• Sonuç bulunamadı

Eski zaman artistleri tabiatı pek doğru görememişler ve eserlerinde pek kaba hatalar göstermişler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski zaman artistleri tabiatı pek doğru görememişler ve eserlerinde pek kaba hatalar göstermişler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eski zaman artistleri tabiatı pek doğru görememiş­

ler, ve eserlerinde pek kaba hatalar göstermişler

öü t,

San’atm çocukluk devrine mahsus olan bu beceriksizlikle­ rin pek tabiî ve zarurî olduğu

[her milletin iptidaî eserlerini birbirine kıyas etmekle de] der­ hal sabit olur. Şimdi yanımda birçok kitaplar var, san’at ve medeniyet tarihine ait mühim ve meşhur eserlerdendir. Bir de resimli faş basması (Şahna- me) var. İranın dâhî millî şairi (Firdevsî) nin bu (dasitan — epopée) mı İstanbul kütüpha - nelerinde bulup resimlerini göz­ den geçirmek pek kolaydır. Me­ raklılara cidden tavsiye ederim! O resimlerde de hep bu çocuk­ luk devri hatalarını görecekler­ dir. Meselâ, İranın efsane kah­ ramanı (Zâloğlıı Rüstem) düş­ man bir milletin padişahını, ke- mend ile atından aşağı alıyor. Bu tablo bir dağlık taşlık, ve ağaçlık yer tasvir ediyor. Dağ­ lanıl arkasından, bu mübarezeyi seyreden askerlerin başları gö­ rünüyor, ve dağların tepelerin­ den büyük görünüyor!.. Demek ki perspectiv mülâhazası bile yok!.. Sonra hiç birini diğerin­ den ayırdetmek mümkün değil!.. Hepsi de bıyıklı, çatma keman kaşlı, hepsi de sağ elinin şeha- det parmağım ağzına sokmuş, gözlerinin bebeklerini sağ tarafa

kaydırmış (yani Rüstemin bu

kahramanlığına karşı, hayretle taksin vaziyeti almış) put gibi

duruyor. Ötede beride geyik,

dağ keçisi filan gibi vahşî hay­ van resimleri de var; fakat hep biribirinin üstünde görünüyor, ve bu hengâmede tamamen te­

lâşsız duruyorlar. Rüstemin

düşmana attığı kemend (ilmekli ip — lasso), 60 numaralı malea­ ra ipliğinden daha ince!., âdeta

YAZAN:

FİLOZOF

RIZA TEVFİK

— n

gözle güç farkolunabiİiyor!..

Riistem diğer bir adamı, atının üstünde iken, bir kılıç darhesile kafasından kuşağına kadar iki­ ye bölüyor. Adamcağız tıpkı ka­ şar peyniri imiş gibi kesiliyor, yalnız boğazına yakın bir yerin­ den biraz kan akıyor. Fakat göz lerinde ve çehresinde zerre ka­ dar acı durgusuna delâlet eder bir eser, bir değişiklik yok!.. 0- teki putlar gibi mânâsız bakıp duruyor. Rüstemin vücudü de, herkesinkinden mutlaka dört ke

farkmı tebyîn eden sakal ve bı­ yık gibi bariz alâmetleri resme- de bilmişlerdir. Fakat çocuk çeh

re büyük; ve yalnız onun göbe­ ğine kadar uzun ve simsiyah bir çatal sakal; var, ki hiçbir t e ­ li belii olmıyaeak surette koyu bir kara boya sürmekle yapıl­ mıştır. Bir kimsenin pek büyük bir adam olduğunu göstermek için onun resmini etrafındaki adamlannkinden dört beş kere büyük yapmak eski artistlercc usulden olarak, kabul olunmuş bir (nisbet) halasıydı! Büyük Keyhusrevin (Behistûn) denilen yüksek kaya safhasına - birkaç bin sene evvel - hakkedilmiş o- lan tasviri de öyledir. Müthiş ve kahhar Asûri padişahlarının, yahudi ve sair ecnebi cemaatla­ rım nasıl huzuruna kabul ettiği­ ni gösterir taş üzerine hafif ka­ bartma olarak yapılmış resimler var. Onlarda da padişahlar, ön­ lerinde secde eden bîçare halka nisbetle çok iri ve haşmetli tas­ vir edilmişlerdir. Mısır mabed- lerinin duvarlarında mahkûk o- lan tarihî resimlerde de Fira­ vunlar çok haşmetli ve diğer in­ sanlardan dört kere büyük tas­ vir edilmiştir. Fakat hiçbir in­ san şeklinin ve hele çehresinin diğerinden kafiyyen farkı yok­ tur. Eskiler hattâ - san’atta müs tesna'bir dehâ ispat eden - Yu- nanîler bile, ancak millî tipleri tefrik edebilecek kadar hususi­ yet alâmetini gösterebilmişler, bir de ihtiyarlık, gençlik gibi yaş

resini bir türlü benzetememişler. ¡ Çocuk ancak küçük cüssede bir adamdır. Bizim Türk ressamları da ayni derecede kalmışlardı. OsmanlI padişahlarının silsile • sini gösterir boyalı resimler var­ dır. Onlar arasında fark ancak sakal, ve kavuk üzerindeki tuğ­ ların adedi, ve elbise üe kavuk şekillerinin farkıdır. Yani zahirî farklardır; meselâ genç Osman, Yavuz Sultan Selim bellidir; Dördüncü Murat da öyle! Lâkin Fatihin kuvvetli ensesiyle, deh­ şetli iradetiyle halis Türk tipini deli Sultan İbrahim ve Beyazıtı Velinin düşkün çehresinden - bü tün şemailiyle, keskin çizgilerde tefrik edebilmek için, meşhur I- talyan ressamı (Venedikli Gen- tile Bellini — Centile Bellini) nin - Fatihin yüzüne bakarak- yapmış olduğu portreyi ve ma­ dalyayı görmelidir. Nasıl adara olduğu o vakit iyi anlaşılır. Bira­ dan benim anhyabildiğim şudur ki, insanlar ve san’atkârlar he­

le ressamlar, evvelâ her

şeyde (karakteristik-) yani

en bariz olan, ve en evvel göze çarpan şeyleri görüp tasvire ça­ lışıyorlar. Size burada iki iptidaî resim numunesi daha arzediyo- rum. Biri eski Mısır, eserlerin­ den, nehir veya deniz suyu tas­ viridir. Su, şakulî, dalgalı ince çizgilerler gösterilmiştir, fakat bu ince çizgilerin derin suya de­ lâlet edebilmesi için, üzerine son radan yapıştırılmış gibi bembe­ yaz, balık, timsah ve deniz ay­ gırı suretleri yapılmıştır. Bu hayvanlar suya dokunmuyor gi­ bi görünüyor. İkincisi, Yunanın acemilik devrinde yapılmış bir kız heykelinin başıdır; pek te fena değildir! Yalnız, bunu ya­ pan artist, henüz saç yapmasını bilmiyormuş. Kızın saçlarım, Mısırlı ressamın suyu gibi yap­ mış: Hep biribirine muvazi ola­ rak, başından yayılıp omuzları­ na dökülen bir sürü dalgalı çiz­ gilerden ibarettir, ve her tel ay­ rıdır. Suda ve saçlarda asıl gö­ ze çarpan şey, ufak ince dalga-1 cıklar değil mi ya?!..

Dr. RIZA TEVFİK

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Neyzen'in bizim gibi bir fâni olmadığım, efsanelerdeki varlıklar gibi, ancak neyini eli­ ne aldığı zaman yaşamağa başlayan bir mahlûk olduğunu dü­

Tablo 4.22: Etkinlik ve Ölçme Değerlendirme Uygulamaları Bakımından Türkiye’nin Sosyal Bilgiler Kitabı İle Makedonya’nın İstorija (Tarih) Ders

döneminin pek çok kaynağını muhâfaza etmiştir. asrın sonlarında yaşayan ve bir sonraki asrın ortasında ölen kişileri ele almaktadır. Bu sebeple Sehâvî’nin bu

tışılabilen ürünü nedeniyle müze ve sanat dergileri gibi yüksek sanat kurumlan tara­ fından teşvik görmekte, ticari bir mal olma­ sı nedeniyle Yaşam gibi Sanat

TGS Genel Başkanı Oktay Kurtböke, Prof. Tütengil’ln de kanlı terörün kurbanları arası­ na katıldığını belirtmiştir. Türk basın mensuplarının

Kü­ çük bir servis yaptığımız zaman, bir uzma­ nımızı oralara gönderdiğimiz zaman, doğru bilgiler aktardığımız zaman büyük ilgi gös­ teriyorlar.. Şu

Bu yazıda; anamnez, fizik muayene, görüntüleme yöntemleri ve ince iğne aspiras- yon biyopsisi ile detaylı değerlendirilen ve trans-servikal yaklaşımla çıkarılan minör

cenazelerine İştirak ederek sami- naî yardımlarını esirgemiyen, telgraf ve telefonla büyük acı­ m ızı paylaşan, çelenk gönderen değerli ve vefakâr akraba,