• Sonuç bulunamadı

PRESENTATION OF FEMICIDE IN INTERNET NEWSPAPER NEWS: HÜRRİYET, SABAH, SÖZCÜ EXAMPLE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "PRESENTATION OF FEMICIDE IN INTERNET NEWSPAPER NEWS: HÜRRİYET, SABAH, SÖZCÜ EXAMPLE"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

©Copyright 2020 by Social Mentality And Researcher Thinkers Journal

SOCIAL MENTALITY AND RESEARCHER THINKERS JOURNAL Doı: http://dx.doi.org/10.31576/smryj.695 SmartJournal 2020; 6(37):2070-2080 Arrival : 23/10/2020 Published : 27/11/2020

İNTERNET GAZETE HABERCİLİĞİNDE KADIN

CİNAYETLERİNİN SUNUMU: HÜRRİYET, SABAH,

SÖZCÜ GAZETELERİ ÖRNEĞİ

Presentation Of Femicide In Internet Newspaper News: Hürriyet, Sabah,

Sözcü Example

Reference: Gökulu, G. (2020). “İnternet Gazete Haberciliğinde Kadın Cinayetlerinin Sunumu: Hürriyet, Sabah, Sözcü Gazeteleri Örneği”, International Social Mentality and Researcher Thinkers Journal, (Issn:2630-631X) 6(37): 2070-2080

Doç.Dr. Gökhan GÖKULU

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Çanakkale/Türkiye ORCID: https://orcid.org/0000-0003-0374-7487

ÖZET

Kadına yönelik şiddet son yıllarda tüm dünyada artan bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadına yönelik şiddet eylemlerinin yaygınlığı, yazılı ve görsel medyada bu olayların sıklıkla haber yapılmasını beraberinde getirmiştir. Medya kadına yönelik şiddet eylemlerini ve kadın cinayetlerini sıklıkla haber yapmaktadır. Çalışma medya ve şiddet ilişkisinin boyutlarını ele alacaktır. Medya ve şiddet ilişkisinin boyutları irdelendikten sonra kadına yönelik şiddetin medyada yer alma biçimi tartışılacaktır. Çalışma medyanın kadın cinayetlerini ele alış biçimlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma kadın cinayetlerini internet gazeteleri üzerinde ele alacak, internet gazetelerinde çıkan kadın cinayetleri haberlerini eleştirel bir bakışla inceleyecektir. Çalışma, Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazetelerinin internet sitelerinde yer alan kadın cinayetleri haberlerini söylem analizi yöntemi üzerinden incelemektedir. Söylem analizi eleştirel bir bakışla kadın cinayetlerinin erkek bakış açısıyla haber yapıldığını göstermeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda kadınların ataerkil kültürel değerler sistemi üzerinden haber haline getirildiği çalışmada gösterilecektir. Çalışma ilgili gazetelerin internet sitelerinde, 2018-2020 yılları arasındaki kadın cinayetleri haberlerini incelemektedir.

Anahtar Kelimeler: Kadın Cinayetleri, Şiddet, Medya, Kadına Yönelik Şiddet

ABSTRACT

Violence against women emerges as an increasing problem all over the world in recent years. The prevalence of acts of violence against women brought with it frequent reporting of these incidents in the written and visual media. The media frequently report on acts of violence and murders of women. The study will examine the dimensions of the relationship between media and violence. After examining the dimensions of the relationship between media and violence, the media coverage of violence against women will be discussed. The study aims to examine the media's handling of femicide. The study will examine femicide through internet newspapers and critically analyze the news about femicide in internet newspapers. The study examines the news about femicide on the websites of Hürriyet, Sabah and Sözcü through discourse analysis method. Discourse analysis aims to show, with a critical point of view, that femicides are reported from a male perspective. In this context, it will be shown in the study that women are reported on the patriarchal cultural value system. The study examines the news on femicides between 2018-2020 on the websites of the relevant newspapers.

Keywords: Femicide, Violence, Media, Violence Against Women

1. GİRİŞ

Şiddet bir başkasına yönelik kaba kuvvet kullanma yoluyla ona zarar verici davranışlarda bulunma anlamına gelmektedir. Bu bakımdan şiddet eyleminin temelinde şiddet uygulanan bireye zarar verme ya da onu korkutma amacı yatmaktadır (Ünsal 1996:29-30). Şiddet olgusu ilk başta fiziksel bir zor kullanma başkasının fiziksel bütünlüğüne zarar verme davranışı olarak tanımlanma eğiliminde olsa da bu tanım zamanla genişlemiştir.

Günümüzde şiddet olgusu sadece fiziksel zarar verici eylemler bütünü olarak tanımlanmamaktadır. Fiziksel şiddet ile birlikte siyasi, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet gibi şiddetin farklı türleri tanınmaya ve kabul edilmeye başlanmıştır. Bu anlamda bireyin sadece bedenine yönelik saldırılar değil onun biyo-psiko-sosyal bir varlık olarak bütünlüğünü tehdit eden her eylem şiddet sınıfına dahil edilmeye başlanmıştır.

Şiddetin tanımının genişlemesi aynı zamanda onu meşrulaştıran yeniden üreten mekanizmaların da sorgulanmaya başlanmasını beraberinde getirmiştir. Bu anlamda şiddetin toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkaran onun yaygınlaşmasına olanak tanıyan değerler ve normlar sistemi, siyasi ve sosyokültürel yapılar sosyal bilimciler tarafından tartışılmaya başlanmıştır. Şiddetin özellikle kitle

REVIEW ARTICLE

(2)

iletişim araçlarında sıklıkla yer almaya başlamasıyla birlikte medya ve şiddet ilişkisi de sorgulanmaya başlanmış bu konuda oldukça kapsamlı çalışmalar ortaya konulmuştur.

Kadına yönelik şiddet kavramı ise şiddetin yöneldiği onun mağduru olan kadınları temel alarak yapılan tasnifi içermektedir. Bu anlamda kadına yönelik şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili bir kavramdır. Kadınlar cinsiyete yönelik değerler ve normlar sisteminin eşitsiz bir biçimde tanımlanması nedeniyle şiddete maruz kalabilmektedirler. Bu anlamda kadına yönelik şiddet toplumsal eşitsizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkan, kadınları geleneksel eşitsiz yapının içinde yer almaya zorlayan bir kontrol aracı olarak görülebilir.

Kadına yönelik şiddetin dünya çapında yaygınlığı onu önlemek için girişilen gerçekleştirilen eylemlerin de artmasına ve bu konuda çeşitli adımların atılmasına neden olmuştur kadını şiddeti önlemeyle ilgili bu girişimler uluslararası sözleşmeler yoluyla yaptırım gücü kazanmıştır. Bu bakımdan “özellikle 20. yüzyılın sonlarında, kadına yönelik şiddetle birlikte aile içi şiddetin önlenmesine ve bu konuda cezalandırma mekanizmalarının geliştirilmesine ilişkin politikalar benimsenmeye başlanmış ve bu kapsamda çeşitli uluslararası düzenlemeler yapılmıştır.” (Özkan 2017:535)

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik bu girişimlerde şiddet olgusu açıkça tanımlanarak sözleşmeye taraf olan devletlerin kadına yönelik ayrımcılıkla ve şiddetle mücadele edecek yaptırımları uygulaması gerektiği vurgulanmıştır. Örneğin 1993 yılında kadına yönelik şiddet olgusu “Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri” de açıkça tanımlanmaktadır. Buna göre‚ ”ister kamusal isterse özel yaşamında meydana gelsin kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar ve ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” kadına yönelik şiddet olarak tanımlanmıştır (HÜNEE, 2010:19).

Bu tanıma baktığımızda daha önce vurgulandığı gibi şiddet olgusunun sadece fiziki eylemlerle sınırlı kalmadığı kişinin bütünlüğüne zarar veren cinsel davranışların, onun psikolojik iyi olma halini tehdit eden aşağılayıcı ve küçük düşürücü sözlü saldırıların da kadına yönelik şiddet tanımı içerisine dahil edildiği görülmektedir.

4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Platformu ve Pekin Deklarasyonu’nda Kadına yönelik şiddet eylemlerininin gerçekleşme biçimleri ayrıntılı bir biçimde tanımlanmaktadır. Bu tanımlara göre kadına yönelik şiddet biçimlerinin gerçekleşme biçimleri şu şekildedir:

✓ Dayak dâhil aile içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet evdeki kız çocuklarının cinsel istismarı, çeyizle bağlantılı şiddet, evlilikte tecavüz, kadının cinsel organına zarar verme ve diğer geleneksel uygulamalar, nikâh dışı şiddet ve istismarla bağlantılı şiddet; ✓ Tecavüz, cinsel taciz, işyerinde, eğitim kurumlarında ve başka yerlerde sarkıntılık ve cinsel

zorlama dâhil toplum içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet, kadınların alınıp satılması ve fahişeliğe zorlanması;

✓ Nerede olursa olsun, devletin yürüttüğü ve göz yumduğu fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet. ✓ Kadınlara yönelik şiddetin diğer türleri arasında, silahlı çatışma durumlarında kadınların insan

haklarının ihlal edilmesi, özellikle cinayet, sistematik tecavüz, cinsel kölelik ve gebeliğe zorlama vardır.

✓ Kadınlara yönelik şiddet hareketleri, aynı zamanda zorla kısırlaştırma ve düşüğe zorlama, kontraseptiflerin zorla/baskıyla uygulanması kız bebeklerin öldürülmesi ve doğum öncesi cinsiyet seçimini de kapsamaktadır (ICPD 1994’den aktaran Dişsiz ve Şahin 2008:51)

2. MEDYA VE ŞİDDET İLİŞKİSİ

Şiddetin toplumda yaygınlık kazanmasını sorguladığımızda medyanın şiddet eylemlerini yoğun bir biçimde haber yaparak şiddetin kanıksanan ve normal bir davranış biçimi olarak algılanmasın da rol sahibi olduğu söylenebilir. Şiddetin sıklıkla haber haline getirilmesi bireylerin şiddet eylemlerini sorgulamaksızın taklit etmesi tehlikesini içinde barındırır.

(3)

Şiddet ve medya arasındaki sorunlu ilişki sadece şiddetin medyada sıklıkla yer almasından kaynaklanmaz. Medya şiddet ilişkisinde dikkat çeken bir diğer husus şiddet eylemlerinin medyada yer alma şeklidir. Bu anlamda haber metinleri şiddeti meşru gösteren onu olumlayan bir biçimde okuyucuya/ izleyiciye sunulmakta bu durum şiddetin bireyler tarafından içselleştirilmesi tehlikesini doğurmaktadır.

Özellikle çocukların ve gençlerin medyada şiddet etkisine maruz kalması yaşamının ilerleyen yıllarında şiddete eğilimli olmasını beraberinde getirmektedir. Bu konuda yapılan geniş kapsamlı boylamsal bir çalışmada çocukların medya şiddetine maruz kalma oranının ilerleyen yıllarda şiddet davranışı gösterme eğilimiyle ciddi ölçüde ilişkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır (Johnson ve diğerleri 2002).

Medya ve şiddet ilişkisi ile ilgili çalışmalar medya şiddetinin kısa süreli ve uzun süreli etkileri olmak üzere iki temel boyutu bulunduğunu vurgulamıştır. Bu bakımdan, medya şiddeti hem uyarıcı olarak kısa bir zaman diliminde bireyleri etkilemekte hem de içselleştirme ve duyarsızlaştırma yoluyla daha uzun vadede bireylerin temel davranış kalıplarında değişikliğe neden olmaktadır(Huesmann 2007:8).

Televizyonda ve diğer kitle iletişim araçlarında sürekli olarak şiddet görüntülerine maruz kalan bir birey şiddetin olağandışı bir olgu olarak görmekten çıkarıp her gün yaşanan sıradan bir durum olarak nitelendirmeye başlayabilir. Bu bakımdan şiddetin sıradanlaşması aynı zamanda onun içselleştirilmesi normal kabul edilmesi anlamına gelecektir. Şiddetin sıradanlaşması ve medyada sıklıkla yer alması ile birlikte öğrenme mekanizması işlerlik kazanacak, çocuk bu süreçte şiddet davranışını gündelik hayat içerisinde göstermeye başlayacaktır (Huesmann 2007:8).

Şiddetin bir eğlence aracı olarak dizilerde filmlerde kullanılmaya başlanması bu öğrenme sürecini hızlandıran ve şiddetin bir davranış biçimi olarak benimsenmesini kolaylaştıran bir etkiye yol açacaktır. Özellikle televizyonlardaki gençlik çeteleriyle ilgili diziler ve mafya dizileri kendisine bir kimlik edinerek toplumda yer edinmeye çalışan ergenleri daha fazla etkilemektedir. Gençlerin bu dizilerdeki suçlu kişilikleri kendilerine rol modeli olarak alabilmekte onların kıyafetlerini konuşma biçimlerini ve tavırlarını taklit edebilmektedir.

Mafya dizilerinin bireyler üzerindeki etkilerini bu konuda geliştirdikleri tutum araştırması yoluyla inceleyen bir çalışmaya göre erkeklerin kadınlara göre 30 yaş üzerindeki bireylerin gençlere göre daha fazla izlediğini ortaya koymuştur. Araştırmada dikkat çeken bir diğer unsur ise silah sahibi olan bireylerin mafya dizilerine yönelik tutum puanlarının silah sahibi olmayanlara göre daha yüksek çıkmasıdır (Erdoğan ve diğerleri 2012:108-109). Bu durum şiddet ve medya ilişkisinin tek yönlü ve doğrusal bir ilişki olmadığını karşılıklı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Medya şiddet olgusunu etkilediği gibi şiddete eğilimli olanlarında bu tür içerikleri tercih edebilmekte dolayısıyla bu iki durum birbirini besleyebilmektedir(Huesmann 2007).

Medyada şiddet olgusunun yer alma sıklığı kadar onun ne şekilde yer aldığı da şiddetin olası etkileri kadar önemli bir konudur. Bu bakımdan özellikle şiddet olaylarının medyada yer alma biçimi, bu haberlerde kullanılan dilin niteliği olası etkileri artırıcı ya da tam tersine azaltıcı bir etkide bulunabilir. Medya ve şiddet ilişkisini irdelerken medyada şiddet içeriklerinin ve haberlerinin hangi bağlamda izleyiciye/okuyucuya sunulduğunun önemi bulunmaktadır. Medyanın sağduyulu bir biçimde haberlerde kullandığı görüntülere ve içeriklere dikkat ederek olayı kitlelere duyurması kamuoyunda oluşacak olası panik halini de ortadan kaldırabilir. Bu anlamda medya ve şiddet ilişkisini irdelerken medyanın şiddet haberlerini hangi bağlamda haberleştirdiği önem kazanmaktadır.

(4)

Kadın cinayetleri kavramı özellikle 1970’lerden itibaren literatürde kullanılan ve kendisini cinayet kavramından ayırarak eylemin kadınlara yönelik gerçekleştiği vurgusunun altını çizmeyi amaçlayan bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte kadın cinayetleri kavramıyla vurgulanmak istenen nokta sadece cinayet eyleminin mağdurunun kadın olduğu vurgusu değildir.

Kavramı ilk defa kullanan Diana E. H. Russell bu tanımla birlikte cinayet eyleminin altında yatan toplumsal cinsiyete ait eşitsizlik biçimlerinin sorgulanmasını amaçlamaktadır. Femicide(kadın cinayetleri) kavramıyla homicide (cinayet) kavramı arasında bir farklılaşma bulunduğunun altını çizen Russell, bu cinayet türünün toplumsal cinsiyete ait değerler sistemi nedeniyle gerçekleştiğinin altını çizmiştir (Russell 1990:286-287). “Namus, tutku, kıskançlık ve çeyiz cinayeti olarak da kullanılan kadın cinayeti olgusu, Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde namus cinayeti, Güney Asya’da ise çeyiz cinayeti ve Afrika’da ise, öldürenin ceza bile almadığı ‘cinayet’ olarak kullanılmaktadır” (Spinelli, 2011).

Kadın cinayetleri kavramı sadece mağdurun kadın olduğu vurgusunu belirtmek için ortaya atılan bir tanım değildir. Bu kavram aynı zamanda kadınların eşitsiz ataerkil değerler sistemi üzerinden maruz kaldığı şiddet sonucu kadınların öldürüldüğü vurgusunu yapmaktadır. Bu anlamda kadın cinayetleri kavramı tanımlanırken kimi uzmanlar kadın cinayetlerinin erkekler tarafından kadından nefret duyma onu küçümseme kadınlardan tiksinme veya ona sahip olma gibi gerekçelerle erkekler tarafından işlenen cinayetleri bu sınıflandırma içerisine dahil eder(Caputi ve Russell, 1990). Gazioğlu (2013) kadın cinayetlerinde farklı yaklaşımların bulanmasıyla beraber ortak olan noktaların bu cinayetleri bireysel basit bir şiddet eyleminin yansıması olmaktan ziyade sistematik toplumsal cinsiyetten kaynaklanan yapısına dikkat çekmektedir:

“… cinayetlerin, kadına yönelik şiddetin bir uzantısı olduğu, diğer bir ifadeyle münferit değil, sistematik olduğudur. Yalnızca aile içinde gerçekleşmez, tüm toplumsal kurum ve mekanlarda örneklerine rastlanır ve en önemlisi, tıpkı ırkçılık gibi, sonradan edinilen, öğrenilen, misojinist motivasyonlardan beslenir. Dolayısıyla toplumsaldır. Bununla birlikte, kadın cinayetleri kavramlaştırmasıyla vurgulanmaya çalışılan önemli bir nokta da cinayetlerden sadece katillerin değil, öldürülen kadınları koruyamayan, cinayetleri engelleyemeyen devlet ve yargı organlarının da sorumlu olduğudur.” (Gazioğlu 2013:95).

Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınış biçimi incelendiğinde medyanın ataerkil anlam kodlarını yeniden üretecek bir biçimde şiddeti haberleştirdiği söylenebilir. Şiddet medyada adeta bir eğlence aracı olarak sunulmakta ve izleyicinin ilgisini çekecek sansasyonel bir görsellik bu haberlerde ön plana çıkarılmaktadır. Medyada kadına yönelik şiddetin eğlence biçimi haline getirilerek kültürel bir meta olarak pazarlanmasına örneklerden birisi de dizi ve sinema filmlerinde kadına yönelik şiddet olgusunun gösterilme biçimidir.

Diziler ve sinema filmlerindeki kadına yönelik cinsel şiddetin yansıtılma biçimini incelediği çalışmasında Gökulu(2013) Türk dizilerinde ve sinema filmlerinde tecavüz olgusunun şiddet olayı değil de bir erkeğe ait fantezi unsuru olarak sunulduğunu bu durumun şiddetin kadında yarattığı travmatik etkileri ortaya koymaktan ziyade ikincil bir mağduriyet yarattığının altını çizmektedir. Kadına yönelik şiddetin sadece dizi ve filmler için meta olarak görülmediği şiddet haberlerinde de daha fazla izlenmek adına sansasyonel ifadelere belirli kalıplara başvurulduğu görülmektedir. Bu anlamda kadına yönelik şiddetin haberleştirilmesi şiddeti başlı başına yeniden üreten bir yapı haline gelmektedir. “Şiddet mağduru kadınlar ilk darbeyi en yakınlarından alırken ikinci ve diğer darbeler toplum kaynaklı yapılardan gelmektedir. Mağdur bilim bunu “ikincil mağduriyet” olarak tanımlamakta ve bireylerde ilki kadar etkili ve hatta daha sarsıcı olduğunu belirtmektedir. Medya mağduriyeti de bu kategoride değerlendirilmekte ve toplumsal şiddetin bir uzantısı hatta pekiştiricisi olmaktadır” (Tekeli 2016:133).

Medyada kadına yönelik şiddet olgusunun haber haline getirilmesinde en yaygın kalıplardan birisi de şiddetin sorumlusu olarak kadının suçlanmasıdır. Medya şiddet olayını haber haline getirirken şiddet eyleminin mağduru kadınları suçlayıcı bir dil kullanabilir(Meyers 1997). Medya şiddet

(5)

mağduru kadının eyleme uğradığı saati, kıyafeti, medeni durumu, mesleği gibi pek çok unsuru haberlerin içerisinde suçlayıcı bir üslupla sunarak şiddet eylemini meşrulaştırabilir.

Medyanın kadın cinayetlerini ele alış biçimi de kadına yönelik şiddetin haberleştirilme biçimlerine koşut olarak eleştirel ve sorgulayıcı bir anlayıştan yoksun, cinayetin toplumsal cinsiyetle olan ilişkisini ortaya çıkarmaktan uzak eril ve sansasyonel bir üsluba sahip olduğu söylenebilir. Medya kadın cinayetlerini tekil ve sapkın bir olay olarak lanse etmekte cinayeti işleyeni canavarlaştırarak toplumda yaygınlığını görmezden gelmektedir. Bu biçimde gerçekleştirilen bir habercilik anlayışı ataerkil zihniyet ve beden politikalarının şiddeti ürettiği gerçeğini görünmez hale getirmekte ve şiddeti meşrulaştırmaktadır (Hepkon 2017:152).

3.YÖNTEM

Çalışma kadın cinayetlerinin medyada yer alma biçimini gazete haberleri üzerinden ve eleştirel medya çözümlemesi yaklaşımı üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma Türkiye’de gündem olmuş sıklıkla haber yapılan kadın cinayetlerinin gazetelerde ve bu gazetelerin internet sitelerindeki haberlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma bu haberlerde medyanın haberlerde kullandığı dil, cinsiyetçi ifadeler üzerinden şiddet eylemini meşrulaştırma durumunu inceleyecektir.

Çalışmada medyanın ve kamuoyunun gündemine gelen sansasyonel cinayet haberlerine yer verilecektir. Medya için şiddet içeren olumsuz olaylar haber değeri taşımaktadır. “İşlenen suçun toplumda yaratacağı etki ne kadar büyük ise medyanın o suç olayını haber yapma olasılığı o kadar fazladır” (Gökulu ve Hosta, 2013: 1839). Bu anlamda çalışma 2018-2020 yılları arasında ulusal gazetelerin internet sitelerinde yer alan kadın cinayetlerinin söylem analizine yer verecektir.

Çalışmada söz konusu kadın cinayetleri haberleri Van Dijk’in söylem çözümlemesi yöntemi kullanılarak gazete manşetleri, metinleri ve fotoğrafları incelenecektir. Çalışmada eleştirel söylem analizi kullanılarak kadın cinayetleri haberlerindeki makro ve mikro bağlamsal ifadeler yoluyla güç ilişkilerini açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda eleştirel söylem analizi haber dilinin basit bir biçimde ele alınmasını değil kadın cinayetlerini meşrulaştırma biçimlerinin arkasındaki güç ve iktidar ilişkilerini ortaya çıkaran bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Eleştirel söylem analizi yöntemi medya içeriklerinin ardında yatan iktidar ilişkilerini ve bu ilişkilerdeki meşrulaştırma biçimlerini ortaya çıkarmayı hedefler. (Van Dijk 2009).

Eleştirel söylem çözümlemesi makro ve mikro düzeyde analiz biçimlerine yer vererek haber metinlerindeki toplumsal bağlamı ve yapıyı ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bağlam mikro düzeyde kullanılan dilin etken/edilgen olup olmaması, sözcük seçimlerini ortaya çıkarmaktadır. Eleştirel söylem analizi makro düzeyde ise haber başlıkları, kullanılan dil, görsellik ve haberlerde yer alan olayın sunum biçimlerine ve sonuçlarına bakmaktadır. Bununla birlikte haberin genel anlam düzeylerinde ifade ettiği anlamlar bağlam bilgisi üzerinden makro düzeyde analiz yoluyla ortaya çıkarılacaktır.

Çalışma kadın cinayetleri haberlerinin temeli olarak kabul edilen 3 ana önerme üzerinden bu haberleri analiz etmektedir. Bu 3 ana önermenin belirlenmesi için kadın cinayetleri ve medya ilişkisini inceleyen çalışmalara bakılmış ve Demircioğlu ve Atik’in(2016) yapmış olduğu kavramsallaştırmanın eleştirel söylem analizine daha uygun olduğuna karar verilmiştir. Bu 3 temel yapı şu şekilde ortaya konulmuştur:

✓ Erkek Egemen Bakışın Kadına Yönelik ‘Eş’ ve ‘Anne’ Söylemleri Üzerinden Yeniden İnşası ✓ Korunmaya Muhtaçlık Söylemi

✓ Erkeğin Varlığına Adanmış Bir Varlık Olarak Kadın Teması

Kadın cinayetlerinin İnternet haber sitelerinde ele alınma biçimini inceleyen çalışmamız toplamda 3 haber sitesi ile sınırlı tutulmuştur. Haber sitelerinin seçilmesinde en fazla tıklanma sayıları temel kriter olarak belirlenmiştir. Bu haberlerin toplumda yaratacağı etki ve kitlelere ulaşma yaygınlığı

(6)

gibi ölçütler bu sitelerin seçilmesinde etkili olmuştur. Seçilen gazete haber İnternet sitelerinin aylık ziyaret edilme sayısı, sitede geçirilen ortalama zaman, ziyaret başına içerik gösterim sayısı tabloda gösterilmektedir.

Tablo1: Türkiye’de En Çok Ziyaret Edilen Haber Siteleri

Gazete Adı Bir Ayda Toplam Tıklanma Sayısı Sitede Ortalama

Geçirilen Süre Ziyaret Başına İçerik Gösterim Sayısı

Hürriyet 174 milyon 250 bin 6,48 dakika 7,58

Sözcü 77 milyon 700 bin 5,07 dakika 4,50

Sabah 48 milyon 700 bin 3,50 dakika 5,59

Kaynak: https://www.superhaber.tv

Çalışma söylem analizi yöntemini makro ve mikro yapılar olmak üzere iki temel alanda ele almaktadır. Kadın cinayetinin haberlerinin makro yapısında haberin sunum biçimi, başlıklar fotoğraflar ve bağlam bilgisi üzerinden bir analiz gerçekleştirilecektir. Mikro söylem analizinde ise kullanılan dilin etken/edilgen olup olmaması ve sözcük seçimleri üzerinde durulacaktır.

4. BULGULAR

4.1. Erkek Egemen Bakışın Kadına Yönelik ‘Eş’ ve ‘Anne’ Söylemleri Üzerinden Yeniden İnşası

Kadın Cinayetleri Haberlerinin Sunum Biçimi ve Başlıklar: Kadın cinayetlerinin gazetelerin internet sitelerinde hangi sunum biçimi üzerinden ve başlıklar üzerinden incelendiğine baktığımızda cinayet haberlerinin sansasyonel bir biçimde ele alındığı söylenebilir. İncelenen haberlerin olayı dramatize ederek okuyucuya aktarıldığı söylenebilir.

İncelenen haberlerde kadına yönelik gerçekleştirilen cinayetin ayrıntılı bir biçimde okuyuculara duyurulduğu gözlemlenmektedir. İncelenen haberlerde şiddetin ayrıntılı bir biçimde aktarıldığı söylenebilir. Gazeteler kadına yönelik gerçekleştirilen cinayet haberlerini şiddet dolu yüksek ifadelerle haber yaptığı gözlemlenmektedir. Basının kadın cinayetlerini bu şekilde ortaya koyması ikincil mağduriyet riskini beraberinde getirmektedir. (Gravelin ve diğerleri 2019)

Şiddet mağduru kadınlar bu haberleri okuduğunda ve kurbanların suçlandığı bir üslupla karşılaştığında korku düzeyleri artmakta ve ikincil mağduriyet yaşamaktadırlar(Gökulu ve Hosta 2013). Gazete haberlerinin olayları şiddet dozu yüksek bir biçimde ikincil mağduriyete yol açacak şekilde vermesi şiddet eyleminin haber yapılmasının da şiddeti meşrulaştırdığı anlamına gelecektir. Kadına yönelik şiddet eşitsiz ilişki biçimi yaratan ataerkil yapıyı değiştirmeye yönelik taleplerde ortaya çıkmaktadır. Erkekler ekonomik toplumsal ve sembolik gücü korumak adına şiddet eylemine başvurmaktadır. Bu anlamda erkek egemen söylem üzerinden kurgulanan her cinayet haberi kadına yönelik şiddeti meşrulaştıracaktır. Gazetelerin kadın cinayetlerini şiddet dolu yüksek bir biçimde haber haline getirmesine örnek haberler şu şekildedir:

“İddiaya göre eski eşi olduğu öne sürülen zanlı, talihsiz kadını boyun ve vücudunun çeşitli yerlerinden defalarca kez bıçakladı. Aldığı bıçak darbeleriyle kanlar içerisinde bulunduğu yere yığılan ve hareketsiz kalan Alipoor'un kızı ve torunu korkarak yakında bulunan bir markete sığındı.” (Sabah, 2019).

“Burada bayılttım, daha sonra üzerini kağıt ve ağaç parçaları kapatarak yanımda getirdiğim çakmakla yaktım Uzun süre yanan eşimin başında bekledim. … Çocuklarıma ve komşularıma eşimin kaybolduğunu söyledim. Polise ihbarda bulunduk ve gece boyunca eşimi hep birlikte aradık" (Sabah, 2019).

“Şerafettin G, Milas ilçesinde Ali G. ile evlenen eski eşi Senem G.’nin yaşadığı Akkovanlık Mahallesi’ndeki eve gitti. Burada, Şerafettin G. çifti bulamayınca evde gördüğü Ali G’nin annesi Şengül G’ye bıçakla saldırdı. Ardından da yaralı halde komşusunun evine giderek yardım isteyen Şengül G’ye av tüfeğiyle ateş açtı.” (Sözcü 2019).

(7)

“Gel buraya, kaçma’ diye bağırdı. Genç kız koşmaya devam etti. Otomobilinin bagajından pompalı tüfeği alan Nuri Karaata, Yıldız’ı kovalamaya başladı. Yaklaşık 50 metre sonra Nuri Karaata, arkadan 4 el ateş ettiği Simge Yıldız’ı başından ve çeşitli yerlerinden vurdu. Kan içinde yere yığılan Yıldız, yaşamını yitirdi.” (Sözcü 2018).

“Antalya'da, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Ercan K. (41), Fas uyruklu eşi Siham K.'nin balkonundan girdiği evinde tartıştığı baldızı Rajae Ait'i (24), sokakta kovalayarak boğazını kesip, 12 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Hamile olan Siham K. ise olay yerinde uzun süre gözyaşı döktü.” (Hürriyet 2019)

Kadın cinayeti haberleri incelendiğinde haberin verilme biçiminin erkek bakış açısıyla ve ataerkil roller üzerinden öyküleştirildiği söylenebilir, medya kadın cinayeti haberlerini kitlelere aktarırken kadının ataerkil kültür içerisindeki rolünü ön plana çıkararak olayı duyurmaktadır. Medya bu haberleri erkekler tarafından öldürülen bir birey vurgusundan daha çok cinayete kurban giden eş, anne söylemleri üzerinden olayı dramatize ederek haber haline getirmekte, kullandığı pasif anlatım tarzıyla failin sorgulanmasının önüne geçilmesine katkıda bulunmaktadır.

4.2. Korunmaya Muhtaçlık Söylemi

Kadın cinayetlerinin haberleştirilmesinde sıklıkla karşılaşılan durumlardan bir diğeri de medyanın cinayet haberlerini sunarken mağdurun zayıflığını ve korunmaya muhtaçlık vurgusunu sıklıkla yaparak ataerkil kültürel kodları yeniden üretmesidir. Haberler pasif ve edilgen kadın imgesini yeniden üretirken ne yaparsa yapsın kadının kaderinden kurtulamayacağı umutsuzluğunu pekiştirerek zayıf kadın imajını pekiştirmektedir. Demircioğlu ve Atik (2016) incelemiş olduğu kadın cinayetleri haberlerinde medyanın zayıf kadın imajını üretme biçimini şu şekilde özetlemektedir;

“Erkek-egemen bakışın bir sonucu olarak; kendi kendine yetemeyen, bakıma ve ilgiye muhtaç ve tüm bu ihtiyaçlarının ancak erkek aracılığıyla karşılanabileceği kadın anlayışı haber söyleminde de kendini göstermektedir. İncelenen haberlerin genelinde korunmaya muhtaç kadın söylemi açık veya örtük ifadelerle sık sık dile getirilmektedir. Bu söylem beraberinde kadının, erkeğin inisiyatifine ve umuduna bırakılmış olduğunu ve bu konuda devletin koruyucu hizmetlerinin bile yetersiz kaldığı vurgusuyla desteklenmektedir.” (Demircioğlu ve Atik 2016:134).

Gazeteler kadın cinayetlerini haberleştirirken mağdur kadın vurgusunu çok fazla gerçekleştirerek olayın failini göz önüne çıkarmamaktadır. Bu bakımdan failin eylemi sorgulanmamakta cinayet haberi kötü bir talihin gerçekleşmesi olarak gazetelerde haber olarak okuyuculara sunulmaktadır. Gazetelerin kadın cinayetlerini kadının korunmaya muhtaçlık vurgusu üzerinden haberleştirmesine şu örnekleri verebiliriz;

“Olay, 19 Ağustos'ta, Merkezefendi Mahallesi'ndeki diyaliz merkezi önünde meydana geldi. Antalya'da yaşayan böbrek hastası 1 çocuk annesi Naime Caylan, 11 yıl önce anlaşmalı olarak boşandığı, ancak birlikte yaşadığı Ali Rıza Katıdaş ile tartıştı… Caylan çıkışta, boşandığı Ali Rıza Katıdaş tarafından karın bölgesinden bıçaklandı.” (Hürriyet 2020)

“Isparta'da oturan Gamze Esgicioğlu (23), kaldığı apart dairede göğsünden bıçaklanmış halde ölü bulundu. Polis olay sırasında evde olan 4 erkek şüpheliyi gözaltına aldı.” (Hürriyet 2020)

“Bir süre tartışan ikiliden Mustafa A., beraberinde getirdiği silahla ablasına kurşun yağdırdı. Olayı gören çevredeki vatandaşların haber vermesi üzerine bölgeye 112 acil sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Ağır yaralanan talihsiz kadın, olay yerinde yapılan ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Talihsiz kadın, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayı gerçekleştiren Mustafa A. ise silahını bırakarak, "Namusumuza leke getirdi" iddiasında bulunup polis ekiplerine teslim oldu. Gözaltına alınan zanlı, emniyete götürüldü.” (Sabah 2020)

(8)

“Bursa’da 11 yıl önce ormanlık alanda 16 yerinden bıçaklandıktan sonra yakılmış cesedi bulunan Ayşegül Kapusuzoğlu’nun katil zanlısının yargılanmasında sanık beraatını istedi.” (Sabah 2020). “Bir kadın cinayeti daha: 7 el ateş etti: Aydın’ın Efeler ilçesinde bir kişi, birlikte yaşadığını iki çocuk annesi kadını yedi el ateş ederek öldürdü.” (Hürriyet 2020)

Gazetelerin kadın cinayetlerini haber yapma biçimini incelediğimizde olayı şiddet dozu yüksek bir biçimde okuyuculara aktardığı söylenebilir. İncelenen gazeteler kadın cinayetleri haberlerini mağduru ön plana çıkararak ve zayıflığına vurgu yaparak haber haline getirmektedirler. Bu anlamda şiddetin kaçınılmaz olduğu kadının kaderinden kaçamayacağı alt metni haberin arka planında okuyuculara verilmektedir.

4.3. Erkeğin Varlığına Adanmış Bir Varlık Olarak Kadın Teması

Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddet haberlerinin sunulma biçimlerinde öne çıkan noktalardan birisi de bu haberlerdeki kadın temsilinin erkeğin varlığı üzerinden tanımlanma olgusudur. İncelenen haberlerde kadını erkek üzerinden ve erkekle kurduğu ilişki biçimi üzerinden tanımlama yaklaşımı öne çıkmaktadır. Bu bakımdan haberlerde kullanılan ‘eski eşi’, ‘ayrılmak istediği sevgilisi’, ‘iki çocuk annesi’ gibi ifadeler kadını belirli bir rol üzerinden tanımlayarak bu rolü devam ettirmediği ya da yeterince hakkını vererek bu rolü gerçekleştirmediği gerekçesiyle cinayete kurban gittiği alt metnini içermektedir.

Medya kadın cinayeti ile ilgili gerekçelendirmede bulunurken failin mahkemede sunduğu gerekçelendirme biçimini olduğu gibi aktararak ve haber manşetinde bu ifadeleri kullanarak mağdur kadının kendisinden beklenen rolleri yerine getirmediği gerekçesiyle şiddete uğradığı vurgusunda bulunur. Bu anlamda kadın cinayetlerindeki failin hatası ve eylemi tartışılmaksızın “kadının neyi yanlış yaptığı” haber metinlerinde ön plana çıkarılmaktadır. Bu bağlamda medya özellikle cinayet eyleminin neden gerçekleştirdiğini haber haline getirirken erkek bakış açısı üzerinden kadının gerçekleştirmesi gereken rolleri eksik veya hatalı bir biçimde gerçekleştirdiği imasında bulunur. Bu anlamda aile bütünlüğünü koruması ve erkeğe kendini adaması gerektiği alt metni üzerinden cinayet gerekçesi okuyuculara aktarılır.

“Diyarbakır'da yaşayan 24 yaşındaki Melek A., Ofis semti Kafeler Sokak’ta erkek kardeşi Mustafa A. (20) ile konuşmak için buluştu. İki kardeşin konuşması bir süre sonra tartışmaya dönüştü… Cinayeti işleyen Mustafa A. ise silahını bırakarak, “Namusumuza leke getirdi” iddiasında bulunup polis ekiplerine teslim oldu.” (Sözcü 2020)

“Boşanma davası açacaktı adliye önünde öldürüldü…Bugün sabah Tarsus Adliyesi’ne gitmek için yola çıkan genç kadın ile eşi otobüs durağında karşılaştı. Eşinin boşanma davası açacağını öğrenen Doğan D., üzerinde taşıdığı bıçağı çekerek saldırdı.” (Hürriyet 2020)

“Adana'da oturan 2 çocuk annesi Emine D., şiddetli geçimsizlik yaşadığı eşi Serdar D.'yi terk etti. Tarım işçisi olan Emine D., çocuklarıyla birlikte Adana'dan, Mersin'in Tarsus ilçesi Yenice Mahallesi'ndeki babasının evine geldi. Eşi gibi tarım işçisi olan Serdar D. de bugün sabah kayınpederinin evine geldi. Burada konuşmaya başlayan çift arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında Serdar D., yanında getirdiği ruhsatsız tabancayı çekip eşini başından vurdu.” (Hürriyet 2019)

İncelenen haberlerde genellikle kadın erkekle kurduğu ilişki üzerinden veya anne kimliği üzerinden tanımlanmakta ve bu rolle ilgili sorunların cinayete neden olduğu vurgulanmaktadır. Kadının kocasıyla sorun yaşaması, barışmak istememesi gibi gerekçeler cinayetin neden gerçekleştirdiğini ön plana çıkarırken, bu haberler geri planda kadının kendisinden beklenen rolü gerçekleştirmediği için cinayete kurban gittiği imasında bulunmaktadır. Demircioğlu ve Atik (2016) yapmış oldukları çalışmalarında bu haberlerin ataerkil bakış açısıyla meşrulaştırıldığını şu şekilde ortaya koymaktadır;

(9)

“Barışmak istediğini söyledi. Reddedilince de pompalı tüfekle kadının üzerine kurşun yağdırdı.” Kadına reddetme hakkının tanınmadığı bu anlayışta, böyle bir talebin ne tür bir sonla noktalanacağı vurgusu haberde açık ifadelerle ortaya konulmaktadır. Haber söyleminde “eğer barışsaydı belki de öldürülmeyecekti” iması da taşıyıcı söylemi destekleyen ve art alandaki niyete sinen bir unsur olarak kendini göstermektedir. Bu haberde cinayete kurban giden kadının eşinden boşanmış olması da bu vurguyu güçlendiren unsurlar olarak devreye girmektedir. Kadınla erkek arasındaki evlilik ilişkisinin resmi olarak son bulması bile erkeğin kadını kendi varlığına adanmış olan bir armağan olarak görmesine engel olamamaktadır” (Demircioğlu ve Atik 2016:135).

5. SONUÇ

Kitle iletişim araçları üretmiş oldukları içerikler yoluyla toplumu etkileme ve yönlendirme gücüne sahiptir. Bu bağlamda medyanın herhangi bir olayı haber haline getirmesinin sosyokültürel, siyasi ve ideolojik sonuçları bulunmaktadır. Ataerkil değerler sistemi içerisinde kadının bedenine doğurganlığına, eş, anne gibi toplumsal cinsiyet rolleri ile bağlantılı konumlarına yüklenen aşırı anlamlar bu rollerin ihlali durumunda şiddete maruz kalmayı normalleştirmekte ve meşrulaştırmaktadır (Gül ve Altındal 2015:183).

Medya kadın cinayetlerini haberleştirirken daha fazla izlenme/okunma adına olayı duygusal boyutuyla vermekte, şiddet dolu yüksek görüntüler içerikler yoluyla olayın etkisini artırmaktadır. İncelediğimiz haberlerde de görüntüler ve seçilen kelimeler yoluyla gazetelerin bu etkileri artıracak bir biçimde haber yaptığı söylenebilir. İncelediğimiz haberlerdeki bir diğer öne çıkan boyut ise medyanın şiddeti gerçekleştiren tarafı ön plana çıkarmak yerine kullanılan pasif dil aracılığıyla cinayet haberlerine yer vermesidir. “Öldürürdü”, “katledildi” gibi edilgen dilsel ifadeler faili ve eylemi tartışmanın önüne geçmekte olayı gerçekleştirenden ziyade mağdura odaklanmaktadır. “Kadın cinayetlerinde kullanılan dil ve içerik de şiddet olgusunun yeniden üretilmesine ve kadın cinayetlerinin gerçekleştiği toplumsal ve kültürel bağlamdan koparılmasına neden olmaktadır.” (Gökulu 2019:518).

Çalışmamızda incelediğimiz haberleri eleştirel söylem analizi üzerinden makro anlamsal bağlamlar üzerinden değerlendirdiğimizde kadın cinayeti haberlerinin 3 temel anlatı üzerinden meşrulaştırılmaya çalışıldığı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda kadına yönelik cinayet haberleri erkek egemen bakışın kadına yönelik ‘Eş’ ve ‘Anne’ söylemleri üzerinden yeniden inşa edilmiş haberlerde kadının bu toplumsal cinsiyet rolüne sıklıkla vurgu yapılarak bu rolleri gerçekleştirmezse şiddete maruz kalacağı vurgusuyla kadına yönelik şiddet eylemleri zımni olarak meşrulaştırılmıştır.

Çalışmada eleştirel söylem analizine tabi tutulan ikinci boyut korunmaya muhtaçlık söylemidir. İncelenen haberlerde kadının ne yaparsa yapsın bu şiddetten kurtulamayacağı kimi durumlarda yasaların ve devletin bile bu şiddet eylemlerini önleyemeyeceği vurgusu vardır. Kadının kaderinden kaçamayacağı ve zayıflığına yönelik ifadeler kadına yönelik şiddetin önlenemeyeceğine yönelik algıyı pekiştirmesi açısından sorunlu görülmektedir. Bu açıdan ilgili haberlerin kadını zayıf mağdur ve kötü kaderinden kaçamayacak bir biçimde resmetmesi, kadına yönelik şiddeti önlenemez aşkınsal bir kavramsallaştırmayla ele almasına yol açarak şiddetin meşrulaştırması anlamına gelmektedir.

Çalışma son olarak eleştirel söylem analizini erkeğin varlığına adanmış bir varlık olarak kadın teması üzerinden gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda kadının erkek bakış açısı üzerinden haberleştirildiği, erkeğin beklediği rol ve görevleri gerçekleştirmemesinin onun şiddete uğramasına neden olacağı vurgusu incelenen haberlerde sıklıkla dile getirilmektedir. Özellikle cinayet nedenlerini aktarırken mahkemede failin ağzından ifadelerle olayın okuyuculara aktarılması kadın cinayetinin erkek bakış açısıyla haberleştirildiğinin bir göstergesidir. Bu bağlamda haberlerin arka planında yer alan eğer barışsaydı, eğer geçimsiz olmasaydı öldürülmeyecekti vurgusu şiddetin meşrulaştırılmaya çalışıldığının bir göstergesi olarak dikkat çekmektedir.

(10)

Caputi, Jane – Russell, Diana E.H. (1990), “Femicide: Speaking the Unspeakable”, Ms., Vol. 1(2), s. 34- 37.

Demircioğlu, Z. Atik, A. (2016). “Televizyon Haberleri Yoluyla Erkek Egemen Söylemin Yeniden İnşası: Kadın Cinayeti Haberleri Örneği,” Atatürk İletişim Dergisi 11,s 125-138.

Dişsiz, M., Şahin, H,N., (2008) ‚Evrensel Bir Kadın Sağlığı Sorunu: Kadına Yönelik Şiddet‛ Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:1,Sayı:1, 50-58

Erdoğan, Y , Ekşi, H , Tektaş, A . (2012). Medya ve Şiddet: Mafya Dizileri Üzerine Karma Bir Araştırma. Değerler Eğitimi Dergisi , 10 (23) , 83-116 .

Gazioğlu, E. (2013). Kadın Cinayetleri: Kavramsallaştırma ve Sorunlu Yaklaşımlar. Sosyal Politika Çalışmaları. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Hakemli Araştırma Dergisi. Yıl: 13, 7(30) 30: 89-100.

Gökulu, G. (2019). Medya ve Şı̇ddet İlı̇şkı̇sı̇: Kadın Cı̇nayetlerı̇nı̇n Medyada Ele Alınma Bı̇çı̇mı̇ Üzerı̇ne Bı̇r Değerlendı̇rme, Biltek Uluslararası Bilim, Teknoloji ve Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler Sempozyumu Tam Metin Kitabı s:514-519. İksad Yayınevi Ankara.

Gökulu, G. Hosta, N. (2013) "Basında Kadına Yönelik Şiddet Haberlerinin Analizi: Hürriyet, Sabah ve Posta Gazeteleri Örneği (2005-2008)", The Journal of Academic Social Science Studies, sayı: 6/2 sayfa: 1829-1850.

Gökulu, G. (2013). Representation of sexual violence in Turkish cinema and television series. Asian Journal of Women’s Studies, 19(2), 66–91.

Gravelin, C. R., Biernat, M., & Bucher, C. E. (2019). Blaming the victim of acquaintance rape: Individual, situational, and sociocultural factors. Frontiers in Psychology, 9, 2422

Gül, S.S. ve Altındağ, Y. (2015). Medyada kadın cinayeti haberlerindeki cinsiyetçi izler: Radikal Gazetesi. Akdeniz İletişim Dergisi, 24, 168-188.

Hepkon, Z. (2017). Kadın Cinayetleri ve Medya: Emani el Rahmun Cinayeti Analizi. MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 15, 142-153.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/korkunc-olay-baldizini-sokakta-kovalayip-bogazini-kesti-41340061 bağlantı tarihi 16.08.2020

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/16-yerinden-bicaklandiktan-sonra-yakilmisti-aysegul-kapusuzoglu-cinayetinde-yeni-gelisme-41458521 bağlantı tarihi 23.08.2020

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bosanma-davasi-acacakti-adliye-onunde-olduruldu-25559936 bağlantı tarihi 17.09.2020 https://www.hurriyet.com.tr/gundem/denizlide-eski-esini-oldurdugunu-sogukkanlilikla-anlatti-41644122 bağlantı tarihi 23.10.2020 https://www.hurriyet.com.tr/gundem/esini-oldurup-intihar-girisiminde-bulundu-41396618 bağlantı tarihi 19.08.2020

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/gamze-olu-bulundu-gozaltilar-var-41634833 bağlantı tarihi 13.10.2020.

https://www.sabah.com.tr/diyarbakir/2020/10/21/diyarbakirda-kadin-cinayeti bağlantı tarihi 21.10.2020.

https://www.sabah.com.tr/yasam/2019/08/02/son-dakika-ankarada-korkunc-olay-pusu-kurdu-ardindan-defalarca?paging=3 bağlantı tarihi 13.08.2020

https://www.sabah.com.tr/yasam/2019/10/23/kayip-kadini-esinin-yakarak-oldurdugu-ortaya-cikti 29.10.2019 bağlantı tarihi 10.08.2020

(11)

https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/bir-kadin-cinayeti-daha-sokak-ortasinda-olduruldu-2802159/ bağlantı tarihi 16.08.2020

https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/muglada-kadin-cinayeti-bicakladi-ates-acti-evi-ve-arabayi-yakip-kacti-5026234/ bağlantı tarihi 13.08.2020

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/diyarbakirda-kadin-cinayeti-diyarbakirda-kadin-cinayeti-6091272/ bağlantı tarihi 21.10.2020

https://www.superhaber.tv/turkiyenin-en-cok-tiklanan-internet-haber-sitesi-hangisi-hangi-sitenin-ne-kadar-trafigi-var-galeri-207825?p=13 bağlantı tarihi 10.07.2020

Huesmann, L. R. (2007). The impact of electronic media violence: scientific theory and research. Journal of Adolescent Health, 41(6), s6-s13.

HÜNEE (2010), Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, ICON Institut Public SectorGmbh, BNB Ltd. Şirketi ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Kadın Sorunları Genel Müdürlüğü, Ankara.

ICPD (1994) (International Conference on Population and Development) (Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı). Programme of Action of the International Conference On Population and Development, Cairo, 5-13 September 1994.

Johnson, J. G., Cohen, P., Smailes, E. M., Kasen, S., & Brook, J. S. (2002). Television viewing and aggressive behavior during adolescence and adulthood. Science, 295, 2468 –2471.

Özkan, G. (2017). Kadına Yönelik Şiddet-Aile İçi Şiddet ve Konuya İlişkin Uluslararası Metinler Üzerine Bir İnceleme, Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 7(1): 533-564.

Russell, D. E. H. (1990). Rape in Marriage. Bloomington: Indiana University Press.

Spinelli, B. (2011). Femicide And Feminicide In Europe, Gender-Motivated Killings Of Women As A Result of Intımate Partner Violence, Expert Group Meeting On Gender-Motivated Killings of Women, Organized by the UN Special Rapporteur on Violence Against Women. New York, 12 October 2011.

Tekeli, E, S. (2016). Kadın Cinayetlerinin Haberleştirilmesi Bağlamında Medya Etiğini Yeniden Tartışmak: Habertürk Gazetesi Örneği. Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi, (1 (1): 129- 142. Ünsal, Artun. (1996), “Genişletilmiş Bir Şiddet Tipolojisi”, Cogito. sayı 6-7. Kış-Bahar. s.29-36. Van Dijk, T.A. (2009) ‘News, Discourse, and Ideology’, in K. Wahl-Jorgensen and T. Hanitzsch (eds) The Handbook of Journalism Studies, pp. 191–204. New York: Routledge.

Referanslar

Benzer Belgeler

In the study, it is stated that the most important risk factors are insufficient family control, the combination of various negative family conditions neglects of

In this paper, stability of multimachine power systems is enhanced using three power system stabilizers namely Conventional PSS (CPSS), Genetic Algorithm PSS (GAPSS) and

Bu nedenle kullanılan yemlerin analiz değerlerinin doğ- ru olarak bilinmesi, doğru besin madde değerlerine sahip TMR’lerin hazırlanması açısından son derece

2003–2009 arasındaki 7 yılda Türkiye’deki tüm ölümlü iş kazaları dik- kate alınarak yapılan bu analizde iş kazası sonucu ölüm riski en yüksek olan yaş aralığı

Üriner tüberküloz, ikinci sıklıkta görülen ekstrapulmoner tüberküloz şekli olup çocukluk çağında nadirdir, bulgular genellikle erişkin yaşlarda ortaya

ahlâkın felsefî ahlâk, hikemiyât, fıkıh, kelâm ve tasavvufun yanında edebî sahayı da içine alan geniş bir anlam aralığını ifade ettiğini belirten Arıcı, bu bölümde

Sıfırıncı yasaları karşılaştırarak karadeliğin olay ufkundaki kütleçekimi sıcaklık ile, ikinci yasaları karşılaş- tırarak da karadeliğin olay ufkunun alanı entropi

Çocukluk döneminde aile içi kadına yönelik şiddete tanık olan erkek çocukların şiddeti strese karşı bir yanıt olarak kullandıkları ve anneye şiddet uygulayan baba