2
•
9- f
?
SAYFA CUMHURİYET 2
KULTUR
M odem Türk resminin ilk temsilcilerinden Ali Avni Çelebi 25 ağustosta yaşama sessizce veda etti
Resmin çelebisıydi AK Avni
CANAN B E Y K A L
1922 yılının mayısında Almanya’ nın Münih kentine doğumu 1904 olan, çok ama çok genç bir Türk ressamı ge lir. Olanaklannı zorlayıp bu diyarlara gelen Ali Avni adlı bu çok genç ressam, acaba dönüşünde ülkesinin sanatında yeni bir çığır açacağının bilincinde miydi, bilinmez. Ancak kendisinin “şanssızlık” diye nitelendirdiği olay lar, sanki onun ve ülkesinin sanatsal yazgısını hazırlamak üzere gelişecek tir.
Önce Münih’te bir resmi akademiye girmeyi tasarlayan Ali Avni, (iyi ki de) akademi sınavlarında başanlı olamaz, Mahmut Cüda sınavı kazanır. Sonra, daha önceden bu kente gelerek resim çalışmalarım sürdüren Sabiha Boz- calı’nın yol göstermesiyle Heinemann adlı bir Alman Yahudisinin özel atöl yesine girer. Bir süre sonra Heine mann atölye ücretlerini arttırınca (iyi ki de artırır) Ali Avni buradan ayrı lmak zorunda kalır ve arkadaşı, uğraş- daşı Ahmet Zeki (Kocamemi) ile bir likte o zamanlar hiç de ünlü olmayan, ama daha sonra Amerika'da bayağı önemli bir yere sahip olacak olan Hans Hofmann’ın özel sanat okuluna yazılır (iyi ki de yazılır).
Berlin Güzel
Sanatlar Akademisi
Ali Avni adlı bu genç, yazgısının yö nünü değiştirmeye çabalar durur. Hofmann’m yeni kavramlara, kübiz min yapısal sorunlarına ilişkin ve genç ressamımızın pek de alışmadığı, gör mediği yepyeni disiplinini “kişiliğine aykın” bularak bir yıl için terk edip Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ne yazılır. Bir yıl sonra hangi nedenledir bilinmez, Ali Avni’yi yine Münih’te ve yine Hans Hofmann’m atölyesinde görürüz. Ali Avni yazgısını değiştir mekte başarılı olamamıştır (iyi ki de olamamıştır.) Artık bundan sonrası Türk sanatının bu öncü ressamının ge leceğinin hazırlanmasıyla ilgilidir.
Başlangıçta kendi kişiliğine ve üslu buna aykın bulduğu Hofmann atölye sinde o kadar sivrilir ki, hocasının ül kesine dönmeyip yanında asistan ola rak kalmasını önermesine dek vanr iş. Ama Ali Avni’ye burs bağlanmıştır ve ülkesine dönmek zorundadır. Aynca ülkesinde yeni bir toplum oluşturul maktadır. Cumhuriyetin ilk sanatçı kuşağı olacaklardır. Nitekim 1927 yılının 6 haziran günü Türkiye’ye ge lir.
Sanat sorunsalına yeni kavramlar, yeni yorumlamalar çerçevesinde bak mayı öngören atılanlarıyla Türk res mini köklü biçimde değişime uğrata cak etkinliklerine başlar. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği adlı Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk sa natçı topluluğu içinde yer alır. Bu kişi lerin bir sergisi nedeniyle dönemin sa nat yazarlanndan Mustafa Şekip Tunç şöyle diyecektir;
Tarih gösteriyor ki sanatın yeni biçimleri her zaman saçma ve anlamsız bir şey gibi karşılanmış, eski beğeni ve alışkanlıklar değişinceye dek halk ta rafından idama mahkum edilmişlerdir. Ama bu yenilik korkusu ve onun bera berinde getirdiği yargılar mevsimi geç tikten sonra, bir zamanın reddedilmiş yapıtları klasik olmuş, hatta kutsan mıştır... Ancak eski değer yargılarını bırakıp, yenileri onaylamak kolay bir
► Ali Avni’den Ali Çelebi’ye uzanan bir
biyografi, Türk resim tarihinin yapımına
katkıda bulunur, hem de ne katkı! Bir
zamanların bu çok ama çok genç, gözüpek,
huzursuz, eski akademi hocalarıyla
anlaşamadığında akademiyi bir çırpıda
bırakıp, kuşçuluk yapacak denli onur
düşkünü, kelimenin tam anlamıyla ‘ressam’
kalitesini, Türk resim tarihinin
yapımılarından olduğu halde alçakgönüllü
yaşantısını ölümüne dek sürdürmenin
çelebiliğini başka hangi ressamda
bulabiliyoruz?
şey değildir. İşte bunun içindir ki yeni resmi onaylamaktan daha çok yadsı maya eğilimliyiz.
Bu açıdan klasik resim ilgilileri acı ve düşündürücü bir şaşkınlık içindedirler. İtiraf edeyim ki ben de bu durumdayım. Kendime acıyorum. Çünkü gün geçtik çe eski resim değer ve düşüncelerimin geçmişe karıştığını görüyorum. Korku lu bir şaşkınlık içindeyim. Çünkü yeni resmin bize yeni bir sanat büyüsü hazı rladığını ve bunun bizi er geç tutacağını duyuyorum. Bu büyü nasıl yapüıyor? Mantığı nedir? Bu konuda henüz söz söyleyecek bir yetkim yok. Yalnız sa nat konusundaki değer yargılarımızda önemli bir değişim ve gelişim geçirdiği miz kesin,”
Gerçekten de sanatın geçirdiği deği şim, sanat yazarlarının yeni karşısında aciz kaldıklarım itirafa zorlanacak denli güçltiydü. Yumuşak renkler, ku maş kıvrımları, krizantemler, manol yalar, ince zarif kadın portreleri yerine tahtadan yontulmuş gibi kaba, keskin planlı sıradan figürler, geometrik kompozisyonlar, doğal pozlar içinde, resmin herhangi bir yapısal plastik ele manı olarak tabloda yerini alan figür
lerle Ali Avni (Çelebi) de bu değişim içinde ilk sırada yer alır.
Yaşamın kendişiydi artık sanatta ele alınan konu. Ali Çelebi’nin dediği gibi roman değîî, romanda geçen bir tümcenin betimlenme zorluğunu bile rek resim yapmaya çalışılıyordu artık.
Güçlü bir ifade
ve hareket
Ali Çelebi’nin resminde elemanların kuruluşu, yerleştirilişi, figür ile çevresi nin bağı, nesnenin oylumu, planlan, derinliği, rengi derken onun üslu bunun vazgeçilmez ifadeciliği/ eksp- resyonu, abartıyı, biçim bozmalanm, hatta mizahı da büyük bir sevecenlik ve içtenlikli yerli yerine oturtur. Onun “Berber”, “Kuşbaz”, “Vitrin”, “Mas keli Balo”, “Kuş Avlayan Kedi”, “Atlı Sebzeci”, “Silah Arkadaşları”, “Bale rinler” adlı tablolan sağlam yapıtlar olması yanında, anında insanı yaka- layıveren bir sevimlilikle de en insancıl mesajları içerirler.
Bu nedenle deformasyon/biçim bozmalan kuru ve gereksiz olmaz, ter sine resme çok güçlü bir ifade ve hare
ket katarlar.
Şu anda kafamda koskoca bir Ali Çelebi retrospektifı var. Bütün resim lerini Ali Avni'den Ali Çelebi'ye uza nan biyografisi içinde beynimin soyut lamasıyla gözlerimin önünddn geçi riyorum. Ali Çelebi’de hiçbirTürk res samında görmediğim bir yön yakalı yorum. Onun bütün tablolarında yer alan insan figürleri hep bir şeyler ya parlar. Sıradan birtakım işler yapan bu figürleri bu denli sevecenlik ve res samca ifadeyle tabloya aktarabilen başka bir Türk ressamı tanımıyorum. Saç kesen, balık avlayan, kuş yakala yan, sebze satan ve alan, kömür küre yen ve dans eden, kucaklaşan, önü müzden geçiveren sıradan hareketli fi gürleri ilk kez ele alan ressamımızdır Ali Çelebi. Ve buna uygun dinamik kompozisyonları kendine özgü bir ifa- deci üslup ve teknikle ilk kez aktaran da yine odur. Onun peysajı, natürmor tu sevdiğini sanmıyorum, sanmıyo rum değil eminim.
O sadece figürü değil, eylem yapan insanları seviyordu. Resminin tüm kompozisyonuna aynı ustalıkla ege men olmayı, mekanı kurmayı hedefle
yen bu sanatçının detayları, sıra- danlığı gözlemeyi de sevmesi ona son derece ayrıcalı bir yer kazandırır. Onun bu ayrıcalıklı tutumu, zamanı nda Ahmet Muhip Dıranas'ın şu sözle riyle yeterince anlaşılmadığının kanıtını iletir. “... Avni Çelebi’nin son zamanlarda bir bezginlik, bir ihtiyarlık içinde olduğunu söylemek gerekir. Ni tekim Malatya’dan getirdiği pevsajları- nda da bu görülüyor. Boyalarını palette ezip karıştırmaya bile üşenen bir hal ki geçici bir maraz gibi görülmesi tek avuntumuz...” CHP'nin sanat ilkeleri ni ve parti kararlarını uygulamak üze re vilayetlere gönderilen ressamlarımı zdan Ali Çelebi o yıl (1938) Malatya’yı çekmiştir. CHP’nin ressamlardan gü zel yurt köşelerini resimlemelerini he def alan bu programında, pek de iç açıcı olmayan yöre insanlarının yaşan tılarının resimlenmesi istenir bir şey ol masa gerek.
Zorla hiçbir şey
yaptıramazdınız
Ali Çelebi'nin tarzını doğrulayan, ama yorumlamada yanılgıyı taşıyan Dıranas’ın bu sözlerine Ali Çelebi’nin “Silah Arkadaşları” adlı resmi iyi bir yanıt verir. Aynı üşengeç tavır ve renk ler, o yöreleri savaşarak kurtarmış in sanların bu güçlü kompozisyonunda şon derece uygun bir tarz sunarlar. İfadeci tarzın boyası, palette ezilme miş renklerdir ve geçici maraz ancak Ali Çelebi’nin sevdiği sıradan insanları ele alacağı özgürlükte iyileşecekti. Ali Çelebi’ye zorla hiçbir şey yaptıra mazdınız. Bu çelebi ressamımız bu ne denle Almanya’da huzursuz biçimde oradan oraya gezinmiş, kendisini bir ziyaretimde bana gizlice, kendisinden talep edilen bazı resimleri yapmak is temediği konusunda yakmmıştır. Onun dinamik fırçası, palette ezilme miş renkleri figürlü kompozisyonları na son derece iyi uyarlar. Ali Çelebi’yi hep figür değil, ama figürlü kompozis yon ressamı olarak değerlendirmekten yanayım. Figür ve çevresi onun sözle riyle “raum” aynlmaz ikilidir Ali Çele bi resminde. Mekanı dikkate almalı, hareketi katmalı, uzun çalışılsa bile anlık bir resim gibi taze olmalı, fanta- ziyle ilişkiyi kesmeli, gerçek ve sıradan olan zaten tabloda olağanüstü ve sıradışı olacaktır, onun elinde. Aklının yanına her zaman yüreğini ve esprisini katmayı yeğlemiş Türk resminin en gerçek’ ressamlarından Çaltı’nın kıskandığı, Levy’nin gıpta ettiği bu ressamımızın her resmi insancıl bir ifa deyi iletir.
25 ağustos günü yitirdiğimiz bu çok önemli kişinin karşısında; bir zaman ların öncü, atılgan, yenilikçi bu res samımız karşısında borçlu olduğumu zu düşünüyor muyuz? Acaba sanat yazarları ve eleştirmenler, bir zaman lar Mustafa Şekip Tunç’un itirafları kadar içten olabiliyorlar mı yeniyi kavrayamadıkları zaman? Acaba yı llarca hizmet verdiği akademi kurumu resmini satanlar ve bu resimlere sahip olanlar, kafalarımızdaki hayali Ali Çelebi retrospektifıyle yetinmemizin yeterli olduğuna mı inanıyorlar hala? Ali Çelebi’nin hayatı boyunca alçak gönüllü yaşantısı içinde sonuna kadar sürdürdüğü onurlu ressamlığı ve sa vaşımı, yeninin yapıcı değerlerinin ye rine oturtulmasıyla, onaylanmasıyla ı ve daha çağdaş kafalar edinilmesiyle
i
JÁ
ALİ AVNj ÇELEBİ'Yİ DE
Y İT İR D İK
%
i
I
S
ABRİ Berkel'in ağustos başlarındaki ölümünden kısa bir süre sonra bu ayın sonlarında bugünkü resmimizin önemli ustalarından Ali Avni Çete- | bi'yi de yitirmiş bulunuyoruz. 89 yaşında gözlerini | yaşama yuman Ali Çelebi, resim sanatımızda çağdaş 1 anlayışın öncülerinde biri olmuştur.Türk resminde Paris'te eğitim görmüş sanatçı ku- « şaklarının çok yaygın ve gelenekleşen etkileri arasın- | da Çelebi'nin 1930 yıllarındaki işlevi resim sanatı- | mızda yeni bir kan dolaşımı sayılabilir. 1922 - 27 yıl- I larında Münih'te yenilikçi bir | usta olan Hans Hoffmann'ın | yanında çalışan sanatçımız, o | dönemde geleneksel Alman j dışavurumculuğu, yeni nes- | nelcilik ve kübizm çıkışlı ya- % pısal çözümlerden etkilen- | mişti. Münih'teki eğitim yılla- ’{ rında deseni, hareket, uyum i ve kontrüksiyon yönünden j inceleyen Çelebi, hocası | Hoffmann'ın yapıtlarındaki I kübist kuruluştan, rengi öz- | gürce kullanışından da esin- | lendi. Ali Çelebi'nin de katıl- j dığı Müstakil Ressamlar Bir- i liği (1928 - 1933), daha ön- i çeki İbrahim Çaİİı, Hikmet Onat kuşağının akademikle- j şen izlenimciliğine karşı doğayı ve nesneleri geo- metrik bir kuruluş, çizgi, biçim, plan ve oylum sağ lamlığı ile mekan sorununun çözümüne öncelik ve ren bir tutumla ele almışlardır. Ali Avni Çelebi belir gin sanat anlayışı olan ekspresyonist görüşü, "bün yeyi de içine alan konstrüksiyon yoluyla kitlelerin a- ğırlığının planlarını değerlendirme" aiye tanımlar. j
Sanatçımızın Hoffmann atölyesinde edindiği Al- man dışavurumculuğuna yatkın yapımsalcı görüşler salt kuru bir geometrik kuruluş, abartı, oylum, plan i- i lişkileri, renk ve leke düzenlemeleri olarak ele alın mamış, yurda dönüşünden sonra yerel gözlemlerle, insan ve yaşam olgusuyla bütünleştirilmiştir. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan, değişik yıllar da yinelediği "Maskeli Balo", "Balıkçılar", "Kuşçu", "Vitrin", "Yaralı Asker" gibi atak renk lekelere ve de- formasyona yer veren ilk dönem yapıtlarında beliren güçlü anlatımda "Müstakiller" arasındaki ayrıcalıklı kişiliği belgelenmiştir. "Müstakiller"in yapısal sağlam lığa ağırlık veren tutumu Çelebi'de daha ölçülü, den geli planlardan oluşan formlar, devingen bir renk dü zeni kendine özgü ışıklı, duvarlı renkler ve dingin bir oıiaınia önü>r<r. Son yıllan., resim piyasasının eski ustalar üzerinde yoğunlaşan ilgisi çağdaş resmin ö- nemli bin öncüsü olan Ali Avni Çelebi'yi de günde me getirmişti. 1987'de AKM'de düzenlenen retros- pektif sergisinden iki yıl sonra Tem galerisinde dü zenlenen sergisinde ilk dönem sanat görüşünün bi çimsel kaygıları ileri yaşlarda da rutinleşmiş bir pra tikle çeşitleniyordu. Önceki yıllarda işlediği balıkçı lar, kır kahvesi, harman, uçurtma uçuranlar, ayakka bı tamircisi gibi yakın çevresine, gözlemlerine iliş kin düzenlemelerde yapı sağlamlığı, geometrik ek senlere yerleştirilmiş figürler, devingen yapılarıyla mekanlarının belirleyicisi nesneler, güçlü ve atak renk değerleriyle seçicin kişiliği vurgulanır.
Yeni araştırmalardan çok anılarında, belleğinde y- er etmiş doğa kesimleriyle gündelik yaşam sahnelerin de yoğunlaşan resimlerinde Ali Avni Çelebi yetmiş yı la yaklaşan bir sanat birikimini sürdürmüştür. Bu sanat birikiminden gelen güvenli, içtenlikli ve ustalıklı dü zeyi en yeni çalışmalarına değin kişiliğine yaraşan bir uyumla korumuştur.________________________________________
Ahm et
K O K S A L
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta ha To ros Arşivi