16 Mart 1997
9
ÇOCUKLARINI EĞİTİM SİSTEMİNDEN KORUMAK İÇİN ÖZEL OKUL KURACAK
Şengün K IL IÇ ________________________
Babasının ölüm üyle California Üniversitesi 'ndeki görevinden ayrılıp Türkiye'ye dönen Ali N e sin şu anda Bilgi Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Nesin Vakfı'nm yönetimini de üstlenen Nesinin Türkiye'deki öncelikli amacı p o pü ler bilim kitapları yayım la mak. N esinin ikinci amacı ise Nesin Vakfı'ndaki çocukları bu günkü eğitim sisteminin ellerine bırakmamak için Çatalca'da özel bir okul kurmak.
Nesinler, 1973'ten 1980'e kadar babası Aziz Nesin 'e yazdığı m ek tuplar eşliğinde bir söyleşi yap tık. Nesin, Türkiye'de yaşayan insanların bilimle ilişkisi, ümver-site eğitimi, akadem ik özgürlük ve bilimin yaygınlaşması gibi ko nulardaki sorularımızı yanıtladı.
Türkiye'nin bilimle ilişkisi nasıl? Toplumlarda genellikle matema tikçiler, bilimle uğraşanlar çok akıllı insanlar olarak algılanır. Ana babalar da, eğer çocukları matematikte iyiyse, “Çocuğum çok akıllı" derler. Ancak, "Benim oğlum matematikte iyi ama bir dangalak" diyen yok. Sadece so kaktaki insanın değil, aydınların da bilimle ilişkisi aynı. Bu aydın denen mahluk, tanımı gereği ge leceği kurmak, toplumu ve ken dini değiştirmek istiyor. Ancak aydın, bilime geldiğinde çuvallı yor; şu kadarcık haberleri yok matematikten ve bununla da övünüyorlar. Mesela bir aydm - ya da ben-, Picasso'yu bilmesem, 'kütük gibi adam' derler değil mi? Şimdi ben bütün bunları bü- mek zorundayım ama o kendine aydın diyen insan, matematik, fi zik bilmeyecek ve bundan da övünç duyacak. Bu adam gelece ği etkilemek istiyor ama bilimi bilmiyor. Bir ülkenin okumuşları böyleyse, halk nasıl olsun peki! Aydınlar dışında Türkiye'nin b i limle ilişkisi nasıl?
Aslında halk bu kadar değil; halktan daha fazla Ugi var. Ko nuşma yapmam için ilkokullar dan bile davet ediyorlar. Ama yetişemiyorum. Kesinlikle bir is tek ve açlık var toplumuda büi- me. Ama bilimle karşılaşmadık ları, ne olduğunu bilmedikleri için, tam olarak ne istediklerini de bilmiyorlar. Türkiye'de en ba şardı öğrendler orta halli aileler den geliyor. Niye? Çünkü onla rın sınıf atlama istekleri var. Çok yoksulların böyle bir istekleri ke sildikle yok. En küçük bir 'çocu ğum iyi eğitim görsün' isteği yok. Sadece eğitim görmesini is tiyor. Biz vakıfta çalışanlara fazla para vermiyoruz. En az maaş 15 mdyon lira ama sigorta yapıyo ruz, ev veriyoruz, çocuklarına bi rer oda veriyoruz. Çocukların bütün eğitim harcamalarım, der- sanelerini, özel hoca masraflarım karşılıyoruz. Ama babalarının umurunda değil. Zengin çocuk larının da eğitim umurlarında değd. Ana babalarından bir şey ler kalacak nasıl olsa. Her evde bugün renkli televizyon, telefon var. Araba alırlar, bilgisayar da alırlar, hatta ansiklopedi de alır lar. Bir tane kitap almazlar ço cuklarına ama. Telefon gibi bir ihtiyacı düşünüyor ama çocuğu na kitap almayı düşünmüyor. Ya da çocuğu kütüphaneye yönlen dirmeyi düşünmüyor.
Okulda öğretmen-öğrenci ilişkisi nasıl?
" . . . Sorbonne'dan hiç memmun
değilim. Daha girdiğim ilk ders te, hoca girdi sınıfa, açtı dosyası-m, daktilo edilmiş kağıtlarım çı karıp monoton bir sesle okuma ya başladı. İki saat boyunca kafa-smı kaldırmadı. Verdiği ders de m antık ve felsefe. Hay senin mantığma da, felsefene de, öğret m enliğine de... O rtaçağda bile eğitim böyle değildi. Ne bir can lılık, ne bir iştah... Öbür hocalar da böyle olursa bırakacağım Sor-bonne'u.
(Paris, 24 Temmuz 1980)"
Ben her zaman öğrencilerimle arkadaş ilişkisi içindeydim, iyi okullarda, iyi öğrencilerle çok iyi bir ilişkiye girebilirsiniz. Tür kiye'de öğretmenle öğrenci ara sında bir uçurum var. Öğrenci için iki dünya var; 'benim dün yam ve öğretmenin dünyası. Be nim amacım diploma almak, öğ retmenin amacıysa beni çaktırt- mak.' Öyle değil ki. Benim
bü-Matematik, korku ve
"... Çok şey yapmak istiyorum. Şimdi de ekonomi ve tarih dallarına ilgim arttı. Sırf matematik doyurmuyor beni. Matematiksiz
yapamam tabii. A cab a dedim kendi kendime, çok şey yapmak isterken, hiçbişey yapam ayacak mıyım? ... bu saydığım dallardan bir tanesini çalışmasam, doyumsuz hissediyorum kendimi" diye yazıyordu babasına 1979'da Paris'ten gönderdiği mektupta Ali Nesin. Türkiye'de aydınların temel problemlerinden birinin, bilimle olan ilişkilerindeki kopukluk olduğunu düşünüyor.
tün dünyam öğrencüerim. Hem ben de öğrenciyim; o daha 20 yaşında, ben 20 yıldır öğreniyo rum. Beni uzaydan gelmiş cana var gibi görüyorlar. Bu da, lise den, ilkokuldan geliyor, bağırıp çağıran, eli sopalj öğretmenden geliyor.
Babanıza yazdığınız m ektuplar dan birinden matematik öğretme ninizle ilişkinizin pek de iyi olma dığını anlıyoruz?
" . .. Şu matematikten bir türlü 10
alamadım. Hiç bu kadar aptal bir m atem atik hocası görm edim . 0,36'nın kareköküne 0,13 dedi, sonra 0,06. Cevabın 0,6 olduğu nu anlatana kadar canım çıktı. Nihayet 0,6'yı, 0,6 ile çarptım da aklı erdi. Tabii çok bozuldu. Ama ben de ukalalık olsun diye
yapm adım . Yüzde yüz eminim ki, düzlem geometrisini ben on dan daha iyi biliyorum. Bana bu yüzden hiç tam not vermiyor. Ama yine de seviyor beni. Biraz önce iyi bir öğrenci olduğumu söyledi.
(Lausanne, 29 Eylül 1973)"
Prof. Ali Nesin
K İ M D İ R ?
Çocuğun biri sınavda hata değil de, yanlış gerekçe sunmuştu. Derste kağıdını savunurken ba ğırdı, çağırdı. "A nlat" dedim, o zaman. Anlattığı doğruydu ama kağıttaki gerekçesi yanlıştı sonu cun doğru olmasına karşın. Sesi mi çıkartmadım. Son derece
bii-1956'da doğdu. İstanbul'da Saint Joseph Lisesi'nden sonra İsviçre'de liseyi bitirdi. Paris'te Yedinci Üniversite'de matematik, Sorbonne'da felsefe eğitimi gördü. Doktorasını Yale'de yaptı. 1985 yılında babası A ziz Nesin'in ölümünden sonra California Üniversitesi'ndeki görevinden ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bilkent Üniversitesinde göreve başladı ancak alternatif açılış töreninde öğrencilere uygulanan muameleye karşı çıktığı için görevine son verildi. Halen yeni kurulan Bilim Universitesi'nde öğretim üyesi.
yük bir haz duydu bu durum dan. Sene sonunda, 'beni anlamı yor’ diye yazmış hakkımda. Bu arada sözünü ettiğiniz hoca iyi değüdi. Aslında hocanın hata yapması hiç önemli değü. Benim Saint Joseph'teki matematik ho cam son derece iyi bir hocaydı. Sonradan anladım ki, anlattığı pekçok şey yanlışmış. Bilgi önemli değil, bize matematiğe yaklaşımı gösterdi, matematiği sevmesini, düşünmeyi sevmesini
gösterdi. Bilgi öğrenmeniz
önemli değil; bir tane, iki tane bilgi öğrenmenizin ne önemi var; sonsuz tane bilgi var dünyada. Önemli olan onlara ulaşabilmek, onları anlayabilmek.
Eğitim cilerin yöntem üzerine bir çalışması var mı?
Herkes rahatsız ama kimsenin bir şey yaptığı yok. Kimse parmağım kıpırdatmıyor. Eğitimden rahat sız olanlar biraraya gelip birkaç demek kurdular, çok yazılıp çizi liyor ama kimse bir şey yapmı yor. Kimsenin gücü yetmez za ten. Üniversite kavramının değiş mesi gerekiyor Türkiye'de. Üni versite meslek kazandırmaya yö nelik bir kurum değildir. Üniver site, bilimin öğretildiği, hiçbir ki şisel çıkar olmadan gidip gelece ğiniz bir yer olmalıdır.
Benim bir projem var; popüler bilim kitapları yazma projesi. Tabii sistemi yok sayarak (siste mi kabul ettiğim zaman aynı tu zağa düşmek zorundayım ben de). Aydın anne babaların ço cuklarına alacağı, çocukları dü şündüren, çelişkili ya da değişik somlara yer veren belgeli, tartış malı, düşündüren kitaplar yaz mak. Tarih kitapları ne kadar güzel yazılır değil mi, Türkler'in
kahramanlıklarına girmeden,
hatta iki değişik bakış açışım so mutlaştırarak yazılır.
Bu projenin ilgi çekeceğini düşü nüyor musunuz?
Bu kitapların amacı birincisi ana baba okusun ve böyle de soru sorulabileceğini görsün, İkincisi de çocuk bunları okuyarak bi limle tanışsın, öğrensin, sevsin. Tabii bu bunları okuyup bilim adamı olacaklar diye bir şey yok. Bu tür uzun zamandır çıkıyor Türkiye'de. İlk olarak 'Kim Kor kar Matematikten' çıktı ve 7-8 baskı yaptı. Ondan sonra benim kiler çıktı. Daha sonra Şafak Al- tay'm kitabı çıktı. Yıldız Silier bir kitap çevirdi. Bunun bir gereksi nim olduğu ortaya çıktı. Benim kitaplar yılda 2-3 bin satıyor. Bir matematik kitabı için ciddi bir başarıdır bu.
Bilim insanlarının temel dürtüsü nedir?
" . .. Hani tatilde bulduğum bir te
ori vardiya, ilk defa ben buldum sanıyordum. Bulunmuş bile. Hem de 1676'da. Üç yüz
yıl geç kalmışım. (Lausanne, Ocak 1976)"
İnat. Bir soru var ve kimse bunun ceva bım bilmiyor ya da siz bü- miyorsunuz. İnsan uyuya- mıyor. 350 yıldır çözü- İ e m e m i ş p ro b le m le r var. Ve şimdi çözülüyor. Üzü lüyorum o adam lar için; ölmüşler ve sorunun cevabı nı öğrenme şansları yok.
Devlet üniversitelerinden özel üniversitelere yoğun bir öğretim üyesi trafiği var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben eğitimin özelleşmesine kar şıyım ama karşı olmak neye yarı yor ki! Bunun için bütün koşullar var. Hem talep, hem de arz var. Bu güce, hiç bir güç karşı koya maz. Devlet okullarmdaki eğitim bitmiş, eğitimin hiç bir amacı kalmamış Türkiye'de. Devlet okulları bu durumdayken ne ya pacaksınız. Çatalca'da bir özel okul kurmayı düşünüyorum. Bi zim çocukların gittiği okulda iki tane öğretmen var, çocuklara doğru dürüst bilgi vermiyorlar. Ne yapacağım bu durumda; ço cuklarımı okutmak istiyorum ama okutamıyorum. Ordaki din dersi öğretmeni benim çocuğu mu dövüyor. 6 yaşında cin gibi çocuk, okuma yazma biliyor. Öğ retmen tuvalete gitmesine izin vermediği için okulda altına yapıyor. Bu çocukları onların el lerine mi teslim edeceğim? Bilkent Üniverâitesi'nde çok kısa bir süre kaldınız, neden?
Öğrenciler alternatif açılış y ap tıklarında çevrelerini polisler, vi deo kameraları, coplar, jandar malar sardı. Çocukların tek tek isimlerini almışlar. "Benim de adımı alın" dedim. Video çekim leri sırasında dekan yardımcısı nın videosunun çekilmesi gerek tiğini söyledim, ibret için. Ada mın işi gücü yok, gelmiş çocuk ların isimlerini alıp, videoya çe kiyor. Bu olaydan sonra okulla ilişiğim kesildi. Bilkent'teki olay da pek çok arkadaşım öğrencileri haklı buldu ama arka çıkmadılar. Bu durumda da akademik öz gürlüğün olduğundan sözede- meyiz. Bu sistemin mutlaka ku rulması gerekiyor. Akademik öz gürlüğün olmadığı bir yerde hiç bir şey olmaz.
Özel üniversitelerle ilgili çok önemli bir konu bu; Amerika'da 'tenure1 diye bir sistem var. Asis tan olarak geliyorsunuz, sonra iyi bir araştırmacı olduğunuzu kanıtlarsanız, üniversite devamlı bir iş verir size. Ondan sonra ahlamazsınız, ancak çok büyük bir olaya (yüzkızartıcı suçlar vb.) karışırsanız atılırsınız.
B ilgi Üniversitesi'nde umutlu musunuz? Bölümünüzde kaç öğ renciniz var?
Burda hepimiz çok mutluyuz. Birbirimizin fikirlerini pek de paylaşmıyoruz ama birbirimize saygımız, sevgimiz var, şakalaşı yoruz, yemeğe çıkıyoruz. Çok medeni bir ortam. Bu yü bir öğ rencim var. Mutlu mu bilmiyo rum. Ödevini yapmamazlık ede miyor. Diğer öğrenciler dilden taküdılar. Sanırım toplam 15 öğ
renci var benim
bölümümde.
V,
Taha Toros Arşivi