• Sonuç bulunamadı

Vakıfların Sosyal Yönü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vakıfların Sosyal Yönü"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VAKIFLARIN

SOSYAL YÖNÜ

D r. Birsen GÖ KÇE

V

A K IF L A R b ire y , aile ve d ah a geniş to p lu lu k la rın gereksinim ve sorunlarına ilgi gösterm ek ve yardım e tm e k suretiyle insanlık ta rih in in ç o k eski devirlerine k a d ^ j uzanan bir geçm işi kavram aktadır. Tarihi p e rsfe k tif için d e v ak ıflar; bugün k am u h iz m eti o la ra k kabul edilen E ğitim , S ağlık, B ayındırlık hizmetleri ile kim sesiz, y o k su l, sakat bütünüyle y ard ım a m u h ta çların bacım ını içeren sosyal refah hizm etleri ve sosyal güvenlik h iz m etlerin i o günün k o şu lları iç in d e yürüten k u ru m lard ır.

Devletin sadece e m n iy e t ve asayişi sağlam ak ve adaleti d ağ ıtm a k la y etin d iğ i d ö n em lerd e, halk to p lu lu k ­ larının kültür-, sağlık ve d iğer ih tiy aç ların ı k arşılam a k ; e k o n o m ik gelişm e ve refahı olanaklı kılm ak bireylerin gayret ve yardım severlik d u y g u la rın a k a lıy o rd u . B a şta h ü k ü m d ar o lm a k üzere devlet erkanı ve devrin varlık­ lı kimseleri to p lu m u n yararlan acağ ı bir ta k ım hayır işleri yapm ayı kendileri için bir gurur vesilesi yapıyor ve toplum içindeki yerlerini sa ğ la m la ştırm a k için da bir görev say ıy o rlard ı.

Devletin en zengin adam ı p a d işa h tır. Büyük d ev let ad a m la rı, hanedan üyeleri, valide sultanların gelir ve maaşlarının da ç o k yü k sek olm ası V ak ıf y a p m a k için gerekli para ortam ını h azırlam aktadır. Diğer yandan sosyal yaşantı ve düzen faz la p a ra h a rc a m a y a m üsait d e ğ ild ir. D olayısıyla fazla p ara hayır eserlerine yatırıldı. İdeal bir devlet adam ın ın gelirinin ü ç te birini harcam ası, ü ç te birini biriktirm esi, üçte birini de hayır iş ­ lerinle yatırm ası gerektiği yaygın b ir in a n ç tır. K a n u n i’nin vezir-i azam i ve eniştesi D am at Lütfi Paşa'nın Asaf- Name adlı klasik eserin d e, bu k o n u d a n söz e d ilm e k te d ir. X V I. asırdan sonra bu denge o ld u k ç a b o zu lm u ştu r. Sevap ve m e rh a m et d u y g u su , XX. asrın b aşların d a k i büyük savaşlara k a d a r, bu savaşlar sosyal bünyeyi kemi- rinceye kadar ç o k canlı k a lm ıştır.

İslâm alem inde vakıflara dini bir m a h iy e t verilm esi, vakıfın devam lılığını sağlam ak am acını hedef alm ak­ tadır. Kişilerin ve b aşta k i hü k ü m etlerin gelip geçici olm ası n ed e n iy le , toplum ve dinin devamlılığı esas tu tu l­ m u ş, vakfedilen mal A llah'ın m ü lk iy etin e tevdi e d ilm e k su re tiy le , vakıf y apm akla gerçekleştirilen hayır ve yardım fikrinin sürekliliği güven a ltın a alın m a k iste n m iştir. Y oksa vakıf müessesesi, d o ğ ru d an doğruya İslâm dininin dini ve ahlâki esaslarından d o ğ m u ş , İslâm'ı bir m üessese değildir. K uşkusuz bütiin büyük dinler gibi İslâmiyet ve h ay ır ve y a rd ım gibi a h lâk i pren sip leri teşvik e tm işti üstelik İslâm iyetin her dinden ziyade sosyal adalet ve düzen fik irlerin e y akın o lm a sın d a n d ır k i, T ürklerin bu dini kabul etm elerinden ço k önce sahip oldukları v ak ıf m üessesesini, günüm üze k ad a r y a ş a tm a la rın d a , İslâm iy et başlıca u n su r o lm u ştu r.

Vakıf, eski h u k u k u m u z u n en d ik k a te d e ğ e r bir bölüm üdür. A yrıca, vakfiyeler ve vakıflara ait belge ve kayıtlar tesis o lundukları to p lu m u n , belirli b ir tav rın ve d ünya görüşünün neticesi olan düşüncesini, y aşam a düzenini, kısaca h a y a t görüşünü, felsefesini ak settirm e le ri y ö n ünden d e , tarih ve sosyoloji açısından büyük bir önemi haizdirler.

Osmanlı İm p a ra to rlu ğ u n d a İslâm d in in d e k i yaygın sosyal adalet anlayışının bir sonucu olarak, y o k su l­ lara, sakat ve m u h ta ç insanlara, dul ve y etim le re k arşı o ld u k ç a geniş bir sosyal h izm et m ev cu ttu . Fakat bu, devletin m uayyen b ir so ru m lu lu ğ u şe k lin d e h u k u k i bir esas o lm a k ta n ziyade varlıklı Müslümanların ihtiy aç içinde bulunanlara y ardım etm esi gerektiği görüşüne d ay an an ahlaki bir esastan k ay naklanıyordu.

Türk tarihi bugün iç in m o d e rn ad ıy la Sosyal H izm etler dediğim iz bu faaliyetlerin dini, insani ve h ay ırse­ verlik müesseseleri için d e ken d in i g ö ste rm iş zengin ö rn ek le riy le d o lu d u r. Diyebiliriz ki toplum yararına ve onun iyiliğine y ö n elm iş b ir ç o k h are k e tle ri bugün Sosyal d iy e vasıflandıran insanlığın, eski tarihi devirler­ deki aynı h are k etle r iç in a tfe ttiğ i vasıflar d a h a ziyade d in i, ilahi ve m ânevi kıym etlerle sem bolize olm akla idi. Eski T ürk to p lu m u n u n y a ş a y ışın d a da to p lu m y ara rın a kişilerden beklenen davranışlar dini ve ilâhi emirler ve kurallarla çev rilm iş ve k u ru m la şm ış b u lu n u y o rd u .

T ürkiye'de sosyal h iz m etlerin gelişim i d iğ e r ülkelerdeki gelişim e paralel bir izlem iştir.

(2)

Osmanlı İm paratorluğu devrinde bu hizm etlerin dini karakterdeki hayır severlik d u ygularıyla b aşlad ığ ı h ay ra t vakıfları şeklinde o lu ştu ğ u , lonca nev'inden yardım laşm a teşekküllerinin Ç in'de ve eski R o m a 'd a o l ­ duğu gibi bizde de mühim bir rolü olduğu görülm ektedir.

Loncalar m uayyen meslek ve sanata mensup kimseler arasında dayanışm a ve yard ım laşm a k u ru m la rıy - dı. Türk tarihinde loncalara futüvvet ismi de verilirdi. Bunlar daha ziyade dini ve yarı dini m a h iy e t ta ş ırla rd ı. Zam anla dini ta rik at m ahiyetleri ortadan kalkarak loncalar müsliinan olm ayanların d a katılab ilecek leri m e s­ lek teşekkülleri haline geldiler. Hükümet tarafından tayin edilen kethudanının idaresinde loncalar e sn a fta n aldığı aid at m ukabilinde esnafa ödünç verm ek, sakatlara yardım etm ek, ölenlerin cenazesini k a ld ırm a k gibi sosyal güvenlik fonksiyonları ile sosyal hizmetlerimizin tarihinde ayrı bir yer işgal ederler. Bu te şe k k ü lle r M eşrutiyet Devrine kadar devam etm iş ve yerlerini esnaf derneklerine bırakm ışlardır.

Cum huriyetin kuruluşu ile birlikte bireylerin ve özel kuruluşların y ap m ak ta o ld u ğ u sosyal y a rd ım ve hizm etlere ilişkin faaliyetlerin Batı m em leketlerinde de olduğu gibi, g ittik çe artan b ir sosyal so ru m lu lu k la devletin üzerine alm ağa başladığını, diğer taraftan eski V akıf K uruluşlarının yerine C u m h u riy e t d ev rin d e d a ­ ha m odern b ir kurum olarak hayır derneklerinin kurulduğunu, o rtaçağ küçük sanayi h ay a tın ın b ir d a y a n ı ş ­ ma müessesesi olan loncalar yerine ise, Sosyal Sigorta, Sendika gibi yardım örgütlerin geçtiğ in i b e lirtm e k gerekir.

Osmanlı ülkelerinde vakıf an'anesi, şehirlere ve kazalara h er biri bir sanat şaheseri olan sa ğ lık , kültür, sosyal yardım ve kam u hizm eti yapan kurum ları kazandırm ağa yol açm ış d in, mezhep ve ı r k farkı g ö z e t m e ­ den her m uhtaca yararlanm a olanakları sağlamak suretiyle, to plum da sosyal adalet duygusu ve barışı g e r ­ çekleştirm ede yardım cı olm uştur. Ayrıca, milli servetin çeşitli âm m e hizm etlerine kaydırılm asına yol a ç m ı ş ­ tır. Bu m edeniyet ve kültür eserleri aynı zam anda bir sanat örneği de o ld u ğ u n d a n , kısa za m a n d a (A n a d o lu ) vatan toprakları bir güzel sanatlar bahçesi haline gelmiştir.

Vakıf nedir? Bir cam i, mescid, m edrese yaptırm ak, kuru bina o rtaya k o y u p , buy u ru n ib a d e t edin y a d a okuyun dem ek değildir. Vakıf başlı başına muazzam bir iştir. Yapılan binanın asırlarca yaşam ası için te d b ir almak gerekir. Büyük camilerde ve m edreselerde, im aret ve hastahanelerde yüzlerce görevli ve m u h ta c ı asırlar boyu -durum larına uygun şekilde- beslem ek dem ektir. Bunun için gelir getirici, bol gelir getirici m a lla r v a k ­ fedilir. Ç iftlikler, hanlar, ham am lar, evler ve benzerleri gibi.

Vakıf bireyin resmi bir belgeyle m allarını ya da mallarından bir kısmını belirli bir am acı g e rç e k le ştirm e k üzere tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş haline getirmesine denir.

Vakıf malları; malından yararlanılanlar, (cami, çe şm e ,h a sta h an e, kitap gibi) ve gelirinden y a ra rla n ıla n la r (han, ham am , ev benzeri) olm ak üzere iki ç e şittir. Bu mallar alınıp satılam az sadece gelir g etirm ek üzere k i­ raya verilebilirler.

, Büyük yapıların vakıfları kurulurken, ihtiyaçlarından, yıllık bütçelerinden ç o k fazla gelir g etiren v a k ıf­ lar tahsis edilir. Zira vakfeden hayır sahibi ileride bu gelirlerin yetişm iyeceğini veya azalacağını h esap la r.

P adişahlar, İstanbul'da yaptırdıkları camiler, külliyyeler için, akıl alm az vakıflar tahsis e tm iş le rd ir. Bunlar A nadoludadır, R um eli'dedir, A dalar'dadır, H icaz'dadır, M ısır'dadır, B u d in 'd ed ir, akla gelecek h er yerdedir. Bu ülkeler birer ikişer elden çıkınca o eserlerin kadroları daralm ış, tam irleri yapılam az o lm u ş ve zam anla vakıf gelirleri iyi işletilemez hale gelmiştir. Bu gelirlerle akıllı yatırım ların d a yapıldığı sö y le n em ez.

V âkıf; k u ran , mallarını vakf eden şahıs, vakıf senedini istediği şartlarla y az d ırıp , ta stik ve tescil e ttir ir . Görevlilere ne kadar maaş verileceği, tamirlerin nasıl yapılacağı, hangi vasıfta ne kadar görevli k u lla n ıla c a ­ ğını tesbit etm ek te vakıfı kurana aittir.

V akfın konusu (m eşru olm ak koşuluyla) serbesttir. Örneğin cam iler, m edreseler, okullar im a re tle r, k ü ­ tüphaneler, kervansaraylar, m isafirhaneler, yoksul evleri, köprüler, çeşm eler, hastahaneler gibi ç o k d e ğ iş ik genel ve toplum sal am açlarla kurulm uş vakıflar kamu hizmetinin görülmesinde rol oynam ışlard ır.

XVI. ncı yüzyılda bir Fransız yazarı "Küçüğü ve büyüğü ile Türk ileri gelenleri (seigneurs tu rc q z ), cam i ve hastahene yaptırm aktan başka bir şey düşünmezler. Onları zengin vakıflarla teçh is ederler. Y olcuların konaklam ası için kervansaraylar inşa ettirirler. Yollar, köprüler, imaretler yaptırırlar. Türk büyükleri bizim senyörlerim izden ç o k daha hayır sahabidirler. Son derece misafir severler. Türkler H iristiyan ve Y ah u d iler'i me mn u niyetle m isafir ederler. O nlara yiyecek, içecek ve e t verirler. Bir Türk, karşısında y em ek yem iyen bir adam la -adam hristiyan ve yahudi bile olsa-yem eğini paylaşm am ayı ço k ayıp sayar. (II. B eyazıt devri (1 4 8 1 - 1512) yazarı cantacasin).

Ç ok çe şitli vakıflar arasında, çeyiz ve kaldırım yapılması içinde vakıf yapılm ıştır. M eşhur ta rih çi ve b il­ gin Rumeli kazaskeri Es'ad Efendi, binlerce yazm adan müteşekkil emsalsiz -bugünkü değeri m ilyonları g eçen- kütübhanesini v ak fetm iştir. T ürkiye'de te k kişinin vakfettiği en zengin kütübhane budur. Y azm aların bir kısmı d ü n y a’da te k nüshadır. K ütübhanesinden başka ço k zengin gelirli em lak de b ırakm ıştır. 1 8 4 5 'd e tescil

(3)

ve devlet adarrflarınm (Ricâl) geçmediği ken^Tmahall'r| ^ ' T Th yaŞmdak' fakİr klz,arm çeyizi sağ|anacak RevuedesVakifs, Anadolu, 1,61) ma^ " e le n n kaldırımlar, tamir edilecek. (Ö.L. Barkan, La

Vakıflar arasında k ita p ve k ü tüphane savısı m l- ~ i ~ , , .

sonralarında G alland, böyle ilgi çe k ic i bir vakfı a n l a t ı l h c \ a [T!açIarı o ld u k Ça farklıdır. XV II. asır Hâfız A hm et P aşa C am iinde üçü de Sudi ta ra fın d a n te f h V l st anbul ' daki V ezir'' a z a m D am ad

okumak, y a h u t birer s u r e t l e r i n ^ k a r m ak isTiyenfere v e ! t * ^ T ’ * * * " ” DİVânî'm

her bir eserden y e d işe r cilt ve ayrı nüsha v ak fe d ilm iştir f T kU m uş b,r vaklf vardlr- Bu m aksada,

verilmekte ve cilt iadV ed ilir edilm ez p a r a *, ^ ^ ^ ^

takdirde, yenisini alab ilm ek tir. V âk ıfın şa rtı b ö y le d ir." aranm a m m asından gaye kitap geri gelmediği T anzim at'tan ön cek i h astah â rıele rin hepsi T a n z i m a t 'ı n v , ■ ^ .

lerde hastah ân e, d ar kapsam lı bir k u ru lu ş tu r . H astalar e v le rin d e f n ' 61-'" "

6

^ ISm ' v ak lftır- Eskl devir' son derece belirli sayıda o p era tö rlü k vak 'aları vardır Z a m a n ın hh ^ 8°™ 1‘' k te d 'rler- K ln k Ç|k ,k d ışm da nede tedavisi arasında m ühim fa rk y o k tu r . A n ca k g erçek ve siinH n ! h ’ Z h ? Stamn evınde ve hastah a- kurtarılabilen h astalar iç in h a s ta h â n e le r a ç ılm a k ta d ır V akıf h J h * ı* -'"V tlm am l lsteyen ve bu Şek ilde

gitmişlerdi. Osmanl.lar d . Türkiye'nin i k U M m ™ L ^ ^ r ^ * ,An^ 0'U " k .i" ri hastahânelerden biri Haseki'dir. K in u n i'n in zevcesi ve II Sel ’ ^ aVn'J ,° u 2 Ha,a YaŞ|y arı ünlu m„ w harikulade gelerli vak.flarl, dona,Hml r y , | „ z ka^ „ , T “ " T

kad.nla, arasında din a y u m , y a p ,ta a m a ,, idi - mahS“ S,“ ' F ak a' ,aK ' f 5ahib“ " sa r" '

Bir başka V akıf şekli d e , b ir k ö y d e n ç ık a n adam m < ı

haline getirm esidir. En m e ş h u r ö rn e k N evşehirli D aT srf , „ ' gelm esinden sonra k o y ü ıü Sehir

şehir" adıyla şe h ir haline g e tirm e sid ir.' D a™ “ ' ^ ı m P aşa'nın do ğ d o g o M uşkara köyünü »Nev.

Kanuni devrinde V ezir-âzam D âm ad İbrahim p 3Ca t j i • . .

U- aîtm ictir u- ,Dranım ^ Ş a y em fethe dilm iş Mısır', teşkilatlandırm ak için,

Ka-î lf-ı « h h T n n n - Ş ‘ “ t a t ' dul kimsesiz, y e tim , fakirlerin listesini yaptırıp herbirine maaş

bağlattı, bu arada 1 0 0 0 e yakın y e tim fakir ç o c u ğ a m aaş bağlandı. (Ali Künh 146b)

TÜ^ f T al ÎÜrd îm \ b a y m d ,r " k ' n ih »vet iba det ha’y atm , ay a k ta tutan vakıfların gelirleri muazzamdı. A nadolu (m erkezi K ütah y a) ey â le tin d e k i vak.fların geliri 153 0 - 4 0 y.lları arasında y.lda yakla­ şık 13 milyon a k ç a ı * (3 m ilyon TL ) Bu gelirle eya le tte ki 3 4 2 cami, 1055 m e s c i d ,4 5 im aret, 110 medrese 75 kervansaray ye h a n , 1 5 6 m e k te p , 62 8 tekke b a k ı lm a k ta , 7 0 0 0 kişiye de maaş verilmektedir

Vakıf çe şitle n arasında a.le v ak.flarm da n da söz edilmelidir. Böyle vakıflarda, b.rak.lan mal varisler ara­ sında sağlam am akta, gelir varıslerce b ölüşülm ektedir. Böyle 5 0 0 yıllık aile vakıflar, vard.r. Fakat 500 y,l son- ra varislerin sayılar, yüzler, b u ld u ğ u iç in , dağ,t,lan para ç o k azalm aktadır. Vakıf,n şa rt,n a göre yalmz erkek tarafından gelenlere gel,r dağıtanlar, o ld u ğ u gibi, k,z ta rafından yürüyen nesillere de aym hakk, tanıyan çok

V3Î l VarT - T " baŞİarmda k u m la n Baba ^ k k a S vakf, bu ikinci ç e şittendir ve 1950'lere kadar sayısı 5 0 0 u aşkın varis burada n h e r y,l cüzi bir gelir alabiliy ordu hatta doğar doğm az ç o c u k da eşit hakka giriyordu Bu ta rih te Baba N akkaş köy ve arazisinin bir kısm m a asker, bir kısmına da toprağı işleyen köylü ­ ler el koydu ve vakıf gelin kesildi. B aba N a k k a ş ’,n to r u n u olarak to p lu m u m u z d a t a n ı n m ı ^ b i r ç o k kişi'h u vakıftan para a lm ıştır. M areşal Ç a k m a k , O rd. Prof. Süheyl ü n v e r , Şükufe Nihal Başar Prof Dr Yılmaz Ö ztunagibi.

Vakıf y a p tırm a alışkanlığı O sm anlı kültürünün son mümessillerinde de hala büyük ölçüde yaşıyordu Babası Osmanlı ta rih in in en büyük asisi olan Mısır valisi M e hm et Ali P a şa ’nın kızı Zeynep H an ım ın hayır eserler. (Zeynep-Kam ıl H astahanesi ve İstanbul Üniversitesi E debiyat Fakültesi baştadır) hala büyük sosyal hizmet görm ektedir.

Bugün sosyal refah to p lu m la r ın d a yaygın olan Sosyal Hizm et Felsefesi insanların her bakımdan sosyal güvenceye» kavu ştu ru lm aları fik rin d en k a y n a k la n m a k t a d ır . Ancak zamanımızın sosval devlet anlayışı in san unsurunu esas alm ak tan ziy ad e e k o n o m ik ve sosyal gereksinimlerin karşılanmasını hedef almaktadır. Bugün vatandaş devlete k arşı görevlerini vergi ö d em ek le yerin e getirir. Devlet de bunun karşılığında bireylerin sos­ yal güvenliğini te m in a t a ltın a alır. D evlet böylece siyasi güvenliği de g erçekleştirm iş olur. Sosyal güvenlik sistemlerinin y ay g ın laşm ad ığ ı, gelişm ekte olan ülkelerin içinde b u lu n d u ğ u toplumsal bunalımın temelde yatan en önem li n ed e n le rin d e n bir tanesi bireyin kendisini güvencesiz hissetmesidir. Bu durum ise toplumsal patlamalara yol aç ıc ı bir o rtam o lu ş t u ru r .

Toplumsal bir k u ru m o la ra k v a k ıf sosyal gelişmeyi, sosyal adaleti, sosyal barışı sağlamayı amaç e d i n ­ miştir. V akıflar sadece günün k o şu lla rın a h iz m e t e t m e m i ş , geleceğe yönelik bir toplumsal dinani/mi de gerçekleştirm ek üzere g ençliğin tüm öğ ren im giderlerini karşılayacak önlemler almıştır. Vakıfları bu nedenle salt yardım k u ru lu şla rı o larak algılam ak k an ım ca büyük bir h a ta olur. Vakıf felsefesi' bütünüyle sosyal, ekonom ik ve kültürel tem ellere d a y a n m a k ta d ır.

(4)

Vakıflâr sosyolojik olarak herşeyden önce birer sosyal hizm et k u ru m la n d ır. Vakıflar ek o n o m ik k a tk ıla ­ rıyla toplum daki sosyo-ekonom ik çelişkileri asgariye indirm eyi am açlarken ö te yandan ö ğ re tim k u ru m la n aç m a k , okuyanları desteklem ek suretiyle gençlerin yetiştirilm esini sağlamış gelecek k u şak lara bilgi b ir ik i­ mini hazırlam ıştır, ö z e t olarak vakıflar toplum da;

1 - Gelir dağılım ında denge kurm ak,

2 - Kamu hizm eti yaparak devlete yardım e tm ek ,

3 - Milli serveti parçalanm aktan ve atıl kalm aktan kurtararak yatırım lara dönüştürm ek ve ta s a rru f z i h n i­ yetini yaygınlaştırm ak,

4 - Milli eğitim H izm etlerini yürütm ek,

5 - Kültür birikim ini sağlıyarak yaygınlaşm asına olanak hazırlayıcı görevler yapm ıştır.

Sözlerim i; V akıf kavram ının sosyal dayanışm ayı gerçekleştirip kuvvetlendirdiği ve b u n u n d o ğ a l so n u c u olarak sosyal yapı yani insanlar arası ilişkileri düzenleme görevini de yerine getirdiğini v u rg u lay a ra k b iti r ­ m ek istiyorum . Samsu n B ü y ü k C a m id e V â k ıf la r ın ruhu iCin K u r 'a n -ı K e rim u k u tu ld u .

110

Referanslar

Benzer Belgeler

Muğla Büyükşehir Belediyesi, pilot ilçe olarak seçilen Menteşe, Milas ve Ortaca’da engelli vatandaşlar için özel park alanı oluşturdu.. Haber:

Ortak eylemlilik anlam ında alınan bir diğer önemli karar da geçen sene üçüncüsü düzenlenen Karaburun Bilim Kongresi'nde kentlerde olan bitene odaklanacak, ortak

• Ruhsat tarihten itibaren 6 ay içinde faaliyet izin belgesi alıp hasta kabul ve tedaviye başlamayan hastanenin ruhsatı iptal edilir.. Özel

Şimdi böyle başında dikilirken aklıma, hazretin evinde sözleş- memiz geldi.. Hangimiz önce ölürsek cenazesi için sela okutmayacaktık,

Seyyid Kıvâmeddin Âmül şehrine kadar onları takip etmiş bunun üzerine Çelâvî komutanları Kiyâ Efrâsiyâb’ın küçük oğlu ve damadını yanlarına alarak

üzere alanın büyüklüğü ve özelliğine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili kuruluşlar tarafından, üniversitelerin konuyla ilgili öğretim üyelerinin

Klasik Türk Ģiirini anlamlandırma çalıĢmaları çerçevesinde yeni birtakım bakıĢ açılarının ürünü olan yöntemler, bu edebiyat geleneğinin eserleri

Çünkü insan vücudundaki kalsiyum (Ca) miktarının %98’i kemiklerde, yaklaşık %1’i diş yapısında ve geri kalanı yumuşak dokularda ve kanın yapısında bulunur. Bu