• Sonuç bulunamadı

Türk modacıların 2016-2019 yılları arasındaki koleksiyonlarına ait giysi özelliklerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk modacıların 2016-2019 yılları arasındaki koleksiyonlarına ait giysi özelliklerinin incelenmesi"

Copied!
252
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TASARIM ANABİLİM DALI

TASARIM BİLİM DALI

TÜRK MODACILARIN 2016-2019 YILLARI ARASINDAKİ KOLEKSİYONLARINA AİT GİYSİ ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

NESLİHAN ÖZTÜRK

DANIŞMAN

DOÇ. DR. HATİCE HARMANKAYA

(2)
(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Koleksiyon hazırlama, tasarlanan koleksiyonun zihinde ilk oluştuğu andan itibaren dikim sonrası, en son manken üzerinde sunulmasına kadar geçen uzun ve yorucu bir süreçtir. Modacılar ilham kaynaklarını gözünün gördüğü her yerden alabileceği gibi, hayal dünyasının derinliklerinden de ulaşabilmektedir.

Moda geçmişin bir yansıması, geleceğin bir öngörüsü olarak günümüzde her kaynağı kullanarak beslenen bir olgudur. Geçmişten günümüze tarihle, ikonlarla, sosyal olaylarla değişerek ve güncellenerek süregelen bir yapıdır. Modayı oluşturan bileşenlerin, tasarımcıyı destekleyerek, olan olaylar karşısında biçimlenerek, üretilen koleksiyonların görüneni ve görünenin arkasındaki sahneyi canlandırmak adına bu çalışma ortaya çıkmıştır.

Araştırma sırasında yardımlarını, bilgilerini ve rehberliğini esirgemeyen danışmanım Sayın Doç. Dr. Hatice Harmankaya’ya, beni her zaman destekleyen aileme, tez sürecimi sabırla bekleyen tatlı oğluma ve bana olan inancını hiç kaybetmeyen, hep destekle yanımda olan sevgili eşime teşekkürlerimi sunarım.

(6)

ÖZET

Giyim, insanoğlu için ilk çağlarda örtünme amaçlı olarak keşfedilse de, moda olgusuyla birlikte kendini ifade edebilme aracına dönüşmüştür. Giyimin bir ihtiyaç değil de, bir tercih sebebi olmaya başlaması, günümüzde tasarımcıları yeni arayışlara yönlendirmektedir. Moda; sanat ve sanat akımlarından, tarihten, ikonlardan, sosyo politik olaylardan, trendler ve müşteri beklentilerinden, küresel pazarlardan ve teknolojiden etkilenen değişken ve dinamik bir olgudur.

Bu araştırma trendlere, renklere, süslemelere, yani kısacası modaya yön veren faktörler hakkında bilgi sahibi olmak ve elimizdeki verilerin incelenerek ileride oluşabilecek olgular hakkında durum bilgisi ve analizlere ulaşabilmek, Türk modacıların hazırladıkları koleksiyonlardaki giysi özelliklerini belirlemek ve yakın dönem moda tarihi açısından Türk moda tasarımcılarının giysi koleksiyonlarını arşivlemek amacıyla hazırlanmıştır.

Araştırma, kadın giyimi üzerine koleksiyonları olan tanınmış 9 adet Türk modacının (Arzu Kaprol, Ayşe ve Ece Ege, Bora Aksu, Deniz Berdan, Dilek Hanif, Erdem Moralıoğlu, Hüseyin Çağlayan, Özlem Süer, Zeynep Tosun) 2016 - 2019 yılları arasında çıkardıkları koleksiyonların giysi özelliklerinin incelenmesinden oluşmaktadır. Araştırma için seçilen koleksiyon fotoğrafları, bulguların elde edilmesi için oluşturulan inceleme formuyla malzeme, model (siluet) ve süsleme biçimleri üzerinden incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar üzerinden grafik tablolar oluşturulmuştur. Her modacının koleksiyonlarına ilişkin özellikler belirlenmiş ve tüm modacılar hakkında genel bir sonuca varılmıştır.

Elde edilen verilerde, incelenen tasarımcıların koleksiyonlarında dokuma kumaş kullanıldığı görülmüştür. En yüksek oranda organik desen görülmekle birlikte, en çok X kesimli ve I kesimli elbiseler tercih edilmiştir. Düz ve simetrik kesimler daha çok kullanılmıştır. En çok büzgü, baskı ve kesim (kalıp) özellikli süslemelere yer verilmiştir. İncelenen koleksiyonlarda sanat akımlarından esinlenerek yapılmış koleksiyonlar gözlemlenirken, geçmişte kullanılmış ve günümüzde hala devam etmekte olan tel kırma gibi nakış işlemeleri ile süslenmiş koleksiyonlar da görmek mümkün olmuştur.

(7)

ABSTRACT

Although clothing was originally discovered to meet the need of covering the body for humans in the early ages, it has become a means of self-expression after the invention of fashion concept. Nowadays, the fact that clothing is not only there for satisfying that original need, but a reason for preference pushes the designers to find new quests. Fashion is a variable and dynamic concept influenced by art and its movements, history, fashion icons, socio-political events, trends, customer expectations, global markets, and technology.

This study is designed to have knowledge about the factors leading fashion such as trends, colors, embellishments, accessories, to examine and reach the analysis of the possible future concepts by analyzing the current data, to determine the clothing characteristics of the collections made by Turkish fashion designers and to archive the collections of Turkish fashion designers to contribute to the recent fashion history.

The study included the analyses of the collections between 2016 - 2019 prepared by 9 famous fashion designers (Arzu Kaprol, Ayşe and Ece Ege, Bora Aksu, Deniz Berdan, Dilek Hanif, Erdem Moralıoğlu, Hüzeyin Çağlayan, Özlem Süer, Zeynep Tosun) who are well-reputed in women’s clothing. The collection photographs selected for the study were analyzed through their materials, patterns (silhouette) and ornaments with the examination form which was created to obtain the results. The obtained results were given in graph charts. The characteristics of each designer’s collections were identified and a general conclusion was reached about the fashion designers in the study.

In the obtained data, woven fabrics were seen to be the most used ones in the collections of the designers examined. The highest rate belonged to organic patterns and X-cut and I-X-cut dresses were preferred the most. Straight and symmetrical X-cuts were used more often. Mostly, ornaments with shirring, printing and cutting (mold) features were used. In the examined collections, collections inspired by art movements were observed and It was also possible to see the collections embellished with embroidery such as wire breaking which were used in the past and has still been preferred.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ ... i ÖZET ... ii ABSTRACT ... iii İÇİNDEKİLER ... iv

KISALTMALAR LİSTESİ ... viii

TABLO LİSTESİ ... ix

GRAFİK LİSTESİ ... x

RESİM LİSTESİ ... xii

GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM ... 1

1. SANAT, TASARIM VE MODA ...1

1.1. Sanat ve Moda Tasarımı ... 1

1.2. Sanat Akımları ve Moda ile İlişkisi ... 4

1.2.1. Neoklasizm ... 4

1.2.2. Romantizm ... 6

1.2.3. Realizm ... 8

1.2.4. Empresyonizm ... 9

1.2.5. Arts And Crafts ... 10

1.2.6. Art Nouveu ... 12

1.2.7. Ekspresyonizm ... 13

(9)

1.2.9. Kübizm ... 15

1.2.10. Fütürizm ... 17

1.2.11. Dadaizm ... 19

1.2.12. Sürrealizm ... 20

1.2.13. Konstrüktivizm ... 23

1.2.14. Soyut Sanat Akımları ...25

1.2.15. Kavramsal Sanat ... 27

1.3. Moda Tasarımında Tasarımcının Rolü ... 29

1.4. Moda Tasarımının Bileşenleri ... 31

1.4.1. Kumaş ve Malzeme ... 31 1.4.2. Kesim ... 31 1.4.3. Dikim ... 32 1.4.4. Süsleme ... 33 1.4.5. Renk ... 34 1.4.6. Doku ... 34 1.4.7. Çevresel Faktörler ... 35 1.4.8. Model (Siluet) ... 36

1.5. Moda Tasarımını Etkileyen Faktörler ... 36

1.5.1. Sosyo Politik Olaylar ... 36

1.5.2. Moda Trendleri ... 38

1.5.3. Müşteri Beklentileri ... 39

1.5.4. Küresel Pazarlar ... 40

(10)

1.7. Konu ile İlgili Araştırmalar ... 45 1.8. Araştırmanın Amacı ... 48 1.9. Araştırmanın Önemi ... 48 II. BÖLÜM ... 50 2. YÖNTEM ... 50 2.1. Araştırmanın Modeli ... 50 2.2. Evren ve Örneklem ... 50 2.3. Sayıltılar ... 51 2.4. Kapsam ve Sınırlılıklar ... 51

2.5. Veri Toplama Tekniği ... 52

2.6. Veri Analiz Yöntemleri ... 52

III. BÖLÜM ... 53

3. BULGULAR ... 53

3.1. Arzu Kaprol ... 53

3.2. Ayşe ve Ece Ege ... 67

3.3. Bora Aksu ... 83 3.4. Deniz Berdan ... 103 3.5. Dilek Hanif ... 123 3.6. Erdem Moralıoğlu ... 141 3.7. Hüseyin Çağlayan ... 161 3.8. Özlem Süer ... 180 3.9. Zeynep Tosun ... 195 IV. BÖLÜM ... 213

(11)

4. SONUÇ ... 213

KAYNAKÇA ... 220

EK 1 ... 232

(12)

KISALTMALAR LİSTESİ

İSMEK : İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları

MEGEP : Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Arzu Kaprol Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 64

Tablo 2. Ayşe-Ece Ege Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 80

Tablo 3. Bora Aksu Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 100

Tablo 4. Deniz Berdan Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 120

Tablo 5. Dilek Hanif Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 138

Tablo 6. Erdem Moralıoğlu Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 158

Tablo 7. Hüseyin Çağlayan Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 177

Tablo 8. Özlem Süer Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu ... 192

(14)

GRAFİK LİSTESİ

Grafik 1. Arzu Kaprol Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 65

Grafik 2. Arzu Kaprol Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 66

Grafik 3. Arzu Kaprol Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 67

Grafik 4. Ayşe-Ece Ege Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 81

Grafik 5. Ayşe-Ece Ege Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 82

Grafik 6. Ayşe-Ece Ege Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 83

Grafik 7. Bora Aksu Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 101

Grafik 8. Bora Aksu Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 102

Grafik 9. Bora Aksu Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 103

Grafik 10. Deniz Berdan Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 121

Grafik 11. Deniz Berdan Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 122

Grafik 12. Deniz Berdan Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 123

Grafik 13. Dilek Hanif Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 139

Grafik 14. Dilek Hanif Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 140

Grafik 15. Dilek Hanif Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 141

Grafik 16. Erdem Moralıoğlu Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme159 Grafik 17. Erdem Moralıoğlu Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 160

Grafik 18. Erdem Moralıoğlu Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme 161 Grafik 19. Hüseyin Çağlayan Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme 178 Grafik 20. Hüseyin Çağlayan Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 179

Grafik 21. Hüseyin Çağlayan Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme .180 Grafik 22. Özlem Süer Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 193

(15)

Grafik 23. Özlem Süer Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 194

Grafik 24. Özlem Süer Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 195

Grafik 25. Zeynep Tosun Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 210

Grafik 26. Zeynep Tosun Koleksiyonları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 211

Grafik 27. Zeynep Tosun Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 212

Grafik 28.Türk Moda Tasarımcıları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme ... 213

Grafik 29. Türk Moda Tasarımcıları Model Özellikleri Genel Değerlendirme ... 214

(16)

RESİM LİSTESİ

Resim 1 – Angelica Kauffmann, Cornelia Presenting Her Children as Her Treasures,

or other of the Gracchi, ca. 1785 ... 6

Resim 2 – Jacques-Louis David, Oath of the Horatii, 1784 ... 6

Resim 3 – Eugéne Delacroix, Greece on the Ruins of Messolonghi, 1826 ... 7

Resim 4 – Jean-Auguste-Dominique Ingres, The Vow of Louis XIII, 1824... 7

Resim 5 – Gustave Courbet, Burial at Ornans. 1849 ... 9

Resim 6 – Claude Monet, Terrace at Sainte-Adresse, 1867 ... 10

Resim 7 – William Morris, Philip Webb ve Dante Gabriel Rossetti, Oturma birimi ve kitaplık. The Red House, Bexleyheath, London... 11

Resim 8 – Georges Clairin, Sarah Bernhardt, 1876... 13

Resim 9 – Ernst Ludwig Kirchner, Street, Dresden, 1907-1908 ... 14

Resim 10 – Ernst Ludwig Kirchner, Street, Dresden, 1907-1908 ... 14

Resim 11 – André Derain, Drying the Sails, 1905... 15

Resim 12 – Pablo Picasso, Les Demoiselles de’Avignon, 1907... 16

Resim 13 – Beyaz baret şapka ve dik yakalı bluz, Space Age, 1964, Courréges... 18

Resim 14 – Marcel Janco, Cabaret Voltaire, oil on canvas, 1916... 20

Resim 15 – Object, Meret Oppenheim, Paris, 1936... 21

Resim 16 – Elsa Schiaparell, Woman’s Dinner Dress... 22

Resim 17 – Vladimir Tatlin, Monument to the Third İnternational, 1919-1920... 24

Resim 18 – Andy Warhol, Marilyn, 1964... 26

Resim 19 – Victor Vasarely, Harlequin, 1935... 26

(17)

Resim 21 – Arzu Kaprol 2016-2017 Sonbahar-Kış K-by Arzu Kaprol ... 56

Resim 22 – Arzu Kaprol 2017 İlkbahar-Yaz ... 58

Resim 23 – Arzu Kaprol 2018 İlkbahar-Yaz ... 60

Resim 24 – Arzu Kaprol 2019 İlkbahar-Yaz ... 62

Resim 25 – Ayşe ve Ece Ege 2016 İlkbahar-Yaz ... 68

Resim 26 – Ayşe ve Ece Ege 2017 İlkbahar-Yaz ... 70

Resim 27 – Ayşe ve Ece Ege 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 72

Resim 28 – Ayşe ve Ece Ege 2018 İlkbahar-Yaz ... 74

Resim 29 – Ayşe ve Ece Ege 2018-2019 Sonbahar-Kış ... 76

Resim 30 – Ayşe ve Ece Ege 2019 İlkbahar-Yaz ... 78

Resim 31 – Bora Aksu 2016 İlkbahar-Yaz ... 84

Resim 32 – Bora Aksu 2016-2017 Sonbahar-Kış ... 86

Resim 33 – Bora Aksu 2017 İlkbahar-Yaz ... 88

Resim 34 – Bora Aksu 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 90

Resim 35 – Bora Aksu 2018 İlkbahar-Yaz ... 93

Resim 36 – Bora Aksu 2018-2019 Sonbahar-Kış ... 95

Resim 37 – Bora Aksu 2019 İlkbahar-Yaz ... 98

Resim 38 – Deniz Berdan 2016 İlkbahar-Yaz ... 104

Resim 39 – Deniz Berdan 2016-2017 Sonbahar-Kış ...107

Resim 40 – Deniz Berdan 2017 İlkbahar-Yaz ... 110

Resim 41 – Deniz Berdan 2017-2018 Sonbahar-Kış ...112

Resim 42 – Deniz Berdan 2018 İlkbahar-Yaz ... 114

(18)

Resim 44 – Deniz Berdan 2019 İlkbahar-Yaz ... 118

Resim 45 – Dilek Hanif 2016 İlkbahar-Yaz ... 124

Resim 46 – Dilek Hanif 2016-2017 Sonbahar-Kış ... 126

Resim 47 – Dilek Hanif 2017 İlkbahar-Yaz ... 128

Resim 48 – Dilek Hanif 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 130

Resim 49 – Dilek Hanif 2018 İlkbahar-Yaz ... 132

Resim 50 – Dilek Hanif 2018-2019 Sonbahar-Kış ... 134

Resim 51 – Dilek Hanif 2019 İlkbahar-Yaz ... 136

Resim 52 – Erdem Moralıoğlu 2016 İlkbahar-Yaz ... 142

Resim 53 – Erdem Moralıoğlu 2016-2017 Sonbahar-Kış ... 144

Resim 54 – Erdem Moralıoğlu 2017 İlkbahar-Yaz ... 146

Resim 55 – Erdem Moralıoğlu 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 148

Resim 56 – Erdem Moralıoğlu 2018 İlkbahar-Yaz ... 151

Resim 57 – Erdem Moralıoğlu 2018-2019 Sonbahar-Kış ... 153

Resim 58 – Erdem Moralıoğlu 2019 İlkbahar-Yaz ... 156

Resim 59 – Hüseyin Çağlayan 2016 İlkbahar-Yaz ... 162

Resim 60 – Hüseyin Çağlayan 2016-2017 Sonbahar-Kış ... 164

Resim 61 – Hüseyin Çağlayan 2017 İlkbahar-Yaz ... 166

Resim 62 – Hüseyin Çağlayan 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 168

Resim 63 – Hüseyin Çağlayan 2018 İlkbahar-Yaz ... 170

Resim 64 – Hüseyin Çağlayan 2018-2019 Sonbahar-Kış ... 173

Resim 65 – Hüseyin Çağlayan 2019 İlkbahar-Yaz ... 175

(19)

Resim 67 – Özlem Süer 2017 İlkbahar-Yaz ... 183

Resim 68 – Özlem Süer 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 186

Resim 69 – Özlem Süer 2018 İlkbahar-Yaz ... 188

Resim 70 – Özlem Süer 2019 İlkbahar-Yaz ... 190

Resim 71 – Zeynep Tosun 2016 İlkbahar-Yaz ... 196

Resim 72 – Zeynep Tosun 2016-2017 Sonbahar-Kış ... 198

Resim 73 – Zeynep Tosun 2017 İlkbahar-Yaz ... 200

Resim 74 – Zeynep Tosun 2017-2018 Sonbahar-Kış ... 202

Resim 75 – Zeynep Tosun 2018 İlkbahar-Yaz ... 205

(20)

GİRİŞ I. BÖLÜM 1. SANAT, TASARIM VE MODA

1.1. SANAT VE MODA TASARIMI

Sanat insanlığın ilk dönemlerinden beri süre gelen ve hayatın içinden çıkmış gibi olsa da aslında insanlıkla birlikte başlangıçtan beri varolan bir kavramdır. Bir işin yapılması için uygulanan yöntem, bilgi ve düşünce gibi kurallara sanat; bazı düşüncelerin ya da bazı olayların insan deneyimleriyle ve hayal gücüyle harmanlanıp kitlelere ulaşmasını sağlamaya ise sanatsal etkinlik denmektedir. (Aktaran: Akdoğan, 2001: 213, Bozkurt, 1995: 15).

Antik dönem, klasik dönem ve Orta Çağ dönemlerinde sanatçılar çoğunlukla ustalardan oluşmaktaydı. Bu ustalar kilise, monarşi veya ortak bir organizasyon tarafından çalıştırılmaktaydı. Bu ustaların faaliyetleri profesyonel bir lonca tarafından desteklenip düzenleniyordu. 16. yüzyılın başlarında Leonardo Da Vinci’ye göre sanatkâr; aristokratların ve âlimlerin, sosyal ve entellektüel olarak dengi sayılmaktaydı. Rönesans’ın zirve dönemindeki büyük sanatkârlar da Leonardo Da Vinci ile aynı görüşü paylaşmaktaydılar. Bu sanatkârların ortaya koydukları eserler; hem kendileri hem de işverenleri için o kadar başarılıydı ki, Leonardo Da Vinci’nin sanatkâr tanımı 19. yüzyılın sonuna kadar devam etti. Bu durum sanatkârların; kral danışmanları, papaların yardımcıları, hatta bazen diplomat ve bürokrat olarak toplumda yer almalarına sebep olmaktaydı (Cumming, 2005: 17).

Bu tanımlara göre sanatçıların, sanat duruşları için belirli bir felsefe ve belirli bir uyum içinde çalışma yaptıkları anlaşılmamalıdır. Çünkü her ne kadar belirli dönemlerde ortak paydada buluşsalar da yapılan eserler herkese göre farklı görünmekte ve farklı hissettirmektedir. Bu bakımdan sanat akımları ve sanatçıları en iyi eleştirenler, sanatçıların kendisi olmaktadır (Aktaran: Erzen, 1975: 319, Kandinsky, 1943).

Bu bilgiler ışığında, sanat, insanoğlunun ilk dönemlerinden bu yana birbirleri ile iletişim kurmaya, yaşam tarzlarına, isteklerine uyumlu olarak ortaya çıkardıkları şekil, yazı, gibi geride bıraktıkları ‘iz’lere denmektedir. Başlarda sanat, tarih içinde sadece varolan olayların resim ve yazıları ile ilerlerken, zamanla duygularını ve düşüncelerini de içine katarak estetik ihtiyaçları da gidermeye başlamıştır. Her dönem kendi içinde sanatı farklı yaşamaktadır. Her yeni akım ise bir önceki akımdan ilham almaktadır. Sanat akımlarına

(21)

bakıldığında; edebiyat, müzik, resim, heykel gibi birçok alanda etkileşim olduğu görülmektedir. Sanat, bütün alanlarda farklı şekillerde gelişmektedir, sanat dalları kendilerini özgürce ifade etmektedir. Çünkü sanat, ancak bu şekilde herkese hitap edebilmektedir (Bülbül, 2014: 6).

Sanat, TDK anlamına göre,

1. Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda

ortaya çıkan üstün yaratıcılık.

2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım.

3. Bir şey yapmada gösterilen ustalık.

4. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü (Sanal 1, 2019).

Yukarıdaki anlamlarına göre incelenirse, sanatı, insanoğlunun içinde biriktirdiklerinin bir dışavurumu, kendini ifade etme biçimi ve bunu yaparken kullandığı ustalık biçimi olarak değerlendirebiliriz. Sanatçılar, yaşadığı çağın unsurlarını, problemlerini anlatabilme ve bu durumları tersine çevirebilme umuduyla eserler ortaya koymuşlardır. Bu bağlamda, sanat ve moda akımları bir çok yönden paralel olarak gitmiş ve birbirlerini tamamlamışlardır. Moda tasarımcılarının, sanat akımlarından esinlenmiş olması ve tasarımlarında bu akımları kaynak olarak kullanılması da bu durumun göstergesidir diyebiliriz (Yinelek, 2014: 11).

Moda ise, değişiklik isteği, süslenme arzusu gibi kavramların toplumda uyandırdığı geçici hevesler olmasının yanında; tarz, şekil, davranış, üslup gibi kişisel tercihlerin giyim ile ifade edilmesidir (Güntürkün, 2010: 36).

Moda bir dönemin maddi kültürünü; giysi, şapka, ayakkabı, aksesuar, mimari, renk, eşya, teknoloji gibi yaşam alanlarında dönemi yaşayanların ekseriyetle izlenebilecek sosyo psikolojik eğilimlerin tümünü kapsamaktadır. Kişilerin modaya uyumlaşması rol modellerin etkisi ile gerçekleşebildiği gibi sosyal katılım arzusunun telafisi veya taklitle de gerçekleşebilmektedir. Genç yetişkinler ve gençler sosyal öğrenme ile modayı yaygın medya araçlarından takip ederek taklit ve özdeşimle kendilerini hakim olmuş modanın içine dahil olmuş

hissedebilmektedirler (Çim, 2015: 5).

Waquet ve Laporte’a göre, bizler geçmiş zamanlardan beri herkesin, başkalarının modasını takip ettiği izlenimindeyiz. Bu durumda lider olarak gördüğümüz kişilerin kabul ettikleri biçimde yapılan giyinmek, konuşmak, davranmak, okumak gibi davranışlar sergileyen kişi ya da kişiler moda olur. Bir desen, bir motif, giyim şekli, farklı bir aksan, gidilen bir istikamet, yazar, müzisyen, siyasetçi, bir düşünce, yani her şey moda kavramına girebilir (Waquet ve Laporte, 2011: 8).

(22)

Moda giyinme ihtiyacının bittiği yerden başlayan bir kavramdır, bir tutku olmasının yanısıra bir ifade biçimidir. Yaşadıkları çağın özelliklerini yansıtmak isteyen insanoğlunun yanısıra mevcut duruma karşı gelen bireylerin de ifade özgürlüğüdür. Gelip geçici bir kavram olarak görülse de moda, temelde her zaman varolan bir olgu olmuştur.

Modayı, bireylerin kendini ifade edebilme özgürlüğü olarak düşündüğümüzde bunu giyim ile sınırlandıramayız ancak, çoğunlukla moda kavramı denince akla ilk gelen faktörün giyim olması da tesadüfi değildir. Giyim dış dünyadaki benliğimizin ilk izlenimi tamamlayan bir unsurdur. Bu yüzden moda tasarımı kavramı bir anda ortaya çıkmamıştır. Moda tasarımcılarını tek başlarına düşünmek çok da mantıklı değildir. Çünkü bir ürünün üretimi sadece bir kişinin elinden geçmez. Ancak tasarımcılar üretilen ürünü giyimden modaya dönüştürebilirler, bu yüzden ön planda olmak da onlara aittir (Kawamura, 2016: 95).

19. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan modern sanatın ve modanın birbirlerini etkilemesi sonucu moda tasarımcıları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bilinen ilk moda tasarımcısı Charles Frederick Worth olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra modanın babası olarak da Paul Poriet’i kabul etmeliyiz (Özüdoğru, 2013: 213).

Charles Frederick Worth, devrim niteliğindeki ilkleri başaran modacı olarak tarihe geçmiştir. Giysilerini canlı mankenler üzerinde sergileyen ve bunu bir marka altında yapan ilk modacıdır. Kıyafetlerin, tekil parçalar yerine tamamlanmış bir koleksiyon olarak sunulması gerektiğine olan inancı modada temel değişimi başlatmıştır. 1845 yılında Londra’dan Paris’e taşındıktan sonra kaşmir şallar, kumaşlar ve hazır giyim ceketler satan Maison Gagelin’de çalışmaya başlamış ve modada yaptığı devrime de ilk adımı atmıştır. Burada moda evinin mankeni Marie Vernet ile evlenip, ona tasarladığı kıyafetlerle bilinir hale gelmiştir (Watson, 2015: 13). Prenses de Matternich’e tasarladığı elbiselerden sonra bir sanatçı olarak kabul edilmeye başlanan Worth, seçtiği renk, doku, kumaş ve tarz ile sıradan bir kadını büyüleyici bir varlığa dönüştürme yeteneğiyle takdir görmüştür (Gürsoy, 2012: 25).

Çok küçük yaşlardan itibaren ünlü modaevlerine tasarımlarını satan ve buralarda terzi yamağı olarak çalışan Paul Poiret ise, 1898 yılında Jacques Doucet ile birlikte ünlü aktris Gabrielle Réjane için tasarladığı pelerin sayesinde ilk kez adından söz ettirmiştir. 1903 yılında kendi moda evini kurduktan sonra modada devrim niteliğinde değişikliklere imza atmıştır (Watson, 2015: 33). Poiret, terzilik anlayışını tehlikeli bir değişikliğe sürüklemiş ve bu yeni anlayışla oryantalist ve sosyal kadınlara hitap etmeye başlamıştır. Ancak daha da önemlisi

(23)

terziliği moda ve koku endüstrisinin üretim merkezi haline getirmiş ve bu işi bir ticarete dönüştürmüştür (Gürsoy, 2012: 29).

19. yüzyılın sonlarında başlayan toplumsal hareketlenmeler, teknolojide ve bilimsel alanlarda yeniliklere yol açmıştır. 20. yüzyılın başlarında da bu değişimler devam etmiştir. Sanatçılar bu bağlamda yeniliklerin farkına varmakış ve bu yeniliklerin temsili için dönüşüm geçirmişlerdir. Bu durum moda tasarımcıları için de geçerli olmuştur. Bu dönüşümler birbirleriyle paralel boyutta devam etmiştir. Bu nedenle sanat ve moda, birbirlerini doğrudan veya dolaylı yollardan etkilemeyi de sürdürmüşlerdir. Bu süreç içinde değişim geçiren sanat akımlarına uyum sağlamak adına modacılar ve sanatçılar birbirlerine yön vermiş ve çoğu zaman birlikte hareket etmişlerdir (Özüdoğru, 2013: 215).

Duyguların çeşitli sanat eserlerine dönüştürülmesinden de anlaşılacağı üzere, sanat gibi moda da bir fikrin yorumlanmasıyla ortaya çıkar. Her ikisinin de kendi alanlarında geçerli olan özel şartları vardır ve her ikisi de süreç odaklı gelişimler gösterir. Her ikisinin de koleksiyonerleri veya koleksiyonları olabilir. Ancak, moda açısından her üretilen şeyin sanat olduğunu söylemek mümkün değildir. Moda gibi geniş bir alanda neyin sanat neyin değil olduğunu söylemek oldukça zordur. Çünkü hazır giyim ve haute couture gibi farklı alanları kapsamaktadır (Gürsoy, 2012: 11). Amerikalı koreograf Alwin Nikolias’a göre modanın sanat olarak kabul edilebilmesi için o parçayı kişinin kendisi için üretmesi gerekmektedir. Ancak, Amerikalı moda tasarımcısı Norman Norell, modanın sanat olarak kabul edilmesinin altında modern, doğrudan ve basit olmasının yattığını düşünmektedir. Üretilen moda giysilerinin kaliteli olup olmaması onun sanat olarak kabul edip etmeyeceğimizi belirleyen bir faktördür (Aktaran: Gürsoy, 2012: 7, Norell, Nevelson, vd.: 1967, 130-136).

1.2. SANAT AKIMLARI VE MODA İLİŞKİSİ

1.2.1. Neoklasizm

Neoklasizm’in temellerini anlamak için Rönesans Dönemi’nin başlangıcını anlamak gerekmektedir. Rönesans’ın kelime manası ‘Yeniden Doğuş’ veya ‘Diriliş’ anlamına gelmektedir. Bu yeniden doğuş fikri 14. yüzyılın başlarında İtalya’da kök salmıştır. Bu dönemde yaşayan insanlar bir sanatkârı övmek istediklerinde, Klasik Yunan ve Roma yazarlarına atıfta bulunarak ‘Antik Dönem’deki kadar başarılı bir sanatkâr’ ifadesini kullanmışlardır. İtalyanlar medeniyetin beşiği sayılan Roma’nın; Germen Kabileler, Gotlar ve Vandallar tarafından işgal edilip, bozulduğunu unutmamışlardır. Bu sebeple, yeniden

(24)

canlanma fikri Büyük Roma’nın yeniden doğuşu olarak İtalyanların hafızasında yer etmiştir. İtalyanların gururla andıkları ‘Klasik Çağ’ ile yaşanmasını umdukları ‘Yeniden Doğuş’ arası çok kısır bir dönem olarak geçmiştir. Bu sebepledir ki, yeniden doğuş fikri (rönesans), bu ara geçiş döneminin bugün de hala aynı isimle anılan Orta Çağ adını almasına sebep olmuştur. İtalyanlar Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden Gotları sorumlu tutmuşlardır. Roma’daki bir çok sanat eserinin bozulmasından dolayı da bu ara süreci barbarca manasına gelen ‘Gotik’ olarak adlandırmışlardır (Gombrich, 1951: 161).

Dönemin sanatkarlarından en önemli isim Giotto Di Bondone’dir. Giotto’nun eserleri; resim sanatını, minyatür sanattan ayıran ‘derinlik kavramını’ yansıtmıştır. Giotto’nun eserlerinin yukarıda bahsedildiği şekilde övgüler almasıyla birlikte Gotik Dönem yerini Rönesans’a bırakmıştır (Erciş, 2015: 7).

18. yüzyılın ortalarına doğru dünya eskiden yeniye doğru bir dönüşüm yaşamaya başlamıştır. Bu, aristokrat ve kilisenin sıkı kurallarından demokrasiye doğru giden, her yönden etkileyebilecek bir dönüşüm olmuştur. Dönemin sanatı da bu hareketlenmeden etkilenmiştir, öyle ki tek bir sanat eserinde bile birbirleriyle çelişen farklı stiller bulunabilmiştir. Bu dönemdeki sanatsal uygulamalara Yeni Klasikçiler anlamında ‘Neoklasizm’ adı verilmiştir. Bu akımda Yunan ve Roma stillerinden esinlenilmiştir (Davies vd., 2010: 786).

Bu dönemde yapılan sanatsal çalışmalar aynı anda hem geleneksel hem de çağdaş olmuştur. 1750’li yıllarda Avrupa’da geleneksel sanatın ve mimarinin tekrar canlanmasına yol açan Neoklasizim akımı, 1830’lara kadar devam etmekle birlikte, yankıları 1870’li yıllara kadar sürmüştür. Avrupa’daki sosyal, ekonomik ve politik sorunların kaynağı olarak görülmeye başlayan gericilik, yenilikçi ideallerin oluşmasına sebep olmuştur. Bunun sonucunda da neoklasizmin tarzı Avrupa’daki geleneksel sanat akademilerinde benimsenmiştir. Neoklasizm bir yandan, birbirinden farklı birçok problemi yeni ve kültürel olarak zengin bir döneme taşırken bir yandan da bu yenilikleri dikkat çekici bir şekilde klasizm başlığında toplanması çok girift bir yapıda olduğunun göstergesidir. Bu yapıya rağmen İtalya ve Fransa’da doğan akım, Rusya’ya kadar tüm Avrupa’ya ve okyanus ötesinde Amerika’ya kadar ulaşmıştır (Palmer, 2011: 1).

(25)

Resim 1 Resim 2

Resim 1 -Angelica Kauffmann, Cornelia Presenting Her Children as Her Treasures, or other of the Gracchi, ca. 1785, (Kleiner, 2014: 634).

Resim 2 -Jacques-Louis David, Oath of the Horatii, 1784, (Kleiner, 2014: 635).

İmparatorluk tarzı kabul edilen Neoklasizm modası Rokoko ihtişamından uzak, eski Yunan ve Roma döneminden esinlenerek ortaya çıkmıştır. Bu dönemlerdeki heykellerde uygulanan giysilerin kumaşları sade ve çoğunlukla transparandır. Müslin, ince pamuk tül gibi kumaşlar giysilerin dökümlü durması için kullanılmaktaydı. Korselerin gittiği ve bel bölgesinin göğüs altına kadar çıkarıldığı bu giysilerde esas amaç sadeliği korumaktı. Bu giysilerin ince olması soğuk hava şartları için uygun değildi ve sıcak tutan dış giyime ilk defa bu dönemde ihtiyaç duyulmuştur. Günümüzde giyilen kaban, mont gibi dış giysiler ilk kez bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır. Eteklerde bulunan ceplerin kalkmasıyla da büzgülü küçük kese çantalar kullanılmıştır (Mackenzie, 2017: 28). El çantasının ilk örneği olarak kabul edilen, küçük, örgü, ağzı büzgü ile kapatılan kese biçimindeki bu çantalara reticule (retikül) adı verilmiştir (Fogg, 2014: 556).

Neoklasik akımın başlıca öncüleri, Johann Joachim Winckelmann, resimde Angelica Kauffmann, Jacques Louis David, mimaride Jacques-Germain Soufflot, Richard Boyle ve William Kent, heykelde de Jean-Antoine Houdon, Horatio Greenough gösterilebilir (Kleiner, 2014: 633).

1.2.2. Romantizm

18. yüzyılın sonunda, fikirlerde ve biçimlerde felsefik bir değişimle romantizm adı verilen çağın temeli oluşturulmuştur. Bu çağa özbilinç kullanılarak teori yoluyla ulaşılmıştır ve bu teoriye sanat ve edebiyat da dahil olmuştur. Bu dönem romantizm başlığında toplanmış

(26)

bir çok stili içermektedir. Fakat aynı zamanda neoklasizmden de çokça etkilenmiştir. Romantizm, aristokratik yönetime karşı devrimin etkilerini taşıyan entellektüel bir hareketti ama neoklasizmin aksine doğrudan gözleme dayalıydı. Romantizm; 1790’larda başlayıp 1850’lere kadar sürmüştür. İlk-romantizm örnekleri 1750’lerde ortaya çıkmış ve 19. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Sanatta romantizm geleneksel olarak kültürel içeriği, felsefi fikirleri, türleri ve kaynaklarıyla anlaşılsa da bu türün özellikleri hala belirsizliğini korumaktadır (Palmer, 2011: 1).

Romantizm, aşırılıkların, hataların, abartıların karşısında; gençliğin, sanata çok cömert bir inancın ve aşırı tutkuların; idealler, kişilikler ve eserlerle yoğrulduğu bir dönem olmuştur. Edebi olarak romantizm sosyal, politik ve dini eğilimlerde anlaşmazlık çıkardığına inanıldığı için büyük tartışmalara ve saldırgan itilaflara konu olmuştur. Öte yandan romantizmin sanattaki yansıması görece olarak daha az önemli gibi göründüğü için çok dikkat çekmemiştir. Tüm ortak noktalarına rağmen sanat ve edebiyat kollarını birbirinden ayırmak mümkündür. Her ne kadar bir takım yazar ve ressamların arkadaşlığı sonucunda ortak eserler üretilmişse de her kol kendi yolunda gelişimlerini sürdürmüştür. Aynı şekilde sanat ve edebiyatta olduğu gibi bilim, felsefe, politika ve endüstri de romantizm akımından etkilenmiş ve bu akıma göre gelişimlerini sürdürmüşlerdir (Rosenthal, 2012: 7).

Resim 3 Resim 4

Resim 3 – Eugéne Delacroix, Greece on the Ruins of Messolonghi, 1826, (Rosenthal, 2012: 73).

Resim 4 – Jean-Auguste-Dominique Ingres, The Vow of Louis XIII, 1824, (Rosenthal, 2012: 8).

(27)

Dönemin eserlerindeki etkilenme gibi giyim tarzında da eskiye dönük etkileşimler söz konusu olmuştur. Rönesans, Gotik, Rokoko ve Restorasyon dönemlerinden alınan bir takım özellikler giysilerde yansıtılmaya başlanmıştır. Neoklasik zamanda göğüs altına yükselen bel bölgesi, eski yerini alırken, korseye tekrar geri dönüş başlamıştır. Etekler çan biçimine dönüş yaparken, kollar ise kabarık ve abartılı bir görünüme girmiştir. Elbiseler, biye ve gül goncası gibi romantik öğelerle süslenirken, kurdaleli boneler ya da çiçeklerle örülmüş şekilde süslenen saçlar dikkat çekmeye başlamıştır. Kadınlar daha çok narin tavırlar sergilerken erkeklerde de kibar ve hayallere dalmış bir tarz görülmektedir. 1840’lı yıllarda bu tarz yavaş yavaş sakinleşirken, aşırılıkların yerini biraz daha sade bir tarz almaya başlamıştır (Mackenzie, 2017: 39).

Bu akımın öncüleri edebiyatta Charles Baudelaire, William Wordsworth, Edgar Allan Poe, Ralph Waldo Emerson; resimde Eugene Delacroix, Jacques-Louis David, Jean-Auguste-Dominique Ingres; mimaride Charles Barry, Richard Morris Hunt olarak gösterilebilir (Palmer, 2011: 1).

1.2.3. Realizm

19. yüzyılda sanatın merkezi Paris’ti. Burada düzenlenen sergiler sanattaki trendleri belirlemekteydi. 1850-1851 yılları arasında Paris Salon’da düzenlenen sergide ziyaretçiler Gustave Courbet’in üç büyük eserinin etrafında toplanmışlardı. Resimlerin teması fakirler, sıradan köylüler ve işçi sınıfı insanlardı. Ziyaretçiler ve eleştirmenler tarafından endişe ile karşılanan bu eserler, hayranlık uyandırmanın aksine, itici bulunmuştu. Courbet’in bu eserleriyle geleneksel çerçevenin sınırları kırılmıştı. İşçi sınıfı ve hayatın gerçekleri üzerinde bir ışık parlamaya başlamıştı (Gunderson, 2008: 8).

Romantizm 1848’den sonra Avrupa’da entellektüel bir tavır ve tarz olarak yok olmaya başlamış ve yerini yavaş yavaş realizme bırakmıştır. İnsanlar her geçen gün doğayı, toplumu ve insan davranışlarını anlamak için fiziksel, fizyolojik, deneysel ve bilimsel yöntemlere eğilmekteydi. Bilginin kaynağı artık duygular değil, saf gerçekler olmuştur. Sanatta da artık ressamlar ve yazarlar kafalarını klasik tarihi öğelere ya da romantik duygulara gömmüyorlardı. Bunun yerine çağdaş yaşama odaklanmışlardı (Davies, vd., 2010: 859).

Realizm akımını göz önünde bulundurmadan, 20. yüzyıldaki realizm çalışmalarını, meselelerini ve temalarını ele almak pek de ‘gerçekçi’ olmayacaktır. Fransa’da 19. yüzyılın ortalarında romantizmin yerine geçen realizm sanat akımı İngiltere’de de taraftarlar

(28)

kazanmıştır. “1798’de romantizm akımının öncülerinden filozof, şair Friedrich Von Hardenberg (Novalis adıyla da

bilinir), ‘Özlü Sözler’ kitabının başında, ‘Mutlağın ötesini arıyoruz ve sadece bir şeyler buluyoruz.’ demiştir." Bu

cümlede vurgulanan ‘sadece bir şeyler bulunması’ ile ifade edilen şey fiziksel dünyadan uzak oluşunun hayal kırıklığını ifade etmektedir. Bu durum realizmi, yani fiziki olarak ihtiyaç duyulan ‘gerçekliğin’ ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Malpas, 1997: 9).

Resim 5 Gustave Courbet, Burial at Ornans. 1849-50, (Davies, vd., 2010: 862).

Realizm akımının başlıca öncüleri, resimde Gustave Courbet, Jean-François Millet, Honore Daumier, Rosa Bonheur, Edouard Manet olarak gösterilebilir (Davies, vd., 2010: 861).

1.2.4. Empresyonizm

19. yüzyıl tüm dünyada sosyal ve kültürel olarak büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. 18. yüzyılda başlayan endüstriyel devrim, şehirde ve fabrikalarda çalışmak isteyenlerin göç etmesine neden olmuştur. Buna bağlı olarak da ulaşım alanında yeni ve daha hızlı yöntemler gelişmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise politik güçlerde ve hükümetlerdeki değişimler sebebiyle bazı monarşik yönetimler demokratik hükümetlere dönüşmüştür. Yani toplum üzerinde aristokrasinin ve üst sınıfın eski gücü kalmamış, sınıflar arası sınırlar kaybolmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak da orta sınıf sosyal ve ekonomik açıdan güç sahibi olmuştur (Gunderson, 2009: 8).

Empresyonizmin temelleri birbirinden farklı olan bir çok akımın sanat eserlerinde atılmıştır. Empresyonizm ilk olarak, görsel sanatlarda sıkça kullanılan naturalizm akımından etkilenir. Empresyonizm şu soruyu açıklamakla yükümlüdür, ressamın asıl işi gerçekliği birebir sunmak mıdır? Bu bağlamda da rönesans döneminde ortaya çıkan resimde gerçeği

(29)

yansıtma fikri ile rengin sunulması anlayışının harmanlanması bu akımın ana fikri olmuştur (Powell-Jones, 1994: 5).

Geleceğin Empresyonistleri 1860’ların başında şekillenmiştir ve sadece Fransız sanatında değil, tüm Avrupa sanatının gelişmesinde yeni bir sayfa açmıştır. Empresyonizm, Rönesans ile başlayan klasik dönemin bittiğinin işareti olmuştur. Empresyonist hareket kendini bir kanıt olarak ortaya koymamıştır. Ciddi tartışmalar ve kritikler başlamasına sebep olacak şekilde ortaya çıkmıştır. Empresyonistler, klasik sanat okuluyla birlikte çok önemli mesafe kaydetmişlerdir. Ancak bu durum sadece tartışmalara sebep olmuştur. Çünkü ortaya konan eserler klasik sanat okulu duruşuna bir baş kaldırı niteliğinde olmuştur. Empresyonistler için zor olan kısım, bu sanat akımının doğuşundaki gerilimlerin varlığı altında eserlerini ortaya çıkarma çabaları olmuştur (Brodskaia, 2011: 20-22).

Resim 6

Resim 6 - Claude Monet, Terrace at Sainte-Adresse, 1867, (Brodskaia, 2012: 70).

Bu akımın başlıca öncüleri, Edouard Manet, Claude Monet, Camille Pissarro, Georges Seurat, Paul Signac, Vincent Van Gogh, Paul Gaugin, Paul Cezanne, Edgar Degas, Henri De Toulosue-Lautrec, Pıerre-August Renoir örnek olarak gösterilebilir (MEGEP, 2007: 3).

1.2.5. Arts and Crafts

Arts and Crafts akımının oluşumu sanat ve çalışma birleşiminden gelir. 1860 yılında, William Morris’in Londra’daki ünlü ‘Red House’u inşa etmesi ve içindeki eşyaları da el

(30)

sanatlarına uygun olarak tasarlamasıyla birlikte arts and crafts akımı başlamıştır. İlk olarak İngiltere’de görülen bu akım, önündeki kırk yıl boyunca yavaş yavaş endüstriyel alanlardan koparak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte esas olarak sanayiciliğin son on yılında belirgin şekilde ayrılmıştır (Triggs, 2012: 7).

Dünyanın ilk uluslararası sergisi 1851 yılında Londra’daki Hyde Park’ta bulunan ‘Crystal Palace’ta yapılmıştır. Binlerce katılımcının bulunduğu sergi Büyük İmparatorluğun ve endüstriyel bir milletin vitrini olarak tasarlanmıştır. Bu etkinlik İngiliz sermayesinin, gücünün ve bilgisinin savurganca kutlaması olmuştur. William Morris gibi öncülerin eşliğinde bu savurganlığa tepki gösterilmiş ve Arts and Crafts akımı ile birlikte el işçiliği tekrar gündeme getirilmiştir (Anscombe, 1991: 7).

I. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan Alman monarşisi, sansürlerin de sonunu getirmiştir. Bu sayede sanat dünyası yeni deneyimler kazanmaya başlamıştır. Sanatın, form ile işlevin kusursuz bir şekilde birlikte olabileceği fikri, Bauhaus’un temellerinden birini oluşturmuştur. Bu fikrin esas babası 19. yy sonlarında yaşamış olan William Morris’tir. Modernizm, I. Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’yı etkisi altına almaya başlamıştı. Mimari alandaki bu modernizm furyası Bauhaus Okulu’nun sade tasarımlarını etkilemiştir. Bauhaus sayesinde sanatın ve seri üretimin bir arada olabileceği görülmüştür (Grzymkowski, 2015: 13-14).

Resim 7

Resim 7 - William Morris, Philip Webb ve Dante Gabriel Rossetti, Oturma birimi ve kitaplık. The Red House, Bexleyheath, London (Triggs, 2009: 76).

(31)

Bauhaus’un modadaki ilk örnekleri Oscar Schlemmer’in “Das Triadisches Ballett” isimli avant-garde dans gösterisinin kostümleri olmuştur. 1922 ve 1929 yılları arasında gösterimde olan bu gösteri için geometrik biçimlerden oluşan 18 adet kostüm yapılmıştır. Ayrıca Schlemmer, 1924 ve 1926 yılları arasında da Bauhaus temalı kostümlerini sunmak için, kostüm partileri düzenlemiştir. Bu sayede Bauhaus okulu, kostümleri de tanıtabilecekleri bir yer haline gelmiştir (Uslu, 2016: 28).

Giyimde de Arts and Crafts akımının ilkeleri benimsenmiştir. Bu ilkelerde el sanatını gösterecek şekilde kullanılan sade, doğal ve geleneksel malzemelerle yapılan giysileri işaret etmiştir. Kadınların giysileri fabrikasyondan uzak, doğal ve el yapımı olmakla birlikte, geniş kesimli ve büzgülü üretilirken; erkek giysileri de dramatik şekilde sadeleşerek, doğallaşma hareketine uyum sağlamıştır (Mackenzie, 2017: 58).

Akımın başlıca öncüleri; John Ruskin, Philip Speakman Webb, William Morris, William Frend De Morgan, Walter Crane, Charles Robert Ashbee olarak kabul edilir (Triggs, 2012: 147).

1.2.6. Art Nouveu

19. yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında, gelişen sanayi ve endüstriden dolayı sanat eserlerinin azalması ve estetikten uzak ortaya çıkan sanat eserleri ‘Art Nouveau’ akımının ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Bozkurtoğulları, 2012: 17). Art Nouveau, günlük hayatı şekillendiren her şeyin, bir mobilyanın, tabak takımlarının ya da binaların grileşmesine karşı duran bir görüş olmuştur. Bu akım, kentsel ve modern olmayan her şeye doğayı ve geçmişin nostaljik esintilerini yansıtır. Aynı zamanda ortaçağ özlemini 19. yüzyılda bir estetik olarak da göstermiştir (Gilette, 1990: 10).

John Ruskin ve William Morris gibi sanatçılar sanatın çalışma kısmından çıkıp ucuz ve estetiği olmayan ürünlere dönüşmesinden nefret etmişler ve ortaçağdaki sanatsal gelişimin geri gelmesini umut etmişlerdir. 19. yüzyılın sonlarında sanatsal hareket artsa da mimari 20. yüzyıla kadar kendini gösterememiştir (Gombrich, 1951: 404).

Ruskin ve Morris’in yanısıra bu dönemin öncülerinden olan mimar Philip Webb ve dönemin en üretken dekoratörü ve aynı zamanda inanılmaz bir hayalgücüne sahip olan Walter Crane’i de anmak gerekir. Bu ikilinin etrafında çok yetenekli yeni nesil tasarımcılar şekillenmiştir. Bunların içine grafik tasarımcılar ve dekoratörler de dahildir. Bu yeni nesil, organik desenlerin ağırlıklı olduğu, zekice düzenlenmiş çizgilerin kompozisyonlarını

(32)

oluşturmaktaydılar. Bu yapılan sanatın ve tekniğin oran-orantısı, kompozisyonu ve bezemeleri İngiliz Art Nouveau tasarımcılarının Rönesans Dönemi’ndeki coşkulu ve olağanüstü nakkaşlarına bir göndermedir (Lahor, 2007: 11).

Resim 8

Resim 8 -Georges Clairin, Sarah Bernhardt, 1876 (Lahor, 2007: 28).

Akımın başlıca öncüleri arasında, Alphonse Mucha, Gustav Klimt, Henri De Toulouse-Lautrec, Charles Rennie Mackintosh, Antonio Gaudi, Louis Comfort Tiffany, Aubrey Beardsley, Victor Horta, Paul Hankar, Rene Lalique, Georges Fouquet ve Phillippe Wolfers gibi isimleri göstermek mümkün (Grzymkowski, 2015: 27).

1.2.7. Ekspresyonizm

Frederick Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabından 20 yıl sonra, Ekspresyonist sanatçılar bu kitabı idol haline getirerek akademik kuralların prangalarından ve burjuvavari üsluplardan kurtulmuşlardır. Avrupa’daki Avangard sanatını da kapsayan Ekspresyonizm ve Ekspresyonist kavramları sanat literatüründe ilk olarak 1911’de görülmüştür. Berlin’de sanat simsarlığı yapan Paul Cassirer, Eduard Munch’ün duygu yüklü eserleri için ilk kez bu terimi kullanmıştır. Aynı terim sanat tarihçisi Wilhelm Worringer

(33)

tarafından Paul Cezanne, Vincent Van Gogh ve Henri Matisse eserlerini tanımlamak için Ağustos 1911 sayılı ‘Sturm’ dergisinde kullanmıştır (Wolf, 2004: 6).

Ekspresyonizm, 20. yüzyılın başlarında Almanya ve Avusturya’dan yola çıkan kültürel bir hareket olmakla birlikte değişik zamanlarda değişik isimlerle anılmıştır. 1912’ye kadar Avrupa’da Empresyonizm’den farklı, hatta Empresyonizm karşıtı sanatı tasvir etmiştir. İronik olarak da Alman olmayan Paul Gauguin, Paul Cezanne, Henri Matisse ve Vincent Van Gogh gibi sanatçıları etkilemiştir (Bassie, 2012: 7).

Resim 9 Resim 10

Resim 9 -Ernst Ludwig Kirchner, Street, Dresden, 1907-1908 (Bassie, 2012: 10). Resim 10 -Ernst Ludwig Kirchner, Street, Dresden, 1907-1908 (Bassie, 2012: 11).

Ekspresyonizm, sanayileşme ve bunun getirdiği bunalımı, yabancılaşmayı, yalnızlığı, isyanlarını, dönemin tüm sıkıntılarını estetik gözetmeden ifade etme sürecidir. Ekspresyonizm, insan iç dünyasına hitap etmiştir. Dünya güzelliklerinin önündeki perdeyi aralayıp, bunu estetik bir biçimde değil de kendisine göründüğü biçimi tasvir etmiştir (Yaman vd., 2012: 87).

Akımın başlıca öncüleri, Vincent Van Gogh, Eduard Munch, Ernst Ludwig Kirchner, Emil Nolde, Georges Rouault, Amedeo Modigliani, Max Beckmann, Oskar Kokoschka olarak gösterilebilir (MEGEP, 2007: 14).

1.2.8. Fovizm

Fovizm ismini 1905 yılında almış, aynı yılın Ekim ayında 10 kadar ressam birleşip Paris’te, Salon de ‘Automne’de sergi açmıştı. Sıradışı, parlak ve canlı renklerle yapılmış eserler aynı salon içinde sergilenmiştir. Gil Blas dergisinin 27 Ekim tarihli sayısında eleştirmen Louis Vauxcelles bu sergi için ilk kez ‘Fauves’ (Vahşi Canavarlar) terimini

(34)

kullanmıştı. Bu terim, böylesine kabul görmüş bir eleştirmen tarafından, böylesine sıradışı sanatçıları o kadar güzel tanımlamıştır ki basın tarafından hemen sahiplenilmiştir. Zaman içinde bu terimin fikir babası unutulmuş ve ‘Fauves’ terimi kendi kendine yaşamaya devam etmiştir (Brodskaia, 2012: 7).

Resim 11

Resim 11 –André Derain, Drying the Sails, 1905 (Brodskaia, 2011: 16).

Farklı olmanın temel alındığı Fovizm akımı, geleneksel olan bütün sanat akımlarından uzaklaşmıştır. İzleyiciyi şaşırtmak için daha vahşi renkler seçilmiş, modern sanattaki bütün renk kavramını baştan sona değiştirmiştir. Buradaki amaç değişik duyguları farklı renklerle yansıtmak olmuştur (Yaman Vd., 2012: 70).

Fovizm akımının başlıca öncüleri, Henri Matisse, Andre Derain, Maruice De Vlaminck ve Raoul Duffy olarak gösterilebilir (MEGEP, 2007: 21).

1.2.9. Kübizm

Avrupa kültürü, 20. yüzyıl başlarında yeni keşiflerin doğrultusundaki değişimle birlikte biraz tedirginlik göstermeye başlamıştı. Teorik yeni görüşler ve yeni yerlerin keşiflerinin pratikleşmesi, yalnızca bilinenlerin analizi değil aynı zamanda bilginin yeniden şekillenmesiydi. Bu gelişimin ışığında Kübizm’in öncüleri hem duygusal hem de sezgisel olarak bu atmosferden etkilenmişlerdir. Kübizm sanatı, bir çok zıtlıklardan oluşmuştur,

(35)

yerleşmiş geleneksel fikirleri tamamen ortadan kaldırıp, yeni teknik ve teorik alanlar açmıştır. Kübizm herhangi bir manevi değere bağlı değildi. Kübistler sosyal ve politik fikirlerle de ilgilenmemişlerdir (Wadley, 1970: 11).

Kübizm, eserin dışından anlaşılmasını sağlayacak perspektif duygularını kaldırarak, inceleyeni resmin çizgileriyle birlikte bütün olacak şekilde görmesini sağlamayı amaçlamıştır (Haşlakoğlu, 2015:4). Kübistler, gözün bütün yönlerden görebildiğini düşünerek, her yönden farklı açılarla resmi oluştururlar. Nesneler sanki çevresinde dolaşırcasına her boyuttan, farklı açılardan çizerek geometrik bir düzen oluşturmuşlardır. Buradaki amaç, resmin yalnızca görünen kısmını değil, görünmeyen kısımlarını da izleyiciye sunmak olmuştur (Ernur, 2012: 35). Pablo Picasso, kübik formlardan oluşturduğu ‘Avignonlu Kızlar’ eseriyle mekansal perspektifi yok etmiş, yüz ve bedenleri parçalara ayırarak geometrik kalıplarda yeniden boyutlandırmış ve bununla da herkesi şaşırtmıştır (Bülbül, 2014: 102).

Resim 12

Resim 12 –Pablo Picasso, Les Demoiselles de’Avignon, 1907 (Apollinaire, 2010: 6). Picasso bu beş hayat kadınından oluşan ‘genel ev’ sahnesini resmettiğinde, koleksiyoner Sergei Shchukin ve arkadaşı Georges Braque bile bu eserin Fransız resim sanatı

(36)

için bir kayıp olduğunu düşünmüşlerdir. İlk kez Picasso estetik kaygılar olmadan mantık çerçevesinden bakarak bir eser oluşturmuştur. Cézanne’nin analizlerini daha ileriye taşıyan Picasso formu küçük küplere bölmüştür. Tablolarının önüne gelen ziyaretçilerin görevi, objeyi farklı açılardan gösteren bu küpleri bir araya getirip, bütünü görmektir. 1909’da eleştirmen Louis de Vuxcelles, küplerle alakalı benzetmeler yapınca ‘kübizm’ doğmuştur (Apollinaire ve Eimert, 2010: 29).

Bu döneme damgasını vuran en büyük yenilik, haute couture’un ortaya çıkması olmuştur. Yalnız bazı araştırmacılara göre, 19. yüzyılın sonunda hızla yaygınlaşan hazır giyimin de en az haute couture kadar önemli olduğunu savunmaktadırlar. Hazır giyimin gelişmesindeki en önemli unsurlar modern dikiş makinaları, antropometri biliminin ilerlemesi ve üretimin sivil aölyelerde yaygınlaşması olmuştur. Dolayısıyla, haute couture ve hazır giyim arasında bir rekabet ortamı oluşmuştur. Kadınların sosyal ortamlara katılımının artması ile giyim alışkanlıkları da değişmiştir. Önceleri ev dışında pek görülmeyen kadınlar; 19. yüzyılın sonlarında bazı spor ve hobi kulüplerinde, spor giysileri ile boy göstermeye başlamıştır. Bunlara bağlı olarak sosyo-kültürel seviyesi yükselen kadınlar, hayatın her kolunda faaliyet göstermeye başladıkları için, giyim alışkanlıkları da aynı şekilde evrilmiş, hareket kolaylığı sağlayan modern bir görünüme kavuşmuştur. Moda ile kübizm arasındaki ilişki, hazır giyim için alışılmış ölçülerle oluşturulan kalıplar ve kübistlerin formları geometrik şekillerle anlatma arzusu olmuştur. Hazır giyimde uygulanan kalıplardaki parçalar geometrik şekiller olarak düzenlenmiştir. Kıyafet yapısı bedene tam oturacak biçimde bir takım geometrik formlarla tasarlanmıştır (Aktaran: Özüdoğru, 2013: 217, Troy, 2003, Watson, 2007).

Akımın başlıca öncüleri; Pablo Picasso, Georges Braque, Fernand Leger, Juan Gris, Robert Delaunay, Albert Gleizes, Jean Metzinger, Roger de La Fresnaye, Marcel Duchamp, Jaques Villon olarak gösterilebilir (Bolton, 2000: 3).

1.2.10. Fütürizm

Sanatçılar 20. yüzyılın başlarında başka bir akım olan Fütürizm ile ilgilenmeye başlamışlardır. İtalyan şair Filippo Tommaso Marinetti tarafından 1909’da yayınlanan ‘Fütürist Manifesto’ Fütürizm akımının başlangıcı kabul edilmiştir. Edebi olarak başlayan bu akım, daha sonra görsel sanatlar, sinema, tiyatro, müzik ve mimari alanlarda da kendini göstermiştir (Kleiner,2016: 898). Fütüristler, teknolojinin yükselmesini hız ve güç olarak

(37)

yorumlamışlardır. Geleneksel olan her şeye karşı çıkarak, eski eserlerin faydasızlığını savunmuşlardır (Altay, 2011: 22).

Fütürist sanat, konularını modern yaşamdan ve gerçek hayat hikayelerinden alan bir akımdır. Fütürist sanatçılar, geleneksel betimleme yaparak anlatım sağlamaya çalışan sanat dallarına karşı çıkıp, farklı ve canlı bir sanat yapmayı tercih etmişlerdir. Hareketin ana tema olduğu tablolarında, değişken temaları kullanarak hızı, ışığı resmetmeyi istemişlerdir (Ernur, 2012: 37).

Fütürizm akımının başlıca öncüleri arasında; Umberto Boccioni, Carlo Carra, Giacomo Balla, Luigi Russolo ve Gino Severini gibi isimler bulunmaktadır (Yaman, Vd., 2012: 82).

Resim 13

Resim 13 – Beyaz baret şapka ve dik yakalı bluz, Space Age, 1964, Courréges (Sanal 2, 2019).

Fütürist modanın babası olarak Giacomo Balla olarak kabul edilmiştir. Kendisi kıyafetler üzerine bir takım manifestolar yazmıştır. 1914 yılında kaleme aldığı yazıda erkek giyimin tek düze ve bunaltıcı unsurlarından kurtulmak gerektiğini belirtmiştir. Yerine ise daha canlı, rengarenk materyallerin gelmesi gerektiğini savunmuştur. Bu fikri, manifestonun yazıldığı yıl tasarladığı erkek ceketinde uygulamış; geniş geometrik formları, asimetrik kesim

(38)

üsüne aplike etmiştir. Ceketlerde standart olan ceplerden ve yakalardan kurtulmuştur. Fütüristik modanın genel çerçevesini 1923’te tasarımını yaptığı takım elbisede belirlemiştir. Takım elbise genel duruşu itibariyle, giyen kişiyi, sabit dursa dahi, hareket halinde gibi gösterecek biçimde tasarlanmıştır (Özüdoğru, 2013: 228).

Fütüristik modanın günümüzdeki yansıması ise, 1961’de uzaya ilk çıkılmasıyla birlikte başlamıştır. Uzayın keşfedileceği, gelecekte buna uygun olarak metalik ve parlak renklerin baskın olacağına inanılan 60’lı yıllarda, moda, bu uzay kavramını hızlıca kabullenmiştir. İlk olarak Pierre Cardin ve André Courréges tarafından 1964 yılında ‘Space Age’ koleksiyonunu sunmasıyla birlikte fütürizm, moda kavramına da uyum sağlamıştır (Orsborne, 2013: 360).

Yine André Courréges’in 1964 yılında bu koleksiyonu sunduğunda, moda dünyasında devrim niteliğinde giysiler tasarlamıştır. Özellikle kadın giysilerinde; pantolonlu takımlar, A kesim mini elbiseler, miğfer başlıklar, parlak çizmelerle ‘uzay çağı’ temasını vurgulamıştır. Koleksiyonda fütüristik giysiler, sentetik materyallerle süslenerek, uzay ve bilimkurguya olan ilgiyi yansıtmıştır. Queen dergisi Courréges’i destekleyerek, Paris moda evlerindeki giysilerin demode ve kasvetli olduğunu yazmıştır. Dönemin en önemli koleksiyoncuları, André Courréges, Pierre Cardin, Emanuel Ungaro, Paco Rabanne olmuştur (Mackenzie, 2017: 96).

1.2.11. Dadaizm

Dada hareketi ilk olarak New York ve Zürih’te başlasa da Paris, Berlin, Köln gibi şehirlerde de temellerini atmıştır (Kleiner, 2016: 901). Dadaist sanatçıların amaçları, sanat akımlarına karşı çıktıkları için, bir sanat akımı olmaktan ziyade, radikal bir hareket olmaktı. Bu yüzden farklı dallarda, kolaj, fotomontaj gibi, sanat anlayışı geliştirmişlerdir (Ernur, 2012: 40).

1.Dünya Savaşı sıralarında, dünyanın içindeki kaostan, savaşın yıktıklarından dolayı tepki gösteren bazı sanatçılar, 1916’da Zürih’te bir bildiri yayınlayarak tepkilerini ortaya koymuş ve bu hareket Dadaizm akımı olarak tanınmıştır. Dadaist sanatçılar, anlamsızı anlamlaştırmaya çalışıp, bağımsız nesneleri bir araya getirmişler, saçma metinlerle herkesin kafasını karıştırmaya çalışmışlardır. Kendini büyük görenlere de haddini bildirmeye çalışan bu akım, estetiksel değerleri ve biçimselliği reddetmiştir (Bülbül, 2014: 106).

Dadanın uygulayıcıları için disiplinli ve biçimsel nezakette davranmak afaroz edilmekti. Dadaistlerin yaptıkları eserlerde artistik disiplinler sürekli tekrarlanmaktaydı.

(39)

Metinsel, görsel ve performansa dayalı disiplinler çoğunlukla ön plandaydı. Aynı sebeple, biçimsel güzellik takip edilmesi gerekmeyen bir özellikti. Dadaistler çoğunlukla sanatı yok etmelerine rağmen, sanatın yerleşmiş bir gelenek olup olmadığı konusunda kararsızlardı (Hopkins, 2004: 62).

Resim 14

Resim 14 – Marcel Janco, Cabaret Voltaire, oil on canvas, 1916 (Kayıp olan eserin fotoğrafıdır) (Hopkins, 2004: 5).

Bu akımın öncüleri arasında, Tristan Tzara, Marcel Janco, Hans Arp, Marcel Duchamp, Andre Breton, Paul Euard, Philippe Soupault, Kurt Schwitters, Franz Picabia gibi isimler bulunmaktadır (Yaman, vd., 2012: 101).

1.2.12. Sürrealizm

Sürrealizm akımı, 1.Dünya Savaşı sonrası çıkan ‘Dada’ hareketinden etkilenerek ortaya çıkmıştır. Andre Breton, Paul Eluard, Louis Aragon ve Benjamin Peret 1922 yılında Dada hareketinden koparak yazı üzerinde yeni deneyler yapmışlar ve dünyanın ilk sürrealist imgelerini geliştirmeyi başarmışlardır (Zırhlı, 2009: 33).

(40)

Sürrealistler, sanat içinde, rüyaların ve bilinçsizliğin dünyasını keşfetmek amacıyla harekete geçmişlerdir. Dadaistlerin tekniklerini geliştirerek, bu metodların hayal gücü dünyasının ve bilinçsizliğe götüren elementlerin her insan içinde aktif olduğunu düşünüyorlardı (Kleiner, 2016: 921).

Resim 15

Resim 15 – Object, Meret Oppenheim, Paris, 1936 (Sanal 3, 2019).

Sürrealistler akıl ve denetimlere itiraz edebildikleri için, kendilerini ifade etmekte sorun yaşamamışlardır. Kullandıkları çizgi ve renkler, mantık dışı olayları normal hale döndürmelerini sağlamıştır. Bu akımın başlıca öncüleri arasında, Salvador Dali, Max Ernst, Jean Hans Arp, Yves Tanguy, Joan Miro, Giorgia De Chirico, Alberto Giacometti, Rene Magritte, Paul Klee, Victor Brauner, Edward Wadsworth, Hans Bellmer, Paul Delvaux ve Frida Kahlo olarak gösterilebilir (Ernur, 2012: 44).

Sürrealizm (gerçeküstücülük) ve moda ilişkisi; estetik, kültürel ve sosyal açıdan gerçekleşmiştir. İki disiplinin mensupları arasında kurulan bu bağ, bazen ortak eserler üretilmesini sağlamıştır. Moda kolunda bu akımın öncüleri arasında en önemlileri Elsa Schiaparelli ve Coco Channel olarak görülmüştür. Bu tasarımcılar, sürrealist sanatçılara tiyatro ve film projelerinde kullanılmak üzere giysiler tasarlamışlardır. Bunun yanında sürrealistler, giysiler, dikiş makineleri, cansız mankenler, gibi unsurları kendi sanat eserlerini sergilemek için bir dekor olarak kullanmışlardır (Özüdoğru, 2013: 222-223).

(41)

Sürrealizm moda dünyasına farklı bir şekilde girmiştir. Sürrealizm öncülerinden Elsa Schiaparelli Paris moda dünyasında etki yaratmak istemiş ve 1927 yılında Ritz’de öğlen yemeğine giderken bir karmaşaya sebep olacağını bildiği ‘süveter’ini giymiştir. Bu süveter, alışılmamış 3 şiş tekniği ile örülmüş, siyah, sıradan bir süveterdir. Süveter stil olarak basit olmasına karşın, yakasına kurdele gibi bağlanmış beyaz bir şal deseni işlenmiştir. Bu süveter bir salon dolusu ciddi, minimalist, dönem modasına uygun kıyafet giyen insanların gözünde tamamen yeni ve değişik bir hissiyata sebep olmuştur. Bu cesurca davranış Schiaparelli’nin kariyerinde bir dönüm noktası olmuştur. Yemekteki herkes bu süveterden kendisi için sipariş vermiş, hatta New York’taki Lord&Tailor 40 parça sipariş etmiştir. Bu hareket aynı zamanda sürrealizm üzerinden sanat ve moda arasında bir ilişki kurulmasına yol açmıştır (Cawthorne, 1998: 77).

Resim 16

Resim 16 – Elsa Schiaparelli, Woman’s Dinner Dress (Sanal 4, 2019)

Sürrealist figürlerin, moda ve giyim dünyasına girmesiyle birlikte renkli bir döneme adım atılmıştır. Sürrealizm, modayı imgelerle ve mecaz anlamlarla harmanlamış ve yenilikçi bir moda stilini ortaya çıkarmışlardır. Sürrealist tarzın yaygınlaşması dergiler ve reklamlar ile yapılmıştır. Bir çok Avrupa ülkesindeki ünlü moda dergileri Gerçeküstücü akımı

(42)

desteklemiştir. Akımın öncüleri bu sayede seslerini dünyaya duyurmayı başarmışlardır. Bu şekilde devam eden süreçte de Gerçeküstücülük akımı manifesto olmaktan çıkarak ticari bir kavram haline gelmeye başlamıştır (Parlak, 2006: 46).

1.2.13. Konstrüktivizm

1913 itibariyle bir çok Rus sanatkâr kendilerini kübik-fütüristler (cubo-futurist) olarak tanımlamışlardır. Kazimir Malevich, kübik-fütürist terimini, kendi kullandığı stilin kökenlerini anlattığı için kullanmayı uygun görmüştür. Malevich, radikal sanatçılardan oluşan bir grup olan ‘Jack of Diamonds’ ve bu grubun içinden ayrılmış olan bazı üyelerin kurduğu ‘The Donkey’s Tail’ ile sergiler açmıştır. 1913’te tasarladığı kübik-fütürist kostümler ilk fütürist operayı tetiklemiştir. Gösterinin ismi, ‘Victory Over The Sun’ (Güneş Üzerindeki Zafer) olarak belirlenmiştir. Bu sahne performansı, belirli bir konuya bağlı olmayan, bazı bölümlerinde oyuncular tarafından uydurulmuş kelimelerin kullanıldığı ve fonda akord edilmemiş bir piyanonun çığlıkları eşliğinde sergilenmiştir. Malevich’in tasarladığı geometrik kostümler ve kombinler, en az gösteri kadar soyut olmuştur. Bir kostümün sırtından sallanan kare şekli, biri siyah biri beyaz olmak üzere, iki üçgen olacak şekilde bölünmüşken; bir diğer kostümün bacak kısmı ise, boydan boya bir yığın sallanan üçgenden oluşmuştur. Malevich’in soyut tasarımları, politik alanda da bir takım radikal kararlara yol açmıştır. Yaklaşmakta olan Rus Devrimi’nin sinyallerini vermiştir (Davies, vd., 2010: 966).

Mart 1917’de gerçekleşen Rus Devrimi ile beraber başlayan sivil savaş, yönetimin el değiştirmesine yol açmış ve Vladimir Lenin liderliğinde komünistlerin yönetimi devralmasıyla sonuçlanmıştır. Rus Çarlığı 1923’te Sovyet Rusya ismini almıştır. Malevich; bu devrimi, eski gelenekleri yıkarak, yeni bir kültürel hareket başlatma fırsatı olarak görmüştür. Ancak Sovyetler Birliği’nin liderleri, somut bir sanat anlayışının komünist toplumun ihtiyacı olduğuna karar vermişlerdir. Sovyet yetkililer; bu gerçekçi sanatın, halka, yeni hükümeti daha iyi anlatabileceklerini düşündükleri için onay vermişlerdir. Bu karar, Malevich üzerinde bir yıkıma sebep olmuştur. Çünkü Malevich, gerçek sanatın hayatın kendisi ile somut bir bağlantı kurmaması gerektiğini savunmuştur (Kleiner, 2014: 905).

(43)

Resim 17

Resim 17 – Vladimir Tatlin, Monument to the Third İnternational, 1919-1920 (Kayıp eserin yeniden canlandırması) (Kleiner, 2015: 906)

Rusya, devrim dönemi sonrasında sanatkârları görevlendirerek, işçilerin gündelik yaşamlarına ve çalışma şartlarına uygun şekilde, sade, basit ve sosyetik görünümden uzak giysiler tasarlamalarını istemiştir. Konstrüktivizmin önemli isimlerinden Vladimir Tatlin, devrim sonrası sanatkârları işçi giysileri tasarlamaları ve üretmeleri için teşvik etmiştir. Tatlin giysi sorunları için çözümler bularak; tasarımlarındaki renkleri kirlenmeyi önlemeyi amaçlayarak seçmiş, tasarımlarını vücudun hareket kabiliyetini sınırlamayacak stilde uygulamıştır. Tatlin bu tasarımlar için ‘hijyenik ve sıcak’ giysiler tanımını yapmıştır (Özüdoğru, 2011: 232-233, Gerçek, 2006, Stern, 2004: 49).

1922 yılında ‘Konstrüktivist Manifesto’ yayınlanmış, en verimli sonuçlar da giyim alanında alınmıştır. Aynı dönem içinde Varvara Stepanova ve Lyubov Popova, Birinci Devlet Baskı Tekstil atölyesinde yönetici olarak göreve başlamışlardır. Rus kimliği taşıyanlar için konstrüktüvist giysiler tasarlamışlardır. Stepanova konstrüktivist tasarımlarında,

(44)

makineleşmeye atıfta bulunmuş, simetrik ve paralel çizgiler kullanarak uygulamalar yapmıştır (Uslu, 2016: 31).

1.2.14. Soyut Sanat Akımları

19. yüzyılın ortalarına kadar Batı sanatı, görünür bir gerçeklikle sınırlanmaya çalışılmıştı. Bütün sanat dallarında detaylı betimleme önemliydi ve aksini düşünmek gereksizdi. Soyut sanat kavramıyla birlikte sanatçılar gerçekliği yansıtmak yerine, içsel hesaplaşmalarını, dönemsel olayları, düşüncelerini tanınabilir imgeler yerine biçimsel ve renksel dönüşümlerle anlatmayı tercih etmişlerdir (Grzymkowski, 2014: 165).

Soyut Sanat akımlarını 3 başlıkta incelemek gerekmektedir;

Pop-Art: Pop Art modasının temeli 1950’lerin başında İngiltere ve Amerika’da

atılmıştır. Reklamı yapılan ürünlerin ve popüler kültürün kabul ettiği markaların simgelerini kullanan bazı sanatçılar, savaş sonrasında gelişen tüketim toplumunu eleştirmeye çalışarak giyim dünyasına da farklı bir boyut getirmişlerdir. Moda, Pop Art akımına çok kolay uyum sağlamıştır. Akımın öncülerinden Andy Warhol, ikonik marka sembolleri ve ünlülerin yüzlerinden oluşan baskılarla oluşturduğu giysilerle tasarımda bir devrime yol açmıştır (Orsborne, 2013: 352).

Pop art, 1960’ların başında New York’ta görülmüş olan bir stildir. Aslında daha farklı ve sakin hali İngiltere’de önceden ortaya çıkmışsa da, Amerika’daki popüler sanat kavramı ile İngiltere’deki sanat kavramı birbirlerinden farklıdır (Davies, Vd., 2010: 1049). Geleneksel sanat akımlarına karşı ilk tepki ‘Dada’ hareketinden gelmiştir. Pop art ise, Dada hareketine de tepki olarak ortaya çıkmıştır. Televizyon, radyo, gazete vb. iletişim araçları sayesinde pop art, diğer sanat akımlarından farklı olarak kendini geniş kitlelere duyurabilmiştir (Ötgün, 1995: 83).

Pop art akımı, 2. Dünya Savaşı sonrası, sanayi ve endüstrinin gelişimiyle birlikte oluşan tüketim toplumunun bir simgesi haline gelmiştir. Bu tüketim toplumu, savaşın olmusuzluklarından doğan güvensizlik sonrası, üretimle birlikte rahatlamaya ve özgürlüğe doğru ilerleme göstermiş, aynı zamanda sanatın günlük yaşamın bir parçası olduğunu kabul etmiştir (Zırhlı, 2009: 40).

Bu akımın amacı önceden belirlenmiş kalıplarla resim yapmak değil, tam tersi olarak resmi yaparken resmin gideceği yönü bilmeden, resmin yönlendirmesini görmektir. Daha çok

Şekil

Tablo 1. Arzu Kaprol Yıllara Göre Genel Değerlendirme Tablosu
Grafik 1. Arzu Kaprol Koleksiyonları Malzeme Özellikleri Genel Değerlendirme     Grafik  1’de  Modacı  Arzu  Kaprol’un  2016  tarihinden  itibaren  2019’a  kadar  sunduğu  sonbahar-kış, ilkbahar-yaz koleksiyonlarındaki 56 adet giysinin malzeme özelliklerin
Grafik 2. Arzu Kaprol Koleksiyonları Model (Siluet) Özellikleri Genel Değerlendirme
Grafik 3. Arzu Kaprol Koleksiyonları Süsleme Özellikleri Genel Değerlendirme
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Dijital Şeker Ofset koyu renk zeminli

- TFRS 5 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler – elden çıkarma yöntemlerindeki değişikliklerin (satış veya ortaklara

- TFRS 5 Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler – elden çıkarma yöntemlerindeki değişikliklerin (satış veya ortaklara

1 Ocak 2016 tarihinde veya bu tarihten sonra başlayan yıllık raporlama dönemlerinde geçerlidir. Bu değişiklikler yatırım işletmeleri ve onların bağlı

L-11 tipi Maket Bıçaklarımızın sap kısmı ABS malzemeden imal edilmiş olup, çelik muhafaza içinde “Safety Lock” sürgü sistemi ile korunan SK120 kalite beyaz

Lehimleme esnasında çıkacak olan zehirli lehim dumanı için çalıştığınız ortamda uygun havalandırma olmasına dikkat

bir kabul tutanağı ile tespit edilir. Tutanak sonucunda komisyon malların kalitesini, teknik Ģartnamede belirtilen özelliklere uygunluğu ile varsa hatalı ve

Bu konular aksi belirtilmedikçe gayrimenkul değerleme raporunun konusu olmadığı gibi bu konular ile ilgili hiçbir sorumluluk kabul edilemez, müşteri istiyorsa bu