» A Y F A ;
J""*""...
İSI /~
T T
-İD EA L
Hilmi Ziya Ü L K E N
P
laton'danberi herkes bilir ki gerçek, duyularla kavradığımız varlık, ideal akılla tasav vur ettiğimiz yetkin âlemdir. İdeal her se yit! örneği, değişmez ölçüsü, ulaşmak İstenilen, hasreti çekilen şeydir. Filozofların anlayışına gö re birincisi benliğin dışında, fikrin dışında vaı olan, İkincisi yalnız bende, fikirle varolandır. Hal kın gözünde İdeal ülküdür, yani ulaşmak istenen bir haldir. Biz burada her iki kavramı birden ele alıyoruz.
Önce gerçekten ideale doğru bakalım: Bir yol cuyuz, ulaşpıak istediğimiz bir konak vardır. Bu bakımdan ideal üç tarzda örülebllir: 1) Her de olacak şey halinde. Bu, ya ufukta görünen bir köy kadar yakın; ya görünmese de bir gün mut laka varılacağı bilinen bir ülke kadar uzaktır. Her İki halde de ideal gelecekteki gerçek demek tir. 2) Olacağı kesin olarak bilinmese bile, olma sı İstenen şeydir. Biz ona bağlı değiliz, o bizim İsteğimizin kuvvetine bağlıdır. 3) Cçünefi an lamda ideal, olması gereken şeydir. ¡Şimdi olan, ilerde olacak olanları asar. Ben istesem de, iste mesem de o bir kanun halinde kendini kabul et. tirir. Asıl ideali birincide, İkincide değil, bu ü- çiineüde aramalıdır.
Fakat olması gereken şey mümkün olmalıdır kİ onu gerçekleştirme çarelerini arayalım. Bu ça relerde ölçüyü kaçırmamalıdır: çünkü «gaye va sıtayı meşru kılar» diyen MachiaveMn yoluna düşülebilir. Gereken şey imkânsız olmamalıdır. Çünkü bu hal insanı kaderciliğe götürür. Daha kötüsü. İmkânsızın mümkün zannedilmesidir ki insanlık tarihinde sık sık düşülen bu hale Uto pia « boş hayal deniyor.
Şimdi bîr de idealden gerçeğe doğru baka lım. Bu İnsanları harekete getiren idealin çekici kuvveti. Tasavvurdaki .Aşk, herhangi emele doğ ru atılış olabilir. Bu, idealin yaptırıcı kuvveti, onun üzerimizdeki baskısı, enerjisi olabilir. Fa kat daha çok, idealin fikir yolu ile gerçekleştiri ci kuvveti, onun ruhumuzu kaplayan telkin gü cü olabilir. Başka bir bakımdan, idealin erlşile- miyeeek kadar üstünlüğü -—Klerkegaard’da oldu ğu gibi— yeis halinde; kalbe nüfuz etmesiyle, ümit halinde; biüneıniyen kudretiyle korku ha linde görünebilir.
Bütün görünüşleriyle bizi aşmakta olan ide al nereden geliyor? Bir yapıcı ustasından bir devlet kurucuya, çobandan filozofa kadar hiç Kimse ondan vazgeçemez. İdeal nedir, nereden geliyor? sorusu İnsanların beynini her zaman burkınuştur. Kimine göre yetmezlik, huzursuz iuk duygusu, iç kıvrantıs.i ideali doğurur. Dante, «Sevim; her zaman öte kıyıdadır» diyordu. Bu, günümüzde çok işitilen «existence» felsefesinin görüşüdür. Kimine göre imkân âleminde, gelece ğe doğru açılış ideali meydana getirir. Bunu en iyi inliniz ifade etmişti. Nietzsche'ye ve
benzerle-rlne göre de İdeali yaratan «Kudret tradesi», ken- j dini aşma cehdidir. Bu görüşler, aralarında ne kadar fark olsa da, bir noktada birleşirler: onla- f ra göre biz ideale bağlı değiliz, İdeal bize bağlı- t dır.
Fakat bizce onların anlattığı şey ¡isti İdeal | değil, sözde-ideal’dlr. Bizce ideal manevî varlık f olarak daima vardır. Eskiden ona «Objektif Rulı» İ diyorlardı. Biz «Kıymetler Alem i» diyoruz. Onu biz yaratmıyoruz, o bizim gölgemiz ve aksimiz dir. Kişi olmamız bakımından biz dalma başka sında varız. Bö.vie olduğu için de kişinin varlığı He klşilerarası münasebet aynı şeydir. Bu müna sebet, bizim uzvî süjelikten çıkarak objektif ruh olmamız, cemiyet ve İdeal olmamız demektir. Fakat bir gerçek, bir de ideal emniyet vardır. Ger çek cemiyet belirli nıekfin-zaman şartları İçinde, bütün tabiî eksikllklerile bir topluluk yapısı dır. îdeal cemiyet klşller-arası münasebetlerde meydana çıkan kıymetler sahasıdır. Birincisi o- lan şey, İkincisi «olması gereken» şeydir: O ol ması gerektiği için İstenir, İstendiği İçin müm kündür, mümkün olduğu için ilerde olacaktır. A ani ideali ne «İrade»ı^en, ne «İmkân» dan, ne de «hayal» den çıkarabiliriz. Tersine, iradenin kuvveti, imkân sahası, hayal kurma ttcü ideal den ileri gelir.
Tanzimatçılar, Batı medeniyetini örnek diye aldıkları İçin, bu harekete içtimai gaye, «emel» diyorlardı. Namık Kemal «emel», uâmâl» kelime lerini çok kullanıyordu. Serveti Füııüncular «gaye-i hayal» demeye başladılar. Cenap Sahabet tin ideal ve Idéalisme diye asıllarını benimsedi. Gökalp, «mefkûre» kelimesini İcad etti. Bir nıtid det kullanıldı. Fakat bugün İdeal ve ülkü keli meleri daha İyi yerleşmiş görünüyor. Baha Tevfik, İdeali gündelik hayatın dar anlamlarından kur tarmak İçin şöyle diyordu: «Türklüğü kurtaracak şey mutlaka dlr İdealdir. Avrupalılaşmak, ileri olmak idealidir. Bu ideali milliyetimize değil tersine, milliyetimizi bu İdeale yaklaştırmaya ça lışmalıyız.» Bu geniş görüş daha sonra Metımel İzzet tarafından tekrar ele alındı.
Fakat İdeal bir azınlığın, mesela seçkinler, aydınlar, idare edenlerin kendi kıymetlerini ço ğunluğa kabul ettirmesi midir? Yoksa çoğunlu ğun ruhunda yaşayan değerlerin şuur sahasına çıkarılması mıdır? İdeal, klşilerarası müııase bellerle gelişen bir kültür çevresinde zayıfların yaratıcı merkezleri hedef edinmesi midir? Yoksa, en az cehille en çok huzur ve rahatlığa elverişli, rııhutı teııhelliğine uygun adetler ve gelenekle rin hedef edinilmesi midir?
Objektif Ruh yalnız çoğunlukta değil, bü tün insanlıkta müşterektir. İdealin konusu İn- sanlık tır. İnsanlık heı* zaman uzviyetler, züm reler. cemietler denen kusurlu gerçeklerin üze rinde. hepsinde müşterek olan «!ıısan»a, kişiye aittir. Her tarihî devirde insanın güçleri ayrı bir bakımdan geliştiği İçin, insan ideali ve devirler arasında değişmiştir. Her devirde kendi İnsan İdealini seçkinler ve aydınlar dediğimiz bir azın lık daha önce sezerek ileri sürmüştür.
Her cemiyette ideal, yaratıcı kültürlerin he def edinilmesinden doğar. Fakat bu hareketin ge. ■eneklerden hız alması şarttır. Gelenekler her türlü yaratıcılığı kayb etmiş, yanı donmuş bir kalıp halinde iseler, orada yaratıcı kültüre doğ ru çevrilme imkânı kalmamış demektir. Böyle bir durumda ideal gelenek ve âdetlerin içine ka- paııma şeklini alır, hattâ miisbet ilimle silâhlan mış olsa bile, Bunlardan birincisine yaratıcı ide al. İkincisine menfi ideal veya «irtica» diyoruz.
ı ı r n r r ı n ı ı n i i i
Taha Toros Arşivi
0 0 1 6 4 0 4 2 1