• Sonuç bulunamadı

İşyerinde yalnızlık ve işyerinde dışlanma sarmalında presenteeism: Bankacılık sektöründe bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İşyerinde yalnızlık ve işyerinde dışlanma sarmalında presenteeism: Bankacılık sektöründe bir araştırma"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

YÖNETİM ORGANİZASYON BİLİM DALI

İŞYERİNDE YALNIZLIK VE İŞYERİNDE DIŞLANMA

SARMALINDA PRESENTEEISM: BANKACILIK

SEKTÖRÜNDE BİR ARAŞTIRMA

Büşra KILIÇ

Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Prof. Dr. Hüsnü Serdar ÖĞE

(2)
(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Tez çalışmamın meydana gelmesindeki her aşamada bilgi ve tecrübeleriyle her zaman destek sağlayan, yol gösteren değerli danışmanım Sayın Prof. Dr. H. Serdar ÖĞE başta olmak üzere gerek ders döneminde gerek tez aşamasında yardımlarını esirgemeyen tüm hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim.

Yüksek Lisans eğitimime başlamadan önce bana inanıp güç veren, son aşamaya kadar her zaman yardımlarını ve bana karşı olan inançlarını en derinden hissettiren, verdikleri güç ve desteği kelimelerle anlatamayacağım hocam Sayın Dr. Mehtap ÖZTÜRK ve abim Sayın Yrd. Doç. Dr. Resul ÖZTÜRK’ e candan teşekkür ederim. Yine yardımını ve desteğini her zaman en derinden hissettiğim hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Esen ŞAHİN’ e içten teşekkür ederim. Gerek ders döneminde gerek tez aşamasında her konuda yardımını esirgemeyen hocam Sayın Arş. Gör. Gazi KURNAZ’ a teşekkür ederim.

İş yaşamım boyunca birlikte yürüttüğüm çalışmamda bana yardımlarını esirgemeyen, destek sağlayan müdürlerim Sayın Ahmet BİLGİÇ ve Sayın Ahmet YAĞCI’ ya, şefim Sayın Levent KAVUŞ’ a teşekkür ederim.

Bana koşulsuz inanan, her daim destek olan ve her türlü fırsatı önüme seren canım aileme teşekkürün en büyüğünü borçluyum. Hayatımın her evresinde başaracağıma olan inançları, destekleri ve duaları beni güçlü kıldı.

Çalışmam Sevgili Anneciğime ve Sevgili Babacığıma atıftır.

Büşra KILIÇ Konya, 2018

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Büşra KILIÇ Numarası 154227011009 Ana Bilim /

Bilim Dalı İşletme / Yönetim Organizasyon

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. H. Serdar ÖĞE

Tezin Adı İşyerinde Yalnızlık ve İşyerinde Dışlanma Sarmalında Presenteeism: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma

ÖZET

Çalışma kapsamında yapılan araştırmalarda işyerinde yaşanan yalnızlık, dışlanma ve presenteeism konularının gerek çalışanlar gerek de işyerleri açısından çok ciddi sorun olduğu anlaşılmıştır. Araştırmanın amacı, işyerinde yaşanan yalnızlık ve dışlanmanın presenteeismi meydana getirmesindeki etkiyi açıklamaktır. Bu kapsamda çalışmanın ilk aşamasında konular kavramsal çerçevede açıklanmış, ardından da daha önce çalışıldığına rastlanmayan bankacılık sektörü seçilerek anket çalışması yapılmıştır.

Anket çalışması Konya İli merkez ilçelerinde faaliyet gösteren bankaların şubelerindeki 323 çalışan üzerinde gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler SPSS İstatistiksel Paket Programından yararlanarak analiz edilmiştir. İşyerinde yalnızlık ve işyerinde dışlanmanın presenteeism üzerinde pozitif ve anlamlı etkisi olduğu verisine ulaşılmıştır.

Anahtar Kelime: İşyerinde Yalnızlık, İşyerinde Dışlanma, Presenteeism, Banka, Konya.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Büşra KILIÇ Numarası 154227011009 Ana Bilim /

Bilim Dalı İşletme / Yönetim Organizasyon

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. H. Serdar ÖĞE

Tezin İngilizce Adı

Loneliness and Exclusion in The Workplace in The Context of Presenteeism: A Research in The Banking Sector

ABSTRACT

It has been understood that the issues of loneliness, exclusion and presenteeism in the workplace, are very serious problems both in terms of employees and businesses in the research carried out within the scope of the study. The purpose of the research is explained the effect of loneliness and exclusion in the workplace on presenteeism. In this context, the first stage of the study was explained in the conceptual framework and then the survey was conducted by selecting the banking sector which was not encountered before.

The survey was conducted on 323 employees in the branches of the banks operating in the central provinces of Konya. The obtained data were analyzed using SPSS Statistical Package Program. It has been reached that loneliness and exclusion in the workplace have a positive and significant effect on presenteeism.

Key Words: Loneliness at Work, Workplace Ostracism, Presenteeism, Bank, Konya.

(8)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ……….………….…… i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ………….……….…... ii

ÖNSÖZ ……….. iii

ÖZET ………...………….. iv

ABSTRACT ……… v

İÇİNDEKİLER ………. vi

KISALTMALAR LİSTESİ ……….….. xi

TABLOLAR LİSTESİ ………..…… xii

ŞEKİLLER LİSTESİ ………..…. xv

GİRİŞ ……….. 1

BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. İŞYERİNDE YALNIZLIK ……….……….… 3

1.1.1. Yalnızlık Kavramı ve Tanımı ……….……….. 3

1.1.2. Yalnızlık ile İlgili Değişkenler ………..………....…… 5

1.1.2.1. Yalnızlık ve Yaş İlişkisi ………..…………..…… 5

1.1.2.2. Yalnızlık ve Aile İlişkisi ……….……….. 6

1.1.2.3. Yalnızlık ve Cinsiyet İlişkisi ………..…………...… 6

1.1.2.4. Yalnızlık ve Kişisel Özellikler İlişkisi ……….………. 7

1.1.3. Yalnızlığın Boyutları ……….…………...… 8

1.1.4. Yalnızlığın Türleri ……… 9

1.1.4.1. Duygusal Yalnızlık ………..……….… 9

(9)

1.1.5. Yalnızlığın Nedenleri ………..……… 11

1.1.6. Yalnızlığın Sonuçları ……….. 13

1.1.7. İşyerinde Yalnızlık Kavramı ve Tanımı ……….… 15

1.1.8. İşyerinde Yalnızlığın Boyutları ……….…... 18

1.1.8.1. Sosyal Arkadaşlık ………... 19

1.1.8.2. Duygusal Yoksunluk ………... 20

1.1.9. İşyerinde Yalnızlığı Etkileyen Faktörler ……….…… 21

1.1.10. İşyerinde Yalnızlığın Sonuçları ……….…... 23

1.1.11. İşyeri Yalnızlığı ile Başa Çıkma Yolları ……….……..… 24

1.2. İŞYERİNDE DIŞLANMA ……….………... 26

1.2.1. Dışlanma Kavramı ve Tanımı ……….……… 26

1.2.2. Sosyal Dışlanma ………..……….... 28

1.2.3. Psikolojik Dışlanma ……… 32

1.2.4. Dışlanmanın Tehdit Ettiği İhtiyaçlar ……….….………… 33

1.2.4.1. Ait Olma İhtiyacı ……….………... 34

1.2.4.2. Olumlu Benlik Değerine Sahip Olma İhtiyacı ……….…... 34

1.2.4.3. Kontrol İhtiyacı ……….…..… 35

1.2.4.4. Anlamlı Varoluş İhtiyacı ……….…… 35

1.2.5. İşyerinde Dışlanma ……….….... 36

1.2.6. İşyerinde Dışlanmanın Önemi ……….………... 38

1.2.7. İşyerinde Dışlanmaya Neden Olan Faktörler ……….….…… 39

1.2.7.1. Kişisel Faktörler ……….……. 39

1.2.7.2. Örgütsel Faktörler ………... 41

(10)

İKİNCİ BÖLÜM

İŞYERİNDE YALNIZLIK VE İŞYERİNDE DIŞLANMA SARMALINDA PRESENTEEISM

2.1. PRESENTEEİSM ………..……… 45

2.1.1. Presenteeism Kavramı ve Tanımı ………... 45

2.1.2. Presenteeism’ in Önemi ve Belirtileri ………. 47

2.1.3. Presenteeism’ in Nedenleri ………... 48

2.1.3.1. İşin Gereğinden Kaynaklanan Nedenler ………...….. 48

2.1.3.1.1. Fazla Çalışma ve Aşırı İş Yükü ………...…. 49

2.1.3.1.2. Rol Çatışması ve Rol Belirsizliği ……….. 49

2.1.3.1.3. İnisiyatif ve Görevlendirme ………...…….….. 50

2.1.3.2. İş (Çalışma) Ortamından Kaynaklanan Nedenler ………...…… 50

2.1.3.2.1. Yapılan İş ve Çalışma Ortamı ………...…… 50

2.1.3.2.2. Örgüt Kültürü ………..…………...……... 51

2.1.3.2.3. Yönetim ve Liderlik Tarzı ……… 51

2.1.3.2.4. İş Tatmini ……….. 52

2.1.3.2.5. Mobbing ……… 52

2.1.3.2.6. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ……….……... 53

2.1.3.3. Kişisel Faktörlerden Kaynaklanan Nedenler ……….…...….. 53

2.1.3.3.1. Kişilik ………...…. 53

2.1.3.3.2. İşkolizm ………... 54

2.1.3.3.3. Stres ……….………….. 55

2.1.3.3.4. Tükenmişlik Sendromu ………. 56

2.1.3.3.5. Yaş ve Hizmet Süresi ……….………... 56

(11)

2.1.3.3.7. Meslek Grupları ……….... 57

2.1.3.3.8. Eğitim Durumu ………..…... 59

2.1.3.4. Çevresel Faktörlerden Kaynaklanan Nedenler ………... 59

2.1.3.4.1. Ekonomik Sorunlar, Politik ve Siyasi Belirsizlikler …….……… 59

2.1.3.4.2. Çevre ve Trafik Sorunu ………. 59

2.1.4. Presenteeism’ in Neden Olduğu Hastalıklar ..………. 60

2.1.4.1. Hayati Tehlike Arz Eden Hastalıklar ………..…… 60

2.1.4.2. Süreklilik Arz Eden Hastalıklar ………..………… 60

2.1.4.3. Akut Hastalıklar ………...…... 61

2.1.5. Presenteeism’ in Sonuçları ……….…. 63

2.1.6. Presenteeism’ in Maliyeti ………... 66

2.1.7. Presenteeism’ i Engellemek İçin Çözüm Önerileri ………. 67

2.1.7.1. Örgüt Kültürünü Yeniden Şekillendirmek ……….. 68

2.1.7.2. İşleri Yeniden Düzenlemek ve Yeni Çalışma Şekilleri Uygulamak ………... 68

2.1.7.3. Örgütsel Sağlık Üzerinde Yoğunlaşmak ve Stresle Başa Çıkma Yöntemlerini Uygulamak ………..………….. 69

2.1.7.4. İş-Yaşam Dengesi İçin Alınabilecek Önlemler ve Çalışan Destek Programı ... 69

2.2. İŞYERİNDE YALNIZLIK VE DIŞLANMA SARMALINDA PRESENTEESİM ………. 70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ARAŞTIRMA 3.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU ………... 73

(12)

3.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ………... 73

3.4. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI ………. 74

3.5. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ……….. 75

3.6. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ………...…….. 75

3.6.1. Anket Formunun Oluşturulması ………...…….. 75

3.6.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ……….……… 77

3.6.3. Verilerin Analizi ………..……... 78

3.7. ÖLÇEKLERİN GÜVENİLİRLİĞİ VE GEÇERLİLİĞİ ………….….………. 79

3.8. ARAŞTIRMANIN MODELİ VE HİPOTEZLERİ ……….……….. 83

3.9. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ………. 87

3.9.1. Demografik Özelliklere Ait Veriler ……… 87

3.9.2. Ölçeklere Ait Tanımlayıcı İstatistikler ……… 88

3.9.3. Demografik Değişkenlere Göre Fark Analizleri ………. 92

3.9.3.1. İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Demografik Değişkenlere Göre Fark Analizleri ………... 92

3.9.3.2. İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Demografik Değişkenlere Göre Fark Analizleri ………... 96

3.9.3.3. Presenteeism Ölçeğinin Demografik Değişkenlere Göre Fark Analizleri……….... 99

3.9.4. Değişkenler Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları ……… 103

3.9.5. Ölçeklere Ait Regresyon Analizleri ………..……… 103

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ……….………. 111

KAYNAKÇA ……….. 116

EKLER ……….... 131

(13)

KISALTMALAR LİSTESİ İY: İşyerinde Yalnızlık

SCIE: The Social Care Institute for Excellence

LAWS: Loneliness at Work Scale: İş yaşamında Yalnızlık Ölçeği İYÖ: İşyerinde Yalnızlık Ölçeği

İD: İşyerinde Dışlanma AB: Avrupa Birliği

İDÖ: İşyerinde Dışlanma Ölçeği

ÇDP: Çalışan Destek Programı: Emloyee Asistance Programs TBB: Türkiye Bankalar Birliği

BDDK: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu

SPSS: Statistical Packages for Social Sciences: Sosyal Bilimler için İstatistiksel Paket Programı

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo-1.1: Ostracism, Exclusion ve Rejection Kavramlarının Farklılık Dereceleri

……… 27

Tablo-1.2: Sosyal Dışlanma Kavramının Sınıflandırılması ………. 31

Tablo-1.3: İşyerinde Dışlanmanın Öncülleri ………...… 40

Tablo-2.1: Presenteeism ve Meslek Grupları ile İlgili Araştırmalar ……… 58

Tablo-2.2: Araştırmalar ve Sonuçları ………... 62

Tablo-3.1: Ölçeklere Ait Güvenilirlik Analizi ………. 79

Tablo-3.2: İşyerinde Yalnızlık Ölçeği Geçerlilik Analizi ……….... 80

Tablo-3.3: İşyerinde Dışlanma Ölçeği Geçerlilik Analizi ………... 82

Tablo-3.4: Presenteeism Ölçeği Geçerlilik Analizi ………. 83

Tablo-3.5: Katılımcıların Demografik Özelliklere Göre Dağılımı ……….. 87

Tablo-3.6: İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin İfadelerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler ……… 89

Tablo-3.7: İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin İfadelerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler ……… 90

Tablo-3.8: Presenteeism Ölçeğinin İfadelerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler …. 91 Tablo-3.9: Cinsiyet Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ……… 92

Tablo-3.10: Yaş Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi … 93 Tablo-3.11: Medeni Durum Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ………... 93

Tablo-3.12: Eğitim Durumu Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ………... 94

Tablo-3.13: Çalışılan Kurum Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ………... 94

(15)

Tablo-3.14: Çalışma Süresi Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ………... 95 Tablo-3.15: Çalışılan Birim Değişkenine Göre İşyerinde Yalnızlık Ölçeğinin Fark Analizi ………... 95 Tablo-3.16: Cinsiyet Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ……….... 96 Tablo-3.17: Yaş Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi … 96 Tablo-3-18: Medeni Durum Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ………... 97 Tablo-3.19: Eğitim Durum Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ………... 97 Tablo-3.20: Çalışılan Kurum Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ………... 98 Tablo-3.21: Çalışma Süresi Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ………... 98 Tablo-3.22: Çalışılan Birim Değişkenine Göre İşyerinde Dışlanma Ölçeğinin Fark Analizi ………... 99 Tablo-3.23: Cinsiyet Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi …... 99 Tablo-3.24: Yaş Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ……… 100 Tablo-3.25: Medeni Durum Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ………..… 100 Tablo-3.26: Eğitim Durum Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ……….. 101 Tablo-3.27: Çalışılan Kurum Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ………. 101 Tablo-3.28: Çalışma Süresi Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ……….. 102

(16)

Tablo-3.29: Çalışılan Birim Değişkenine Göre Presenteeism Ölçeğinin Fark Analizi ……….. 102 Tablo-3.30: Korelasyon Analizi ………. 103 Tablo-3.31: İşyerinde Yalnızlık İle İşyerinde Dışlanma Arasındaki İlişkiye Yönelik Basit Doğrusal Regresyon Analizi ……….. 104 Tablo-3.32: İşyerinde Yalnızlığın Alt Boyutları İle İşyerinde Dışlanma Arasındaki İlişkiye Yönelik Çoklu Regresyon Analizi ……….……… 105 Tablo-3.33: İşyerinde Yalnızlık İle Presenteeism Arasındaki İlişkiye Yönelik Basit Doğrusal Regresyon Analizi ………...… 106 Tablo-3.34: İşyerinde Yalnızlığın Alt Boyutları İle Presenteeism Arasındaki İlişkiye Yönelik Çoklu Regresyon Analizi ……….. 107 Tablo-3.35: İşyerinde Dışlanma İle Presenteeism Arasındaki İlişkiye Yönelik Basit Doğrusal Regresyon Analizi ………... 108 Tablo-3.36: İşyerinde Yalnızlık, İşyerinde Dışlanma İle Presenteeism Arasındaki İlişkiye Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi ……….. 109

(17)

ŞEKİLLER LİSTESİ

(18)

GİRİŞ

İşletme, ortak bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla birbirlerine bağımlı olarak bir araya gelen kişilerden oluşur. Bireylerin uyumlu olarak çalışmasını sağlamak her örgütün isteğidir (Koşar, 2014: 1). Günümüzde artan rekabet ve teknolojik değişimlerin hızlandığı bir çevrede işletmelerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamaları gerekmektedir. Dinamik bir yapı içinde faaliyet gösteren işletmelerin rekabet avantajı sağlayabilmeleri ve değişime ayak uydurabilmeleri çalışanlar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Çalışanlar işletmelerine olan katkıları sonucunda işletme üyelerinin kendisine değer vermesini, mutluluğunu önemsemesini ve çabalarının takdir edilmesini beklerler (Fındık, 2011: 1). Bu beklenti ve ihtiyaca karşın işyerinde yalnızlık ve dışlanmaya maruz bırakılan çalışanın motivasyonu azalacaktır. Motive edilmeyen çalışanın performans göstermesi beklenmemelidir (Koçel, 2015: 729).

Çalışma kapsamında yapılan literatür araştırmasında işyerinde yalnızlık ve dışlanmaya maruz kalmanın bireyler üzerinde ciddi sorunlara sebep olduğu verilerine ulaşılmıştır. Bu sorunlar çözülmezse çalışanlar zamanla sağlık problemleri yaşamaktadırlar. Yapılan çalışmalarda özellikle psikolojik ve mental sağlığın tehdit edildiği görülmektedir. İşyerinde yaşanan yalnızlık ve dışlanmaya karşı önlemler alınmazsa çalışanlar rahatsızlanmakta ve bunun sonucu olarak presenteeism (işte var olamama) sorununun içine düşmektedirler. Presenteeism sorunu ise, bugünün iş dünyasında hem çalışan hem de işletmeler için ciddi bir sorundur (Saarvala, 2006: 3). Presenteeism günümüzde işyerlerindeki verimliliği olumsuz etkileyen faktörlerden birisidir. Tedbir alınmazsa hem işletmeler hem de çalışanlar için sıkıntılar oluşturacak bu üç konu son yıllarda sosyal bilimler açısından akademik çerçevede sıkça gündeme gelen ve üzerinde durulan konular olmuştur.

Araştırmanın konusu, çalışanların işyerlerinde yalnızlık ve dışlanma duygularına ait hissettikleri algının presenteeism sorununa neden olup olmadığını belirlemektir. Araştırmanın amacı ise, teorik inceleme ve alan çalışmasıyla birlikte literatüre katkı sağlamak ve önemi yeni anlaşılmaya başlanan bu konulara dikkat çekmektir. Bu amaçla, bir alan çalışması yapılmıştır. Alan çalışması için hem daha

(19)

önce konuların çalışılmadığı hem de rekabet altında ve yoğun çalışma ortamının olduğu bankacılık sektörü tercih edilmiştir. Ankette çalışanların demografik özelliklerine ve konulara ait ölçeklere yer verilmiştir. Katılımcılara ait yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma süresi, görev tanımı gibi değişkenler çalışanların ölçeklere ait algılarının belirlenmesinde göz önüne alınmıştır.

Araştırmanın ilk bölümünde yalnızlık, işyerinde yalnızlık, dışlanma ve işyerinde dışlanma konularına ilişkin teorik konular incelenmiştir. İkinci bölümde presenteeism (işte var olamama) konusuna ve çalışmaya dahil olan kavramların ilişkisinin incelenmesine yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise, bu kavramların ilişkisini incelemek amacıyla yapılan anket çalışmasının analizleri, değerlendirilmesi ve sonuç üzerinde durulmuştur.

(20)

BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. İŞYERİNDE YALNIZLIK

1.1.1. Yalnızlık Kavramı ve Tanımı

Yalnızlık tanımlanması güç, karışık ve sıkıntı verici bir yaşantıdır. Uyum güçlüğünü ve güvensizliği de beraberinde barındırır ve kişinin yaşamını zorlaştırır (Özkürkçügil, 1998: 22). Yalnızlık, sözcük olarak başkalarından uzak olma anlamına gelir (Şişman ve Turan, 2004: 119). Bireyler için yaşamlarının tüm dönemlerinde diğer insanlarla iletişim kurmak önemlidir. Tüm bireyler diğer insanlarla ilişki ve etkileşim kurmaya ihtiyaç duyarlar. Günümüzde birçok nedenden ötürü insan ilişkilerinde sorunlar yaşanmakta ve yakın sosyal ilişkilerden mahrum insan sayısı artmaktadır. Bu durum insanların sosyal ilişki yoksunluğu yaşamasına sebep oluşturmaktadır (Çağır, 2010: 26).

Yalnızlık; ‘kişinin duygularının, hislerinin diğerleri tarafından reddedildiğinde, göz ardı edildiğinde ya da yanlış anlaşıldığında, sosyal aktivitelerde ve duygusal yakınlıkta eşlik eden birinin olmaması durumunda ortaya çıkan, stres yaratan olumsuz duygusal durum’ olarak tanımlanır. Yalnızlık; yaşadığımız çağın dayattığı, kişinin inisiyatifini aşan ama toplumun bir üyesi (bireyi) olduğu için onu kuşatan ve belirleyen ilişkiler ağı ve bunun yarattığı atmosferde hem ‘insan’ hem de ‘kişi’ için ciddi problemler yaratmaktadır (Yakut ve Certel, 2016: 70- 71). Peplau ve Perlman (1982: 10) yaptıkları çalışmada yalnızlığı hoş olmayan bir deneyim olarak tanımlamışlardır. Yalnız insanların mutsuz, memnuniyetsiz ve depresif olduğunu savunmuşlardır.

Yalnızlık, bireyin kendini anlaşılmamış ve kimsesiz hissettiği durumlardır. Genel olarak yalnızlık, bireysel ilişkilerin ve sosyal etkileşimin niteliğinin zayıf olmasının yarattığı ruh halidir. Çevreye uyumun bozulduğu yalnızlık; bireyin kendisini kimsesiz ve anlaşılmamış hissettiği, uyumsuzluk ve mutsuzluğun egemen olduğu bir durum olarak da ifade edilebilir (Yılmaz ve Aslan, 2013: 60). Frieze ve arkadaşları (1979) kavramı; ‘bireyin sosyal ilişkiler ağı daha küçük olduğunda veya

(21)

kişinin herhangi bir durumda arzu ettiğinden daha az tatmin olması durumunda ortaya çıkar’ şeklinde tanımlamışlardır (Akt. Özen, 2009: 18). Yalnızlık, sosyal ilişkilerin yokluğu ya da tatmin edici düzeyde olmadığı algısı sonucu ortaya çıkan psikolojik belirtidir (Sarason ve Sarason, 2013: 271).

Barros (2000) yalnızlık duygusunun, bireyin kişiler arası ihtiyaçlarının sosyal ilişki ağını oluşturan kişiler tarafından karşılanmaması ya da tatmin edici düzeyde olmamasından kaynaklandığını savunmaktadır. Saraçoğlu (2000) ise yalnızlığı; ‘Kişiler geçmişteki ilişkilerini ya da önemsedikleri kişilerin ilişkilerini inceleyip mevcut ilişkilerinin o standartların altında olduğunu görmesi sonucu yalnızlık hissedebilir.’ şeklinde tanımlamaktadır (Akt. Kaplan, 2011: 6- 7). De Jong- Gierveld (1998: 74)’ de, yalnızlığın çok yönlülüğünü vurgulamış ve ‘diğerleri ile samimiyeti içeren ilişkilere sahip olma şansının olmaması’ olarak tanımlamıştır. De Jong- Gierveld' e göre yalnızlık, kişinin sosyal yaşamındaki ilişkilerin olmamasından ya da yoksunluğuna ilişkin kişinin kendi algılamalarından kaynaklanmaktadır.

Uzmanlar kendilerinden yardım isteyen kişilerin nadiren yalnızlık hissettiklerini bildirdiğini açıklamışlardır. Ancak, yalnızlık belirtileri kendini gösterme eğilimindedir. Örneğin; stres, hafif depresyon ve kaygı ile kişiler yardım isteyebilirler. Bu nedenle uzmanlar, yalnızlığın kendini doğrudan sorun olarak göstermeyebileceğini, ancak kişilerin hayatında önemli rol oynayabileceğine dikkat çekmişlerdir. Yalnızlığın aşılmasında yardımın ilk şartı, yalnızlığın gerçekten olup olmadığını belirlemek ardından yalnızlığın ne ölçüde olduğunu tespit etmektir. Bu durum kişiyi çok iyi tanıyanlar için bile zor bir görevdir (Murphy ve Kupshik, 2006: 62).

Yalnızlık sorunuyla ilgilenen araştırmacılar yalnızlık deneyimini genel olarak iki durum üzerinde incelemişlerdir. İlk olarak yalnızlık; depresyon, endişe ya da kaygı gibi olumsuzluklara benzer itici bir durumdur. Diğer yalnızlık durumu ise; bireyin yetersizliklerini öznel algılayışı sonucu sosyal ilişkilerindeki izolasyondur. Bu yetersizlikler niceliksel (yeterli arkadaşın olmaması) ya da niteliksel (sosyal yakınlık yoksunluğu) olabilir (Russell vd., 1984: 1313).

(22)

Yalnızlık (loneliness) çoğu kez tek başına olmak ile eş anlamlı düşünülür. Yalnız (lonely) ve tek başına (alone) kavramları arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş, kişinin tek başına yaşayıp yalnızlık hissetmeyeceği gibi, yalnız değilken de yalnızlık hissedebileceği vurgulanmıştır. Yalnızlık büyük ölçüde özneldir, kişinin kendisi hakkındaki yargısıdır (Selçukoğlu, 2001: 16).

1.1.2. Yalnızlık İle İlgili Değişkenler

Yalnızlık ile ilgili yapılan çalışmalarda yaş, cinsiyet, kişilik özellikleri, aile ve sosyal ilişkiler gibi bir takım etmenlerin yalnızlık hissinin hızlanması ve yaygınlaşmasında rol oynadığı kabul görmektedir. Evlenmemek, tek başına yaşamak, romantik bir ilişkinin olmaması gibi etmenlerde yalnızlıkla bağlantılı bulunmaktadır (Kaplan, 2011: 9).

1.1.2.1. Yalnızlık ve Yaş İlişkisi

Yalnızlık ile bireyin yaş değişkeni arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda farklı bulgulara rastlanmaktadır. Subjektif bir deneyim olan yalnızlığın; bireyin kişilik özellikleri, yaşam deneyimleri ve durumsal değişkenlerden kaynaklandığı düşünülerek farklı yaş dönemlerinde farklı yoğunlukla yaşanacağı kabul görmektedir (Karakurt, 2012: 16).

Frank ve Woodward (1988), yalnızlığın kişinin yaşamının her evresinde ortaya çıkabileceğini belirtmişler ve yalnızlık hissinin yaşanması açısından ergenlerin risk altında olduğunu ifade etmişlerdir. Bununla birlikte ergenlik döneminde yalnızlığın daha yoğun ve sık yaşandığı görüşünü savunmuşlardır. Bireyin yaşı ilerledikçe yalnızlık seviyesinin de arttığını belirten çalışma örnekleri bulunmaktadır. Quay (2002), okul öncesi dönemindeki 876 çocukla yaptığı çalışmada, yaşın yalnızlıkla ilişkili olduğunu belirterek örneklemindeki yaşı büyük çocukların yalnızlık düzeyinin küçük olanlara göre açıkça daha fazla olduğunu ortaya koymuştur (Akt. Karaduman, 2013: 11).

Başka bir çalışmada Kafetsios (2002), 20- 66 yaşları arasındaki yetişkinler üzerindeki araştırmasında, yaşın yaşlıların psikolojik iyi olma ile olumlu, genel sağlık durumu ile olumsuz yönlü ilişkisinin olduğunu ortaya koymuştur. Yaşlıların

(23)

sosyal yalnızlık düzeylerinin daha düşük seviyede olduğunu açıklamıştır (Kaplan, 2011: 10).

1.1.2.2. Yalnızlık ve Aile İlişkisi

Wiseman, Mayseless ve Sharabany (2006), üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin aileleri ile bağlılıklarını ve ilişkilerinin niteliğini algılama ve yalnızlık düzeylerini ölçmek amacıyla bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. 146 öğrencinin katıldığı çalışma sonucunda aileleri güvenli ve ilgili bağlılık belirtme ile yalnızlık arasında negatif kolerasyon olduğunu ortaya koymuşlardır.

O’Neill - Parke (2000) ve Roterberg (1999), ailelerin ergenlerde sosyal yönlendirmelerle sosyal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabileceklerini açıklamışlardır. Böylece ergenlerin ilişkilerindeki değişikliklere kolay uyum sağlayabilecekleri ve daha hafif düzeyde yalnızlık yaşayacaklarını açıklamışlardır. Hortaşçu (1991) ise kuramsal olarak, gençlik döneminde anne - baba ile çatışmaların artacağı ve bunun sonucu olarak genç bireylerde yalnızlık düzeyinin artacağını açıklamıştır. Ancak, araştırmalar bu durumu tam olarak desteklememektedir. Fakat bu dönemdeki yalnızlık duygusunun aile ilişkilerinden etkilendiği kabul görmektedir (Akt. Kaplan, 2011: 12).

1.1.2.3. Yalnızlık ve Cinsiyet İlişkisi

Yalnızlık ile cinsiyet değişkenlerinin arasındaki ilişkilerin belirlenmesi amacıyla yapılan araştırmaların sonuçları farklılık göstermektedir. Kimi araştırmalarda kadınların yalnızlık puanları yüksek çıkarken, benzer koşullarda erkeklerin düşük çıktığı gözlenmiştir. Roscoe ve Skomski (1989), üniversite öğrencilerinin yalnızlık durumları ile ilgili yaptıkları çalışmada, erkeklerin kızlara göre yalnızlık puanlarının aritmetik ortalamalarının yüksek olduğunu fakat bu farkın herhangi bir derecede anlamlı olmadığını ortaya koymuşlardır (Akt. Karaduman, 2013: 10).

Benedicht McWhirter (1999), kadınlar ve erkekler üzerinde yaptığı çalışmasında genellikle kadınların ilişkilerinde yalnızlık duygusunu daha sık ifade ettiklerini, erkeklerin ise sosyal yalnızlığı yoğun yaşadıklarını ifade etmiştir. Lau ve

(24)

Gruen (1992) yetişkinlerde yaptıkları çalışmada, kadınların teke- tek yakın ilişkisinin olamadığı durumlarda erkeklerden daha fazla duygusal yalnızlık yaşadığı; buna karşın erkeklerin kendilerini destekleyecek arkadaş grubunun olmaması durumunda kadınlardan daha fazla sosyal yalnızlık yaşadıklarını ifade ettiklerine dikkat çekmişlerdir. Ayrıca yalnız kadın ve erkekler, kendilerini kişisel çekiciliği az ve zayıf psikolojik özellikleri olan kişiler olarak tanımlamışlardır. Genel bir ifadeyle, yalnız erkeklerin yalnız kadınlara göre daha fazla deşifre edildiği ve kadınların erkeklerden daha fazla negatif algılama geliştirdikleri sonucu ortaya çıkmaktadır (Karakurt, 2012: 16).

1.1.2.4. Yalnızlık ve Kişisel Özellikler İlişkisi

Bireyin sahip olduğu kişilik özellikleri, yalnızlık yaşantısının oluşmasında temel olan değişkenlerden biridir. Brennan (1982), ergenlik döneminde yalnızlığın yoğun olarak yaşanmasının üç temel nedeni olduğunu belirtmektedir. Bunlar, kişilik özellikleri (utangaçlık, düşük öz saygı, zayıf sosyal beceriler vs.), gelişimsel nedenler ve sosyal yapılar ya da kültürel süreçler olarak ifade edilmektedir (Kaplan, 2011: 11).

Jones, Carpenter ve Quinnata (1985), yalnızlığı etkileyen kişilik değişkenlerini dört sınıfta toplamışlardır (Akt. Karaduman, 2013: 8):

1. Yetersiz sosyal beceriler (utanma, içe dönüklük, çekiniklik, atılgan olamama),

2. Duygusal uyarılma ve çatışma (depresyon, anksiyete, nörotiklik), 3. Zayıf benlik algısı (düşük benlik saygısı, zayıf sosyal- benlik kavramı)

4. Negatif tutumlar (düşmanlık, dışsal denetim odağı, kişilere, yaşama ve topluma karşı karamsar bakış, algılama).

Benlik saygısı ile yalnızlık arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda; yalnızlık ve benlik saygısı ters yönde ve anlamlı bir ilişki içerisindedir. Peplau- Perlman (1982) ve McWhirter (1997)’ a göre benlik saygısı; kişinin kendine verdiği değeri ifade eder ki bu değer kişi için önemli olan diğerleri ile ilişkilerine dayanan çıkarımlara ve diğerlerinin geri bildirimlerine dayanır. Yalnızlık durumunda kişi

(25)

değersizlik, göz ardı edilme, ihmal edilme, çekici olmadığı ya da yanlış anlaşıldığı yönünde düşünceler geliştirir ve bu düşünceler olumsuz duyguların ortaya çıkmasına neden olur (Akt. Karakurt, 2012: 18).

1.1.3. Yalnızlığın Boyutları

Yalnızlığı bazı araştırmacılar yaşamın kaçınılmaz bir parçası olarak tek boyutlu bir yaşantı niteliğinde görürken bazı araştırmacılar ise, insanların farklı boyutlardaki ilişkilerinde ihtiyaçlarını karşılayamamasından kaynaklanan karmaşık bir yaşantı olarak görmektedirler. Yalnızlığın tek boyutlu olmasından kasıt, yalnızlık gerçekleştiğinde bireyin kişiler arası sosyal, kültürel ve psikolojik deneyimlerini bütün yönleriyle etkilemesidir. Yalnızlığın çok boyutlu olması ise, yalnızlığın birbirinden farklı pek çok yönünün olması ve değişik şekillerde yaşanması anlamına gelir. Tek boyutlu bakış açısının aksine, çok boyutlu yalnızlık bireyin bütün alanlarda yaşadığı deneyimlerini kapsamaktadır (Kaplan 2011: 12).

Geçmiş araştırmalardan bugüne iki ana yalnızlık kavramı değişim göstermiştir: Tek boyutlu bir kavram olarak yalnızlık ile çok boyutlu ve etki alanına özgü yalnızlık. Weiss, iki ayrı tür önererek ilk defa yalnızlığın çok boyutlu doğasını tanımlamıştır. Diğer bir deyişle, Weiss’ in bu görüşüne kadar yalnızlık tek bir boyut olarak ele alınırken, bu tarihten sonra yalnızlığa ilişkin bakış açısı değişmeye başlamıştır (Sezen, 2014: 34).

Jong- Gierveld (1987) yaptığı çalışmasında yalnızlığın üç boyutlu olduğunu açıklamaktadır (Akt. Kaplan, 2011: 13):

1) Yoksunluk Boyutu: Var olmayan ilişkilerin doğası ve yoğunluğu ile ilgilidir. Yakın ilişkilerin olmamasından kaynaklanan boşluk ve terk edilmişlik duygularını içermektedir. Bireyler bu boyutta yakınlık kurabilecekleri kişilerden yoksundur.

2) Zaman Boyutu: Yalnızlık yaşantısının geçiciliği veya sürekliliğiyle ilgilidir. Bazı insanlar geçici bir süre yalnızlık yaşarken, bazı insanlarda ise yalnızlık duygusu süreklilik gösterebilir.

(26)

3) Duygusal Boyut: Mutluluk, paylaşmak, sevmek, sevilmek gibi olumlu duyguların yokluğu ve korku, üzüntü, şüphe gibi olumsuz duyguların varlığı ile ilişkilidir.

1.1.4. Yalnızlığın Türleri

Weiss yalnızlığı sosyal boyut içerisinde incelemiş ve iki şekilde ayrıştırmıştır. Bunlar; bağlanma unsurunun olmamasıyla ortaya çıkan ‘duygusal yalnızlık’ ve sosyal ilişkilerin oluşamamasıyla ortaya çıkan ‘sosyal yalnızlık’ tır (Karaduman, 2013: 3).

1.1.4.1. Duygusal Yalnızlık

Duygusal yalnızlık flört, dostluk gibi yakın ve samimi ilişkilerin yokluğu ya da kaybıyla oluşmaktadır. Kişinin eşinden ayrılması, onu kaybetmesi gibi durumlarda ortaya çıkan yoğun boşluk, terk edilmişlik, ümitsizlik ve kimsesiz hissetme durumudur. Duygusal yalnızlığın yaşanması durumunda bireyler nihai bir tek başınalık, kaygı, aşırı hassasiyet, terk edilmişlik, tehlikelere karşı sürekli tetikte olma ve anlamsız korkular yaşayabilirler (Körler, 2011: 15).

Duygusal yalnızlık, normal ortamlarda ruhsal beklentilerine karşılık bulamayan ve yakın özel ilişkilerden yoksun olanlar için kullanılmaktadır (Yaşar, 2007: 238). Duygusal yalnızlık samimiyet ve seksüel yakınlığın eksikliği olsa da, daha önemlisi psikolojik samimiyetin yokluğudur (Sezen, 2014: 34). Bu yalnızlığın aşılabilmesi için bir ilişkinin kurulması gerekmektedir. Ancak bu ilişki samimi ve içten davranışlarla oluşturulmalıdır (Özatça, 2009: 32).

1.1.4.2. Sosyal Yalnızlık

Sosyal yalnızlık, işyerinde çalışanın sosyal ağa katılamaması ve kendini sosyal ağın bir parçası olarak görememesidir (Nartgün ve Demirer, 2012: 143). Böyle bir yalnızlık içinde olan bireylerde sıkılganlık, arkadaşları tarafından reddedilme hissine kapılma ve marjinalleşme halleri görülmektedir. Bireyler, sosyal etkileşim içine girdiklerinde sosyal yalnızlık hissinden kurtulabilmektedirler (Şişman ve Turan, 2004: 120). Şehir değiştirme, taşınma gibi kişinin sosyal çevresini değiştirdiği

(27)

durumlarda sosyal yalnızlık yaşanabilir. Can sıkıntısı, depresyon, amaçsızlık, anlamsızlık, kendi kendine konuşma ve alkolizm gibi davranış problemleri ile ilişkilendirilmiştir (Körler, 2011: 14).

Konu ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Weis (1973), Vincenzi ve Grabosky (1987)’ e göre; her birey için gerekli altı tür ilişki vardır. Bunlardan birinin yokluğu, sosyal yalnızlığın kaynağı olabilir. Bu ilişkili durumlar; bağlanma, sosyal bütünleşme, takdir edilme, güvenilir dostluklar, himaye etme/ edilme ve rehberliktir (Akt. Şişman ve Turan, 2004: 120):

Bağlanma: Bireyin kendisini güvende hissedeceği eş, dost, aile veya bir topluluğa mensup olma gibi bağlılıklar geliştirmesidir.

Sosyal Bütünleşme: Mahalle komşuları, kulüpler gibi bir grup ortamında gelişen ilişkiler ağına dahil olmayı ifade etmektedir.

Takdir Edilme: Çalışanların başarılarının yöneticiler tarafından bilinip takdir edilmesi gibi, bireyin sahip olduğu beceri ve yeteneklerin diğerleri tarafından bilinmesi, tanınması ve açıklanmasıdır.

Güvenilir Dostluklar: Başkalarına destek olmayı ve onlar tarafından desteklenmeyi açıklar.

Himaye Etme/ Edilme: Kendisi için istediğini başkalarının iyiliği için de istemesi durumudur.

Rehberlik: Başkalarının durumuna hassas olmayı, sırdaşlık ve paylaşmayı açıklar.

McWhirter 1990 yılında yaptığı çalışmasında sosyal ve duygusal yalnızlığın yanı sıra; yalnızlığı kişilerarası, psikolojik, sosyal, kültürel ve kozmik olmak üzere beş farklı boyutta incelemiştir (Akt. Karakurt, 2012: 19):

Kişilerarası yalnızlık: Bireyin kendisini başkalarından uzak olarak algılamasıdır.

Psikolojik yalnızlık: Benliğin farklı bölümlerinin birbiri ile ilişki kurmaması sonucu ortaya çıkan yalnızlığı ifade eder.

(28)

Sosyal yalnızlık: Belirli bir gruptan ya da toplumdan uzak durma sonucunda ortaya çıkan bir yalnızlıktır.

Kültürel yalnızlık: Kişinin kültürel kaybı ya da ciddi kültürel değişimler nedeniyle başkalarından uzaklaşması sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Kozmik yalnızlık: Dinsel bağın yok olması nedeniyle yabancılaşma ya da dinden uzaklaşma duygusunu ifade eder.

1.1.5. Yalnızlığın Nedenleri

Bilgen (1989), insan hayatında dönüm noktası olabilecek değişikliklerin yalnızlık duygusunun yaşanmasında etkili olduğunu belirtmektedir. Örneğin; romantik bir ilişkinin bitmesi, yeni bir yerleşim bölgesine taşınma, işten çıkarılma, farklı kültürden bir topluma girme, boşanma, emekli olma gibi olaylar yalnızlığı tetikleyici etmenler olarak açıklanmıştır (Akt. Kaplan, 2011: 21- 22).

Peplau ve Perlman (1984: 16- 17) yalnızlığın oluşmasındaki nedenleri 3 boyutta ifade etmişlerdir. İlk boyut olarak, bir sosyal gruptan dışlanma durumu; kişinin çevresi tarafından sevilmediğini düşünmesi gibi olumsuz düşünsel bir deneyim, bir ilişki yaratma yeteneğindeki eksiklik, sosyal çevrede diyalog kuracak arkadaş bulamama ve sosyal ilişkilerdeki eksikliktir. Ayrıca Perlman ve Peplau ikinci boyut olarak yalnızlığa zemin hazırlayan ve yalnızlığı hızlandıran etmenleri de açıklamışlardır. Yalnızlığı hazırlayan durumlar; bireyin kişilik özelikleri (utangaçlık, sosyal beceri eksikliği vb.), durumların özellikleri, kültürel değerler ve normlardır (bireycilik vb.). Yalnızlığı hızlandıran etmenler ise, kişinin duygusal ilişkisinin bitmesi olabileceği gibi, kişinin sosyal yaşamının değişmesine neden olan yaşam yerinin değişmesi, sosyal çevrenin değişmesi gibi durumlardır. Bu faktörler kişinin sosyal açıdan her türlü ihtiyaçları ve istekleri arasında problemler yaratır ve kişiye rahatsızlık verir. Tüm bunların sonucunda üçüncü boyutta ise, kişinin bilişsel süreçlerinden geçen anlamlandırma ile yalnızlık durumu yaşanmaktadır.

Michela, Peplau ve Weeks (1982: 931), yalnızlığın algılanan 13 nedenini aşağıda belirtilen şekilde sınıflandırmışlardır:

(29)

1. Kötümserlik: Kişinin ilişki kuracağı birini bulmanın şans eseri olduğuna ve kendisinin bu şansa sahip olmadığına inanmasıdır.

2. Reddedilmekten Korkma: Kişinin ilişki kurmayı denediğinde reddedileceği hissine kapılmasıdır.

3. Çaba Göstermeme: Kişinin yeni birileriyle tanışmak için yeterince gayret göstermemesidir.

4. Şanssızlık: Kişinin yeni birileriyle tanışma şansının olmadığını düşünmesidir. 5. Bilgisizlik: Kişinin ilişki ve arkadaşlık başlatma becerisinin olmaması durumudur.

6. Utangaçlık: Kişinin aşırı derecede utangaç olmasıdır.

7. Fiziksel Çekiciliği Olmama: Kişinin fiziksel olarak bir çekiciliğinin olmaması durumudur.

8. Diğer Gruplar/ İlişkiler: Diğer bireylerin bir gruba mensup olması ve yalnızlık yaşayan kişilere ilgi ve ihtiyaç duymamalarıdır.

9. Diğerlerinin Korkuları: Diğer kişilerin yalnızlık yaşayan kişilerle ilişki kurmaya korkmasıdır.

10. Kişisel Olmayan Durumlar: Kişinin birçok insanla kişisel olmayan tarzda ilişki içinde olmasıdır.

11. Fırsat Yoksunluğu: Kişinin diğerleriyle ilişki veya arkadaşlık kuracak fırsatlarının olmaması halidir.

12. Diğerlerinin İsteksizliği: Diğer insanların ilişki kurmaya çabalamamasıdır. 13. Antipatik Kişilik Yapısı: Kişinin diğerleri tarafından hoşlarına gitmeyen kişiliğinin olmasıdır.

Yalnızlığa söylenen nedenlerden bir tanesi de Parker ve Asher (1993: 611- 612) tarafından açıklanmıştır. Kişinin duygu ve düşüncelerini paylaşabileceği bir arkadaşının bulunmamasıdır. ‘Arkadaşlık İlişkilerinde İletişim ve Yalnızlık’ konulu çalışmada arkadaşları olmayan çocukların arkadaşları olan çocuklardan daha fazla yalnızlık yaşadıkları ortaya çıkmıştır.

(30)

Michela ve diğerleri (1982: 930) yalnızlığın nedenlerini diğerleriyle ilişki kurmaya odaklı açıklayarak, bireyin diğerleriyle ilişki kurmasını sağlayan sosyal beceri eksikliğine ve kendini görüş tarzına bağlamıştır.

Kişiler arası ilişkilerde ayrılmalar ve kayıplar bireyin yalnızlık yaşamasına yol açan bir unsurdur. Bu yalnızlık yaşantıları insanlarda korku duygusuna yol açarak insanları mutsuzluğa sürüklemektedir (Karakurt, 2012: 21).

1.1.6. Yalnızlığın Sonuçları

Yalnızlık, çağdaş toplumların en yaygın sorunlardan biridir. Yalnızlık hissine ilişkin düşünceler genellikle yaşı ilerlemiş, yalıtılmış ve tek başına kalmış insanları hatırlatıyor gibi görünse de, yalnızlık insan yaşamının her aşamasında ister genç ister yaşlı herkesin yaşadığı bir sorundur (Selçukoğlu, 2001: 16).

Yalnızlığın istenmeyen ve rahatsız eden bir durum olması sebebiyle, yalnızlığı yaşayan kişiler üzerinde hem fiziksel hem ruhsal rahatsızlıklara yol açtığı bilinmektedir. Yalnızlık her insanın hayatı boyunca dönemsel olarak yaşadığı bir durumdur ancak, bu duygu kişiye rahatsızlık vermeye başladığı zaman bu durumla yüzleşebilmek ve yalnızlıkla uygun, doğru ve etkili şekilde mücadele etmek gerekmektedir (Karaduman, 2013: 14- 15).

Yalnızlık hissini yoğun olarak yaşayan kişiler ruhsal açıdan değerlendirildiğinde, bu duygunun sürekli olması halinde kişide anksiyete ve özgüven azlığı oluşur, gerginlik ve öfke ile sosyal izolasyona yol açar. Bu şekilde devamlılık gösteren yalnızlık kişide zamanla depresyon ve kalıcı özgüven eksikliği ortaya çıkarır. Daha da önemlisi intihar riskinin artmasıdır. İlaçla intihar girişiminde bulunan hastalarla yapılan çalışmada, intihara yol açan sebepler arasında ilk sırayı partneriyle sorun yaşama oluştururken; ikinci sırada sıklıkla yalnızlık hissi gösterilmiştir. İntihar girişimlerinin katlanılamaz durumdan kaçmak, kontrolünü yitirmek, sevdiği kişiye onu ne kadar sevdiğini göstermek ya da yardım çığlığı atmak amacıyla olduğu görülmüştür (Karakurt, 2012: 22).

The Social Care Institute for Excellence (SCIE) tarafından 2011’ de yalnızlık ve sosyal izolasyon hakkındaki kanıtlar gözden geçirilmiş ve yalnızlığın insanların

(31)

sağlığı üzerinde önemli ve kalıcı etkisi olduğu vurgulanmıştır. Yalnızlık ile depresyon arasında hem sebep hem de sonuç olarak bağlantı olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda yalnızlığın bilişsel davranışları olumsuz etkilediği ifade edilerek, bilişsel gerileme ve bunama ile yalnızlık ilişkilendirilmiştir. Yalnızlığın belirtilen zihinsel ve duygusal etkilerinin kaçınılmaz sonucu olarak yaşam kalitesinde gerileme, toplumun etkilenmesi, maliyetli sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinde artış gibi durumlara sebep olduğu belirtilmiştir (Bernard, 2013: 9- 10).

Yalnızlıkla ilgili yapılan araştırma sonuçlarını inceleyen Valtorta ve arkadaşları (2016: 1) zayıf sosyal ilişkileri olan bireylerde erken ölüm riskinin daha yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Duck tarafından yapılan bir araştırma ise, sosyal ilişkiler konusunda yetersizlik ve yalnızlık yaşayan bireylerin koroner kalp hastalıklarına yakalanma riskinin sigara içenler, obezlik yaşayanlar ve fiziksel aktivitesi yetersiz olanlar kadar olduğunu ortaya koymuştur. Buna ek, sosyal aidiyeti olmayan yalnız bireylerin yaşıtlarına göre daha erken öldükleri ve tüm kanser türlerinde beş kat daha riskli oldukları ifade edilmektedir. Yalnızlık evrensel, güçlü ve oldukça yaygın bir duygusal yaşantıdır (Doğan vd., 2009: 272).

Rokach (2004: 32), yalnızlığın yol açtığı etkileri 7 maddede açıklamıştır: 1. Yalnızlık; bireyi diğer insanlardan uzaklaştırarak, sıkı dostlukların kurulmasını

engeller. Samimiyete zarar verebilir.

2. Yalnızlık hissini yaşayan bireyler, genellikle diğer insanlarla olumlu ilişkiler kuramaz ve kurdukları ilişkileri de aynı seviyede tutamazlar. Etrafındaki insanları kıskanarak, sahip oldukları ilişkilerin zedelenmesine sebep olabilirler. Diğer bir yandan da, sevgiye muhtaç yalnız insanlar, sevgiyi bir kez bulduklarında yitirmemek için çabalarlar.

3. Yalnızlık bireyin dikkatini başka yerlere yönlendirerek enerjinin ve yaratıcılığın olumlu yönde kullanılmasını engeller ve kişiye psikolojik açıdan zarar verir. 4. Yalnızlık hissi, engellenmedikçe insan yaşamının belirleyicisi ve yöneticisi haline

gelen bir güce dönüşebilir.

5. Yalnızlık duygusunun hâkim olduğu insanlar işlevsel olmayan bir düşünce yapısı benimseyerek, hayatlarıyla ilgili erken ve yanlış kararlar alabilir. Evliliğe hazır olmadıkları halde hiç düşünmeden evlilik kararı alarak evliliğin sorumluluğunu

(32)

kaldıramayabilirler. Ayrıca, yalnız bireyler hem hemcinsleri hem de karşı cinsle olan ilişkilerinde onlardan bağımsız davranarak insanlık dışı bir tutum sergileyebilirler. Yalnızlık sadece bireyin sosyal hayatını değil, özel hayatını ve cinsel hayatını da etkilemektedir.

6. Yalnızlıkla etkili bir şekilde başa çıkılmadığı takdirde hassas ve katı insanlar yaratır.

7. Yalnızlık geride duygusal izler bırakan, acı verici bir duygudur.

Yalnızlık Andre (1991) tarafından, kişinin kendini bilmesini, tanımasını, keşfetmesini ve yaratıcı olmasını sağlayan bir güç olarak tanımlanmaktadır. Araştırmacı yalnızlık hissinin acı veren bir duygu olduğunu fakat, bu durumun tam zıttı olarak yalnız olmanın yazmak, meditasyon yapmak ve buna benzer aktivitelerde bulunmak, hayal kurmak ve gelecekle ilgili planlar yapmak gibi kişiyi olumlu yönde harekete geçiren etkilerinin de bulunduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla, yalnızlık aslında insana her zaman acı veren bir duygu değildir. Yalnızlık bireyin yaratıcılığını da arttırabilir (Akt. Karakurt, 2012: 23).

1.1.7. İşyerinde Yalnızlık Kavramı ve Tanımı

Araştırmacılar için ‘yalnızlık’ kavramının tanımlanması ve ölçülmesi oldukça zor bir olaydır. Çünkü yalnızlık yaşantısı oldukça öznel bir yaşantıdır. Bazı durumlarda bireylerin yaşadığı yalnızlığı bir başkasına ifade etmesi acı veren bir durumdur. Yalnızlık, bireye hiçbir pozitif etki sağlamayan ve tıbbî bir müdahale gerektiren hastalıklı bir durum olarak değerlendirilmektedir (Çetin ve Alacalar: 2016: 195- 196).

Yalnızlık olgusu 1950’ li yıllarda Fromm Reichman (1959) tarafından ‘Yalnızlık’ adlı çalışmasında kavramsallaştırılmıştır. Yalnızlık kavramı Perlman ve Peplau (1981) tarafından, ‘kişinin sosyal ilişkilerinde nitelik veya nicelik olarak önemli bir eksiklikten oluşan nahoş, antipatik bir deneyim’ şeklinde tanımlamıştır. Yalnızlık bireyler arası yaşanan bazı ilişkilerdeki kalite eksikliğinden meydana gelen nahoş ve kabul edilemez bir durumdur. İlişki sayısının istenilenden daha az olduğu durumlar ve samimiyetin istenilen kadar olmadığı durumlar olarak ifade edilmiştir (Akt. Eroğluer ve Yılmaz, 2015: 286). Yalnızlık genellikle araştırmacılar tarafından

(33)

bilişsel bir eksiklik olarak sosyal ve kişisel ilişkilerde kendini gösteren duygusal bir reaksiyon olarak tanımlanmaktadır (Asher ve Julie, 2003: 75).

Yalnızlık; kişinin yalnız kalmasından değil, ihtiyaç duyulan ilişkiler dizisinin eksikliğinden ya da olmamasından kaynaklanır. Yalnızlık her zaman belli ilişkisel durumların yokluğuna kanıt olarak gösterilir (Weiss, 1973: 17). İşyerinde harcanan zamanın bireyin zevk aldığı, arkadaşlarına güven duyduğu, yürüttüğü işle gurur duyduğu zamanlar olabildiği gibi; yalnızlık, dışlanmışlık, kopukluk hisselerinin hakim olduğu anlar da olabilir. Yalnızlık karmaşık bir durum olduğu için yalnızlığın kaynağı da her zaman gözle görülen nedenler olmayabilir. Kişi anlamlı ilişkilerin eksik olduğundan haberdar olsa bile sosyal ilişkilerinin hangi yönlerinin yetersiz olduğunu akıl edemeyebilir (Kaplan, 2011: 30).

Yalnızlık, kişinin belirli durumlarda kendi ilişkilerinin yetersizliği ve kalitesizliğinden oluşan duygudur. İşyerinde çalışanın kişilik özellikleri, içe kapanma, hoşnutsuzluk duyguları gibi yalnızlık seviyeleri de tahmin edilememektedir. İşyerinde yalnızlık, çalışanların nasıl hissettiklerini açıklamak için kullanılırken; aynı zamanda işyeri performansı düzeylerinin etkilerini açıklamak için de kullanılmaktadır (Özçelik ve Barsade, 2011: 1).

Bilim insanları işyerinde oluşan arkadaşlığın hem örgütsel çıkarlara hem de çalışan çıkarlarına olan desteğine ve hedeflere ulaşmada yardımcı olmasına dikkat çekmektedirler. Çalışanlar iş stresini azaltmak, hedeflerine ulaşmak ve duygusal destek sağlamak amacıyla işle ilgili bilgi ve becerilere ihtiyaç duyarlar. İşyeri arkadaşlığı bu bağlamda hem enstrümantal hem de duygusal destek sağlayabilirler (Yen vd., 2009: 548).

Bireylerin yalnızlık hissine kapılmaları gündelik yaşantılarında olduğu kadar çalıştıkları işyerlerinde de karşılarına çıkabilmektedir (Lam ve Lau, 2012: 4266). İş hayatında var olan yalnızlık, genel yalnızlıktan farklı olarak sadece iş ortamında hâkim olabilmektedir. Bir diğer ifadeyle özel hayatında oldukça doyurucu ve sağlıklı ilişkileri olan ve yalnızlık duygusu hissetmeyen bir birey, iş ortamında sosyal ilişkiler kurmakta ve sosyal destek ediniminde sıkıntılar yaşayabilmektedir. Bu

(34)

durum sonucunda birey, iş yaşamında yalnızlık ve dışlanmışlık duygularını yaşayacaktır (Doğan vd., 2009: 272).

Sonnenburg (1994) insanlar için en uygun iş ortamını, çalışan insanlara güven duyulan ve onlardan zevk alınan, yapılan işle gurur duyulan yer olarak açıklamıştır. İşyerinde yalnızlık konusu kavramsallaştırıldığında bireyler, kendilerini yalnız olmanın bir sonucu olarak yalnız hissetmekten çok, sosyal bir ortamda yalnız hissettikleri zaman yalnızlığı daha yoğun ve acılı bir şekilde yaşarlar (Akt. Kaplan, 2011: 31). İşyerindeki yalnızlık, daha çok sosyal çevreden meydana gelen tek başına bırakma, izole etme ve kendi başına olma halini ifade eder. Yalnızlık ise, bireysel sebeplerden kaynaklanır (Wright vd., 2006: 59).

İşyerinde yalnızlık, işyerinde istenilen ile mevcut ilişkiler arasındaki olumsuz farklılık ve bu farklılığı yok etme gücünden yoksunluk sonucunda ortaya çıkan bir durum olarak ifade edilmektedir (Wright vd., 2006: 60). İşyerindeki insanların birbirleriyle olan ilişkileri örgütsel vatandaşlık, takım çalışması gibi faktörlerden daha çok yalnızlıkla ilişkilidir. Bu yalnızlık, işyerindeki insani ilişkilerin kalitesini etkileyebilir (Yılmaz ve Aslan, 2013: 60). Çalışan ilişkilerinin çok önemli örgütsel olayların temelini oluşturduğu göz önüne alındığında, işyerindeki yalnızlığın çalışan davranışlarına etkileri önem arz etmektedir (Lam ve Lau, 2012: 4267).

İşyeri yalnızlığı daha çok sosyal çevreden kaynaklandığı için normal yalnızlıktan farklıdır. Sosyal çevrenin sebep olduğu bu yalnızlık, sosyal iletişim ağının yoksunluğundan ya da ortak ilgi ve etkinliklerin paylaşıldığı bir grubun üyesi olamamaktan kaynaklanır. Bu duruma doyum verici bir sosyal ağa ulaşma ile çözüm bulunabilir (Karakurt, 2012: 25).

Wright (2005), bir çalışanın doyum verici sosyal bir ağa ulaşmasına rağmen, yine de işyerinde yalnızlık yaşayabileceğinin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Çünkü yalnızlığın tanımında Peplau ve Perlman (1984)' ın ifade ettiği; ‘bireyin var olan sosyal ilişkileri ile arzuladığı sosyal ilişkiler arasındaki fark’ bireye göre, yeterli sosyal bir ağla beklenen düzeyde giderilemeyen bir fark olabilir. Bireylerin kendi yaşantılarında algıladıkları fark her bireye göre değişiklik gösterebilir ve farklı beklenti ve isteklerle doyurulabilir. Ayrıca bireylerin

(35)

işyerindeki yalnızlıklarında çevresel faktörlerin yanında kişisel özelliklerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü çalışanların işyerlerine giderken bir takım bilişsel, ruhsal, davranışsal ve kişisel özelliklerini de işyerine getirdikleri unutulmamalıdır. Üstelik çalışma hayatının bazı kalıplaşmış kuralları, çalışanların iş yaşamının dışında takındığı davranış kalıplarını kısıtlayabilir. Öz benlik ile örgütün değerleri arasındaki bu uyumsuzluk (kişi- ortam uyumunun olmaması) diğer faktörlerin yanında çalışanlarda yalnızlık duygusu oluşturabilir (Peplau ve Perlman, 1984: 15).

Yalnızlık tanımında ortak noktalarda buluşulmasına rağmen, araştırmacıların genel bir tanım üzerinde birleşemedikleri söylenebilir. Benzer şekilde işyerinde yalnızlığın tanımlanmasında da genel bir ittifak bulunmamaktadır. İşyerindeki yalnızlığı hem çevresel faktörlerden hem de çalışanın kişisel özelliklerinden etkilenen bir olgu olarak düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çünkü işyerindeki yalnızlığın çevresel veya kişisel faktörlerin hangisinden daha çok etkilendiğini daha nicelikli olarak değerlendirmek amacıyla nedensel bağlantıları göstermek için incelenen değişkenlerin deneysel olarak kontrol altına alınması gerekir. Bu değişkenleri tam olarak tespit edebilmek ve kontrol altında tutabilmek psikolojik ve etik olarak mümkün değildir. Mevcut araştırmaların kabullenmelerinde, işyerindeki yalnızlık hem bireysel farklar hem de örgütsel faktörler tarafından etkilenebilen bir olgu olarak kavramsallaştırılmıştır (Kaplan, 2011: 32).

1.1.8. İşyerinde Yalnızlığın Boyutları

Yalnızlık daha öncede belirtildiği gibi Weiss tarafından iki boyutta incelenmiştir. Buna rağmen, işyerinde yaşanan yalnızlık günlük yaşamdaki yalnızlıktan farklı bir kavramdır (Doğan vd., 2009: 272). Literatürde yalnızlığı incelemeye dair birçok ölçek mevcut olmasına rağmen, iş yaşamında yalnızlığı ölçmeye dair ölçek uzun süre oluşturulmamıştır. Bu eksikliği gidermek amacıyla Wright, Burt ve Strongman tarafından “Loneliness at Work Scale (LAWS) -İş Yaşamında Yalnızlık Ölçeği- hazırlanmıştır. Bu ölçekte işyeri yalnızlığı, sosyal arkadaşlık ve duygusal yoksunluk olarak iki boyutta incelenmiştir (Karaduman, 2013: 17).

(36)

1.1.8.1. Sosyal Arkadaşlık

İşyerinde yalnızlığın boyutlarından olan sosyal arkadaşlıktaki yalnızlık; arkadaş, iş arkadaşı, komşuluk gibi ilişkiler kapsamında oluşan bir duygudur (Karaduman, 2013: 17). Bu boyutun temelinde işyerinde yaşanan sosyal yalnızlık yatmaktadır. İşyerindeki bireyler arasında sosyal ilişkilerin olmaması veya bireyin kendisini kabul edecek bir grubun içinde yer bulamaması sosyal yalnızlığı açıklamaktadır (Keser ve Karaduman, 2014: 181).

Sosyal arkadaşlık boyutu; bireyin çalışma ortamındaki sosyal ağa katılamaması ve kendini çalışma ortamındaki sosyal ağın bir parçası olarak görememesidir. İşyerindeki diğer çalışanlarla rahat iletişim kuramayan, piknik, parti, yemek gibi sosyal aktivitelere katılmayan, düğün, doğum, cenaze gibi farklı etkinliklere ilgi göstermeyen bireylerin sosyal arkadaşlık boyutunda yalnızlık yaşadıkları söylenebilir. Ayrıca, işyerinde bu boyutta yalnızlık yaşayanların işle ilgili günlük sorunlarını ve kişisel düşüncelerini paylaşmakta zorlandıkları, işyerinde mola zamanlarında beraber vakit geçirebilecekleri birini bulmakta güçlük çektikleri, kendilerini işyerindeki arkadaş grubunun bir parçası olarak hissetmedikleri belirtilebilir (Mercan vd., 2012: 217). Basit bir şekilde belirtmek gerekirse, sosyal arkadaşlık boyutunda çalışanlar bir sosyal grup içinde yer edinememektedirler (Wright, 2005: 24).

Örgüt çalışanları, sosyal ilişkiler sistemi içinde birlikte bulunmakta ve bunun sonucu olarak birlikte üretmektedirler. Bu üretimin kaliteli ve eksiksiz olabilmesi için örgüt çalışanları arasındaki iletişimin mükemmel ve sorunsuz olması gerekmektedir. Bu sayede, yüksek iletişimle desteklenen çalışanlar kendilerini ifade edebildikleri ölçüde yalnızlık hissinden uzaklaşarak kendilerine ve iş arkadaşlarına yüksek güven hissedeceklerdir (Asunakutlu, 2002: 7).

İşyeri arkadaşlığı ya da dostluğu karşılıklı güven, bağlılık ve bireyler arası paylaşılan bir değerdir. İşyerinde oluşan arkadaşlık ya da dostluk ortamının iş stresini azalttığı, iletişimi arttırdığı, çalışanların görevlerini daha verimli yerine getirmesine yardım ettiği ve örgütsel değişim sürecinde yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu

(37)

amaçla örgütler işyerinde dostluğun oluşmasını teşvik etmelidir. (Berman vd., 2002: 217).

1.1.8.2. Duygusal Yoksunluk

Weiss’ in 1973 yılında yaptığı araştırmaya göre duygusal yoksunluk, samimi ilişkilerde yaşanan duygusal aidiyetin yok olması durumunda meydana gelmektedir. Ölüm, boşanma, ayrılık, mutsuz evlilikler duygusal yoksunluğun ana faktörleri arasındadır. Endişe, aşırı uyarılmışlık, ufak şeylere aşırı hassasiyet, tehditlere karşı uyanık olma, tarifsiz korkular, diğerlerinin sevecen ya da art niyetli davranışlarını yanlış yorumlama eğilimi duygusal yalnızlık yaşayan insanlarda görülen başlıca belirtilerdir (Akt. Demirbaş ve Haşit, 2016: 139).

İşyerinde yalnızlığın bu boyutu, bireyin iş hayatındaki çevresiyle olan ilişkilerinin niteliğini açıklamaktadır. Duygusal yoksunluk, işyerindeki ilişkilerin duygusal niteliğinin algılanması olarak tanımlanabilir. İş hayatında meydana gelen bu boyut çalışanın kendini diğer çalışanlara karşı kapatması, duygu ve düşüncelerini diğer çalışanlarla paylaşmaktan kaçınması ve iş arkadaşlarının kendini anlamayacağını düşünmesi olarak ifade edilebilir. Ayrıca işyerinde kendini rahat ve huzurlu hissetmeyen, işyerinde kaygı ve boşluk duyguları yaşayan, iş arkadaşlarıyla yakın bir bağ kuramayan çalışanların işyerinde duygusal yoksunluk yaşadıkları söylenebilir. İşyerinde duygusal yoksunluk yaşayan bireylerin iş arkadaşları ile aralarında mesafe olduğu, kendilerini gruptan dışlanmış hissettikleri, genel bir boşluk duygusu yaşama davranışı sergiledikleri görülmektedir (Kaplan, 2011: 34).

Yalom (1999) yalnızlığın tanımını, bireyler arası engeller ve iletişimsizlikten kaynaklanan bireyin çevresindeki insanları tehdit olarak algılaması, yüksek düzeyde kaygı duyması ve insanlardan uzaklaşması olarak belirtmiştir. İşyerindeki yalnızlığın duygusal yoksunluk boyutunda çalışanın kişisel özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü çalışanlar bir takım davranış kalıplarını sadece iş dışında değil, işyerinde de göstermek isteyeceklerdir. Çalışanların gösterdikleri davranışlar kimi zaman işyeri ortamında olumlu karşılanırken, bazen de çalışanın bu davranışı arkadaşları tarafından eleştirilecektir. Örneğin; nezaket, saygı ve uyum değerlerinin

(38)

baskın olduğu bir işyerinde, agresif veya ataklık değeri yüksek olan bir personel örgüte uyum sağlamada sıkıntı yaşayabilir. (Akt. Kaplan, 2011: 35).

Örgütler faaliyetlerinde etkinliğe yoğunlaştığından, kişiler üzerinde güçlü bir denetim ve eşgüdüm mekanizması oluştururlar. Bu durumda çalışanlar, birçok yönden örgütsel baskı ve zorlamayı hissetmekte ve bunu yaşadığı stresle dışa vurmaktadırlar. Bu örgütlerde çalışanlar, örgütün yönetim tarzından ötürü kendini tam olarak ifade edemeyebilir. Bu durum, çalışanın ileri düzeyde yabancılaşma ve yalnızlık duygusu hissetmesine neden olur (Eroğluer ve Yılmaz, 2015: 287).

Duygusal yoksunluğun meydana gelmesinde bir takım nedenlerin olduğu söylenmektedir. İşyerinde bulunan çevresel ve durumsal faktörler ile bireyin kişilik özellikleri duygusal yoksunluğun yaşanmasına yol açmaktadır. İşyerindeki gerek fiziki eksiklikler gerek çalışanlar arasındaki psikolojik iletişim eksikliklerinden kaynaklanan bir iletişim sorunu, çalışanların duygusal yoksunluk olarak ifade edilen duruma girmelerine sebep olmaktadır. Ayrıca iletişimin yokluğu, eksikliği ya da yetersizliği örgütsel ortamda belirsizliğe yol açmaktadır. Belirsizlik ise stres, iş tatminsizliği, örgüte karşı güvensizlik, düşük düzeyde örgütsel bağlılık, verimlilikte düşüş, devamsızlık ve işten ayrılma eğilimlerinde artışa sebep olmaktadır (Karaduman, 2013: 19).

1.1.9. İşyerinde Yalnızlığı Etkileyen Faktörler

Yapılan araştırmalar sonucunda yalnızlığı cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim düzeyi, kıdem, gelir durumu, yerleşim yeri gibi değişkenlerin etkilediği görülmektedir. Bu ve benzeri değişkenlerin sadece bilinen yalnızlıkta değil, işyeri yalnızlığında da etkili olabileceği düşünülmektedir (Kaplan, 2011: 36).

Çalışanın kişilik özelliklerinden dolayı oluşan öz saygı düşüklüğü, çevresiyle iletişimin zayıf olması, düşük benlik algısı gibi nedenlerle çalışan kendini işyerinde yalnız hissedebilmektedir. Bu durum sadece alt kademe çalışanlarında ya da kalabalık ortamda çalışan kişilerde görülmemektedir. Bu yalnızlık durumunu, üst kademe yöneticileri de yaşayabilir. Alt kademeye kıyasla kalabalık olmayan bir ortamda çalışılması, hiyerarşik düzenin korunması amacıyla iletişim açısından eksiklikler bulunması nedeniyle yöneticiler de yalnızlık yaşayabilmektedir. Ancak,

Referanslar

Benzer Belgeler

gelerek XIX. yüzyıldan beri sürmektedir. Maddî gücünün artışına paralel olarak, Erme­ ni işadamı ve tüccarı Ameri­ kan basınını, siyasal çevrele­ rini, kamuoyunu

Kısacası; Ermeni sorunu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ortaya çıkıp Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce uluslararası antlaşmalarla hukuksal ve siyasal

Depresif, aşırı kaygılı, şüpheci olma, kendi- sinden emin olamama, hayal kı- rıklığına çabuk kapılma gibi kişilik özellikleri olan bu kişilerin başka-

11. Fox S, Stallworth LE. Racial/ethnic bullying: exploring links between bullying and racism in the US workplace.. The Content and development of mobbing at work.

Yeni bilişim teknolojilerinin yarattığı değişime yönelik organizasyon tarafından alınan tedbirler olsa da çalışanların bireysel olarak bu değişimden farklı

insanların fiziksel ve ruhsal açıdansağlıklarınını çok daha iyi olduğunu kısa sürede yeni işler öğrendiklerini, iş kazalarına uğrama risklerinin ve oranlarının

Mehmet Vedat GÜRBÜZ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Prof.. Ali GÜZEL Kadir Has Üniversitesi

Presentizm, çalışma yaşamı, verimlilik, iş sağlığı ve güvenliği İngilizce Anahtar Kelimeleri. Presenteeism, working life,