fo to ğ ra fl a r ERDA L Y A Z IC I
l’un açılır açılmaz kapıları
Bu pazar sabahı, yolum uz değişik kapıların önlerinden
geçecek. Saray kapısından devlet kapısına, kilise kapı
sından fakirhane kapısına, gecekondu kapısından okul
kapısına, Düyun-u Umumiye’den BabIâli’ye, dünün ve
bugünün açılır açılmaz kapılarının peşindeyiz... “Günün
Kapısı”nın ardındaki kapıların peşindeyiz kısacası...
Refik Durbaş
Sabah saat altı.
Açtım günün kapısını girdim içeri, karşıladı beni pencerede genç mavinin tadı
aynada alnımın dünden kalma çizgileri.
B
u pazar sabahı da Nâzım Hikmet’in açtığı “ günün kapısı” ndan içeri gi rip bakalım neler var bu kapının ardında.Evden mahalleye, mahalleden semte, semt ten kente, kentten ülkeye yaşamımızın her ya nı nice kapılarla çevrili değil mi?
Önce “ tarihin kapısı” ndan içeri girip üs tadımız hakir Evliya Çelebi’ye kulak verelim. Çelebi, şöyle anlatıyor zamanındaki İstan bul’un kapılarını:
“ Evvela Bismillah ile Yedikule’nin dışın daki hendek kenarınca tâ Eyyubel-Ensari ka pısına gelinceye kadar 8810 adım ve 6 kapı dır. Küçük Ayvansaray kapısından Bahçeka-
pısı’na kadar 6500 adım ve 14 kapıdır. Ye- nisaray -ki padişah sarayıdır- Arap ambarı
dibinde Kireççibaşı kapısından Yenisaray'ın tamamen etrafı 16 kapıdır. On tanesi açık tır. Bu Yenisaray kalesi Ebülfethi’indir ki, fırdolayı uzunluğu 6500 adımdır. Ahırkapı’- mn dışında yeni yapılan umumi yol üzerin de tâ Yedikule köşesine kadar 10000 adım ve
yedi kapıdır. Bu hesaba göre asıl İstanbul’
un etrafı 30000 adımdır."
Üstadın hesabına o tarihte İstanbul’un çev resinde 43 kapı bulunuyor.
Şimdi kim bu kapıları bula da fotografi- lerini çıkara?
Çelebi’den izin isteyip ben dahi çocuklu ğumun kapılarım anlatayım. Sırası değil midir?
Annemin babası, yani dedem “ Haşan
Usta gurbet kapısını açıp seferberlikte Nar-
man’dan Konya’ya gelir. Konya’da evlilik kapısını aralayıp anneannemle evlenir. De demden duymadım ama, öyle anlatırlar. An neannemin küçük kardeşini gösterip sonra onu vermişler dedeme. Neylesin yüzü çilli ol duğundan pek güzellik kapısından geçmemiş anneannem.
Dedem bir yapı ustası. Sonra İzmir’e gel mişler. İzmir, Yunan tarafından yıkılıp ya kılmış. Dedem şimdiki adı Küçükyalı olan 2.
Karantina da denize nazır bir yapı oturtmuş.
Üç çocuğu ve dahi kendiyle köroğlusu için. Bakla sofa, nohut oda dört küçük, iç içe ev. Ama hepsinin balkonları körfeze bakar ve her biri odalardan dahi büyükçe. Dört evde 28 kapı. Ama hiçbir kapı birbirine benzemez. Kimi demir, kimi tahta. Haşan Usta hangi yıkıntıda bir kapı bulmuşsa getirip takmış evin bir yanına. Kimi küçük, kimi büyükçe, t Küçükyalı 181. Sokağın ucundaki o dört ev, şimdi uzantısı olan öteki evlerle yeşil alan adına bir yıkıntı halinde. Ve İstanbul’un ni ce kapısı gibi bu fakirin çocukluğunu geçir diği o mahallenin ve dahi kapılarının da bir fotografisi yok.
Giritli kadınların akşamüzerleri mangalda pirina yakıp sohbet ettikleri bir nice kapının da yine aynı mahallede...
Fotografilerini çıkaramayacağımız başka
kapılar yok mu? işte atasözlerimiz:
“ Kapı arkası bile gurbet.’’
“ Kapını iyi kapa, komşunu hırsız etme.”
Ve deyimlerimiz:
“ Kapı bir komşu. Kapıdan kovsan baca dan girer. Kapı dışarı etmek. Kapı duvar ol mak. Kapının ipini çekmek. Kapısı açık ol mak. Kapısında büyümek. Kapısını aşındır mak. Kapısını yapmak. Kapıya dayanmak. Kapı yapmak. Kapıyı açmak. Kapıyı kırıp odun etmek. Kapı yoldaşı.”
Devlet de bir “ kapı” değil mi?
Evinden, yurdundan ayrı düşmüş kişi “ el kapısı” ndadır. Ruhi Su’ya selam ola...
Ülkeye giriş çıkışın bir yolu “ Kapıkule” - den geçmez mi?
Dışarıdan alınan nice mal “ gümrük kapı s ın d a n dolanmaz mı?
Esnaf için dükkânı “ nzık kapısı” dır, mah kûm için hücresindeki tuvalet “ hacet kapısı.”
Ya “ gönül kapısı?” O kapıdan geçenlere de selam ola...
Ya tavla oyununda “ kapı yapm ak...” Bunların dahi pek fotografileri çekilmez. Evliya Çelebi İstanbul’un 43 kapısı var di yordu; ama bunların hangileri bugün ayak tadır? Çoğu, günlerden adlarım silmişler. Ye-
nikapı’nın sadece adı kalmış. Topkapı’nın
kasası yerinde duruyor, ama kanatları kı rılmış.
Bence bugün İstanbul’un asıl yedi kapısı var:
Haydarpaşa Garı, Harem Oto Garı, Top hane’deki Liman, Sirkeci Garı, Trakya ve Topkapı garajları, Atatürk Havalimanı. Bir
de dünyaya açılan sekizinci kapısı var ki, onu saymıyorum: Sultanahmet Meydanı.
Kapının yedi adet olması da önemli. Bu da bir inanış sorunu.
Örneğin yeniçerilerin yedi kapısı var: Ada let kapısı, et kapısı, ağa bölüğü kapısı, so laklar kapısı, meydan kapısı, Çayır kapısı, Karaköy kapısı.
İslam inançlarına göre kıyamet günü Me dine kentinin yedi ayrı kapısı olacak.
Şaman inançlarına göreyse “yağız yer” de nen kara toprağın yedi kapısı bulunuyor.
Kapı, eski kentlerde dünyaya açılan bir pencere. Örneğin Diyarbakır’ın Urfa, Mar
din kapıları... Erzurum’un Yenikapı, Kars ve Tebriz kapıları...
Kapı sözcüğünün bir başka anlamı da önemli yapıların giriş bölümünü karşılama sı. Camilerin, medreselerin “ cümle kapıları” bunlardan. Sarayların avlu duvarından baş lamak üzere arka arkaya bir kaç kapısı var.
Topkapı Sarayı’nın yedi kapısı bulunuyor. Bâb-ı Hümayun ki, sarayın birinci kapısı. Bâbü’s-Selam orta kapı, Bâbü’s-Saade mut
luluk kapısı.
Bâbıâli. Aslında OsmanlI’da sadrazam ko
nağının büyük giriş kapısı. Ama zamanla devletle özdeşleşmiş, doğrudan hükümet an latan bir deyime dönmüş. Günümüzde ise
“ basın” kapısı...
Kapalıçarşı’da Bedesten’in doğusunda Ku
yumcular Kapısı’nın üzerindeki kartal ka
bartması çarşının tarihini ele vermiyor mu?
Murat Belge, “ Kapı Kavramı” üzerine bir
yazısında (Demokrat, 19 Mart 1980) şunları söylüyor:
“ Bizim kültürde kapının açılmaktan çok kapanmak için yapılan bir nesne olduğunu galiba en iyi tavla gösteriyor. Çünkü tavla da ‘kapı yapmak’ kimsenin geçemeyeceği bir şey yapmak - daha çok duvar örmek gibi.
Kültürümüzde kapının bu kadar yaygın bir kullanımı oluşunu açıklayan anahtar, galiba bu kapalılık. Kapılar çok az kişiye açılıyor, çok fazla kişiye kapanıyor. Ve tabii, bu ka dar ‘kapı’ olan yerde çok sayıda ‘kapıcı’ da zorunlu.”
OsmanlI’da sarayların kapılarını bekleyen
yarı askeri görevlilere bevvap, yani kapıcı de niyor. Günümüzdeki “ kapıcı” larla bir ilin tileri olabilir mi? Kapı gibi “ kapıcılar” da neden ayrı bir yazının konusunu oluşturma sınlar? Ama yalnızca “ sivil” kapıcılar. “ Dev let kapısı” nda olanlar için devletten izin al mak gerektir çünkü.
Biz “ izin” siz yine bevvaplara dönelim ve şunları da ekleyelim:
Kapı halkı: Osmanlı devletinde sadrazam, vezir, beylerbeyi ve ilmiye ileri gelenlerinin konaklarında görevli sivil ve askerlere veri len ad.
Kapıcıbaşı: Osmanlı devletinde saray ka pıcılarının subaylarına verilen rütbe.
Kapıcılar kethüdası: Osmanlı’da kapıcıla-- rın ve kapıcıbaşıların en büyük amiri.
Kapıların da günleri var. Pazar günleri, Kapalıçarşı ile Mısırçarşısı’nın kapıları kapa lı. Gülhane Parkı ile BabIâli’nin kapıları her zaman açık.
Kimi, çocukluğumdaki gibi unutmuş anı larını, kimi hâlâ fotografilerde.
Kimi Âşık Veysel’in şiirindeki gibi gündüz ile gece arasında:
“Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece”
Yanımız yöremiz açılır açılmaz kapılarla çevrilmiş. Yazının başına dönersek, bunca kapı içinde yine de en iyisi Nâzım Hikmet gibi günün kapısını açmak.
Hadi hep birlikte günün kapısını çalma ya!.. □
Kişise! Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi