j j P Er '
f
/lisH
B
edenî terbiye umumî müfet tişi Selim Sırrı Beyi cumasabahı Nışantaşındaki apartı- manında ziyaret ettim.
Haftanın tek rahat gününde onu fazla yormamak için bekletmeden
sualimi sordum:
— Sporda, hele futbolda yabancı lara boyuna yeniliyoruz... Buna herkes bir sebep buluyor, siz ne dersiniz ? Ve son yirmi beş sene zarfında bizde spor ne dereceye ka dar ileri gitmiştir ?
Selim Sırrı bey manidar bir tebes sümle yüzüme baktı. Cevap verip vermemekte bir müddet tereddüt eder gibi düşündü, nihayet kararını verdi: — Sporun son yirmi beş sene zarfında memleketimizde ne dereceye kadar ileri gittiğini benden soruyor sunuz.
D erh al:
— V e niçin mağlup olduğumu zu da !.. dedim.
Selim Sırrı Bey bu bahse hiç temas etmek istemediğini belli eden bir tavırla :
— Cevabım onu da izah etmiş olacaktır, dedi ve devam etti :
— Bu suali benden ziyade selâ- hiyet sahibi olarak kulüp reislerin den veya Federasyonlardan sorsanız daha doğru olurdu. Çünkü, onların elinde yirmi beş senenin verimleri var. Benim söyliyeceğim şeyler ni hayet kendi görüş ve tecrübelerime istinat eder. Sonra bende artık kuv vetli bir iman şeklini almış bazı ka naatler var. Size bizde alelûmum sporun ileri veya geri gittiğini değil, sporun ileri gitmesi için ne yolda çalışmak lâzım geldiğini söyliye- bilirim.
Sporu bir kere iyi anlıyalım : Spor ilerlemek, geçmek ve mu vaffak olmak için fikirle bedenin fa aliyetinden doğan heyecanlı bir ce- hittir.
Sporda vücut azamî kudretini sarfetmek mecburiyetindedir.
Bu azamî kudretin şiddetine da yanmak için uzviyetin mutlaka tekem mül etmiş olması şarttır. Bilirsiniz ki insanların vücudü iki devirden ge çer: Biri teşekkül, diğeri tekâmüldür. Lâyikile teşekkül etmemiş her hangi bir maddenin tekâmülüne im kân yoktur.
Ç o c u k la r v e s p o r
Teşekkül çağında bulunan vü cutlara spor yaptırmak, onları bile
Selim Sırrı B ey Ödemiş köylerinde, İsm ail efe ile birlikte
bile tehlikeye “atmaktır. İşte bu se bepten dolayıdır ki her vakit aynı sözü tekrar ediyorum:
Çekirdekten sporcu yetişmez. Çekirdekten adam yetişir ve adam dan sporcu olur. Bir çok kimselerin çocukların küçük yaşta cidal spor larına başlıyarak ileride mükemmel boksör, futbolcu veya pehlivan ola caklarını iddia etmelerini doğru bul muyorum.
Misal olarak bana bazan Ameri- kada çocukların bile boks yaptık larını öne sürüyorlar. Amerikalı ol mak, ilmin prosedeleri hilâfına söz söylemek için verilmiş bir imtiyaz değildir. Kanaatimce cidal sporları çocuk oyuncağı değildir.
Bilmem, ne demek istediğimi an latabildim mi ?
Bence bir memlekette pek küçük yaşta çocukların usul ve kaide al tında ve muayyen zamanlarda oyun oynamaları için oyun sahaları
yapıl-ve e fe kıyafetin de
mazsa, ilkmekteplerden başlıyarak Üniversiteye kadar jimnastiğe, yani terbiyevî mahiyette vücut ekzersizle- rine ehemmiyet verilmezse, o memle kette yapılacak stadyomlardan ve, stadyomlarda kazanı’acak maçlardan büyük birşey beklememelidir,
Sustu. Ben derhal deminki su alimi soracak oldum:
— Yenilişlerimizin sebebi ? — Beynelmilel müsabakalarda yüzümüzü ağartabilmek için uzun müddet kendi kendimizi geçmeğe çalışmalıyız. Gaye, başkalarını geç mek değil, tekâmül etmek olmalıdır.
V ü c u t g ü z e lliğ i
Selim S ırrı Bey, görüyordum ki bu Bahiste daha açık, daha sarih ol maktan çekiniyor. Bu ihtiyat ve he sabına hürmet ederek ben de susu yordum ki, yanımızdaki salondan bir ses dalgası geldi. Hararetli hararetli konuşan hanımlara kulak vererek sordum:
— Salonda rakıs dersi mi var, kerimeleriniz millî rakısları mı talim ediyorlar ?
— Hayır, altı kişilik bir hanım grupu vücut güzelliği dersi alıyorlar.
— Vücut güzelliğinden ne kaste diyorsunuz ?
— Vücudün biçime girmesi, uz viyetin ahenktar bir şekil alması, canlı, sıhhatli olması... Bizde maale sef ekseriya vücutlar bakımsızlıktan veya yanlış şekilde işletilmekten ahen gini kaybeder. Ondan başka birçok kimseler zayıflığı güzellik zannede rek ilâçla veya açlıkla zayıflamağa çalışıyorlar. Tabiî bunlar doğru de ğildir.
Vücut ancak hareket sayesinde fazla yağları eriterek biçime girer. Güç olan, ilâç gibi, hareketin nevini ve miktarını tayin edebilmektir. Onun için değil midir ki, Avrupada vücudu ile alâkadar olanlar beden ter biyesi müesseselerine koşarlar. Biz de de bu hareket başlamıştır. Bizde de yeni nesil gençleri ilâçtan ziya de, açlıktan ziyade, harekete kıymet veriyorlar.
Y a h a lk r a k ı s l a r ı ?
— Halk rakısları, folklorumuzun, en kıymetli bir şubesidir. Y ıllarca münevverler tarafından ihmal edil miş ve memleket eşrafınca hakir gö rülmüş olan bu kültür şubesinin ye niden hayat bulması için gençliğin ona iltifat etmesi ve onu düştüğü yerden elinden tutup kaldırması lâ zımdır. Bizim halk rakıslarımız esas itibarile çok kıymetlidir .
Bilhassa zeybek raksının tavırları, vaziyetleri, hareketleri Türkün baha dırlığını, cengâverliğini, cesaretini, ağırbaşlılığını ifadt eder. Umarım ki az zaman içinde raksın tekniğine vakıf bazı gençlerimiz Anadolumu- zun rakıslarını ufak tefek rotüşlerle stile ederek bize bu sanat şubesin de kıymetli hizmetler edeceklerdir.
Selma ve Azade Hanımlar Alman yada raksın teknik kısımlarını tahsil ettiler. Şimdi, Muhtelif Anadolu rakıs- larını daha mükemmel bir hale koymak için geceli gündüzlü çalışmaktadırlar. Hattâ yukarı Anadolu, Karadeniz, ve Orta Anadolu rakıslarını İran Şahı Hz.nin Ankarayı ziyaretleri mü- nasebetile Halk Evinde oynamışlar ve büyük takdirlerle karşılanmışlardı. Babalarile beraber attıkları bu güzel temelin diğer genç unsurların him- metile inkişafını beklemek hususun daki temennisine iştirak ederek S e- lim Sırrı Beyden ayrıldım. K .
—