçirli olan y em ek hakk ın d a M üftü-zâde’nin verdiği bilgiyi aynen alm akla bu k o n u d a d a h a fazla sözü u za tm a y ac ağ ız . "T alebe efendilere fodla, ço rb a , pilav, aşure, zer­ de bazan da zirve (in cir, üzüm , h u rm a ile p irin ç ve şek erd en yapılır) gibi ç e şitli y em ekler tevzi o lunurdu. Bir fodla 90 dirhem i atik m ik ta rın d a e k m e k tir. Bir ta k ım im a re tle rd e 4 5 'lik fodlalar da yapılırdı. Herhangibir medreseye y em k avıd olan b ir taleb ey e (ç ö m e z ) m ülazim istih k ak ı olan bir tam fodla verilir. Bilahare sahib-i hücre olunca b ir m isli zam alır. H erhangibir v ak ıftan ayrıca m eşru tası varsa 3-4 fodlaya kadar alabilirdi. İm aretler, sabah n am azı v ak ti aç ılır, sabah d ersle rin d en evvel fodlalar dağıtılarak talebeye buğday ve arpa unundan veya kırm asından m am ul ç o r b a d ağ ıtılır. Bu ç o r b a im a re t iç in d e "m ek e l" denilen yerde her taleb e­ ye büyük bir k e p ç e olarak v erilerek taslarla iç il ir d i. D ersten ç ık tın ta n sonra yağlı pirinç çorbası alınır. Buna bazan n o h u tta k a tılır. Bu ç o r b a y ı, istey e n ler im a re tte içeb ild iğ i gibi b irç o k m edresenin çorbasını talebeden ve kemer diye anılan b irer adam ve ark a d aşla rı v âsıtasiy le bir sırık u cu n a iki iple bağlı teneke ve güğüm­ lerle m edreseye getirilir, fo d lalarla b irlik te ta leb e y e d a ğ ıtılırd ı." P erşem be günleri her im arette zerde, pilav ve Hamidiye ile Lâleli im aretlerin d e pazartesi ile p e rşe m b e günleri zerde ve etli pilav yapılarak bolca d a ğ ı­ tılır. Bir iki im a rette bilhassa B eşirağ a'd a ayrıca zirve p işirilir.

Fodlalar, im aretler içindeki özel fırın lard a p işirilir, m e m u riy et ve hizm etler um um iyetle cih e t halinde tevcih o lunur, ayrıca b u n la r bir im tih a n a tabi tu tu lu r. Her önüne gelen ekm ekçi ve aşçı olam azdı. Keza b u n ­ lar, her türlü h astalık tan sâlim b u lu n m alıd ırlar. Bütün h iz m etçilerin evleri im âretlere yakın bulunm alıdır.

(30) Bşb, A rşivi. M ühim m e D efteri No. 7. 590 s. (31) A şıkpaşa-zâde, T a rih , İsta n b u l. 1 3 32, 42 s. (32) CL. H uart, " İm â re t" , İA ., C. V /2 , 985 s. (33) Ünver, a.g.e, 47 s.

(3 4 ) E v liy a Ç e le b i, S e y a h a tn a m e d e n S e ç m e le r (n ş r . A t s ı z ) , İs ta n b u l 1 9 7 1 , 1 , 9 7 . (3 5 ) M ü ftii-z â d e E s 'a d B e y , G ö s t. y e r .

(7)

İm aretlerde ek m e k ç i o la ra k vazife alacak olanlar için bir im tihan te rtib edilir, im tihan k o m isy o n u n d a , m ahkem e-i teftiş-i evkafa h ü m ây u n 'd ak i serhabbazlardan m ürekkeb bir ekm ekçiler heyeti b u lu n u r. B u im ti­ h an d a m aya tu tm a k usulünden, y o ğ u rm a k ta n , tuzun m ik tarın d an , p işirm ek ten , fırın yak m ak ve ısıyı a y a r ­ lam ak gibi hususlar tatbiki o la ra k yaptırıldı. Ş â y e t bunlarda başarı gösterirse o zam an hizm ete alınırdı (3 6 ). M emleketin iktisadi ve içtim ai h ay a tın d a , irfan, im ar ve kültürünün gelişmesinde büyük b ir h iz m e t ifâ ed e n im â re t müessesesi, ne yazık ki son zam anlarda çeşitli sebeblere bağlı olarak vazifesini hakkiyle icra e d e ­ medi. ö n ce le ri, b ir m em leketten diğerine gelen yolcuların üç gün misafir edildiği, yedirilip - içirildiği im a ­ re tle r, mali im kânların elverişsizliği yüzünden artık bu vazifesini icra edem ez olm uş ve sâdece m edrese t a ­ lebelerine bakabilir olm uştu (3 7 ). N ihayet 19 Rebiülevvel 1329'da çıkarılan bir kanunla im a retle rd en iki tanesi h ariç olm ak üzere diğerleri k ap a tılm ıştı. Bu kanunla İstanbul'daki 2 0 im aretin (38) onsekizi k a p a tı­ lıyor. Sadece fakirlere bakm ak için bir L âleli'de diğeri Üsküdar'da olm ak üzere iki tanesi bırakılm ış o lu y o r ­ d u . Talebenin tahsisatı da n a k it paraya çevrilm işti. N ihayet farkına vanlan bu hatanın düzeltilm e c ih e tin e gidelerek 10 zilkade 1332'de neşredilen b ir nizâm n âm e ile (madde 12) yine talebeye m ahsus o lm a k üzere F â tih , Ş eh zâ d e, N ur-u O sm aniye ve Vâlide-i A tik imaretleri tekrar ihya edilm işlerdi (39).

S âdece öğrenci ve m em leket fukarasının ihtiyaçlarının temin edildiği y er olm ayan im a retle r, aynı z a m a n ­ da ülke dahilinde b irço k kim seye iş bulm a im kânlarının da sağlandığı yerlerdi. B irçok kişi b u rala rd a ç a lış ­ m ak suretiyle geçim ini tem in ediyordu ki b u , mütevazı' bir şekilde de olsa m em leketteki işsizliğin k alk m asın a sebep oluyordu. M eselâ F atih im âretini ele alalım1, burada tam 44 kişiye iş im kânı sağlanm ıştı. V ak fiy e y e göre bunların sayıları ve işleri şöyledir: 1. Nazır-ı im aret, 2 . K âtip, 3 . Hazina em ini, 4. m a sra f em in i, 5 . A n b a r m em uru 6 . Misafir karşılayıcı (buyrun efendim 'ci), 7. dağıtıcı (4 kişi), 8 . Kalburcu (2 kişi), 9 . p irin ç k a lb u r­ cusu (2 kişi), 10. Kandilci (2 k işi), 11. F erraş, 12. me'kel-i suhtegan hizm etçisi, 13. hadım -i m e'kel-i m is a ­ firin ve fukara 1 4 . kapıcı (2 k işi), 15. süpürgeci, 16. Kâse şu (bulaşık tem izleyen), 17. Hafız *ı ta s (2 k iş i), 18. seyis, 19. hammal-ı h ateb , 2 0 . hamal-ı lahım. 21. Hammaln zehair, 22. A şçıbaşı, 2 3 . A şçı (4 k iş i), 2 4 . ekm ekçi başı, 25. ekm ekçi (5 k işi), 26. M âhi'n-nukuş (im aret duvarlarına te b eşir, b o y a, köm ür vs. gibi ç o c u k ­

lar tarafından yazılan yazıları silen), 27. Vezzan-i im aret (kantarcı) (40). b) Sağlık Tesisleri (D arü'ş-Şifâ)

Sağlık kurum larının İslâm dünyasında, çe şitli adlar aldıkları görülm ektedir. Bunlar arasında en y ay g ın o la ­ nı Dârü'l-Afiye, D ârü'r -R âha, D âru't-T ıp, M âristan, B im arhâne, Taphane, N ekâh eth an e, Ş ifâ iy y e , H astaların tedavi edildikleri, ilazların yapıldığı bu yerlere günümüzde hastahâne denilm ektedir (41). Bulaşıcı h a stalık ları önlem ek için, gelen yolcuların b ir m üddet şe h ir halkından tecrit edilerek m üşahade altın a alın d ık ları y e rle r için tecrid-hâne y a da karantina-hâne tâbirleri kullanılm ıştır.

İslâm dünyasından halk yararına veya vakıf esasına göre kurulan D ârü 'ş-Ş ifâların y a n ın d a son raları tıp medreseleri de açılm ıştır. Abbasiler devrinde başlayan bu kurum ların ilk büyük örneğini T o lu n o ğ lu A h m e d 'in M ısır'da 875 tarihinde yaptığı D u r'ş-Ş ifâ teşkil etm ektedir. S elçuklular dönem inde gelişen bu h a s ta h a n e le rin en önem lileri: Ş e m 'd a , B ağdat'ta, Mardin ve Musul’da açılan D ârü 'ş-Ş ifâ'lard ır. S elçuklular ve O sm anlIlar d ö ­ nem inde A nadolu'da yapılan önemli D ârü'ş-Ş ifâlar arasında Kayseri'de Cevher Nesibe (1 2 0 5 ), S iv as'ta İz z e ttin Keykâvus Şifâhânesi (1 238), Divriği'de Turan Melik D ârü'ş-Ş ifâsı (1228) Ç a n k ırı'd a C em aleddin F ara h la la (1238) K onya'da K em âleddin Karatay (1 2 5 5 ), Bursa'da Yıldırım (1399), İstanbul'da F atih (1 4 7 0 ), E d irn e 'd e Beyazıd (1488), İstanbul'da Haseki Hürrem Sultan (1550), M anisa'da Sultan Murad II (1 5 9 1 ), ve y in e İsta n ­ b u l'd a Sultan A hm ed (1671) D ârü'ş-Ş ifâları (42) önde gelen hastahânelerdir.

Medreselerin bünyesinde açılan D ârü’t-Tıplar tıp tahsili yaptırm akla birlikte devrinin en gelişm iş h a s ta - hanelerine de sahip bulunuyorlardı. 1557 tarihli Süleymaniye vakfiyelerinde D ârü 'ş-Ş ifân ın işley işin e d a ir geniş ve teferruatlı bilgiye rastlıyoruz.

Hastaların bakım ları için bile vakıf tesis eden İslâırvTürk toplum unda ızdırap içinde kıvranan in san ların dertlerini hafifletm ek suretiyle onlann ızdıraplarını biraz olsun azaltabilmeyi mi düşünm üşlerdir, b ilem iy o ru z?

(36) Müftü-zâde Es'ad B ey, a.g.e., 190 - 191 s.

(37) Osman Ergin, Türkiye'de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı, İst. 1 9 3 6 ,4 4 s.

(38) İstanbul'daki 20 imâret şunlardır : 1— Sultan Fâtih İmareti, 2— Sultan Selim imâreti, 3 — Sultan Süleyman im a reti, 4 — Sultan Ahm et imareti, 5 — S. Mustafa (Lâleli), 6 — Sultan Hami t (I) imâreti, 7— S. Beyazıd im âreti, 8 — Sultan Osman imâreti, 9) Ayasofya imâreti, 10— Mihrişah (Eyyüb'te), 11— Fâtih (Eyyüb'te), 12— Şehzâde im âreti, 1 3 — Beşirağa imâreti, 14— Atik Ali Paşa imâreti, 15— Şehzâde Tabhanesi, 16— Haseki imâreti, 17— Mihrimah im âreti (Üsküdar), 18—Atik Valide (Üsküdar), 19—Ahmediye (Üsküdar), 20— Koca Mustafa Paşa imâreti.

(39) M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, CJI, 61 s.

(40) Müftüzâde Es'ad Bey. a.g.e., 191 s . ; İm aretle ilgili bölüm, Ziya Kazıcı ve Dr. Mehmet Şeker'in birlikte kalem e aldıkları "İslâm-Türk Medeniyeti Tarihi" adlı eserden (261 -2 6 7 s.) alınmıştır.

(41) Darii'ş-Şifâlar hakkında geniş bilgi için Bkz. Meydan Larousse Ansiklopedisi ilgili madde.

(42) Bakınız : M. Zeki Pakalın. a £ .e.,C I. 494 - 495 s.; A yncaönceki dipnotta adı geçen ansiklopedinin ilgili maddesi.

(8)

Ancak vesikalarda bu türlü vak ıflara ra stlıy o ru z . N itekim K ü ta h v ,.'^ r

Rebiulâhır. 1306/21 A ralık 18 8 6 tarihli v ak fiy e de- " V e d a h T t03 G e rm 'y a n o g |u V akup Ç elebi ye a it 3 0 . seler, ilaç ettire le r ve h ek im h a k k ın vereler. Ve edvive bahasın^!, 3 T™ 3 °.!3n ° lursa ° na hekim g ö tü r' (cilalar" (43) şeklinde ş a rtla r k o n u ld u ğ u n u g ö rü y o ru z ^ ^ 6 3003 ° len olursa kefin a ,a > ahsen

Aslında u zu n sözün kısasını y in e bir v ak fiv e söviik,™- u , . • ^ .

tarihli bir vakfiye de; (4 4 ) D â r ü 'ş -Ş if â 'm n idaresi ve s L l . k h i z m e r t \ 9 5 8 / ° cak ' 1 5 $1 etm eksizin, sa d ele ştirilm iş o la ra k su n m a k la y e tin iy o ru z - " D â r iu - f - " " '. " yuru^ lrnesı lle 'te 'l' şa rtların ı; ilâve şart e tm iştirk i, iki n e fe r h â z ik , ria y e t ve in â y e te lâ v ık fe te n a t Ü -3 -86 l " 06 ,m u şarü m ley h â . v â k ife hazretleri tıp ve h ik m e t k anunlarını b ile n , on ların b ilu m u m m e s e le le rin e ^ f'M — ı6 T 3 m f ’ h a z a k a t ve ferâsetle m evsuf yetlerini anlay an , ilaç te rtip e tm e k te m â h ir

rın ahvâline m ülâyım veya m ü b â y im o la n la rın a v â k ıf, işg ö rm e ve b ir c o k te r r h ı* f ' 1' o n la n n ’ h astala- türlü ahvâl ve atvâl m ü şâ h e d e siy le m a rifle rin i ile rletm iş ilim ta h ^ T h “ e er e ilimlerim tekıd e tm iş ve rın tam am lam a h u su su n d a v ak itle r harcam ış kim se D o k to r olun '^ a t ta zam an,ar g eç irm iş,

onla-güze, h u y lu , en d işed e n u z a k , iyi iş y a p a r, i n T k a p t ^ s a l a l n " ^ k3'Pİİ’ î * ™

tallı dilli, h o ş sözlü, güler yüzlü, m ak b u l h u y lu olm alıd ır H ast l * i t Ve. e c a " !P. ak k m d a h ay |r d' ler, n a s ih a t, nazar eder, onlar, as.k s u ra t ile karşH am az, o n l a r a « d a o l s a S * " " * ^

sözde bulunan sert b ir kelim e b a 'z e n h a sta y a en büyük d e r tte n d ah a a ' % ^ ı T ı S° Z soy,em ez’ zlra

lerle söz söyler, o n lara en güzel şe k ild e h ita p T ' ™ “ İ b3r e'

nan nice sözler v ardır k i, o n la r h astan ın n e z d in d e c e n n e t kevserinin "i ı T J m' V° U tU t3r’ ^ ° ' U tatlı söze ihtiyacı d a h a ç o k tu r. H astalara ş e f k a t e r ^ t T a n a T , ' h ^ h ^ t3 th d ,r- HaSt3mn

himaye kem erlerini gerer. Bu iki d o k t o r d a n h e r Mn" Z r £ *

•r • i. ı ı. * ı *ıı ı- g eçen gecenin âkâbinde hem en d a rıissifa v a ppÜd

vazifesine başlar, hastaların ,1.e ti, kim selerin ah v â lin e b a k a r, h a s ta l.k la n n ve dertlerin seyrini g S e t i r N b z larına bakar, idrarlarım gözden g e ç irir ve d iğ e r h astalığ ın m e şh u r alâm e tle rin i te tk ik e d e r 'k ü ç ü k büyük heps - mn ahvalin, sorar, en k u çu k şe y ler, bile ıhm al e tm e z . S o n ra h e r birine en uygun ilacı vererek t e d a v i l e r S e r hastanın vazıyet, te k ra r h a s ta h a n e y e g e lm e s in i icap ed erse ihm al etm ek sizin hem en h astahaneye k o şa r Bu « . tabipten h er b.r, bu yazılan şa rtla ra ria y e t e d e r ve bu kaideleri o ld u ğ u gibi m u h afaza ey ler, senenin ve aylar,n günlerin h erb .rm e bu ş a r t ardan bir tanesini bile ihm al ve ihlal etm , den b u n la ra tam am iyle riayet e tm e k m ecbund'r Her k,m k, bu say .lan lard an birin, ihlal e d e r, üzerine ald.ğ. vazifelerden birini ihm al Id e rs e va- z.fe m ukab.l. alm .ş o ld u ğ u şey o n a haram o lu r. A h ire tte de ızdırap ve gazaba d u ç â r o lu r. B unlardan birinin va^fes. günde y .rm .b e ş d .rh e m d .r d ,g erin in vazifesi ise o n b e ş d irh e m d ir. M ezkur d â rü şşifâ d a fâz .l fenle- rınde kam ıl, sa n atların d a m a h .r , e ller,n e ç a b u k , iU çfc ü s ö d , tedavi ederken te d e b b u r ve te fe k k ü rü h a re ­ ket edip tehevvür g österm eyen ,k, kım se k e h h â l (G öz H ekim i) o lu p b unlardan birinin vazifesi ise üç dirhem olur. O raya san atların d a m a h ır, h e r nevi y a-a lar. tedavi e tm e y e k â d ir iki kim se cerrah o lu r B unlardan biri- n,n vazifesi b eş d irh e m , d ,g e r,n in üç d irh e m d ir. H erk esçe m â lu m olsun ki, ta b ip le r hakkında zikrolunan şa rt- lann cümlesi k e h h a ler ve c e rra h lar h a k k m d a d a a y n , ile c â rid ir. O nlar,n da bu zik ro lu n an şartlara m u h a le fe t­ ten sakınm aları, o n la rd a h .ç b .r in . h .ç b ir suretle asla ihlal etm em eleri lâ zım d .r. İlaç ve şu ru p la r, k a y n a tm a k ta mâhır ,k, kımse eczac, o lu p b u n la rd a n h e rb ırın ın vazifesi ü çe r d irh e m d ir. D â rü şşifây a bir k â tip bir vekil-i harç ve bir de kilerci ta y in o lu n u p b u n la rd a n h er b irinin vazifesi ü ç e r d irh e m d ir. ■

'* > d e d â r ü ş ş ifâ d a aşç ! olup h a s ta la ra m iz a ç la rın a göre y em ek p işirirle r. B unlardan h er biri

vazi-* T n " , T ' kl kİmSC İİ3Ç h3Zlrlam ak edvjy eci o lu p b unlardan h e r birinin v â z i S £ f . ° ' ger r * .n ef8 r k !m se dah l h asta b a k ıc ı ta y in o lu n u p b u n la rd a n h er biri hastalarm m esa-hıhne b akarlar, lazn n ojan h iz m e t, görürler, o n la rın ih tiy a ç la rın a k o şa rla r, her zam an ahvallerini görüp göze- ta ler onlarm y a n ın d a hıç b ır zam an ay rılm a z la r. G ündüzleri o n lar,n h i n l e r i n d e bir saat bile geC, W z 7 e r geceter, ,se m ünavebe su retiy le .k .şe r ik işer h iz m e t e d e rle r. B unlardan h e r birinin vazifesi ü ç e î d irh em d ir’ D,ger ,k, kim se h astalarm ,d ra r ş,şe le r,n e ve o em sali şe y lere b ak a rla r, gündüzleri h e r ikisi de h iz m ette kusur etm ezler, geceler, ,se m uav eb e su ret,y le h .z m e t e d e rle r. B unlardan her birinin vazfesi ü çer dirh em d ir D iğer ıkı kımse çam aşırcı o lu p icap ed in ce h astaların ç a m a ş ır la n n , y ,k a rla r. B unlardan her birinin vazifesi ikişer dirhem dir. D ıger ıkı kim se dahi tayin o lu n u p b u n la rd a n biri fe rra ş , diğeri bavvap olup h er birinin vazifesi ikişer d,rhem olur. D ıger b ,r k,m se b ah ç ec i ta y in o lu n u p cam iin önünde ve yan, b aşındaki b ah ç eler im aretin onunde k am b a h ç e y e b ak ar. B unun vazifesi iki b u ç u k d irh e m d ir. D iğer bir kim se çö p ç ü d ü r. D ârü şşifâd a

(43) Germiyanoğlu Yakup Çelebi V ak fiy esi, V ak ıfla r G enel Müdürlüğü A rş K i, 3 2 /6 1 7 nolu V akfiye D efteri, S. 160 ■ 162; İbrahim A te ş , a.g.e., m a k a le , 82 şek lin d e şa rt k o ş u ld u ğ u n u g ö rü y o ru z.

(44) Haseki S ultan V akfiyesi, V ak ıflar G enel Müdürlüğü A rşivi, 2 1 4 2 nolu V akfiye D efteri, 16 - 45; İbrahim A te ş, m a ­ k ale, 81, 82

(9)

im arette ve m edresede toplanan çö p leri toplayıp kaldırır, onları mahalline götürüp a ta r. Vazifesi iki b u ç u k dirhem olur. Diğer b ir kimse zuafâ ve hastalar ham am ında dellak ve külhancı olup kem ali rıfk ve ş e fk a tle muam ele ed er. Vazifesi iki dirhem dir.

"M üşârünileyhâ v âk ıfe hazretleri yine ş a rt etm iştir ki, ilaç, şurup y em ek ve savıyeh ç o r b a v ez aire iç ın h er gün yüzelli dirhem sarfolunur, ve bunların cümlesi D urüşşifâya iltica eden hastaların m esalıhıne ih ti y a ç la ­ rın a göre tevzi o lu n u r. O nlara asla tazy ik yapılm az. Şuruplardan ve m acunlardan h iç bir şey h a r iç te n is te y e n ­ lere verilm ez, ancak pazartesi ve perşem be günleri müstesna. Çünkü iki tabip, bu ıkı şerefli g ünde h a r iç te n şurup ve m acun isteyenlere bunlara m u h taç olm adıklarına kanaat getirdikleri takdirde ilaç v e rirle r '

Bu m etinde de görüldüğü gibi, insanlara ve özellikle hastalara davranışın nasıl olması gerektiği h u s u s u n d a yer alan ifâdelere d ik k a t edilmelidir. En m odem sağlık kitapları bile, bundan d ö rt yüzyıl once ifa d e sin i b u la n bu tavsiye ve kuralları bugün de tekrarlam aktadır. Böylece, insanların sağlıklarında ve h a s t a l ı l a r ı n d a , k a r ş ı ­ lıklı sevgi ve şe fk a t bağlarını güçlendirici tavsiyelerle tesis edilen benzeri müesseselerin k u ru lm u ş ve iş le m iş olduğunu gösterm eleri bakım ından, vakıflar gibi bütün hayatı kucaklıyan bir müessesenın toplum iç in n e k a d a r önem li olduğunu bir kere daha belirtm eye bilm em lüzum var mıdır?

c -S u , Yol ve Diğer A lt Yapı Tesisleri:

Su «em erleri ve su bentleri ile ço k uzaklardan getirilerek geniş alanlara yapılan tesisleri y a p a n M üslüm an- Türkler, çeşm eler ve sebillerle halkın ihtiyacı olan diğer eserleri vakıf olarak yapm ışlardır.

Zira, su, İslâm kültüründe, önem li bir y e r tu ta r. Sâdece temizlik m aksadı ile yapılan m im ari e s e rle r y a n ı n ­ da, yaz günlerinde soğuk su dağıtılm ası için çeşitli vakıflar tahsis edilm ek suretiyle "su gibi aziz o lm a " h e d e ­ fine ulaşılm ak istenm iştir.

N itekim , K öşk kasabası ahâlisinden m erhum Hacı Haşan Ağa oğlu A hm et A ğ a n ın Ş e w a l-1 1 7 2 /H a z ira n - 1758 tarihli vakfiyesi (45) ile aynı kasabadan Haşan Ağa kızı A ynî H âtu n 'u n M uharrem - I2 1 2 /T e m m u z -İ 7 9 6 tarihli vakfiyesinde; yaz mevsiminin yakıcı sıcaklarında kendileri ile akrabaları ve yakınlarının ru h la rı için kar satın alınarak soğuk su yapılıp sebil olunması ve halka içirilmesi şa rt k o şu lm u ştu r. M u stafa A ğa o ğ lu C ihanzâde Hüseyin'in Cem âziye'l-âhır -1201 /M art-1786 tarihli vakfiyesinde; C um a m ahallesinde d ü k k a n ö n ü n ­ de bulunan Hacı İvazoğlu Sebili'ne yaz boyunca kar temin edilmesi ve V ak ıfın kendi sebili için de y in e k arla soğutulm uş su dağıtılm ası istenm ekte, ilk günlerinde ise bal şerbeti dağıtılm asına da v a k ıf fo n u n d a n ta h s is a t ayrıldığı belirtilm ektedir (46).

A yrıca, Bezm-i Alem Vâlide Sultan'ın 15. Şaban. 1258/9. Eylül 1842 tarihli V akfiy esin d e, M e d in e 'd e hac mevsiminde hacılara ve bütün susamışlara su dağıtılması için yaptırılan S ebil'de g ö rev lendirilenlerin y a p a ­ cakları ve dikkat edecekleri işlerden bahsedilm ektedir (47). Manisa çevresinde d e su tesisleri ile S e b ille r için benzeri vakıfların yapıldığına dair kayıtlar vardır (48).

Mahalle halkının, gelip geçenin su ihtiyacını karşılamak üzere sâdece hayır gayesiyle y ap ılan ç e ş m e le r in , mim âri tarz bakım ından çoğunlukla sâde yapı olanları bulunduğu gibi, İstanbul'daki ll{. A h m e t, T o p h a n e , Azapkapı ve Üsküdar çeşmeleri gibi âbidevi, kubbeli ve saçaklı olanları da vardır.

Türk ham am ları, hem m im âri tarzları, hem de fonksiyonları bakım ından bütün dünyanın h a y ra n lığ ın ı üzerlerine çekm işlerdir. Soyunm a yeri (câm egâh), ve kurulanm a ile peştem al değ iştirm ey e m a h su s s o ğ u k ­ luğu, yıkanm a yeri olan sıcaklığı olm ak üzere üç kısımdan müteşekkil kubbeli olarak inşâ ed ilen h a m a m la r, Müslüman-Türkler'in önem li vakıf eserleri arasında yer alırlar (49).

Yol yapım ı için de vakıflardan tahsisatlar ayrılm ıştır. İnsanların ve hayvanların gelip g e ç tik le ri y o lla rın düzeltilmesi, temizlenmesi ve tamiri de vakıf yoluyla yapılm ıştır. H atta işlek yollard a, k onak y e rle rin d e ve t i c a ­ ri merkezlerde; yolcuları ve bineklerini barındırm ak, kervanları dinlendirm ek gibi h iz m etler için y a p ılm ış o la n han ve kervansarayların çoğu vakıf eserlerdir. Uzaktan bakılınca bir kaleyi andıran k erv an saray lar, d a h a ö n c e İslâm dünyasında vakıf ve hayır duygusu ile kurulm uş bulunan " R ib a t’ların devam ı olan m üesseseler o la ra k kabul edilebilir. Bundan dolayı, Selçuklu devrine ait vakfiye, k itab e ve kronikleri b u n la ra , K erv an sa ray ve Han tabirlerine e ş olarak R ibat'da dem ektedirler (50). Y olculuk yapanlar, ortasında geniş b ir avlusu b u lu n a n ve iki katlı m üstahkem binalar hâlinde yapılan Kervansaraylar, yalnız müslümanların d eğ il, gayr-i m ü slim olanların da yol em niyeti ve huzurunu sağlarlardı. Misafirlerin üçgünlük yem e, içm e ve y atm aları b u ra d a n s a ğ ­ lanırdı (51).

(45) Vakıflar Genel Müdürlüsü Arşivi, 578 nolu Vakfiye Defteri, 198 - 300

(46) Cihanzâde Hüseyin Vakfiyesi, Vakıflar GenelMdJiiğü Arşivi, 578 nolu Vakfiye D. 186 - 190, (47) İbrahim A teş, a.g.e., makale, Vakıflar Dergisi, XV, 77.

(48) İbrahim Gökçen, Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar, 20. (49) Aynı eser, 126,1 3 1

(50) Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, İst. 1971 -1 0 9 (51) Ziya Kazıcı - Dr. Mehmet Şeker, a.g.e., 269 - 272.

(10)

Bu türlü eserlere ait Vakfiyelerden bir ikisinin ilgili höli ı ■ ■

fazı A yşe'ye a it 1 -Ş a b a n . 1 0 1 1 /4 . O ca k , 1 6 0 2 tarihli v a k fiy e sin d e ' " ° Zd0n geÇ're lİm ’ S u ,ta n ü Çüncü M urad'm yine m erhum -ı m e rk u m u n R u m elin d e T a ta rp a z a n k azasın d a * k - t ^ m e S a n f'' m e zb u red e n b âk i kalandan itm am a bilâ-isrâf h arç ve sa rf o lu n a ve k azâ-i m e z b u re d e m e m e r rT n T T - ° lan İ m â m V8 hani Ve Çe § ^ e sin i ve ihtiyaç olan m evzide kö p rü b in a o lu n a ..." ( 5 2 ) şa rtın d a i * olan y erle re kaldırım d öşenip diktan sonra, insanların gelip geçeceği y e rle re k ald ırım d ö s I n e r e T k " ^ ^ ÇeŞm enİn in Sasl ^ m a m la n - tahsisat ayrılm ış b u lu n m a k ta d ır. M ahalle iç in d e k i k a ld ırım ı!™ ^ y a p ' ,ması lçin ‘'S '1' v a<«f gelirinden Üsküdar'ın İhsâniye m ahallesine a it ve y in e İsta n b u l'u n M o lb h,w P duzeltllm esi 'Ç 'n de, İstan b u l’da lerinde de fonlar ay rıldığını g ö rm e k te y iz (5 3 ). 6V ^ aIla*'es'ne a 't bir b aşk a vakfiye m

etin-EKONOMİK V E SO S Y A L Y Ö N Ü Y L E A V A R IZ V A K IF L A R I

Gailesi bir köy ve m ahalle h a lk ın ın , n em ası esn afın avarız ve ih tiy a ç la rın a h arc an m a k üzere tesis olunan vakıflara avarız v akıfları d e n ird i. A varız; o la ğ a n üstü ve zaru ri d u ru m la rd a , b ek len m e d ik zam an lard a gerekli olan mal ve para ile tahsil o lu n a n vergi k a rşılığ ın d a bir ta b ird ir (5 4 ). Bu ta rifte n de anlad ığ ım ıza göre, norm al zamanlarda kullanılacak bir p a ra o lm a y an Avarız ih tiy a ç a n ın d a k u lla n ılm ak üzere saklanan m eblağlardır.

Bir köy veya m ahallede ve e s n a f lo n c a la rın d a h a s ta lık d o la y ısiy le ç a lışıp kazan ç te m in edem eyecek d u ­ ruma gelenlerin günlük ih tiy a ç la rın ın k a rşıla n m a sın a , fak irle rd e n ölenlerin teçh iz ve te k fin in e , köy ve m a h al­ le n in kaldırımı, su yolları ve sair y erle rin in ta m irle rin e sa rf o l u n m a k üzere tesis o lu n a n vakıflar bu k a ­

bil vakıflardandır. Eskiden h a lk ın e tra fın d a to p la n d ığ ı, çe v resin d e o tu rd u ğ u her m â b e d in , y a h u t her m ahalle­ nin bir "Avarız A k çesi S a n d ığ ı" vardı. Bu sa n d ığ ın serm ay esin i, hü k ü m et ve belediye d eğ il, bir daha geri a l­

m a m a k ve m addi h iç b ir m e n fa a t g ö z e tm e m e k üzere bir h a y ır sahibi verdiği gibi, m ahalle veya köyün zengin­ lerinden de to p la n ırd ı. Bu p ara lard an m ah allen in iş le rin e , m â b e d le rin ih tiy a ç la rın a sarfedilirdi. Y u k arıd a da belirttiğimiz gibi fa k irle re , d u lla ra , y o k su lla ra , y e tim le re ve k im sesizlere bu vakıftan y ard ım lard a b u lu n u lu r­ du. Ayrıca bu paralar b o r ç o la ra k verilerek işletilird i (5 5 ).

Bu vakıfların bizi ilgilendiren yönü sosyal h a y a tta İk tisâ d i bir fa a liy e t için icrâ e ttiğ i fo n k sy io n d u r. Bu Konuda "Bir T ürk K urum u A h ilik " adlı eserin d e N e ş e t Ç a ğ a ta y , esn af vak ıfların ın "E sn af S a n d ığ ı" , daha önceleri "E snaf K esesi" d e n ile n y ard ım sa n d ık la rı h â lin d e A n a d o lu 'd a ve O sm anlı İm p arato rlu ğ u n d a var o l­ duğunu belirterek şu bilgileri v e rm e k te d ir:

"K ethüda, Y iğ itb a şı ile ih tiy a rla rın g ö ze tim ve so ru m lu lu ğ u a ltın d a b u lu n a n bu sandığın serm ayesi, es­ nafın bağışları ile ç ıra k lık ta n k a lfa lığ a ve k a lfa lık ta n u sta lığ a y ü k se len ler iç in u staları ta ra fın d an verilen ve haftada veya ay d a b ir, e s n a fta n m a lı gücüne göre to p la n a n p a ra la rd a n b ir ik ir d i'' (56)

OsmanlIlarda bir e s n a f te ş k ilâ tın a m en su p o lm a k k işin in rastgele sıradan bir iş sahibi olm ası d em e k d e ­ ğildir. Herhangi b ir m esleğe alın ac ak k işi, ç o c u k y a ş ın d a n itib a re n u sta n ın y a n m a verilirdi. Tecrübe devresin­ den sonra, her esnafın ken d i g elen e k lerin e g ö re , istekli te ş k ilâ ta girerdi. D aha ç o k lonca te şk ilâ tla rı h âlin d e çalışan esnaf te şk ilâ tla rın d a , m u a y y e n kim selerin belirli sa n a t d alların a alınacaklarına dair şa rt b u lu n m a d ı­ ğından herkes istediği s a n a t d a lın a g irebilirdi. A n cak k â firle r, m ü n â fık la r,re m m a lla r(d o la n d ırıc ı-fa lc ı), m ü n e c­ cimler, içki içenler, te lla k la r, k asap la r, c e rra h la r, avcılar ve m a d ra b a z la r b u n u n d ışın d a d ırla r (57).

Fütüvvet ve ahilikle ta rih i b ağları b u lu n a n L o n c a te ş k ilâ tın ın işley işin d en m e v cu t olan disiplin ve düzen, toplumu çekip çeviren b ir ta k ım k â id e ve k u ra lla rla sa ğ la n ıy o rd u . Öyle ki te ş k ilâ ta giren ç o c u k için u sta , babalık hakkına eş geniş h a k la ra sahibti ve u s t a - ç ı r a k m ü n a seb e tin e son derece önem verilirdi. U sta çırağını âdeta evlâtlık ed inirdi (5 8 ).

Usta, d ü k k ân da ç o c u ğ a sa n a tın ı, m e sle ğ in i ö ğ re tirk e n , ay n ı z a m a n d a ahlaken de o n a ö rn e k olur ve bağlı bulunduğu ta rik a tın â d â b ın ı d a ö ğ re tird i. L o n ca ların b ağ lı o ld u ğ u zaviyelere de devam eden ço c u k , bu z a ­ viyelerde bir insanın günlük h a y a tın d a k a rşıla ştığ ı h er şey in nasıl y ap ıla c a ğ ın ı, m addi ve m anevi h ay a tın id â ­ mesi için gerekli o la n şeyleri ö ğ re n m e y e ç a lış ırd ı. L o n ca za v iy e lerin d e bu bilgileri nazari alm aktan z iy âd e

(52) Sultan III. M urad k ızı A y şe S u ltan V a k fiy esi, Y a k ıtla r G enel Müdürlü«ü A rşivi. 96 nolu V akfiye D e fte n , 31.^ (53) Vakıflar G enel Müdürlüğü A rş iv le rin d e n , 570 nolu V ak fiy e D e lte ıi ,2 :), 750 rtolu \ a k liy e D e fteri, sır ı- / -!.l l.i- l 1-1. (54) Hilmi Z iya ü lk e n , V ak ıf S istem i ve T ü rk Ş e h irciliğ i, V ak ıfla r Derfiisi IX , 16 - 17; /.ek i Pakalın, O sm anlı l:ın lı D eyimleri

ve Terim leri Sözlüğü, I, 112.

(55) M üsâhipzâde C elâl, E ski İs ta n b u l Y a şa y ışı, İs ta n b u l, 1 9 4 6 , 46; M. Z eki Pakalın, a.'4.e„ I. 1 14; N c ji t (,..ığatay. sıııan ı İm paratorluğunda R ib a F aiz K o n u su , P ara V ak ıfları ve B ankacılık, V ak ıflar D ernisı, IX , 40.

(56) Neşet Ç ağ atay , Bir T ü rk K u ru m u O lan A hilik, A n k , 1974, 1 5 ); C u m h u riy etin Ellinci Y ılında E snaf ve S a n a tk a r, An, 1973.

(11)

, ahlâklı ve saygılı olm ak m e c b u riy e tin d e y d i. Z ira am ali b ir şekilde y aşay arak öğrenen çırak , her d i~; gibi â v iy e y e de kabul ed ilm e zd i (5 9 ). ustasının ve L oncanın rızasını alm ayan çıra , bir ç ıra k veya h a tta kalfa, ustası ta ra fın d a n ç a rş ı-Ç ırağın büyüğüne saygısı ve nezaketi o ere dükkan|ann arka sokağına aç ıla n ve " T e rb iy e nın bir b aşk a ustasın a herhangibir ış ıçm go ^ J u sta " olduğunu u n u tm a y a n bir e d e b ve

hür-K aptsı” denen u fak kapıdan; " k e n d ısn ın ça-ak, g y ^

m etle girerek söyleyeceğini söyleyip çekilirdi ve usta oluncaya kadar a a ,

ancak terbiye kapısı (60) açık tı. t , raf ından karşılanan ve onun ahlâkı ile m esleğ in i, y ılla rc a y a -Yemesi içm esi ve dıger ihtiyaçları u takdiriyle ve loncada yapılan özel bir m erasim le k a lfa lık

m nda kalm ak suretiyle elde eden çırak, ustas^ ^ da ilerleterek son bir m e rh a le d e

Unvanını alırdı. Kalfa olan g en ç, y n e se" e f K aralarında u sta olm asına karar v e rirle rd i. Sonra

liy âk atg ö sterird i. Kalfanın liyâkat, tesbit olununca esnaf gene aralarınaa

da "h a zırla n " diye kendisine t ebİ ı gat y * ■ . ha zengjn ve daha m ânâlı o lu rd u . U sta a d a y ı, ç ıra k lık ve U stalık ıçm yapılan merasim, kuşanacağı" veya "şed " bağlıyacağı (61) bu günde d ip lo m a al-kalfalık dönem lerini tam am ayıp peş kazanmış oluyordu. O nun için bu m erasim de k a lfa , u s ta lık m aya, yani ustalık belge ve ratını a^m lerjne d anan esnaflık ah lâk ve te rb iy esin d e n de im tih a n hünerini isbatlayacagı gibi .slamı akide ve g kendine verilen görevleri d ik k a tle y a p ıp , özelli k -edilirdi. Kalfalık dönem inde hakkında hıç ^ Vet o ' m a m ^ e , d . ^

>

butunaeak u s f lar," badiye'erîm bohca'ard'. Me

inceler ve bir atlas tort,a ,ç,ne K»rS,l,kl, dört de f. s e la m lık ta n sonra

merasimin yapılacağı yere on n k â h v â 'v a teslim eder. K âh y â'n ın önüne diz ç e k e r e k o tu r a n gence

r p h h e r hir adım ceriden gelen usta adayını K ahya y •• , , . , . . .

rehber, bir aaım gen g im tihana tâbi tu tu lu rd u . Bu im tihanda P eygam berlerin h a n g isin in

c £ £ . - # ■ —

- r

t - î ?

T

M a :

î" e tte s » 2 a t ve doğnjluk i l i esnafa ve m e r iy e hikmetin gereğinden, mahna h.te k a ra rm a m a k ve mahn- d l i « ,t» tusun, sa«stan önce müşteriye bildirmesi gerektiğinden bahsed.lerek, kımsenm zararma

çal.şma-C T X L " < H ! l l - » k k n ol, kanaatkâr ol, h„am yeme, haran, 8lyme, haram içme, ekmek tuz hak. kına ih » “ e K ve e « |in i temiz tut, koymad.ğ.n m al. ,1 uzatma, u m . * . . , sana fenal.k

edeni affet Yürü» Allah desteğinin ola, postun m übarek, kazancın helal ola., denirdi.

Bu duadan sonra s,ra ser (pestemal) bağlama İsine gelirdi. Bir nevi gayret ve ifle t kemen demek o an peş-

tpmah usta K âhvâva verir o da genç ustanın beline veya sol om uzu üzerinden a ta ra k sag k o ltu k a l t ta ra fın a

b i T İ l " gibi bağ U kta n sin,a, sağ el sağ elle, iki bas parmaklan d,Sa,da kalmak üze,e b iâ t ve ahd ederler

(sadâkat yemini verirler), bu anda K âhyâ, gencin kulağına yavaş sesle sanatın sırrını sö y le rd i.

Sonra meclisteki güzel seslilerden biri fetih süresinin onuncu âyetleriyle başlayan a ş n şerifi o k u r , a ş r m

s o n u n d a d u a e d i l e r e k , f a t i h a çekilir ve el öpülerek kucaklaşılır. . . . , , v . ~ . . . .

Merasimin bu bölümünden sonra genç ustanın yaptığı işlerin bulunduğu to rb ay ı a ç a rk e n , Y ıg ıtb a ş , d a bunlar, teker teker bir gümüş tepsiye koyarak merasimi takip etm ekte olanlara göstere g ö stere d o b j t ı n r ve sonunda Gülbank çekerdi. Gülbankı tam am layıp fatiha çeken Y iğitbaşı "siftah u ğ ru n a a ş k o la d iy e b a ğ ı­ rır gümüş tepsideki, genç ustanın işlerini satm aya başlar. Herkes bu işlerden birer şe y alıp k a rş ılığ ın d a te p s i­ ye, değerlerinden çok fazla bir bedel koyarlardı. Böylece dolaştırılan tepsi, p ara ile d o la r, bu p a ra la r d a yen i ustanın açacağı d ü k kanının ilk sermâyesini oluştururdu. ...

Merasimin camide veya şehir dış.ndaki mesirelikte ki bir yerde yapılan bir bölüm ü, b ö y le c e ta m a m la n d ık ­ tan sonra, usta olan gence lonca sandığındaki bu iş için aynlan fondan bir dükkan a ç ılırd ı. D ükkan a ç ılm a s ı, yeni ustan.n bir mahlasa kavuşm asını, bir ad almasını gerektirirdi. Bu ış ıçm d e . L o n cad a b ir a ş ır o k u n a r a k isim duası yapılır ve ölünceye kadar içinde nâm us ve sadâkatla çalışacağı d ü k k a n ın d a y aln ız b ıra k ıla n g en ç ustayı, kıdemlilerin h iç bir kıskanm az, ticaretini baltalamazdı (63).

(59) Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediye, I, 542-543; N eşet Çağatay, a.g.e„ 135 - 140. (60) Sâmiha Ayverdi, İstanbul Geceleri, İst., 1971 -3 8

(61) Osman Şevki Uludağ, peştemal kuşanmak, Çalışma, sa. 4.Ank, 37; N eşet Çağatay, a.g.e., 29.

(62) N eşet Ç ağatay, a.g.e., 154.

(63) Evliya Çelebi Seyahatnamesi, II. Zuhuri Danışman Yayını, İst. 186 - 195, N eşet Çağatay, e.g.e., 154 - 156; S â m ih a A y - verdi, İstanbul geceleri, 39 vd. İbrahim Efendi Konağı, 120 - 122.

Referanslar

Benzer Belgeler

Silikondan daha çok enerji soğurabilen bu maddeler etkin ve esnek güneş panellerinin üretimine olanak veriyor. Geliştirilen bu teknolo- jinin beş yıl içinde %20 verimliliğe

Şimdi böyle başında dikilirken aklıma, hazretin evinde sözleş- memiz geldi.. Hangimiz önce ölürsek cenazesi için sela okutmayacaktık,

Büyük erkek kardeşimin adı Gündüz. Ondan dört yaş küçük olanın

o HemŞire Çağrı panosu aynı anda en az beş çağrıyı öncelik Slrasına göre 4 haneli olarak oda ııuınarası ve Yatak no gösterebilınelidir. Hasta çağrı

Billiği, Türkiye Yatr1,1m Destek Tanltlm Ajansl, Kalkınma Ajanslaır ve Tiİkiye Ekonomi Politikaları Vakfınrn katkıları1,la proje için ülkemize üıyarlaımıştüL

15 Bu makale İslam Birliği tarafından yayınlanan Glasnik Dergisi ve Yugoslavya’da Türkçe yayın yapan Birlik Gazetesi arşivlerine dayanarak 1955-1970 yılları arasında

Çalışmamızın bu kısmında Alman Milli Kütüphanesinde Cumhuriyet sonrası Türkiye’de müzik çalışmalarıyla yer edinmiş “Türk Beşlileri” olarak bilinen; Ahmed

In this case report, we aimed to present a major depression patient with asymptomatic elevation of liver enzymes after bupropion treatment which returned to normal values