Hosyo Lolı ve Farer
Bursaya gelen haber — İld misafir geli
yor — Yemekte konuşulanlar — 25
sene sonra
Her hakkı mahfuzdur Semih Mümtaz S.
B
ursada idim. (1908) Meş rutiyetinden biraz evvel; evinden geçerken kapısının ö- nünde tesadüf ettiğim Fransız viskonsolosu mösyö (bay); Bay da diyebilirim; çünkü Bursa lIydı; Mösyö Piyer Lotinin, Mös yö Klod Farer’le beraber Bur sa yı gezmeğe gelmek üzere bulun duklarını söyledi. «Madam Brot’un otelinde odalarını tu tacağım» dedi, gününü de haber verdi. Ben de böyle şeyleri sev diği için Vilâyet Mektupçusu Süleyman Nazif Beye müjdesini verdim. Şimşekler gibi parlıyan gözleri büsbütün nurlandı, se vindi. Bir Fransız edibini heıe Piyer Loti’yi tanımak gerçi se- vinilmiyecek şey değildi.Akşam, evimize döner dön mez bu güzel haber senelerden beri evimizde ikamet eden ho cam Mösyö Jordan’a kemali e- hemiyetle îsal kılındı. Mektupçu bey de bizde idi. Akşam yeme ğinde hep Bursamıza gelecek misafirlerden bahisler edildi. Mösyö Jordan, bir papaz müs- taafîsi olmasına rağmen âlem şümul bir irfana malik oldu ğundan, Mösyö Piyer Loti’yi e- nine boyuna tahlil ve terkib e- derek bize anlatı. Klod Farer’i de öğretti. Daha açıkçası, ho-j camın Süleyman Nazif Beyle münazaraları soframızda bulu nanları tenvir etti.
Gerçi daha çok evvel Beyrut- ta iken gene bu hocamdan Pi yer Loti’nin eserlerini tederrüs edercesine okumamış değildim. Fakat bu defa ki izahatı — hâlâ kulaklarımdadır — çok kuvvet liydi. Yalnız ufak bir noktayı medarı kelâm edinmişti, tekrar eder dururdu: O da Mösyö Piyer Lotinin eserlerinde ve Âzâde’sin- de gramerden bazan âzâde bir eda ile yazmasıydı. Çünkü Mös yö Jordan, ne de olsa bir Fran sız papazıydı (Larive et Fleury) kitabına olsun mültefit olmı- yanlara kızardı. — İsmi geçen kitap papazların çok meşhur ve çok mükemmel olan bir gra merlerinin adıdır. —
Konuşaduralım
Henüz sofrada iken Yıldız sa- , rayı hümayundan pederime t bir telgraf geldi. Gelecek bu iki misafire ikram ve dikkat olun masını emrediyordu. İki gün geçmedi geldiler. Ve o gün kon solosla beraber Vilâyet konağı na gelip valiyi ziyaret ettiler. Ste gene o gün şehri ziyarete laşladılar. Vali onlara arabala rından birini tahsis etmişti. Ben
du iki zatı hayatımda ilk defa
ılarak Bursa Vali konağında ve ralinin odasında gördüm. Biri ;ok sakin, diğeri halecanlı bir îda ile konuştular. Hem Bursayı ;anımışçasma konuştular. Zarf- ı fincanlarla verilen alaturka tahveler çok hoşlarına geldi, ionuşmabuı yalnız Türkiyeye litti. Cümlelerinde cerrıilekâr celâmlar vardı.
O günün öğle yemeğini kon soloslarının evinde yediler. Sof
rada Süleyman Nazif Bey, ho cam Jordan ve ben de vardım. Bir de hatırımda yanlış kalma mışsa eğer, Bursa - Mudanya şimendifer komiseri Rüştü Bey beraberimizde idi
Gayet ağır ağır yemek yedi ler ve dikkatli dikkatli konuş tular. Sualleri âdeta bir imti han gibiydi. Bizi mahcub ede ceklerinden korkmuştuk. Bur sada ziyaret ve hürmete cesban ne varsa kendi elleriyle yerleş tirilmiş gibi kafalarında mer- kûz idi- Çelebi Sultan Mehme- din türbesi ve camii şerifi ken dilerini hayretten hayrete dü şürmüştü. Bunu muttasıl söyle diler ve emsalini bir yerde gör medik, dediler.
Süleyman Nazif Beyin kendi sini medheden güzel ve haklı | sözlerini o küçücük cüsseli a- dam; koca Piyer Loti, Bursada gördüğü güzelliklerin dünyada her şeyden güzel olduğu ceva biyle geçiştiriyor Anlaşılıyordu, kendinden bahsi istemiyordu. Çok mahviyetkâr idi. Akşam ye meğinde bizde idiler. Kendile rini yemekten sonra otellerine kadar ben teşyi etmiştim. Sof rada ve arabada Bursadaki in tihamdan sözler söylerken be- gayet ihtiramkâr cümleler sar- fediyor ve kaldırdığı elleriyle dua ediyor vehmini veriyordu. Demek istiyorum, o bizi yalnız sevmiyordu, bize hürmet edi yordu, hürmet gösteriyordu. Bi ze dua ediyordu.
Yirmi beş
s e n e s o n r a Birçok defa Fransada kendi sini gördüğüm zaman her defa sında onu Bursada görüşümden daha çok bize âşık bulurdum. Memleketin başına gelenleri bi rer birer sayıp dökerken, hemen hemen göz yaşları da dökülür dü. Hele Klod Farer: Onu da unutamıyacağım: bizden bah sederken çırpmıyordu. Pariste beni ne zaman görse, işini bı rakır «Aman mon bey seninle biraz Türkiyeden konuşalım* derdi, âdeta sevinirdi. Her ikisi nin bende birçok hâtırası var dır: gene sırası gelince arzede- ceğim.S .¡VI. S.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi